ÖNCE KAFALARDAKİ PRANGALARDAN ve
YÜREKLERDEKİ KORKULARDAN KURTULMAK GEREK
ADD GENEL MERKEZİ, ADD ÖRGÜTÜNÜ REFERANDUMDA TARAFSIZ OLMALARI İÇİN UYARDI VE BUNUN ÜZERİNE ELEŞTİRİ YAĞMURU BAŞLADI…
KURUCU BAŞKANI PROF. MUAMMER AKSOY’U, GENEL BAŞKAN YARDIMCISI PROF. AHMET TANER KIŞLALI’YI ŞEHİT VEREN TARİHİ BİR ÖZGÖREVE SAHİP DERNEK, TÜRKİYE’NİN YAZGISINI BELİRLEYECEK REFERANDUMDA TARAFSIZ MI KALACAK?
- "Değerli ADD üyeleri.
21.07.2010 günü derneğimizin haberleşme sayfasında yayımlanmış olan 2 numaralı genelgeyi okurken, 12-13 Haziran tarihinde gerçekleştirdiğimiz genel kurulda yazılanlar ve altı çizilerek söylenen sözler geldi aklıma. Örneğin Sayın Tansel Çölaşan’ ın liderliğindeki “Kemalizm’in Devrimci Gücü” gurubu bildirisi ve yol haritasında: “Oynanmak istenen oyun halen derneğimiz aracılığı ile halkımıza bıkmadan usanmadan anlatılmaktadır. Buna devam edilecek, bu amaçla Anayasa değişikliğine hayır kampanyası Atatürkçü Düşünce Derneği çatısı altında yapılanan CUMHURİYETÇİ BİRLİKTELİK ile daha etkin yürütülecek, halkın rejime sahip çıkma konusundaki karşı gelinemez istenci burada siyasi erke gösterilecektir.” denilmekteydi.
Çok değil, genel kuruldan 39 gün sonra, derneğimizin Genel Sekreteri Sayın Nazmi Şarvan imzasıyla yayınlanan 2 numaralı genelgede 298 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun” 63. maddesine ve Yüksek Seçim Kurulunun 347 sayılı kararına dayanılarak “ADD üyelerinin referandumda tarafsız olmak zorunda oldukları belirtilerek herhangi bir propaganda çalışmalarında bulunmaları, ilan veya afiş asmaları, seçim sonuçlarını etkileyecek herhangi bir açık veya kapalı salon toplantısı düzenlemeleri yasaklanmıştır.
Evet 298 sayılı yasada kamu yararına çalışan derneklerin seçim sürecinde siyasi partilere ve adaylara bağış ve yardımda bulunmaları ve memur ve hizmetlileriyle her türlü araç ve gereç imkanlarını siyasi bir partinin veya adayın emrinde veya herhangi bir siyasi faaliyette çalıştırmaları, kullanmaları ve kullandırmaları yasaklanmıştır. Bu nedenle dernek yöneticileri açısından derneğin tüzel kişiliğini hukuksal bir sıkıntı içine sokacak eylem ve etkinliklerden koruma çabası anlaşılır bir yaklaşım olabilir.
Ancak bu durumu -masanın diğer tarafında oturan biriymiş- gibi, her şeyi yasaklayarak açıklamak, örgütümüzün kitlesel büyüklüğü ve etkinliği göz önüne alındığında, yönetsel olarak yapılacak en son iş olsa gerekti. Kaldı ki 21 yıllık tarihinde pek çok seçim geçirmiş ve geçirdiği bu seçimlerde de amaçları doğrultusunda çalışmalar yapmış bir ADD örgütü ve onun örgütsel tecrübesi varken, ‘kurdun aklına kuzuyu düşürürcesine’ böylesine sert bir genelge ile uygulamaya konulan bu topyekûn yasaklamanın amacı da tarafımca anlaşılamamıştır. Bu davranış “Kemalizm’in Devrimci Gücü”yle ne derece bağdaşmaktadır?
Bu örgütsel yasaklamanın yanında Sayın Şarvan, 298 sayılı yasada belirtilen yasakların bütün üyeleri kapsadığı kanısıyla, dernek üyelerinin de yapmaları ve yapmamaları gereken işlerini tanımlamaktadır. ADD’nin bütün üyelerinin, Genel Başkanın dışındaki bütün yöneticilerinin,(Genel Başkan her durumda derneğin tüzel kişiliğini temsil eder) söylem, eylem ve etkinliklerde, ADD’yi bağlayıcı bir imza atmadıkları sürece referandumda taraf olmaları ve gereğini yerine getirmelerinde hiçbir hukuki sorun yoktur. Mesela Sayın Şarvan hukukçu kimliğiyle açıklama yapabilir, tarafını da belli edebilir.
Kaldı ki Sayın Çölaşan genel kurulda yaptığı konuşmada “yarından tezi yok Genel Başkanından sade üyesine kadar ADD kapı kapı dolaşıp referandumda hayır çalışması yapacaktır” diyordu. Bu konuşmayı yaparken Sayın Çölaşan’ın bu yasadan haberi yok muydu? Bu yasadan haberi var ise, o zaman neden yol haritalarında, kürsü konuşmalarında “kapı kapı dolaşılıp referanduma hayır çalışmalarının yapılacağını” sıklıkla beyan etmişti.
Derneğimizin çizgisi akılın ve bilimin çizgisidir. Derneğimizin çizgisi hamasetlerin çizgisi değildir.
Şimdi ise bu genelgenin ne anlama geldiğini anlamak istiyorum. Bunun adı, iki aydan az bir zaman kalmış referandum için çalışma yapmamanın –şöyle yada böyle- bahanesi değilse nedir? Bunun adı acaba ADD ne yapacak, ADD’nin diyeceği ve yapacağı bir şey mutlaka vardır diye umudunu ADD’ye bağlamış halka karşı, sen başının çaresine bak, benden sana hayır yok demek değilse nedir. Bunun adı ADD’nin örgüt çatısında moral, güç ve mücadele ruhu bulan diğer Cumhuriyetçi güçleri yarı yolda bırakmak değilse nedir.
Ruhunda ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık ilkesi olan Atatürkçü Düşün Sistemini, onun ilkelerini ve kazanımlarını korumak ve geliştirmek mücadelesi sürecinde elbette ki yasaklar, elbette ki engellemeler, elbette ki ödenecek kefaletler olacaktır. Emperyalizm ve işbirlikçileri elbette ki ayaklarımız altına halı döşemeyeceklerdir. Yasalarıyla, yasaklarıyla yolumuza barikat kurmaları kadar normal bir şey yoktur. Büyük Önder Bursa nutkunda bu durumu öngörmemişimiydi. Kurtuluş Savaşını örgütlerken Mustafa Kemalin boynunda saltanatın idam fermanı yok muydu?
Genelgenin son paragrafında “Kişisel olarak faaliyette bulunan üyelerimizin Yüksek Seçim kurulunun 347 sayılı kararında belirtilen yasaklara uymak koşulu ile diledikleri etkinlikleri düzenleyebileceklerinin belirtilmesi de başlı başına bir sorundur. ADD üyesi afiş asmayacaksa, bildiri ve broşür dağıtmayacaksa veya maddeler üzerine hayır gerekçelerini anlatamayacaksa, toplantı düzenleyemeyecekse bunların dışında referandumla ilgili ne gibi eylem ve etkinlik içerisinde bulunacak?
Mustafa Kemal Atatürk şapka ve kıyafet devrimini yaptıktan sonra çıktığı yurt gezisinde bir köyde cüppeli ve fesli sarıklı yurttaşları görünce yanındaki Kaymakama “biz bir kıyafet devrimi yaptık bu durum ne” diye sorar. Kaymakamın yazı ile bildirmiştim paşam sözü üzerine sinirlenerek “Kaymakam Kaymakam, yazı ile devrim olmaz! Gelip uygulayacaksın” der.
Evet, yazı ile devrim olamayacağı gibi izinle icazetle de devrimcilik olmaz. Hele ki yine bu süreçte devletin valisine varıncaya kadar “taraf”lılık söz konusuyken, “yasa gereği tarafsızlık” “genelge gereği yasaklılık” mantığı, devrimci bir örgütün prangası hiç olamaz!
Örgütümüzde kumda oynamayı sevmeyen, derinliğine ve fırtınasına bakmaksızın ne pahasına olursa olsun suya girebilecek, Kemalizm’in tam bağımsızlıkçı ve devrimci niteliğini kararlılıkla uygulayacak olan çok sayıda üyesi oluğunu biliyor ve bu konuda ki görüşlerimi 21 yıllık şanlı mücadele geçmişiyle, soylu örgütümüzün takdirlerine saygı ile sunuyorum."
Ömer SAYAN
İŞTE O GENELGE:
İlk Kurşun, 23 Temmuz 2010