I. Dünya Savaşı bitiminde 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Anlaşması Osmanlı İmparatorluğu’nun son kalan topraklarını da işgal güçleri arasında paylaştırdı.
Bu savaşta taraf olmamış fakat işgal güçlerine, Osmanlı askerini sırtından vurarak yardım etmiş Ermenilere ve Kürtlere de toprak vermeyi Amerikan Başkanı Wilson, altında imzası olan harita ile vaat etti. Böylece, yoktan bir Ermenistan ve yine yoktan bir Kürdistan çıktı ortaya.
Ancak Türk milleti Mustafa Kemal önderliğinde bu haritadaki sınırların fiilen çizilmesine izin vermedi. Kurtuluş Savaşı ile kendi çizdiği Misak-ı Millî sınırları içinde Osmanlı ümmetinin küllerinden yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni doğurdu. 24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Anlaşması ile de bu sınırları dünyaya kabul ettirdi.
Çok daha öncelerden başlayarak özellikle I. Dünya Savaşı boyu Osmanlı askerini sırtından hançerleyen Ermeni çeteleriyle başa çıkamayan Osmanlı yönetimi, Tehcir Kanunu olarak bilinen; fakat geçici kanun mahiyetinde olan ve asıl adı "Savaş Zamanında Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler için Asker Tarafından Uygulanacak Önlemler Hakkında Geçici Kanun"u 1 Haziran 1915’de yürürlüğe koydu. Yaklaşık 400 - 500 bin Osmanlı tebaası Ermeni, imparatorluğun güneyinde savaş dışı bir bölgeye yerleştirilmek üzere yola çıkarıldı. Zamanın imkânsızlıkları yüzünden ve Kürt aşiretlerin yol boyu saldırılarından dolayı acı ile sonlandı bu zorunlu göç.
1922’de Lozan Anlaşması için görüşmeler sürerken bugünkü Türkiye sınırları dışında kalmış bölgelerde yaşayan Ermeniler için “yeni” bir “Anavatan” konusu açıldı. Özellikle Amerika’da yaşayan Ermenilerin Lozan’da taraf olan İngiliz, Fransız, İtalyan hükümetlerine defalarca ısrarlı başvuruları yetmedi, gözlemci olarak katılan Amerikan hükümetine baskı uygulamaya kadar vardı gayretleri; Kongre’den 20 Milyon Dolarlık yardım sözü bile aldılar. Lozan’daki Türk heyeti hiçbir şekilde bu tasarıyı kabul etmediği gibi en ufak bir taviz de vermedi.
Kendilerine yeni Anavatan olarak nereyi istiyordu Ermeniler; bugün PKK’nın kolu PYD’nin özerklik ilan ettiği alan ve onun kuzeyinde kalan Türk topraklarının bir bölümünden oluşan 50 bin kilometre karelik bir alan. Üstelik henüz Hatay Türk sınırları içinde olmadığı için o bölgeyi de katarak denize açılan bir Ermenistan yaratılacaktı. Türkiye’nin karşısında oturan taraflar bu “ufak kırpıntı”nın Türk nüfusa ters bir etkisi olmaz diyerek Türk heyetini ikna etmeye çalışıyorlardı.
Türk Heyeti’nden Rıza Nur, karşısındakilerin konuyu zorla gündeme sokmaya çabalarına karşılık hırsla toplantı salonunu terk etti ve bir daha açılmamak üzere konu kapatıldı. Bu davranış dünyanın öbür ucunda, Singapur’da bile, gazete haberi oldu. (The Singapore Free Press and Mercantile Advertiser -- 8 Ocak 1923)
Tehcirle güneye gönderilen Ermenilerin bir kısmı geçici olarak kurtuluşu Müslümanlığı kabul etmekte, Türkçe veya Arapça isim almakta buldu. Bugün PPK ve PYD’i oluşturan kişilerin büyük bir bölümünün hakiki kimliğinin Ermeni kökenli olduğu ortaya çıkarsa şaşmamak lâzım.
ABD’nin, Fransa’nın ve İngiltere’nin IŞİD’le savaş örtüsü altında PYD’e her yönden, para, silah, istihbarat, hava saldırılarıyla destek olduğu ortada.
Yani, şimdi ...
Lozan’da Ermeni isteklerini yerine getiremeyen Batılı Güçler, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kazanımlarını satan, silen, yok eden AKP iktidarının ve BOP Eşbaşkanı’nın yardımlarıyla fazla yorulmadan amaçlarına erişmenin yolundalar mı?
________________________________________
Kaynak:
FOREIGN RELATIONS, 1923, VOLUME II
http://digicoll.library.wisc.edu/cgi-bin/FRUS/FRUS-idx?type=article&did=FRUS.FRUS1923v02.i0029&id=FRUS.FRUS1923v02&isize=text
The Armenian Question at the Lausanne Peace Talks
http://web.itu.edu.tr/~altilar/tobi/e-library/TheArmenians/AQInLaussanne.pdf
The Disintegration of the Armenian Cause in the United States, 1918-1927
http://www.turkishforum.com.tr/en/content/wp-content/uploads/2012/08/ADD00003.pdf