Dijital Terör / Türker ERTÜRK

Dijital Terör / Türker ERTÜRK

İletigönderen Başkomutan » Çrş Şub 16, 2011 2:17


Dijital Terör

Biliyorsunuz geçen cuma günü Balyoz davasından aralarında iki eski kuvvet komutanı olmak üzere toplam 163 asker hakkında tutuklama kararı verildi. Ne kadarı muvazzaf, ne kadarı emekli, ne kadarı amiral ve general, hangi seviyede komutanlar oldukları basınımızda geniş şekilde tartışıldığı için bu konuya girmiyorum. Fakat dikkatinizi çekmek isterim görevdeki amiral ve generallerin yüzde onu tutuklanmış durumda.

Nedir bu dava?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin tasfiye operasyonudur. Sizi temin ederim, bu davada adı geçen tüm muvazzafları kısa süre içinde mahkum edelim ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılış işlemlerini yapalım. Yeterli olur mu? Hayır. Hatta şu anda mevcut 310 civarında olan amiral ve generallerin hepsini emekli edelim ve alttan gelecek genç subaylarla dolduralım. Bu da yeterli olur mu? Asla. İstenen onunda ötesindedir.

Ne diyor sözde akademik unvanlı beyefendi? TSK’yı Yeniçeri Ocağı gibi tasfiye etmeli yerine Nizam-ı Cedit gibi yeni bir yapılanmaya gidilmeli. Demek ki esas yapıyı değiştiremez ve dönüştüremez isen, ne kadar komutanı karalayarak, iftira atarak, uydurma kanıtlarla yargılayarak sistem dışına atarsan at, arkadan yine aynı nitelikte komutanlar gelmekte. Hele bu baş belası Harp Okulları yok mu, onları da ele geçirmek farz.

Herkes biliyor ki, bu davalar hukuki değil siyasidir. Onlar bile inanmıyor bu davaların hukuki olduğuna. Bu nedenle karşı fikirleri, mantıklı savunmaları duymak bile istemiyor, sinirleniyor ve zıvanadan çıkıyorlar. Yalancının en kötü tarafı nedir biliyor musunuz? Söylediklerini başkalarına inandıramaması değil, başkalarının söylediklerine bir türlü inanamamasıdır. Bu nedenle yurtsever ve kahraman askerlerimizin söylediklerine bir türlü inanamıyorlar.

Biliyoruz ki, balyoz davası da, Dreyfus ve Rosenbergler gibi siyasi motifli diğer davalarla daha şimdiden dünya hukuk tarihinde hak ettikleri yeri alacaktır. Ne mutlu bu davanın taraflarına, bunun gururu hem onlara hem de çocuklarına yeter de artar bile!

Nedir bu balyoz davasının kanıtları? Malum ve emperyalizme taraf bir gazete tarafından tetiklenen bu dava, imzasız ihbar mektupları, e-postalar, sanal planlar, sahte CD’ler, iftira ve karalamalar içeriyor. Darbe planı olduğu söylenen Balyoz’un basılı ve imzalı bir nüshası bile yok. Ne var? Dijital yani sayısal veriler. Savunma tarafı ne diyor? Bunlar seminerden sonra kes yapıştır olarak üretilmiş. Gerçektende incelediğinizde, bu planları üretenlerin gerek askeri, gerekse tarih birikimleri ve entelektüel kapasitelerinin çok düşük olduğu görülüyor.

Merak ediyorum ‘’ Altın nesil bu mu? ‘’ Var mı bilim adamınız? Var mı sanatçınız? Ama kardeşlerine tuzak kuran, emperyalizme uşaklık eden ve yurtsever kahramanları arkadan bıçaklayan çakma bir nesil yetiştirdiniz. Kutlarım!

Bilmem biliyor musunuz? Balyoz’un denizcilerle ilgili olan planın adı da Suga. Bu uydurma planda bilirkişi raporları ile tespit edilmiş, zamanlama, askeri yazım kuralları, yönergelere uyum ve teknik açılardan somut yanlışlıklar ve tutarsızlıklar içeren 85 adet usul ve format, 26 adet zaman ve mekan olmak üzere 111 hata bulunmuş.

Zaman konusundaki hataların birisine örnek; Sözde planın tarihi 2003 olmasına rağmen bu tarihten 2,3 ve 6 yıl sonra olacaklar bile buraya yazmışlar. İlahi bir güçleri olsa gerek.

Mutlaka medyada da izlemişinizdir. İmzasız ihbar mektupları üzerine arazide yapılan patlayıcı madde ve cephane aramasını. Dozerlerle, iş makineleri ile koruyucu kıyafet giymeden yapıyorlar. Malumunuz patlayıcı madde koruyucu kıyafet giyilerek bir arkeolog titizliğinde yapılır. Yoksa siz yerini ve patlamayacağını biliyor musunuz?

Örnekleri arttırmak mümkün fakat daha fazla uzatmadan şu sonuca varabiliriz. Bu davalar başından itibaren bir hukuk vahşetidir. Soruşturmanın gizliliği ilkesi ve masuniyet karinesi ayaklar altına alınmıştır.

Ne demeli 163 Atatürkçü, yurtsever, amiral, general ve subayın tutuklanmasına? Ne farkı var İngiliz işgali altındaki İstanbul’da tutuklanan vatansever subaylardan.

Başbakanımız ve hükümetimiz ne yapıyor? Bir hiç. Parmağını kıpırdatmıyor. Ne farkı var o zaman sizin Damat Ferit ve Fransız Vichy Hükümetinden. Onlar hiç olmaz ise işgal altındaydılar, ya siz? Eğer emperyalizm tarafından gizli işgal altındaysanız, bilin ki bizde sizin yanınızda oluruz. Yeter ki açıkça ifade edin.

Türk Silahlı Kuvvetlerin moral ve motivasyonu çok kötü durumda. Sonu gelmeyen sahte davalar ile oyalanmakta, yıpratılmakta ve demoralize edilmektedir. Kim sorumlu? Anayasamızın 117.maddesi ‘’ …Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bakanlar kurulu sorumludur ’’ diyor. Bu kadar komutan tutuklu iken ve sizin döneminizde başarı ile gerçekleştirilen bu saldırılar altında TSK’nın ne kadar hazır olduğunu düşünüyorsunuz? Siz sevgili yurttaşlarım elinizi vicdanınıza koyun. Nasıl TSK’nın durumu? Abartıyor muyum?

Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Türkiye Cumhuriyetinin diğer kurumlarını ele geçirmek ve dönüştürmek amaçlı saldırılar ve karalamaların nasıl yapıldığını biliyorsunuz. Sayın Hanefi Avcı bizlere anlattı. Sonra başına ne geldi? 40 yıllık sağcı sol örgüt kurmaktan tutuklandı.

Tğm. Mehmet Ali Çelebi’ni cep telefonuna poliste sehven teröristlerin telefonlarını yüklediler. İstanbul Baro Başkanı zevken diyor ben ise kasten diyorum. Donanmada bulunanlar ne? Var mı ıslak imzalı bir belge? Yine dijital yani sayısal suç unsurları. Ben size açıkça ifade edeyim bunun adı Dijital Terördür.

Balyoz ve diğer sözde planlar, istenmeyen komutan ve subayları tasfiye etmek ve Türk Silahlı Kuvvetlerini topyekun olarak dönüştürme operasyonunun bir parçası olarak malum yerlerde hazırlanmış ve servis edilmiştir. Ayrıca yargılama sırasında görülen eksiklikler ve tutarsızlıklar ise yeni sanal belgeler olarak uzantılar vasıtası ile ilgili yerlere konmakta ve operasyonlar yapılmaktadır.

Bu arada dikkatinizi çekiyor mu bu denizcilerin fazlalığı. Her taşın altından bunlar çıkıyor. Bakınız sadece Türkiye’de değil tüm dünyada sosyolojik ve psikolojik olarak silahlı kuvvetlerin en demokrat, liberal, akılcı, bilim egemen kafalı, sorgulayıcı, hesap verici ve ilerici kesimini oluştururlar.

Sahip olduğu harp silah ve araçları, eğitimi, teşkilatı, kadrosu ile dış tehdide ve çevre denizlerde ülkemizin hak ve çıkarlarını korumaya yönelik yapıları nedeniyle Deniz kuvvetleri bir darbede ihtiyaç duyulmayan bir kuvvettir. Ama şunu söylemek mümkün, nitelikleri nedeniyle dönüştürülmesi en zor kuvvettir.

Bütün muhalifleri topluyorlar. En son satılık olmayan kalemlerden Sayın Soner Yalçın ve arkadaşlarının başına gelenleri biliyorsunuz. Bunun adı sanırım ileri demokrasi doğru bir deyişle ileri faşizmdir.

Faşizmle mücadele omuz omuza verilir. Aksi taktirde bu faşizm herkesi tek tek teslim alır. Sıranın size gelmesini beklemeyin. Hani söz vermişlerdi dokunulmazlığın kaldırılması için, anımsadınız mı? Emin olun zamanı gelince bu sözlerini yerine getirecekler ve siyasetçiler de dahil olmak üzere tüm muhalifleri susturacaklardır.

Dün itibarıyla idrak ettiğimiz kandilinizi ve sevgililer gününüzü kutlar,

Saygılar sunarım.


Türker ERTÜRK
15 Şubat 2011



Türk Deniz Kuvvetleri niçin bir numaralı hedef?


’Fuhuşcu,ahlaksız ve darbeci denizciler’
15 Aralık 2010 / Türker ERTÜRK

Sanırım size Türk Deniz Kuvvetleri personelini bu şekilde takdim etmeye, sizin algınızı bu yönde değiştirmeye çalışıyorlar. Epeyce mesafe kaydettiklerini söyleyebiliriz. En tarafsız insanımızın bile ‘’Neler oluyor? Hepside yalan mı? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, Niye komutanları çıkıp aksini söyleyemiyor? ‘’dediğini duymuşunuzdur.

Amaçları Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Yüce Türk Ulusunun gönlündeki güvenirliliği yok etmek, Türk Silahlı Kuvvetlerini sindirmek ve dönüştürmektir.

Buna niçin mi ihtiyaç vardır? Çünkü moral ve motivasyonu bozulmasına, kendini savunamaz duruma getirilmesine ve komuta kademesi kısmen abandone edilmesine rağmen, Türk Silahlı Kuvvetleri hala yürütülmekte olan Gülsuyu Darbesi önünde engel olarak görüldüğü içindir.

Niye ülkemizde Gülsuyu Darbesinin yapılmasına ihtiyaç vardır?

Niye Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Kurumları hedeftir?

Niye Türk Deniz Kuvvetleri bir numaralı hedeftir?


Ergenekon nedir?

Bu soruların cevaplarını gelecek yazılarımda vereceğim. Şimdi müsaade ederseniz Türk Deniz Kuvvetleri personelinin profesyonel bölümü olan subay ve astsubaylarının fuhuşçu ve ahlaksız olmalarına imkan var mı? Bir inceleyelim.

Bu personel, toplumumuzun içinden yani bizim çocuklarımızdan seçilerek alınmakta ve astsubaylar için yüksekokul seviyesinde iki yıl, subaylar için lise seviyesinde beş, üniversite seviyesinde mühendislik düzeyinde dört yıl olmak üzere toplam dokuz yıl eğitim ve öğretimden sonra mesleğe başlamaktadırlar. Bu eğitim ve öğretimin çok önemli bir bölümünü etik ve ahlaki değerler oluşturmaktadır.

Doğrudur, aynı toplumun içindeki bireylerin genel olarak durumları birleşik kaplar prensibinden hareketle benzeşim gösterse de, etik ve ahlaki duyguların eğitim ve öğretimle kazandırılabileceği göz önüne alındığında bu kitlenin ( denizcilerin ) toplumun bütününden göreceli olarak daha iyi durumda olacağı bilimsel olarak aşikardır.

Sorun ahlak sorunu değil, darbeye yönelik olarak operasyon sorunudur. Denizcilerimizi Türk Halkının gözünden düşürme onları ahlaksız gösterme çabasıdır. Nasıl mı yapılmaktadır?

Bunlar, devlet olanakları da dahil olmak üzere sizi, yakınlarınızı izlemekte

( Telefon, elektronik posta, banka hesapları gibi) yaşamınızda istismar edilecek, sizi utandıracak şeyleri bularak, bunları abartarak, başka şeyler ekleyerek ve medyaya pompalayarak yapmaktadırlar. Eğer hedefte kurum ise ( burada Türk Deniz Kuvvetleri) o kurum içindeki bu örnekleri çoğaltarak ve her fırsatı kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadırlar.

Eğer siz yandaş değil, dönüşmüyor, sinmiyor ve de sizin hakkınızda istismar edecek bir şey bulamıyorlarsa, evinize gizli olarak girerler veya başka yöntemlerle bilgisayarınıza çocuk pornosu, darbe planı veya bir suikast krokisi atarlar, ertesi günüde savcılı, polisli ve medyalı baskın, emin olun yakınlarınıza bile anlatamazsınız derdinizi. Özetle durum budur.

Bunları ben söylemiyorum. Siz Hanefi Avcı’nın kitabını okudunuz mu? Bu işlerin nasıl yapıldığını anlatıyor. Biliyorsunuz daha önce o da aileden biriydi, ihanet suçunu işledi, affedilmesi çok zor.

Asla Türk Deniz Kuvvetlerinde yanlış yapan, etik ve ahlaki kurallara uyum konusunda problemli personel yoktur iddiasında değiliz. Bu tür olaylar münferittir, kuruma mal edilemez.

Size soruyorum hangi toplumda ahlak ve etik kurallar önemlidir, daha değer verilir ve uyulur. Durumu daha iyi analiz edebilmek için ülkemizin dışına çıkalım. Bir örneği batıdan Avrupa’dan açık ve yasakçı olmayan bir toplumdan, diğerini de hemen doğumuz veya güneyimizden yasakçı ve kapalı sayılabilecek bir toplumdan alalım.

Hangisinde? Sübyancılık ( pedofili) ,
Ensest ilişki ( yakın akrabalar arası ilişki)
Hayvanlarla cinsel ilişki,
Oğlancılık ( küçük erkek çocuklarla cinsel ilişki)
Eşcinsel ilişki,
Kamu malını çalmak,
Rüşvet,

Erdem,dürüstlük,doğruluk,daha, yaygındır, elinizi vicdanınıza koyun, gece yatarken düşünün ve cevabı siz verin.

Peki, bizim ülkemizi nereye koyarsınız. Size soru, Şu anda hangi rotada ilerliyoruz?

Hani bir özdeyiş vardır ‘’Dinime küfür eden Müslüman olsa’’ diye. Bu denizcileri fuhuşla ve ahlaksızlıkla suçlayan bazı yandaş ve tetikçi medya kurumlarında görev yapıp, erkek çocuğa fiili tecavüz den hüküm giymiş ve kız çocuğuna cinsel istismardan yargılanan gazeteciler olduğunu biliyor musunuz?

Birde denizcilerin darbeci olduğu meselesine gelelim. Şu bilinmelidir. Türk Deniz Kuvvetleri sahip olduğu harp silah ve araçları, eğitimi, teşkilatı ve kadrosu ile dış tehdide ve çevre denizlerinde ülkemizin hak ve çıkarlarının korunmasına yöneliktir.

Kara ve Hava kuvvetleri ile kıyaslandığında yukarıda belirtilen özellikleri nedeniyle bir askeri darbede hiç ihtiyaç duyulmayan bir kuvvettir. Bu özellikleri ile hayali bir darbeye öncülük etmesi düşünülemez.

Son söz olarak size sormak isterim, eğer wikileaks belgelerinde bir amiral hakkında İsviçre’de banka hesabı var değerlendirmesi olsaydı ve amiralimiz de ‘’ Hayır benim böyle bir hesabım yok, ispat edin size vereyim’’ deseydi, ne yapılırdı?

Siz imzasız ihbar mektubuna, kimliksiz ihbar telefonuna ve elektronik postalarını ciddiye alıp işlem yapmaya çalışacaksınız fakat NATO müttefikimiz ve stratejik ortağımız ABD’nin Ankara Büyükelçisinin ülkesine gönderdiği imzalı değerlendirmesine işlem yapmayacaksınız.

Bu etik mi? Bu ahlaki mi?

Batı demokrasilerinde bu olabilir mi? Hesabın gizlisi var, bir yakınının üstüne olanı var.

İncelenmeye değer diye düşünüyorum, bana katılır mısınız?

Demokrasinin tramvay ve dört yılda bir seçim olarak görülmediği, tüm kurum, kuralları ve halkın her seviyede katılımı ile işletilebilmesi özlemi ile saygılar sunarım.





Niçin Denizciler hedef’
26 Aralık 2010 / Türker ERTÜRK

NİÇİN BU AHLAK DIŞI SALDIRIDA, DENİZCİLER BİR NUMARALI HEDEF?

Biliyorsunuz daha önceki yazılarımızda;

*Emperyalizmin dünyanın her bölgesi için planları olduğunu,

*Bu planların genel olarak amacının bölgenin doğal kaynaklarını ele geçirmek ve halkının ise emeğini sömürmek olduğunu,

*Emperyalizmin soğuk savaş sonrası bölgemiz için hazırladığı planın adının BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ olduğunu,

*Emperyalizmin planlarını gerçekleştirmek için daima yerli işbirlikçilere ve yandaş yönetimlere ihtiyacı olduğunu,

*Yandaşların iktidara soğuk savaş öncesinde askeri darbeler, sonrasında ise sivil darbeler( Renkli devrimler) yolu ile getirildiğini,


*Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türkiye Cumhuriyetinin kurucu felsefesine ve Lozan dengesine yürekten bağlı olduğu için, iktidarı, bazı kurumları ve medyayı ele geçirseniz bile TSK’ya karşı operasyon yaptıramazsanız projenin Türkiye ile ilgili bölümünü, beklide eksen oyuncu olması nedeniyle Büyük Ortadoğu Projesinin tamamını gerçekleştiremezsiniz.

TSK üzerinde nasıl bir operasyon mu?

Önce itibarsızlaştırma sonra etkisizleştirme, önce gönüllerde, sonra yasal düzenlemelerle!

Gelelim yazımızın konusu olan, Türk Deniz Kuvvetleri niçin bir numaralı hedef?

Tarihin tanıklığına başvurarak sanırım söyleyebiliriz ki; Denizler uygarlıkları birbirine yaklaştıran, kültür alışverişini sağlayan, ekonomik ve teknik alanda meydana gelen gelişmeleri bir toplumdan diğerine taşıyan unsurdur. Denizcilerde bu unsurun oyuncularıdır.

Diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinde bile, görev yaptıkları ortamın etkisiyle olsa gerek en ilerici, en çağdaş, en hoşgörülü, en kolay iletişim kurulabileni ve niteliklisi denizcilerdir.

Çok örnek vermek mümkün, size birkaç tane;

Biliyor muydunuz? Cumhuriyetten önce 1916 yılından itibaren denizcilerin fes yerine şapka giydiğini.

Biliyor muydunuz? Denizcilerin okulu olan ve 1773’de kurulan Deniz Harp Okulunun diğer askeri okullar olan Kara ve Hava harp okulundan çok daha eski olduğunu, hatta ülkemizin en eski yüksek öğretim kurumlarından biri olduğunu ve tarihinin 1776’da kurulan ABD tarihinden bile daha eski olduğunu.

Bakınız, 1924 yılında Kasımpaşa’da yapılan bir törene katılan Selim Sırrı Tarcan ne diyor?

‘’Denizcilerimiz sadece Silahlı Kuvvetlerin değil çağdaş hayatta bütün milletin öncüleri oldular. Bakalım millet size nasıl yetişecek.’’ Demek ki bu yalnız cumhuriyetimizin değil onunda öncesini içine olan dönemin bir birikimiydi.

Peki, sadede gelelim niçin Türk Deniz Kuvvetleri bir numaralı hedef?

Çünkü

*Epeyce geçmişten gelen bir derinliği olacak şekilde personeli daha açık görüşlü, görev yaptığı ortamı nedeniyle uygar ve çağdaş dünya ile bütünleşmeye hazır, laik, bilim ve akıl egemen dünya görüşüne ağırlıkla sahip,

*Çağdaş ve ilerici olmasına rağmen geleneklerine sahibi yet açısından en muhafazakar olanı,

*Göreceli olarak irticai unsurların en az faaliyet gösterme imkanı bulabildiği kuvvet olmasına rağmen en az hoşgörü gösterilen kuvvet olması,

*Özellikle Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya nedeniyle 28 Şubatın mimarı olduğu algısı,

*Uzunca bir süredir devam eden ve Milli Gemi Projesi ile doruk noktaya ulaşan bağımsız ulusal silahlanma politikası,

*Karadeniz’in güvenliğinin, buraya sahildar ülkelerin sorumluluğunda kalması gerektiğini gösteren girişimleri,

*Montrö konusunda taviz vermez tutumu,

*Hayati çıkarlarımızın olduğu karasuları ve kıta sahanlığı konularında ısrarlı ve tek ses veren yaklaşımları,

*Ege’de egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada ve adacıklar konusu ile hukuki olarak, daha önce hakkaniyete uygun olmayan şekilde ülkemiz aleyhine oluşturulan mevcut durumu değiştirme çabaları,

*Özellikle Akdeniz’de ülkemizin deniz yetki alanları konusundaki girişim ve çabaları,

*1571 tarihindeki İnebahtı bozgunundan sonra gerek kuvvet yapısı gerekse personel eğitimi olarak gelinen, fakat dostlar için güven düşmanlar için biraz ürküntü veren, en üst seviye,

*Her türlü soruna ve olaya ulusal yaklaşımlar gösteren üstün nitelikli, yurtsever subay ve astsubay personeli, buna içerdeki köstebekler, satılmışlar, ikbal ve makam uğruna yüreksiz ve enerjisiz davrananlar ile emekli olduktan sonra mütevazi ve saltanatsız bir yaşama talip olmayanlar, dahil değildir.


İşte bu özellikleri nedeniyle bir numaralı hedeftir.

Yine göreceli olarak Türk Deniz Kuvvetlerinin sayıca azlığı başlangıç için daha kolay hedef olabileceği algısını yaratmıştır. Halbuki sorun ateş taksimidir. Yani eldeki silahlarla veya elinizdeki imkan ve kabiliyetlerle yok etmeyi planladığınız( Deniz, Kara, Hava Kuvvetleri ve Jandarma ve sahil güvenliktir) hedeflere öncelik sırası üzerinden saldırmaktır. Sıra diğerlerine de gelecektir. Tabi ki esas hedef Türk Silahlı Kuvvetleridir.

Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Kara Kuvvetlerinin sayıca fazlalığı gerekçesi (uygun değildir) ile yönetimsel olarak hakim durumda olması ve kuvvetler arasında her ülke silahlı kuvvetlerinde gözlemlediğimiz rekabet nedeniyle düşman tarafta, Deniz Kuvvetleri üzerinde geliştirilecek ilk saldırıların yeterince karşı reaksiyon doğurmayacağı değerlendirmesi ile Türk Deniz Kuvvetleri bir numaralı hedef olarak alınmıştır.

Gerçekte de Deniz Kuvvetleri personeline yapılan ilk saldırılarda ne yazık ki ‘’ Bunlar hep sizden çıkıyor’’ denmesine ve ‘’ Denizcilerin disiplin anlayışlarının farklı olması nedeniyle oluştuğu’’ yorumlarının yapılmasına, neden olmuştur.

Sözlerimi denizcilerin akıl, bilim, teknoloji, çağdaşlığı nasıl muhafazakarlıkla beraberce kullandıklarını anlatarak bitirmek istiyorum.

Denizciler, geleneklerine çok bağlıdırlar. Kıyafetlerini hiç değiştirmezler, değiştirilmesini istemezler. Bahriye kıyafeti çok az farkla Osmanlı’da da böyleydi.

Kullandıkları bir gemici dili vardır, 2000 yıllık bir birikim sonucunda Akdeniz çevresinde yaşayan dillerin harman olması ile meydana gelmiştir. Hala öğrenirler, öğretirler ve kullanırlar.

Bundan 500 yıl öncede Türk Denizcisi, gemisinin direğinin tepesine Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim koyardı, hala konmaktadır.

Barbaros bundan tam 466 yıl önce Fransa’nın Toulon limanından hareket ederken bismillah vira komutu ile kalkmıştı, bende 1997 yılında tatbikat için gemi komutanı olarak bulunduğum Toulun limanından, Bismillah vira komutu ile kalkıp ileri harekete geçmiştim.

Çağdaş, demokrat, laik, sosyal bir hukuk devleti olma rotasında " bismillah makineler tam yol ileri" direktifi ile ülkemizi ileri harekete geçirecek bir başbakana sahip olmak dileklerimle,

Allah selamet versin,

Saygılar sunarım.

Emperyalizmin Ali Cengiz Oyunu - TSK Niçin Hedef?

Renkli Devrimler

Ana Evladına Tuzak Kurar mı?
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Türker ERTÜRK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x