Bunlarda andımıza taktı9 yıldır nerede bunlar? Diye meraklanıyordum. Buradaymışlar. Kimden mi bahsediyorum? Hani AKP iktidarı öncesi her cami çıkışı katil İsrail, katil ABD, vahşi AB vs. sloganlar atarak, zamanın hükümetlerini ABD, AB ve İsrail yanlısı olarak suçlayıp, sözde din adına insanları manevi sömürüye tabi tutanları kastediyorum. Kendilerini demirlere zincirleyen kızlardan bahsediyorum. Her ortamda hükümetlere, askere, belediyelere, sivil toplum kurumlarına vs. din adına saldırıp, milletle devleti, milletle askeri karşı karşıya getirmek isteyenlerden bahsediyorum. Neredeydiniz 9 yıldır?
* Bir Başbakan ABD askerleri için dua etti. Neredeydiniz?
* Irak işgali, hükümet izni ile hava sahamız kullanılarak sonuca erdirildi. Neredeydiniz?
* Nur bacının Ebu Garip hapishanesinden yazdığı ve gelin bizi öldürün, kurtarın karnımızdaki ABD p..lerinden, diye serzenişini duymadınız mı? Neredeydiniz?
* İsrail ile bu kadar anlaşmalar imzalandı. Duymadınız mı?
* Afganistan, Irak, Libya, Suriye vs. İslam coğrafyasına karşı hükümet, Haçlının yanında saf tuttu. Görmüyor musunuz?
* Başbakan uluslararası bir toplantıda İncil’den, Tevrat’tan nasihate kalktı. Razı mı oldunuz?
* Aynı Başbakan dört hak dinden bahsetti? Onayladınız mı?
* Aynı Başbakan Haçlı seferlerini İslam-Hristiyan kaynaşması olarak gündem etti. Sizce de öyle mi?
* 600 Libyalı Müslümanın denizde boğulmasına hükümet kararıyla göz yumulduğunu duymadınız mı?
* Ya namaz sonrası patrik eşliğinde camide yapılan ayinleri, papazlardan dua istemeleri, papazlarla iftarları, başörtüsüyle kilisede mum yakmaları, besmele ile açılan kiliseleri hiç mi görmediniz, hiç mi duymadınız?
* AİHM’ye gönderilen Abdullah Gül imzalı ve başörtüsünü gericiliğin sembolü olarak tanımlayan savunmayı da duymadınız haliyle.
Görüp, duyulmayanların listesini daha da uzatabiliriz. Evet, 2002 öncesi sözde dini hassasiyetlerle, kendilerini meydanlara atanlar 9 yıldır ortalarda yoktu. Haliyle endişelendik. Bu kadar milli-manevi zafiyetlerin, tahribatların yaşandığı bir ortamda bu hassas (!) insanlar nerede? diye. Buradaymışlar.
Yanlarında çocuklarıyla beraber Fatih’te toplanmışlar Mazlum-der ve Özgür-der üyeleri. Sloganlar, pankartlar "Irkçı Kemalist müfredat istemiyoruz" "Irkçı andı reddediyoruz" "Kışla düzenine son" "Kesintisiz eğitim, kesintisiz zorbalık" "Okullarda başörtüsüne özgürlük" eşliğinde yürüyüşe geçmişler. Ve Saraçhane Parkı’nda toplanan yaklaşık 300 kişilik grup adına basın açıklaması yapan Mazlum-Der üyesi Zehra Türkmen, eğitim sistemini eleştirerek "İnsan kişiliğini ve inanç bütünlüğünü görmezden gelen, statükoya aykırı fikir ve yaklaşımlar benimseyebilme ve geliştirebilme hakkını yok sayan bir anlayışla çocuklarımız, gençlerimiz resmi ideolojik kalıplar doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılmıştır.
Sorgulama cesaretinden yoksun nesiller yetiştirilmesi hedeflenmiş, okul kışlalaştırılmış ve öğrenciler askerleştirilmiştir" diyor. Ayrıca bunlara karşı olduklarını ifade eden Türkmen, "Andımız, adlı İslam akidesine aykırı öğeler içeren, kişi putlaştırmasına ve kişilik tahribine yönelik ırkçı metnin her sabah çocuklarımıza zorla söylettirilmesi ayıbına, ilkelliğine ve zulmüne son verilmelidir. İsteyen vatandaşa ana dilde eğitim alma hakkı tanınmalıdır. Okullarda askeri denetim ve vesayet aracı olan kışla tipi eğitimin simgesi Milli Güvenlik dersi kaldırılmalıdır." (24-07-2011 Yeniçağ-gazete5.com-milliyet.com.tr)
Sabahları okullarda hepimizin okuduğu andımız İslam akidesine tersmiş. Ya yukarıda birazını saydığımız icraatlar İslam akidesine düz mü? Ant konusunda bu kadar hassasiyet gösteren bu kurum ve insanlar, İslam coğrafyası ve İslam itikadı üzerine oynanan Dinlerarası Diyalog ve Büyük Ortadoğu projelerinin neresindeler? Yoksa bu projeler hassasiyet gerektirecek projeler değil mi?
Devletin bayrağından, dilinden, eğitiminden vs. şikâyetçi olup özerklik ilan edenlerle artı şu günlerde gündemi meşgul eden kadına şiddet olaylarını "dinde izin veriyor" diye yıllardır dine karşı bitiremedikleri kini kusan Bekir Coşkun ve zihniyetindekilerden, anlayış olarak bunların bir farkı var mı?
* Bir hatırlatma!
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 19 Aralık 1992 yılında Refah Partisi milletvekiliyken, düzenlenen bir konferansta, Nutuk’un son cümlesi olan ve Öğrenci Andında da yer alan Atatürk’ün "Ne mutlu Türk’üm diyene" özdeyişinden rahatsızlık duyduğunu söylemişti. Gül, o gün yaptığı konuşmada şunları söylemişti: "Ne mutlu Türk’üm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. ’Bir Türk dünyaya bedel’ gibi, bu laflar aslında Türkiye’nin o bütünlüğünü, Türkiye’nin o geçmişteki bütün insanları İslam kardeşliği etrafında toplayan bu bütünlüğünü tehdit eder anlama gelmiştir. Şimdi ne gariptir ki, bu lafları; seyahat ederseniz, Doğu ve Orta Anadolu’ya doğru geldikçe "Önce Vatan" yazdığını, batıya Ankara’ya İstanbul’a gittiğinizde ise hiç rastlamazsınız bunlara. Yani bunlar tek parti devrinden kalan ve zorla, halkın kendi inanç değerleriyle bütünleşmeyen, bir dünya sistemini halka zorla kabul ettirmektir." (24-07-2011 Yeniçağ)
Akın Aydın29 Temmuz 2011 yenimesaj
Bir elinde cımbız...Belki bir kısmınız yazının baslığını görünce, bunun Orhan VELİ şiirleriyle ilgili bir yazı olduğunu düşünebilirsiniz, ama değil…
Orhan VELİ “Cımbızlı Şiir” adını verdiği şiirinde
“Ne atom bombası,
Ne Londra Konferansı,
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna,
Umurunda mı dünya” diyerek hani memleket yanıp yıkılırken bile kendinden başkalarını düşünmeyenleri eleştirmişti ya…
Aynen onun gibi, birileri de sözde Müslümanlığa soyunmakta…
Ama iş…
Vatan, bağımsızlık, milli ekonomi, emperyalizm, AB…
Hatta Kurtuluş Savaşı…
Atatürk
Ulus devlet
Üniter yapı ve
BOP’a gelince her nedense kör sağır ve dilsiz rolü oynamaktadırlar…
Aslında sessiz kaldıkları konular sadece bununla sınırlı değil…
O kadar ki, yanı başımızda, üstelik aynı dinden olan komşumuza düşman girip yaklaşık 10 yılda 2 milyon Müslümanı öldürdüğü halde, bu eğilimdeki hiçbir örgütten en küçük bir ses duyamadık…
Hatta son günlerde birçok İslam ülkesinde ABD ve AB eliyle büyük tezgâhlar yürürlüğe konulurken bile bırakın sesi, bunlardan vızıltı bile gelmedi…
Tüm bunlar olurken iş emperyalizmin Türk ulus devletiyle ilgili dayatmalarına gelince, onlara destek olup, onların taleplerini seslendirenlere, bunun için AB’den para alanlara söylüyorum…
Sözüm size…
İşte onlardan bir kısmı geçtiğimiz günlerde eylem yaparak bazı konuları dile getirdi.
Neymiş “And’ımız kaldırılsın” mış…
“Irkçı Kemalist müfredat sona ermeli” ymiş…
“Anadilde eğitim Hakkı”ymış…
Aslına bakarsanız bu tür eylemler yeni değil. Bundan bir süre önce de yani 2008 yılında da, aralarında aynı derneklerin bulunduğu bir grup eylem yapmış, o zaman da başta 10 Kasım Atatürk’ü anma günü,23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı,29 Ekim Cumhuriyet Bayramı gibi Ulusal günlerle ilgili törenlerin kaldırılması istenmişti…
Yine bir süre önce benzer düşünceleri savunan bir eğitim sendikası da aynı şekilde öğrenci andının kaldırılmasını istemiş ve anadilde eğitim talebini dile getirmişti…
Aslında amaç belli, ulus devlet…
Zaten biraz dikkat etiğinizde göreceksiniz ki bu durum belki de 100 yıldır hiç değişmedi…
Kurtuluş savası sırasında da yabancı kökenli örgütleri saymazsak, içeriden kurulan ve Kurtuluş savasına karşı çıkan örgütler bulunuyordu ve bu örgütlerin en önemlileri Teali İslam ve Teali Kürt cemiyetleriydi.
İşte bu örgütler o dönemde Kurtuluş Savaşına karşı mücadele etmişlerdi.
Kurtulduktan sonra kurulan Cumhuriyete…
Yapılan Devrimlere…
Hani zaman zaman insanın aklına gelmiyor değil…
Emperyalizm neden ulus devlete, onun sembollerine, onu koruyan güçlere savaş açarken, etnik ve dini örgütlenmeleri destekler…
Az önceki nedenlerden olmasın…
Nusret KEBAPÇI29 Temmuz 2011 Anayurt
Ulusu Ortadan Kaldırmak İçin Ulusun Önderine Saldırıyorlar - ATATÜRK'Ü KİM SEVMEZ