Atatürk Devrimciliği
Ulusal ve tarihsel değerlerimizin simgesi Atatürk, Türkiye'mizle özdeşleşerek kurumlaşan niteliğiyle Türkiye aydınlanmasının kaynağıdır. Ölüm kalım savaşı verilerek yoktan var edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusunu her gün artan bir özlemle arıyor ve anıyoruz. Resmi tören toplantılar ve belli günlerle sınırlı övgülerle sunulan saygının içtenlikliği kuşku yaratmakta, Atatürk'e bağlılık ve eserlerini koruma duyarlığı tartışılmaktadır. Terörün küreselleştiği gücün haktan üstün tutulduğu, insan haklarıyla demokrasinin yayılmacı sömürgeci ve anamalcı odakların uygun gördüğü ölçüde yaşama geçirildiği bir dönemde padişahlık ve halifelik önerilerini yıllar önce elinin tersiyle iten bir halk adamı unutulamaz. Kongrelerle, müdafa-i hukuk ruhu ve kuva-yı milliye ateşiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne uzanarak eşitlikçi yurttaşlar düzeni, gerçek bir halk demokrasisi olan Cumhuriyet'i soyut ve somut tüm dayanaklarıyla yepyeni bir yapı olarak kurmak Türk Mucizesi'nin dünyanın saygı ve hayranlıkla karşıladığı tarihsel gerçeğidir.
Yoksunlukları, isyanları, ihanetleri göğüsleyerek yalnız iç düşmanlarla değil, içerdeki yönetimle de savaşarak bağımsızlık, özgürlük ve ulusal egemenlik temelinde yükselen çağdaş yapıyı kazandırmak, askerlikten siyasete, eğitimden ekonomiye, sanattan spora her alanda gerçekleştirilen devrimler tebaa (kul-köle), ümmetten ulus yaratmak, din bağı yerine, "inanıyorum o halde varım"dan "düşünüyorum o halde varım" düzeyine yükselterek usun ve bilimin öncülüğünü benimsetmek, birbirini izleyen atılımlarla uygarlığın olanaklarını kazandırmak, laik ve barışçı anlayışı egemen kılarak yarınlara coşkuyla koşturmak insanlığa ve ulusa en yararlı katkı ve hizmettir. Günümüzde soygunlar, hortumlamalar, rüşvet, sanığı belirsiz öldürmeler, işkence, ayrımcılık, ayırıcalık, küreselleşme ve özelleştirme adıyla dayatılan olumsuz uygulamalar ABD'nin tutumu, AB'nin dayatmaları, verilen ödünler, edilgen ve güdümlü durum, ekonomiden başlayarak siyasal alana yayılan bağımlılık, borcu borçla ödeme aymazlığı, aydınların tembelliği, okuyanların ve okuduğunu anlayanların giderek azalması, Anayasa değişikliği aldatmaca ve oyalaması Osmanlı'nın son yıllarını anımsatmaktadır. O günlerin koyu karanlığı, öldürücü ağırlığını Mustafa Kemal ve arkadaşları nasıl kaldırmışlar, Sevr'i tarihin çöplüğüne atıp Lozan'ı edinmemizi nasıl sağlamışlarsa onlara yaraşır olmayı onur ve erdem bilen çocukları, Atatürk Devrimcileri de umutsuzluğa, karamsarlığa düşmeden sorunları çözecek, Büyük Ulusumuzun gönenci ve erinci için çabalarında başarıya ulaşacaklardır. "Ramazandan ramazana müslüman, bayramdan bayrama kahraman" kılığına giren yalancıları kendiyle çelişerek yabancılaşanları utandıracaktır.
Türkiye'mizi ve Türk Ulusu'nu kucaklayan bir insan ve hukuk kurumu yapısıyla demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti en kutsal varlığımızdır. Temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan, Atatürk'ün "En büyük Türk Devrimi, erdem" dediği bu "hazine" hepimizin yaşamını adadığı, sonsuza değin bağımsız yaşaması için büyük sorumluluklar yüklendiği bir değerdir. Kuratarıcımız ve kurucumuz Atatürk, tutsak ulusların bağımsızlık uğraşına güç veren örnek kişiliğiyle hepimizi adında kaynaştıran en büyük Türk'tür. O'nun gösterdiği yönde çizdiği yolda "Avrupa'nın Türkiye'si"ni değil, Türkiye'nin Türkiye'sini yaratmak görevdir. Yeni sömürgecilik, yeni mandacılık düşünüp amaçlayanların kursağında kalacaktır. Tutsaklığın azı-çoğu, büyüğü-küçüğü olamaz. Demokrasiler, güçlerin sorgulandığı yönetimler olduğuna göre ulusuna her zaman hesap verecek anlayıştaki insanların eğitimle artmasına özen gösterilmelidir. Devletin malı ulusun malı değilmiş gibi halka verileceğini söyleyenlerin "özelleştirme felesefesi" diye saptırdıkları işlemler belli kişilerin tekeline varlıkların devrinden başka bir şey değildir. Eşit konumda AB üyeliğinde direnecek yerde üstüste ödünler verip dizleri titreyerek uluslararası kuruluşların kapısında beklemek düş kırıklığı yaratmıştır. Rastlamakla, izlemekle üzüldüğümüz ikiyüzlülükler, döneklikler , maskaralıklar, şaklabanlıklar, şakşakçılıklar, siyasal palyaçoluklar, kuklalık, uyduluk ve uşaklık, sapkınlık, aymazlık, bağnazlık ve yobazlık, yıkıcılık ve köktendincilik Türkiye'mizin geleceğine yönelik tehlikelerden başlıcalarıdır. Nasıl rozet takmakla, nutuk atmakla, resim asmakla Atatürkçülük olmazsa, ulusal çıkarlarla bağdaşmayan tutumlarla da yurtseverlik olamaz. Kimi demeçlere, bildirilere, özel defterlere yazılanlara kanmayınız. Kendinizi eleştirip sorgulayarak, gerçeği arayıp özümseyerek yaşamınıza anlam veriniz. Dalkavukluğun her türünü, terörün her türü gibi dışlayınız. Övgülerden çok yergileri gözeterek davranışlarınızı düzenleyiniz. Bağımsızlığımızın önemli simgesi dilimizin kirlenmesini, dilimize yabancı sözcüklerin alınmasını önleyiniz. Soytarılığa soyunarak siyaseti yozlaştıranları örnek davranışlarla uyarmak için gençlerin siyasete girmesi zorunludur. Barış isteyen savaş karşıtlarıyla savaş isteyen şeriatçıların aynı zamanda gösteriye başlaması ilginçtir. 2. cumhuriyetçilerle köktendincilerin ve etnik terör sürdürenlerin birlikteliği, demokrasiyle diktatörlükler için, laikliğiyle köktendinci düzenler için kötü örnek sayılan Türkiye'mizin ortak hedef olduğunun kanıtıdır. Bu tiksindirici, çirkin ve alçakça oyunu gençlerimiz bozacaklardır. Maoculuk ve Kürtçülükle damgalananların şimdilerde "Kemalizm" diye tutturmaları işlerine geldiği sürece kullanıp sonra bırakacaklarını söylemeleri yanında Atatürk'e ve Atatürkçüler'e saldıran kökten dincilerle etnik ayrımcıların tutumları da birer terördür. Düşünceleri ve inançları zorla değiştiren, kendi düşünce ve inancını zorla dayatan, ölümle sonuç almaya çalışan da teröristtir. Atatürk'ün ışıklı yolu usla, ahlakla, adaletle, insanlıkla, eşitlikle, yürekten inanıp benimsemekle, uygarlıkla örülmüştür. Atatürk, bir anlamda bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, demokrasi ve hiç kuşkusuz "Türkiye" demektir.
Her biri birer "altın ok" olan, Türk devriminin temellerini oluşturan Atatürk ilkelerini özetleyen "Altıok"u ve Kemalizmi sömüren sahte Atatürkçülerle Altıok’u budamaya çalışanlar, Altıok'a ve Kemalizm'e saldıran eski faşist, yeni şeriat körükçüsü, çıkarcı sözde liberal, sözde demokrat, sözde ilericiler, uyduruk milliyetçiler birbirinin aynıdır. Altıok’a katlanamayan milliyetçi ve demokrat olamaz, yurtsever olamaz. Atatürk'e saldırarak oy toplamaya çalışanlar bile Atatürk'e sığınıyor. 11 Eylül ABD olayı "Afganistan Operasyonu" Atatürk'ün ve laikliğin önemini bir kez daha vurgulamıştır. Tito küçük kültürleri bağımsızlaştırarak birliği sağlayacağını düşünmüş. Tito gitmiş, Yugoslavya bitmiştir. Atatürk ulusallaştırarak birliği gerçekleştirmiş ve güçlendirmiştir. Bunca kötülüklere karşın Cumhuriyet'in 78. yılını kutlaması tarihsel bir olgunun bayraklaşmasıdır. Ulusal kimliğini yadsıyan, yurttaş olamaz. Çoğunluğun içindekileri azınlık kılma ve alt-üst kimlik çatışmalarıyla sürdürülen bölme parçalama çabaları, bağımlı kılma girişimleri, devletin ülkesi ve ulusuyla oluşturduğu tümlüğü yıkma oyunları gençlerimizi düşündürmelidir. Atatürk'ün değindiği karşı devrim olayları değişik biçim ve kılıkta sürmektedir. 1800'lerden bu yana Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet, Laiklik yokken girişilen gericilik kalkışmaları yeni yapay sorunlar ve aşağılık bahanelerle sergilenmektedir. Dış destek de kesilmemiştir. Patrona isyanı, 1839 ve 1856 Fermanları, 1876 Kanuni Esasisi, 1908 Meşrutiyeti 1909/31 Mart gerici kıyımı iyi değerlendirilmelidir. O zaman Mustafa Kemal yalnız sonuncusunda Harekat (Hürriyet) Ordusu Kurmay Başkanı idi. 1925 Şeyh Sait isyanı, öbür isyanlar, Dersim, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas, İBDA-C, Hizbullah olayları asla unutulmamalıdır. Geçmişi unutan geleceğe çıkamaz. Gençlerimiz her şeyi okumalı, önce ve mutlaka Atatürk'ün söylevini okumalıdır. Gerçek bir Atatürk Devrimcisi, kendi öğretisini herkesten iyi bilmelidir. Tarikat tehlikesinin ayırdında olmalıdır. Koşullara göre davranmalı, onlarla savaşmalıdır.
Atatürk'ün, Cumhuriyeti koruyacak özgür düşünceli, özgür inançlı, sağlam yapılı, sağlam ıralı (karakterli) gençler öğüdü bizleri her zaman uyarmalıdır. Devingen olmayan, devrimci olamaz. Dizleri titreyerek ayakta durulmaz. Gençlerimiz kimsenin önünde boyun eğmemeli, boynu bükük durmamalıdır. Eğitimle bilgili, sorumluluk duygusuyla bilinçli yurttaşlar olarak Atatürk'ü yorumlamalı, "Atatürk bugün yaşasaydı ne yapardı, nasıl düşünür, neler söylerdi?" diyerek, Atatürkçe yaşayıp çalışarak sorunlara çözüm bulmalı, O'ndan aldığı hızla yarınlara koşmalıdır. Saldıracaklardır. Öldüreceklerdir. Atatürkçüleri öldürseler de Atatürkçülüğü öldüremeyeceklerdir. Büyük bir olgunluk ve kararlılıkla gerekirse dağa çıkacağını bilerek sokaklarda değil, bilimsel alanlarda, düzeyli etkinliklerle halkımızı uyaracak, kötülükleri önleyecektir. Bunaklar, sarsaklar, nankörler, kindarlar, inatçılar, arsız ve yüzsüzler, kişiliksizler, niteliksizler, her tür kötüler birleşip engellemeye çalışacaklardır. Atatürkçü olmak kolay değildir. Beyin ve yürek yoğunluğu temel koşuldur. Karanlık ve karışık kimseler bu onur yüceliğine erişemez. Büyük Atatürk'ün her alanda bize sonsuzluğu açan güzel, anlamlı, özdeyiş nitelikli sözlerini yineleyerek, O'na yaraşır çocukları olmaya çalışarak vatanımıza borcumuzu ödeyebileceğimizi her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı, insanlık andı bilmelidir. Atatürkçü Düşünce ödünsüz izleyeceğimiz ilkemizdir.
Yineliyorum: Türkiye Atatürk'tür, Atatürk Türkiye'dir. Bu anlamda Atatürk'te anlaşmak, Atatürk'te buluşmak, Atatürk'te kaynaşmak, Atatürk'te çoğalmak, Atatürk'te büyümek, Atatürk'te güçlenmek, Atatürk'te yücelmek, Atatürk'te ölümsüzleşmek, Atatürk'te bayraklaşmak ödün verilmez ilke olmalıdır. Hiçbir çıkar ve kişisel yarar düşünmeden, alnı açık, yüzü ak, başı dik sonsuzluğa koşacak Atatürk devrimcileri durmayacak, konuşacak, uyaracak, önerecek, örnek olacaktır. Atatürk Devrimcisi asla korkmaz, asla yorulmaz, asla yılmaz. Atatürk Devrimcisi için ölmek de yok, dönmek de yok!
Atatürk'ümüzün Gençliğe Seslenişi (1927) ve Bursa Konuşması (1933) onurlu sorumluluğun ve uyarıcı önerinin belgeleridir. Birer tarihsel çizelge ve izlence olarak Gençliğe verilen ödevleri içeren bu belgeler hepimiz için birer kaynak ve dayanaktır. Ne mutlu Atatürk Devrimcilerine!
Yekta Güngör ÖZDEN, Aralık 2001