Diyarbakır'da Şeyh Said anılacak!

Bir zamanlar adı bile anılamazken, artık posterleri caddelere asılıyor


CUMHURİYET'in kuruluşundan sonra Güneydoğu'daki en büyük isyanı başlatan ve yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'da idam edilen, 4- 5 yıl öncesine kadar adının bile anılmasından korkulan Şeyh Said ve arkadaşları için Diyarbakır'da anma etkinliği düzenleniyor. Yarın başlayacak etkinlik nedeniyle Şeyh Said'in fotoğrafları bulunan dev pankartlar Diyarbakır caddelerine asılıyor, fotoğrafları duvarlara yapıştırılıyor.

Diyarbakır'ın Dicle İlçesi'nde 1925 yılında başlatılan ve kısa sürede bölgenin bir çok yerine sıçrayan isyanın liderliğini yapan ve isyan bastırılıp yakalandıktan sonra 47 arkadaşı ile birlikte Diyarbakır'ın Dağkapı semtinde idam edilen Şeyh Said ve arkadaşları için bir dizi anma etkinliği düzenleniyor. Her yıl sadece kentteki İlami Kürt dernekleri tarafından düzenlenen etkinliklere geçmiş yıllarda pek katılmayan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK), bu yıl destek verme kararı aldı.

Kendilerine Dicle Fırat Diyalog Grubu adını veren bir oluşum tarafından organize edilen anma etkinliklerine BDP ile DTK'nin yanı sıra, Kürtçe yayınlanan Nubihar dergisi, Çıra Kültür Merkezi ile Din Alimleri Yardımlışma ve Dayanışma Derneği (Diay-Der) de destek veriyor.

OLUMLU KARŞILANDI

Birkaç yıl öncesine kadar insanların adını bile ağzına almaktan çekindiği Şeyh Said ve arkadaşlarının anma töreni için hazırlanan pankartlar artık rahatlıkla caddelere asılarak insanlar etkinliklere davet ediliyor. Üzerinde Şeyh Said'in fotoğrafı bulunan, `Şeyh Said efendi ve 47 arkadaşının idamının 85'inci yıl dönümünde düzenleyeceğimiz panel ve mevlide tüm halkımız davetlidir' yazılı pankartları ilk kez gören vatandaşlar, "Daha önce değil fotoğraflarının asılması, adını bile kimse korkudan telafüz edemiyordu. Şimdi ise caddelere, sokakları afişleri asılıyor. Bu gelişmeler çok iyi. Yasaklar kalktığı sürece bölgeye barış gelir" dedi.

Şeyh Said'in pankartlarının yanı sıra aynı duyuruların yer aldığı fotoğraflı afişler, elektrik direkleri ile boş bulunan duvarlara yapıştırıldı.

ASILDIKLARI ALANDA ANILACAKLAR

28 Haziran günü tarihi Ulu Cami önünde Şeyh Said ve arkadaşları için basın açıklamasıyla başlayacak etkinlikler, 29 Haziran saat 14.00'te Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Cegerxwin Kültür Merkezi'nde düzenlenecek panelden sonra Şeyh Said ve arkadaşlarının 1925 yılında asıldığı Dağkapı meydanında basın açıklaması yapılarak, mevlit okunmasıyla sona erecek.

Etkinliklere BDP ile DTK'den yetkililerin yanı sıra Şeyh Said'in torunları Abdillulah Fırat, Diyadin Fırat, Bedri Fırat, Samed Bilgin, Felat Özsoy ile Tahsin Sever de katılıyor.

İm (Kod): Tümünü seç

http://www9.gazetevatan.com/diyarbakirda-seyh-said-anilacak/313407/1/Gundem

Şeyh Said, Diyarbakır'da Anıldı

Şeyh Said Konferansı'nda dedesini anlatan eski milletvekili Abdullilah Fırat, gözyaşlarına hakim olamadı. Diyarbakır Dicle Fırat Diyalog Grubu tarafı...

Şeyh Said Konferansı'nda dedesini anlatan eski milletvekili Abdullilah Fırat, gözyaşlarına hakim olamadı. Diyarbakır Dicle Fırat Diyalog Grubu tarafından düzenlenen Şeyh Said Konferansı, Kaplan Düğün Salonu'nda yapıldı. Kadınların da büyük ilgi gösterdiği konferansta konuşmacılar Kürtçe konuştu. İlk konuşmayı bölgenin kanaat önderlerinden Süleyman Kurşun yaptı. Şeyh Said'in haklı bir mücadele verdiğini savunan Kurşun, "Şeyh Sait mahkemede yargılanırken hakime 'eskiden şeriat vardı, şimdi kalmadı. Şeriat olmadığı yerde size de güvenim kalmadı o yüzden isyanımız vacip oldu' diyerek haklılığını ortaya koymuştur." iddiasında bulundu.

Şeyh Said'in torunu siyasetçi Abdullilah Fırat ise dedesini gözyaşlarıyla anlattı. Şeyh Said'in tarihe mal olduğunu belirten Fırat, bir milletin ancak din, dil, örf ve adetiyle millet olabileceğini anlattı. Fırat, "Bunlar olmayınca millet olmaktan çıkar, ABD gibi kökeni bilmeyen olmayan bir millet olur. Kürt milleti büyük insanlar yetiştirdi. Mezopotamya peygamberler diyarıdır. Kürt milleti sadık, dindar bir millettir. Zilyet ve esareti kabul etmez. Kürtlerin en büyük şansızlığı şu oldu; Yaşadıkları bölgede komşuları hep zalim hükümdarlardı." diye konuştu.



Şeyh Said'in hem anne ve hem de baba tarafının Seyid olduğunu ve bu yüzden septi unvanı olduğunu anlatan Fırat, dedesinin bölgede büyük dini hizmetler yerine getirdiğini söyledi.

---

İm (Kod): Tümünü seç

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=298725

---

Emperyalizm ve işbirlikçileri taşları bağladılar , gericilik ve bölücülüğü ortalığa saldılar...

Abdullilah Fırat dedesini hic tanimamis sanirim. Büyük ihtimalle baskalarindan duymustur dedesinin marifetlerini ancak ona bu marifetleri anlatan dostlari hangi amaca hizmet ettigini söylememislerdir diye düsünüyorum. Düsmanla isbirligi yapip mehmetcige mermi sikanlarin hepsi cezasini gördü Abdullilah bey. Cezasini cekmeyenlerden birisi APOdur digeri de halen dokunulmazlik kalkanindan faydalanan ve her firsatta Seyh Saiti öven baska bir beydir. Ikisine de sira gelecek, onlarda dedenizi görme sansina eriseceklerdir umarim...

Bu devlete "bir şeyhler oluyor", orası kesin!

Kürt Sait'e dayanan yakın-soyundan duyduğu gururu gizlemeyen sevgili eşinin düşüncelerinden, Yılmaz Erdoğan'ın ayrı düşmediğini belirtmeye gerek yoktur herhalde.

O yüzden Yılmazımızdan-Erdoğanımızdan bu kez de "kayındedesi" için bir mektup bekliyoruz...

Garibim güvercini rahat bıraksın ama bu kez!
Yazacaksa geri-dönüşümlü kağıda yazsın...
Gideceği yer belli zira.

Şeyh sait , said-i kürdi hep bu gibi gerici ve irticai ayaklanmaları çıkaranlar yüzünden bazı şeyleri kaybettik , örneğin Musul-Kerkük gibi...
Bu anma törenini hazırlayanlar da , çıkmışlar diyorlar ki :" Şeyh sait'in çıkarttığı isyan değildir , isyan olarak görmüyoruz "
Ben de diyorum ki : "Menemen olayı neydi o zaman?"

Narodnizm yazdı:Ben de diyorum ki: "Menemen olayı neydi o zaman?"

Menemen olayı da, tıpkı diğerleri gibi, Ergenekon'un bir düzmecesi idi...
E hali ile, Osmanlı'yı yıkıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran da Ergenekon Terör Örgütü idi!

Televizyonlarda-gazetelerde "yumurtasız menemen" tarifine rastlamamız yakındır.
Ezberlerimiz tümden bozulsun artık!

Haydar Bey yazdı:
E hali ile, Osmanlı'yı yıkıp Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran da Ergenekon Terör Örgütü idi!

Ezberlerimiz tümden bozulsun artık!

Haydar Bey ezberler zaten bozuldu tümden diyorsunuz lütfen demokrat olun yahu!

---

O güruh hainlerini kahraman ilan etti...Özgürlük kahramanı...

85 yıl sonra ilk kez

Güneydoğu'da Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra isyan başlatan ve yakalandıktan sonra 47 arkadaşıyla birlikte Diyarbakır'da idam edilen şeyh Said, bir grup tarafından anıldı.


Dicle Fırat Diyalog Grubu Sözcüsü Muhittin Batmanlı, Türkiye

Cumhuriyetine isyan eden ve 85 yıl önce idam edilen Şeyh Said ve arkadaşlarının
"özgürlük yanlısı" olduklarını iddia etti.


Batmanlı, şunları söyledi:

"Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarlarının yerinin bilmek insani, İslami
ve demokratik hakkımızdır. Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis Başkanına
çağrımız, dedelerimizin mezarlarının yerini bize göstersinler. Son olaylarla
ilgili de şunu söylemek istiyorum; PKK hemen ateşkes ilan etmeli, devlet ve
hükümet yetkilileri silahın çözüm olmadığını açık bir dille deklare etmeli.

Diyalog zemini oluşturulmalı, bölge insanı ve sivil toplum kuruluşları muhatap
kabul edilmeli. Hükümet hemen Diyarbakır ve bölgeye bir heyet göndererek bütün
grupların düşüncelerini dinlemeli ve rapor etmeli. İki günlük bir oturum
düzenlenmeli ve bu toplantıya İslami, demokrat, liberal, sosyalist, milliyetçi ve
değişik çevreler katılmalı."

Konuşmaların ardından grup dağıldı.

İm (Kod): Tümünü seç

http://www9.gazetevatan.com/85-yil-sonra-ilk-kez/313647/1/Gundem

---

Offtopic :

Menemen(yumurta) ve Ergenekon!..


Ergenekon örgütü tüm dünyayı sarmış!



Ergenekon örgütünün tarihinin en az yüz yıl gerilere kadar gittiği zaten biliniyordu ama, Zaman gazetesinin habercilik başarısı sayesinde örgütün en az İsa'dan sonra 63 yılına kadar gittiğini ve başta İngiltere tüm dünyayı sarmış olduğu ortaya çıktı.

Zaman gazetesinde çıkan bir haberde, "Yumurta atma Ergenekon terör örgütünün tarzı" denilerek bu korkutucu örgütün kökünün hangi yıllara dayandığını, kolunun nerelere uzandığını anlamamızı sağlayan önemli bir ifşaat yapıldı. (Zaman'ın bu gazetecilik başarısını okumak için ERGENEKONU tıklayınız) Zaman gazetesinin bu ifşaatının üzerine gittik ve Türkiye'nin geri kalmasının başlıca sorumlusu, karanlık bağlantılarıyla bilinen Ergenekon örgütünün peşine düştük:

Yer: Roma. Tarih: İsa'dan sonra 63

Ergenekon örgütünün eylemlerine başlangıç tarihi olarak saptayabildiğimiz sene, İsa'dan sonra 63. Yine İttihatçı zihniyet, iktidar olup muktedir olamayan Roma İmparatoru Vespasyan Sezar'a karşı karanlık tezgahlar örgütlüyor. 61 senesinde Vespasyan'ın oğlu Titus'un askeri sulh hakimliği görevine getirmesine "yandaşlar yargıyı ele geçiriyor" diyerek tepki gösteren Ergenekon üyeleri, 63 yılında Vespasyan Hadrometum'u ziyaret ettiği sırada kasaba halkını galeyana getirerek İmparator'u protesto eylemi örgütlüyorlar. O yıllarda Ergenekon örgütü, yumurta değil turp fırlatıyor.

Akademiyi ele geçirmeye çalışıyorlar

Bugünlerde ünlü Cambridge Üniversitesi'nin 1209 yılında kurulduğu İngiltere'deki Cambridge kasabasının tarihine bakıldığında, Ergenekon örgütünün akademinin merkezi olan kasabayı ele geçirme faaliyetlerine erkenden başladığı görülüyor. Ortaçağda kasabanın merkezi olarak kabul edilen Market Hill'deki hapishanede tutuklulara bozuk yumurta atıldığı, kasaba tarihçileri tarafından kayda alınmış.

Din karşıtlığının kökeni çok eski

17'nci yüzyılda yine İngiltere'de dönemin Durham Piskopos'u olan Doktor Cosin, Berwick'te yumurta yağmuruna tutulmuş. Olay, Türkiye'deki laikçi zihniyetin şiddete düşkünlüğünün ne kadar eskilere gittiğini sağlam bir kanıtı.

Ergenekon dünyanın her tarafında ırkçı

Ergenekon terör örgütü, 1919 yılında Güney Afrika'da ortaya çıkıyor. Güney Afrika'da şu an hükümette olan Afrika Ulusal Kongresi'nin sitesinde partinin kuruluş tarihinin anlatıldığı kısımda yer alan bilgilere göre 1919'da Güney Afrika'nın bağımsızlığını isteyenlere karşı yumurta fırlatılmış.

Tüm bu örnekler, Ergenekon terör örgütünün gizli bağlantılarının ve kökeninin nerelere dek uzandığını gözler önüne seriyor. Ergenekon'un paravan örgütü olarak kurulduğundan şüphelenilen Dünya Yumurta Atma Federasyonu'nun İngiltere'de kurulmuş olması ise, "örgüt dış bağlantılı mı?" sorusunu akla getirdi.

İm (Kod): Tümünü seç

http://haber.sol.org.tr/postal/ergenekon-orgutu-tum-dunyayi-sarmis-26328

---

Bu arada askerler köylüyü terörist zannederek ateş açmış iki ölü var!..Yandaş medya yaşadı.

Ben de diyorum ki : "Menemen olayı neydi o zaman?"

Bu yanlış olur. Ne şeyh Said İzmir-Manisa-Balıkesir arasında ayaklanmıştır, ne de idamından yıllar sonra oralarda bir olay çıkartabilir.

Ram yazdı:

Ben de diyorum ki : "Menemen olayı neydi o zaman?"

Bu yanlış olur. Ne şeyh Said İzmir-Manisa-Balıkesir arasında ayaklanmıştır, ne de idamından yıllar sonra oralarda bir olay çıkartabilir.

Hayır hayır , beni anlamadınız. Ben , şeyh said'in irticai ayaklanmalar çıkarttıklarını vurguladım fakat bazı yandaş kesim bunu saptırttı ve ne şeyh said 'in isyan çıkarttıklarını ne de tarihimizde bu ve benzeri bir irticai ayaklanmaların söz konusu olduğunu belirttiler (Hatta dün çıkmıştı yanlış hatırlamıyorsam bu organizasyonu düzenleyen kişiler bunları söyledi , TGRT kanalında çıkmışlardı sanırım)
Ben de buna karşılık Kubilay vakasını dile getirdim burda. Tabii ki de şeyh said 'in bu olay ile bir alakası yok.

İngiliz emperyalizminin kışkırtmasıyla Kemalist Devrim'e başkaldıran Şeyh Said'in bir kahraman gibi anılacağı günlere de kavuştuk şükürler olsun.

Ne büyük rastlantı ki, aynı günlerde, bir yandan da Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden kimi Batı güdümlü tarikat ve cemaatlerin tehdit olmaktan çıkarılacağına ilişkin bilgiler sızdırıldı kamuoyuna.

Gün içinde, HaberTürk Televizyonu'nda saat 15 oo civarında yayımlanan Gündem Özel programında, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden Fethullah Gülen ve benzeri cemaatlerin tehdit olmaktan çıkarılacağıyla ilgili konuşan Serdar Turgut, Fethullah Gülen cemaatinin faziletlerini anlata anlata bitiremedi.

Muhterem zat, ''Devletin, Fethullah Gülen cemaati ile işbirliği yaparak bugün yaşanan pek çok sorunu çözebileceğini'' bile söyledi.

Gericiliğin, bölücülüğün tehdit olmaktan çıkıp, ulusalcılığın, vatanseverliğin ve Kemalizmin tehdit haline geldiği günlere de geldik hamdolsun...

BU MİTİNG NEDEN YAPILDI


Toronto’daki G-20 toplantısına katılan ve Obama ile iki kez görüşen Başbakan Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında ilginç açıklamalar yaptı. Irak merkezi yönetiminin Kuzey Irak’ta hiçbir egemenliğinin bulunmadığını, yerel yönetimin de bölgeye henüz tam olarak egemen olamadığını savunan Erdoğan, NATO’dan Kandil’e asker yollamasını istedi!

Başbakan’ın bu çağrısı akıllara 2002 yılında Harp Akademileri’nde gerçekleştirilen Kerkük merkezli “etnik çatışmaya müdahale edip barışı sağlayan NATO” harp oyununu getiriyor…



Meselenin bu yanını bırakıp, Başbakan’ı bu çağrıyı yapmaya iten “görünür” nedene bakalım öncelikle: 1 Haziran itibariyle PKK terörü arttı ve verilen kayıpların büyüklüğü kamuoyunda AKP’yi zorlayan tepkilere yol açtı.

PKK ÜZERİNDEN ABD HEDEFLERİ

1 Haziran’dan itibaren sözde ateşkes süresinin dolmasıyla başlayan PKK terörünün, daha doğrusu bu silahı kullanan ABD’nin hedefleri nelerdir? Bu hedefleri doğru saptamak için öncelikle koşulların analizini yapalım.

ABD açısından “Kuzey Irak” operasyonunda yeni bir aşamaya gelindi. Washington 2003’te ilan ettiği “Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusu tek bir ekonomik bölge olmalı” hedefini Davutoğlu ile Barzani arasında yapılan “tam ekonomik entegrasyon” anlaşması ile gerçekleştirmiş oldu. Sırada “siyasi entegrasyon” var. Bu ABD’nin 1986 yılından beri Türkiye’ye dayattığı ama başta TSK olmak üzere milli kuvvetlerin direnci nedeniyle başaramadığı “Türkiye himayesinde Kürdistan” planıdır, “Üç İsrail” planıdır.

ABD Özal üzerinden gerçekleştiremediği bu planı, hem küresel ve bölgesel şartların daha da olgunlaşması nedeniyle, hem de bulabildiği en bağımlı iktidar nedeniyle bu aşamaya kadar getirmiştir. Plan önündeki en büyük direnç odağı TSK, Ergenekon operasyonu ile kısmen durdurulmuştur! Ancak Türk Ordusu plana, kapsamlı saldırılara rağmen direnmektedir.


HAVUÇ AŞAMASINDAN SOPA AŞAMASINA

İşte ABD bu yeni koşullar üzerinden PKK silahının tetiğini çekmiştir. “Kürt Açılımı” sırasında PKK’yı havuç olarak kullanan ABD, yeni aşama nedeniyle PKK’yı sopa olarak kullanmaya başlamıştır.

PKK terörü üzerinden ABD’nin biri esas, ikisi de esası güçlendirme araçları olarak toplam üç hedefi vardır:

1.Hedef: ABD’nin PKK silahını ateşlemesinin esas hedefi, TSK ve diğer milli kuvvetleri “Türkiye Himayesinde Kürdistan” planına mecbur etmektir.

2.Hedef: ABD koordinasyonunda yürütülen yeni PKK saldırıları ile TSK’nın kamuoyu nezdinde itibarı sarsılmaya çalışılmaktadır. ABD 2. hedefi gerçekleştirmek için üç araç kullanmaktadır:

a) İktidar aracı üzerinden “Genelkurmay hesap vermeye” çağrılır!

b) Tetikçi analistler üzerinden TSK’nın milli yapısını tasfiye edebilmek için sözde “profesyonellik” tartışmasından, “ordu lağvedilmeli, yeni ordu kurulmalı” gibi uçuk fikirlere varacak kadar geniş bir yelpazede TSK’nın yapısı sorgulatılır!

c) Yandaş basın üzerinden TSK’nın bazı unsurlarının PKK ile irtibatlı olduğunda başlayarak, TSK’nın bu saldırıları bizzat organize ettiğine kadar varan alçakça propaganda yapılır. “TSK savaşı kaybediyor” fikri kamuoyuna enjekte edilir.

BÖLGESEL ÖZERKLİĞİN DIŞ SINIRI, KONFEDERASYONUN İÇ SINIRIDIR

3.Hedef: ABD, “Türkiye himayesinde Kürdistan” gerçekleştiğinde oluşacak konfederasyonun sınırlarını PKK silahı ile saptamaktadır.

Nasıl mı? Açıklayalım:

Kuruluşunda bu yana 3 dönemden geçtiğini kaydeden PKK, 1 Haziran’da başlayan süreci 4. dönem olarak ilan etti. PKK tarihinde bir dönemden bir döneme geçişin hem siyasi hem de saldırı değişiklikleri içerdiğini belirtelim. PKK işte bu yeni dönemi hem BDP İl Genel Meclisi Başkanları ve Belediye Başkanları toplantısından çıkardığı karar ile hem de bizzat Cemil Bayık’ın ağzından “demokratik özerkliği koruma, geliştirme ve yaşatma” dönemi olarak ilan etti.

PKK’nın 1 Haziran’dan itibaren yaptığı saldırıların coğrafyası işte bu “demokratik özerklik” dediği dikdörtgen şeklindeki alanın dış çevresidir. Bu dikdörtgenin alt en sağı Hakkari-Şemdinli, alt en solu İskenderun-Osmaniye hattıdır. Dikdörtgenin sol tarafının ekseni Malatya’dan geçmektedir. Ve dikdörtgenin üstü Karadeniz’dir!

SINIR DEĞİŞTİRME TARTIŞMASI

Bu süreçte PKK’nın “demokratik özerklik” kavramının TÜSİAD toplantısında “bölgesel özerklik” olarak gündeme gelmesi manidardır. Açılımın tartışıldığı TÜSİAD toplantısında Sedat Aloğlu şu üç öneriyi Türkiye’nin konuşması gerektiğini belirtti: “1. Çözüm aşamasında İmralı’nın görüşmelere katılması. 2. Anayasa’ya ‘bu ülkeyi Türkler ve Kürtler kurdu’ maddesinin eklenmesi. 3. Bölgesel özerklik”.

AKP’li Bakan Hayati Yazıcı’nın gündeme getirdiği “sınırın yerinin bazı bölgelerde kaydırılması konuşulabilecek, tartışılabilecek bir şey” önerisi de “zamanlama” açısından önem kazanıyor!


ABD MESAJI: ELVEDA CUMHURİYET, HOŞGELDİN KONFEDERASYON

“PKK havucu ve sopası” ile AKP uygulamaları arasında sıkıştırılan TSK, direnmekte ama kan kaybetmektedir. Erdoğan’ın daha 2004 yılında ilan ettiği “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde bir merkez” yapma hedefi adım adım ilerlemektedir. Şeyh Said’in Diyarbakır’ın orta yerinde anılması bu hedef içindir! Diyarbakır’ın orta yerinde Apo, Barzani, Talabani posterlerinin açılması bu hedef içindir.

ABD Şeyh Said’i anma mitingleriyle “güle güle Türkiye Cumhuriyeti” ve “hoş geldin Konfederasyon” demektedir!

İşte Erdoğan’ın Toronto’daki açıklaması tüm bunları alt alta koyduğumuzda anlam kazanıyor. Erdoğan, her zamanki gibi sol gösterip sağ vurmaktadır; eleştiri görüntülü saptama daha doğrusu hükümetini aşarak “Türk devleti” adına ABD’ye taahhütte bulunmaktadır. “Irak’ın kuzeyinde Bağdat’ın hiçbir egemenliği yok, Kuzey Irak yönetimi de bölgeye tam hâkim değil” diyen Erdoğan, “Türk devleti” adına “Türkiye himayesinde Kürdistan” planını kabul ettiğini taahhüt etmiştir.

MİLLİ VE SİYASİ BİRLİK ZORUNLUDUR

Ancak…

Türkiye Cumhuriyeti’nin milli ve siyasi birliğini parçalayacak bu plan, Özal tarafından uygulatılamadığı gibi Washington’a en bağımlı Erdoğan tarafından da uygulatılamayacaktır. Milli ve siyasi birlik bir tercih olduğu gibi aynı zamanda bölgesel bir zorunluluktur da…


Mehmet Ali Güller
Odatv.com
29.06.2010

Devlet eliyle Said Nursi propagandası

Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde yaptırılan "Bediüzzaman Külliyesi" hizmete açıldı.


Said Nursi’nin doğduğu köy olan Nurs’ta yapılan külliyenin açılışına Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz, Hizan Kaymakamı Mustafa Adil Tekeli, Said
Nursi’nin talebelerinden Abdullah Yeğin, Ahmet Aytimur ve Mehmed Fırıncı, Rusya,Endonezya’dan gelen Müslüman turistler ve Türkiye’nin birçok ilinden
gelen vatandaşlar katıldı.

Açılış programı Kur’an’ı Kerim okunmasıyla başladı ve ardından dualar edildi.

Külliyenin açılış kurdelesini kesen Vali Yılmaz, Bitlis’te vali olmaktan çok büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Külliyenin yapımında emeği geçenlere teşekkür eden Vali Yılmaz, şöyle konuştu: "Bitlis’te vali olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. İnşallah burada olanlar, bizim için de dua ederler. Külliyenin yapımında bizim fazla bir katkımız olmadı, ama destek olanlara teşekkür ediyorum. Buraya sahip çıkacağız. Bu ışık,dünya var oldukça var olacak ve yanmaya devam edecek."

Vali Yılmaz, Nurs yolunun yapımını da tamamlayacaklarını ve ziyaretçilerin bu köye daha rahat şekilde gelmelerini sağlayacaklarını dile
getirdi.

Külliyenin yapımıyla ilgilenen Hikmet Okur da, külliyede özellikle caminin bulunduğu bölümde yol olmadığı için tüm yükleri katırla taşımak zorunda
kaldıklarını ifade etti.

Okur, "Normal koşullarda caminin inşasına 800 bin TL civarında masraf olacaktı. Fakat buradaki köylü, büyük fedakarlık göstererek inşaatta çalıştı.
Böylece masrafı 500 bin TL’ye indirdik. Caminin yapımında emeği geçen herkese, bilhassa fedakar iş adamlarına teşekkür ediyorum" dedi.

Açılışın ardından davetlilere Said Nursi’nin yazdığı küçük el kitapları dağıtıldı.

İm (Kod): Tümünü seç

http://haber.gazetevatan.com/devlet-eliyle--said-nursi-propagandasi/320649/1/Gundem

Yeni açılım: Hainlere iade-i itibar


Apo talimat verdi; Şeyh Sait, Sait Rıza gibi hainler için ‘cilalı imaj operasyonu’ düzenlendi

Ziyaretgaha dönüştürülecek

AKP’nin PKK açılımı kapsamında yaşananlara, yaklaşan seçim öncesi psikolojik bir harekat daha eklendi. Bebek katili Öcalan’ın talimatıyla başlatılan çalışma uyarınca, İngiliz desteğiyle isyan çıkaran Şeyh Sait, Sait Rıza, Pirzade Bekir gibi hainlerin evleri, mezarları restore edilip ziyarete açılacak. Düzenlenecek anma törenleri ve kutlamalarla ‘insani boyut’ öne çıkarılacak.

Konuşana çullanıyorlar!..

Operasyonun bir başka boyutunu ise ‘hukuk’ oluşturuyor. İhanetten asılan malum isimler aleyhinde konuşanlara peş peşe dava açılacak. Hainlerin idamında görev alan Yüzbaşı Ali Rıza Karslıoğlu’nun torunu avukat Nihad Karslı, Şeyh Sait’e ‘it’ dediği iddiasıyla ilk hedef oldu. Şeyh Said’in torunu da bazı siyasilerin dedesiyle ilgili sözlerini yargıya taşıdı.

Bu da ‘haine itibar’ açılımı

Cumhuriyet karşıtı isyanlara elebaşılık yaptığı için idam edilen şeyhlere, şıhlara iade-i itibar çalışmaları hız kazandı. Şeyh Sait, Sait Rıza, Pirzade Bekir gibi isimlerin evleri, mezarları ziyarete açılacak

Haber : Salim YAVAŞOĞLU

Başkanlık sistemi ve onun altyapısı olan eyalet sistemi için çalışmalar dört koldan sürdürülüyor. Çeşitli meslek gruplarını ABD’ye “eyalet sistemi” kursuna gönderen AKP, yargıda hepsi birer yerel Yargıtay konumunda düzenlenen “Bölge İdare Mahkemeleri”ne atamaları gerçekleştirdi. Bölücübaşı Abdullah Öcalan’la İmralı’da yürütülen müzakere maddeleri de bir bir hayata geçiriliyor. Teröristbaşı Öcalan ile PKK elebaşılarının AKP’ye sunduğu 5 maddelik protokol, “görüşmeler” olağana dönüşünce 4 maddeye indi. Protolün 3. maddesi olan “Hakikat ve Adalet Komisyonunun Kurulması” BDP tarafından “Kanun Teklifi” olarak TBMM’ye sunuldu ve Anayasa Komisyonu’nda görüşülüyor. Diğer talepleri ise TÜSİAD gibi kurumlar tarafından yeni anayasa bahanesiyle dillendirilerek toplum alıştırılmaya çalışılıyor.

İsyancılara ziyaret

Diğer taraftan ise PKK, BDP ve Demokratik Toplum Konferansı (DTK) desteğiyle aynı konuda başka bir psikolojik harekatın düğmesine basıldı. AKP iktidarının yürüttüğü “demokratik açılım” geçmişe de yöneldi. “Otonom” ve “özerklik” adı altında, Pirzade Bekir, Şeyh Sait ve Sait Rıza’lar gibi bölünmeye ilk adımları atanlar, korumaya alınıyor. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında yabancıların kışkırtmaları sonucu Doğu ve Güneydoğu illerimizde çeşitli bahanelerle halkı cumhuriyete karşı isyana kalkıştırmaya öncülük edenlere iade-i itibar çalışmaları hız kazandı. Şeyh Sait ve Sait Rıza gibi isyana öncülük edenlere anma törenleri düzenleniyor, evleri restore edilip, mezarları tespit edilmek suretiyle ziyaret yerleri oluşturulmaya çalışılıyor. Bunlara hakaret edenler hakkında soruşturmalar açılıp, mahkum ediliyor.

Restore edip ziyarete açacaklar

1925’teki Şeyh Said İsyanı’na öncülük eden 47 kişinin idamında görev alan Yüzbaşı Ali Rıza Karslıoğlu’nun torunu avukat Nihad Karslı, Şeyh Said için ’it’ifadesini kullandığı iddiasıyla hakkında soruşturma açıldı. Şeyh Sait ve 47 arkadaşı, infazlarının yıldönümü olan 28 Haziran 2010’da Diyarbakır’da idam edildikleri Ulu Camii önünde ilk defa anıldı. Dersim Dernekleri Federasyonu, Seyit Rıza’nın Hozat’a bağlı Ağdat köyündeki evinin restorasyonu için kampanya başlattı. Şeyh Said’in torunu Diyadin Fırat da bazı siyasilerin dedesi hakkındaki konuşmalarını yargıya taşımıştı.

BDP Meclise taşımıştı

Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Özkan Tacar, 73 yıl önce idam edilen Alevi-Zaza aşiret lideri Seyit Rıza’nın mezar yerinin gösterilmesini ve evinin ziyarete açılmasını istediklerini belirtirken, “Bu ülkede sadece Seyit Rıza’nın değil, Said Nursi’nin de mezarı kayıptır. Onun da mezar yerinin gösterilmesini savunuyoruz” diye konuştu. BDP de Seyit Rıza’nın mezarının bulunması için Meclis araştırması istemişti.

Gül ve Erdoğan’a mektup

1925 yılında Kürt isyanı başlattığı için 85 yıl önce 47 arkadaşı ile idam edilen Şeyh Sait’in son varisi 71 yaşındaki şeyh Muhammed Sait Fırat, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan dedesinin mezarının yerinin açıklanmasını istedi. Fırat, mezarın Diyarbakır Dağkapı semtinde bulunan Orduevi karşısındaki askeri lojmanların bahçesinde olduğunu iddia ederek, “Sadece bir ziyarete dönüştürüp üzerine dua edeceğiz” dedi. PKK, BDP ve DTK’nın etnik kökenli dinsel faaliyetlere yönelmesi talimatı ise İmralı’dan gelmişti. Öcalan, bu işlerin koordinasyonu için bir de ilahiyat akademisi kurulmasını istemişti.


YENİÇAĞ