Gazi Paşa'ya Mektup
Gazi Paşam;
Dün gece silah arkadaşın, Gazi dedem Mehmet Halif Bey'i rüyamda gördüm. Senin yanındaydı. Göğsündeki İstiklâl Madalyası Bağımsızlık İhtilâli'nin ışığını yansıtıyordu. Bu madalyadan yayılan ışık sanki güneşten daha parlaktı.
Ama nedense ikinizin de kaşları çatıktı, gözlerinizden alev fışkırıyordu sanki.
Neden kızgındınız? Yıl 2011 ve biz Cumhuriyet'imizin 88. kuruluş yıl dönümünü kutlamayacak mıydık? Sevinçli, onurlu ve mutlu olmamız gerekmez miydi?
Anlayamadım doğrusu...
Dokunmak, sarılmak istedim size...Dokunamadım, sarılamadım.. Gazi Dedem arkasını dönüp gitti. Yüzüme bile bakmadı. Sen kırık, kırgın hatta kızgın bir sesle seslendin bana.
"Çocuk, emanetime, ülkene, ilke ve devrimlere, bağımsızlığına, Cumhuriyet'e neden sahip çıkmadın?" diye sordun.
Ben başımı öne eğerek, ezile, büzüle, utanç içinde, "Ahval ve şerâit Gazi Paşam" dedim.
Cevap vermedin bana, sadece acı acı gülümsedin. Sonra arkanı dönüp gittin.
Ter içinde uyandım. Sen ve Gazi Dedem bana kızgındınız. Gözlerinizden öfkenizi kolayca okumuştum rüyamda...
Neden, niçin öfkeliydiniz bana ve benim gibilere? Cumhuriyet'imizin 88 yıl dönümünü kutlayacakken bu kızgınlığın sebebi?
Görevimizi yapmadık mı biz? Her 29 Ekim'de ve tüm milli bayramlarda heykellerinin önünde saygı duruşunda bulunduk, çelenkler koyduk.
Ulusal egemenliği bir kenara bırakıp, 1. Paylaşım Savaşı'ında yurdumuzu işgal eden emperyalist devletlerin çocuklarıyla birlikte balon bayramı haline getirdiğimiz 23 Nisan'ı kutlamadık mı?
Her 10 Kasım'da hüzünlenip sana şiirler okuyup, ağıtlar yakmadık mı?
Seni çok ama çok sevmedik mi Atatürk'üm?
Sevdik, hem de çok sevdik ama seni hiç anlayamadık, öğrenemedik, özümseyemedik değil mi?
Şimdi senin ve Gazi Dede'min kızgınlığınızın ve sebebini anlıyorum. Biz bir olamadık ve tüm cenahları bir araya getirip, milli şuralar oluşturamadık.
Sevdiğimiz kadar anlayabilseydik seni Türkiye, bu durumda olmaz, yarı sömürge bir devlet olarak yoluna devam etmezdi.
Bugün "ahval ve şerâit", 19 Mayıs 1919'dan daha elim ve vahimdir. Düşman silah ve cephanesiz ülkemizi işgal etmek için, her türlü aracı kullanmaktadır.
Karşımızda İngiliz, Anzak, Yeni Zelandalı, Fransız, İtalyan, Yunan yoktur. Artık ne Wilson Prensipleri ne de İngiliz Muhipleri Cemiyetlerine ihtiyaç kalmamıştır.
Görünürde Hınçak, Taşnak, Makabi, Lions, Etnik-i Eterya, Teali İslâm,Mavri Mira ve Kürt Teali gibi dernekler de yoktur.
Onların yerini Sn. Sefa M.Yürükel'in bizlerle paylaştığı 2011 Türkiye İç Savaş Raporu'unda öngörüldüğü gibi NGO'laştırılmış üyeleri, yöneticileri Türk olan ve dışarıdan nemalanan STK'lar, 1. Paylaşım Savaşı'ndaki ayrılıkçı derneklerin görevini bilerek veya bilmeyerek üstlenmişlerdir.
Sendikaların büyük bir çoğunluğu ele geçirilmiş durumdadır. Siyasi partilerin genel başkanları dış güçler tarafından seçilmekte veya işbirliğine rıza göstermediği takdirde, çeşitli oyunlarla al aşağı edilmektedir.
Çünkü Türkiye küresel çeteleri yöneten sekiz ailenin en büyük hedefidir.
* Rockefeller
*Goldman Sach
*Lehman Brother
*Kahn Loebs... Bu dört aile Amerika'da yaşamaktadır.
*Rohtschild
*Warburg
*Lazard
*Moses.... Bu dört aile ise Avrupa'da yaşamaktadır.
Dünya'daki ekonomi ve banka politikasını bu sekiz aileden oluşan küresel çeteler yönetmekte ve yönlendirmektedir. Ancak en önemli ve en büyük bankalar Rockefeller ve Rohtschild ailerinin elindedir.
Şimdi bana şu soruyu sorabilirsiniz, yazdıklarının Cumhuriyet'in 88. yılıyla ne ilgisi var? Yazının ilerleyen bölümlerinde, yarı sömürge ve emperyal projelerin merkezi haline getirilen Türkiye'nin, bu küresel çetelerin talimatlarına göre yönetildiğini saptayarak, bu bağ kendiliğinden kurulacaktır.
1921 yılında Amerika'da bir düşünce kuruluşu CFR -Dış İlişkiler Konseyi ( Council of Foreign Relations) kurulmuş, küresel çetelerin dünya hükümranlığı için göreve başlamıştır. Bu kuruluş, dünyaya egemen olmak isteyen ABD hegemonyasının sivil örgütüdür. Ulus devlet düşmanıdır, kurulmak istenen Yeni Dünya düzeninin, bir dünya gladyo örgütüdür. CIA'nın bile başaramadığı örgütlenmeleri başaracak para gücüne sahiptir ve yayılmacı siyaseti ile de her ülkede görevlendirecek etki ajanlarını bulmakta zorluk çekmemektedir.
Bu kuruluşun onursal başkanı ise şu bizim meşhur Rockefeller ailesidir. Bu kuruluş Yahudi küresel çete baronlarının emrindedir. Dünyadaki devlet sayısını en az 1000'e ulaştırmayı öngören bu küresel çete, başka ülkelerdeki kendilerinin emir talimatlarına uygun olarak çalışacak siyasetçileri de bulur, sınavdan geçirir ve iktidara getirir.
Türkiye'de ise CFR'nin isim babalığını yaptığı bir iktidardadır. AKP, Kurucular Kurulu'nun CFR'nin memorandumunu tüzük olarak kabul ettiği ise bir gerçektir.
Bu parti 3 Kasım 2002'den beri iktidardadır. İktidar partisinin Genel Başkan'ı 59. Hükümet'ten bu yana Başbakanlık görevini de yürütmektedir.
Bu görevin yanı sıra, BOP, Dinler Arası Diyalog ve Küresel Terörizmle Savaş Kuruluşu'nun da eşbaşkanlığını da görev olarak kabul etmiştir. Özellikle dünyanın en büyük teröristi ABD ile, birlikte terörle mücadelede birlikte hareket etmesi son derece düşündürücüdür.
Bu politikalar çerçevesinde Erdoğan tüm siyasi erki kendinde toplamış, bütün devlet kuruluşları Başbakan'ın emri ve denetimi altına girmiştir. Aslında Bakanlar Kurulu tek bir kişiden müteşekkildir.
Bunun yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri bir suç mekanizması gibi gösterilerek aşağılanmış, PKK ile savaş alanı daraltılarak, yetkisi kısıtlanmış ve ordu bu terör örgütünü "yenemeyen, yok edemeyen, halkına yönelik katliam planları hazırlayan bir örgüt olarak gösterilmiştir.
Hal böyle iken bizlerin, Cumhuriyet'in kuruluşunun 88. yıl dönümünü gönül rahatlığı ile kutlamamız mümkün müdür Gazi Paşam?
Peki, çare nedir?
Çare hamasi nutuklar atıp, duygusal yazılar yazıp, şiirler okuyup, tören meydanında arz-ı endam etmek midir?
Elbet de değildir...
Bugün Türkiye'de ölçülemeyecek büyüklükte bir deprem olmuştur. Van depremi bahane edilerek tüm Türkiye'de Cumhuriyet Bayramı törenlerinin yapılması bir Başbakanlık Genelgesi ile yasaklanmış ve bu YASAK, Resmi Gazete'de yayımlanarak, yürürlüğe girmiştir. Genelge tün valiliklere de gönderilmiştir.
Depremin şiddeti çok büyüktür. Mustafa Kemal'in Türk milleti birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğu Cumhuriyet'in kuruluşunun 88. Yıl dönümü kutlanamayacaktır, yasaktır.
Ancak Mustafa Kemal 10. Yıl Nutku'nda; " Bu bayram onurlu bir halkın milli birlik ve beraberliğinin ürünüdür." demektedir.
Şimdi milli şuraların tam toplanma vaktidir. Tıpkı senin yaptığın gibi Gazi Paşam... Senin yaptığın gibi...
İşte Amasya Bildirgesi! Nasıl seslenmiştin Türk milletine;
"Vatanın tamamı, ülkenin ve milletin istiklâli tehlikededir. Ülkenin ve milletin istiklâlini gene milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
"Ya İstiklâl- Ya Ölüm!"
Ve Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Sivas'tan 62 delegenin katıldığı, Mustafa Kemal'in Başkanlık ettiği ilk Milli Şura..
Bu Şura'nın en önemli kararı vatanın bölünmez bütünlüğü ve manda ve himayenin kabul edilemeyeceğidir..
Sivas Kongresi... 4 Eylül 1919... Bu Şura'da ise milli güçleri birleştirerek, milli güçleri idare edebilecek bir teşkilatlanma süreci gerçekleşmiştir. Anadolu'da gücünü halktan alan siyasi ve milli örgütlenme tüm vatan sathında, "Ya İstiklâl- Ya Ölüm" şiarının önderliğinde bir bağımsızlık ihtilaline dönüşmüştür.
Küresel çetelerin işgali ve Eşbaşkan'ın yöneterek yönettiği Türkiye'de, eğer onurumuz olan Cumhuriyet'in kuruluş yıl dönümünde de törenler yapmamız engellenmişse, milli şuraların toplanma zamanı değil midir Gazi Paşam?
Gücünü mutlaka halktan alan, milli örgütlenme derhal gerçekleştirilmeli ve tüm vatan sathında teşkilatlanmalıdır. Çünkü vatanın istiklâli, Cumhuriyet'in bekâsı tehlikededir.
Yaptırılmayan Cumhuriyet Bayramı tören ve resmi geçitleri Türk milleti için yeniden dirilişin, aralarındaki her türlü etnik, siyasi, dinsel ve mezhepsel farklılıkları öteleyen bütün milli güçler için 29 Ekim 2011 bir milâdı olmalıdır Gazi Paşam.
Tüm "cenahlar" bir araya gelmelidir.
Artık açıkça görülmüştür. Memleket dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindedirler.
Bu "ahval ve şerâit içinde" dahi Anadolu son yurdumuz, Cumhuriyet onurumuz, Mustafa Kemal önderimiz, Atatürk ilke ve devrimleri yol göstericimiz, tam bağımsız Türkiye andımızdır.
İçinde bulunduğumuz durum ne olursa, olsun andımıza sadık kalacağımıza ve ülkemizin üzerindeki küresel saldırıyı durdurup, Milli Türk Devrim'ini yeniden inşa edip, tam bağımsız Türkiye bayrağını göndere yeniden çekeceğimize yemin ederiz Gazi Paşam. Yemin ederiz.
Mustafa Kemal'in Türk milleti ile birlikte kanla, irfanla ve devrimle kurduğu Cumhuriyet'imizin 88. yıl dönümü Türk ulusuna kutlu olsun.
Figen ÖZEN, 28 Ekim 2011