ATATÜRKÇÜ olarak bilinen(!) kimselerin yalanlarını, çarpıtmalarını ve atıp tutmalarını açığa çıkarmak suçmuş anlaşılan. Çe, DİKBAŞ'ın anlatımındaki kadar temiz ve onurluysa, elbette, herhangi bir ulustan, herhangi bir kişi Çe'ye sevgi ve saygı besleyebilir.
Ancak, -yarım yamalak benimsediği öğreti nedeniyle- her fırsatta Çe hayranlığı gösteren ve bunun yanında Mustafa Kemâl ATATÜRK'e "
burjuva devrimcisi" diyebilecek kadar alçalan ahmak komüncanlarda aklı kalmış kimselerin, iki durum arasında ayrım yapma yetisinden uzak olması düşündürücüdür.
Ayrım yapamayanların, söylemlerinin nedenlerini, -ATATÜRKÇÜ olarak bilinen(!) kimselerin yanlışlarını göstermek amacıyla yayınlanmış kaynaklara dayanan görüntüyü- "
körkütük, yobaz Çe hayranlığı" olarak niteleyip sonra da "
ATATÜRKÇÜ ise neden ATATÜRK'ü savunmuyor Çe'yi savunduğu kadar" diyerek usa pek de uygun olmayan ve kendileriyle çelişen sorular sorarak açıklaması da düşündürücüdür.
Çelişki, ayrım yapamayanların, Çe ile ATATÜRK kıyası yapaduran komüncanlara kızıp da aynı kıyası -hem de ilgisiz bir konuyla ilişkilendirerek- yapmasındadır. Çelişki, ayrıca, ayrım yapamayanların, "
körkütük, yobaz Çe hayranlığı" olarak niteleyip sonra da böyle nitelediği birinden -sanki bu olağanmış gibi; "
körkütük, yobaz Çe hayranı" biri olarak tanımlanan kişinin ATATÜRK'ü savunması doğalmış gibi- bir "
ATATÜRK savunması" beklemesindedir.
ATATÜRK vatandır ve Yılmaz DİKBAŞ her yazısında vatanı savunmaktadır. Ulu Önder'in deyimiyle "
etten, kemikten fâni Mustafa Kemâl"in savunulması da, gerek öğretisel temeli oluşturanı savunmak, gerekse de geçmişin (tarihin) doğru aktarılması nedeniyle oldukça önemlidir. Bütün bunlardan da öte, bunu yapmak, bir gönül borcunu ödemek ve ulusal onuru yıkmak isteyenlere karşı çıkmaktır. Ancak, yazdıklarıyla, söylemleriyle, çıkışlarıyla -yine Ulu Önder'in deyimiyle- "
ikinci Mustafa Kemâl" tanımına uygun savaşçı ve Kemâlci bir aydının "
Çe'yi savunduğu kadar Mustafa Kemâl'i savunmuyor" denilerek kötülenmesi ise ayrıca çelişkili, ayrıca düşündürücüdür.
Gelelim adı geçen kişiye...
Yirmi dört şehidimizin geldiği acı ve kara günde adı geçen kişiden inciler(!)Zamanlama zaten gerçekten ilginç dediğin gibi, ııı, bu bana şeyi hatırlattı (RTE'nin iptâl edilen Orta Asya gezisinden söz ediyor). Bugün, ııı, sayın Başbakan diyelim, sayın Başbakan'ın Astana'da katılacağı Türk toplulukları zirvesi vardı. Tam bu zirve öncesinde gerçekleşti saldırı. İlginçtir, dün ne oldu; Mısır'ın arabuluculuğuyla Gilad Şalit serbest bırakıldı. Şimdi aslında bu olaylar birbiriyle bağlantılı.
Yani oradaki espiri neydi; Gilad Şalit olayını Mısır mı çözecek, Türkiye mi çözecek. Dolayısıyla dün Gilad Şalit'in Mısır arabuluculuğuyla serbest bırakılması Eşbaşkan'ın sultanlık, padişahlık umutlarını söndürmüştür. Bir defa bunu tesbit etmek gerekiyor.
Eğer Gilad Şalit'in serbest bırakılmasını Türkiye sağlamış olmuş iseydi, o zaman, işte dün ve bugünkü saldırılar Türkiye'de değil Mısır tarafında bir yerlerde olacaktı, orası karışacaktı.
"Dağlıca 2" diyorum ben buna, bu örgüt işi falan değil, kimse bana anlatmasın.
Dağlıca baskınında gördük o işin öyle örgüt tarafından falan filan olmadığını.
İran nükleer mevzusunda benim canım yandı. 2,5 yıllık o kadar emek boşa gitti. Gerçi henüz gitmedi uğraşıyorum ben hâlâ da...
Eğer ki, tekrar söyleyelim, 22 Temmuz 2007 akşamı balkon konuşmasındaki verilen sözler 23 Temmuz sabahı tutulmaya başlansaydı; tüm Millet(!), 73 milyonu bu hükûmetin arkasında olurdu. Gerçek Gladio için de herkes elinden geleni yapardı yakalanması için.
Tabiî canım zamanlama çok ilginç yani (Yeni Anayasa komüsyon çalışmalarının başlamasından söz ediyor), bu çok ciddi bir stratejinin şeyi, bir uygulaması. Bu öyle, ne bileyim ben, dağda işte yok gerillaymış da, bilmem neymiş de, Kürt halkına özgürlük getircek falan filan... Ben onu da söyleyeyim; eğer ki bu badire önlenemezse, o Kuzey Irak'takiler boşuna heveslenmesin; Barzaniydi, Talabaniydi, şuydu buydu. Neden? Onlar şimdi zannediyorlar ki Angola gibi olacak.
Ben buradan Barzani'yi de uyarıyorum. O da başka bir macera peşinden koşuyor.
Şimdi onlar Kürt halkını da faciaya sürüklüyorlar.
Vallahi Çetinim ben kendi adıma konuşayım. İlk biz yine programlarımızda söyledik bunu. "Kürt Açılımı" diye çıktılar ya 2009'un Ağustos'unda, biz programlarımızda defalarca değindik, o isim yanlıştı bir defa, o isim yanlıştı. Çünkü demokrasiye ihtiyacı olan sadece Kürtler değildi. Tamam, onlara bir pozitif ayrımcılık yapılması gerekiyordu, neden, çünkü sen, düzmece bir terör ortamıyla 30 yıl boyunca, Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımızı, -bak vatandaşlarımızı diyorum, çünkü onların da nüfus cüzdanı var, onlar da bu ülkenin vatandaşı- sen, o insanların, özgür yaşama hakkını 30 yıl süreyle gasp ettin.
O olayı yapan da (21 Ekim 1993 / Siirt - Baykan - Derince Mezrası baskından söz ediyor) bugün işte, Dağlıca ve bugünkü hâdiseyi yapan ekip, yabancı yani, öyle terör örgütü falan onun şeyi değil.
O "Kürt Açılımı" olayı çıktığında 2009'un Ağustos'unda, ben gittim Ankara'ya, defalarca da söyledim. 4,5 ay uğraştım ben o açılımın adı değişsin diye. Sonunda "Demokratik Açılım" olarak onun adını değiştirtmeyi, hadi başardım diyeyim yani. Ben şey yapmayı sevmem de tevazu esastır. Gittim AKP'li milletvekilleri ile görüştüm ben. Ben mecbur muydum? İşimi gücümü bıraktım, görüyorum tehlikeyi... Çetinciğim yine düzeltilebilirdi; fakat burada esas üzücü olan hâdise şu: Sen getiriyorsun birisini bu işleri kotarsın diye, makam mevki sahibi yapıyorsun, Beşir Atalay'dan bahsediyorum, 2,5 seneyi bir cümleyle geçirdi, Türk Halkı'nı oyaladı. Türk Halkı diyorum, 73 milyonu kastediyorum, vatandaşlık felsefesi, temeli esasıda...
1921 Anayasası'na göre, biz aslında gayet rahat, güzel bir şekilde, hatta belki bugün BDP'nin talep ettiğinden daha geniş özgürlüklerle pek çok şeyi başarabilirdik o dönemde...
O açılım adını değiştirtmeye gittiğimde ben Ankara'ya, uyardım, dağları mağları bırakın artık kardeşim bu iş şehirlere iniyor.
19 Ekim 2011 ->
http://www.dailymotion.com/video/xlsffw ... kinci_newsAcaba ayrıca yorum yapmaya gerek var mı¿? Bazı yerleri ayrıca belirtmedim (kalınlaştırmadım, altını çizmedim ve renklendirmedim) ki asıl konu gözden kaçmasın. Asıl konu mu ne¿? Apaçık ortada...
Gerçi "
feysbuk" adlı iletişim-paylaşım yerindeki kişisel sayfasında daha başka inciler de sıralamış; ayrıca onlara da bakılabilir.