ABD'nin füze tezgahı

Genel & Güncel Konular

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 10, 2010 0:07

Füze kalkanı: Altı sakal üstü bıyık!

ISRARLA yazıyorum:

“NATO’nun gelecek 10 yılına yön verecek olan Stratejik Konsept 19-20 Kasım’da Lizbon’da karara bağlanacak. ABD’nin bastırması ile NATO şemsiyesi altında Türkiye’ye, İran ve Suriye’ye karşı füze kalkanı yerleştirilmesi ihtimali çok ama çok kritik bir karar. Bu karar Türkiye’nin ekseninin yörüngesini belirleyecek.”
(en son: Cüneyt Ülsever-Hürriyet-7 Kasım 2010)

Türkiye füze kalkanı projesine dahil olmazsa “komşularla sıfır sorun konsepti”ne sadık kalmış gözükecek ama NATO’nun 10 yılına yön verecek Stratejik Konsept’ten ayrılacak, resmi olarak olmasa bile fiilen NATO’dan çıkmış olacak.

Yok, dahil olursa, bu sefer de hem Batı’ya attığı salvolar yerlerde sürünmeye başlayacak, hem de 1 Mart Tezkeresi’nin reddiyesi ile başlayan “Müslüman adam Müslüman’a silah çekmez” şiarı bütün itibarını kaybedecek!

Bırakın Ortadoğu’nun sokaklarındaki algılamayı, kendi muhafazakâr tabanında bile “Hıristiyanlarla bir olup, daha da ötesi Siyonist İsrail’i korumak için Müslüman dostlarına karşı geliştirilen şer cephesine katılmış” olarak algılanacak!

Tam anlamı ile altı sakal üstü bıyık bir durum!

Türkiye’ye “Eksenini belli et!” uyarısı daha net yapılamazdı.

* * *
Türkiye’yi yakından takip eden bir Avrupalı dostum, Türkiye’nin füze kalkanı projesine muhakkak katılacağını, sadece kararına “bazı şartlar” adı altında kulplar takacağını günlerce önce ifade etmişti.

“Sıkıysa kabul etmesin!” demeye getirmişti.

Nitekim, Türkiye Başbakan ve Dışişleri Bakanı’nın tüm salvolarına rağmen NATO’ya “Hayır!” diyemeyeceğini bildiği için 19-20 Kasım’da Lizbon’da yapılacak karar toplantısı öncesi çeşitli kulplar aramaya başladı.

Türkiye kendi şartlarını öne sürecekmiş:

1) Düşman ülkelerin adı (İran, Suriye) zikredilmeyecek.
2) Kalkanlar sadece savunma amaçlı kullanılacak ve tüm Türkiye’yi koruyacak.
3) Kalkanlar diğer NATO ülkelerine de konacak.

Türkiye’nin bulduğu çözüm şöyle de anlatılabilir:

Diyelim ki, bir duble rakı içmek zorunda kalıyorsunuz. Alkol içmek itikadınıza ters ama içinde bulunduğunuz gerçekler sizi buna zorluyor. Siz de saf rakıya bol su katarak rakıyı içiyorsunuz. Su koydukça adı üzerinde rakı sulanır, hatta suyun kendi rengi giderek bardağa hâkim olur ama ne yaparsanız yapın içindeki alkol miktarı aynı kalır!

Siz yine de itikadınıza (prensiplerinize) ters bir durumu kabullenmiş olursunuz!

Gözüken odur ki, İslami hassasiyeti yüksek hükümet alkolü mideye indirecek!

* * *
Üstelik, basına yansıyan kulplar (bahane şartlar) da pek basit. Stratejik Konsept’e “İran ve Suriye”nin adları yazılmasa ne yazar? Süleyman Demirel’in Fırat’taki sağır çobanı bile “düşman”ın kim olduğunu biliyor. Yine herhangi bir yere yazılmasa bile, NATO’nun Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirirse; tamam Avrupa ülkelerini herhangi bir nükleer saldırıya karşı korumaya çalışacak ama önceliğin İsrail’i İran’dan korumak olduğunu yine aynı sağır çoban bile biliyor.

Ayrıca, kalkanlar savunma amaçlı konacak ama füzeler sadece futbol sahasında top toplar gibi İran’ın bir olasılık atacağı nükleer başlıkları havada toplayacak değil, önleyici tedbir bağlamında nükleer başlık yerleştirilmiş İran topraklarını da gereğinde mecburen vurmaya çalışacak.

* * *
Bakalım, Ahmet Davutoğlu füze kalkanı projesine Türkiye’nin katılımını hangi “konsept” ile savunacak.

Ancak baştan söyleyeyim: Yemezler!



Cüneyt ÜLSEVER, 9 Kasım 2010, Hürriyet
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen avrasya » Çrş Kas 10, 2010 1:38

Akepe hükümeti, özellikle Erdoğan için ne zor bir durum .
Tam da iki ucu süslü değnek misali , neresinden tutsa durum berbat.
Şimdi muhaleffette olmayı , iktidarda ise CHP nin , yani Yeni CHP nin olmasını ne kadar isterdi, kimbilir !




.
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 16, 2010 15:40

"Türkiye en ideal ülke, haftaya bu iş çözülür!"

Füze Kalkanı'nın mimarı konuştu: "NATO'ya tehdit olarak tanımlanan Orta Doğu'da bin kilometrelik alanda füze kalkanının en verimli şekilde çalışacağı yer Türkiye toprakları... Bush döneminde Türkiye'ye bu teklif yapılmadı, çünkü ilişkiler kötüydü. Obama ise Türkiye ile düzelen ilişkilerini kullanmak istiyor. Türkiye'nin bazı taleplerinin karşılandığını duyuyorum. Bu hafta çözülür."

ABD ile Türkiye arasında sorun yaratan NATO’nun Füze Kalkanı Projesi’nin mimarı Daniel Fata VATAN’a konuştu: Türkiye toprakları, 1000 kilometrelik bu bölgede füze kalkanı için en ideal alan. Bush Türkiye’yi devre dışı bırakmak zorunda kalmıştı, çünkü o zaman ilişkiler kötüydü.

Amerika’da “Füze Kalkanı” denince akla gelen en önemli isim Daniel Fata. Eski Başkan Bush’un “ABD tarihinin en önemli güvenlik projesi” olarak nitlendirdiği ve milyarlarca dolar akıttığı proje için Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurulacak üslerin müzakerelerini bizzat yürüten isim. 19-20 Kasım’da Lizbon’da düzenlenecek NATO zirvesi öncesinde Fata, sorularımıza cevap verdi:

* Füze kalkanının asıl amacı nedir? Bush döneminen bu yana değişen bir amacı var mı?

Proje uzun menzilli balistik füzeler için geliştirildi. İran en yakın ve önemli bir tehdit olmakla birlikte İran dışında da Çin, K.Kore ve Pakistan gibi yaklaşık 20 devlet veya diğer terörist gruplar balistik füzeler üzerinde çalışıyor veya bu füzelere sahip. Bunlar önümüzdeki 10 yılda tehdit olarak görülüyor. Coğrafi olarak bazı değişimler geçirse de, proje büyük bir değişiklik geçirmedi.

* Neden Füze Kalkanı için Türkiye’de ısrar ediliyor?

Projede Türkiye’ye radar yerle∫tirilmesi planlanıyor. Bunun Türkiye’de olmasının istenmesinin ana nedeni tehdit gelmesi beklenen Ortadoğu bölgesinde 1000 kilometre bandındaki en uygun ülke olması. Radarın kendisi tehdit edici bir özellik taşımıyor. Bunun tamamen savunma amaçlı olduğu anlaşılmalıdır. Bu açıdan Amerikan tarafının veya NATO’nun Türkiye’yi kötü bir pozisyona sokmadığını düşünmekteyim. Ayrıca Türkiye’nin her∫eye rağmen İran’ın tehdit olarak stratejik konsepte yazılmama isteği gayet anlaşılabilir, zaten tek tehdit de İran olmayacak. Sistemin sadece balistik füze tehditlerine karşı olması da kabul edilebilir.

* Türkiye-İran ilişkileri bundan nasıl etkilenir?

Türkiye İran ve nükleer problemlerine realist olarak yaklaşıyor. Türkiye yaşadığı mahallenin farkında ve kendisini hedef haline getirecek şeyler söylemekten ve yapmaktan çekiniyor. Ama biliyoruz ki Türkiye ABD gibi İran’ın nükleer silah sahibi olmasını da istemiyor. Bütün bunları düşündüğümüzde diyebiliriz ki Türkiye olumlu bir rol bulmaya ve o rolü oynarak kendilerini sonunda tehdit edecek bir krizi durdurmaya çalışıyor. Bununla birlikte Amerikalı yetkililerin geçen yıl içinde özellikle Brezilya ile birlikte Türkiye’nin İran ile yapılmasında katkıda bulunduğu Tahran Nükleer Anlaşması’nda kullanılan dilden irite olduklarını ve beğenmediklerini ve bu retoriğin P5+1 ülkelerin yaptığı çalışmaları zorlaştırdığını düşündüklerini biliyorum.

* Türkiye ‘hayır’ derse ne olur?

Çok büyük bir tepki olmaz ama ciddi bir hayalkırıklığı olacaktır. Bunun en büyük nedeni ise birliğin mecburen bir sonraki ‘en iyi’ alternatife Türkiye’ye konması düşünülen radarları taşımak zorunda kalması olacaktır. Bir sonraki en iyi alternatifin ise en iyi bölge olarak görülen Türkiye kadar ideal olmayacağı açıktır. Bununla birlikte bu tür bir red, “bölgede kollektif olarak bir tehdit olmadığına inanıyoruz” algısı ortaya çıkaracaktır. NATO üyelerinin, birliğin diğer üyeleri için kollektif savunmaya omuz vermesi felsefesi akla getirildiğinde, Türkiye’den haddini a∫an bir istekde bulunulmamaktadır aslında.

* Türkiye Bush döneminde neden bu proje için düşünülmedi?

Bunun büyük nedeni o zamanki dönemde Türkiye ili∫kilerinin çok parlak olmaması idi. Bush döneminde kötü olan ili∫kiler, Obama dönemiyle birlikte deği∫ti ve Obama yönetimi bu iyile∫en ili∫kileri kullanma yoluna gitmeyi seçti. Coğrafi olarak da bu karar doğru.

* Asıl amacın İsrail’in korunması olduğuna yönelik iddialara ne diyeceksiniz?

Bu tür argümanları ciddi bulmuyorum. İsrail’in zaten kendi kalkanı var ve kapasiteleri kendilerine yönetilen tehditleri karşılamaya yeterli. Aklıma gelen tek şey, bu kalkanla gelen bilgilerin NATO merkezinden İsrail’in kendi kalkan sistemine ek bir besleme yapabileceğidir. Bu sistemi ilk kuranlardan biri olarak bu argümanların o zamanlar görüşülmediğini ve bütün sistemin mantığı arandığında çok da anlamlı bulmuyorum.

* Türkiye’nin son kararı sizce ne olacak?

Geçen hafta içinde Halifax isimli güvenlik toplantılarına katıldım. Bu konularla yakından ilgili olan kişilerle konuştum. Anladığım kadarıyla Türkiye ile yapılan görüşmeler son dönemde “doğru yolda” sürüyor. Türkiye’nin önümüzdeki hafta bu sistemi kabul edeceğini düşünüyorum. NATO’nun geleneksel tutumundan dışarı çıkarak Türkiye’nin sözü edilen isteklerine ve endi∫elerine cevap vererek, Türkiye’yi tatmin etme çabasının da iyi gittiğini duydum.

Müzakereleri o yürütmüştü

Daniel Fata, 2005 ile 2008 yılları arasında Amerikan Savunma Bakanlığının Avrupa ve NATO politikalarını yönetmekten sorumlu yardımcılığını yaptı. Bush yönetiminin ilk kez olarak ortaya koyduğu ve daha sonra Obama yönetimi tarafından Türkiye’yi de içine alacak biçimde yeni bir kimlik kazandırılan füze kalkan projesinin mimarı olarak biliniyor. Washington’daki güvenlik politikaları üzerinde uzmanlaşan Cohen Group’da başkan yardımcılığı ve aynı zamanda German Marshall Fund’da araştırma görevlisi olarak yine Amerikan savunma projeleri ve Avrupa ile ilgili güvenlik politikaları üstüne çalışmalar yapıyor.

2 bin kilometre uzaktaki tenis topunu bile görüyor

ABD füze kalkanı projesinin en önemli ayağı Türkiye’ye yerleştirmek istediği X-Band adı verilen radar sistemi. 900 milyon dolarlık bu radar sistemi belirli bir bölgeye sabit olarak yerleştirildiği gibi gemi üzerine ya da denize platform olarak da kurulabiliyor. X-Band dünyanın en gelişmiş radar sistemi olarak kabul ediliyor. Ortalama menzili 2 bin km olmasına rağmen mobil haldeyken bu menzil 5 bin kilometreye kadar çıkabiliyor. ABD’deki testlerde uzmanlar, 4 bin 700 km. uzaklıktaki bir tenis topunu havaya atıldıktan sonra takip edebildi. ABD Savunma Bakanlığı bu sistemlerden birini Kuzey Kore’nin füzelerine karşı Alaska’ya yerleştirdi, bir diğeri ise Pasifik’te hareket halinde. Ayrıca İsrail’e de bir tane yerleştirilmiş durumda.


Gerçek Gündem, 16 Kasım 2010





Erdoğan'a NATO'dan yanıt: "NATO operasyonunda düğmeye NATO basar!"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’ya yerleştirilecek füze sistemiyle ilgili yaptığı, “Komuta mutlaka Türkiye’ye verilmeli” açıklamasına NATO’dan, “Düğmeye NATO basar” yanıtı verildi.

NATO’nun, Avrupa’daki üyelerinin topraklarını koruma amacıyla devreye sokmak istediği füze savunma sistemi konusunda belli şartlar öne süren Türkiye’nin, proje kapsamında “düğmeye kimin basacağı” konusunu sürekli gündemde tutması, Brüksel’de “soru işaretleri eşliğinde” izleniyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı, “Komuta mutlaka bize verilmeli” açıklamasına NATO’dan verilen cevap, “Düğmeye NATO basar” oldu.

Türkiye’nin füze savunma sistemiyle ilgili talepleri, NATO’daki müzakerelerin şekillenmesinde önemli rol oynuyor. Şu ana kadar gerçekleştirilen teknik düzeyli görüşmelerde de bu taleplerin karşılanması doğrultusunda önemli bir aşamaya gelindi.

Erdoğan’ın NATO projesi olacak füze savunma sisteminin komutasının kimde olacağıyla ilgili çıkışlarının Brüksel’de anlaşıldığını söylemek zor.

Erdoğan, dün yaptığı açıklamada, “Tabii bu işin ana merkezini NATO teşkil ediyor. NATO’nun bir üyesi olarak bu kapsamda atılacak bir adım ve bu işin komutasının kime verileceği hususu. Ki bunun özellikle topraklarımızın genelinde böyle bir şey düşünülüyorsa, zaten kesinlikle bu bize verilmeli, aksi takdirde bunun kabulü mümkün değil” dedi.

NATO’nun temel işleyiş kurallarından birini ise ortak bir İttifak projesi ya da operasyonu söz konusu olduğunda bunun sorumluluğunun NATO’da olması oluşturuyor. NATO Sözcüsü James Appathurai, yaptığı açıklamada bu ilkeyi bir kez daha teyit ederek, “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” dedi.

Bu tür proje ve operasyonlarda yetkilendirmede izlenecek yöntemin belli olduğuna dikkat çeken Appathurai, NATO’nun ortak karar alma yapısına dikkat çekerek tek bir üye ülkeye yetki devri yapılmadığının altını çizdi.

Füze savunma sisteminin komutasının kimde olacağı konusunda NATO’nun yanıtı hem askeri hem de siyasi düzeyde hep aynı oluyor: “Bir NATO komutanı.” Diğer operasyonlarda olduğu gibi füze savunma sistemi de askeri açıdan Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı’nın (SACEUR) yetkisinde olacak. Ancak, mevcut tehdidin türü, geldiği coğrafya ve hedefine göre verilecek cevap ve cevap vermede kullanılacak mekanizma da farklılaşacak. Askeri kanatla siyasi kanat arasındaki danışma sürecinin niteliği tehdidin türüne göre değişecek.

Türkiye tartışmaya açıyor

19-20 Kasım’da Lizbon’da yapılacak NATO Zirvesi’nde füze savunma sisteminin ilkeleri üzerinde anlaşılmaya çalışılacak olunmasına karşın Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar, Türkiye’nin projenin teknik boyutunu da daha şimdiden detaylı şekilde tartışmaya açtığını gösteriyor. Erdoğan, “Bunların yerleşim noktası ve serpilme denilen konu çok çok önemli. Bu serpilme nerede olacak, nasıl olacak, bunlar önemli. Hangi irtifada olacak bunlar önemli. Bunların üzerinde teknik kadrolarımız çalışıyor. Silahlı kuvvetlerimiz bunun çalışmasını ayrıca yapıyor. Lizbon’da bu görüşülecek, mutabakat sağlanırsa ne ala, sağlanmazsa söylenecek bir şey yok” dedi.

‘Serpinti’ konusu

Erdoğan’ın serpinti ve irtifa konularına vurgu yapması, Türkiye’nin kullanılacak teknik ekipman üzerinde de belli tercih ve şartlar üzerinde durduğu algılamasını güçlendirir nitelikte. NATO’nun oluşturmak istediği sistem, balistik füze tehdidini hem kara hem deniz unsurlarıyla ortadan kaldırabilecek bir niteliğe sahip olacak.

Hedefi bir unsurun kaçırması halinde kademeye başka bir unsur sokulabilecek. Tehdit oluşturan füzenin menzili, savunmada kullanılacak füzelerin türünü de belirleyecek. Kısa menzilli tehditte karada PAC-3 (Patriot), orta menzil için THAAD, denizde orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları kullanılacak.


Gerçek Gündem, 16 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 17, 2010 1:08

FÜZEDE VİZYON TESTİ

Türkiye’nin yönünü nereye döneceği cuma günü ortaya çıkacak.

NATO maskeli füze kalkanı

Ankara, ABD’nin füze kalkanı projesinde zorlu bir testten geçecek. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Tercihi kendi vizyonumuzla yaparız” çıkışıyla Lizbon’da toplanacak NATO zirvesine net mesaj gönderdi.

Tehdit dayatması

İran’ın tehdit gibi sunulmasına da kontrollü bir tepki veren Davutoğlu, “Herhangi bir komşu ülkeyi ’tehdit ya da hedef tanımlaması’ içinde görmek istemeyiz” diyerek tavrını keskinleştirdi.

İran’dan ‘çekince’ bildirimi

DavutoĞlu’nun çıkışı sonrası NATO’dan “Düğmeye biz basarız” resti gelirken, kalkanın ana hedefi İran da resmi açıklama yaptı: Şüpheli planla ilgili çekincelerimizi Türkiye’ye ilettik. Proje, İsrail’i desteklemeyi hedefliyor.

Füzede vizyon sınavı

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, NATO’nun Türkiye’ye kurmayı planladığı füze kalkanıyla ilgili olarak, “Tercihi biz başka ülkelerle kurduğumuz ilişkiler üzerinden değil, kendi vizyonumuzla yaparız” dedi.

Haber: Macit SOYDAN

Ankara, NATO’nun Türkiye’ye kurmayı planladığı füze kalkanıyla ilgili vizyon testinden geçiyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin “bir tarafı tercih edip, diğer tarafla ilişkilerinin bozulacağı” yolundaki beklentilerin temelsiz olduğunu söyledi. Haber Türk televizyonunda yayınlanan bir programa katılan Davutoğlu, füze kalkanı projesini değerlendirdi. Davutoğlu, tarihin yeniden anormalleştirilmesini istemediklerini, Türkiye çevresinde yeni bir cephe ülkesi görünümü çıkmasını istemediklerini kaydetti.

Tehdit söz konusu değil

NATO’nun Türkiye’ye karşı “bir özne gibi dayatma içinde olduğu” havası yaratıldığını ifade eden Davutoğlu, “Türkiye, NATO’nun aktif üyesi ve yönlendirici ülkelerden birisisidir” dedi. Türkiye’nin, herhangi bir komşu ülkeyi “tehdit tanımlaması ya da hedef tanımlaması” içinde görmek istemeyeceğini bildiren Davutoğlu, “Herhangi bir üye ülke şunu derse, ’biz x ülkesinden tehdit algılıyoruz’. Bu tehdide karşı tavır almak bütün üyelerin sorumluluğundadır, ancak bugün böyle bir tehdit söz konusu değil” diye konuştu. NATO tartışmalarının şimdi geçmişte olduğundan başka bir eksene kaydığını belirten Davutoğlu, “Bu tartışmaları tamamiyle milli menfaatler doğrultusunda değerlendirmemiz gerekiyor” dedi.

Gözardı edemezler

NATO’nun Lizbon zirvesinde gündeme gelecek yeni stratejik konsepte de değinen Davutoğlu, bu zirvede bir kriz çıkıp çıkmayacağı yolundaki soruya, “Öyle bir sunuş oluyor ki ’şimdi bu dış politika paradigması çökecek. İran ile ABD arasında tercih yapmak zorunda kalacaklar’yolunda bir beklenti var ve hükümetin bir tercih yapıp bir tarafla kötü olacağı beklentisi var. Tercihi biz başka ülkelerle kurduğumuz ilişkiler üzerinden değil, kendi vizyonumuzla yaparız” karşılığını verdi. Türkiye’nin artık hiçbir uluslararası aktörün gözardı edebileceği bir ülke olmadığını vurgulayan Davutoğlu, başka ülkelerle ilişkilerin bozulacağı yolundaki kaygıların “zihniyeti esir aldığını” ifade etti. Davutoğlu, “Başkalarının, Türkiye’yi kaybettiğinde neleri kaybedeceğini düşünmesi lazım” diye konuştu.

İran’la sorunlar çözülmeli

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, İran ile 5 artı 1 ülkeleri arasındaki nükleer müzakelere de değindi. Müzakerelerin Türkiye’de yapılmasının istenmediği iddialarını değerlendiren Davutoğlu, müzakelerin nerede ya da nasıl yapıldığının önemli olmayacağını, İran ile sorunların çözülmesinin asıl hedefleri olduğunu bildirdi.

Operasyonda düğmeye sadece NATO basar

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa’ya yerleştirilecek füze sistemiyle ilgili yaptığı, “Komuta mutlaka Türkiye’ye verilmeli” açıklamasına NATO’dan, “Düğmeye NATO basar” yanıtı verildi. NATO Sözcüsü James Appathurai, Milliyet’e yaptığı açıklamada, “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” dedi. Bu tür proje ve operasyonlarda yetkilendirmede izlenecek yöntemin belli olduğuna dikkat çeken Appathurai, NATO’nun ortak karar alma yapısına dikkat çekerek tek bir üye ülkeye yetki devri yapılmadığının altını çizdi. Füze savunma sisteminin komutasının kimde olacağı konusunda NATO’nun yanıtı hem askeri hem de siyasi düzeyde hep aynı oluyor: “Bir NATO komutanı.”

Füze kalkanı projesinde neler var

Füze savunma sistemi konusu, ABD Başkanı Ronald Reagan dönemine (1981-1989) kadar uzanıyor. Proje, ABD’yi bir olası füze saldırısına karşı koruyacak bir sistemin geliştirilmesini amaçlıyor. Yıllar sonra Başkan George W. Bush, bu projeyi yeniden canlandırmış ve 2008 NATO Bükreş zirvesinde müttefiklerinin desteğini de sağlamış, ancak iktidardaki ömrü projeyi tamamlamaya yetmemişti. ABD Başkanı Barack Obama, konuyu bir ABD girişimi olmaktan çıkartıp, NATO projesi haline getirdi. Kısa menzilli tehditte karada PAC-3 (Patriot), orta menzil için THAAD, denizde orta menzilden itibaren SM-3 füzelerinin çeşitli versiyonları kullanılacak. Ayrıca X-BAND adı verilen dev radarlar Türkiye toprakları içinde yerleştirilecek.

Tahran’dan Türkiye’ye çekince

İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mihmanperest, NATO füze kalkanıyla ilgili olarak çekincelerini Ankara’ya ilettiklerini söyledi. Mihmanperest, yaptığı açıklamada, füze kalkanının amacıyla ilgili ciddi şüpheler taşıdıklarını belirterek, projenin İsrail’i desteklemeyi hedeflediğine inandıklarını kaydetti. ABD, Türkiye’den radar sensörlerinin bir kısmına ev sahipliği yapmasını ve Avrupa geneli için bir savunma ağı kurulması teklifine onay vermesini istiyor. Ancak Türk yetkililer, kalkan projesinin bir numaralı tehdit olarak İran’ı öne çıkarmasına itiraz ediyor.

Nükleerde anlaşma

Mihmanperest, nükleer programlarıyla ilgili olarak yapılacak görüşmelerin zamanlaması hakkında Batı ile anlaşmaya varıldığını da bildirdi. Mihmanperest, 5 1 ülkeleriyle “görüşmelerin zamanı konusunda anlaşmaya varıldığını düşündüğünü” belirtti. Mihmanperestin açıklaması, AB’nin Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın geçen hafta, görüşmelerin 5 Aralıkta İsviçre ya da Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapılabileceğini söylemesinden sonra geldi. Tahran’ın görüşmelerin İstanbul’da yapılması önerisini reddeden Ashton, 5 1 ülkeleri olarak adlandırılan BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ile Almanya’nın müzakerecileriyle konuyu ele aldıklarını söylemişti.

Tantan: Amerikan karakolu olacağız!

Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan, füze kalkanını topa tuttu: Amaç belli; Türkiye’yi ABD ileri karakolu yapmak. Esas kalkan, ABD ve İsrail saldırganlığının üzerini örtmek!

ABD’nin ipine sarılanların sonu tutsaklıktır

Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan “Füze kalkanı projesiyle komşularla sıfır sorun politikası bitiyor” dedi.

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı projesini eleştirerek, “ABD’nin ipine sarılanların sonu siyasi ve güvenlik tutsaklıktır” dedi. Tantan, yaptığı açıklamada, NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin projeye evet diyeceğinin netleştiğini savundu. Taksim’deki canlı bomba saldırısı ile Yemen’den ABD’ye, Yunanistan’a, İtalya’ya ve Almanya’ya kargoyla gelen terör tehditlerini hatırlatan Tantan, şunları söyledi: “Bu tehditlerle füze kalkanı sistemi arasında nasıl bir ilişki var? Bu iki terör tehdidi, Türkiye ve Avrupa’ya gözdağı mı? 2010’da NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’e ‘uzmanlar kurulu’ tarafından sunulan NATO’nun yeni konsepti, 2020 yılına kadarki dönemi kapsıyor. İşte Türkiye’ye yerleştirilmesi hedeflenen füze savunma sistemi de bu yeni konseptin en önemli unsurlarından biri. Yeni konsepte göre ’aşamalı uyarlanabilir yaklaşım’ adı verilen sistemde Türkiye, füze kalkanı konusunda en ön cephede yer alan bir ülke.”

İran’dan gelen tehdit yok

Bu sistemin, sözde İran saldırısını önlemek amacıyla kurulmak istendiğine dikkat çeken Tantan, şöyle devam etti: “Oysa, Türkiye’ye İran’dan ve komşularından gelen bir tehdit yok. Asıl tehlike, yanı başımızda bir medeniyeti çökerten sözde stratejik ortağımız Amerika’dan ve yıllardır elinde nükleer gücü bulunduran İsrail’den gelmekte. Amaç bellidir: Türkiye’yi bölgesinde ABD’nin ileri karakolu haline getirmek. ABD, füze kalkanı ile güdümünden çıkan AB’yi de yeniden kontrol etmeyi hedefliyor. Aslında esas kalkan, Amerika’nın ve İsrail’in saldırganlığının üzerinin örtülmesidir” dedi. Füze kalkanı projesiyle, AKP’nin iradesinin halkın iradesi olmadığının görüldüğünü savunan Tantan, “Başbakan, bugün gelinen noktada yine Amerika’nın ipine sarılmıştır. Bu ipe sarılanlar, bu ipi bıraktıklarında iktidardan düşeceklerini biliyor. Türk halkı için acı olan da, kendisini yöneten iktidarın iradesinin hür olmayışıdır. AKP, siyasi varlığının dayanağı olarak ABD’nin taleplerine her konuda evet dediği buna da evet demektedir” dedi.


YENİÇAĞ, 16 Kasım 2010





Kurban füzesi bunlar!

Dini bayramlarda Türk basınının güzel bir geleneği vardı. Gazeteler bayram süresince çıkmaz, yerine Gazeteciler Cemiyeti tarafından Bayram Gazetesi yayınlanırdı. Dönemin Sabah gazetesi sahibi ve yöneticileri, Bayram gazetesinin ilan gelirlerinin yüksek olduğunu değerlendirerek bu geleneği bozdu. Gerekçe olarak da Bayram gazetesinin “içi boş” bir gazete olduğu iddiasını kullandılar. Halbuki Bayram gazetesinin her sütunu her santimi para demekti!

Yine bu gazete çıkarken, basın çalışanları bir araya geliyor ve mesleki dayanışma duygusu ön plana çıkıyordu. Gelenek bozulunca, Türk okuru, bayram günlerinde Bayram gazetesi yerine, çok sayıda içi boş gazete gerçeği ile karşı karşıya kaldı.

Çünkü gazeteciler de insandır, onların da büyüğü-küçüğü vardır, onlar da kurban kesebilir. Bayram günlerinde gazete personelinin yarısı izin yapar, gazete erken bitirilir. Bayramda, olağanüstü bir olay olmazsa, haberlerin tamamı konserveleşir. Gazete yöneticileri, bayram için özel haberler veya dizi yazılar hazırlatır ki kalite yerlerde sürünmesin..

Bayramın birinci günü çıkan gazetelere bir bakalım. Bu kadar gazetede; vasatın üstüne çıkan kaç haber var, kaç köşe yazısı var, kaç fotoğraf var?

Bence gazete sahipleri, dini bayramlarda çıkmamak yönünde yeni bir karar almalı ve Gazeteciler Cemiyeti de bu konuda ısrarcı olmalı..

ABD, Türkiye’ye bayram şekeri olarak füze kalkanı sistemi göndermek istiyor. Çünkü bütün İslam dünyasını kurban etmek istiyor! Türkiye’de basın çoktan Amerikan politikalarına kurban edilmiş zaten!

Düğmeye kim basar?

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Türkiye’nin füze savunma sistemine onay için şart koştuğu, “herhangi bir ülkenin tehdit olarak gösterilmemesi” talebiyle ilgili bir soru üzerine “Herhangi bir ülke ismi vermenin gereği yok” dedi.

Wall Street Journal gazetesi ise “Tayyip Erdoğan, NATO planı için Türk komutanının gerektiğini söylüyor” dedi.

Ancak aynı analizde, “Bir ABD Savunma yetkilisi, geçen hafta ABD yetkilileriyle yapılan bire bir görüşmede Türk yetkililerinin savunma sisteminin komutasını talep etmediklerini ifade etti” gibi bir cümle de yer aldı.

Yani haberler çelişkili.

Wall Street Journal, “Erdoğan’ın üst düzey bir danışmanına göre Türkiye’nin, parmağını kalkanın düğmesi üstünde tutmak gibi bir isteği yok” ifadesini de kullandı.
Zaten ABD ile Türkiye arasındaki sorunun, İran’ın “yazılı” değil “sözlü” olarak tehdit kapsamında gösterilmesi formülüyle aşıldığı bildiriliyor.

Ve nihayet Tayyip Erdoğan’ın füze sistemiyle ilgili “Komuta mutlaka Türkiye’ye verilmeli” sözleri üzerine görüşü sorulan NATO Sözcüsü James Appathurai, Milliyet’e yaptığı açıklamada “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” dedi.

“NATO demek ABD demek olduğunu göre düğmeye ABD basar” demek istiyor!

ABD’nin ipine sarılmak!

Halkın Sesi Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ise çok yerinde bir öneride bulundu ve “Nasıl anayasa referandumunda, Hükümet millete döndüyse, burada da füze kalkanına girilip girilmeyeceğinin, bu projenin kabul edilip edilmeyeceğinin referandumla millete sorulmasının en doğru yol olduğu kanaatindeyim ve bu da Türkiye’yi rahatlatacaktır” dedi.

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da Türkiye’ye yerleştirilmek istenen füze kalkanı projesini eleştirerek, “ABD’nin ipine sarılanların sonu siyasi ve güvenlik tutsaklıktır” dedi.

Peki AKP’yi geçtik; Meclis’te bulunan partiler bu konuda niçin susuyor?


Arslan BULUT, 17 Kasım 2010, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen ABDÜLCANBAZ » Cum Kas 19, 2010 1:41

"Gavurun kalkanından hayır gelmez"
Resim


Erbakan, SP Genel Merkezi'ndeki bayramlaşmada AK Parti'ye* sert eleştiriler getirdi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan, siyonizmin medyaya hakim olduğunu savunarak ''AKP aleyhine yazdırmıyorlar, yazanı barındırmıyorlar. 30 gazete, 30 televizyon, bunların hepsi AKP'ye oy versinler diye, büyük İsrail kurulsun diye çalışıyor'' dedi.

Erbakan, parti genel merkezindeki bayramlaşmada, partililere hitap etti.

Konuşmasında dünyanın mutluluğu için adil düzenin şart olduğunu belirten Erbakan, bu düzenin siyonizm tarafından engellendiğini ileri sürdü. BM'de İsrail aleyhine bir çok karar çıkmasına rağmen bir şey yapılmadığını ancak konu İslam alemi olunca müdahalede bulunulduğunu belirten Erbakan, böyle bir düzenin olamayacağını söyledi.

''Devlet her şeyden vergi alıp bunun yarısını kapitalizme faiz olarak veriyor. Yeşil kağıt (Dolar) basmışlar, petrol şeyhine bunu verip petrolünü alıyorlar, sonra sarı kağıt basıp (tahvil) yeşili alıyor. Nerede para varsa Yahudi, havuzu ve pompayı koymuş insanlığı sömürüyor'' diyen Erbakan, ''Adil düzeni biz kuracağız, Saadet Partisi kuracak'' ifadesini kullandı.

Erbakan, siyonizmin insanları aldatmak için öncelikle medyaya hakim olduğunu iddia ederek, ''Gazeteleri satın aldılar, AKP aleyhine yazdırmıyorlar, yazanı barındırmıyorlar. 30 gazete, 30 televizyon, bunların hepsi AKP'ye oy versinler diye, büyük İsrail kurulsun diye çalışıyor. Siyonizm 'Ben efendi olacağım, sen köle' diyor. AKP'deki bizim çocuklar** ne yaptıklarının farkında değil'' diye konuştu.

Bir aldatmaca yaşandığını ileri süren Erbakan, ''Avrupa Birliği'ne almıyorlar, Avrupa Konseyi'nin dönem başkanlığını veriyorlar, G-20'ye alıyorlar, okşayıp yutma taktiği güdüyorlar. Bu adam 'AB'ye gireceğim' diyor, İslam aleminden Hristiyan alemine girmek istiyor. Bizden alıp Siyonizme vermek istiyor, Türkiye İsrail'e vilayet yapılmak isteniyor. Cumhuriyet tarihi boyunca hükümetler 80 milyar dolar borç yaptı, AKP 8 yılda 580 milyar dolara getirdi. Saadet başka AKP başka, altın başka paslı teneke başka'' dedi.

Necmettin Erbakan, Türkiye'ye kurulması düşünülen füze sistemi hakkında hükümetin kendilerinden korktuğu için bugün 'evet' demediğini ancak sonunda 'evet' diyeceğini savundu. Erbakan, ''Biz Müslüman ülkeler kendi (füze) kalkanımızı kurmalıyız. Gavurun kalkanından hayır gelmez'' ifadesini kullandı.

Erbakan, bir soru üzerine şu ana kadar HAS Parti'den kendilerine bayram kutlaması yapılmadığını kaydetti.



bhaber.net, 18 Kasım 2010



(*) Bildirenin notu : Özgün metindeki dizgiden kaynaklanan hata; doğru yazım "...AKP'ye..." olmalı.
(**) Bildirenin hayreti...!!!: "bizim çocuklar" ifadesini bir yerlerden anımsıyorum, emme ve lakin...
En son ABDÜLCANBAZ tarafından Pzr Kas 21, 2010 21:49 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
ABDÜLCANBAZ
Üye
Üye
 
İletiler: 18
Kayıt: Prş Kas 18, 2010 20:54

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen İrfan Tuna » Cum Kas 19, 2010 17:52

19 Kasım 2010 / Ulusal Kanal



BEYAZ SARAY YETKİLİSİ AÇIKLADI

Amerika'nın Türkiye'ye füze kalkanı dayatmasına sahne olan NATO Zirvesi Lizbon'da yapılıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu AKP hükümetinin füze kalkanını, NATO projesi olması durumunda onaylayabileceği mesajını verdi. Ancak Amerikan Politiko dergisine konuşan Beyaz Saray yetkilisinin sözleri Türkiye'nin sürüklendiği tuzak hakkında hiçbir kuşkuya yer bırakmıyor. Amerikalı yetkili, net biçimde Füze kalkanının kontrolünün Amerika'da olacağını vurguluyor.

NATO Liderler Zirvesi bugün Lizbon'da başladı.

İki gün sürecek Zirvede Türkiye'nin geleceğini çok yakından ilgilendiren füze kalkanı konusu karara bağlanacak. Zirve öncesinde en çok tartışılan konulardan biri füze kalkanı konusunda komutanın kimde olacağıydı.

Zirve öncesi Amerika'dan gelen açıklamalar füze kalkanı projesinde komutanın Washington yönetiminin elinde olacağını açıkça ortaya koydu. Amerika'nın önde gelen dergilerinden Politiko'ya konuşan bir Beyaz Saray yetkilisi kontrolün Amerika'da olacağını net biçimde vurguluyor. Beyaz Saray yetkilisi komuta merkezinin Almanya'daki Amerikan üssü olacağını belirtiyor.

Peki, Türkiye zirvede neyin pazarlığını yapacak?

Zirvede Türkiye'yi temsil eden Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları tabloyu netleştiriyor. Abdullah Gül, Lizbon Zirvesi'ne hareketinden önce düzenlediği basın toplantısında, "Türkiye taleplerine olumlu bir yanıt alamazsa tutumu ne olur?" sorusuna net bir yanıt vermedi.

Ancak AKP hükümetinin füze kalkanı konusunda anlaşmaya hazır olduğunun sinyali Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan gelmişti. Davutoğlu, Radikal gazetesine konuştu.

"Sanki Türkiye’nin hiç arzu etmediği bir proje var ve biz de mecburen boyun eğiyoruz; yok böyle bir şey. Kimse bize ulusal çıkarlarımıza aykırı gördüğümüz bir şeyi kabul ettiremez. Bunu Amerikalı muhataplarımız gayet iyi biliyorlar. Bizi anlıyorlar da... Görüşmeler sonrası söyleyebilirim ki, mutabakata yakınız."

Davutoğlu Lizbon Zirvesi'nde füze kalkanının bir NATO projesi olma konusunun görüşülüp karara bağlanacağını, ayrıntıların sonra şekilleneceğini söyledi. Davutoğlu füze kalkanının komutasıyla ilgili de şöyle konuştu:

"Başbakanın "Komuta bizde olmalı sözü" yanlış yere çekildi. Burada bütün sistemi Türkiye yönetsin demiyoruz. Kabul edilirse, komuta Türkiye’nin de bir parçası olduğu NATO’da olacak. Tabii bunun alt unsurları da var."
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen TÜRKK » Cum Kas 19, 2010 21:42

99 DÜRÜST VEKİL DAHA ÇIKAR MI?

Resim

Hatırlarsınız. 2003 bir Mart idi. RTE’nin Amerika ile yaptığı gizli anlaşmalar gereğince, Amerika ile birlikte Irak’a savaş açıp, Amerika’nın yanında Müslüman kanına doymayan bir devlet olacaktık.

Bizim işbirlikçiler böyle arzu ediyorlardı da, Amerika’nın planı hepten Türkiye’yi bölmekti. 65 bin Amerikalıyı Türkiye’nin Güneydoğusuna yerleştirip, asıl amacı açığa çıkmaya başlayınca işler ters döndü.

Ama Amerika ve onun işbirlikçileri, Türkiye’yi bölmekte kararlı oldukları kesin. Aslında Amerika’nın büyük Kürdistan projesi, Batı Asya Projesinin ana eksenidir. Bu dört devletin bölünmesini gerektirmektedir.

Dedik ya, Amerika bölmekten vazgeçmiyor. Siyasi iktidar da onlara yardım ve yataklık etmekten vazgeçmiyor.

Amerika ile birlikte olmaktan büyük haz duyan bu iktidarın, Amerika’nın Türkiye’ye Füze Kalkanı yerleştirmesine karşı olabileceğini düşünmek, AKP’nin sicilinden haberdar olmamak demektir.

Yok, kumanda bizde olsunmuş, yok tüm ülkeleri kapsasınmış, bunların hepsi içeride ki AKP destekçilerinin gazını alamaya yöneliktir.

Türk halkının canını malını ve güvenliğini ilgilendiren, böyle bir önemli kararın meclisten kaçırılarak ve NATO kılıfı giydirilerek yürütülmesi demokrasi kandırmacılarının da bir diğer tezahürüdür.

Meclise gelse, AKP içinden, Bir Mart Teskeresinde olduğu gibi namuslu 99 kişi çıkar mı? Orasını bilemiyorum. Ama hiç değilse tartışma süresince, tıpkı Mart Teskeresinde olduğu gibi, Türk Halkı gerçeklere ulaşma fırsatını bulur.

Diyeceksiniz ki, Bir Mart Teskeresi Meclisten geçmedi de ne oldu. Amerika İncirlik’ten 4496 sorti Irak’a yaptı. Amerika’nın Irak halkının kanında banyo yapmasına yardım ve yataklık yaptık.

Bu siyasi iktidar için Meclis teferruattır. İşine geldiği zaman kullanır. Çığırtkanları da demokrasi diye bağırırlar.

Türk halkının İncirlik Üssü ve Amerika ile yapılmış ikili anlaşmalar gereğince bir sürü kaygısı varken, şimdi Amerika’ya bir üs daha vereceğiz.

Füze Kalkanı Üssü.

Davutoğlu’nun Lizbon’daki toplantıya girmeden önce söyledikleri benim yazdıklarımı doğrular niteliktedir.

Rusya faktörü de Türk halkının aleyhinde kullanılıyor. Rusya’nın derdi başka, Amerika’nın derdi başkadır.

Rusya Amerika’nın elinden Ukrayna ve Kafkasları kurtarmaya çalışıyor. Zaman kazanma peşinde. Rusya, bu silahlara Polonya ve Çek Cumhuriyetine konulurken, nasılda karşı olmuştu. Sanki Rusya’da NATO’ya girecekmiş gibi hava estiriyorlar. Oyun içinde oyun oynanıyor.

Türkiye bölünmeden, şu iktidardan bir kurulabilseydik. Ondan sonrası bir milli iktidarın yapacaklarıdır, düşünmemiz gereken.




BÜLENT ESİNOĞLU, 19 Kasım 2010

bulentesinoglu@gmail.com
Kullanıcı küçük betizi
TÜRKK
Üye
Üye
 
İletiler: 152
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 20:44

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Başkomutan » Cmt Kas 20, 2010 4:34

FÜZE KALKANI'NA 'EVET'

Amerika Birleşik Devletleri’nin NATO şemsiyesi altında gerçekleştirmek istediği Füze Savunma Kalkanı’nın, özellikle İran'dan kaynaklanacak bir saldırıya karşı koruma sağlaması hedefleniyor.

Füze kalkanı için Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya ve Bulgaristan'la müzakereler yürüten Washington, İran'la sınır komşusu olan Türkiye'nin de sistemin bir parçası olmasını istiyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde George Bush'un başkanlığı döneminde hazırlanan projeyle, özellikle Kuzey Kore ve İran'dan kaynaklanacak balistik füze saldırılarının önlenmesi hedefleniyor.

Kuzey Kore'den gelebilecek bir saldırının Alaska, Kaliforniya ve İngiltere'deki radarlar ve füzesavarlarla engellenmesi öngörülüyor. Ancak İran'dan kaynaklanabilecek bir saldırıda Avrupa'da güvenlik açığı olduğunu savunan Washington, bu bölgede de NATO şemsiyesi altında bir füze kalkanı oluşturmayı hedefliyor. ABD bu nedenle, İran'a komşu ülke olan Türkiye'nin de sistemin bir parçası olmasını istiyor.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen de, projenin tüm nato üyelerini kapsaması gerektiğini savunuyor.

Türkiye'yle birlikte Fransa gibi bazı ülkeler, Avrupa'daki füze kalkanının sadece Amerika Birleşik Devletleri’nin kontrolünde çalışmaması ve NATO üyelerinin de sistemin işleyişinde söz sahibi olmasını istiyor.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.ntvmsnbc.com/id/25152171/page/3/



Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 28 NATO üyesi füze kalkanı konusunda uzlaştı

Füze kalkanı projesi Türkiye’nin 3 şartını karşılayacak şekilde NATO’nun 28 üyesi tarafından kabul edildi. Türkiye’nin rahatsız olduğu, Kıbrıs Rum kesimini ittifaka taşıyacak NATO-AB işbirliği konusunda net bir karar alınmadı.

NATO’nun Portekiz’in başkenti Lizbon’da düzenlenen zirvesinde füze kalkanı projesi 28 üye ülkenin onayıyla kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun temsil ettiği Türkiye’nin projeyle ilgili 3 şartı da benimsenmiş oldu. İttifakın gelecek 10-15 yılını şekillendirecek yeni stratejik konseptinin onaylandığı belgede Ankara’nın istediği “Tehdit olarak İran’ın adının geçmemesi, projenin Türkiye dahil tüm NATO üyesi ülkeleri korumaya alması ve NATO bünyesinde olması” konuları vurgulandı. NATO’-nun 21’inci yüzyıldaki rolünü tanımlayan belgede, füze kalkanının kimin komutasında olacağı konusu ise ele alınmadı, teknik ayrıntılar bulunmadı.



'Türkiye ABD'ye hayır diyemez'

NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'in, 'ittifak tarihindeki en önemli toplantılardan biri' diye tanımladığı Lizbon Zirvesi'nde başlıca gündem maddelerinden biri füze kalkanı projesi.


Hakura'ya göre Türkiye, sistemi engelleyen ülke olmak istemeyecek

Toplantıda, Türkiye'nin sistemin, 'özellikle İran'ı hedef almaması' ve komuta yapısı konusundaki kaygıları da gündemde olacak. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'Yılın devlet adamı' ödülünü veren düşünce kuruluşu Chatham House'un Türkiye Uzmanı Fadi Hakura, Türkiye'nin Washington'la bir tür uzlaşmaya varacağını söylüyor ve nedenini şöyle açıklıyor;

Fadi Hakura: Bence Türkiye, füze savunma sistemi ve kendisi için en iyi koşulları elde etmek adına Amerika Birleşik Devletleri'yle zorlu müzakereler yapıyor. Ama bence Türkiye sonunda Washington'la bir tür uzlaşmaya varacak. Çünkü NATO'nun gelecekteki potansiyel tehditlere karşı geliştirdiği füze savunma sistemini engelleyen ülke olmak istemeyecektir. '
'Uygulamada bir fark yok'

BBC: Türkiye'nin NATO belgelerinde sistemin İran'ı hedef almaması yönündeki itirazını kabul ettirmesi pratikte nasıl bir fark yaratır?

Hakura: Uygulamada çok fazla fark yaratmayacak. Çünkü bu füze sistemi gerçekten İran'ın nükleer kabiliyetini, bir ölçüde de Suriye'yi hedef alıyor. Ama başta İran tabi. Amerikan yönetimi bunu pek çok kez açıkça söyledi. Nato belgesinde İran'ın adının geçip geçmemesi teorik anlamda önemli. Ama pratikte bu füze savunma sistemi İran'ı hedef alıyor.

BBC: Sizce bu sistem genel anlamda bölgeyi ve Ankara'nın son dönemde bölgede izlediği aktif dış politikayı nasıl etkiler?
'Türkiye zorlu bir seçimle karşı karşıya'

Hakura: Türkiye komşularıyla ilişkilerini geliştirmeye devam etmeye istekli. Türkiye artık soğuk savaş döneminde olduğu gibi bir cephe ülkesi değil. Ama yine de Türkiye bazı seçimler yapmak durumunda. Çünkü bir yanda hızla nükleer program geliştiren İran, diğer yanda da İran'ın nükleer silaha sahip olma tehdidine karşı bir tür savunma mekanizması geliştirmeyi arzulayan Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa var. Dolayısıyla sonuçta türkiye zorlu seçimler yapmalı. Bu füze savunma sistemi de bunlardan biri.


BBC: Türkiye füze savunma sisteminin komuta yapısında söz hakkına sahip olmak istiyor. Sizce Ankara bunu elde edebilir mi?

Hakura: Amerika Birleşik Devletleri'nin bu füze savunma sisteminin karar ve komuta yapısında bir tür söz hakkı vermesi olası. Ama, Washington'un Türkiye'ye bir tür veto hakkı vereceğini sanmıyorum. Aslında Türkiye'nin taleplerinde ima ettiği de bu. Dolayısıyla, vaziyeti kurtaracak bazı düzenlemeler gelecekte bulunacak. Zorlu müzakereler yapılacak. Ama sonuçta Türkiye için Washington'a 'hayır' demek çok zor olacak.
'Türkiye tek başına çözüm bulamaz'

BBC: Sizce Türkiye, İran'ın nükleer programı konusundaki sorunun çözümünde rol oynayabilir mi?

Hakura: Türk hükümeti İran'la Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki nükleer soruna çözüm için elinden geleni yapıyor. Ama Türkiye tek başına çok fazla şey yapamaz. Sorunun çözümü için bölgesel bir düzenleme gerekiyor. En önemlisi, İran'la Avrupa ve Amerika arasında. Bu tür bir düzenleme olmadan Türkiye'nin yapabileceği çok fazla şey yok.

BBC: Peki tüm bu olan biten sonucunda, bölgede kazanan ülke İsrail mi olacak sizce?

Hakura: İsrail, İran'ın nükleer programı kosununda derin endişeleri olduğunu ifade etti. İran'ın nükleer programı konusunda batıyı harekete geçirmeye çalışan da İsrail. Türkiye'nin de İsrail'in niyetleri konusunda şüpheleri var. Bu da nükleer program sorununu daha da karmaşık hale getiriyor. Dolayısıyla Türkiye, Amerika, Avrupa ve İran'la birlikte çalışmadan, tek başına bir çözüm bulamayacaktır.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2010/11/101119_hakura_turkey.shtml


Fransa’nın istediği olmadı

Türkiye’nin kaygılarının giderildiği metinde, “NATO ittifakı üyesi hiçbir üyeyi düşman olarak görmez. Ancak bununla birlikte, NATO üyesi ülkelere bir saldırı yapıldığı takdirde bunun cevabı da verilir” dendi. Fransa’nın ‘en azından Ortadoğu ibaresinin yer alması’ isteği de gerçekleşmedi. Türkiye’nin, Kıbrıs Rum kesimini ittifaka üye yapacak olmasından dolayı rahatsız olduğu NATO-AB işbirliği konusunda ise net bir cümle yer almadı. Ancak, Norveç gibi NATO üyesi olan ancak AB’de yer almayan Türkiye’ye yönelik, “AB üyesi olmayan üyeler, NATO’nun ve AB’nin güvenliği konusunda kayda değer katkılar sağlamaktadır. NATO-AB arasında stratejik ortaklık için, bu üyelerin güvenlik çabalarına tam olarak katılmaları son derece önemlidir” dendi.

Dışişleri memnun

‘Stratejik konsept’in onaylanması, Dışişleri Bakanlığında memnuniyetle karşılandı. Diplomatik kaynaklar, “İstediğimiz unsurların tamamı içeride var” açıklamasında bulundu.

Obama: İlk defa uzlaştık

ABD Başkanı Barack Obama, “İlk defa, hem ABD hem Avrupa’daki tüm NATO topraklarını ve nüfusunu kapsayacak güce sahip bir füze savunma yeteneğinin geliştirilmesi konusunda anlaşmaya varmış bulunuyoruz” diye konuştu. Obama, “Günümüzün tehditlerine karşı, balistik füzelerle gelebilecek tehditlere karşı yurttaşlarımızı koruma kararlılığımızı gösteriyor” dedi.

Portekiz basını: Gül başaktör

Portekiz’da yayın yapan Publico gazetesi, 28 NATO üyesi ülke arasında, Obama, Rasmussen, Merkel, Sarkozy, Cameron ile Cumhurbaşkanı Gül’ü “başaktör” olarak öne çıkardı. Yapılan yorumda, “Abdullah Gül, NATO içinde çok özel olan bir ülkeyi temsil ediyor. Doğu ve Batı arasında bulunan ve AB-NATO ilişkilerini tehlikeye atmak istemeyen Türkiye, her geçen gün bölgesinde daha önemli bir rol üstleniyor ve böylece adaylığını daha ciddiye alması için AB’ye baskı yapıyor. Yürüttüğü dengeli, hassas politikanın tek bir limiti var: ABD’yi öfkelendirmemek” denildi.

‘Komuta’ daha sonra

Yeni sistemin, Kuzey Amerika’da var olan füze kalkanının, Avrupa’daki NATO ülkelerini de kapsayacak şekilde genişletilmesi şeklinde oluşturulacağı, komuta ve kontrol gibi konuların daha sonra belirleneceği belirtiliyor. Yetkililer, sistem için 28 NATO ülkesinin, 280 milyon dolar yatırım yapmasının gerekeceğini bildiriyor.



'Komuta NATO'nundur'

NATO'nun yeni Strateji Konsepti'ni hazırlayan Akil Adamlar grubunda yer alan,
Türkiye'nin eski NATO daimi temsilcisi Büyükelçi Ümit Pamir füze kalkanı sistemindeki komuta tartışmalarının NATO'nun bilinmemesinden kaynaklandığı görüşünde. Pamir ittifakın yeni bir Strateji Konsepti hazırlama nedenini de şöyle açıklıyor;

Pamir'e göre komuta tartışmaları NATO'yu bilmemekten kaynaklanıyor

Ümit Pamir: Stratejik konsept ilk kez hazırlanmıyor, daha önce altı kez hazırlanmıştı. En son 1999 yılında hazırlanmıştı ve o zamandan bu yan dünya sahnesinde çok önemli gelişmeler oldu. 11 eylül saldırıları oldu, İran, Kuzey Kore, Pakistan gibi bir takım yeni güçler ortaya çıktı. Siber saldırılar yaygınlaştı. Ve bu tehlikelerin büyük çoğunluğu Nato bölgesinden kaynaklandı. Bu yüzden NATO, geleceğe dair bir panaroma çizip, neyi ne zaman kimle nasıl yapması gerektiğine bakan, ve üye ülkelere bir takım stratejik tavsiyelerde bulunan bir belge hazırladı. Yani Stratejik Konsept dediğimizde, durumu siyasal prizmadan inceleyerek, devlet ve hükümet başkanlarına bir takım tavsiyeler barındıran bir belgeden bahsediyoruz.

BBC: Yeni stratejini içinde füze kalkanı porjesi nasıl bir yere sahip?

Ümit Pamir: Bu proje 2004'ün ortalarından beri süren, eski bir proje. İlk başta ABD, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nin dahil olduğu üçlü bir projeydi. Ancak Rusya'nın bu projeyi kendisine karşı bir girişim olarak algılaması sonucu, tüm NATO ülkelerini kapsayan ve hatta Rusya'nın da dahil olduğu bir proje halini aldı. Böylece tüm NATO ülkelerinin parçası olduğu ve kimseyi düşman olarak tanımlamayan bir güvenlik önlemi fikri ortaya çıktı.
'Tek tehdit İran değil'

NATO genel sekreteri Rasmussen'in de ifade ettiği gibi yeni strateji belgesinde hiçbir ülkenin ismi tehdit odağı olarak gösterilmiyor. Bunun sebebi, belgenin önceki halinde mesela İran'ın sahip olduğu nükleer teknoloji nedeniyle tehdit oluşturduğu tespiti yer almıştı. Ve aralarında Türkiye'nin de yer aldığı bazı ülkeler buna itiraz ettiler. Nükleer, ya da konvansiyonel füze teknolojisine yalnızca İran'ın sahip olmadığı noktasından hareket ediyorlardı, ve bence haklıydılar. 30'u aşkın ülke bu teknolojiye sahip, sırf İran değil. O yüzden yeni Strateji Belgesi'nde hiçbir ülke tehdit olarak parmakla gösterilmiyor. Ancak İran'ın ismi, herhangi bir NATO üyesinin füze saldırısına maruz kaldığı durumunda tüm NATO üyelerinin muhattap olacağını ifade eden 5. madde ile ilgili olarak, bir örnek olarak belgede yer alıyor. Ben bunun gerekli olmadığını söylemiştim ancak genel kanı bir önlem olarak konmasından yana oldu.
Komuta tartışması

BBC: Füze kalkanı projesi hayata geçtiğinde komuta Türkiye'de olmalı görüşü ne kadar gerçekçi?

Ümit Pamir: Kontrolün tek ülkede olması diye birşey sözkonusu değil, çünkü kontrol NATO komutanındadır. Yani bir füze krizi yaşandığında o füzeyi etkisiz hale getirme yetkisi ne ABD'dedir, ne Fransa'dadır, ne de Türkiye'dedir. Komutandadır. Ben bu konunun hararetle tartışılmasının büyük ölçüde NATO mekanizmalarının nasıl çalıştığının bilinmemesinden kaynaklandığını düşünüyorum.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2010/11/101119_pamir_nato_interview.shtml


Gül: Ülke hedef gösterilemez

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, zirveye katılmak üzere Lizbon’a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda basın toplantısı düzenledi. Gül, NATO Füze Savunma sistemiyle ilgili bir gazetecinin, “Füze savunma sisteminin başlangıçtan beri İran’a karşı olduğu ifade edilmişti” hatırlatmasına şu cevabı verdi: “Herhangi bir ülkeye karşı çalışma içinde NATO olamaz. Balistik füze kimde varsa, bundan sonra kimde olacaksa, bundan sonra NATO ülkelerini koruma yönünde savunma sistemi geliştirmektedir. Biz başından beri herhangi bir ülke, hele İran, komşumuz bunların bu şekilde hedef gösterilmesini asla kabul etmeyiz, söz konusu da değildir.


VATAN


Gates: İran’ı vurmak ters teper
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, İran'a askeri bir operasyonun nükleer sorununu uzun vadeli bir çözüm getirmeyeceğini belirterek, “Bölünmüş bir halkı birleştirir'' dedi.

Washington'daki bir toplantıda konuşan ABD Savunma Bakanı Robert Gates ''İran'a yaptırımların, Tahran'ın beklediğinden çok daha sert bir etki yaptığını ve İran yönetimi arasında bölünmeler yaratmaya başladığını'' söyledi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.ntvmsnbc.com/id/25151597/
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Başkomutan » Pzr Kas 21, 2010 0:28


Yeni Haçlı Seferi: Önce ödül, sonra füze kalkanı!

Füze kalkanı konusunda NATO’da alınan kararı, neredeyse bütün basın, “Türkiye’nin dediği oldu” diye yorumladı
Türkiye’nin dediği neydi peki?

Tayip Erdoğan, “Komuta kimde olacak, butona biz basarız” demedi mi? Abdullah Gül, “Eğer bu savunma sistemi uygulamaya konulacaksa komutanın içinde biz de olacağız” demedi mi?

Peki alınan kararda “Türkiye’den habersiz kullanma olmayacak” diye bir madde var mı? Yok!

Evet, Türkiye’nin “Hedef ülke gösterilmesin, Savunma sistemi bütün Türkiye’yi ve bütün NATO ülkelerini kapsasın, herkes maliyetlere eşit olarak katılsın” gibi önerileri kabul gördü ama, Türkiye topraklarında kurulacak sistemin düğmesine canı istediği zaman, NATO adına Amerikalılar basacaksa, Türkiye’nin dediği nasıl kabul edilmiş oluyor?

***

Abdullah Gül, eksen kayması haberlerinin Türkiye üzerinde psikolojik bir operasyon olarak ortaya atıldığını belirterek “Türkiye, tarihini, jeopolitik önemini kullanmamış. Eksen o zaman yanlışmış. Şimdi doğru yerine oturuyor. Türkiye şimdi tarihini ve jeopolitik önemini kavradı. Bunlardan yararlanıyor ve çok daha etkili oluyor, tarihini ve coğrafyasını kullanıyor” diyor.

Evet füze kalkanı, Türkiye’nin sadece ayağına pranga geçirmiyor, gözlerini de teslim alıyor. Türkiye, bundan sonra, çevresindeki ülkelere ve kendi coğrafyasına fiilen Amerikan gözü ile bakacak! Eksen, yerine oturuyor!

Bir saldırı anında Türkiye’ye gönderilen füze, yine Türkiye topraklarında vurulacak!

Gönderilen füze, nükleer başlık taşıyor ve Türkiye üzerinden geçiyorsa, NATO, bu füzeleri Türkiye hava sahasında patlatacak!

Nükleer serpinti, Türkiye’ye yayılacak. Hiçbir saldırı olmasa bile kurulan üs, Türk hava sahasını bütünüyle kontrol altında tutacak! NATO tatbikatında Muavenet gemimizi vuran ABD değil miydi? Dilerse havadaki bütün Türk savaş uçaklarını vurabilir mi bu sistem?

Vurabilir elbette!

***

Necmettin Erbakan “Avrupa Birliği’ne almıyorlar, Avrupa Konseyi’nin dönem başkanlığını veriyorlar, G-20’ye alıyorlar, okşayıp yutma taktiği güdüyorlar. Bu adam ‘AB’ye gireceğim’ diyor, İslam aleminden Hıristiyan alemine girmek istiyor. Bizden alıp Siyonizme vermek istiyor, Türkiye İsrail’e vilayet yapılmak isteniyor” derken haksız mı?

NATO zirvesine katılan ABD Başkanı Barack Obama, bir zamanlar Brejnev Doktrini olarak bilinen “Bir sosyalist ülkeye yapılan saldırı bütün sosyalist ülkelere yapılmış sayılır” ifadesini “Bir NATO ülkesine yapılmış saldırı, tüm NATO üyelerine yapılmış sayılır” diye değiştirerek kullandı.

Burada ilginç olan Rusya’nın da zirveye katılması ve sisteme dahil edilmek istenmesi. Rusya da buna gönüllü!

Peki o halde hem Rusya hem ABD’yi kıtalararası balistik füzelerle kim tehdit edebilir?

Asıl olarak Çin elbette. Tabii Pakistan, Hindistan ve Kuzey Kore’nin de nükleer gücü var!

Bununla birlikte hedef, İslam dünyasını ve önce İran ve Suriye’yi kontrol altına almak! Yoksa Türkiye, İslam’ı tehdit olarak algılayan ve amblemi Haç olan NATO ittifakının bu yeni Haçlı Seferi’nden korunmak için mi füze kalkanının kendi ülkesinde kurulmasını kabul ediyor?

***

Diğer taraftan Abdullah Gül’e “yılın devlet adamı ödülü”nü veren ve Sevr Antlaşması’nı hazırlayan kuruluş olarak bilinen Chatham House’un Türkiye uzmanı Fadi Hakura, “NATO belgesinde İran’ın adının geçip geçmemesi teorik anlamda önemli. Ama pratikte bu füze savunma sistemi İran’ı hedef alıyor. Türkiye için Washington’a ‘hayır’ demek çok zor olacak” diyor.

İngiltere’nin Chatham House kuruluşu, Abdullah Gül’e ABD’nin füze kalkanına imza atması için mi ödül verdi yoksa? Abdullah Gül’e yüksek lisans eğitimini İngiltere, bursu ise ABD Dışişleri Bakanlığı vermişti ne de olsa!


Arslan BULUT
21.11.10 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Başkomutan » Pzr Kas 21, 2010 6:56

AKP-YAHUDİ ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

Resim

Eksen Kaymadı, AKP Hâlâ ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır!


İsrail'e kalkan olduk

Haydi gözünüz aydın benim sevgili Müslüman kardeşlerim. İsrail'e kalkan olduğunuz için kendinizi sanıyorum mutlu hissediyorsunuzdur.

Hani meşhur van münit çeken başbakanımız var ya... İşte Sayın Erdoğan'ın bu kutlu iktidarı döneminde; bundan sonra kimse İsrail'i füze ile tehdit edemeyecek.

Nereden çıkarıyorsunuz diye sormayın...

Türkiye'ye kurulacak füze kalkanı İsrail'e atılabilecek bir İran füzesini havada imha etmek için getiriliyor ülkemize...

Sistemin komutası ABD'de olacak. Üstüne üstlük kalkan adı altında ülkemize yerleştirilecek Amerikan füzeleri, Almanya'daki Amerikan üssünden idare edilecek.

Yani; biz, bir çöplük gibi kullanılacağız.

Siz, hükümetin bu konuda pazarlık yaptığını mı sanıyorsunuz?

Amerikan tarafı, Dışişleri Bakanımız Davutoğlu'nun bu füze kalkanı projesine evet dediğini çoktan açıkladı. Lizbon görüşmeleri, tamamen göz boyama.

Millet, Başbakan Erdoğan'a kızmasın diye oraya AKP Cumhurbaşkanı Gül'ü gönderdiler.

Başbakan Erdoğan'ın, pazarlık yapıyoruz, şartlarımız var havası da sadece içerideki biz saf seçmenleri kandırmaya yönelik.

Gazeteler de Lizbon teslimiyetini zafer gibi göstererek işin üstünü örtmek peşindeler.

Tekrar ediyorum:

Başbakan Erdoğan, İsrail cumhurbaşkanına van münit diye hava atması da Mavi Marmara gemisine baskından sonraki kayıkçı kavgası da işte İsrail'e kurban, pardon kalkan edilen Türkiye gerçeğini saklamak içindi.


Rıza ZELYUT
21.11.10

ABD 'İran Cephesini' Açıyor!
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen İrfan Tuna » Pzt Kas 22, 2010 14:16

Gül: BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz

'Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek...'

ANKARA - Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, uzun süredir Türkiye'nin rolü ve yaklaşımının tartışıldığı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) konusunda ilk kez bu kadar net konuştu ve ABD ile birlikte hareket ettiklerini, amaçlarının da İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek olduğunu söyledi. (14 Mart 2006 / Radikal)

------------------------------------------------

Abdullah Gül : Türkiye'nin Ekseni Doğru Yere Oturdu

(...)

"Asıl eksen şimdi oturuyor"

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin ekseninin kaydığı, ABD ve AB'den uzaklaştığı, İran ve HAMAS'a yaklaşıtğı yolundaki eleştirilere ilişkin soruyu yanıtlarken de şöyle konuştu:

"Türkiye'nin üzerinde aslında psikolojik bir baskı yapılıyor. Türkiye sanki suçluymuş gibi, ama bu bizi etkilemiyor. Bu psikolojik baskı AB çevrelerinde de yapılıyor. Türkiye ile ilgili eksen tartışmalarının değerler noktasında yapılması lazım. Türkiye'de hangi değerler yükseliyor onlara bakmaları lazım. Bu değerler, demokrasi, insan hakları, serbest piyasa gibi değerlerdir. Yapılan son kanunlar, anayasa değişikliği de bu yöndedir. Türkiye bu değerleri genişleten ve uygulayan bir ülke olarak çevresine ilham kaynağı olmuştur. Türkiye tarihini, jeopolitik önemini kullanmamış. Eksen o zaman yanlışmış. Şimdi doğru yerine oturuyor. Türkiye şimdi tarihini ve jeopolitik önemini kavradı. Bunlardan yararlanıyor ve çok daha etkili oluyor, tarihini ve coğrafyasını kullanıyor.'' 20 Kasım 2010 / Milliyet - Fikret Bila
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Kas 23, 2010 22:57

NATO Zirvesinde Aslında Neler Oldu

Lizbon’da gerçekleşen NATO zirvesi iyimser beyanatlarla bitti. Yeni bir stratejinin benimsendiği, AB ile ABD arasında beklenmedik konularda uyum sağlandığı, bunlarla bağlantılı ve en önemli olarak da Rusya’yla olan karşıtlığın ortadan kaldırıldığı dile getirildi. Bununla birlikte 1999 yılında hazırladığı bir önceki strateji konseptinin başarısızlığı ve bundan doğan sonuçlar yanında, NATO’nun bu zirvedeki iyimserliği oldukça aldatıcı görünüyor.

BİR YALAN MAKİNASI OLARAK TÜRK BASINI

Aldatma deyince, kuşkusuz kendimizden başlamak gerekiyor. Türk basını, NATO zirvesi konusundaki haberleriyle, birkaç dürüst yazar haricinde, bir yalan makinasına döndüğünü kanıtlamıştır. Bu yalan makinasına yanıt yetiştirmenin çok güç ve anlamsız olduğunu sanıyorum. Çünkü bu seri üretimin doğrularla durdurulması mümkün değildir. Ayrıca bir makina kabilinden otomatik yalan ürettiği için, kimsenin bu yalanlara inanmıyor olması da makinayı ilgilendirmemektedir. Amacı doğruyu söylemek, insanları inandırmak vs değil. O yalnızca yapması gerekeni yapıyor.

Anlaşılan, füze kalkanının düğmesini denetimine alamayan Abdullah Gül, zirvenin sonunda elindeki haber üretme makinasının düğmesine basmakla yetinmek zorunda kalmıştır.

NATO’NUN YENİ STRATEJİSİ

Öyleyse bu seri yalan üretimini bırakıp zirvede çıkan sonucun anlamını ve gerilimleri anlamaya çalışalım: NATO zirvesinde gerçekte ne oldu?

NATO, Avrupa Birliği inisiyatifiyle oldukça saldırgan bir stratejik değişikliğe gitti. Atlantik Konseyi Strateji Danışmanları grubundan Rob de Wijk’e göre örgüt, toprakların korunmasından stratejik çıkarların korunmasına yönelmiş durumda. “Stratejik çıkar”, zaten Afganistan müdahalesinde gündeme gelen ve uygulanan bir ilkeydi, ama ABD’nin, buna dayanarak Afganistan’a müdahaleye müttefiklerini ikna etmek için ittifakın hukuksal çatısını epey zorlaması gerekmişti.

Lizbon zirvesinde bu güçlük ortadan kalkıyor. Bu kararlara göre, NATO Afganistan’daki varlığını bitirirken, çok daha esnek bir müdahale gücü haline gelmiş bulunuyor; liderlerin bunu “uzun zamandır yapılması gereken bir değişiklik” olarak tanımlamış olmaları rastlantı değildir.

NATO’nun önceki düşmanları Varşova Paktı, sonra Rusya ya da olsa olsa herhangi bir ülkenin imkanlarını sömüren “terörist” gruplardı. Şimdi ise, siber terörden nükleer silahlanmaya kadar pek çok alanda “nokta” vuruşları yapabilecek bir kapasite öngörülmektedir. Başka deyişle, NATO için düşmanın artık adı yoktur ve NATO ülkeleri, sayılan potansiyel tehditlerden biri saptandığında, bunu bertaraf etmeye yönelebilecektir.

Bu, Bush dönemine özgü ağır militarist doktrin olan “önleyici vuruş” anlayışını andırıyor. Nitekim, bu yılın başlarında da, NATO’nun çağrısıyla yapılan, özel uzmanlardan oluşan bir grubun panelinde bu strateji değişikliği gündeme getirildi. Panele, Clinton döneminde Yugoslavya Savaşı’nı ve parçalanma sürecini yönetmiş olan, kuvvet kullanımında mütereddit Colin Powell’a “Eğer kullanamayacaksak bu büyük orduyu elde tutmanın anlamı ne?” diyen, yeni muhafazakarlara en yakın adlardan Madeleine Albright başkanlık ediyordu. Albright, bir önceki, 1999’daki doktrinin de kurucuları arasındadır.

Başka deyişle, NATO’nun bu yeni militarist anlayışı, bir süredir “çok-taraflı” biçimde tartışılıyor, örülüyordu. Dolayısıyla, Abdullah Gül’ün ya da Tayyip Erdoğan’ın “İran” adını geçirmemesi NATO’nun yeni doktrini açısından hiçbir önem taşımamaktadır. NATO, İran’a müdahale seferberliğini rahatlatacak kararları almış bulunuyor.

SARKOZY MEMNUN

Bu noktada, Sarkozy’nin tutumu dikkat çekicidir. Sarkozy, aslında pek çok NATO liderince de gereksiz görülen bir ısrarla “İran” adını bir resmi tehdit olarak onaylatmak istiyordu. Bu tutumu, uzun süredir istikrarla sürdürdüğü kökten İsrail-yanlısı ve –Yeşil protesto döneminde doruğa çıkan– İran-karşıtı dış politikasıyla tutarlıydı. Sarkozy’nin bu isteği, Abdullah Gül’ün değil, başından beri İsrail’i biraz dizginlemeye çalışan Obama’nın telkinleriyle geri çevrildi. Resmi açıklamada yer almadı, ama muhtemelen bir pazarlık sonucunda, Sarkozy, NATO’nun hedefindeki ülkenin İran olduğunu toplantı sonunda ilan edebildi.

Fransa basını, Sarkozy’nin zirveden memnun ayrıldığında hemfikir. Fransa Cumhurbaşkanı’nın önceden gözettiği üç nokta istediği gibi sonuçlandı: Füze kalkanı projesi tek-taraflı (yalnızca ABD’nin gereksinmelerine göre) tasarlanmadı, AB’ye maliyeti düşük (Türkiye’ye maliyeti belirsiz) ve en önemlisi, Rusya’yı karşısına almadan gerçekleşti.

RUSYA SÜRPRİZİ Mİ?

Lizbon sürecinin en çarpıcı sonuçlarından biri de Rusya’nın tehditler arasından çıkarılıp müttefik ülke konumuna çekilmesi olarak görülüyor. İran aleyhine bu kadar net kararların alındığı bir süreçte, Medvedev’in doğrudan görüşmelere davet edilmesi, karşılıklı verilen olumlu mesajlar, Rusya’nın İran-Çin çizgisini bırakıp Batı’ya mı yanaştığı sorusunu gündeme getiriyor.

Burada vurgulanması gereken ilk nokta şudur: NATO’nun yeni doktrininde Rusya’yla karşıtlığın törpülenmesi, Rusya’dan önce NATO ülkeleri için bir zorunluluktu. Çünkü Bush yönetimi sırasında kurulmuş Avrupa güvenlik dengesi, ABD destekli renkli darbe rejimlerinin art arda çöküşüyle iflas etmişti.

Burada can alıcı eşik, 2008 yazındaki Gürcistan savaşıdır. Bu savaşta bir renkli darbe hükümetini ağır yenilgiye uğratan Medvedev-Putin Rusyası, tek kutuplu dünya düzeninin sona erdiğini, ayrıca Batı’nın –Doğu Avrupa’ya füze savunma sistemi kurmaya dayalı– güvenlik stratejisinin de geçersiz olduğunu ilan etti.

Bu “kırmızı çizgilerden” sonra, Batı elindeki diplomatik hareket sahasını yitirdi. Ukrayna’dan Kırgızistan’daki ayaklanmaya kadar birer domino taşı gibi düşen rejimleri artık ne AB ne de ABD korumaya gönüllüydü. Moldovya’daki renkli darbe girişimine, Batı’dan hiçbir destek gelmeyince darbeciler iki günde çöküyordu.

Bir alternatif, Kafkaslar’da Gürcistan yerine yeni müttefikler bulmaktı. Odatv’de çokça yazdık: İsrail’in, Ermenistan ve Azerbaycan’la ilişkileri geliştirmesi bu dönemdedir. Ermenistan’a “Gül” gönderilmesi, iki ülke arasındaki Karabağ gibi sorunların çözümü, gene bu kapsamdaydı. Söz konusu olan, ABD’nin görece mesafeli kaldığı, AB’nin ise etkin biçimde desteklediği bir “İran’ı kuşatma” stratejisiydi.

Rusya ise bu alternatif adımları soğukkanlılıkla izledi. Çok güçlü bir milliyetçi muhalefeti olan Ermenistan’ın, Moskova’yla sıkı tarihsel bağları olan Azerbaycan’ın ve diğer Türkî Cumhuriyetler’in İsrail’le, genelde de Batı’yla girecekleri ittifak sınırlı olmak durumundaydı. Şu anda da süreç Rusya’nın denetiminde ilerliyormuş gibi görünüyor.

Kısacası, NATO zirvesindeki yeni tutumla, Rusya NATO’ya yanaşmadı, NATO Rusya’nın konumuna göre, biraz daha “realist” ve çok-taraflı bir askeri strateji belirledi. Bu konuda, Rusya’yı rahatlatacak bazı tavizler açıklamaktan da geri kalmadı. Doğu Avrupa’da füze savunma sistemini rafa kaldırdı, Rusya’yı tedirgin edecek tasarımlarını geri çekti. NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in 20 Kasım günü “Karabağ’ın yeniden düzenlenmesinde NATO’nun bir rol oynayabileceğini sanmıyorum” açıklaması, bütün tabloyu sergilemeye yeterlidir.

PEK İYİMSER BİR STRATEJİ

Meselenin Rusya cephesini bir başka yazıya bırakıyorum. Bununla birlikte şu söylenebilir: NATO ile Rusya arasındaki bu yakınlaşma oldukça kırılgan, hatta umutsuz görünüyor. En önemli anlaşmazlık konularında kesin bir uzlaşma olduğunu söylemek çok güçtür.

Örneğin, Rusya NATO’daki bu iyi niyet yaklaşımları karşısında, ortak bir güvenlik sözleşmesi önerdi. Buna göre, BDT ile NATO ülkelerini kapsayacak bir ortak güvenlik ağı kurulacak ve buradaki ülkelerden herhangi birinin güvenlik paktı tercihi, diğer ülkelerce veto edilebilecekti. On dokuzuncu yüzyıldaki “Concert of Powers” yani Avrupa Güçler Konvansiyonu’nu andıran bu öneri NATO zirvesinde hiç ilgi görmedi. Başka deyişle, NATO, Rusya nüfuzundaki alana yayılmasını gerçekten önleyecek kurumsal düzenlemeleri tartışmaktan kaçındı ve “iyi niyet açıklamalarıyla” yetindi. Avrupa’nın jandarması olduğu günlerin hülyasındaki Rusya’nın bu abartılı özgüvenini şimdilik kırmak istemedikleri anlaşılıyor.

Rusya bir yana, NATO kapsamında çözülmesi güç olan ve ABD-AB gerilimini epey kaşıyacağı öngörülen bir sorun daha var: Avrupa içinde kurulacak bu güvenlik mekanizması kimin denetiminde olacak? Abdullah Gül’ün düğmeyi basma emrini uygulayacağı kesin, ama hangi büyük ülkenin NATO hukuku içinde inisiyatifi alacağı büyük bir anlaşmazlık konusu olarak görünüyor.

NATO’nun 1999 yılında büyük övgülerle ilan edilen stratejisi, göz göre göre iflas etmişti. Rusya SSCB dönemindeki hayallere kapılıp ölçüsüz tavizler vermedikçe 2010 stratejisi de selefiyle aynı yazgıyı paylaşacakmış gibi görünüyor. Öngörmesi zor değil; bunun anlaşılması için gene milyonlarca insanın kanının dökülmesi gerekecek. Bize maliyetini hesaplamayı ise başımızdakilere bıraktığımız için, herhalde bu iflasın en ağır yükü bize düşecektir.


Barış ZEREN, 22 Kasım 2010, Odatv.com





Bunun Adı Çin'den ABD'ye Kalkan Yanıtı

Füze Kalkanı'nın asıl hedefinin Çin olduğunu yazmıştık. Lizbon'da anlaşma yapılırken sessiz kalan Çin, Kuzey Kore'den vurdu.

İki Kore oysa, Çin'deki 2008 olimpiyatları öncesi yakınlaşmış, Çin'in de girişimiyle barış görüşmeleri yapıp, işbirliği kararı almıştı.

Ama Kuzey Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti), tüm propagandalara rağmen nükleer çalışmalarını sürdürdü.

İşin içine ABD kadar Japonya da karıştı. Oysa 2008'de Japonya da sürekli füze denemesi yapan Kuzey Kore ile uzlaşma noktasına gelmişti.

Ne olduysa bu son 2 yılda oldu. Çin, üzerindeki baskılara sanki Kuzey Kore'den yanıt veriyordu. Pyongyang yönetimi, sertliği giderek artırdı.

Bu yılın mart ayında da Kore Yarımadası açıklarındaki tartışmalı sularda, Kuzey Kore denizaltısı, bir Güney Kore Savaş gemisini torpille batırıp 46 denizcinin ölümüne yol açmıştı.

Lizbon'da Çin'i hedef alan yeni NATO Strateji Belgesinin onaylanmasının hemen ardından da bu sabah, Kuzey Kore, Güney Kore'ye ait bir adadaki askeri üsse top ateşi açtı.

Onlarca top mermisinin 1300 kişinin yaşadığı Yeonpyeong Adası'na isabet ettiği, 70 kadar evin yandığı duyuruldu. Ada halkı tahliye edilirken, bölgeye gönderilen Güney Kore F-16'ları topçu ateşine ateşle karşılık verdi.

Kuzey saldırısında 1 Güney Koreli asker öldü, 13 asker yaralandı. Güney'in saldırısındaki durum bildirilmedi.

İki ülke, 1950-53 Kore savaşından sonra barış anlaşması imzalamadığı için teknik olarak savaş halinde bulunuyor.

Füze Kalkanı'na bu yanıtı veren Çin ise taraflara "itidal" telkin etti! K. Kore Lideri Kim Jong Il, bu sene 2 kez Çin'i ziyaret etmişti. Kim'in öyle çok ortalarda görünen bir lider olmadığı düşünülürse en önemli ve tek müttefiki Çin ile yeni bir strateji üzerine görüştüğü ortada.

Olayın meydana gelmesinden sadece bir gün önce Amerikalı uzmanlar, Yongbyon nükleer tesisinde 2000 santrifüjün çalışır durumda olduğunu açıklamıştı.

İşin ilginç yanı atom bombası yapımında kullanılan bu santrifüjlerin bizzat Kuzey Koreli yetkililer tarafından tesisleri gezen Amerikalılara açıklanmasıydı.

Yani Kuzey Kore, açıkça meydan okuyordu.

Bu arada Kuzey Kore'nin kıtalararası balistik füzelerinin de olduğunu belirtmemiz gerek.

Amerika'nın bunu yeni bir provokasyon olarak nitelemesinin hemen ardından bu kez Kuzey Kore topçusu Güney Kore adasını topa tuttu.

Ne kadar "kör gözüm parmağına bir durum" değil mi?

Daha önce de Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetlerini yoğunlaştırdığına yönelik uydu fotoğrafları da elde edilmişti.

Bu fotoğraflar, Kuzey Kore'nin, ana nükleer tesislerinde inşaat faaliyeti olduğunu gösteriyor.

Saldırı Güney Kore'de paniğe yol açtı. Para birimi Won dolara karşı hızlı değer kaybetti.

Rusya da, Kore yarımadasındaki "tehlikeli tırmanış" konusunda uyarıda bulundu.

Çin'in Ortadoğu'da beklenen gerilimi Sarı Deniz'e taşıma taktiğinde önemli noktalar var.

Bunlardan birincisi, ABD'nin Almanya üzerinde "gel gel" yaptığı Rusya'nın Kuril adaları konusunda Washington'un "sağlam" müttefiki Japonya ile tarihsel düşmanlığı.

İkincisi ise, nükleer güce sahip olduğu ya da kısa zaman içinde olacağı tahmin edilen Kuzey Kore üzerinden batıya meydan okuyabilmesi. Krizi Ortadoğu'dan Asya'ya, kendi sahasına çekmesi.

Özellikle küresel kriz ortamında kur savaşlarının giderek gerilimi yükselttiği bir dönemde ABD'nin hamlelerine Pekin'den, sözlü değil ama eylemsel yanıtlar geliyor.

Amerika'nın sahip çıkmaya çalıştığı Tayvan'ı yıllardır topraklarına katmaya çalışan Çin, ABD'ye buradan da tehditte bulunmuş, gerekirse silah kullanabileceğini bildirmişti.

Rusya İran'ı sattı mı satmadı mı henüz tam olarak bilemiyoruz ama Çin'in İran'ı satmadığı bu krizle birlikte daha bir netlik kazanmış oldu.

Çin, Kuzey Kore üzerinden İran'a açık desteğini göstermiş oldu.

Bakalım Ankara'da ne hesap yapılıyor.

Eğer tabii, hala yapılabiliyorsa!


Hüseyin VODİNALI, 23 Kasım 2010, Odatv.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Başkomutan » Çrş Kas 24, 2010 6:23


Füze yağacak!


Özeti... Artık gözetleme kulesi görevi yapacağız. Topraklarımıza radarlar yerleştirilecek...

Bu radarlar 24 saat kediyi pardon İran’ı kollayacak, hareketlerini izleyecek, Tahran füzelerini ateşlediğinde onları havada imha için NATO füzelerini harekete geçirecek...

İran düne kadar Türkiye’nin sıkı dostuydu...

Yarınki düşmanımız oldu.

Doğal olarak onlar da yarın Batı ile kapıştığında ilk olarak bizim topraklardaki füze radarlarını vuracak.


ABD’nin çıkarlarını öncelikle koruyan bir bağımlı ülkenin hüzünlü manzarasını izliyoruz aynadaki resmimizde.

İran’a karşı İsrail’i korumaya alıyoruz.

Çok bilir gazeteci arkadaşlar ekranlarda konuşuyor:

- Türkiye, NATO’nun talebine hayır diyemezdi...


Yok canım? Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi biz de mazeret öne sürebilir:

- İran füzelerinin menzili içinde kalan tek ülkeyiz o yüzden bu radarları bir başka ülkenin topraklarına kurun, diyebilirdik...

Ama nerede o irade.. Hele de karşınızdaki “bizi kullanın” diye haber gönderdiğiniz Washington ise...


Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu da dün nihayet “füzel kalkanı”na tepki gösterdi! Ama işten geçtikten, imzalar atıldıktan sonra...

Şimdi gündemde 12 mil konusu var. Hükümet Yunanistan’la konuyu görüştüğünü açıkladı. Ege’deki stratejik çıkarlarımızın Türk halkından habersiz aniden masaya yatırılmasını muhalefet garipsemiyor mu? Sebebini sormayacak mı?

Ege’nin de teslimini mi bekleyecekler?

Melih AŞIK
24.11.10 / Milliyet




Gürbüz Evren ve Ruhat Mengi bunu biliyor mu?

Konu:Nato

Sayın Melih Aşık'ın yazısında CHP geçtiği için eklenmiştir.AKP efendisi Amerika'ya yardım ve yataklık ederken CHP ne yapıyor?
Yine Melih Aşık cevaplasın!..

Anadilde şok!

Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da esnafla bayramlaşırken kendisine, “Kürt sorunu, işsizlik ve anadilde eğitim” konularında görüşü soruluyor. Kemal Bey soruyu, pazar günkü Cumhuriyet’te okuduğumuza göre, “aynen” şöyle yanıtlıyor:

“Sorunların çözüm adresi biz olacağız, size söz veriyorum. Anadilde eğitim talebini de zaten Meclis’te ilk ben dile getirmiştim.”

Bilindiği üzre; hem AKP hem CHP anadilde eğitime kesin olarak karşı çıkıyor. Deniz Baykal, genel başkan iken bunu defalarca açıklamış, Kılıçdaroğlu dahil kimseden itiraz gelmemişti. Bu temel politika değişikliği ne zaman oluştu? Parti içinde kimsenin haberi yok...

Melih Aşık
Milliyet






Kalkan değil mızrak!..


Allah’tan uzun tatiller var ki, millet AKP’nin verdiği sözleri unutuyor. Daha doğrusu siyaset yalanlarının takibini yapamıyor!..

Böylece, 12 Eylül referandumu öncesindeki yoğun “gözyaşlı propaganda yalanları” serbest kalıyor ve; ne Kenan Evren’e ne de 12 Eylül 1980 darbesini yapanlara hesap sorulabiliyor.

“Daha çok demokrasi” ya da “ileri demokrasi” sözlerinin aksine de, üniversite öğrencilerine bile -başbakanı izinsiz protesto ettiler diye- hapis cezaları veriliyor.

Şimdi de karşımızda bir “füze kalkanı” sorunu var.


“Hedef ülke” yalanı...

Aslında buna sorun denemez. Çünkü, bir NATO üyesi olarak “verilen emirleri” uygulamak zorundayız.

Zorundayız da, yiğitliğe leke sürmemek için, seçmenlerimizin karşısında dik duruyormuş gibi yapıyoruz. Yani, “dik duruyoruz, dikleşmiyoruz!..”

Bu füze kalkanı denen şeyi kimse bilmiyor. Dünkü grup toplantısında bunu başbakan da itiraf etti.

E peki, öyleyse niçin bilgilendirmiyorsunuz?

Başbakan diyor ki, “Hedef ülke İran’dır, diye yazdırmadık. Bu bir başarıdır!..”

Laf ola beri gele. Tıpkı referandum öncesi lafları gibi.

Bugüne kadarki hiçbir NATO Zirvesi bildirisinde hedef ülke adı yazılmamış ki zaten!..


ABD “Kırmızı Kitabı” uygulanıyor..

Türkiye’de Bakanlar Kurulu toplanıp, “irtica” kelimesini tehdit listesinden çıkarırken, yandaş medya “Yaşasın, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi denen şey değişti, Kırmızı Kitap baskısı artık yok” diye bayram ederken, Türkiye ABD’nin “Kırmızı Kitabını” uygulamaya koyuyor!..
Nedir o?


ABD’nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi.

Varşova Paktı olmadığı için artık NATO doğrudan bir ABD kurumu olmuştur. Eskiden de öyleydi ama örtülü biçimdeydi.

Şimdi, doğrudan doğruya ABD’nin ulusal çıkarlarını ve dünya egemenliğini korumaya yönelik organ olmuştur.

Türkiye de, sözde üye ülke olarak bir iki cart curt sonrası her denileni yapmaktadır. Bu, NATO Genel Sekreteri’nin seçiminde de böyle olmuştu, şimdi de.

Füze kalkanı denen şey, 2015’de yürürlüğe girecekmiş.. Bu demek ki, Türkiye 5 yıllık bir boyunduruk altına giriyor.

Öyle olmasaydı, İran’ın füze saldırılarına karşı sistem hemen kurulurdu. Yoksa, “bugünkü tehdit” 5 yıl sonra mı
önlenir?..

Ayrıca, eğer İran’dan bir saldırı tehdidi varsa bunu savunmak hiçbir Türk’e yakışmaz. Hemen önlem alınmalıdır.

Ama bir tehdidi önlerken, başka bir tehdide boyun eğmeden..

Başbakan dün dedi ki, “Bu, tüm müttefiklere koruma sağlayacak!..”

Onları niye biz koruyoruz ki?.. Onlar bizi koruyor mu?.. En azından PKK’ya verdikleri desteğe bakmamız yetmez mi?..

Başbakan, önce “Kumandası bizde olmalı” dedi, baktı ki olmuyor. Sonra, “Kumandası NATO’da olmalı” ya döndü!..

Sanki, İncirlik Üssü’nün kumandası bizdeymiş gibi?..


One minute’ten İsrail’e kalkan olmaya..

AKP ve Başbakan, seçmenlerine yönelik her türlü oy toplama girişiminde bulunuyor.

İsrail Cumhurbaşkanına “One minute” çıkışı çok işlerine yaradı.

Ama gelinen nokta, “İsrail’e kalkan olma” noktasıdır.

Adı “Füze Kalkanı”.. Gerçekte ise, “İsrail’e kalkan olma projesi.”

Bölgemizdeki duruma bakalım. İsrail bir tek İran’dan çekiniyor. Çünkü, İran’ın kendi geliştirdiği uzun menzilli füzeleri var, atom bombasını yaptı, yapacak. (Bu füze kalkanının içeriğini kimse bilmediği için, sormak gerekir. Acaba ABD, NATO adı altında, İran atom bombası yaptı diye onu Türkiye’den atılacak füzelerle vurabilir mi? Bu, füze kalkanı projesinin maddeleri arasında var mı?..)

“Kalkan” demek, saldırıya karşı korumak demek. Oysa, Türkiye’ye füzeler yerleştirilecek. Füze ise, “saldırı” aracı.

O zaman bu nasıl “füze kalkanı” oluyor? Buna, “Mızrak” demek daha doğru değil mi?,,

Sonuç olarak, ABD, İsrail’i koruma işini AKP Hükümeti’ne kabul ettirmiş oluyor.

Ama, 7 ay sonraki seçim propagandalarını tahmin edin, ne “yalan füzeleri” kafamızın üstünde uçuşacak?..

HAYAT DEĞİRMENİ
Türkiye, ABD ve İsrail’e kalkan olurken, Ege’de Yunanistan’dan 12 mil uzunluğunda mızrak yiyor!..


Hulki CEVİZOĞLU
24.11.10 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Kas 25, 2010 20:26

Türkiye Bize “Hayır” Demez

Uluslararası ilişkilerde ya da birkaç ülkeyi ilgilendiren bir konuda bir olayın iyi ya da kötü olup olmadığı, baktığınız tarafa göre değişebilmektedir. Çünkü, herhangi bir gelişme ya da olay, bir ülke için çok iyi görünse de, bir başka ülke için ve dünya barışı için kötü bir gelişme sayılabiliyor.

Füze savunma sistemi konusuna gelince, herşeyden önce bunun bir NATO Projesi olduğunun altını çizmek gerekiyor. Bu projenin savunucularının iddiası, elbette ki “küresel savunma” olacaktır. Ancak, kime karşı ve ne pahasına bir savunma girişimi olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

Öncelikle, Füze Savunma Sistemi ile NATO’nun geleceği konusunu aynı paralelde düşünmek gerekiyor. NATO kurmaylarının bu sorunu uzun zamandır düşündükleri ve NATO’yu yaşatabilmek için formül aradıkları biliniyor.

NATO, 9 Nisan 1949'da Washington Antlaşması ile kuruldu.

Almanya , ABD, İngiltere, Fransa , Hollanda, İspanya, İtalya, Kanada, Türkiye ve Yunanistan gibi 28 üyesi var. Kuruluş amacı da komünizm tehlikesine karşı bir Batı bloku oluşturulmasıdır. Sovyetler Birliği yıkılıp Varşova Paktı dağılınca ve sözde komünizm tehlikesi ortadan kalkınca, NATO’nun da varlık nedeni ortadan kalktı. Böyle olunca, bu devasa silahlı gücü muhafaza etmenin yeni yollarını arayıp bulmaya çalışıyorlar. Küresel terörizme karşı böyle bir gücü elde tutmanın yararı olmadığı gibi, terörü önleyebilecek bir yapılanması da yoktur. O zaman, yeni bir neden bulup NATO’yu yaşatmak gerekiyor diye düşünenler olacaktır. Bu neden ya da NATO’yu ayakta tutacak gerekçe ne olabilir?

Washington Post gazetesinden Michael Dobbs, bir makalesinde şu satırlara yer vermişti:

KULLANILMAYACAKSA NE ANLAMI VAR

Albright was an early opponent of the Powell doctrine that the United States should restrict its military interventions to situations in which its vital interests are threatened, and should always insist on using overwhelming force. In his memoirs, Powell recalled that he almost had "an aneurysm" when Albright challenged him to explain "What's the point of having this superb military you're always talking about if we can't use it?"

(http://www.washingtonpost.com/wp-srv/po ... 120896.htm)

Gerçekten de Albright’ın sorusu çok anlamlı ve tehlikelidir: Eğer kullanılmayacaksa, bu süper gücün, büyük bir ordunun elde tutulmasının anlamı nedir? Aynı düşünce, NATO için de söz konusu değil midir?

Bu yılın başlarında da, NATO’nun çağrısıyla yapılan, özel uzmanlardan oluşan bir grubun panelinde bu strateji değişikliği gündeme getirildi. Panele, Colin Powell’a “Eğer kullanamayacaksak bu büyük orduyu elde tutmanın anlamı ne?” diyen, yeni muhafazakarlara en yakın adlardan Madeleine Albright Başkanlık ediyordu. Albright, bir önceki, 1999’daki doktrinin de kurucuları arasındadır. Başka deyişle, NATO’nun bu yeni militarist anlayışı, bir süredir “çok-taraflı” biçimde tartışılıyor, örülüyordu. NATO, İran’a müdahale seferberliğini rahatlatacak kararları almış bulunuyor

(http://www.odatv.com/n.php?n=nato-zirve ... 2211101200).

TARİHİN EN BÜYÜK SATIŞI

Füze savunma sistemi, NATO için kendini sürdürebilmesinin bir gereği olarak düşünülüyor. Elbette bu gereklilik, yeni operasyonlara da kaynaklık edecektir. Bu operasyonların ilk ayağının İran ve Suriye olacağı da çok açıktır.

Füze savunma sisteminin diğer ayağı ise küresel ekonomik krizde ciddi sıkıntılar içine giren silah tekellerinin durumuyla ilgilidir. Yeni tehditler, çatışmalar ve savaşlar olmadığı sürece büyük silah tekellerinin birer birer batacağı ortaya çıkıyor. Bunu önlemenin yolu da yeni ülkelere ciddi ölçüde ve büyük maliyetli silahlar satarak bu tekelleri rahatlatmaktır. Bu çerçevede Suudi Arabistan’ın 60 milyar dolarlık silah anlaşması yapmaya zorlanması bir başka gerçek olarak ortaya çıkıyor. ABD, Suudi Arabistan ile Boeing tarafından üretilen 84 adet F15 savaş uçağı satılması, Blackhawk ve Apache helikopterleri verilmesi yönünde bir anlaşma yaptı ve bu satış, ABD tarihindeki en büyük silah satışlarından birisidir.

ABD silah tekellerinin füze savunma projesine ihtiyaç duydukları kesindir. Çünkü, bu sistemin silah alımlarının 100 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Böyle büyük bir pastanın ABD silah tekelleri için ne kadar önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz.

Füze savunma sistemi, NATO açısından bir taşla 3 KUŞ VURMAK anlamına geliyor:

• NATO’nun Yeni Rolünün biçilmesi ve devamlılığının sağlanması
• Füze savunma sistemine 100 milyar dolar harcayarak ABD silah tekellerinin rahatlatılması
• NATO’nun büyük harcamalarının Avrupa ülkelerine paylaştırılması (bu paylaştırma, füze savunma sistemiyle Avrupa ülkelerini koruma kılıfıyla yapılacaktır)

TEK DÜNYA İMPARATORLUĞU : YENİ EMPERYALİZM

Yeni emperyalizmin özellikle Ortadoğu coğrafyasında kullandığı yöntemler, CIA ajanı Graham Fuller’e göre, zamana ve ülkeye göre değişmektedir. Bunlar, ABD tarafından yapılan büyük yardımlar, ABD’nin kontrolündeki Dünya Bankası’ndan kredi kullandırılması, askeri satışlar, diplomatik destek, askeri üslerin kurulması, düzenli siyasi müdahale, bölgesel politikaların manipüle edilmesi ve askeri tehditler (Graham E. Fuller, İslamsız Dünya, Profil yayıncılık, İstanbul, 2010, sy. 272) olarak sıralanıyor.

Eski CIA ajanının yeni çıkan kitabında dile getirdiği gibi, askeri satışlar, askeri üsler kurmak, askeri tehditler yaratmak gibi yöntemlerle dünyayı ve özellikle gelişmekte olan ülkeleri teslim alan “yeni emperyalizm”, Avrupa ülkelerini korumak gerekçesiyle silah tekellerine yeni satışlar için zemin hazırlamakta, Türkiye’yi üs olarak kullanma planı yapmakta ve yeni askeri hedefleri (İran ve Suriye) için hazırlıklara başlamış olmaktadır. Füze savunma sistemi tartışmalarına bu gerçekler ışığında bakmakta yarar vardır.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu tehlikeleri fark etmiyorlar mı?

Bu konuda, dünya görüşlerimiz çok farklı olan bir uzmanın ne düşündüğünden söz edeceğim. Sözünü ettiğim uzman, ünlü Chatnam House örgütünün Türkiye uzmanıdır. Chatnam House, ABD’de bulunan Council of Foreign Relations (CFR) isimli kuruluşun kardeş örgütü olarak bilinir. CFR, dünyanı yöneten küresel elitin en önemli örgütlerinden birisidir. Chatham House'un Türkiye Uzmanı Fadi Hakura, Ankara'nın ABD'yle uzlaşmaya varmasını BBC Türkçe haber servisine değerlendirmiş ve bakın ne demiş :

"Türkiye'nin NATO belgelerinde sistemin İran'ı hedef almaması yönündeki itirazı kabul edildi, ancak uygulamada çok fazla fark yaratmayacak. Çünkü bu füze sistemi, gerçekten İran'ın nükleer kabiliyetini, bir ölçüde de Suriye'yi hedef alıyor. Ama, başta İran tabii. Amerikan yönetimi bunu pek çok kez açıkça söyledi. NATO belgesinde İran'ın adının geçip geçmemesi, teorik anlamda önemli. Ama pratikte bu füze savunma sistemi İran'ı hedef alıyor.... Türkiye, füze savunma sisteminin Türkiye’ye konuşlanması konusunda ABD’ye HAYIR diyemez.”

Bizim başka birşey söylememize gerek var mı?


Doç. Dr. Birol ERTAN

Odatv.com, 24 Kasım 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: ABD'nin füze tezgahı

İletigönderen Başkomutan » Pzr Kas 28, 2010 15:08

Füzeler kimin için kalkacak?

Gözümüz aydın: NATO yeni stratejisini belirlemiş, füze kalkanında Türkiye’nin kaygılarının giderildiği, NATO-AB işbirliği sorunun ise halen daha ortada olduğu ancak tartışma konusu olmadığı belirtilmiş... NATO’nun milyarlarca dolarlık füze kalkanı projesine karşı kuşkucu ve endişeli bir yaklaşım sergilemek kaçınılmazlaşıyor elbette. Hedefleştirilen İran ve “batının ileri karakolu” olarak nitelendirilen İsrail’in güvenliği mi, öncelikli mesele? Peki ya Lizbon’da yapılan NATO zirvesinde alınan kararlarda “düşman” kategorisine giren ülkelerin adının zikredilmemesini nasıl anlamlandırmamız gerekiyor? “Düşman” kategorisine giren ülkelerin adlarının zikredilmeyişi, temel prensiplerin değiştiği anlamına gelmemeli…

Söz konusu proje kapsamında, füzeler havada vurulabilecek, füzelerin havada imha edilmesi yâni! Peki, ama o füzeler kim için kalkacak? Hangi topraklardan olursa olsun atılacak her füze, imha edilecek mi gerçekten, akıbeti meçhul… Füze kalkanı projesi, ABD menşeli olmasına rağmen, NATO projesi olarak takdim ediliyor ki, manidar bir durum. -NATO’yu kullan ve menfaat kotar hesabı…- Çünkü önünüze sunulan NATO projesini, bir NATO ülkesi olarak vazife addedebilmeniz pekâlâ mümkün! NATO’nun değişmez prensiplerinden biri: “NATO Savunmasının kollektif tabiatı, işbirliğine ve entegrasyonuna istinad eder.”

Güvenlik, barınma ve özgürlük ihtiyacı, yeryüzünde devam ededursun; NATO, üye sayısını arttırmak niyeti güdüyor ayrıca. NATO standartları nispetinde, yeniden silahlanan yeni üyeler, üretimde talep oluşturulmasına da katkı sağlıyor böylece. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!” Yâni silah pazarıyla sıkı bir ilişki mevcut… ABD, dünya silah pazarının yüzde 30’una sahip. Onu İngiltere ve Ortadoğu ülkeleri takip etmekte…

(…)

Bu arada, gündem İngiliz yazar V.S. Naipaul’un İstanbul’a gelişi olmuş, füze kalkanı projesi dillendirilmemiş… Ne gam! “Görmedim, duymadım, bilmiyorum” algılayışının yabancısı sayılmayız. “Reel politika” böyle emir buyuruyor yine! “Biz yapsaydık, dinden çıktı derlerdi” dedi ya hani, CHP’li S. Batum. Haklı. Derlerdi.

Mesele çerçevesinde, Banu Avar hanımefendinin tespiti ise manidar: “…sol’un sahtesini, Türkçülüğün sahtesini, dindarların sahtesini meydana sürmek ve gerçeklerine karşı sahteleri tepe tepe kullanmak!”

Öte yandan, küresel çete tarafından “sıradaki hedef” olarak konumlandırılan İran’ı mevcut proje ile alâkalandırmak, paranoyakça olmasa gerek? Küresel sermayenin henüz giremediği bir ülke İran. Birazda o yüzden hedef zaten… Yanıbaşındaki Irak işgal ve istilaya maruz kaldığında çekimser davranan İran’ın, mezhebî rejiminden sirayet eden taassubu da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir durum! Irak meselesine değinmişken, hatırlayalım: “Irak’ı işgal etmemi Tanrı istedi” adı altında, Irak’ta milyonlarca insan katledildi. Hâl böyle iken, İslâm Dünyası diye bir dünyadan bahsedilebiliyor olması, trajikomik değilse, ne?

(…)

Batı dışı toprakların halkları nazarında güvenilirliğini yitirmiş bir kuruluş olarak NATO, bölgedeki enerji koridorlarını; petrol ve doğalgaz hatlarını korumakla vazifelendirilmiş olmasın sakın? Bu minval üzere, bir savunma organizasyonu olduğu belirtilen… Türkçe resmî adı, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olan NATO bahsinde sıkça karşılaşılan eleştiri şu: NATO, bilhassa batılı ülkelerin çıkarları doğrultusunda örgütlenmiş bir kuruluş…

Görüldüğü üzere, sahasını genişletiyor da! Genişledikçe, teknolojik bir üstünlük dayatılıyor ayrıca… Niçin, “dünya barışına katkı sağlamak” için mi? Bamteli bâbında bir mesele bu zannımca… Soğuk savaş yılları sonrasında işlevini yitirdiği vurgulansa bile, genişleyiş, niçin faal durumda? Buraya dikkat: Mevcut dizayn esnasında ABD neredeyse, NATO orada…

Bir müddet evvel, NATO için “askeri mafya” tabirini kullanan Fidel Castro, şöyle devam ediyor tanımlamasına: “Milyarlarca insanın yoksulluk, az gelişmişlik ve gıda kıtlığı nedeniyle ıstırap çektiğini görmezlikten gelen kavgacı bir kurum…”

Gelgelelim, “Bağımsızlık benim karakterimdir” prensibini özümsemiş olduğunu iddia eden dünün kökten NATO’cusunun, işin içinde sırf iktidar partisi var diye, bugün itibariyle anti-NATO’cu bir tutuma bürünmesi de bir diğer trajedi… Esasen böylesi bir süreçte, “Onu alma, beni al” hesabı, flörtünü -sözüm ona- kaybetmiş olanların şehvetine de kapılmamak gerek!

AFŞİN SELİM
Pazar, 28 Kasım 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x