Açılımcıbaşı Dersim isyanını çarpıtıyor / İhanetler AK'lanıyor

Açılımcıbaşı Dersim isyanını çarpıtıyor / İhanetler AK'lanıyor

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ağu 15, 2010 19:23


Başbakan’ın tarih bilinci

BAŞBAKAN, referandum mitinglerinde, bir zamanlar CHP’nin, Dersim’in (yani Tunceli’nin) başına bomba yağdırdığını tekrarlıyor.

Amacı ne? İkinci Cumhuriyetçiler, yandan çarklı demokratçılar, sağsolcular ve zehir zemberek liberaller gibi tarihimizle yüzleşmek mi istiyor? Tarihle yüzleşmek isteyen Osmanlı’yla başlar!
Başlamak için sağlam bir tarih bilinci gerekir. Bu tarih bilincinin, Cumhuriyet’in ayağına bukağı, başına bela olan her şeyin Osmanlı’dan miras kaldığını bilmesi de gerekir. Osmanlı-Dersim ilişkisi can ciğer kuzu sarması mı idi?

ÇİÇEK Mİ VERECEKTİLER!

Başbakan, aslına bakarsanız, Dersim simgesi üzerinden giderek, Cumhuriyet dönemi Kürt isyanlarının türlü şekilde ezilmesinden hükümet partisi olarak CHP’yi sorumlu tutmakta ve günümüz Tuncelililerinden, referandumda “Evet!” oyu vererek, geçmişin intikamını CHP’den almalarını istemektedir.
Başbakan’ın bu tarih bilinci, dolaylı yoldan, ilk dönem (1923-1939) Cumhuriyet rejimini suçlamaktadır. Buna 1922 tarihli Koçgiri isyanının bastırılmasını da ekleyebiliriz.

Demek ki, bu bilince göre, dönemin Kürtçülük isyanlarına karşı yürüttükleri siyasetten dolayı İsmet İnönü ve Atatürk suçludur.
“CHP Dersim’in başına bomba yağdırdı” cümlesi, tek başına, yalıtılmış bir cümle de değildir. A’sından Z’sine bir dönemin tamamını suçlamaktadır.
Başbakan işine geldiği zaman, halkı acıtan bir işi hükümet partisi AKP’nin değil “devlet”in yaptığını söyler. CHP yerine AKP olsaydı, ne yapacaktı, isyancılara çiçek mi verecekti?

CHP politikasını eleştirdiğine göre, demek ki çiçek verecekti!
Şimdi, “Teyzemin bıyığı olsaydı dayım olurdu!” varsayımını bir yana bırakalım. Günümüze dönelim. Başbakan, meydanlarda, demokratik açılım sürecinden aldığı hız ve ilhamla, CHP’nin Dersim’in başına bomba yağdırdığını söylüyor. Amaç oy devşirmek için değil de tarihle yüzleşmek ise Başbakan’ın yapması gereken çok önemli şeyler var:


ÖCALAN’DAN ÖZÜR DİLE!

Başbakan’ın sadece bombalamadan söz etmesi yetmez. Dersimlilerden, yani günümüz Tuncelililerinden, hükümet ve devlet adına resmen özür dilemek zorundadır. Bu da yetmez aynı şeyi bütün Cumhuriyet dönemi için de yapmalıdır. Özel yasa çıkarmalıdır!

Bu da yetmez, Başbakan ve hükümeti, Seyyid Rıza, Şeyh Said gibi Kürtçü hareketlerin cezalandırılan bütün liderlerinin itibarlarını yasa ile iade etmelidir.

Bu da yetmez: Başbakan ilerde CHP’nin durumuna düşmemek için, tez elden PKK ile uzlaşmalı, genel af çıkarmalı, PKK ve Abdullah Öcalan’dan da özür dilemelidir!

Kusura bakılmasın, ben kuru deriden bal çıkarmıyorum. Bir edebiyatçı, yazınsal söylem ve edebiyat kuramı üzerine kitaplar yazmış bir yazar olarak, Başbakan’ın bir cümlesinin anlamını ve onun uzantılarını açıklıyorum. Dilin intikamı, başka intikamlara hiç benzemez! Ava çıkan avcıyı fena avlar!


Özdemir İNCE
15 Ağustos 2010

Karabük'ün Safranbolu ilçesi Beştepeler mevkiinde bir grup partili tarafından karşılanan CHP lideri Kılıçdaroğlu, açıklama yaptı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Sakarya'da söylediği "Dersim'i CHP bombaladı" sözleriyle ilgili Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan; 21. yüzyıldayız" dedi.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.internethaber.com/dersimi-chp-mi-bombaladi-282760h.htm
En son Başkomutan tarafından Sal Ağu 17, 2010 3:04 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ağu 15, 2010 23:17


AKP, Dersim ve CHP


Türkiye’nin gündeminin terörle bloke edilmesinin başlıca nedeni AKP iktidarının bizzat kendisidir. Söylem ve yaklaşımlarıyla iktidar, terörü adeta azdırmıştır. Hatta bilerek ya da bilmeyerek iktidarın tepe yönetimi, dağa çıkan teröristlere haklılık ve meşruiyet kazandıracak sözler etmektedir. Bu bağlamda AKP’li yöneticiler, kendilerinden önceki hükümetleri, kendisinden önceki terörle mücadele konseptlerini ve uygulanan yöntemleri yerden yere vurmaktadır. Adeta iktidar, terörizmin nedeninin uygulanan yanlış politikalar ve devlet olduğu duygusunu halk arasında yerleştirmeye çalışmaktadır.

Tarihi damarları olan bölücülük ve yıkıcılık amaçlı terörist faaliyetler, iktidar tarafından hem görmezlikten geliniyor hem de küçümseniyor.
Diğer yandan AKP iktidarı döneminde meydana gelen her terörist saldırı, iktidar tarafından “karanlık güçlere”, “derin yapılanmalara” ve “iktidarı güç durumda bırakmak” isteyenlere bağlanmaktadır. PKK’nın yaptığı kanlı baskınları ve vahşi cinayetleri iktidar yetkilileri büyük bir pişkinlikle PKK dışı aktörlerle ilişkilendirmişlerdir. Böylece PKK’ya yönelmesi gereken dikkat ve nefret başka alanlara yoğunlaştırılmıştır. İktidar PKK’nın her eylemini, kendisine “muhalif” unsurların işi olduğunu ortaya atarak bir anlamda hem kendi zafiyetini saklıyor hem de PKK’nın işini kolaylaştırmış oluyor.

Dersim üzerinden terör ya da siyaset!

CHP’li Onur Öymen’in “demokratik açılım” dolayısıyla TBMM’de yaptığı konuşmayı AKP’lilerin hangi alana çektiklerini bir hatırlayalım. Bölgede gün aşırı karakol saldırıları gerçekleşir ve Mehmetçiklerin şehit haberleri gelirken iktidar yetkilileri bugünü değil tarihi, yani dünü tartışmaya açmışlardır. Bu anlamda tarihsel olayları siyasi istismar aracı yapmaktan çekinmemişlerdir. Başbakan Erdoğan’ın bizzat kendisi, Necip Fazıl’dan alıntı yaparak çocukların Dersim’de nasıl katledildiğini, partisinin Kızılcahamam kampında şöyle anlatmıştı: “Nihayet bir karanlık suratlı adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işini bitiriyor. Murat suyunun kandan kıpkızıl aktığını görenler olmuştur”. Bu üslubun terörle mücadele konseptinde nereye konulacağını iyi düşünmek gerekir.

Kaldı ki söylemler bundan ibaret de değildir. Başbakan Erdoğan bu kez de halk oylaması dolaysıyla CHP liderine, Dersim üzerinden şu eleştiriyi getirmiştir; CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun öncelikle Dersimli olduğunu hatırlatan Erdoğan şunları söylüyor: “Dersim ile ilgili ne söylediklerini biliyorsunuz değil mi? Vergi vermediler diye Dersim’in köylerini kim bombaladı? Zamanının, o zaman ki Cumhurbaşkanı’nın emriyle...

Kimdi? İsmet İnönü, CHP’nin başındaydı. Yani CHP bombaladı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya. İşte sizin cemaziyülevveliniz bu. Gelin de siz bunu temizleyin önce”. PKK,

Dersim üzerinden terör, AKP ise bu tür söylemleriyle Dersim üzerinden siyaset yapıyor.

Bu sözler din, dil, etnisite, kimlikten sonra tarihin de günlük siyasete nasıl alet edildiğinin şaheser kanıtıdır. Bu söylemlerin kime ve neye hizmet edeceğini hesaplayamayan bir ülkenin terörden kurtulması beklenemez. Böyle bir ülkenin yurttaşlarının da rahat uyku uyumaları söz konusu olamaz. Başbakan Erdoğan, karşılaştığı her soruna dünkü olayları kaşıyarak tehlikeli tahrik içeren cevaplar vermektedir.

AKP liderinin muhatabı dünkü İnönü değil, bugünkü CHP’nin lideri Kılıçdaroğlu’dur. Kaldı ki İnönü de yalnız Dersim’deki isyanı bastırmamış, Yunan’ın Anadolu’nun bağrından sökülüp atılmasında büyük ve tarihi bir rol oynamıştır.

Türkiye’nin dağlarından terörü söküp atamayanların, düşman ordusunu Anadolu’nun bağrından söküp atanlar hakkında yaptığı haksız eleştirilerin tarihte karşılığı yoktur. Halkta da karşılığı olmadığı yakında görülecektir.


Özcan YENİÇERİ
16 Ağustos 2010 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / AKP, Dersim ve CHP

İletigönderen Başkomutan » Sal Ağu 17, 2010 3:07


Başbakan Dersim isyanını çarpıtıyor

'İntikam! Kürt diyarında uluyan sırtlan ve çakallar ırkının (Türklerin) pis vücutlarından Kürt vatanını temizlemek için!'

'İntikam! Kürdistan denilen yıkık anayurdun kurtarılması için!'

Başbakan Erdoğan cumartesi günü Sakarya mitinginde konuşurken, CHP'yi kötülemek için yine 1937-38 yıllarındaki Dersim (Tunceli) isyanlarına değindi ve 'Vergi vermediler diye Dersim Köylerini CHP bombaladı. O zamanki cumhurbaşkanının emriyle... Kimdi? İsmet İnönü CHP'nin başındaydı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!' dedi.


Bu kısa konuşmada iç içe geçmiş birçok yanlış bulunuyor: 1937 yılının 21 Mart'ında Dersim'deki bazı aşiretler isyan için harekete geçtiğinde Türkiye'nin cumhurbaşkanı, İsmet İnönü değil Mustafa Kemal Atatürk idi...

Başbakan Erdoğan, Dersim isyanı çıktığında CHP'nin başında İsmet İnönü'nün olduğunu söyledi. Bu da yanlıştır. Çünkü Atatürk; 10 Kasım 1938'de ölünceye kadar CHP'nin doğal lideri idi.

Başbakan Erdoğan bilmelidir ki Dersim'de Kürtçü/ Kürdistancı kadro, CHP'ye karşı değil dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı ayaklanmıştı. Yani isyancıların hedefinde CHP değil, o sıralar devrimlerle Türkiye'yi ağalardan, aşiret reislerinden, şeyhlerden, seyitlerden kurtarmaya çalışan devrimci Türk hükümeti vardı. İki kez patlak veren bu isyanları bastıran da CHP değil, 1937'deki İnönü hükümeti ve 1938'deki Celal Bayar hükümetidir.

Dersim'de devlete silah çekenlerin tepelenmesine ilişkin karar da 4 Mayıs 1937 tarihli gizli Bakanlar Kurulu toplantısında alınmıştır. Bu toplantıda masanın bir tarafında Atatürk, bir tarafında da dini bütün Mareşal Fevzi Çakmak bulunuyordu. Projenin sert biçimde uygulanmasını isteyen ismin Mareşal Çakmak olduğunu; onun 1930 yılında bu bölge ile ilgili olarak hazırladığı rapor açıkça göstermektedir.


Bu bilgilerin ayrıntılarını, kaynaklarıyla birlikte 'DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ' isimli son kitabımda ortaya koydum.
Dersimdeki Kürtçü isyancıları CHP bombaladı demek; bugün PKK'yı Tunceli'de, Şırnak'ta, Hakkari'de AKP bombalıyor demektir.

ÜSLUP DÜŞÜNDÜRÜCÜ

    Başbakan Erdoğan; başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti hükümetini suçladığının farkına varmadan ve hiçbir belgeye dayanmadan, '50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir, insaf ya!' diyor. Ne acıdır ki Sayın Erdoğan'ın Dersim isyanı hakkında söylediklerini; PKK'nın siyasal uzantıları Avrupa'da 2008'de ve 2009'da düzenledikleri Dersim Soykırım Konferansı'nda daha önceden dile getirdiler. Onlar da Türk hükümetinin 50 bin-100 bin insanı öldürttüğünü iddia ettiler. Onlar da bu işe tıpkı Başbakan Erdoğan gibi yargısız infaz, hatta soykırım dediler.

Halbuki, Dersim'de isyan çıktığında bunu bastırmak için alınan gizli Bakanlar Kurulu kararında, bölgeden 2 bin kişinin gönderilmesi kararlaştırılmıştır. (Ayrıntılar için Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, s. 296) Avrupa'da faşizmin kol gezdiği, insanların gaz odalarına tıkıldığı o günlerde; Türkiye Cumhuriyeti; sadece isyancıları Batı illerine sürmek gibi normal bir kararla yetinmiştir. Başbakan Erdoğan sırf referandumda evet dedirtmek için belgesiz konuşmayı bırakmalıdır. Çünkü; katliam denilen o rakamlar tamamen uydurmadır.

Eğer 1937'de Seyit Rıza aslırken Dersimli'ler de yargısız infaz edilmiş olsaydılar; o zaman 1938'de ikinci kez isyan edecek adamı, silahı nasıl bulabilirlerdi?

DERSİM'DE KÜRTÇÜLER AYAKLANDI

Başbakan Erdoğan; 'Dersimli'ler vergi vermediler diye CHP onlara yargısız infaz yaptı!' derken; gerçekleri açıkça çarpıtıyor. Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti; Dersim'de Kürtçülük adına ve derebeylik sistemini sürdürmek gayesiyle isyan çıkartıldığı için bölgeye müdahale etmiştir. Ordunun karşısında savaşmasını çok iyi bilen çok ciddi bir güç vardır. Buradan Sayın Başbakan'a kendisi gibi başbakan olan Faik Öztrak'ın TBMM'de 1939'da verdiği bilgi aktarayım: 'Dersim mıntıkasından şimdiye kadar toplanan silahların adedi 14 bin 593'tür. Bu silahların hepsi son sistemdir.'

(Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 367) Görülüyor ki isyancılardan ele geçirilen silah sayısı; bölgede bugünkü PKK'nın üç katı kadar bir silahlı gücün bulunduğunu ve devletle savaştığını gösteriyor.

Dersim'de isyan edenler; bölgede eskiden beri derebeylik sistemi kurmuş olan aşiret reisleridir. Bunlar; yeni devletin devrimci uygulamaları kendi düzenlerini tehdit edince; Kürtçülükten yararlanarak devlete silah çektiler. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan, aşiret reislerine 1936'da haber yollayıp silahlarını teslim etmelerini istediğinde onlar devlete şöyle şartlar ileri sürmüşlerdi: 'İçimize karakollar yapmayacaksınız.

- Köprü-yol yapmayacaksınız. n Yeniden nahiye ve ilçe merkezleri oluşturmayacaksınız.

- Silahlarımıza dokunmayacaksınız.

- Vergimizi de pazarlık usulüyle vereceğiz.' (Dersim İsyanları, s. 295)

HALKI NASIL KORKUTTULAR?

Bu derebeyleri; oranın yoksul ve çaresiz halkını kandırmak için diyorlardı ki: 'n Eğer asker buraya gelirse, Dersim'deki kadınlar gündüz kocalarının gece askerin olacak. Evlerin bir giriş bir çıkış kapısı olacak, ikisinde de polis bekleyecek; bütün kazandıklarınızı elinizden alacaklar. n Keçiler için topladığınız meşe yapraklarından bile vergi alacaklar. n Türk hükümeti Dersim'e giremez; buna gücü de yoktur. ' (Sayfa 294)

İşte bölgedeki derebeyleri; başlarında Seyit Rıza olduğu halde; buna benzer sözlerle kandırdıkları suçsuz ve çaresiz Tunceli halkını silahlandırıp Türk ordusunun üstüne saldılar. Yüzde 90'ı Kızılbaş Türkmen olan bu aşiretlerin başındakiler; uluslararası destek bulabilmek için de kendilerini Kürt gösterdiler ve Kürdistan projesi için ayaklandıklarını duyurdular.

İngilizler'den Kürdistan'a yardım istedi

İsyanın elebaşısı Seyit Rıza, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na bir mektup yazarak oradan yardım istemiştir. İşte bu mektup; olayın içyüzünü en iyi biçimde göstermektedir.

'Dışişleri Bakanlığı Dersim-Kürdistan 30 Temmuz 1937

Sayın Bakan,

Yıllardan beri, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilinin gazete ve yayınlarını yasaklayarak, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan'ın bereketli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu'nun çorak topraklarına, zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.

Son olarak Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir anlaşma sonucu, bu baskılardan arındırılmış, Dersim bölgesine de girmeye kalkmıştır.
Bu olay karşısında, Kürtler göçün uzak yolla-rında can vermek yerine, kendilerini korumak için 1930'da Ararat Tepesi'nde, Zilan ve Beyazıt Ovası'nda olduğu gibi, silahlara sarıldılar.

Üç aydan beri ülkemde, tüyler ürpertici bir savaş sürüyor.

Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen, ben ve yurttaşlarım, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık.

Direnişimiz karşısında, Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor. (Ö.)
(Ö.)
Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor.
(Ö.) üç milyon Kürt, benim sesimden Ek-selanslarına sesleniyor ve bu hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.

Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.

Dersim Generali Seyit Rıza' (Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 301)

Bunca kışkırtmaya karşın isyana ancak bölgedeki 40'ı aşkın aşiretten ancak 7'si katılmıştı. Devlet de bunları hedef almıştı ve gizli Bakanlar Kurulu kararında açıkça yazıldığı üzere, hedefteki insan sayısı da 2 bin kadardı.


Rıza Zelyut
http://www.gunes.com/2010/08/17/yazarlar/y4.html


[img]http://www.haberiniz.com/images/stories/Yeni_Resimler/YAZARLAR/OZEL/dersim_1_sukru.jpg[/img]

[img]http://www.haberiniz.com/images/stories/Yeni_Resimler/YAZARLAR/OZEL/dersim_3_sukru.jpg[/img]
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / AKP, Dersim ve CHP

İletigönderen İrfan Tuna » Sal Ağu 17, 2010 16:15

Başkomutan yazdı:
Başbakan Dersim isyanını çarpıtıyor

'İntikam! Kürt diyarında uluyan sırtlan ve çakallar ırkının (Türklerin) pis vücutlarından Kürt vatanını temizlemek için!'

'İntikam! Kürdistan denilen yıkık anayurdun kurtarılması için!'

Başbakan Erdoğan cumartesi günü Sakarya mitinginde konuşurken, CHP'yi kötülemek için yine 1937-38 yıllarındaki Dersim (Tunceli) isyanlarına değindi ve 'Vergi vermediler diye Dersim Köylerini CHP bombaladı. O zamanki cumhurbaşkanının emriyle... Kimdi? İsmet İnönü CHP'nin başındaydı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!' dedi.


Bu kısa konuşmada iç içe geçmiş birçok yanlış bulunuyor: 1937 yılının 21 Mart'ında Dersim'deki bazı aşiretler isyan için harekete geçtiğinde Türkiye'nin cumhurbaşkanı, İsmet İnönü değil Mustafa Kemal Atatürk idi...

Başbakan Erdoğan, Dersim isyanı çıktığında CHP'nin başında İsmet İnönü'nün olduğunu söyledi. Bu da yanlıştır. Çünkü Atatürk; 10 Kasım 1938'de ölünceye kadar CHP'nin doğal lideri idi.

Başbakan Erdoğan bilmelidir ki Dersim'de Kürtçü/ Kürdistancı kadro, CHP'ye karşı değil dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı ayaklanmıştı. Yani isyancıların hedefinde CHP değil, o sıralar devrimlerle Türkiye'yi ağalardan, aşiret reislerinden, şeyhlerden, seyitlerden kurtarmaya çalışan devrimci Türk hükümeti vardı. İki kez patlak veren bu isyanları bastıran da CHP değil, 1937'deki İnönü hükümeti ve 1938'deki Celal Bayar hükümetidir.

Dersim'de devlete silah çekenlerin tepelenmesine ilişkin karar da 4 Mayıs 1937 tarihli gizli Bakanlar Kurulu toplantısında alınmıştır. Bu toplantıda masanın bir tarafında Atatürk, bir tarafında da dini bütün Mareşal Fevzi Çakmak bulunuyordu. Projenin sert biçimde uygulanmasını isteyen ismin Mareşal Çakmak olduğunu; onun 1930 yılında bu bölge ile ilgili olarak hazırladığı rapor açıkça göstermektedir.


Bu bilgilerin ayrıntılarını, kaynaklarıyla birlikte 'DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ' isimli son kitabımda ortaya koydum.
Dersimdeki Kürtçü isyancıları CHP bombaladı demek; bugün PKK'yı Tunceli'de, Şırnak'ta, Hakkari'de AKP bombalıyor demektir.

ÜSLUP DÜŞÜNDÜRÜCÜ

    Başbakan Erdoğan; başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti hükümetini suçladığının farkına varmadan ve hiçbir belgeye dayanmadan, '50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir, insaf ya!' diyor. Ne acıdır ki Sayın Erdoğan'ın Dersim isyanı hakkında söylediklerini; PKK'nın siyasal uzantıları Avrupa'da 2008'de ve 2009'da düzenledikleri Dersim Soykırım Konferansı'nda daha önceden dile getirdiler. Onlar da Türk hükümetinin 50 bin-100 bin insanı öldürttüğünü iddia ettiler. Onlar da bu işe tıpkı Başbakan Erdoğan gibi yargısız infaz, hatta soykırım dediler.

Halbuki, Dersim'de isyan çıktığında bunu bastırmak için alınan gizli Bakanlar Kurulu kararında, bölgeden 2 bin kişinin gönderilmesi kararlaştırılmıştır. (Ayrıntılar için Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, s. 296) Avrupa'da faşizmin kol gezdiği, insanların gaz odalarına tıkıldığı o günlerde; Türkiye Cumhuriyeti; sadece isyancıları Batı illerine sürmek gibi normal bir kararla yetinmiştir. Başbakan Erdoğan sırf referandumda evet dedirtmek için belgesiz konuşmayı bırakmalıdır. Çünkü; katliam denilen o rakamlar tamamen uydurmadır.

Eğer 1937'de Seyit Rıza aslırken Dersimli'ler de yargısız infaz edilmiş olsaydılar; o zaman 1938'de ikinci kez isyan edecek adamı, silahı nasıl bulabilirlerdi?

DERSİM'DE KÜRTÇÜLER AYAKLANDI

Başbakan Erdoğan; 'Dersimli'ler vergi vermediler diye CHP onlara yargısız infaz yaptı!' derken; gerçekleri açıkça çarpıtıyor. Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti; Dersim'de Kürtçülük adına ve derebeylik sistemini sürdürmek gayesiyle isyan çıkartıldığı için bölgeye müdahale etmiştir. Ordunun karşısında savaşmasını çok iyi bilen çok ciddi bir güç vardır. Buradan Sayın Başbakan'a kendisi gibi başbakan olan Faik Öztrak'ın TBMM'de 1939'da verdiği bilgi aktarayım: 'Dersim mıntıkasından şimdiye kadar toplanan silahların adedi 14 bin 593'tür. Bu silahların hepsi son sistemdir.'

(Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 367) Görülüyor ki isyancılardan ele geçirilen silah sayısı; bölgede bugünkü PKK'nın üç katı kadar bir silahlı gücün bulunduğunu ve devletle savaştığını gösteriyor.

Dersim'de isyan edenler; bölgede eskiden beri derebeylik sistemi kurmuş olan aşiret reisleridir. Bunlar; yeni devletin devrimci uygulamaları kendi düzenlerini tehdit edince; Kürtçülükten yararlanarak devlete silah çektiler. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan, aşiret reislerine 1936'da haber yollayıp silahlarını teslim etmelerini istediğinde onlar devlete şöyle şartlar ileri sürmüşlerdi: 'İçimize karakollar yapmayacaksınız.

- Köprü-yol yapmayacaksınız. n Yeniden nahiye ve ilçe merkezleri oluşturmayacaksınız.

- Silahlarımıza dokunmayacaksınız.

- Vergimizi de pazarlık usulüyle vereceğiz.' (Dersim İsyanları, s. 295)

HALKI NASIL KORKUTTULAR?

Bu derebeyleri; oranın yoksul ve çaresiz halkını kandırmak için diyorlardı ki: 'n Eğer asker buraya gelirse, Dersim'deki kadınlar gündüz kocalarının gece askerin olacak. Evlerin bir giriş bir çıkış kapısı olacak, ikisinde de polis bekleyecek; bütün kazandıklarınızı elinizden alacaklar. n Keçiler için topladığınız meşe yapraklarından bile vergi alacaklar. n Türk hükümeti Dersim'e giremez; buna gücü de yoktur. ' (Sayfa 294)

İşte bölgedeki derebeyleri; başlarında Seyit Rıza olduğu halde; buna benzer sözlerle kandırdıkları suçsuz ve çaresiz Tunceli halkını silahlandırıp Türk ordusunun üstüne saldılar. Yüzde 90'ı Kızılbaş Türkmen olan bu aşiretlerin başındakiler; uluslararası destek bulabilmek için de kendilerini Kürt gösterdiler ve Kürdistan projesi için ayaklandıklarını duyurdular.

İngilizler'den Kürdistan'a yardım istedi

İsyanın elebaşısı Seyit Rıza, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na bir mektup yazarak oradan yardım istemiştir. İşte bu mektup; olayın içyüzünü en iyi biçimde göstermektedir.

'Dışişleri Bakanlığı Dersim-Kürdistan 30 Temmuz 1937

Sayın Bakan,

Yıllardan beri, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilinin gazete ve yayınlarını yasaklayarak, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan'ın bereketli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu'nun çorak topraklarına, zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.

Son olarak Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir anlaşma sonucu, bu baskılardan arındırılmış, Dersim bölgesine de girmeye kalkmıştır.
Bu olay karşısında, Kürtler göçün uzak yolla-rında can vermek yerine, kendilerini korumak için 1930'da Ararat Tepesi'nde, Zilan ve Beyazıt Ovası'nda olduğu gibi, silahlara sarıldılar.

Üç aydan beri ülkemde, tüyler ürpertici bir savaş sürüyor.

Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen, ben ve yurttaşlarım, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık.

Direnişimiz karşısında, Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor. (Ö.)
(Ö.)
Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor.
(Ö.) üç milyon Kürt, benim sesimden Ek-selanslarına sesleniyor ve bu hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.

Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.

Dersim Generali Seyit Rıza' (Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 301)

Bunca kışkırtmaya karşın isyana ancak bölgedeki 40'ı aşkın aşiretten ancak 7'si katılmıştı. Devlet de bunları hedef almıştı ve gizli Bakanlar Kurulu kararında açıkça yazıldığı üzere, hedefteki insan sayısı da 2 bin kadardı.


Rıza Zelyut
http://www.gunes.com/2010/08/17/yazarlar/y4.html


[img]http://www.haberiniz.com/images/stories/Yeni_Resimler/YAZARLAR/OZEL/dersim_1_sukru.jpg[/img]

[img]http://www.haberiniz.com/images/stories/Yeni_Resimler/YAZARLAR/OZEL/dersim_3_sukru.jpg[/img]


Tek cümleyle, Recep Tayyip Erdoğan konuştukça batıyor...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / AKP, Dersim ve CHP

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Ağu 18, 2010 16:15

(...)

RTE ve partisi istismar siyaseti ile yürüyüp gitmektedir.

1937′de meydana gelmiş bir olaydan giderek, ANAYASA’ya evet oyu için, CHP ve doğulu vatandaşlarımız tabi bu arada devletimiz ve tarihimiz lekelenmektedir. RTE, ” vergi almak için 30,40, 50 bin kişi öldürdünüz” diyerek tarih ve devlet adamı bilincinden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha gösterdi.

Onun için ne gam…. Birkaç EVET gelsin yeter ki.

Bir vilayetin devlete vergi vermeyi reddetmesi ne demektir?

Devlet varlığı ve otoritesinin göstergelerinden biri de adil vergi alımı ve bunun uygun kullanımı değil midir?
Dünyaya örnek demokrasi olarak gösterilen ABD’de affedilemez suçlardan biri de vergi suçları değil midir? Çok popüler bir sporcunun bile vergi beyan hatasından dolayı nasıl cezalandırıldığı dünya kamu oyunun hatırındadır.


İNÖNÜ hükümeti, devlet otoritesinin olmadığı ve bağımsız bir vilayet olarak kalmak isteyen DERSİM’e, devlet gücü ve imkanlarının götürülmesini planlayarak ve icraya geçerek, Osmanlı’dan beri ilk kez devleti o bölgeye sokan iktidardır.

İsyandan önce yol, su, elektrik, okul, sağlık tesisleri gibi ihtiyaçlar karşılanmaya başlanmış ama bölgede otorite olarak kalamayacağını anlayan ağa ve şeyhler halkı ayaklanmaya zorlamıştır.

Yapılan yollar, köprüler tahrip edilmiş, karakollar basılarak, kışlalara toplu saldırılar düzenlenerek askerlerimiz şehit edilmiştir.
Sayın RTE ve hükümeti, 83 yıl öncenin uygulamasını yanlış yöne çekip istismar edeceğine sekiz yıllık iktidarı boyunca bölgeyi ne hale getirdiğine, bölücülüğe ne kadar hizmet ettiğine baksa çok daha iyi olur.
83 yıl önceki CHP üzerinden, bu günkü CHP’yi Dersimlileri öldürmekle suçlarken; sekiz yıllık iktidarları süresince, terörle mücadele sonucu etkisiz hale getirilen bölge insanının kaybının sorumlusunun AKP iktidarı ve onun başının olacağını hiç aklına getirememiş midir?

Koca bir devletin padişah gücündeki başbakanının hiç mi lalası, hocası, uleması yoktur ki, ağzından çıkan lafın nereye gideceğini öğretsin.

Kendisi tarihten habersiz olabilir ama Tunceliler de diğer aydın Türk vatandaşları da olanları bilmektedir.

Yalan, yanlış ve istismarcı söylemler belki bir kaç evet getirir ama çok da HAYIR yapar.

E.TÜMG.Naci BEŞTEPE/ İLK KURŞUN-15 Ağustos 2010

http://www.ilk-kursun.com/2010/08/yas-v ... istismari/
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ağu 22, 2010 10:36


Ava giden avlandı!


BİLÂL N. Şimşir'in “Kürtçülük II” (Bilgi Yayınları) kitabından aktarıyorum:

“Genelkurmay'ın emri ile Türk Hava Kuvvetleri'ne mensup uçakların 3 Mayıs 1937 günü Keçikesen köyünü bombalamasıyla isyana karşı genel askeri harekât başlamış oldu. 4 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Atatürk'ün başkanlık ettiği ve Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın da katıldığı Bakanlar Kurulu toplantısında Dersim ayaklanmasına ilişkin tedbirler karşılaştırıldı ve uygulamaya koyuldu.” (s. 398)

DERSİM KADROSU

Dersim isyanının başlaması ve bastırılması arasında cumhuriyet devletini yönetenler:

Mustafa Kemal Atatürk: Cumhurbaşkanı

Başbakan: İsmet İnönü (1 Kasım 1937'ye kadar)

Başbakan: Celal Bayar (1 Kasım 1937-25 Ocak 1939)

İktisat Bakanı: Celal Bayar (1932-1937)

İçişleri Bakanı: Şükrü Kaya (İnönü ve Bayar hükümetlerinde)

Genelkurmay Başkanı: Mareşal Fevzi Çakmak

SIRADAN ÖĞRENCİLER

Dersim isyanının bastırılmasının yetkili ve sorumluları yukarıdadır. Buna dönemin Bakanlar Kurulu üyeleri ile TBMM üyelerinin tamamı eklenir. Ve sorumluluk eklene eklene yana ve aşağı doğru gider.

Demek ki Dersim'in başına bomba yağdıran, Başbakan Erdoğan'ın iddia ettiği gibi, sadece İsmet İnönü münafığı(!) değil, yukarıdaki kadrodur. Mustafa Kemal Atatürk + Mareşal Fevzi Çakmak + İsmet İnönü + Celal Bayar + Şükrü Kaya + Bakanlar Kurulu + TBMM +?

Bir başbakana bu kadar cehalet yakışmaz, yakışmamalı.

Ancak Yılmaz Özdil'in yazdığına göre (Hürriyet, 15 Ağustos 2010) ileri gelenleri arasında üniversiteye giriş sınavlarında ilk 10'a, ilk 100'e, ilk 1000'e giremeyen bir kadrodan daha fazla tarih bilgisi ve bilinci beklenemez.

Dersim'i İsmet İnönü'nün bombaladığını ileri süren Başbakan üniversiteye 106 binler arasında girmiş. Belki de 106 bin 999'uncu olmuş.

Bir ülkenin yönetici elitlerini(!) bu denli sıradan öğrenciler oluşturmuş ise vay halimize. Yönetmek için “halk çocuğu olmak” yetmez. Elit halk çocuğu olmak gerekir!

KARALAMA RUHSUZLUĞU

Öyle bir elit(!) ki kendi çıkarları için tarihsel gerçekleri tersine çevirebiliyor, kendi tarihini karalama ruhsuzluğunu göze alabiliyor. Bu kafayla, Yunanların gözüne girebilmek için, I ve II. İnönü savaşlarını kazanan komutanı, Sakarya Meydan Savaşı'nı kazanan komutanı, Kurtuluş Savaşı'nı yapan ve kazanan komutanları,
Cumhuriyet'i kuranları suçlayabilirler.

Yıllar önce, bütün halkların birbirine benzediğini; Fransız kasap, Alman bakkal, İngiliz şoför, İtalyan çiftçinin, Türk meslektaşlarından farklı olmadığını yazmış ve bütün farkın elitler arasındaki düzey farkından doğduğunu eklemiştim. Günümüzün iktidarının elitleri bu savımı doğrulamaktadır. Uygar ülkelerin elitleri kendi tarihlerini saptırmaz, tarih yapanlarını da suçlamaz!


http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ ... 2010-08-20






Türkiye’nin temelleri


AZERBAYCAN yolunda “kritik” açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Gül, “Devlet terörle masaya oturmaz, pazarlık yapmaz ama kurumları vardır. Devlet organları ne yapacağını bilir” demiş.

Ayrıca, devletin terörle masaya oturmayacağını belirten Cumhurbaşkanı Gül, “Terörü bitirmek için devlet her yöntemi dener. Her yöntem denince bu hem silahlı mücadeledir, hem de siyasi, diplomatik metotlar bunun içindedir” diye açıklamada bulunmuş.

DERSİM DERSLERİ

Dersim isyanı (1937-1939) sırasında döneminin tek parti hükümeti anlaşılan günümüz hükümetinden daha açık görüşlü ve demokratik idi. İsyandan önce aşiret reisleri, şeyhler, derebeyleri ile görüşen devlet yetkilileri onlara yol yapımının, okul açmanın, karakol kurmanın toplumsal yararlarını anlattılar. Ama onlar “Bize mektep yapmayın, yol yapmayın, karakol kurmayın, yaptıklarınızı da yıkın!” diyerek isyan ettiler. Çünkü ellerinde bulundurdukları yerel iktidarın Cumhuriyet’in eline geçmesini istemiyorlardı.

Dersim ayaklanmasının bastırılmasından sonra, halkın son zamanlara kadar, CHP’ye oy vermesinin, Cumhuriyet’e sadık kalmasının tek nedeni işte budur. Çünkü halk Dersim’in başına yağan bombanın kimin iktidarını sona erdirip kimi özgürleştireceğini çok iyi biliyordu.
Dersim’e 1937-1939 arasında gelen huzur, PKK’nın saldırılarına kadar sürdü.

Yapılan büyük vaatlere karşın AKP politikasına teslim olmadı. Dersim’den çıkartılacak büyük dersler var ama ders almasını bilene.

Kafasının gizli bölmelerinde özel hesapları yoksa hiçbir siyasetçi ülkesinin temellerini sarsacak, dinamitleyecek girişimlerde bulunmaz!

Kürt kökenli vatandaşlara, geçmişte yaşanan isyanların bastırılma tarzını ileri sürerek “Evet oyu” istiyor iktidar.

Oylanan Cumhuriyet’in bölge politikaları ve uygulamaları değil, bir Anayasa değişikliği. Halk bu değişikliklere bakarak oy verecek.

Halkın siyasal temsil özgürlüğünün önündeki yüzde 10 barajı olduğu gibi duruyor.

Antidemokratik partiler yasası olduğu gibi duruyor.

Halkın parasız eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, su sorunları olduğu gibi duruyor. Çağdaş yaşam için gereken temel hak ve özgürlükleri iktidarın ipoteği altında.

Bölgenin ekonomik hayatını yerle bir eden özelleştirmeler bütün hızıyla devam ediyor.

Ama iktidar gücünü pekiştirecek referandum için halkın “Evet oyu” kullanmasını istiyor. İstemekle kalmıyor, bu uğurda, halkın birlik ve beraberliğini, ortak dirliğini ortadan kaldıracak her türlü sakıncalı girişim ve sözü bütün hızıyla sürdürüyor.



Özdemir İNCE
22 Ağustos 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor

İletigönderen Başkomutan » Cmt Mar 05, 2011 23:36


Dersimiz Dersim...

Son zamanlardaki Erdoğan-Kılıçdaroğlu tartışmalarına Dersim damgasını vurdu. Kılıçdaroğlu’nun Dersim kökenli olmasından dolayı Erdoğan, CHP döneminde oluşan Dersim isyanındaki olayları CHP’nin şimdiki Genel Başkanı’nın yüzüne vurmak istiyor.

Dersim ve Dersim isyanı konusunu anlatmaya başlamadan önce “arka planı” verelim...

Arazisi çetin ve nüfusunun çoğunluğu Alevi olan Dersim bölgesi, 19. yüzyıldan beri devletin başına büyük badireler açmış, Cumhuriyet’ten sonra da 1925-26’da ve 1927’de Koçuşağı aşiretinin ayaklanmaları tenkil edilmişti. Bu harekete Albay Mustafa (Mustafa Muğlalı Paşa) büyük bir dirayet göstermişti. Muğlalı Mustafa’nın 1950’de çok partili rejim başladıktan sonra Dersim’deki (Tunceli) son 1937-38 ayaklanması, devletin bölgede nizamı tesis etmek için aldığı bir dizi enerjik tedbirde, Tunceli-Elazığ ve Bingöl’ü kapsayan bölgede Dördüncü Umumi Müfettişliğin kurulması, Umumi Müfettişlik görevine General Abdullah Alpdoğan’ın tayini ve sıkıyönetim ilanı etkili oldu ki; bir taraftan reform bir taraftan temizlik harekâtına başlanması, bölgedeki şeyh ve ağaların otoritelerini sarsmış ve onları rahatsız etmişti. Buna karşı hazırlanan isyan hareketinin başı da Seyit Rıza idi.

Rıza, 1937 Mart ayının sonlarında bölgedeki karakolları basarak isyanı başlatmıştı. Buna karşı TSK, hava kuvvetlerinin de katkısıyla asileri 16 Eylül 1938’de tamamıyla tenkil etmişti. Bundan sonra, daha önce de kötü hatıraları olan Dersim ismi Tunceli olarak değiştirildi.


David McDowall, Kürtler ve Kürtçülük konusunu işlediği “Kürtler” adlı kitabında, Dersim isyanının, “Kemalist devlete karşı son aşiret isyanı olduğunu” yazar. McDowall’ın başka ilginç yorumu da şudur.

“Dersim’den sonra Kürt milliyetçiliği ile İslamcı Kürt hareketlerinin yolları ayrılacaktır. 1950’de çok partili rejim başladıktan sonra şeyhler genellikle taraftarlarını İslâmi veya sağcı partileri desteklemeye teşvik etmişler, Kürt milliyetçileri de Türk solundan destek almışlardır...”


Resim

Dersim ve Ağrı’dan sonra

1938’de Kürt isyanlarının sonuncusu Dersim (Tunceli) isyanının Türk ordusunun başarılı operasyonları neticesinde bastırılmasından sonra 1970’li yılların sonuna kadar mahalli eşkıyalık olayları dışında, önemli Kürt başkaldırıları olmamıştır. Ama gene de devlet, ordu ve istihbarat birimleri bu bölgedeki Kürtçülük hareketlerine karşı teyakkuz halindeydiler. Bir takım kıpırdanmalar oluyor ve yakından izleniyordu. Atatürk ve İsmet İnönü bu konuda çok duyarlı idiler ve bölücülük hareketlerine müsait zemin bırakmamak için Doğu’ya, Güneydoğu’ya özel tedbirler ve yatırımlar götürülmesini öngörüyorlardı.

Resim


Baytar Nuri Dersimi

Dersim isyanında ilginç bir kişi vardır, sonra da Ağrı isyanında önemli rolü olan, Türk ordusunda yüzbaşı rütbesine yükselen “Baytar” Nuri Dersimi...
Dersim isyanlarında, sonra da Ağrı isyanında önemli rolleri olan Nuri Dersimi’nin hayatı ve sonra kitap halinde yayınlanan anıları, Kürt gençliğine öğütler, bugünkü Kürt sorununun gerçek ve tarihi boyutlarını gösterir. Baytar Nuri’nin yazdığı ve ilk defa 1952’de Halep’te basılan sonra Komkar örgütü tarafından Almanya’da yayımlanan, son olarak ise 1992’de Diyarbakır’da Dilan Yayınevi tarafından bir şekilde basılıp dağıtılan “Kürdistan Tarihinde Dersim” kitabı, ayrılıkçı Kürtçülerin zihniyetlerini, Türkiye’ye ve Türklere karşı sönmez kinlerini göstermesi bakımından ilginçtir.

Kürtlerle Ermeniler arasındaki düşmanlığı tarihi bir yanılgı addeden ve Dersimlilerin aslında Ermenilere çok yakın olduklarını, sadece Ermenilerden kız aldıklarını söyleyen Nuri, Dersim Kürtlerinin Birinci Dünya Harbi esnasında Ermenilerle işbirliği yaptıklarını ve bu Alevi Kürtlerin Rus kuvvetlerine de yardımcı olduklarını itiraf ediyor. Hatta söylediğine göre, 1877-78 ve 1893 Rus-Türk savaşlarında da Dersim Kürtleri hem Ermeni çetelerine, hem de Rus kuvvetlerine yardımcı olmuşlardır. Nuri Dersimi, bölgedeki Alevi Türklerin de Alevi Kürtlerle kız alıp verdiklerini, hatta Koçgiri hareketinde Dersimlilerle birlikte hareket ettiklerini ve de “Kürtleştiklerini” yazıyor.

Baytar Nuri’nin, Kürt gençlerinin Kürtçe bilmediklerinden yakınarak Türkçe olarak “Kürt Gençliğine Hitabı” bir ibret belgesidir.

Hitabına “Ey Kürt Genci! Ey asırların zulmünü istihkar eden civanmert milletin oğlu” diye başlıyor ve sonunda gençlere “intikamı” vasiyet ediyor; “Hürriyet ilahına sunduğumuz binlerce kurbanlar, kendileri için sizden bir türbe istiyorlar, hatıraları için bir abide bekliyorlar. Bu abide, hür ve müstakil Kürdistan’dır! Bu abide milletler camiası arasında mevkiini ihraz edecek (alacak) olan müstakbel Kürt Devleti’dir” diyor...

Dersim konusunda bu pazar yerim bitti. Yakında Yeniçağ’da tefrika edilecek “Büyük Kürdistan” dizisinde bu konuya ibret olsun diye devam edeceğim...


Altemur KILIÇ
06 Mart 2011 / YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor

İletigönderen Başkomutan » Prş Kas 24, 2011 5:25

Dersim yahut devlet yıkıcılığı!

Dr. Nuri Dersimi, 30 Mart 1916’da, bir takım aşiretlerin birleşerek, bölgedeki Osmanlı memurlarını ortadan kaldırdıkları, Elaziz vilayetine doğru yürüyerek Kürdistan davasını emrivaki şeklinde halletmeye çalıştıkları ve bölgeyi hâkimiyetleri altına aldıklarını anlatır.

Sevr’e gelinceye kadar devam eden süreçte ayaklanma ve saldırıların arkası kesilmez. Sevr Antlaşmasında, Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti ve özerk bir “Kürdistan” tasarısı yer almıştı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Sevr’i reddedip Kurtuluş Savaşını başlatınca Kürdistan projesi de Sevr ile birlikte rafa kalkmış olur. Türk Ordusuna karşı Yunan Ordusu 22-23 Mart 1921 gecesi saldırı başlatır. İkinci İnönü adı verilen bu çetin savaşlar sürerken 29 Mart 1921’de Koçgiri isyancıları da harekete geçerler. Divriği Kaymakamını esir alıyorlar. Bunun üzerine de Nurettin Paşa harekete geçiyor.

İkinci Dünya savaşının rüzgârları esmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ise Dersim bölgesine yasalarını ve düzenini götürmek amacındadır. Bunun için bölgeye yollar, köprüler, okullar, karakollar, devlet binaları yapılır. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan; aşiretlere haber yollayarak saldırılara son vermelerini, silahlarını bırakmalarını, okulları ve karakolları yakmamaları için onları uyarır. Aşiretler ise devlete şu şartları dayatır:

Karakollar yapmayacaksınız, köprü inşa etmeyeceksiniz, yeniden nahiye ve ilçe merkezi kurmayacaksınız, silahlarımıza dokunmayacaksınız ve vergileri pazarlık usulüyle verilir hale getireceksiniz!

Açıkça Seyit Rıza kendisine “devlet içinde devlet” muamelesi yapılmasını istiyor. Kabul edilmeyince de silaha sarılıyor.

21 Mart gecesi Denenanlı ve Haydaranlı saldırganlar; Kahmut köprüsünü yakıp Pah nahiyesini basıp telgraf tellerini kesiyorlar.


Çağlayangil’in anlattığına göre, 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü’nün açılışını yapmak üzere Dersim’e gelecekti. Köprünün ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol vardır. İsmail Hakkı adlı bir teğmenin komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenleniyor. Karakol yakılıyor ve 33 askerin tümü komutanıyla birlikte şehit ediliyor. Dersim’e yapılan harekât da bu olay üzerine başlıyor.


Seyit Rıza, “İngiltere hükümetine, Türk hükümeti; Dersim bölgesine girmeye kalkışmıştır.../...Kürtler, bu olay karşısında silaha sarıldılar. Ben ve yurttaşlarım Türk Ordusunu başarısızlığa uğrattık” diye haber gönderecektir.

Zamanın İngiliz Askeri Ataşesi yazdığı raporda durumu şöyle tasvir etmiştir:

“Dersim’de ise büyük çapta bir ayaklanma var. Askeri makamlar harekât için hazırlık yapıyor.../... Dersimliler, sanırım, Hatay sorunu halledilmeden önce ayaklanmaya karar vermişlerdir. Sayılara 1.500 kadar olan asiler 8 Mayıs’ta hükümet kuvvetlerine ciddi zayiat verdirmişlerdir, ayaklanma bu saldırıyla başlamıştır”.

Hakikat orta yerde dururken, “Devlet önce bu bölgede isyan çıkarttı; sonra isyan bastırmak bahanesiyle katliam yaptı” demek, bilinçli bir saptırmadır. 1877’de Osmanlı Ordusu geri çekilirken örgütlü aşiret grupları tarafından arkadan vurulduğunu Dr. Dersimi yazmıştır. Türk Milleti kan içinde II. İnönü Savaşı’nı verirken aşiretlerin çıkardığı Koçgiri İsyanı, inkârı mümkün olmayan tarihi gerçeklerdir.

Osmanlı’dan bugüne kadar uzanan onlarca Kürt örgütünün bağımsız Kürdistan davasını örgütlemek için kurulduğu orta yerde durmaktadır. Bu örgütlerden bazıları şunlardır: Kürdistan Teali Cemiyeti, Teşkilat-ı İçtimaiye, Kürdistan Teavün ve Terakki Cemiyeti, Hevi Örgütü, Azadi Örgütü, Hoybun Cemiyeti, Devrimci Doğu Kültür Ocakları, PKK, DTK, KCK vb.

Siyasi yahut ekonomik çıkarları için kanlı örgütlerin çıkardığı isyanları sömürenler yalnız bu ayaklanmalar sırasında şehit olanların maneviyatlarına değil aynı zamanda gerçeklere de fena halde ihanet etmektedirler.

Cumhuriyeti, Milli Devleti ve onun kurucularına Dersim üzerinden saldırmak da masum bir iş değildir. Bilinçli bir projedir. Güç odakları yıkmak istediklerini ilk önce günahkâr ilan ederler. Dersim üzerinden yapılan da geçmişle yüzleşmek değil devlet yıkıcılığıdır.

Özcan YENİÇERİ
24 Kasım 2011, YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor

İletigönderen Başkomutan » Prş Kas 24, 2011 19:03

Atatürk Köşkü’ndeki Harita ve Dersim isyanı!

CHP, çok demokrat mı yoksa çok sesli bir parti mi, belli değil... Türkiye’de ve Türkiye’nin çevresinde onca olay oluyor… Suriye kaynıyor… Hükümet Suriye’de muhalefete destek verip iç savaşı körüklüyor... Diğer yandan Silivri Cezaevinde yaşamını kaybeden Kaşif Kozinoğlu’nun bir gazetede yayınlanan açıklamaları… Hükümete ve başbakana yönelik iddialar vs. Bütün bunlar ortada iken, CHP’li bir vekil çıkıyor, “CHP'nin sadece Dersim katliamıyla değil, milli şef dönemiyle ilgili de hesaplaşması gerekir” şeklinde bir açıklama yapıyor.

İktidar pompalıyor, ana muhalefetin yenileri balıklama atlıyor... Eskileri kızıyor…

Koskoca CHP, bir türlü Dersim deresini geçemiyor! Bazıları ‘vicdanı ret’ söyleminin peşine takılmış…Kuvayi Milliye çizgisinden gelenler çocuklarına askerlik yapmama gibi bir seçeneği öğütleyebilir mi? Nerede kaldı, Atatürk’ün Ey Türk Gençliğine başlıklı söylevi… ‘Vicdanı red’in peşine Kuvayi Milliyeciler değil, liboşlar takılsın...

Neyse gelelim son yıllarda temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen Dersim hikayesine… Bir de Ermeni soykırım masalına… Ve iki olayda yalnız Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinden değil Rus ve İngiliz arşivlerinde de; ne soykırım ne de katliam olmadığı ortada... Hem de açık ve net…Soykırım ve katliam söyleminden hızlarını alamayanlar ve onlara destek veren Cumhuriyet karşıtları Atatürk’ü, diktatör ve faşist yapıyorlar…

Atatürk, faşistmiş, Atatürk diktatörmüş… Atatürk kadar taş düşsün kafanıza…

Burada amaç, aslında Atatürk ve Cumhuriyet’ten rövanş almadır
diye düşünüyorum.

İki- üç yıl önce Dersim olayı yine gündeme taşınmıştı. Onur Öymen’e yönelik suçlamalar vs. Şimdi de CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün, yeni bir Dersim cephesi açıyor.

Neden, niçin?

Bir tarafta Ulu önder Atatürk, diktatör ve faşist olarak tanıtılacak, diğer yandan Dersim ve muhtemelen önümüzdeki günlerde Ermeni tehciri!

Bütün bunların amacı ne? Demokratikleşme mi, açılım mı? Geçmişle hesaplaşma mı?

Bir ikincisi geçmişle hesaplaşsak ne olacak? Mesela Dersim’de ve diğer yerlerde olan olaylar için kimi suçlayacağız, kimden hesap soracağız. Evet arşivler açılsın, geçmişte olup bitenleri öğrenelim ve ders çıkaralım... Ama bunların amacı ders çıkarmak falan değil…Bunların amacı, Atatürk ve Cumhuriyet ile rövanş alma olayıdır. Ve işin üzüntü verici yanı da Cumhuriyetin kurucusu olduğunu iddia eden CHP’nin de bu oyunlara gelmesidir…

Dersim’de ne oldu? Aslında bu konuda çok şey yazıldı söylendi...17 Kasım 2009’da Atatürk Köşkündeki Harita ve Dersim İsyanı başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazıyı bugün tekrar köşeme alıyorum…


Atatürk Köşkü’ndeki
Harita ve Dersim isyanı!


Yıl 1937! Milletler Cemiyeti Hatay’ın bağımsızlığını kabul etti.

Suriye sınırına yakın bölgelerde olaylar çıktı. TBMM’de yapılan görüşmelerde, bölgedeki olayları Fransa ve Fransa’nın mandası altındaki Suriye’nin kışkırttığı ileri sürüldü.

Hükümet, 1935 yılında Tunceli ve çevresinin gelişmesi ve daha uygar bir hale getirilmesi için bir yasa çıkardı ve yürürlüğe koydu. Atatürk Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü Başbakan.

TBMM’de çıkan yasanın uygulanmaya başlanması ve Hatay’ın bağımsızlığının kabul edilmesiyle birlikte 1937 yılının 20 Martını 21’e bağlayan gece Tunceli’de olaylar çıktı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal o günlerde Trabzon’da.

Bugün Atatürk Köşkü’nün üst katındaki odaya giriniz, duvarda bir harita görürsünüz.

O harita, 1937 yılından kalma. Dersim’de yani Tunceli’de isyan çıktıktan sonra, Başbakan İsmet İnönü Trabzon’da bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ü arar.
Atatürk, Trabzon’da istirahat ettiği Köşk’te arkadaşlarını çağırır ve isyanın bastırılmasını emreder. Yalnız emirle de kalmaz, harita üzerinde ne yapılması gerekeceğini de işaretleyerek anlatır.

Atatürk Köşkündeki o haritanın üzerinde o işaretleri hala görebilirsiniz.

Dersim olaylarını kitaplar ve internet siteleri şöyle yazıyor;

‘Ayaklanma, Ocakzade (Ehlibeyt soyu) kökenli ve Şeyh Hasan aşiretine mensup olan Abasan aşireti reisi Seyit Rıza önderliğinde, asker ve vergi vermek istemeyen diğer aşiretlerce de desteklenen bir grup tarafından 20-21 Mart 1937 gecesi Harçik köprüsünün yıkılması, köprüyle Kahnut Bucağı arasındaki telefon hattının kesilmesi ve bölge askeriyesine düzenlenen saldırı ile başladı. Askeriyedeki bütün askerler öldü. Askeriye yakıldı. Bunun üzerine resmen isyan başladı. İsyan bölgenin coğrafi durumu nedeni ile büyüdü. Ayaklanmayı Kureyşan aşireti başlattı ve özellikle Demenan, Haydaran ve Yusufan aşiretlerinin katılımı ile iyice genişledi. Ayaklanmaya toplam yaklaşık 6 bin kişilik bir grup katıldı.

General Abdullah Alpdoğan’ın düzenlediği ilk harekât büyük başarısızlıkla sonuçlandı. Aşiretler ise bunun verdiği moralle tamamen silahlandı. Bu yüzden isyanı bastırmak iyice zorlaştı. Abdullah Alpdoğan yanına aldığı 20 bin asker ile bölgeye gitti fakat dağları bir türlü aşamadı. Bunun sonucunda bir hava saldırısına karar verdi. Hava saldırısı sonucu, İsyancıların saklandıkları en büyük yer olan Laş mevkiini yerle bir etti.

Yapılan harekât başarı verince, askerler bölgeye girmeyi başardı. Bunun üzerine Seyit Rıza, bölge halkına zarar gelmesin diye Haydaran, Kureyşan, Demenan, Yusufan, Kırgan aşiretleri reisi ile birlikte teslim oldu ve harekât, 13 Eylül 1937'de sona erdi. Ayaklanmayı bastıran bu askeri harekât, Dersim Harekâtı olarak adlandırılır. Askeri harekâttan sonra yapılan yargılama 15 Kasım 1937'de sona erdi.

Ayaklanmanın lideri Seyit Rıza ile 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Ancak olaylar durulmadı ve 1938'de Kureyşan aşireti intikam için diğer aşiretleri silahlanmaya davet etti ve ikinci isyan başladı. Bunun üzerine başlatılan ikinci askeri harekât ile Eylül 1938'de ayaklanma tamamen bastırıldı. İsyan çıkaran yöre halkının bir kısmı başka illere gönderildi’.


Dersim isyanının özü bu şekilde.

Dersim isyanını ve bölgedeki diğer isyanları irdelediğimizde, karşımıza ağırlıklı olarak dış güçler çıkıyor. Başka nedenler yok mu? Elbette var.
Ama ağırlıklı olarak dıştan destek! Tıpkı bugünkü gibi!

CHP’nin Trabzon kökenli milletvekili Onur Öymen, hükümetin Kürt açılımını eleştirirken Dersim örneğini verdi ve şöyle dedi; “Değerli arkadaşlarım ‘Analar ağlamasın’ diyorlar. Maalesef, bu ülkenin anaları çok ağladı. Çok şehit verdik. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı'nda 200 bin şehidimiz var. Hepsinin anası ağladı. Bir kişi çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz bu savaştan vazgeçelim’ demedi.

Kurtuluş Savaşı'nda analar ağlamadı mı? Kimse çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla anlaşalım’ dedi mi? Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs'ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi Türkiye'de çıkıp da ‘Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım’ dedi mi? Dünyada diyen var mı? Amerika'da teröristler bir saat içinde 3 bin kişiyi öldürdü. Bir Amerikalı devlet adamı çıkıp da ‘Aman, analar ağlamasın. Şu teröristlerle bir uzlaşalım’ dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Niçin? Çünkü terörle mücadele cesaretiniz yok. Sizden önceki bütün hükümetlerin gösterdiği cesareti siz gösteremiyorsunuz.“

Onur Öymen’in bu konuşmasında ne var? Öymen yalan mı söylüyor? Tarihi mi çarpıtıyor? Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ne yapacaktı?
Ülkenin bölünmesine seyirci mi kalacaktı. İsyancılara teslim mi olacaktı?

Bölücülerin, Dış güçlerin uşaklarının Öymen’e tepki göstermeleri kadar doğal ne olabilir? Zaten, onların hedefi ülkeyi bölmek, parçalamak, dağıtmak veya bir başka ülkenin uydusu yapmak! Bu ülkenin, dirliğini, birliğini, üniter yapısını, Cumhuriyeti savunanlara ve hepsinden önemlisi Atatürkçü geçinenlere ne demeli? AKP’nin ümmetçi tayfası, Cumhuriyetle kavgalı olanları siyasi olarak Öymen’i eleştirebilirler. Ya bir kısım CHP’lilere mesela İstanbul il Başkanı Gürsel beye ne demeli? Yazık hem de çok yazık! Onur Öymen’i bu güzel konuşmasından ötürü bir kez daha kutluyoruz.

Hasan Kurt
23 Kasım 2011, kuzeyekspres

Yarın da PKK’dan özür dilenebilir?
http://www.kuzeyekspres.com.tr/news_detail.php?id=21896

(*)Tunceli, Pertek'teki Singeç Köprüsünün açılış töreni (17 Kasım 1937)


Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor

İletigönderen Başkomutan » Cum Kas 25, 2011 16:50

İHANETLER AK'LANIYOR

Depremi, talanı, ihaneti, bölücülüğü, etrafımızı saran ve AKP sayesinde hızla yaklaşan ateş çemberini bir kenara bıraktık. Sanki bütün bunlar bu ülkenin meselesi değil.
Herşeyi hallettik, her sıkıntıyı çözdük, şimdi de sözüm ona tarihle yüzleşiyoruz. 73 yıl öncesinin ihanetleri başbakanın en önemli ve ivedi meselesi. Bu ne ilktir, ne de son olacaktır.

Ermeni iftiralarından başlayarak tarihteki bütün ihanetler sırayla bugüne taşınıp aklanıyor. Doğrudan doğruya Türkiye'nin varlığını ve birliğini hedef alan PKK ihaneti bile sıradanlaştı ve müzakere edilir hale getirildi.
Boşuna "Ak Parti" olmamışlar. 9 yıldır ak olan hiç bir şey görmedik. Hatta Tüpraş'tan başlayan karanlığın her yanı sardığını ibretle görüyoruz. Ancak ihanetleri aklamakta son derece başarılı gidiyorlar.

Meselenin tamamı anlatılmıyor

Dersim'de, tıpkı bugün olduğu gibi bu ülkenin varlığına ve birliğine karşı bir ihanet yaşanmıştır. Doğrudan doğruya Cumhuriyet hedef alınmıştır. Bunun dışında söylenen ve yazılanlar bu devlete, bu millete iftiradır. Sayın başbakan başta olmak üzere özür dileyen veya bunu savunan herkes, meselenin tamamını ortaya koymak zorundadırlar. Çıkıp, "belge açıklıyorum" diyerek, sadece ihanet cephesinin argümanlarını okumak, bir ihaneti aklamaktan başka bir şey değildir. Doğru olan ülkenin ve dünyanın o zamanki durumu da dikkate alınarak meselenin tamamının ortaya konulmasıdır.

Bu gerçekler anlatılmıyor

Dersim, Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yapılmış bir isyan hareketidir. Eli silahlı katiller karakolları basmış, askerlerimizi şehit etmiş, devleti tanımamış ve kendi düzenlerini kurmaya kalkışmışlardır. Devletin Dersim bölgesine hizmet götürmesinden, okul açmasından, yol ve köprü yapmasından, vatandaşına sahip çıkmasından rahatsız olmuş ve isyan başlatmışlardır.

Devlet görevlilerin meseleyi çözmek, bu isyanı diyalog yoluyla bastırmak için bütün gayretleri karşılık görmediği gibi, bir zaaf olarak değerlendirilmiş ve hain güruhunu daha da azdırmıştır. Belge açıklayan sayın başbakan her ne hikmetse bunlardan hiç bahsetmiyor. Bunların belgelerini hiç göstermiyor. Oysa bunlar tarihi gerçeklerdir ve ayrıntıları devlet arşivlerinde mevcut olduğu gibi, yaşayan herkesin de bildiği şeylerdir.

Hainlerin işine yarıyor

Yapılan açıklamalara bakarsanız Türkiye Cumhuriyeti'ni kendi vatandaşlarına her türlü eziyeti yapan, önüne geleni kesen, hukuku, insafı, vicdanı olmayan bir kabile devleti zannedersiniz. Böyle bir yaklaşım tarihe de, bu ülkenin ve milletin geçmişine de, en tepedekinden başlayarak hizmet etmiş bütün zevatın emeğine de, gerçeklere de, insafa da, imana da sığmaz. Bu sadece ve sadece Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milleti ile meselesi olanların işini kolaylaştırır. Nitekim öyle de olmuştur. Ne kadar hain, ne kadar satılmış, ne kadar bölücü, ne kadar kansız, ne kadar dönek varsa hepsi harekete geçmişler ve Türk tarihini karalama, hesap sorma ve diz çöktürme yarışına girmişlerdir.

BOP'la benzerlikler

Bugünden 73 yıl öncesine bakarak demokrasi nutukları atmak, hüküm vermek kolaydır. 1937-1938 yılları söz konusudur. Dünyanın yeni ve büyük savaşın eşiğinde olduğu, Hitler, Musolini, Salazar, Franko gibi diktatörlerin sahne aldığı, Cumhuriyet'in henüz filizlendiği, verilen bağımsızlık savaşının yaralarının sarılmaya çalışıldığı ve Türk milletinin yeni ve iddialı bir devletle dünya tarihinde yerini almak için çabaladığı, bir dönemden bahsediyoruz. Böyle bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığından rahatsız olanların, dünyada ve bölgemizde etkili bir rol oynamasını istemeyenlerin içerideki hainleri kullanarak isyanlar çıkardığı da yine bilinen bir gerçektir.

İngiltere ve Fransa gibi devletlerin bölgedeki menfaatlerini korumak, kurdukları sömürü düzenini sürdürmek için oynadıkları oyunlar tarihin ibret sayfalarını oluşturmaktadır. Musul ve Kerkük misak-ı milli sınırları içinde olduğu halde, bu yüzden elimizden kayıp gitmiş, Dersim dahil bir çok isyan bu yüzden çıkarılmıştır. Aynı senaryolar bugün de yazılmakta, aynı oyunlar başka kostümlerle bugün de oynanmaktadır. BOP tam anlamıyla bir sömürü düzenini projesidir. İngiltere ve Fransa yine işin içindedir, ancak başrolü ABD oynamaktadır. Dersim isyanını çıkaranların, Seyit Rıza'ların yerini ise yeni piyon olarak PKK almıştır. Onun için Ortadoğu Gazetesi dün "Bu Kafa PKK'dan da Özür Diler" manşeti ile çıktı.

İyileşmiş yaralar yeniden kanatılıyor

Dersim, Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişinde bir yaradır. Ne ilktir, ne de son olacaktır. Başka örnekler de vardır. Bu yarada diğerleri gibi tedavi edilmiş, sarılmış ve iyileştirilmiştir. Bugün PKK için yapılması gereken de budur. Doğru teşhis yapmak, hastalığı ortadan kaldırmak ve yaraları sarmaktır. Ancak yapılan tam tersidir. Sarılmış, iyileşmiş ve hatta unutulmuş yaralar yeniden kanatılıyor, yeniden açılıyor, yeniden sorun haline getiriliyor. Bunun bu devletle meselesi olanlar dışında kime ne faydası var?

Ermeni iftiralarını alenileştirerek, milleti 36 parçaya bölerek, bölücüleri azdırarak, mezhep farklılıklarını kaşıyarak, Dersimi hortlatarak nereye varacaksınız? Bunlardan cesaret alan başka hainler hiç fırsatı kaçırmıyor ve hemen sıraya giriyorlar. Kimi Ekümenlik ilan ediyor, kimi tazminat istiyor. Kimi toprak talebinde bulunuyor, kimi Pontus hayallerini hayata geçiriyor. Olmuşken hepsinin istediğini verin, hepsinden özür dileyin. Sonra bakalım geriye ne kalacak? Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletten, birlik ve bütünlükten söz edilebilecek mi? Yoksa asıl yapılmak istenen bu mudur?

Orhan KARATAŞ
25 Kasım 2011 , ORTADOĞU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Açılımcıbaşı Dersim isyanını çarpıtıyor / İhanetler AK'lanıyor

İletigönderen kosmos » Cum Kas 25, 2011 21:45

Son 70 yıldır ülkemizde yaşadığımız sorunlar bu süre içinde ülkemizi yönetmiş ve yönetmekte olan siyasi kadrolardan kaynaklanmaktadır. Bu gün ülkemizi yöneten siyasi kadroların Dersim üzerinden ulu önderimiz Atatürk’e ve Cumhuriyetimize karşı tavır almaları, “orantısız güç” kullanılmıştır diyerek Atatürk’ü ve Cumhuriyetimizi sözde “suçlu” ilan etmeleri, kendilerinin Türk halkının “dostu” olmadıklarının çok açık göstergesidir.

Türk halkına düşen görev, kendilerini sürekli vekil adayı ilan ederek karşısına çıkan ve sürekli seçtiren bu sözde “vekilleri” artık tarihin çöp tenekesine atmaktır !

Ulu önderimiz Atatürk doğru yöneticilerin peşinden gidilmesinin önemini Türk halkına şöyle anımsatmaktadır;

" Tarihimizi inceleyiniz. Türk’ün çektiği bütün felaketler, maruz kaldığı tehlikeler ve musibetler hep kendi öz benliğini, milli varlığını ihmal ederek, nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle mensup bulundukları belirsiz birtakım kimseleri kendisine reis tanıyarak, onların şuursuz bir vasıtası olmak mevkiine düşmüş olmasındandır." (Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, sayfa 553).

Kozmoz
En son kosmos tarafından Pzr Ara 11, 2011 7:06 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
kosmos
Üye
Üye
 
İletiler: 24
Kayıt: Sal Eki 25, 2011 5:21

Re: Açılımcıbaşı Dersim isyanını çarpıtıyor / İhanetler AK'lanıyor

İletigönderen Başkomutan » Çrş Kas 30, 2011 5:18

Dersim tarihi bilinmiyor

Türkiye’nin her yanı ateş topuna dönmüşken Dersim konusunu gündeme getirmek ustaca bir saptırmadır . Dersim’de olup bitenleri tam bilmeden Devleti katliamla suçlamak ülkenin savunma refleksini zayıflatır.

Neler olmuştur o bölgede?

Dersim Osmanlı yönetimi altına girince , Erzurum Beylerbeyliğine bağlı olarak yönetiliyor gözükse de devlet buraya girememiş bölge kendi kendine yönetilmiştir.

1860’larda Şah Hüseyin, Gülabi, Şeyh Süleyman ve Mansur Ağa Dersim’deki egemen güçlerdi.

Osmanlı yöneticileri bölgeye girebilmek için rütbe, madalya,makam ve para dağıtıyorlardı.

1875’de Ahmet Muhtar Paşa, Erzincan Mutasarrıfı Şerif Paşa’nın yardımıyla Dersim’in ileri gelenlerini Erzurum’a toplantıya çağırdı.

Mansur Ağa ve Şeyh Süleyman gitmediler.

Pülümür Kaymakamı Hüseyin ile Mazkirt Kaymakamı Gülabi toplantıya katıldı.

Bölgeye yol yapılmasını isteyen Gülabi Bey’e diğer ağalar tepki gösterdiler.

Hüseyin Bey yol yapımını da kabul etmedi.

Buradaki ağaların karşı çıkması sonucu bölgeye bayındırlık hizmeti götürülemedi.

Asker de toplanamadı.

Kürt aşiretlerinin devlete karşı tavırları değişmedi.

Aşiretlerin amaçları bölgeye devleti sokmamaktı.

Çünkü kendilerini devlet olarak görüyorlardı.

1925’de Şeyh Sait önderliğinde çok büyük bir isyan başlatıldı.

İsyan bastırıldı ve Şeyh Sait asıldı.

Ancak aşiretler durmadılar.

1926 Koçuşağı isyanını, 1930’daki Ağrı ve Pülümür isyanları izledi.

Aşiretler bölgeye devletin girmesini engellemek için de halkı kışkırtıyorlardı.

Bölgedeki halkın fakir oluşu aşiret reislerinin işine geliyordu.

Halkı istedikleri gibi yönlendiriyor ve kullanıyorlardı.

Sorun Cumhuriyet yönetimi ile sınırlı değildi.

1876’dan 1938’e kadar bölgeye 11 askeri harekat düzenlenmişti.

Gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet bölgede devleti egemen kılmak,

yol, köprü, okul,hastane gibi ihtiyaçları sağlamak istedikçe aşiretler bunlara engel oluyorlardı.

Dersim devletin yasa ve kurallarını tanımak istemeyen aşiretlerden oluşan tehlikeli bir çıban başıydı ve cumhuriyet yönetimi de buna son vermeye kararlıydı.

Dersim’de yaşananları tek taraflı olarak ele almak, Kürt isyancılar ve aşiretler tarafından şehit edilen askerleri yok saymak , ileriki yıllarda yurdu savunmak için kimseyi bulamamak gibi çok tehlikeli sonuçlar doğurur.

Dersim’de yaşananları CHP’nin üzerine yıkmaya çalışmak da hiçbir örgüte siyasi yarar sağlamaz.

Dersim’de isyancılar ve devlet vardır.

İktidarda CHP olması bu gerçeği değiştirmez.

O günlerde devletin elinde iki seçenek vardı.

Vatan ya bölünecek, ya da bütün olarak kalacaktı.

Ülkeyi yönetenler bölünmemiş bir vatanı tercih ettiler.

Bunun için mi özür dileniyor?

Orhan SELEN
30 Kasım 2011 , ANAYURT
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Dersim'e Ne Dersin?

İletigönderen Deli Haydar » Pzt Şub 13, 2012 14:55


Dersim'e Ne Dersin?
Hüüriyet Gazetesi / 24 Kasım 2011


Dersim’i bombalayan...
Devlet değil, CHP.

PKK’yla masaya oturan...
AKP değil, devlet.


---

İyi di mi?

---

Sene 1937... Mustafa Kemal, başbakan Celal Bayar’la birlikte Tunceli’ye gelip, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü’nün açılışını yapacaktı. Köprünün ucunda karakol vardı. Basıldı. 33 asker şehit edildi. Peşinden... Telefon hatları kesildi, pusular kuruldu, Mazgirt Köprüsü havaya uçuruldu, jandarma taburu vuruldu, 56 asker daha şehit oldu.
Film koptu.

---

Elebaşı Seyit Rıza’ydı...
Başbakanımızın “hikâyesi yürek burkucudur” dediği Seyit Rıza.

---

Kuklaydı...
Kendisini oynatanların ipleri bıraktığını hissedince, paniğe kapıldı, İngiltere Dışişleri Bakanı’na mektup yazdı, Suriye’deki İngiliz Elçiliği’ne gönderdi.

---

Yalvaran mektubunda, Anadolu için “çorak toprak” derken, “Kürdistan bereketli toprak" diyordu... “Sayın ekselansları” diye başlıyor, “Türk Hükümeti yaptığı anlaşmalar sayesinde dış baskılardan kurtuldu, Dersim’e girmeye kalkıştı, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık, direnişimiz karşısında Türk uçakları bombalamaya başladı” diye vaziyeti anlatıyor, “sayın ekselanslarına sesleniyorum, hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyorum, en derin saygılarımın kabulünü rica ediyorum” diye bitiriyor, “Seyid Rıza” diye imzalıyordu.

---

Hal böyleyken... Seyit Rıza’yı “masum” göstermeye çalışan arkadaşlar, böyle bir mektubun asla varolmadığını iddia ediyor. Altında kabak gibi “Seyid Rıza” imzası bulunmasına rağmen, Seyit Rıza yazmadı, Nuri Dersimi yazdı diyorlar. Üstelik, sanki Fransa babamızın oğluymuş gibi, “o mektup Fransa’ya yazıldı, Fransa Devlet Arşivleri’nden doğrulamak mümkün” diyorlar.

---

Gel gör ki...

---

Londra’da The National Archives diye bi yer var. İngiltere devlet arşivi... Kayıt ofisine gidiyorsun, “FO 371/20864/E5529” numaralı belgeyi* rica edebilir miyim kardeş diyorsun, hay hay deyip, yukardaki mektubu veriyorlar. 50 pens filan, fotokopisini alabiliyorsun.

---

Demem o ki.
Taa 1937’ye gitmek zor ama...

Buckhingham Sarayı’yla The National Archives’in arası metroyla üç dakka.

---

Hazır, frak giyerek yakasına şövalye nişanını takan Cumhurbaşkanımız ordayken...
Yemekte Windsor kuzusu ikram eden Kraliçe’ye “tarihimizle yüzleşelim” dese fena olmaz yani.


Yılmaz Özdil


*
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x