... ve tekrar hapislere dusmemizi, yeni Aydin cinayetlerini, kitlesel olarak ortacaga giden egitim bakanligi tarikatlarin eline dusmus bir Turkiyeye razi olacak kadar "ahlakci" olamiyorum.
Ben razı olalım dedim mi¿? Demedim. Ayrıca ahlâk, bu olumsuzluklara razı ol
mamaktan da öte, bu gidişata karşı çıkmaktır. CHP içinde Baykal'ın yaptığı gösteriye (şov) katılanların (çeşitli nedenlerle buna karşı çıkan çok sayıda parti mensubu da var) bu iki yüzlü yüzsüzlüğünü olumsuz yönde eleştirmek de, ülkenin uçuruma sürüklenmesine razı olmak değildir. Böyle bir çıkarım yapılamayacağı gibi, bunu da kimse kabûl etmez. Cumhuriyet "yüksek ahlâk"tır ve bu çarşaf gösterisini yapanlar, iki yüzlü yüzsüzlük yaparak, ahlâklarını göstermişlerdir, tıpkı daha evvel yaptıkları gibi...
CHP konusunda, CHPnin hicbir Kemalistin istedigi mukemmeliyette olmadigini hepimizin bildigini ve su an icin iktidar olmaya en yakin olan, ehveni ser partinin CHP oldugunu da oncelikle itiraf etmemiz gerektigini dusunuyorum. Yani artik kliselesti bu soz ama, mecburen CHP diyoruz ve diyecegiz gibi maalesef. Ancak benim bu noktada vurgulamak istedigim, gercek Kemalist genclerin siyasete girerek bu partilerin yonetimini mumkun oldugu kadar etkileyecek baski gruplari olusturabilecek kadar orgutlenmeleri gerekiligidir. Yani CHPyi begenmiyorsak, begenmiyorum deyip kenara cekilip izleme luksumuz yok, icine girip, hatta damarlarina girip duzeltmemiz gerekiyor, is basa dusuyor yani.
Türk Milleti, ne CHP'ye, ne de falanca partiye muhtaç değildir. "Günü kurtarma düşüncelerini", "bu da bir görüştür" olarak nitelememin yanında, buna da tamamen karşı çıktığımı da belirtmeden geçemeyecğim. Çetin'i İP'yi hararetle savunmasından dolayı zamanında olumsuz eleştirmiştim. Fakat kendini CHP'ye taşımasına çok daha fazla olumsuz gözle bakmıştım. Lâkin, işin diğer bir boyutu da, beğenilmeyen partiyi eski haline getirmek için bir çaba içerisine girmiş olmaktır. Eğer bir partiye yakınsanız ve o partiyi beğenmiyorsanız, değiştirmek için elinizi taşın altına sokmak mecburiyetindesiniz. Esasen burada da Çetin'in doğru yaptığı anlaşılıyor. Amaç belli; gerçekleştirir-gerçekleştiremez, bir şeyleri değiştirmeye çabalar-çabalamaz, bu da Çetin'i ilgilendiren bir meseledir.
Diger olusumlar son derece iyi niyetli, ancak basari sansi dusuk, ha Turkiyede olsam hepsi icin calisirdim bu ayri. (orn, Osman Pamukoglu ve Erdal Sarizeybek birseyler yapmaya calisiyor, onumuzdeki genel secimlere kadar iyi bir ruzgar yakalarlarsa, yani iktidar olma sanslari dogarsa o zaman da HakPar derim, benim derdim tek catida birlesilmesi ve guclu bir etki yaratabilecek milli bir iktidarin dogmasi.
Millet işgâl altındadır. İkinci Millî Mücadele'den bahsediyorsak, ben bunu partilerle sınırlayamam. Aramızdaki düşünce farklılıkları ve -ben de dâhil- kimilerimizin partileri bu kadar rahat yermemizin temel nedeni budur. Meclis ve partiler, genelleyerek tarif edersek, Büyük Millet'i hiçbir şekilde temsil etmemektedir. Deşersek, çok sayıda örnek verilebilir.
Dindarlik konusuna gelince, bu konuda demek istedigim siyasi yanlis yonlendirmeler olmasa, dinini yasamaktan baska derdi olmayan insanlarimizdi, dindar kelimesini, Allaha samimiyetle inanan iyi insanlar olarak genellestiriyorsan bu tanima da katiliyorum, ancak milli mucadeleye katilimin sarti dindar olmak degil vatanini sevmek olarak tanimlanmali. Sonucta herkes kendini boyle tanimlamayabilir ve bizim herkesin inancina veya inancsizligina saygimiz vardir.
Vatan-Millet sevgisi olmayan, dinimize göre dindar olamaz. Benim dindar tanımımı esas alırsak, nüfustaki oranı inanılmaz büyüktür. I. Millî Mücadele bunun en büyük sağlamasıdır. Yine bir mantık kuracak olursak; "100", "1" ile ittifak etmeye çalışmaz; "1", "100" ile ittifak etmeye çalışır. Eğer ille de bir ittifak olacaksa, bu ittifak, zaten Vatan-Millet sevgisinden başka bir şey değildir. Ortak payda bu olmasa, zaten bir ittifaktan söz edilemez. Yoksa inançsızlığa karşı en ufak bir eleştirim yoktur, yeter ki birey yurtsever olsun. Eğer birey yurtsever değilse, ilgili bireyin dini inancına da, inançsızlığına da, aldığı nefese de saygı duymam.
Şimdi gelelim, CHP'nin bu tavrını olumluyan kimilerinin samimiyetsizliklerine...
Burada yazan hiç kimseyi kırmak istemiyorum. Fakat ben, samimiyetsizliği kabûl etmiyorum.
Buyurunuz şöyle bir resime yorum yapınız, üç aşağı bellidir aslında yorumlarınız ama kuvvetle muhtemel bu saatten sonra da yuvarlarsınız.

Zahmet edip de bir bölüme yüklediğim, CIA'nın 2008 Din Hürriyeti Raporu'nu indirip okusaydınız, bugün bunun yerine, resimde yazan "
özgür ibadet, demokratik, barış ve kardeşlik" gibi süslü kavramları tartışırdık. Gerçi yine de, CHP adlı partinin üzerine toz konduramama devam ederdi. Fakat hiç olmazsa, buna da bir cevap olarak eski defterleri açar, zamanında yedikleri naneleri yazardık.
Ya Gazi Paşa'nın yolu izlenir, ya izlenmez. Ortası yoktur bunun. Bir şeylerin mi değişmesi gerek, bir şeyleri mi değiştirmek isteği hâkim; o vakit değiştirmeye uğraşın. Ancak bu, ne samimiyetsizliklerle başarılabilir ne de yanlışa doğru demekle...
Not ve Genel Uyarı: Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Herkesin kendine has mücadele anlayışı olabilir, görüşler örtüşmeyebilir. Fakat kimse kimsenin vatan sevdasını gereksiz yere ve çarpıtarak sorgulamaya kalkmasın.