Serdar Ant
Meğer Abdullah Öcalan’a ne büyük haksızlık etmişiz, nasıl da günahını almışız! “Bebek katili” dedik, “eli kanlı katil” dedik, “emperyalizmin maşası vatan haini” dedik, kısacası demediğimizi bırakmadık! Meğer ne kadar ayıp etmişiz, ne büyük bir haksızlık yapmışız!
“Sayın”(!) Öcalan, meğer bir “Kemalist” imiş neredeyse… “Solun lideri” olma konusunda gerçekten de CHP lideri Kılıçdaroğlu’na rakip imiş! Kemalizm, ordu ve Cumhuriyet tarihi üzerine ne kadar isabetli değerlendirmeler yapmış, ne güzel şeyler söylemiş, ama bizim haberimiz bile olmamış işte! Cehalet ne kadar kötü bir şey, insanı nasıl da yanıltıyor, gördünüz mü?
Allah’tan Doğu Perinçek ve Aydınlık dergisi var! Böylece biz de en sonunda hatamızı gördük, Türklere ve Kürtlere yol gösteren, keramet buyuran böyle büyük bir herifin, pardon liderin kıymetini en sonunda anladık!
Aslında bizim de bir günahımız yok hani! PKK’nın yayın organı Serxwebun dergisini okusaydık, “Sayın” Öcalan’a bu kadar haksızlık yapar mıydık hiç? Biz de ondan feyz alırdık! Gerçi dağa çıkıp gerilla merilla olmazdık, ama sanırım bu kadar nankör de olmazdık! Ama dedim ya, PKK’nın yayın organı Serxwebun dergisi, her sabah bizim bakkal Ahmet Efendi’ye gelmiyor ki alıp okuyalım!
Bizim bakkala Serxwebun gelmiyor, ama Aydınlık geliyor! Neyse ki Doğu Perinçek, Aydınlık gazetesinde iki yazı yazdı, bizim gibi kendini Kemalist sanan, ama aslında bir türlü Doğu Perinçek ve Öcalan kadar Kemalist olamayan herkesi irşat etti, doğru yolu gösterdi. Tabii Perinçek, bizim gibi kör cahil olmadığından, PKK’nın Serxwebun isimli yayın organını, bir yerlerden bir şekilde bulup, (herhalde Silivri cezaevinde değil) okuyabildiğinden Öcalan’ın Kemalizm konusunda aslında ne kadar sıcak düşüncelere sahip olduğunu cümle âleme ilan etti!
Doğu Perinçek’in Serxwebun dergisinden alıntılayarak ballandıra ballandıra anlattığı Öcalan’ın Kemalizm, Kürt isyanları ve ordu konusundaki görüşlerini aşağıda aktaracağım. Gerçi Öcalan bu görüşleri 11 yıl önce, 2000 yılında dile getirmiş. Ne var ki sonra, Perinçek’e göre “ABD-İsrail projesinin aleti haline gelmiş”, “ABD-İsrail güdümlü AKP iktidarının avucuna düşmüş.” Ama en sonunda Perinçek’ten öğrendik ki, en azından 2000 yılında Öcalan ne kadar da da sağduyulu hareket ediyormuş!
Şimdi kimi kendini bilmezler, “Kürdümüzü” kucaklamak istemeyen “ırkçılar” ve tabii “Gladyo safında olanlar”, Öcalan’ın bütün bu söylediklerine inanmayıp, “ulan herif yakalanınca korkudan ne yapacağını şaşırdı, attığı bütün o taklaların nedeni asılacağım korkusuydu” falan diyebilirler. Ama siz o bölücülere inanmayın sakın. Onlar ne demokrasi istiyor ne barış… Onların “Kürdümüz” diye bir derdi de yok! Hepsi “ırkçı” zaten!
Keşke Öcalan bugün de 2000 yılında düşündüğü gibi düşünse, yine öyle davransa… Perinçek’in altını çizdiği gibi “ABD-İsrail projesinin aleti” olmasa, “ABD-İsrail güdümlü AKP iktidarının avucuna düşmüş” bulunmasa da biz de Doğu Perinçek gibi onu bağrımıza bassak! En azından onun, Öcalan’ın 2000’li yıllardaki görüşlerini ulusalcı-Kemalist saflarda pazarlamaya çalıştığı gibi bizler de aynı şeyleri yapabilsek… Ne güzel olurdu değil mi?
Artık Öcalan tekrar 2000 yılında konuştuğu şekilde davranır mı bilmiyorum, ama Doğu Perinçek, tam 11 yıl sonra, 2011 yılında yeniden Öcalan’ı keşfettiğine göre, sanırım Öcalan’ın 2000 yılında ifade ettiği bu görüşleri bugün savunuyor demektir! Aksi geçerli olsa, durduk yerde Perinçek, Öcalan’ın 2000 yılındaki görüşlerini neden iki gündür Aydınlık gazetesinde ballandıra ballandıra anlatsın ki?
Şimdi gelelim Öcalan’ın 2000 yılında PKK’nın yayın organı Serxwebun dergisinin 222. sayısında söylediklerine… Tekrar söylüyorum, Allah Doğu Perinçek’ten razı olsun, onun, Aydınlık gazetesinin 2 ve 3 Temmuz tarihli sayılarında yayınlanan yazıları olmasaydı, biz Öcalan’ın kerametini nasıl öğrenecektik ki?
Önce 2 Temmuz tarihli Aydınlık’ta yayınlanan “Öcalan 2000’de Şeyh Sait konusunda ne diyordu?” başlıklı yazısından okuyalım. Dikkat, “Sayın” Öcalan konuşuyor:
- “İsyanlar tarihi iyi bilinmeli ve doğru algılanmalıdır. Geçmişte yaşanan isyanlar ilkel milliyetçiliğe dayalıdır. Bazıları benim için ‘Kemalizme kayıyor’ diyebilirler. Kemalizm düşmanlığı Kürtlerin lehine değildir. İlk Kürt isyanları Batı’ya dayanıyordu. Söylemek istediğim şuydu: O dönemde hem Kürtler üzerinde hem de Türkler üzerinde emperyalizmin oyunu vardı. O zamanki isyanlara önderlik edenler bunu göremediler. Önderlerin gerici yanlarını görmek istediler. Bu oyun hâlâ devam ediyor.
İsyan Kürt egemenlerinin yaklaşımıdır. Barzani ve Talabani’ye dikkat edilmeli. Kürt halkını da Kemalizm’i de bu hale getiren isyanlardır. 1919-24 sürecini anlatan Doğu Perinçek’in kitabı mutlaka okunmalı. Mustafa Kemal, 1919’da Kürtlere bütün özgürlükleri tanıyacaktı. ‘Oyuna gelmeyin’ dedi. ‘Kürdistan devleti kurma oyununa, Ermeni devleti kurma oyununa gelmeyin’ dedi. Cumhuriyetle birlikte Kürtlerin bütün özgürlüklerini tanınacaktı. Doğrudur, Atatürk stratejik açıdan yaklaştı. 1924’e kadar sürdü.”
“1919-24 sürecini anlatan Doğu Perinçek’in kitabı mutlaka okunmalı” dediğine göre, anlaşılan Öcalan kitabı pek beğenmiş! Nasıl beğenmesin ki? “Ortak kimlik Türkiyelilik olmalıdır.” “Kürt realitesi anayasa hükmüyle kabul edilmelidir.” “Yine anayasada belirlenmelidir ki, Türkiye… Cumhuriyet'in iki asli kurucusu olarak Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanıdır." “…her kademede seçimle gelen, o kademe halkına sorumlu olan ve o kademenin güvenlik güçlerine de kumanda eden tek bir demokratik yönetim sistemi de kurulmalıdır." “Ana dille laik ve demokratik eğitim görmek… Anayasa güvencesiyle gerçekleştirilmelidir." “Genel af…” gibi öneriler, Öcalan’ın övgüsünü yaptığı Perinçek’in kitabında yer almıyor mu?
3 Temmuz tarihli Aydınlık’ta yer alan “11 yıl önce Öcalan’a göre Kemalizm ve Ordu” başlıklı yazıda da Öcalan taklalarına devam ediyor:
- “Sorguda bir askeri yetkili ‘bu oyunu, bu kardeş kavgasını bozacağız’ demişti. Ben buna değer verdim ve ‘varım’ dedim. ‘Zaten yıllardır yapmaya çalıştığımız da budur’ dedim. Aslında Kemalizm, yani 1919-24 yılları arasındaki çizgi uygulanmadı. Bunda isyan etme var, kendini pazarlama ve oyuna gelme var.
Fakat feodal aşiret önderlikleri, emperyalistlerin yedeği olmaktan kurtulamadılar. Tarihteki yanlışları düzeltmek de bize düşüyor. Bizim bu süreçte yaptığımız da budur. Geçenlerde bana Mustafa Kemal’in o dönemdeki konuşmalarını derleyen Doğu Perinçek’in bir kitabını verdiler. (Doğu Perinçek’in Kemalist Devrim-4 / Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası) O konuşmaları inceledim. Ancak orada söylenenler uygulanamadı.
Görüyorsunuz en değme Kemalistler harcandı. Bu cinayetlerde İran’dan medet umuyorlardı. Son derece duyarlı olunmalıdır. 28 Şubat süreci önemlidir. Aslında Kemalizm’i, yeniden incelemek gerekir. Kemalizm’de Kürtlere yer olduğu kesindir. Kemalizm’in güncelleştirilmesini iyi irdelemeliyiz. Kemalistlerle ilişki geliştirin, onlar da dönüşüyorlar. Birlikte Mustafa Kemal’in sözleriyle yürüyelim. Geçmişte böyle söylemediysem, bu benim eksiğimdi.
Kemalizm artık 1925’lerdeki Kemalizm değildir. Kemalizm’de de demokratikleşme var. 28 Şubat sürecinde olan şey, Kemalizm’in demokratik öngörüye gelmesidir. Bu dönemde güç dengesinden rahatsız olan gerici kesim var.
28 Şubat süreci tümüyle demokratik uzlaşmadır, demiyorum, ama tezlerin karşılıklı uzlaşasıdır. Beş-on yıl sürer. Yüzde 100 evet ya da hayır demek mümkün değildir. Savunmamda bunları söyledim. Bunlar öylesine söylenmiş sözler değildir. Anayasa değişiyor, seçim ve partiler yasası değişiyor. PKK’da değişiyor. Sonuç uzlaşmadır. Bu bir çizgidir. Yaşadığımız süreci böyle derinleştireceğiz. Yaşadığım ve sağlığım elverişli olduğu sürece bunu pratikleştireceğim.
Türk ordusu ile karşı karşıya gelmemek için özen gösterilmelidir. Yoksa çözüm zorlaşır. Genelkurmay Başkanı’nın daha önce Eylül 1999’da yaptığı geniş bir açıklama vardı. Ben o açıklamayı önemsiyorum. Ordu ve diğer kurumlar içinde de farklı görüşler var. Fakat biz orduda gelişecek asıl çizgiyle bu sorunu çözmek istiyoruz.”
***
Doğu Perinçek’in yaptığı bu alıntılar, aslında bir tür Abdullah Öcalan reklamıdır! 1989-90 yıllında çektirilen o malum Perinçek-Öcalan resimlerinin 2011 versiyonudur!
Öcalan 2000 yılında böyle düşünüyordu, ama daha sonra “ABD-İsrail projesinin aleti haline geldi”, “ABD-İsrail güdümlü AKP iktidarının avucuna düştü” demek bugün hiçbir geçerliliği olmayan bir gerekçedir. Perinçek ve onun gibi düşünenlere sormak gerek:
Öcalan, 2000’den önce, mesela 90’lı yıllarda kimsenin aleti değil miydi peki? Öcalan ve PKK, 2000’den önce kimsenin avucunda değil miydi sanki? PKK, 2000 yılına kadar “bağımsız Kürdistan” için savaşıyor, kan döküyor, terör yapıyordu! Ama Öcalan 1999’da yakalanınca(!) birden bire hidayete erdi ve keramet buyurmaya başladı! Sonra da ABD ve İsrail işe karşıtı ve Öcalan da onların aleti oldu!
Doğu Perinçek’in senaryosu bu mudur? Bilmem ki bu masala inanacak kaç kişi yaşıyor bu ülkede?
Şimdi Doğu Perinçek’in örtük bir şekilde övgüsünü yaptığı “2000 yılının Öcalan’ı” bugün yeniden zuhur etse ve yukarıda aktardığımız şekilde konuşmaya başlasa Doğu Perinçek ve Cumhuriyet Güçbirliği adı altında onun peşine takılanlar ne yapacaklar acaba?
Öcalan ve PKK ile kucaklaşacak mısınız?
“Anayasa değişiyor, seçim ve partiler yasası değişiyor. PKK’da değişiyor. Sonuç uzlaşmadır. Bu bir çizgidir. Yaşadığımız süreci böyle derinleştireceğiz” diyen Öcalan gibi siz de uzlaşıp derinleşecek misiniz?
Peki, o uzlaşma hangi noktada olacak?
Öcalan’ın “okunmalı” diyerek önerdiği Perinçek’in kitabında belirtilen noktalarda mı mesela?
“Ortak kimlik Türkiyelilik olmalı” mı diyeceksiniz?
“Kürt realitesi anayasa hükmüyle kabul edilmeli” mi diyeceksiniz?
“Türkiye, Cumhuriyet'in iki asli kurucusu olarak Türklerin ve Kürtlerin ortak vatanıdır" mı diyeceksiniz?
“Her kademede seçimle gelen, o kademe halkına sorumlu olan ve o kademenin güvenlik güçlerine de kumanda eden tek bir demokratik yönetim sistemi de kurulmalıdır" mı diyeceksiniz?
“Ana dille laik ve demokratik eğitim görmek Anayasa güvencesiyle gerçekleştirilmelidir" mi diyeceksiniz?
“Genel af” mı talep edeceksiniz?
Böyle mi olacak ABD-İsrail projelerine alet olmamak?
İyi de bugün ABD-İsrail projesine alet olan PKK-BDP bu hedefleri elde etmeye çalışmıyor mu?
İşçi Partililer bu sorulara yanıt vermezler. Ama “Cumhuriyet için Güçbirliği yapıyoruz” diyen, “Atatürk’te birleştik” laflarıyla avlananlar acaba çıkıp bu soruları soracak kadar cesaret sahibi mi? Yoksa Kemalist-ulusalcı yazar ve aydın olarak ortalıkta dolaşanlar, “Aydınlık’ta yazım yayınlanmaz” ya da “Ulusal Kanal’da programların askıya alınır” korkusuyla veya İP kuyruğuna takılmış kimi gazeteler “sözleşmemi iptal eder” kaygısıyla üç maymunları oynamaya devam mı edecekler ?
“Aydınları korkak olan milletler ezilmeye mahkûmdur.”
3.7.2011