Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ara 29, 2010 22:15

Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

ABD’nin AKP’ye uygulattığı ve nihai hedefi Irak’ın kuzeyindeki yapıyı da kapsayacak şekilde “Türk-Kürt Federe Devleti” olan “Kürt Açılımı”nda yeni bir aşamaya daha geçildi: Demokratik Özerklik!

ABD, ikinci bir İsrail devleti olarak inşa etmek istediği “Büyük Kürdistan” için önce Irak’ı parçalamış ve “Güney Kürdistan”ı kurmuştu; şimdi sırada “Kuzey Kürdistan” var!

ABD, Kuzey Kürdistan’ın inşası için hukuki planda Türkiye’ye “BM İkiz Sözleşmeleri”ni kabul ettirdi; askeri planda PKK’yı güçlendirmeyi ve TSK’ya karşı geliştirmeyi sağladı; kültürel planda toplumsal ayrışmanın zeminini yarattı; siyasal planda AKP üzerinden “Kürt Açılımı” uygulayarak, “Diyarbakır merkezli bölgesel özerkliğin” örgütsel inşasına harç sağladı.

“Belediyeler Birliği”nden, “Eyalet Modeli” tartışmalarına kadar yapılan ve geliştirilen her “çözüm”, bu siyasal hedefin aşamaları oldu.

Bu sürece direnecek kuvvetler de, başta TSK olmak üzere, bir dizi Ergenekon tertibi üzerinden adım adım etkisizleştirildi.

DİYARBAKIR, AKP-BDP İTTİFAKIYLA, DEMORATİK ÖZERKLİĞE MERKEZ OLUYOR

BDP’nin ilk kez, Öcalan’ın talebi üzerine, 19-20 Haziran 2010 tarihlerinde Diyarbakır’da yaptığı İl ve Belediye Başkanları toplantısında gündeme getirdiği “demokratik özerklik”, Türkiye’nin güneydoğusunu “özerk” hale getirmeyi hedefliyor.

Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un eşbaşkanlığını yaptığı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından 19 Aralık 2010 tarihinde gündeme getirilen “demokratik özerklik” taslağında hedef şöyle çizildi:

“Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu, hukuki, öz savunma, sosyal ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 boyutlu örgütleyerek siyasi irade yapıp Demokratik Özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedir”.1

BDP ve PKK’nın Demokratik Özerk Kürdistan diye hedeflediği oluşum, AKP’ye hükümet olabilmenin koşulu olarak sunulan hedefle birebir uyumludur:

“Şu anda Amerika’nın da ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ var ya ‘Genişletilmiş Ortadoğu’, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez olabilir. Bunu başarmamız vardır”.2

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “başarmamız gerek” dediği “Diyarbakır’ı merkez yapma” hedefi, işte BDP’nin dile getirdiği “Demokratik Özerk Kürdistan”ın merkezidir, başkentidir!

DTK, DEMOKRATİK ÖZERK YAPININ KONGRESİDİR

PKK ve BDP, DTK’nın bir model ve hedef olarak önüne koyduğu “Demokratik Özerklik” ile çok açık olarak, Ankara dışında ayrı bir otoriteyi, iktidarı hedeflemektedir:

“Demokratik Özerklik’te siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder. Demokratik özerklik ile asıl karar yetkisi köy, mahalle, şehir meclisi ve delegelerinindir. Her topluluk söz, tartışma ve karar yetkisini halk meclisleri ile yerine getirir. Katılımcı, çoğulcu, doğrudan halk meclisini esas alır”.3

DTK, bu hedefle, aynı zamanda kendisini TBMM’ye delege gönderen, özerk bölgenin meclisi, kongresi olarak belirlemiştir!

İlginçtir, DTK, Anayasa Mahkemesi DEHAP’ı kapatıp, Türk ve Tuğluk’u siyasal yasaklı ilan ettikten sonra, BDP’nin AKP’nin siyasal ve yasal desteğiyle kurduğu bir yapıydı. Öyle ki, siyasal yasaklı Aysel Tuğluk, avukat kimliği ile İmralı’da Öcalan ile görüşmüş ve AKP’ye aracılık yapmıştı!

PKK, DEMOKRATİK ÖZERK YAPININ ÖZ SAVUNMA GÜCÜDÜR

Demokratik Özerklik taslağında dile getirilen ve çok tartışılan “Öz savunma” konusu da, açık olarak, PKK’yı bu yapının askeri gücü yapmayı ilan etmektir:

“Doğada kendini savunmayan hiçbir canlı yoktur. Öz savunma hem varlığına dıştan gelecek saldırıları hem de ahlaki ve politik toplum gerçekliğine karşı içten gelişecek tehlikeleri etkisiz kılmak için hava ve su kadar yaşamsal önemdedir. Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Öz savunma örgütlü topluma dayanır. Örgütlü toplum öz savunmasını en iyi yapan toplumdur. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Kürtler ilk işgalci ve istilacı güçlerin saldırısından günümüze kadar her türlü işgal ve saldırılara karı varlığını korumak için öz savunma içinde olmuştur. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder. Öz savunma uluslararası sözleşmeler ve BM tarafından da tanımlanan bir haktır”.4

TSK SAVAŞMA YETENEĞİNİ YİTİRMEKTEDİR

Peki ayrı örgütlenme, ayrı meclis, ayrı yapı, ayrı devlet ile “ayrı” olmayı hedefleyen, kısacası Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını ortadan kaldırmayı hedefleyen bu projeye karşı, anayasal görevi olan kurumların başında kim gelmektedir? Elbette TSK.

Peki, Ergenekon tertibiyle adım adım etkisizleştirilen TSK şu anda ne durumdadır?

196 sanıklı Balyoz duruşması, işte bu koşullarda başladı. Muharebe koşulları bakımından düşünüldüğünde, 196 subayın “ölümü” muharebeyi neredeyse kaybettirir! İşte 196 subayını Balyoz soruşturmasıyla ABD’ye teslim eden TSK, maalesef neredeyse diz çökme noktasına gelmiştir.

Genelkurmay, BDP’nin üniter yapıya rest çeken “iki ayrı dil” ilanına karşı bir kamuoyu bilgilendirme açıklaması yapmış ama AKP’den “asker kendi işine baksın”5, BDP’den de “ayar verme çabaları komik görülüyor”6 yanıtı almıştır!

TSK’nın düştüğü bu durum, kuşkusuz, adım adım “mevzi” terk etmesinin neticesidir. Öyle ki, bu mevzileri vere vere, TSK görevini yapamaz hale gelmiştir.

Ne acıdır ki, örneğin TSK’nın PKK’lıların peşine düşerek 1.5 kilometre “Irak Kürdistan’ı” sınırı içine girmesi, ABD’nin uyarısı üzerine AKP hükümeti tarafından durdurulabilmiştir!7

TSK, savaşma yeteneğini adım adım yitirmektedir.


Kaynaklar:
1. ANF, 19 Aralık 2010
2. Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004
3. ANF, 19 Aralık 2010
4. ANF, 19 Aralık 2010
5. Vatan, 17 Aralık 2010
6. http://www.haberturk.com, 18 Aralık 2010
7. Taraf, 16 Aralık 2010



Mehmet Ali GÜLLER, 20 Aralık 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ara 29, 2010 22:52

Demokratik Özerklik Kitapçığı 2 Yıl Önce TBMM’de Dağıtılmıştı

Demokratik Toplum Kongresi’nin “özerklik” ilanı konusunda hükümet değil ama AKP nihayet bir açıklama yaptı. AKP’li Ömer Çelik, “bu tartışmalar Türkiye için suikast girişimidir”(1) dedi.

Kuşkusuz bu açıklama, “Kürt Açılımı”nı başlatan AKP’nin genel yönelimine hiç de uymuyordu. Ne de olsa, AKP, “bölgelerde yerel hükümetler kurma” zemini oluşturan Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nu 15 Temmuz 2004 tarihinde TBMM’den geçirmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, AKP’nin yasasını “Türkiye’ye suikast” gibi değerlendirmiş ve veto etmişti.

Tabi, “proje” Washington merkezli olduğundan, AKP eline geçen ilk fırsatta, yeniden hamle yaptı: AKP, Türkiye’yi 12 eyalete bölen Kalkınma Ajansları Yasası’nı 25 Ocak 2006 tarihinde TBMM’den geçirdi.

Kaldı ki AKP, projeye hukuki zemin sağlamak üzere, 4 Haziran 2003 tarihinde “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ile “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” başlıklı “BM İkiz Sözleşmeleri”ni TBMM’de zaten onaylamıştı!

Erdoğan’ın daha o tarihlerde “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu projesi içinde bir merkez yapma”(2) taahhüdünde bulunması, aynı proje gereğidir.

İşte Ömer Çelik’in bugün “suikast” diye tanımladığı “demokratik özerklik”, aslında AKP hükümetinin bir numaralı ev ödeviydi. AKP ile BDP’yi, PKK’yı “Kürt Açılımı”nda birleştiren de bu ödevdi.

AKP’nin DTK’nın “özerklik” ilanına, “suikast” gibi çok ağır bir ifadeyle karşı çıkması, esas olarak, 2011 Haziran seçimleriyle ilgilidir. Hükümet, seçimlere bu kadar az zaman kala, riske girmek istememektedir. Başbakan Erdoğan, “demokratik özerklik” esaslı federasyon anayasasını da, zaten “yeni anayasa seçim sonrası” diyerek rafa kaldırmıştı.

Yani AKP’nin “suikast” açıklaması sadece taktikseldir. Çünkü “demokratik özerklik” zaten yeni de değildir!

Anayasa Mahkemesi’nin kapattığı Demokratik Toplum Partisi DTP’nin, zaten kongre kararıydı!

Demokratik Toplum Kongresi, 24 Ekim 2007 tarihinde “demokratik özerklik projesi”ni kabul etmiş; Demokratik Toplum Partisi DTP de, Kasım 2007’deki 2. Olağan Kongresi’nde, projeyi, “siyasi tutum belgesi” olarak tüzüğüne sokmuştu!

Hatta, DTP milletvekilleri, projeyi Türkçe, Kürtçe ve İngilizce kitapçık şekliden bastırıp, TBMM’de de dağıtmıştı!(3)

O gün, Meclis çatısı altında yapılan bu rezalete suskun kalan hükümetin ve AKP’nin, bugün çıkıp “suikast” demesi, seçim taktiğidir, takiyedir ama her şeyden önce hafızaya hakarettir!


Kaynaklar:
1. http://www.hurriyet.com.tr, 23 Aralık 2010
2. Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004
3. Hürriyet, 29 Ekim 2008



Mehmet Ali GÜLLER, 24 Aralık 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Açılım’ın Yeni Aşaması: Demokratik Özerklik

İletigönderen ugursurmeli » Çrş Ara 29, 2010 23:38

Birden aklıma, sayın komutanımız Erdal Sarızeybek'in, Ulusalkanal-Ufuk Ötesi programında söyledikleri geldi.
Amaç tepkisiz toplum, etkisiz ordu! :( Kurtuluş savaşı şartlarından daha ağır şartlarla karşı karşıyayız ve çok karamsarım!!!



Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
ugursurmeli
Üye
Üye
 
İletiler: 80
Kayıt: Cum Eki 22, 2010 16:30
Konum: Bursa


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Google [Bot] ve 0 konuk

cron

x