Ey Türk Milleti Bu Tuzağa Düşmeyin! / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Ey Türk Milleti Bu Tuzağa Düşmeyin! / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Haz 16, 2010 21:37

Erdoğan'ın İsrail Tuzağı:
Ey Türk Milleti Bu Tuzağa Düşmeyin!

erdalsarizeybek.com / 13 Haziran 2010


Dünya Siyonist Dergisi "Kivinum"da 1980'lerde "İsrail için Strateji" adından bir plan yayınlanmıştı. Bu plan, Müslüman coğrafyayı etnik köken-dini mezhep temelinde parçalamayı öngörmektedir. 80'den günümüze yaşanan olaylar, bu planın nasıl uygulamaya koyulduğunu açıkça göstermektedir.

Erdoğan'ın İsrail karşıtlığı bir tuzaktır! Erdoğan'ın açılımları bir İsrail planıdır!

Sesimi işitin. Bu planı inceleyin. Haklı olduğumu göreceksiniz...

Artık mesele AKP meselesi değil, vatan meselesidir. Siyasi partilerimizin ve sivil toplum örgütlerinin bu süreci durdurması ve değiştirmesi en kutsal görevdir.

İşte İsrail'in parçalama planı...




1980’lerde İsrail için bir strateji:

Takip eden yazı, benim fikrime göre, şu anki Siyonist rejimin (Sharon ve Eitan’ın) Orta Doğu
için doğru ve detaylı planını temsil eder. Bu plan tüm bölgenin küçük eyaletlere/bölgelere
bölünmesi ve mevcut tüm Arap bölgelerinin yok edilmesidir.

Israel Shahak
13 Haziran 1982





1980’lere gelindiğinde İsrail devleti, içeride ve dışarıda, yeri, amaçları ve ulusal hedefleri konusunda yeni bir perspektife ihtiyaç duymaktadır. Yahudi devletinin varlığı, refahı ve sebatı, içişleri ve dışişlerinde yeni bir çerçeveye adapte olmasına bağlı olacaktır. Nükleer ve konvansiyonel silahların gücü, miktarı, hassasiyetleri ve kaliteleri bir kaç yıl içinde dünyamızın çoğunu alt üst edebilecek güçtedir ve buna karşı durabilmek için İsrail olarak kendimizi konumlandırmamız gerekmektedir.

Müslüman Arap dünyası yabancılar tarafından, sakinlerinin istek ve talepleri göz önüne alınmadan yapılmış geçici bir kağıttan kule gibidir. Gelişigüzel bir şekilde hepsi azınlıkların ve birbirine düşman olan etnik grupların kombinasyonundan oluşan 19 bölgeye bölünmüştür. Bu sayede günümüzde tüm Arap Müslüman devletler etnik sosyal çöküş içerisindedir ve bir kısmında şimdiden iç savaş başlamıştır.

Günümüzde durumu tamamen başka bir hale dönüştürmek için önümüzde büyük fırsatlar vardır ve bunu önümüzdeki 10 yılda gerçekleştirmeliyiz aksi taktirde bir devlet olarak hayatta kalmamız mümkün olmayacaktır. [Not: Bu plan 1982'de yapıldı; 1991'de ABD Irak'ı işgal etti.]

Mısır artık Arap dünyasında önde gelen politik güç değildir ve ekonomik olarak bir krizin eşiğindedir.

Mısır'ı coğrafi olarak farklı bölgelere bölmek İsrail’in Batı cephesindeki politik hedefidir. Eğer Mısır parçalanırsa, Libya, Sudan ve hatta daha uzaktaki devletler mevcut şekilleri ile varlıklarını sürdüremez ve Mısır’ın çözülmesi ile birlikte onlar da çöküşe katılır. Mısır’ın yukarı bölümünde Hıristiyan Kıpti bir devlet ile birlikte merkezi bir hükümet olmadan bölgesel güçleri ile bir kaç zayıf devlet düşüncesi tarihi gelişimin anahtarıdır ve barış anlaşması ile sekteye uğramış olsa bile uzun vadede kaçınılmazdır.

Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi Mısır, Suriye ve Irak da dahil olmak üzere tüm Arap dünyası için bir başlangıçtır ve aslında Arap yarımadası şimdiden bu yolda ilerlemektedir.

Suriye ve daha sonra Irak’ın feshi ve Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bölgelere ayrılması İsrail’in uzun vadede Doğu cephesindeki bir numaralı hedefidir ve bunun için kısa vadede bu devletlerin askeri gücünün feshi ana hedeftir.

Suriye etnik ve dini yapısına istinaden tıpki bugün Lübnan’da olduğu gibi birkaç eyalete bölünecek ve kıyıda Şii-Alevi bir eyalet, Halep bölgesinde Sünni bir eyalet, Şam’da kuzey komşusuna düşman olan bir diğer Sünni eyalet olacak ve Dürziler de belki bize ait olan Golan’da, mutlaka Havran’da, Kuzey Ürdün’de başka eyaletler kuracaklardır.

Bir taraftan petrol zengini olan ancak diğer taraftan parçalanmış bir ülke olan Irak’ın İsrail’in hedeflerine aday olması garantidir. Bizim için Irak’ın feshi, Suriye’nin feshinden bile daha önemlidir. [Not: Irak 2003'te ABD tarafından yeniden işgal edildi ve parçalandı.]

Irak, Suriye’den daha güçlüdür. Kısa vadede İsrail’in en büyük tehdidi Irak’ın gücüdür. Bir Irak-İran savaşı, Irak’ı parçalayacak ve bize karşı geniş bir cephede çatışma organize etmesine imkan vermeden çökmesine sebep olacaktır. [Not: 1980'de Irak-İran savaşı başlatıldı.]

Araplar arasındaki her türlü çatışma kısa vadede bize yardımcı olur ve Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi önemli bir hedef olan Irak’ın parçalanması için yolu kısaltır. Osmanlı döneminde Suriye’de olduğu gibi Irak’ta da etnik/dini bazda bölgelere bölünme mümkündür.

Üç büyük şehir etrafında üç (veya daha fazla) eyalet var olacaktır: Basra, Bağdat ve Musul ve güneydeki Şii bölgeler Sunni ve Kürt kuzeyden ayrılacaktır. Mevcut İran-Irak çatışmasının kutuplaşmayı derinleştirmesi olasıdır. [Not: 2003 sonrası Irak: Şii, Sünni ve Kürt diye üçe parçalandı.]

Arap yarımadasının tamamı iç ve dış baskılar sebebiyle çözülmeye adaydır ve özellikle Suudi Arabistan'da bu sonuç kaçınılmazdır.

Ürdün kısa vadede stratejik bir hedeftir, uzun vadede ise değildir. Zira feshinden ve Kral Hüseyin’in uzun hükümranlığının bitmesi ve kısa vadede yönetimin Filistinlilere geçmesinden sonra gerçek bir tehdit.

Mevcut yapısı ile Ürdün’ün uzun süre var olması ihtimal dahilinde değildir ve İsrail’in hem barışta hem savaşta sürdüreceği politika mevcut rejim esnasında Ürdün’ün tasfiyesi ve yönetimin Filistinli çoğunluğa devri yönünde olmalıdır.

Bölgede gerçek manada bir arada varoluş ve barış, ancak Araplar, Ürdün’le deniz arasındaki bölge Yahudiler tarafından yönetilmediği sürece var olamayacaklarını ve güvence altında olamayacaklarını anladıklarında gerçekleşecektir. Kendilerine ait bir ulus ve güvenlik sadece Ürdün’de onların olacaktır.

Bu, içinde bulunduğumuz çağda ve içine yakında girecek olduğumuz nükleer çağda var olmak için ihtiyacımızdır. Artık Yahudi nüfusunun dörtte üçünün nükleer bir dönemde büyük bir tehlike yaratan ve yoğun bir şekilde yerleşilmiş olan kıyı şeridinde yaşaması mümkün değildir. [Not: Neden İran'a nükleer baskı yapıldığının izahı budur.]

Bu ülkede varoluşumuz mutlaktır ve bizi buradan güç kullanarak veya hıyanetle (Sedat’ın metodu) hiç bir güç yoktur. Hatalı “barış” politikasının zorluklarına rağmen ve İsrail Arapları ve bölgeler ile ilgili problemlere rağmen, önümüzdeki dönemde bunlarla başarılı bir şekilde başa çıkabiliriz.

İsrail dünyanın geri kalan bölümüne kapalı bir halk durumunda kaldığı sürece ve dünya gözünü kapalı tutmak istediği için, böyle bir planın yayınlanması ve gerçekleştirilmesine başlanması gerçekçi ve olasıdır.

Yazan: Oded Yinon
Tercümesi ve önsözü yazan: Israel Shahak




Bu eser orijinal olarak İbranice "Kivunim"de (Yönler) yayınlanmıştır.
This essay originally appeared in Hebrew in "Kivunim" (Directions).
Musevilik ve Siyonizm için Bir Dergi. Sayı No: 14 - Kış, 5742. Şubat 1982.
Editör: Yoram Beck. Yazar Komitesi: Eli Eyal, Yoram Beck, Amnon Hadari, Yohanan Manor, Elieser Schweid. Tanıtım Bölümü / Dünya Siyonist Organizasyonu, Kudüs tarafından yayınlanmıştır.



Erdoğan'ın "İsrail karşıtlığı" bir tuzaktır. Seçim yatırımıdır.
Arapların Barzani'ye saldırmasının önüne geçmek içindir: olası bir İran savaşında "bak seni savundum" demek içindir...

Bu tuzağa düşer de bu siyaseti yeniden seçer isek, vatanın birliği ve bütünlüğü ile çocuklarımızın geleceği fiilen tehlikeye düşmüş olacaktır.

Planın tamamı, "Forum Erdal Sarızeybek" sayfasında bölüm bölüm yayınlanmıştır.

Bu sesimi işitin...


Erdal Sarızeybek
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: Ey Türk Milleti Bu Tuzağa Düşmeyin!

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Tem 03, 2010 7:12

Sevgili Arslan BULUT, odatv'nin 29 Haziran'da yayınladığı yazı 16 Haziran'da Güncel Meydan'da yayınlanmıştır.




Avrupa Yahudi Kongresi'nden Erdoğan'a görev!

Emekli Albay Erdal Sarızeybek, “Yoksa hepsi numara mı?” başlığı altında Tayyip Erdoğan’ın İsrail politikasını eleştiren bir yazı yazdı. odatv.com’da yayınlanan yazıda Sarızeybek, iddialarını Israel Shahak’ın 1982 yılında yazdığı bir makaleye dayandırdı.

Sarızeybek, özetle, “Dünya Siyonist Dergisi ‘Kivinum’da 1982’de ’İsrail için Strateji’adında bir plan yayınlanmıştı. Bu plan, Müslüman coğrafyayı etnik köken-dini mezhep temelinde parçalamayı öngörmektedir. O tarihten günümüze yaşanan olaylar, bu planın nasıl uygulamaya koyulduğunu açıkça göstermektedir.

Erdoğan’ın ‘İsrail karşıtlığı’ bir tuzaktır. Seçim yatırımıdır.

Arapların Barzani’ye saldırmasının önüne geçmek içindir; olası bir İran savaşında ‘bak seni savundum’ demek içindir” diyor.

* * *
Erdoğan’ın sözde İsrail karşıtlığının planlanmış bir süreç olduğuna dair başka veriler de var. Hatta, Erdoğan’a Orta Doğu’da lider rolü verenlerden biri Avrupa Yahudi Kongresi başkanıdır. Üstelik bu bilgi, 5 Şubat 2009 tarihinde bu sütunda da yayınlanmıştır.

Açık İstihbarat sitesinde Meyyal Uygur imzalı yazıda önemli bir bilgi veriliyordu:

    “Türkiye dahil 36 Avrupa ülkesindeki Yahudi toplumlarını çatısı altında toplayan Paris Merkezli Avrupa Yahudi Kongresi’nin Başkanı Pierre Besnainou, Ocak 2007’de Türkiye’ye gelip, Başbakanlığa personelin kullandığı yan kapıdan girerek, Erdoğan’la görüşmüştü. Besnainou-Gül görüşmesi ise tamamen gizli tutulmuştu.

    İşte bu görüşmelerden sonra Besnainou, 15 Şubat 2007’de İsrail’in Haaretz Gazetesi’nde bir yazı yazdı. Ve bu yazıda, Türkiye ziyaretinde, ‘Başbakan Erdoğan’a, Orta Doğu’da lider rolü oynayabileceğini’ söylediğini açıkladı, ‘İslam dünyası Ahmedinejad’dan daha iyi sözcüyü hak ediyor. Erdoğan’ın, İslam dünyasının sözcüsü olması gerekiyor’ diye de ekledi. Daha önemlisi Besnainou’nun iddiasına göre, ’Erdoğan da bu analizleri onaylıyor’du!”

Aynı günlerde Prag merkezli Radio Free Europe/Radio Liberty’nin İnternet sayfasında, Abbas Djavadi imzalı bir yazıda “ABD, Türkiye’nin bölgede daha büyük bir rol oynamasına destek veriyor” başlığı kullanılmıştı.

* * *
Tayyip Erdoğan’ın, “Davos vakası”ndan bir ay önce de Jerusalem Post gazetesinden Herb Keinon, “Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan ile görüşen Başbakan Ehud Olmert ile konuşuyordum” dedikten sonra Türkiye’nin Suriye-İsrail arasındaki arabuluculuğuna değiniyor ve devam ediyordu:

    “Üst düzey yetkililer, Erdoğan’ın ülkede yükselen laik muhalefet karşısında meşruiyetini sağlamlaştırmak için yüksek profilli bir uluslararası diplomatik başarıya ihtiyaç duyduğunu söyledi.”

Apaçık ortada ki gazeteci Herb Keinon’a bu bilgiyi veren Ehud Olmert idi. Hem de Tayyip Erdoğan ile görüştükten hemen sonra!

Tayyip Erdoğan, Şimon Peres’e “Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz” dedikten sonra bile Ehud Olmert, bakanlarını, “Türkiye aleyhine konuşmayın” diye uyarıyordu!

Türkiye Başbakanı, İsrail Cumhurbaşkanı’na alenen katil dediği halde susuyorlardı!

BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon da, Erdoğan’a, “Orta Doğu’da liderliğinize ihtiyaç var” diye seslenmişti.

Bu durumda, “Mavi Marmara, İsrail ile danışıklı bir kriz çıkarmak için Akdeniz’e gönderildi. Bunu bilmeyen, fakat kendilerine direniş olmayacağı bilgisi verildiği için helikopterden ip sarkıtıp gemiye inen İsrail askerleri, dayak yemeye başlayıp korkudan ateş açınca, olay başka bir şekil aldı” derken haksız mıyız?

Bugün ne diye İsrail ile gizli görüşme yapıyorlar?

Arslan BULUT, 3 Temmuz 2010
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x