AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen İrfan Tuna » Pzt Haz 20, 2011 12:15

AKP HÜKÜMETİ, SURİYE OLAYLARININ NERESİNDE

Seçim gündemi nedeniyle kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmediyse de, Aydınlık gazetesi Suriye olayları konusunda büyük gazetecilik başarısı elde etti. Bu haberler ortaya koydu ki, AKP hükümeti Suriye olaylarının boylu boyunca içinde…

Gelin o haberleri kısaca anımsayalım önce:

AYDINLIK’IN SURİYE HABERLERİ

“Türkiye’den Suriye’ye kaçak silah
– Reka Gümrük Emniyet Müdürü Albay Kemal İsa, Urfa plakalı bir kamyonda 36 adet otomatik silah bulduklarını açıkladı.” (Aydınlık, 30 Mayıs 2011, s:6)

“Suriyeli muhalifler, Antalya’da ABD’nin Ortadoğu’daki yeni sınır tasarımını konuştu. PKK’li Bayık aynı konuyu Brüksel toplantısında gündeme getirdi.” (Aydınlık, 30 Mayıs 2011, s:6)

“Suriye operasyonu Hatay’dan yönetilecek – NATO’nun Amanos dağlarındaki radarı çevresinde hareketlilik.” (Aydınlık, 31 Mayıs 2011, s:8)

“Suriyeli NATO’cuların Antalya toplantısını Amerikalılar organize ediyor.” (Aydınlık, 1 Haziran 2011, s:6)

“Antalya’da toplanan Suriyeli muhalifler: Asıl düşman İran.” (Aydınlık, 2 Haziran 2011)

“Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki lideri Gazi Mısırlı, Tayyip Erdoğan’ın arkadaşı çıktı.” (Aydınlık, 3 Haziran 2011, s:6)

“Muhalif Suriyeliler, Antalya’daki toplantılarına Türk hükümetinin izin verdiğini açıkladılar.” (Aydınlık, 3 Haziran 2011, s:6)

“ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Feltman’ın cinayet planı elinde patladı.” (Aydınlık, 6 Haziran 2011, s:6)

“MOSSAD’ın Suriye Ordusu’nu hedef alan planı.” (Aydınlık, 7 Haziran 2011, s:6)

“Polise pusu: 120 ölü” (Aydınlık, 7 Haziran 2011, s:6)

“Erdoğan’ın silahlandırdığı çeteler - Suriye’de öldürülen 120 polis olayının perde arkası aydınlanıyor.” (Aydınlık, 8 Haziran 2011, s:1,6)

“Suriyeli gazeteciler: Dörtyol’da Türk askerini katledenler aynı kişiler.” (Aydınlık, 8 Haziran 2011, s:6)

“MOSSAD’ın müttefikleri: Kürtler, İhvan, Selefiler” (Aydınlık, 8 Haziran 2011, s:6)

“Suriye’deki saldırının komutanı MİT ajanı çıktı.” (Aydınlık, 9 Haziran 2011, s:6)

“Tanık: Saldırganlar Türkiye’den geldi.” (Aydınlık, 10 Haziran 2011, s:1)

“Saldırının amacı BM’den kınama kararı çıkartmak.” (Aydınlık, 11 Haziran 2011, s:10)

“CIA Hatay’dan, MOSSAD Erbil’den.” (Aydınlık, 12 Haziran 2011, s:6)

“Erdoğan: Seçimlerden sonra, Esad’la farklı şekilde görüşeceğiz.” (Aydınlık, 12 Haziran 2011)

“Teröristlerde Türk SİM kartları.” (Aydınlık, 13 Haziran 2011, s:6)

“ABD’nin planına göre, Suriye sınır kenti İdlib’e müdahale edecek, ardında Türk ordusu, Suriye topraklarına girecek.” (Aydınlık, 14 Haziran 2011, s:6)

“Erdoğan, Suriye’yi arkadan hançerliyor.” (Aydınlık, 14 Haziran 2011, s:6)

Aydınlık’ın yukarıda özetlediğimiz iki haftalık Suriye haberleri, tv ve yandaş basının kamuoyuna yansıttıklarının gerçekle ilgisinin olmadığını ortaya koyuyor. Ki o haberler özel olarak, Suriye ordusunun kendi halkına katliam yapmak üzere kuzeye doğru yöneldiğini, Suriyelilerin de korkudan Türkiye’ye sığınmaya başladığı aldatmacası üzerine kurulu… 120 polisin öldürülmesinin üzerinde nedense hiç durmuyorlar!

Ve seçim gündemi nedeniyle, AKP’nin Suriye olaylarındaki rolü Türk kamuoyunda pek yer bulmadı…

RUSYA-İRAN ve SURİYE’DEN TÜRKİYE’YE UYARI

Ancak Suriye durumun farkında… Gelişmelere, ABD projesi olması nedeniyle yakından ilgi gösteren İran ve Rusya da durumun farkında…

Örneğin, Suriyeli Parlamenter Muhammed Zahir Gunnum, “Türkiye güvenirliğini kaybeder” derken, Şam Üniversitesi Hukuk fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammed Hüseyin de “ABD, Türkiye’yi kukla ve işbirlikçisi yapacak” uyarısında bulunuyor. (Aydınlık, 14 Haziran 2011, s:6)

İran da AKP hükümeti üzerinden Türkiye’nin tutumunu ortaya koyuyor. “İran: Türkiye Suriye konusunda ikili oynuyor.” (14 Haziran 2011 tarihli günlük gazeteler)

Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Uzmanı Aleksandr Kuznetsov da AKP’nin ikili tutumuna dikkat çekiyor: “AKP, Suriye üzerinde ikili oyun oynuyor. Amaç, Müslüman Kardeşler’in başında olduğu zayıf bir Suriye yaratmak. Ancak Suriye’deki bu istikrarsızlık, Türkiye’nin güvenliğine Kürt meseleleriyle birlikte tehdit olarak geri dönecektir. Bşar Esad’ın istifası bölgede felaketlere yol açacaktır.” (Aydınlık, 14 Haziran 2011, s:6)

AKP’NİN SURİYE GÖREVİ

Peki, AKP hükümeti neden Suriye olaylarının içinde? Düne kadar “Komşularla sıfır sorun” diyen, Suriye’yle “Şamgen” eksenli Ortadoğu Birliği kuran AKP, gerçekten ikili oynuyor olabilir miydi? (AKP’nin bu hamlelerinin BOP’la doğrudan ilgili olduğunu, Kaynak Yayınlarından çıkan “ABD’nin Neo-Osmanlı Projesi:Büyük Kürdistan” isimli kitabımdan okuyabilirsiniz).

Bu sorunun yanıtını da yorumla değil yine olgularla ortaya koyalım:

1.) AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin de 35 ayrı yerde söylediği gibi ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıdır.

2.) ABD, Tunus ve Mısır’da başlayan ve kendi nüfuz alanı olan Bahreyn, Yemen, Ürdün ve Kuzey Irak’a sıçrayan halk hareketlerine karşı önlem almak için üç önemli adım attı. Birincisi, bölgedeki nüfuz alanı olmayan Libya, Suriye ve İran gibi ülkelerde ayaklanma başlattı. İkincisi, bu ayaklanmaları bastırmaya çalışan Libya’ya karşı Fransa-İngiltere ikilsiyle birlikte askeri saldırı başlattı. Üçüncüsü, ABD’nin nüfuz alanı olan ülkelerdeki (Tunus, Mısır, Ürdün, Yemen, Bahreyn) halk hareketlerinin yönelimini değiştirmek için Türkiye’ye BOP kapsamında devreye soktu: 14 Mart’ta, İstanbul’da Türkiye’nin bölge liderliği hedefli “Değişim Liderleri Zirvesi” düzenletti.

Ortadoğu’daki gelişmeleri kontrol altına almayı hedefleyen zirvede, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun söyledikleri, amacı net ortaya koyuyordu:

Başbakan Erdoğan, bölgede değişen dengeler karşısında Türkiye’nin yeni rolünü şu sözlerle anlatıyordu: “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki sorunları da ancak birlikte hareket ederek, ortak çözüm önerilerini ortaklaşa uygulama planına geçirerek çözeriz. Bizler, buralarda, değişimi kontrol etmek değil, değişime yardımcı olmak, istikamet tavsiyesinde bulunmakla mükellefiz.” (Yeni Şafak, 16 Mart 2011)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise daha açık tarif ediyordu durumu: “Türkiye bu değişim dalgasının sürükleyici lider ülkesi olmak durumunda. Böyle bir hedefle hareket ediyor. Yoksa bütün bu etrafta, değişim dalgasının olumsuz sonuçlarından en fazla etkilenecek ülkelerden biridir. Eğer aktif bir öncülükle değişim liderliğini yürütemezsek, biz bu coğrafyada bu gelişmelerde en olumsuz etkilenen ülke oluruz.”

ABD ve BOP Eşbaşkanlığı, “Ortadoğu’daki değişime istikamet verilmezse, değişime liderlik yapılamazsa, değişimin en başta BOP’u olumsuz etkileyeceğinin” farkındaydı!

3.) İşte ABD Başkanı Barrack Obama, değişime “istikamet” vermek üzere 29 Mayıs’ta “Ortadoğu Planı”nı açıkladı. Plan iki esas üzerine dayanıyor: Washington birinci olarak Suriye’yi hedef tahtasına koyuyor, ikinci olarak da İsrail’e 1967 sınırlarını “şart” koşarak, bölgenin ABD karşıtlığını frenlemeye çalışıyordu.

4.) AKP hükümeti plan gereği, Suriyeli muhalifleri organize etmek için Antalya’da karargâh oluşturdu. ABD ve Batı ülkelerinden gelen liberalleri, Dera aşiretlerini, Müslüman Kardeşler’i ve Talabanici Kürtleri aynı hedefte birleştirmeyi hedefleyen Antalya toplantılarında “Suriye’ye Erdoğan modeli” bile gündeme geldi!

5.) 29 Mayıs günü New York Times’ın “Türkiye, Arapları birleştirebilir mi” sorusuna Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Türkiye’nin sınırlarının hiçbiri doğal değil. Hemen hemen tümü yapay.” yanıtını verdi! (Sabah, 30 Mayıs 2011)

6.) NATO’nun hava üssü olan İzmir’in, NATO’nun kara üssü yapılmasına karar verildi!

7.) Bu hazırlıkların ardından da, Aydınlık’ın yukarıda özetlediğimiz haberlerindeki gelişmeler AKP tarafında uygulanmaya başlandı.

8.) Başbakan Erdoğan, 12 Haziran Genel Seçimlerindeki yüzde 50 zaferini kutlamak üzere yaptığı balkon konuşmasında “Seçimleri Ankara kazandı, Şam kazandı” diye formüle etti!

AMAÇ, KÜRDİSTAN’I DENİZE AÇMAK

Tüm bu gelişmelerin tarihteki benzer bir izdüşümünü anımsatarak bitirelim yazımızı:

Birinci Körfez Savaşı’nda “Saddam’ı devirmeden” müdahaleyi kesen ABD, daha sonra Saddam’ı devirmek üzere Irak’ın kuzeyindeki Kürt grupları ayaklandırdı. Irak hükümeti ayaklanmayı iki günde bastırdı. 450 bin mülteci Türkiye sınırına yığıldı. BM 5 Nisan 1991’de sığınmacıların durumunu ele aldığı oturumunda, 36. paralelin kuzeyinde kalan Kürt bölgesini, uçuşa yasak bölge ilan etti!

ABD, BM kararına dayanarak “Huzur Operasyonu” başlattı. Operasyonu yapacak “Çekiç Güç” birlikleri, Silopi ve İncirlik’te konuşlandırıldı; 17 Nisan 1991’de de ilk birlikler Kuzey Irak’a girdi. Türkiye 12 Temmuz 1991’den başlayarak, ABD’nin Irak’a 19 Mart 2003’te yeniden saldırmasına kadar, Çekiç Güç’e her altı ayda bir izin çıkardı!

Irak, ABD’nin 2003 yılındaki saldırısında değil, aslında BM’nin uçuşa yasak bölge kararı aldığı 5 Nisan 1991’de bölündü! Ve Kürdistan’ı bizzat Çekiç Güç yani ABD kurdu.

Suriye’nin de benzer bir operasyon sonrası bugün bölünmesi, ABD’nin hedefi. Böylece Kuzey Irak’taki kukla devletin, İskenderun hattı üzerinden Akdeniz’e açılması hesaplanıyor.

Bu plan gerçekleştiği takdirde, Başbakan Erdoğan’ın daha 2004 yılında tarif ettiği “Diyarbakır’ı BOP içinde bir merkez yapma” görevi başarılmış olacak! Diyarbakır, genişlemiş büyük Kürdistan’ın merkezi, yani başkenti olacak!

ABD’nin AKP üzerinden Türkiye’yi ateşe attığı ve komşularıyla karşı karşıya getirdiği bu sürecin sonucu, sadece bölgemizi değil, dünyayı da yeniden şekillendirecek!

Mehmet Ali Güller / 16 Haziran 2011
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Fumay » Pzt Haz 20, 2011 21:09

Bu olaylardan büyük resim ne diye düşünüyorum..

Benim ileride gördüğüm resim bu BOP sınırları içerisinde Eski Osmanlı gazı verilerek bu arap ülkeleri rahat idare edecek bir yönetim yaratmak. Bu insanlar elbette serbest piyasanı istediği insanlar olacak. insanların çok da iyi sömürüleceği bir ortam yaratmak. Yani şu an bu ortadoğu memleketlerinde pek verimli çalışan insanlar yok. Biraz bu memleketteki insanların çalışması gerek.

Bence balkan ülkeleri, bu kriz içinde olan ülkeler falan da iyice borca batırılıp bizim tarafa itelenecek. Tam bir sömürge ortamı oluşturulacak. Bu ortamın da başkenti istanbul yapılacak gibi görünüyor.

İsrailin ve kürt devletinin de hamisi olacağız. Çakma Osmanlı için kürt devletinin kurulmasına ikna edilir bu halk.
Kullanıcı küçük betizi
Fumay
Üye
Üye
 
İletiler: 14
Kayıt: Cum Şub 04, 2011 22:21

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Sabırlı_Vatandaş » Sal Haz 21, 2011 20:01

Çakma Osmanlı görüşüne tamamen takılıyorum. Zira yandaşların oynayacağı bir malzeme mutlaka her dönemde verildi. Bu hainler Osmanlı muhabbetini ağzına sakız edip Tayyip'e yürü be koçum havalarında desteklerini artıracaklar. Uyandıklarında da iş işten geçmiş, atı alan Diyarbakır'ı geçmiş olacaktır..

İnsanın göz göre göre geleceğinin yandığını görmesi ne acıymış. Allah bu acıyı çocuklarımıza torunlarımıza yaşatmasın.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Kullanıcı küçük betizi
Sabırlı_Vatandaş
Salık Takımı
Salık Takımı
 
İletiler: 101
Kayıt: Cmt Tem 31, 2010 9:42

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ağu 08, 2011 12:06

Erdoğan'dan Suriye'ye tehdit

Başbakan Erdoğan, Suriye'ye yönelik tehdit içeren ifadeler kullanarak "Sabrımızın sonuna geldik. Gereğini yapacağız" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 9 Ağustos Salı günü Suriye’ye gideceğini belirterek, "Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bu görüşmelerde mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Bundan sonraki süreç, verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir" dedi.

Başbakan Erdoğan, Birlik Vakfı'nın Çemberlitaş’taki genel merkezinde düzenlenen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, bugüne kadar birçok konuda "Acaba halledebilir miyiz?", "Acaba söylenenler yerini bulur mu?" diye çok sabrettiklerini söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde salı günü Dışişleri Bakanı’nı Suriye’ye gönderiyorum. Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bu görüşmelerde mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir.

Çünkü biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü bizim Suriye ile 850 kilometre sınırımız var, akrabalık, tarih, kültür bağlarımız var. Dolayısıyla burada olanlar, bitenler bizim asla seyirci kalmamıza fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz ve tabii ki gereğini de yapmak durumundayız."


SOL Haber, 6 Ağustos 2011





Şam’dan Ankara’ya sert tepki

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik "Sabrın son anlarına geldik ve bunun için de Salı günü Dışişleri Bakanı'nı Suriye'ye gönderiyorum” yönündeki sözlerine Şam’dan sert yanıt geldi.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Siyaset ve Medya Danışmanı Dr. Bouthina Shaaban, “Eğer Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’ye sert bir mesaj iletecek olursa Türkiye’nin tutumu konusunda daha kesin bir yanıt alır” şeklinde konuştu. Suriye medyasına göre, Dr. Bouthina Shaaban, Salı günü Şam'a gitmesi beklenen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Şam’a “sert bir mesaj” götürmesi beklentileri üzerine tepki gösterdi.

Shaaban, şu ifadeleri kaydetti:

“Eğer Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye’ye sert bir mesaj iletecek olursa sivillere, ordu ve polis üyelerine karşı silahlı terörist grupların acımasız öldürmelerini ve cinayetlerini kınamayan Türkiye’nin tutumu konusunda daha kesin bir yanıt alır.

Eğer Türkiye Suriye’nin meselelerini tarihi ve kültürel ilişkiler nedeniyle dışişleri sorunu olarak düşünmezse, Suriye dostlar arasında danışmayı her zaman hoş karşılar. Ancak, Suriye kesin olarak Suriye’nin içişlerine tüm bölgesel ve uluslararası müdahale girişimlerini reddetti.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Cumartesi düzenlenen bir iftar yemeğinde şu açıklamalarda bulunmuştu:

"Ama artık burada da sabrın son anlarına geldik ve bunun için de bu süreç içinde salı günü Dışişleri Bakanı'nı Suriye'ye gönderiyorum. Kendileriyle orada gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Bu görüşmelerde mesajlarımız artık kendilerine kararlı bir şekilde iletilecektir. Bundan sonraki süreç verilecek cevaba ve uygulamaya göre şekillenecektir. Çünkü biz Suriye konusunu bir dış mesele olarak, bir dış sorun olarak görmüyoruz. Suriye meselesi bizim bir iç meselemizdir. Çünkü bizim Suriye ile 850 kilometre sınırımız var, akrabalık, tarih, kültür bağlarımız var.”(ANKA)


Mynet Haber, 7 Ağustos 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Ağu 08, 2011 12:22

ABD’den Türkiye’ye mesaj: Suriye ordusunu kışlasına geri gönderin!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye’yi ziyaret edecek olan Türk mevkidaşı Ahmet Davutoğlu’ndan “Orduyu kışlasına geri göndermesi için Şam hükümetine baskı yapmasını” istedi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Clinton’ın Davutoğlu’nu telefonla aradığını ve kendisinden “Suriye ordusunun en kısa zamanda kışlasına dönmesi ve tüm mahkumların serbest bırakılması konularını değerlendirdiklerini” ifade etti.

Toner, “Clinton, Davutoğlu’ndan bu mesajları Suriye hükümetine iletmesini rica etti. Ayrıca, Suriye’de demokrasiye geçiş sürecinde ABD’nin desteğini dile getirdi” dedi.

Perşembe günü Şam'a dönen ABD’nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford da “Washington’un Suriye üzerindeki baskısını artıracağını” ifade etti.

SUUDİ ARABİSTAN BÜYÜKELÇİSİNİ ÇAĞIRDI

Suudi Arabistan Kralı Abdullah ise Riyad’ın Suriye Büyükelçisi’ni değerlendirmede bulunmak için çağırdığını açıklarken, Suriye liderlerine “ölüm makinesini durdurmaları” mesajını verdi.

Riyad’dan yapılan açıklamada, “Suudi Arabistan, Şam Büyükelçisi’ni değerlendirmelerde bulunmak için geri çağırmıştır… Çok geç olmadan ölüm makinesi ve kan banyosu durdurulmalı” ifadesi kullanıldı.

Açıklama şöyle devam etti: “Krallık Suriye’deki durumu onaylamıyor. Çünkü yaşanan gelişmeler haklı gösterilemez… Suriye’nin geleceğinde iki seçenek var gibi görünüyor: Suriye ya düşünerek hareket eder ya da derin bir kaosa sürüklenir.”

Riyad, bu açıklamaların yanında Şam hükümetine “geniş çaplı ve hızlı reformlar yapmasını” da önerdi.

DEYR EL ZOR’DA CAN KAYBI ARTIYOR

Tank destekli Suriye askeri birliklerinin doğudaki Deyr Ez Zor kentine yönelik dün başlattıkları operasyonda 59 sivilin öldüğü, ölü sayısının giderek arttığı bildirildi.

Suriye Devrim Koordinasyon Komitesi tarafından yapılan açıklamada, kentte dünden bu yana 59 sivilin, merkezdeki Humus kenti yakınlarındaki köylere yönelik operasyonlarda da en az 13 sivilin öldürüldüğü belirtildi.

Tankların ve buldozerlerin Deyr Ez Zor kentine girerek yollarda kurulan barikatları kaldırdığı, çevreye ateş açtığı bildirildi. Bir Suriye vatandaşı telefonla verdiği bilgide, birkaç tankın kent merkezine konuşlandığını söyledi. Bir başka görgü tanığı da kent merkezinden silah sesleri geldiğini ve sivillerin oraya yaklaşmaya cesaret edemediğini belirtti.

Suriye hükümeti ise kente yönelik bir operasyon olmadığını ileri sürüyor. Resmi haber ajansı SANA, "Deyr Ez Zor'a bir tank bile girmediğini" bildirirken, tank haberlerinin "provokatör uydu kanallarının uydurması olduğunu" savundu.

Arap Birliği ve Papa 16’ncı Benedict, Suriye’deki olayları kınadı.

BAN Kİ-MUN: GEREKEN MESAJI VERDİM

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun, bugün yaptığı açıklamada Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın sivillere yönelik şiddeti sona erdirmesi talebini yineledi.

Japonya’da basın mensuplarına konuşan Ban, 10 Ağustos’ta BM güvenlik Konseyi’ne sunacağı rapor öncesinde Esad’la telefonla görüştüğünü ve "kendisine çok güçlü bir mesaj verdiğini” söyledi.

Ban, “Umarım Esad durumu ciddi bir şekilde değerlendirir ve insanların isteklerini ön plana çıkaran gerekli önlemleri alır” ifadesini kullandı.


Hürriyet, 8 Ağustos 2011





Guardian: 'Türkiye, İngiltere'nin yapamadığını yaptı'

Guardian gazetesinde yayınlanan bir makalede Erdoğan'ın Suriye'ye yaptığı uyarı yorumlandı...

Guardian gazetesinde yer alan Simon Tisdall imzalı yorumda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye yönetimine yaptığı 'sabrımız taşıyor' uyarısı irdeleniyor., 'Türkiye, Suriye'ye İngiltere'nin veremediği mesajı gönderiyor' başlıklı yazısında, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague'in Suriye'deki baskı konusunda yapabilecek pek bir şeyleri olmadığını itiraf ettiğini kaydediyor.

Ama Suriye'nin daha güçlü komşusu Türkiye'nin daha az pasif olduğunu belirten yazar, Başbakan Erdoğan'ın Esad'ı azarlamak üzere Şam'a Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nu gönderdiğini bildiriyor.

Tisdall'a göre, Türkiye'nin öfkenin eşiğindeki tavrı hem insani hem de stratejik.

Şiddetten kaçanların Türkiye sınırının ötesine geçişlerinin Ankara için başağrısı yarattığını kaydeden Tisdall, Erdoğan'ın Esad'a halkını katletmeye son vermesi ve reform yapması çağrılarını dikkate almaması nedeniyle kızgın olduğunu belirtiyor.

Guardian yazarına göre, Türkiye ayrıca Suriye'de yaşananların PKK'yla mücadeleye sekte vurmasından kaygılı.

Yorum yazısında Ankara'nın bir diğer endişesinin de, giderek daha fazla tecrit edilen Esad'ın İran'la kurduğu ittifak olduğu vurgulanıyor.

Simon Tisdall, eğer uyarıları yine dikkate alınmazsa Türkiye'nin Esad rejimini hedef alacak diplomatik ve ekonomik önlemleri gündeme getirecebileceğini söylüyor.

Guardian yazarı, Suriye'nin kuzeyinde Türk ordusunun kontrolünde bir güvenlik kuşağının oluşturulmasının da gündeme gelebileceğini kaydediyor. (BBC Türkçe)


VATAN, 8 Ağustos 2011





Kılıçdaroğlu: 'Askeri operasyona Türkiye’yi sokma'

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Suriye’de sabrın sonuna geldik” diyen ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yarın Suriye’ye gideceğini açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’a, “Suriye’ye yönelik olası bir askeri operasyona Türkiye’yi sokma” uyarısında bulundu.

Hürriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

Halk ihaneti unutmaz

“Türkiye’yi Suriye’ye yönelik aktif müdahalede rol oynamaya zorlayacaklardır. Eğer bir Başbakan çıkıp da ‘Sabrın sonuna geldik’ diye bir söz söylüyorsa, bunun arkası askeri müdahaledir. Bu vurguyu yapıyor Başbakan. Askeri müdahaleyi hangi gerekçeyle yapacaksın. Batılı egemen güçler için mi yapacaksın? Dış politika ülkelerin çıkarları üzerine kurulur. Batılı egemen güçler bugün kavga ederler, yarın gider tokalaşırlar. Onlar Suriye’ye komşu değiller, bizim ise komşuluğumuz var. Suriye halkı ihaneti unutmaz. Türkiye askeri müdahalede rol üstlenmemeli. Birleşmiş Milletler’de Cezayir’in bağımsızlığını tanımadık, Batılı egemen güçlerin lehine oy kullandık. Cezayir bunu unutmadı, bu ülkenin Başbakanı (Turgut Özal) gitti Cezayir’den özür diledi.

Rol üstlenmeyelim

Tarihten ders almamız lazım. Hataları tekrarlamaması lazım. Suriye’ye demokrasiyi, özgürlükleri götürelim, daha çağdaş bir ülke olmasına katkı verelim, her türlü desteği sağlayalım. Ama Batılı egemen güçlerin oyuncağı, maşası olmayalım. Olası bir askeri müdahalede rol üstlenmeyelim. Suriye’ye olası bir müdahale olursa, bu Batılı egemen güçleri isteği üzerine olacak. Bunu herkes biliyor zaten. Tunus’ta başladı nereye kadar gideceğini herkes biliyordu. Ancak Suriye Ortadoğu’da çok önemli bir ülkedir. Bir Irak’a benzemez.

Başbakan taşeron

Başbakan Batılı egemen güçlerin Ortadoğu’daki taşeronudur. Bu egemen güçlerin her istediğini yapan konumdadır. Arada bir diklendi, dersini aldı vazgeçti. ‘Libya’da NATO’nun ne işi var’ dedi. Sonra gitti tıpış tıpış imzayı attı, NATO’nun Libya’ya müdahalesine kapı araladı. Bugün kutsal Ramazan’dayız. Sivillerin öldüğünü, Akdeniz’de binlerce Müslüman’ın öldüğünü biliyoruz. Bunların birinci sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Onay vermeseydi ya! Türkiye Libya’nın bölünmesine nasıl imza atar.”

AKP yalakalığı yapan yükseliyor

Soruşturmanın gizliliği ilkesine uyarak en sağlıklı soruşturmayı yapanlar Deniz Feneri savcılarıdır. Kim ne derse desin. Gazetelerden uzak kaldılar, sabırla iğne ile kuyu kazar gibi çalıştılar. Bütün engellemelere rağmen Almanya’ya da gittiler. Sonunda düğmeye bastılar. Silivri ya da Balyoz soruşturmalarıyla Deniz Feneri soruşturmasını karşılaştırdığınızda aradaki farkı çok net olarak görürsünüz. Savcıların özeni, medyaya servis yapılmaması, insanların baştan suçlu ilan edilmemesi, bazı bilgi, belgelerin saklanması açısından... Düşünün, gelen bilgiler tutukluların lehine olduğu için adli emanete alınıyor. Bunları soruşturmuyorsunuz. Asıl soruşturulması gereken bu değil mi? Soruşturulmuyor ama ne yapılıyor? Sanık lehine olan delilleri gizleyenler HSYK’ya ya da Yargıtay’a üye olarak terfi ettiriliyor. O zaman sormak gerekmiyor mu? Siz bu terfiyi hangi ahlaki kurallara göre yaptınız? Tek ölçü var AKP yalakalığı. AKP yalakalığı yapanlar, AKP’nin gözlüğüyle olayları sorgulayanlar terfi ediyorlar, belli yerlere geliyorlar. Deniz Feneri’nde kararlı bir soruşturma yapıldı, sonuca ulaşıldı. Şimdi, ‘Biz bu savcılardan dosyayı nasıl alırız. Kendi istediğimiz savcılara nasıl veririz’ arayışı içindeler.

Askerle özel ilişki yok

Genelkurmay’la özel bir ilişki içine girmenin gereğine inanmıyoruz. Yeni komuta kademesiyle ilişkilerimiz, herhangi bir kamu kuruluşunun yöneticileriyle ilişkilerimiz nasılsa, öyle olacak. Özel bir ilişki aramanın gereği yok. Ancak hükümet de özellikle terör konusunda mecliste gurubu bulunan tüm partilere bilgi vermek zorundadır.

O polisler soruşturulacak mı

Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atılmasıyla ilgili olarak, mahkeme önünde ciddi bir itirafta bulunuldu. İlgili kişi, bombayı kendisine veren emniyet görevlilerinin isimlerini verdi. Bakalım İçişleri Bakanı gereken duyarlılığı gösterecek mi? Soruşturma açacak mı? Bunlar kapalı kapılar arkasında veriler ifadeler değil, mahkeme önünde verilen ifadeler. İçişleri Bakanı’nın atacağı adımları merakla bekliyorum, hiç ses çıkmıyor gerçi.


Hürriyet, 8 Ağustos 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Beyaz_Hacker » Sal Ağu 09, 2011 9:15

Ya hükümete ve Tayyip Beye sesleniş boşunadır. Zaten bunları yapması için Bu Ülkenin başına getirilmiştir. Bunun için Hiiççç Boşuna uğraşmayın. Eğer gerçekten bir şeyler yapmanın zamanı gelmiş ise, korkmadan ve çekinmeden gerekeni yapalım. Bu adamlar bunun için her yönden Ülkemizi kuşatmışlardır. Biz'lerde burda hiç bir şey yapmadan sadece boş boş okuyor ve yorumlar yapıyoruz. Halbuki yapmamız gereken bu değil. Ulu Önder ATATÜRK Ne demişti; "Cebren ve hile ile " diye başlayıp,Ve bunu önleyecek kanın Bizim damarlarımızda var oldugunu belirtmiştir. Şimdi bu kadar sessiz kalıyoruz da diyorum ki; Acaba Ulu Önderimiz Hiç bir şeyde yanılmadıda. Bu Asil kan Meselesinde mi yanıldı? Bence Yanılmamıştır... Yüce Ulusumuz Her karış toprağı kanla sulanmış Bu Topraklarda, daha sulanmayı bekleyen Bir Şehir, Bir Köy, Bir Kasaba, Bir Mahalle, Bir Ev var ise orayada Kanlarını dökmeye Hazırdırlar. Sadece bir kıvılcım, Bir İşaret Beklemekteyiz.Teşekkürler.
Ne Mutlu Bana ki Yaratıldım. Gönlümün Gururudur Bu.Ne esir Oldum,Ne Satıldım. 'lüğümün Şuurudur Bu.
Resim
What A Happy Life For Me That İ Was Created As ATATÜRK İt is The Proud Of My Being . Neither İ Was Hesitated Nor İ Was Sold İt is The Concious Of My Being

Beyaz_Hacker
Kullanıcı küçük betizi
Beyaz_Hacker
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Sal Ağu 09, 2011 7:52
Konum: Türkiye Cumhuriyeti Sahibi

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Ağu 09, 2011 14:50

Suriye'de muhalefetten "Katliamı biz yaptık" itirafı!

Suriye muhalefeti, sonunda "Komutanlar sivilleri öldürme emrine uymayan askerleri öldürüyor" yalanını bir yana bırakarak, Hama'da tankların girmesinden önce muhalefetin katliam yaptığını itiraf etmek zorunda kaldı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün Suriye'de. Davutoğlu, aslında bu ziyareti Türk hükümeti adına değil, batılı devletlerin domine ettiği "uluslararası kamuoyu" adına yapıyor. Yalnızca Türk basını değil, dünya basını da Davutoğlu'nun Suriye ziyaretini, Irak işgali öncesinde Saddam'a yapılan uyarı ziyareti benzetmesi yapıyor. Davutoğlu'nun ziyareti, Suriye'de yaşanan süreçte bir dönüm noktası olabilir.

Suriye'de Esad yönetimine karşı bu baskı, geçtiğimiz hafta ordunun Hama'ya tanklarla girmesi üzerine çok sayıda kişinin öldüğü çatışmalar yaşanmasının ardından geldi. Suriye'ye yönelik uluslararası tehdit, gücünü "Suriye rejiminin sivilleri katletmesinden" alıyor.

İşte bu dönemeçte, komşu bir ülkenin kaderinin belirlendiği süreçte başrollerden birini oynayan Türkiye'de kamuoyu, neler olup bittiğini anlamak için Suriyeli muhaliflerin son itirafını bilmeli.

Muhalefetten yana bir çizgide habercilik yapan İngiliz Telegraph gazetesinin Ortadoğu muhabiri Adrian Blomfield'ın imzasını taşıyan haberde muhalifler, Hama'ya tankların girmesinin öncesinde kentte aşırı unsurların bir katliam gerçekleştirdiğini itiraf etti.

Esad rejimi zaten olaylarda silahlı birtakım çetelerin rol oynadığını savunuyor, Mart ayı ortasından bu yana 400'den fazla Suriye asker ve polisinin bu çetelerce öldürüldüğünü savunuyordu. Muhalefetin itirafı, batı medyasının özenle gizlediği bu gerçeği karşı taraftan da teyit etti.

İyi silahlanmış ve örgütlenmiş saldırıların Nisan ortasından bu yana devam etmekte olduğuna dair giderek daha fazla kanıtın ortaya çıktığının belirtildiği haberde Suriye muhalif liderlerinden Osama Monacid'in "Barışçıl bir devrimin yüzde 100 barışçıl olmasını bekleyemezsiniz. Şimdi muhalefet hem rejimin acımasızlığıyla, hem de bu işin barışçıl tutulması gerektiğini anlamayan birkaç aptal adamla uğraşmak zorunda" sözlerine yer verildi.

Suriye'de halk yığınları arasında Esad rejimine yönelik tepki uzun zamandır vardı. Muhalefet gösterilerinin de başlangıcında eylemlere katılanların çoğu, şiddete başvurmayan kişilerdi. Ancak ağırlığını islamcıların oluşturduğu silahlı grupların şiddet eylemlerini giderek artırması hem bu barışçıl kesimlerin yavaş yavaş muhalefet eylemlerinden çekilmelerini, hem de başta eylemlere sempati duyanlar dahil halkın çoğunluğunun şiddet eylemlerinin sona erip, hayatın düzene girmesini arzular duruma gelmesini beraberinde getirdi. Eylemlerde dışarıdan gelen desteğin de yardımıyla islamcıların ağırlığının artması da, islami bir rejimi Esad rejimine tercih etmeyen kesimlerin eylemlerle arasındaki mesafeyi açmasıyla sonuçlandı.

Muhalefet Alevi düşmanlığını da kabul ediyor

Eylemlerin rotasının giderek islamcı çizgiye kaymasının en büyük sıkıntılarından biri de, baskıcı Esad rejimine karşı siyasi bir tepkiden, ülkedeki Alevi azınlığa yönelik mezhepsel bir tepkiye doğru yönelmesi. İslamcıların bazı eylemlerde "Aleviler tabuta, hıristiyanlar Beyrut'a" sloganları attığı da kaydedilmişti.

İtirafı getiren, nehirden atılan ceset görüntüleri oldu

Suriye'de muhalefet, şimdiye kadar devlet görevlileri öldürüldüğünde "Ordudaki komutanlar, sivilleri infaz etme emrine uymayan askerleri öldürüyor" açıklaması yapma politikası izliyordu. Fakat son gelen itiraf, bu politikanın da değiştiğini teyit etti. Telegraph'a göre muhalefetin gerçeği itiraf etmesini getiren, geçtiğimiz hafta ortaya çıkan ve islamcı militanların, öldürüp bir kamyonetin arkasına yığdıkları cesetleri köprüden Asi Nehri'ne atarken görüldükleri görüntüler oldu.

Söz konusu görüntüleri, Suriye'de islamcı muhalefete destek veren ve AKP'nin emperyalist müdahalenin koçbaşı rolünü alkışlayan Gülen cemaati medyasının televizyonu STV tarafından "devlet katliamı" olarak verilmişti. Oysa görüntülerde vahşice öldürdükleri kişileri nehre atarken tekbir getiren kişiler, islamcılardı. Zaten bu olayların yaşandığı Hama, Suriye'de Müslüman Kardeşler'in kalesi olarak biliniyor.

Aslında muhalefet, ilk günlerde görüntüleri reddetmiş, devlet propagandası olarak nitelemişti. Fakat Suriye devlet televizyonu olayın üzerine gidip, aralarında uydudan çekilmiş görüntüler de dahil bir dizi başka kanıt sununca, muhalefet Hama'ya tanklar girmeden önce yapılan katliamı kabul etmek zorunda kaldı.

Yeni yalan işletilmeye başlandı

Fakat Suriye muhalefeti, bu defa yeni bir yalanı piyasaya sürdü. Buna göre bu silahlı eylemleri düzenleyenler, Irak'ta ABD'ye karşı savaşan militan gruplar. Suriye devletinin finanse ettiği bu gruplar şimdi tekrar Suriye'ye döndüler ve muhalefet hareketinin prestijini zedelemek için devlet görevlilerini öldürüyorlar. Şimdiye kadar söylediği yalanlar açığa çıkan Suriye muhalefeti, bu defa da devletin para verip kendi askerlerini öldürttüğü iddiasına sarılmış durumda.

İlk ortaya çıkarılan katliam, Banyas'ta 9 askerin öldürüldüğü bir pusu olayıydı. Bu olayın planlı bir saldırı olduğu, ortaya çıkan video görüntüleriyle kanıtlanmıştı. Cisr el Şuğur'da ise benzer bir planlı saldırı, çok daha büyük yıkıma yol açmış, 100'den fazla askerin ölümüyle sonuçlanmıştı.

Peki nereden geliyor bu silahlar?

Suriye'deki silahlı grupların silahlarının nereden geldiğine dair şimdiye kadar kesin bilgiler elde edilmemişti. Fakat özellikle kuzeydeki kentlerde kullanılan bazı silahların Türk yapımı olduğu kanıtlanmıştı.

Ancak iki gün önce Lübnan'da Suriye'ye gizlice silah sokmaya çalışan bir grup yakalandı. Yakalanarak gözaltına alınan Vasim Tamim ve Samir Tamim'in, eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin 14 Mart Hareketi üyesi oldukları bilgisi Lübnan basınına yansıdı. Cuma günü Beyrut Limanı'nda gözaltına alınan iki kişi, şimdiye kadar Suriye'nin Banyas kentine 30'dan fazla defa gizlice silah soktuklarını itiraf ettiler. Bu sayı, Suriye'deki silahlı grupların pek de öyle "birkaç marjinal kişi" olmadığını kanıtlıyor.

Saad Hariri'nin 14 Mart Hareketi, doğrudan Suudi Arabistan'la bağlantılı. Daha önce Hariri ailesinin Suudi Arabistan'la bağlantısı, soL'da incelenmişti. Suudi Arabistan'ın başını çektiği bir odak, Arap Baharı'nın başlangıcından bu yana ABD yanlısı islami hareketlerin eylemlerdeki ağırlığının artması yoluyla isyanların emperyalizmi üzmeyecek bir çizgiye çekilmesinde önemli rol oynadı.

Süreçte önemli rol oynayan diğer odak ise Türkiye oldu. Şimdi Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Suriye'de. Başbakan Erdoğan'ın "iç meselemiz" dediği Suriye'deki olayların bundan sonra nereye evrileceği, ve bu gidişat karşısında nasıl tavır alınacağı noktasında Türkiye kamuoyunun Suriye'de gerçekten neler olup bittiğini bilmesi şart.


SOL Haber, 9 Ağustos 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Ağu 11, 2011 15:52

Batı'dan Erdoğan'a Suriye'ye saldır gazı!

Times: 'Esad'ı ancak Türkiye devirebilir!'

Times gazetesi, Türkiye'nin 'ölüm makinesi'ni durdurması için Esad rejimine iki hafta mühlet verdiğini, açıklanmasa da, alternatifin 'Türk ordusunun 'Türkiye'nin çıkarlarını korumak için bir askeri harekâtı' olduğunu yazdı.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Esad'ın görevden uzaklaştırılması için çağrı yapmaya hazır olduğunu, bunu ise ancak 'Türklerin gerçekleştirebileceğini' savunan Times, Türkiye'ye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a övgüler sıraladığı başyazısına 'Ankara kavşakta' başlığını atmış.

Gazete, 'Avrupa'nın yeni 'güçlü adamı' Türkiye, Orta Doğu'da da büyüyen bir güç' saptamasıyla başladığı başyazısında Türkiye'nin Suriye krizinin çözümünde oynayabileceği kilit rolü irdeliyor.

Beşar Esad'ın baskılara ve ülkesindeki felakete duyarsız tavrıyla Orta Doğu'nun siyasi gerçeklerini bile anlayamaz hale geldiğini savunan gazete, Suriye liderinin Batı'nın eleştirilerini ve tedirgin Arap komşularının değişim çağrılarını dikkate almamasını da 'aptalca' olarak niteliyor. 'Ama Türk Dışişleri Bakanı kendisini Ankara'nın dökülen kana ilişkin öfkesi konusunda uyarırken, ordusunu katliama göndererek Esad bizzat baskıcı rejiminin hayatta kalmasını riske atmış oluyor' analizine yer veriyor.

'ULUSLARARASI İHTİRASLARIYLA BÖLGESEL DEV'

Batı'nın, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış döneminde nitelendiği şekliyle 'hasta adamlığı', yakın tarihteki darbeler, istikrarsızlık ve aşırı yüksek enflasyon sorununa ilişkin akılda kalanlar nedeniyle Türkiye'yi çoğunlukla hafife aldığını kaydeden gazete, 'Türkiye bugün ise 74 milyonluk nüfusu, yüzde 9'luk yıllık büyüme oranı, taşmış durumdaki yabancı yatırımcısı, iddialı özgüveni ve uluslararası ihtiraslarıyla bölgesel bir dev' yorumuna yer vermiş.

'TÜRKİYE 90 YILDIR İLK KEZ OSMANLI COĞRAFYASINA ODAKLANDI'

Başbakan Erdoğan'ın üçüncü kez seçildiği son seçim zaferiyle Atatürk'ten sonra en fazla iktidarda kalan devlet adamı haline geldiğini belirten gazete, bir yandan izlemekte olduğu serbest piyasa modeli ve Avrupa Birliği üyeliği peşinde koşarken, diğer yandan da İslamcı ideolojisiyle Türkiye'nin çıkarlarını, 90 yıldır ilk kez eski Osmanlı coğrafyasına, Arap dünyasına yeniden odakladığını belirterek, Arapların da Türkiye'nin başarılarını gıptayla takip ettiklerini aktarıyor.

Gazete, Türkiye'nin çıkarlarını korumak için ordusunu kullanmaktan pek geri durmadığını da Kuzey Irak operasyonları ve 1999'da Suriye'yle yaşanan Öcalan krizi sırasında sınıra askeri yığınak yaptığına gönderme yaparak hatırlatıyor.

'TÜRKİYE SURİYE'Yİ KENDİNE BAĞIMLI HALE GETİRDİ'

Times, Erdoğan'ın iktidarının ilk dönemindeki en önemli başarılarından birinin Suriye'yle sorunlu ilişkileri geliştirmesi olduğunu, Öcalan sorunu nedeniyle yaşanan krizin aşılmasıyla ticaret ve dostluğun geliştiğini, Suriye'nin kendi mütevazi kalkınması için Türkiye'ye bağımlı hale geldiğini de aktarıyor.

Erdoğan'ın hem Doğu'da hem de Batı'da demokrasiyle ılımlı İslam'ı bağdaştırma yeteneği nedeniyle de güçlü bir itibara sahip olduğunu kaydeden Times, Suriye'deki isyanların ise Türkiye'yi iki şekilde tehdit ettiğine dikkat çekerek, bunları da 'mülteci akını' ve 'Erdoğan'ın benimsediği Müslüman demokrasisine pek de ilgi duymayan Müslüman Kardeşler ve diğer radikal İslamcı unsurları cesaretlendirmesi ihtimali' olarak sıralıyor.

İKİ HAFTA MÜHLET

Türkiye Başbakanı'nın, Esad'la yaptığı görüşmelerde Suriye liderine 'reform sözlerinin' bir şey ifade etmediğini, aslolanın 'reformun kendisi' olduğunu söylediğini kaydeden gazete, değerlendirmesini şöyle noktalıyor:

'Bu mesajlar, Esad'ın artık kimsenin ciddiye almadığı terör çetelerine ilişkin klişeleriyle reddedildi. Bu Erdoğan'a da bir hakaret anlamına geliyor. Erdoğan, ferasetini ve ihtiraslarını hafife almanın pek de akıllıca olmadığını orduyla karşı karşıya geldiğinde kanıtlamış olan, çabuk sinirlenebilen bir kişi. Türkiye, şimdi Şam'a ölüm makinesini durdurması için iki hafta mühlet vermiş durumda.'

'TÜRKİYE SURİYE'YE ASKERİ HAREKAT YAPABİLİR'

'Sonra ne olacağı açıklanmış değil. Ancak açık olan, 'Türkiye'nin çıkarlarını korumak üzere' bir askeri harekât. Bu, Esad konusunda elinden pek fazla bir şey gelmeyen Batı ve belki de Suriye'nin komşuları tarafından da alkışlanacaktır. Suriye ordusunun da alelacele sınıra doğru hamle yaptığı dikkate alındığında kimin kazanacağı konusunda herhangi bir tereddüt yok. Suriyeli muhalifler ve saldırı altındaki Suriye kentleri. Başkan Obama, Esad'ın devrilmesi için çağrı yapmaya hazır. Ancak sadece Türkler bunu sağlayabilir. Ankara, şimdi güçlü bir konumda konuşuyor.' (BBC TÜRKÇE)


VATAN, 11 Ağustos 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: AKP Hükümeti, Suriye Olaylarının Neresinde?

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ağu 17, 2011 20:11

İşgal senaryoları yazılmaya başlandı

Suriye'deki süreç gerginliğini korurken, Batı açık açık işgal senaryolarını dillendirmeye başladı. Medyada emekli general ve ajanların strateji/taktik dersleri, Irak'ın işgali döneminde televizyonlarda boy gösteren Türk meslektaşlarını aratmıyor. Yorumlar, savaşta Türkiye'ye biçilen rolü de gösteriyor.

"NATO üyeleri işe uydu teknolojisi marifeti ile Suriye Hava Savunma sistemlerini bulmakla işe başlar. Birkaç gün sonra da Kıbrıs'taki İngiliz üssünden (Libya'dakinin birkaç katı sayıda) uçak ile 48 saat içerisinde Suriye'nin bütün karadan havaya füzeleri ve jet uçakları imha edilmiş olur. Daha sonra müttefik kuvvetler geriye kalan kara kuvvetlerine karşı açık-uçlu bir bombardımana başlayacaklardır."

Yukarıdaki satırlar, İngiliz haftalık yayını "Jane's Defence Weekly" ve İsrail'in "Kanal 10" televizyonuna yorum yapan Fransız ordusu analistlerine ait. Son günlerde Suriye'ye yönelik bir müdahale gerekçelendirilmesi gereken bir olgu olmaktan çıkıp, üzerine senaryolar yazılan bir evreye girdi.

Irak'ın işgali esnasında ülkemizde de yaşadığımız türden, emekli generallerin harita başında ülkeleri fethetme taktikleri verdiği ve kafalarınca uluslararası siyaset konusunda ahkâm kestikleri programların benzerleri daha ciddi bir saldırı emaresi bile olmadan Suriye için de yayına sokulmuş durumda.

"Ama bu iç sorunları daha da vahimleştirebilir"

EUobserver'a konuşan eski Fransa Hava Kuvvetleri Komutanı Jean Rannou'ya göre de NATO teknik açıdan gayet yeterli. Rannou, Suriye'ye yönelik askeri bir müdahalenin işleri daha da karıştıracağını düşündüğünü belirtirken, ülkenin nasıl işgal edileceği ile ilgili detaylara girmeden edemiyor.

Yorumcuya göre Suriye'nin hava kuvvetleri ancak küçük bir tehlike arz ediyor. Suriye ordusundaki 60 civarındaki Rus-yapımı MiG-29 günümüz teknolojisine uygun uçaklar, fakat bunların dışında kalan 160 MiG-21, 80 MiG-23, 60 Mig-23BN, 50 Su-22 ve 20 Su-24MK uçağı bugünün teknolojisine göre eski kaldığı için önemli bir etkiye sahip olamayacak.

Son model karadan havaya (SAM) füzelerin de birkaç NATO pilotunu indirebileceğini sözlerine ekleyen Rannou bu konuda İsrail'in destek verip vermeyeceğinin ise meçhul göründüğünü söylüyor. 2007 yılındaki saldırılarında hava kuvvetlerine siber atak düzenleyerek bütün elektriğini kestikten sonra Suriye'nin "nükleer çalışma yapıldığını" iddia ettiği bir tesisini vuran İsrail'in, Suriye savunmasına dair bu teknik sırlarını ve yeteneğini paylaşıp paylaşmayacağı meçhul.

Suriye'ye ait iki SCUD tugayının misilleme adına konvansiyonel ve kimyasal başlıklar (VX, Sarin ve Hardal gazları) ile donatılmış halde İsrail'e karşı kullanılabileceğine de yorumlarda dikkat çekildi. Rannou ayrıca "Esad'ın müttefikleri" olarak adlandırdığı Hamas ve Lübnan Hizbullahı'nın da İsrail'e karşı saldırı düzenleyebileceğini söyledi. Fakat iki örgütün de ülkelerini Esad için tehlikeye atmayacakları konusunda diğer uzmanlar hemfikir.

"Suriye'liler kendini yönetemeyebilir"

Her şeye rağmen Libya'dan daha riskli bulduğu operasyonun diğer handikaplarını da Rusya vetosu ve AB'deki ekonomik kriz olarak sayan Rannou, Suriye'deki siyasal duruma da dikkat çekti. Rennou'ya göre Suriyeli muhaliflere güvenilemezken, halkın da kendini yönetip yönetemeyeceği bir soru işareti.

Ordu Esad'a karşı durur mu?

Eski CIA şefi Robert Baer'e göre ise NATO saldırısı olursa, küçük de olsa bir umut Suriye'ye barış gelebilir. En büyük umut ordunun böylesi bir durumda Esad karşıtlarının safına geçmesi, ancak ne Saddam'da ne de Kaddafi'de bunun gerçekleşmemiş olması bu konudaki umuları azaltıyor. Basına bu açıklamaları yapan Baer yine de işlerin medyada konuşulduğu kadar basit olmadığını iddia ediyor.

Eski MI6 (İngiliz istihbarat örgütü) subayı Alastair Crooke da Baer'e bu konuda destek çıkıyor: "Suriye değişim istiyor. Fakar batılılar buna inansın ya da inanmasın, Şam'daki, Halep'teki halkın çoğunluğu, orta sınıflar, ticari gruplar ve sekter azınlıklar sadece Esad'ın reformları gerçekleştirebileceğine inanıyor." Crooke'a göre "Onlar en çok iki şeyden korkuyorlar, Batılı müdahalesi ve iç savaş. Libya örneği onlara birçok ders verdi." Eski ajana göre olayların arkasındakiler Sünni radikaller ve Fransa ve ABD'de konuşlanmış olan eski sürgün gruplar.

Zarkavi önderliğindeki grupların, Ürdün, Filistin, Lübnan ve Suriye'yi içine katan bir Sünni Emirlik kurma derdinde olduğunu ve yanındaki savaşçıların Irak'ta pişmiş şehir gerillalarından mürekkep olduğunu söyleyen Crooke, bu grupların dışarıdan finanse edildiğini iddia etti.

Diğer grubun ise İsrail karşıtı sürgünler olduğu ve arişet reislerine para vererek kargaşa çıkardıklarını, batı müdahalesinin ise bütün yaydıkları vahşeti meşrulaştırmasını beklediklerini sözlerine ekledi.

"Batılılar başka bir resim görüyor"

EUobserver'a yaptığı açıklamada Crooke, sözlerini "Mısır'daki devrimle bunun arasında çok büyük bir farklılık var, fakat sizin Avrupa ve Amerikan basınında gördüğünüz resim, barışçıl protestolar ve kendi halkını öldürmekten başka hiç bir şey bilmeyen bir Başkan Esad" cümleleri ile bitirdi.

"Akil isimlerin" yaptıkları bu açıklamalarda askeri müdahalenin öneminin ve etkisinin vurgulanması ama yetersiz kalacağının her seferinde açıklanması, son zamanlarda Türkiye'ye biçilen rolün altyapısını da bir ölçüde açıklıyor. Suriye'nin vurabileceği ülkeler arasında komşu Türkiye'nin ve Suriye'nin çok yakınındaki İncirlik üssünün hiçbir uzman tarafından dillendirilmemesi ise ayrıca merak uyandırıyor. Suriye'deki siyasi rolünü şimdiden kabullenmiş ve gayretkeş bir şekilde yerine getirmeye çalışan Erdoğan hükümetinin daha ileriki süreçte atacağı adımlar ise şimdilik merak konusu.


SOL Haber, 14 Ağustos 2011





Operasyonlar durmazsa konuşacak bir şey kalmaz

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ordusunun Hama'dan çekilmesine rağmen kıyı şehirlerindeki operasyonlarına devam etmesi üzerine Şam yönetimine sert tepki gösterdi.

Davutoğlu bugün Ankara'da başlamasından kısa bir süre önce duyurulan basın toplantısında, "Suriye'ye buradan bir kez daha sesleniyoruz. Sivil halka yönelik olan ve şehirlerde yoğunlaşan bu operasyonlar derhal durdurulmalıdır. Ve hayat bu anlamda normale dönmelidir. Eğer operasyonlar durmazsa bundan sonra bu süreç açısından konuşacak bir şey kalmaz" diye konuştu.

Türkiye, Suriye'de yaşanan kargaşanın barışçıl bir şekilde çözümlenmesi amacıyla çabalarını son dönemde artırdı. Davutoğlu, geçen hafta içinde Şam'a giderken, bu ziyaretin hemen ardından Suriye yönetimi Hama'daki askeri birliklerini geri çekti ve operasyon düzenlediği bu kenti gazetecilere attı.

Ankara, bu iki gelişmeyi Suriye'nin attığı ilk somut adımlar olarak nitelendirdi.

"OPERASYONLARIN BİTMESİ BİR YANA, YOĞUNLAŞTI"

Ancak hafta sonundan bu yana Suriye ordusunun Hama'dan çekilmesinin ardından başta Lazkiye olmak üzere kıyı kentlerde operasyon düzenlediği bildirildi.

Muhalifler, bu operasyonlar sivillerin öldüğünü öne sürerken, Suriye resmi yayın organları ise güvenlik kuvvetlerinin "kent içinde korku salan silahlı gruplarla çatıştığını" ifade etti.

Bu gelişmeler üzerine Davutoğlu bugün bir kez daha kameralar karşısına geçti. Dışişleri Bakanı, ilk adımların atılmasına rağmen özellikle Perşembe akşamından bu yana operasyonların yoğunlaştırılmasının söz konusu olduğunu söyledi.

Davutoğlu, "Sağlıklı bir sürecin işlemesi için öncelikle akan kanın durması gerekir... Ümdimiz bu sesimize kulak verilir ve operasyonlar bir an önce durdurulur. Bizim nihai sözümüz budur" dedi.


Hürriyet, 15 Ağustos 2011





ABD'den Türkiye'nin Suriye çıkışına ilk tepki

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Türkiye'den Suriye konusunda gelen son açıklamalarla ilgili olarak, "Türk sabrının giderek tükeniyor olması bizim için sürpriz değil" dedi.

Nuland'a, günlük basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "Suriye'ye yönelik ültimatom niteliğinde açıklama yaptığı ve buna yönelik görüşünün ne olduğu" soruldu.

Davutoğlu'nun açıklamasını tam olarak görmediğini ama Türkiye'nin bugün "sert bir açıklama" yapacağından haberdar olduklarını belirten Nuland, şunları kaydetti:

"Bir hafta önce Türkiye'nin bakışı, bakan Davutoğlu'nu Suriye'ye gönderme ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Essad'a sert talep listesi verme yönündeydi. Umut, Essad'ın yıllardır Suriye ile güçlü siyasi ve ticari ilişkileri olan, önemli etkisi bulunan komşusunu dinleyebileceği yönündeydi. Ama bu ziyaretten sonra hepimizin gördüğü, kan dökmenin artması oldu. Türk sabrının giderek tükeniyor olması bizim için sürpriz değil. Bu, bizim şu anda durduğumuz pozisyonla tamamen tutarlı."

Nuland, "Türk askerinin sivilleri korumak için Suriye'ye yönelik askeri müdahale yapması halinde, bunu destekleyip desteklemediklerine" yönelik soru üzerine, bu tür bir konuda kararı Türkiye'nin kendisinin vereceğini, ancak kendi bilgisi dahilinde böyle bir tartışma konusunun da bulunmadığını ve hipotetik konulara girmek istemediğini söyledi.

"TÜRKİYE İLE AMAÇLARIMIZ AYNI"

Nuland, Clinton ile Davutoğlu'nun telefon görüşmesinin sorulması üzerine de konuşmanın ana konusunun Türk hükümetinin açıklamasından önce Suriye hakkındaki notların karşılaştırılmasının oluşturduğunu kaydetti.

Sözcü Nuland, başka bir soru üzerine de Türkiye ile ABD'nin Suriye'de şiddetin durması, askeri güçlerin kışlalarına geri dönmesi ve doğru demokratik dönüşümün başlatılması olmak üzere, Suriye konusundaki amaçlarının aynı olduğunu dile getirdi. Davutoğlu'nun da bu mesajları götürdüğünü ifade eden Nuland, o zamandan bu yana yakın irtibat içinde olduklarını bildirdi.

"Amaçlar aynı ama taktikler mi farklı?" sorusu üzerine Nuland, "Amaçlar aynı, taktikler de yeni ekonomik ve siyasi adımların atılmasıyla ilgili olarak her hükümetin kendi egemenliğiyle ve ulusal olarak alınacaktır" dedi.

Toplantıda, "Essad'a süre verilmesinin, kendi halkını bir süre daha öldürmesi anlamına gelip gelmediği, bu konuda bir son tarih olup olmadığı" yönündeki sıkça sorular gelirken, Nuland, bunlara kesin yanıtlar vermekten kaçındı. Nuland, BM Güvenlik Konseyi'nin yaptığından daha sert bir kınama açıklaması yapması gerektiğine inandıklarını kaydetti.

DAVUTOĞLU SERT ÇIKMIŞTI

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dün Ankara'da düzenlediği basın toplantısında, Suriye'de sivil kayıplara yol açan operasyonların kabul edilemez olduğunu söyleyerek, Esad yönetimine, “Operasyonları derhal durdurun. Durmazsa konuşacak bir şey kalmaz" diye seslenmişti.


Hürriyet, 16 Ağustos 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x