Bülent Ecevit'e niçin komplo kuruldu?..
Dün rahmetli Bülent Ecevit’in ölüm yıldönümüydü. Öte yandan Ecevit’e 57. hükümet zamanında kurulan komplonun sonrasında gelişen olaylarla ve hatta bugün varılan nokta ile o gün yaşananlar arasında bir “Paralellik” olduğuna inanıyorum.
Neyse, hükümetler sadece “Askeri darbeler”le devrilmezler. Günümüzde (“Demokrasi” maskesi altında!) bu gibi işler daha ince metotlarla yürütülür. Kimi kez “Turuncu devrim”ler adı altında, kimi kez ne istediğini bile bilmeyen kitlelerin sokağa dökülmesiyle, birdenbire patlak veren “Yolsuzluklar”, “Ekonomik kriz”ler, “Aşk skandalları” kimi kez de “Sağlık” bahaneleriyle kılıfına uydurulmuş “Sivil darbe”ler yapılır.
Bu gibi hallerde “Operasyon”u planlayan güçler amaçlarına uygun bir kamuoyu yaratarak, hedeflerindeki kişinin sağlık sorunlarını ya abartarak ya da olmayan sağlık sorunlarını ortaya çıkartarak bir “Yıpratma kampanyası” yürütürler. O kişinin siyasetten veya hükümetten ayrılmasının “Memleketin hayrına” olacağı temasını işlerler. Bence Ecevit’e yapılanda budur!
Nitekim süreç hızla önce Ecevit’e “Çekil” baskısına sonra da “DSP’yi bölme” operasyonuna dönüştü. Gören gözler için ortada bir “Sağlık sorunu” ndan ziyade bir “Siyasi sorun” olduğu aşikârdı. Medyanın kimi kalemleri ise kampanyada başı çekiyorlardı. (Neyse ki arşivler ortada!) Herkes birdenbire doktor kesilmişti. Teşhis üzerine teşhis konuyordu. Nitekim 2001’in ilk yarısından sonra bu kampanyaya hız verilecekti. “Siyasi linç” için düğmeye basılmıştı. Bu koroya düne kadar “Ecevit iyi, abartmayın” diyen kalemler bile katılacaktı. “Halefler” belirleniyordu.
Peki, ama bütün bunlar niçin yapılıyordu? İç içe birçok nedeni var. Öncelikle “Uluslararası çevreler” in talebi bu yöndeydi. Ecevit’in Irak’a yönelik operasyona ayak direyeceği ve sonradan “BOP” diye bilinen plana monte olmayacağı anlaşıldığı noktada düğmeye basıldı. (O kadar ki Tansu Çiller işi “Irak’a operasyonda başbakan olmak istiyorum” a kadar vardırdı.) Plan üzerine plan yapılıyordu.
Bilderberg toplantısından ayağının tozuyla gelen “Kurtarıcı Kemal Derviş” ile “Troyka komplosu” hazırlandı. (Derviş, Cem, Özkan) O esnada Paul Wolfowitz’in apar topar Türkiye’ye gelip Koç yalısında aralarında Kemal Derviş’in ve ABD büyükelçisinin de olduğu bir grupla birlikte toplantı yapıyorlardı!
Ecevit’in “Çekilmeyeceği” ve parti ile hükümeti onlara yem etmeyeceği anlaşıldığından sonra bu kez DSP’yi bölme, ANAP’laştırma, başka bir “Siyasi seçenek oluşturma” alternatifleri aranmaya başlandı. (YTP kuruldu ancak yüzde 1 oy alabildi.) “DSP’yi Kundaklama” harekâtı başarısız olmasına rağmen Bahçeli’nin ani “Erken seçim” kararı ile aslında istenen siyasi netice alındı.
Sonuç olarak elbette ki Ecevit sağlık açısından “Turp gibi” değildi. Ancak birileri bu durumu kullanıp, olayı bir “Hükümet darbesi” ne çevirmek istediler. Solu dönüştürmekten umudu kesen ABD, yüzünü klasik ve sadık partneri sağa döndü ve Erdoğan-AKP oluşumunun arkasında durdu. Bu olayla birlikte AKP’nin önü açıldı.
O yüzden Ecevit’e yönelik “İş göremez raporu” var mıydı yok muydu tartışmaları hiç umurumda değil. Çünkü komplolar tıbbi raporlarla değil siyasi sonuçlarıyla anlaşılır.
Bu konuda o zaman Ecevit’in verdiği cevap sanırım en geçerli cevaptır: "Olan biten gözler önünde gerçekleşti siz takdir edin… "
Bu vesileyle kendisini bir kez daha rahmetle anıyorum…
Atilla AKAR, 6 Kasım 2012