BUGÜN: ‘GÜVENİLMEZ MÜTTEFİK’!
‘Umutsuzluk tacirleri’ böylesi dönemlerde ortalığa kanser hücreleri gibi yayılır..
Bu rüzgara kananlar, onların değirmenine su taşır.. Fısıltı büyür ve toplumda ‘felç’ operasyonu yer eder.. ‘Yapacak bir şey yok!’tur; ‘En ufak bir umut ışığı görülememektedir’, ‘Her gün her şey daha kötüye gitmektedir’…
Bu söylem toplumu ele gecirdikçe, toplumsal bunalım büyür, emperyalizmin savaş bandosu amacına ulaşmış olur… ‘Düşman’ korkutulmuştur, sinmiştir ve daha önemlisi yenilgiyi KABULLENMİŞTİR! Hedef ülke, baştan 1-0 mağluptur..
Emperyalizm o nedenle önce medya mensuplarına el atar. Bu savaşın, ruhsal mağlubiyet kısmının bayraktarlığını onlar yapacaklardır…
Haberler halkı derin girdapta yuvarlanmaya yönelik hazırlanır.. Kendine güven azaltılır, derlenip toplanma imkansızlaştırılır..
TÜM BUNLARA RAĞMEN VE ASLINDA TÜM BUNLAR NEDENİYLE ortaya çıkan FIRSAT görünmezleştirilir…
Görevimiz üstü örtülen bu zıt gelişmeyi sürekli vurgulamaktır!
Diyalektik BİLİM, gelişmelerin zıtlıklar içerdiğini bize öğretir… Tıpkı fizik yasaları gibi.. Basınç patlamayı getirir…
Aşırı baskı, direnişi kuvvetlendirir..
Ve güç dengeleri her an değişir… Malum, bu ‘sistem’ çökmektedir..
4-5 yıl önce ‘Avrupa Birliği Lizbon’da dağıldı, hayaleti ortada!’ dediğimizde gürültü kopmuştu…
Şimdi Avrupa çatırdamıyor mu?
‘ABD içinde değişik kanatlar birbirini yerken Türkiye’deki uzantıları bundan nasiplenecek!’ dediğimizde yine vaveyla kopmuştu… Değişik kanatlar da neydi? Emperyalizm bir bütün değil miydi…
Küresel kriz, aynı sistemden ziftlenen değişik çıkar gruplarını birbiriyle gırtlaklaşmaya itti. Tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşı'nda olduğu gibi..
Onlara bağlı çalışan Türkiye uç beyleri de şimdi birbirine girdi..
Bu belirsizlik döneminde, emperyalist odakların kendi içlerindeki zafiyeti bile görmekten aciz olanlar, ‘Onu alma beni al!’ diyenler sıraya girdi..
Küresel çeteler ve uçbeylerinin kendi içlerinde çatırdadıklarını görmezsek, küresel bandonun çaldığı ‘umutsuzluk’ marşına kendimizi kaptırır, kavalcının ardından felakete gideriz..
O nedenle önce emperyal rüzgarları iyi izlemeliyiz.. Bakın, BATIDA, 1994’de Başbakan Erdoğan’ı koltuğa hazırlayan kişi, CFR Dış İlişkiler Konseyi’nin kalbi, NED Milli Demokrasi Fonu’nun en üst yöneticisi, Türkiye’nin eski ABD büyükelçisi (1989-91), ‘Türkiye Projesi’ adlı grubun kurucusu Morton Abromowitz, aynı kişiye Başbakan Erdoğan’a demediğini bırakmıyor.. Eleştirilerinin dozu giderek yükseliyor..
Abromowitz, geçen hafta Stratejik Araştırmalar Merkezi CSIS ve Teksas Hristiyan Üniversitesi (TCU) tarafından düzenlenen konferansta şöyle diyor:
- ‘Erdoğan hükümeti süreci götüremedi. Giderek otoriterleşti.. Ortalık karmaşa içinde. İsrail’le ilişkiler bozuldu. ‘Kürt açılımı’nı eline yüzüne bulaştırdı. ‘Erdoğan’ın Obama ilişkisi dışında iyi götürdüğü bir şey yok..’ ‘Joe Biden’ın iyi gidiyor yorumuna katılmak mümkün değil..’ ‘Türkiye model olamaz.. Olacak olsa bile bu Erdoğan ile olmaz!’
Fetullah Gülen’in Amerika’da daimi ikametini de sağlayan isim olarak bilinen Abromowitz Başbakan Erdoğan’a CEPHE açınca, bu Türkiye’de de yankılanıyor..
İÇERDE, son 2 hafta içinde basında yeralan haberlere bakın…
- Fetullah Gülen ZAMAN gazetesinde ‘Kibir sahibinin’ kendinden olmadığını haykıran yazısını bir daha yayınlattı… Erdoğan hedef alınıyor.
- Bülent Arınç aniden Başbakan’a biat etmediğini açıklıyor. Hüseyin Çelik Başbakan'ı eleştiriyor..
- Egemen Bağış, Avrupa’nın ortasında verdiği beyanatta Başbakan'ın yatak odasının bile dinlendiğini söylüyor.
AKP çatırdıyor, bir cenahtan homurtular yükseliyor… Bir başka kanat batılı efendilere parmak kaldırıyor..
Yeni CHP'nin de bu dönemde Cumhurbaşkanı'na olağanüstü itibar gösterdiği gözden kaçmıyor..
Erdoğan’ın ‘ciddi’ rahatsızlığı duyuldukça, Atlantik ötesi Davutoğlu, Arınç hatta Babacan gibi Abdullah Gül ekolünden siyasilere ilgi göstermeye başladı.. Pensilvanya da aynı çizgi üzerinde..
Türkiye’yi ABD eyaleti haline getirecek yeni Anayasa, bu ekip ve Kılıçdaroğlu çevresi ile hayata geçer sanıyorlar.. İçerde büyüyen fırtınayı söndürmek için bin türlü fırıldak çeviriyorlar ama nafile..
İşsizlik ve yoksulluğun dev adımları, yüzbinlerce öğretmen, öğrenci, doktor, eczacı, fabrika ve tarım işçisi ve esnafın yanında, tepedeki çatırtı sadece fısıltı…
Bu dev, aynı anda ayağa kalkarsa tepeyi çatırdatmakla kalmaz, tepenin gırtlağından bağlı olduğu odakları da silkeler..
O zaman ülkeler üzerine çarpılar çizerek ‘bahar’ yaratma üstadları ne eder!
Suriye ve İran’ı indirmezlerse bir 10 yıl bile idare edemeyecekler!
Bunu yapmak için Türkiye’ye muhtaçlar.. Türkiye sadece tepede oturanlardan ibaret değil.. Aşağıdakileri nasıl ikna edecekler!
Gün kendi gücümüzün farkına varma zamanı. Bu alt üst dönemleri aslında bu milletin en büyük FIRSATI!
Tarih, böylesi dönemlerin, toplumlarda en büyük değişimleri getirdiğine defalarca tanık oldu. Bu öyle CIA eliyle ‘bahar’ yaratmaya benzemez… Avrupa bitap ABD çöküyor..Batı son kurşunlarını Suriye ve İran’a saklıyor. İçerdekiler, efendilerinin yakalandığı kasırgayla savruluyor…
Esas ŞİMDİ genetik hafızasında KURTULUŞ olan bir milletin yüreği umutla dolu!
Banu AVAR, 7 Aralık 2011
banuavar@superonline.com