Yandaş medyadan bir alıntı iki darbe...
Bu kez "One Minute" değil, "Yes be annem"
İslam dünyasında gözler, İsrail'in üyelik müracaatının değerlendirileceği OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) toplantısına çevrilmişti.
Türkiye'nin İsrail'i veto etmesi bekleniyordu.
Öyle ya, Davos'ta İsrail'e "One minute!" demişti Türkiye.
AK Parti Hükümeti, BM Güvenlik Konseyi'nin 1860 sayılı kararını hiçe sayarak Gazze'yi abluka altında tutmaya devam eden İsrail'i mütemadiyen eleştiriyor, bu şartlar altında İsrail'le ilişkilerin düzelmesinin mümkün olmadığı mesajını veriyor ve uluslararası toplumu da Gazze konusunda etkili bir tavır sergilemeye çağırıyordu.
İsrail'in OECD'ye kabul edilmemesi veya hiç değilse üyeliğinin Gazze meselesinde çözüm şartına bağlanması böyle bir tavır olacağına göre -ve iki kere iki dört ettiğine göre- Türkiye elbette ki İsrail'in üyeliğini veto edecek yahut erteletecekti.
Beklenti buydu ve bu beklenti yerinde bir beklentiydi.
Ne yazık ki Hükümet, İslam dünyasının beklentisini boşa çıkardı.
Veto hakkını kullanmadı.
İsrail şimdi şöyle düşünüyordur:
"Gazze'ye kan kusturmaya devam ederek uluslararası hukuka meydan okuyoruz ve üstelik de Türkiye vatandaşı bir insani yardım gönüllüsünü OECD toplantısının arefesinde doğru dürüst bir gerekçe göstermeden gözaltına alıp zincire vurduk. Bunlara rağmen Türkiye'nin onayıyla OECD üyesi olabildiğimize göre, zulme rahat rahat devam edebiliriz!"
Türkiye'nin OECD'deki veto hakkı, OECD üyeliğine hayati önem atfeden İsrail üzerinde baskı kurmak için eşsiz bir fırsattı.
Bu fırsat üç kuruşa harcandı.
Üç kuruş dediğim, Kızılay tarafından Gazzelilere iletilmek üzere gönderilen yardımları aylardır bekleten İsrail'in, "Bu yardımları bir an evvel Gazze'ye sevk etmelisiniz" diyen Ankara'ya verdiği cevap:
- "Duruma bakacağız."
İsrailliler, 'OECD üyeliği bizim için tarihi bir zaferdir, rüyamız nihayet gerçek oldu' diye bayram ediyorlar...
Erdoğan'ın "One minute" tavrının OECD'de somutlaşmasını beklemiş olan İslam Dünyası ise derin bir hayal kırıklığı yaşıyor...
Utanç içindeyiz.
Hakan ALBAYRAK
Yeni Şafak Gazetesi 17.05.2010
Hakkari'nin Çukurca ilçesi yakınlarında operasyona giderken PKK`lı teröristlerin ateşi sonucu şehit olan Halil Kömür’ün babası Ahmet Kömür, cenaze töreninde Tayyip Erdoğan`a hakaret ettiği gerekçesiyle 11 Ay 25 Gün hapis cezasına çarptırıldı.
Gaziantep Ulu Camii`nde düzenlenen törende Başbakan`a, “Bize bir şey olmaz, Türklüğünden utanan Başbakan utansın. Türküm diyemeyen Başbakan utansın” sözlerinden dolayı Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Şehit Babası Ahmet Kömür, mahkeme başkanı tarafından 11 Ay 25 Gün hapis cezasına çarptırıldı.
Şehit babası Ahmet Kömür, adliye çıkışında yaptığı açıklamada “Bu konuda bir şey konuşmak istemiyorum, karar ortada” dedi.
Kömür’ün avukatı Mehmet Özdemir; “Acı ile söylenmiş birkaç cümle. Şehit babasının mahkeme koridorlarında süründürülmesi ne kadar doğrudur, Yüce milletimiz karar versin. Dağdaki terörist sanki gurbetten geliyormuş gibi karşılayan, Pişmanlık yasasının adını ‘Eve Dönüş Yasası’ olarak değiştiren Hükümetin zihniyeti ortadadır. Yasalar, Şehit Babasını 11 Ay 25 Gün hapis cezasıyla cezalandırmıştır. Takdir kamuoyuna sunulur” diye konuştu.
Peki ne diyecekti Şehit Babası: "Başbakanın askerlik yapmayan çocukları sağ olsun mu” diyecekti?
İnternetajans / 15. 05.2010
Beyoğlu Belediye Başkanlığı'nı ziyaret eden Mehmet Ali Şahin, ziyaretin ardından, Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile birlikte Beyoğlu'nun sokaklarını gezdi.
Ara sokakları tek tek gezen ve birçok kişiyle sohbet eden Meclis Başkanı Şahin, bir restoranın arka kapısında sarımsak soyan bir şahısla da sohbet etti.
Adının Ahmet olduğu öğrenilen restoran çalışanı, Şahin'e ilginç bir tepkide bulundu. "Biz burada yiyecek patates bulamıyoruz, siz orada suşi yiyorsunuz."
Vatan Gazetesi / 14.05.2010
18.05.10
Lütfü TÜRKKAN