Başkomutan yazdı:
Başbakan Dersim isyanını çarpıtıyor
'İntikam! Kürt diyarında uluyan sırtlan ve çakallar ırkının (Türklerin) pis vücutlarından Kürt vatanını temizlemek için!'
'İntikam! Kürdistan denilen yıkık anayurdun kurtarılması için!'
Başbakan Erdoğan cumartesi günü Sakarya mitinginde konuşurken, CHP'yi kötülemek için yine 1937-38 yıllarındaki Dersim (Tunceli) isyanlarına değindi ve 'Vergi vermediler diye Dersim Köylerini CHP bombaladı. O zamanki cumhurbaşkanının emriyle... Kimdi? İsmet İnönü CHP'nin başındaydı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya!' dedi.
Bu kısa konuşmada iç içe geçmiş birçok yanlış bulunuyor: 1937 yılının 21 Mart'ında Dersim'deki bazı aşiretler isyan için harekete geçtiğinde Türkiye'nin cumhurbaşkanı, İsmet İnönü değil Mustafa Kemal Atatürk idi...
Başbakan Erdoğan, Dersim isyanı çıktığında CHP'nin başında İsmet İnönü'nün olduğunu söyledi. Bu da yanlıştır. Çünkü Atatürk; 10 Kasım 1938'de ölünceye kadar CHP'nin doğal lideri idi.
Başbakan Erdoğan bilmelidir ki Dersim'de Kürtçü/ Kürdistancı kadro, CHP'ye karşı değil dönemin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı ayaklanmıştı. Yani isyancıların hedefinde CHP değil, o sıralar devrimlerle Türkiye'yi ağalardan, aşiret reislerinden, şeyhlerden, seyitlerden kurtarmaya çalışan devrimci Türk hükümeti vardı. İki kez patlak veren bu isyanları bastıran da CHP değil, 1937'deki İnönü hükümeti ve 1938'deki Celal Bayar hükümetidir.
Dersim'de devlete silah çekenlerin tepelenmesine ilişkin karar da 4 Mayıs 1937 tarihli gizli Bakanlar Kurulu toplantısında alınmıştır. Bu toplantıda masanın bir tarafında Atatürk, bir tarafında da dini bütün Mareşal Fevzi Çakmak bulunuyordu. Projenin sert biçimde uygulanmasını isteyen ismin Mareşal Çakmak olduğunu; onun 1930 yılında bu bölge ile ilgili olarak hazırladığı rapor açıkça göstermektedir.
Bu bilgilerin ayrıntılarını, kaynaklarıyla birlikte 'DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ' isimli son kitabımda ortaya koydum.
Dersimdeki Kürtçü isyancıları CHP bombaladı demek; bugün PKK'yı Tunceli'de, Şırnak'ta, Hakkari'de AKP bombalıyor demektir.
ÜSLUP DÜŞÜNDÜRÜCÜBaşbakan Erdoğan; başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti hükümetini suçladığının farkına varmadan ve hiçbir belgeye dayanmadan, '50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir, insaf ya!' diyor. Ne acıdır ki Sayın Erdoğan'ın Dersim isyanı hakkında söylediklerini; PKK'nın siyasal uzantıları Avrupa'da 2008'de ve 2009'da düzenledikleri Dersim Soykırım Konferansı'nda daha önceden dile getirdiler. Onlar da Türk hükümetinin 50 bin-100 bin insanı öldürttüğünü iddia ettiler. Onlar da bu işe tıpkı Başbakan Erdoğan gibi yargısız infaz, hatta soykırım dediler.
Halbuki, Dersim'de isyan çıktığında bunu bastırmak için alınan gizli Bakanlar Kurulu kararında, bölgeden 2 bin kişinin gönderilmesi kararlaştırılmıştır. (Ayrıntılar için Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, s. 296) Avrupa'da faşizmin kol gezdiği, insanların gaz odalarına tıkıldığı o günlerde; Türkiye Cumhuriyeti; sadece isyancıları Batı illerine sürmek gibi normal bir kararla yetinmiştir. Başbakan Erdoğan sırf referandumda evet dedirtmek için belgesiz konuşmayı bırakmalıdır. Çünkü; katliam denilen o rakamlar tamamen uydurmadır.
Eğer 1937'de Seyit Rıza aslırken Dersimli'ler de yargısız infaz edilmiş olsaydılar; o zaman 1938'de ikinci kez isyan edecek adamı, silahı nasıl bulabilirlerdi?
DERSİM'DE KÜRTÇÜLER AYAKLANDI
Başbakan Erdoğan; 'Dersimli'ler vergi vermediler diye CHP onlara yargısız infaz yaptı!' derken; gerçekleri açıkça çarpıtıyor. Çünkü; Türkiye Cumhuriyeti; Dersim'de Kürtçülük adına ve derebeylik sistemini sürdürmek gayesiyle isyan çıkartıldığı için bölgeye müdahale etmiştir. Ordunun karşısında savaşmasını çok iyi bilen çok ciddi bir güç vardır. Buradan Sayın Başbakan'a kendisi gibi başbakan olan Faik Öztrak'ın TBMM'de 1939'da verdiği bilgi aktarayım: 'Dersim mıntıkasından şimdiye kadar toplanan silahların adedi 14 bin 593'tür. Bu silahların hepsi son sistemdir.'
(Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 367) Görülüyor ki isyancılardan ele geçirilen silah sayısı; bölgede bugünkü PKK'nın üç katı kadar bir silahlı gücün bulunduğunu ve devletle savaştığını gösteriyor.
Dersim'de isyan edenler; bölgede eskiden beri derebeylik sistemi kurmuş olan aşiret reisleridir. Bunlar; yeni devletin devrimci uygulamaları kendi düzenlerini tehdit edince; Kürtçülükten yararlanarak devlete silah çektiler. Bölge Valisi General Abdullah Alpdoğan, aşiret reislerine 1936'da haber yollayıp silahlarını teslim etmelerini istediğinde onlar devlete şöyle şartlar ileri sürmüşlerdi: 'İçimize karakollar yapmayacaksınız.
- Köprü-yol yapmayacaksınız. n Yeniden nahiye ve ilçe merkezleri oluşturmayacaksınız.
- Silahlarımıza dokunmayacaksınız.
- Vergimizi de pazarlık usulüyle vereceğiz.' (Dersim İsyanları, s. 295)
HALKI NASIL KORKUTTULAR?
Bu derebeyleri; oranın yoksul ve çaresiz halkını kandırmak için diyorlardı ki: 'n Eğer asker buraya gelirse, Dersim'deki kadınlar gündüz kocalarının gece askerin olacak. Evlerin bir giriş bir çıkış kapısı olacak, ikisinde de polis bekleyecek; bütün kazandıklarınızı elinizden alacaklar. n Keçiler için topladığınız meşe yapraklarından bile vergi alacaklar. n Türk hükümeti Dersim'e giremez; buna gücü de yoktur. ' (Sayfa 294)
İşte bölgedeki derebeyleri; başlarında Seyit Rıza olduğu halde; buna benzer sözlerle kandırdıkları suçsuz ve çaresiz Tunceli halkını silahlandırıp Türk ordusunun üstüne saldılar. Yüzde 90'ı Kızılbaş Türkmen olan bu aşiretlerin başındakiler; uluslararası destek bulabilmek için de kendilerini Kürt gösterdiler ve Kürdistan projesi için ayaklandıklarını duyurdular.
İngilizler'den Kürdistan'a yardım istedi
İsyanın elebaşısı Seyit Rıza, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na bir mektup yazarak oradan yardım istemiştir. İşte bu mektup; olayın içyüzünü en iyi biçimde göstermektedir.
'Dışişleri Bakanlığı Dersim-Kürdistan 30 Temmuz 1937
Sayın Bakan,
Yıllardan beri, Türk Hükümeti Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilinin gazete ve yayınlarını yasaklayarak, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan'ın bereketli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu'nun çorak topraklarına, zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.
Son olarak Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir anlaşma sonucu, bu baskılardan arındırılmış, Dersim bölgesine de girmeye kalkmıştır.
Bu olay karşısında, Kürtler göçün uzak yolla-rında can vermek yerine, kendilerini korumak için 1930'da Ararat Tepesi'nde, Zilan ve Beyazıt Ovası'nda olduğu gibi, silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde, tüyler ürpertici bir savaş sürüyor.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen, ben ve yurttaşlarım, Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında, Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor. (Ö.)
(Ö.)
Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor.
(Ö.) üç milyon Kürt, benim sesimden Ek-selanslarına sesleniyor ve bu hükümetinizin yüksek manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.
Dersim Generali Seyit Rıza' (Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, sayfa 301)
Bunca kışkırtmaya karşın isyana ancak bölgedeki 40'ı aşkın aşiretten ancak 7'si katılmıştı. Devlet de bunları hedef almıştı ve gizli Bakanlar Kurulu kararında açıkça yazıldığı üzere, hedefteki insan sayısı da 2 bin kadardı.
Rıza Zelyut
http://www.gunes.com/2010/08/17/yazarlar/y4.html
Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları
Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk