"Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

"Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Sal May 04, 2010 16:01

"Uyanın Gençler Uyanın"

"Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

Türkiye, son yıllarda sürekli olarak dıştan dayatılan reformlarla uğraşmak zorunda bırakılıyor. Birilerinin çok acelesi olduğu için, bir an önce istedikleri aşamaya gelebilmek için dışarıdan içeriye doğru sürekli olarak bir inisiyatif yönlendirmesi yapmaktadırlar. Böylesi dışmerkezli bir emperyalist oyuna bütünüyle Türk toplumu alet edilmek istenirken Türk ekonomisinin köşe başlarını tutan kadrolarla medyada etkili olan işbirlikçi mandacı gruplar, ülkemizi böylesi bir maceraya doğru el birliği ile sürüklemektedirler.

Yüzyıllar önceden hazırlanmış bir plan ve bu doğrultudaki proje uğruna büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmektedir. Bu gerçek artık saklanamayacak kadar açık ve net bir biçimde Türk kamuoyunda kesinlik kazanmıştır.

Hiç kimse cumhuriyet yıkıcılığı ya da Türkiye düşmanlığı yaptığını kabul etmiyor.

Her şey "değişim" kavramı içerisinde ve Türk devleti dıştan zorlanan bir plan dâhilinde çözülmeye mahkûm ediliyor.

Değişim sözcüğünün sihirli görünümünün arkasına sığınan ikinci cumhuriyetçiler, maddeci işbirlikçiler, alt kimlikçi federasyoncular, ılımlı İslamcı görünümlü şeriatçılar, emperyalizm ve Siyonizm ile her türlü işbirliğine açık olan oportünistler koalisyonu elbirliği ile Atatürk'ün cumhuriyetine saldırmaktalar ve kültürel alt kimlikçilik dış desteklerle hortlatıldığı gibi kayıt dışı ekonominin sağladığı olanaklarla yer altı ilişkileri doğrultusunda birçok mafya ve benzeri hukuk dışı çıkar örgütlenmelerinin de gündeme geldiği görülmektedir.

Kurtlar Vadisi gibi televizyon dizileri ile böylesine hukuk dışı bir yapılanma iç ve dış menfaat çevreleri tarafından hem özendirilmekte hem de desteklenmektedir.

Böylesine olumsuz bir süreç içinde ülkenin birliği ve bütünlüğü tehlike altına sürüklenmekte, yetmiş beş milyonluk bir milletin gelecek güvencesini sağlamakla görevli Türk devleti her gün biraz daha gerileyerek devre dışı kalmaktadır. Bu aşamada Türkiye'yi yöneten bir zihniyet, yeni dönemin plan çalışmalarında devletin küçültülmesini ana hedef olarak ilan etmektedir.

Bu tür bir hedef belirleme, şimdiye kadar yarısı tasfiye edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geri kalan diğer yarısının da tasfiye edilmek istendiğinin en açık göstergesidir. Sürekli olarak dış baskılarla iyice küçülmüş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ile ilgili planlama çalışmalarına devletin küçültülmesi ana hedef olarak belirlenirse, bu gelecekte Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal ve üniter yapısının ortadan kaldırılmak istendiğinin en açık göstergesi olarak anlaşılmasıdır. Çünkü OECD istatistiklerine göre; Avrupa ve Amerika gibi kıtalardaki batı ülkelerine oranla en küçük devlet Türkiye Cumhuriyeti'dir.

Batı ülkelerinde devletin ekonomideki ağırlığı ortalama olarak yüzde 40 ya da 50 oranında olmasına rağmen, Türkiye'deki devletin ekonomideki büyüklüğü son yıllarda yüzde 20'lerden yüzde 10'lara doğru küçülmüştür. Kendi devletlerini güçlü ve büyük tutan batılı emperyal ülkeler sıra Türkiye'ye gelince, Osmanlı İmparatorluğu'nun bugünkü mirasçısı Türkiye'yi daha da küçültmenin yollarını aramaktadırlar.

Avrupa Birliği sürecinde yani bir Yugoslavya modeli yaratarak Türkiye'nin ülkesini bir Sevr haritasına dönüştürmek isteyenler, bu doğrultuda devletin küçültülmesi için sürekli olarak baskı yapmaktadırlar.

Avrupa Birliği'ne paralel olarak IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşlar da Türk devletinin küçültülmesi için devletin yetkili organlarını baskı altında tutmaktadırlar.

Kabuk devlet suçlamaları ile medyadaki papağanlarını Türk devletinin üzerine süren emperyal merkezler kendi devletlerini daha da büyütmenin arayışı içindedirler. Bu doğrultuda dünyanın her bölgesini sömürge durumuna düşürürlerken, Türkiye'yi de iyice küçülterek çeşitli eyaletlere bölebilmenin çabası içindedirler.

Büyük Avrupa,Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail gibi dünyanın merkezini içine alacak bölgesel federasyon planlarına Türkiye'nin ülkesini merkez yapmak isterlerken, bu ülkenin üzerinde kurulu bulunan Türk devletinin ortadan kaldırılmasına giden yolu açmak istemektedirler.

Demokrasi, küreselleşme, değişim gibi sihirli sözcüklerle Türk Devleti yavaş yavaş ortadan kaldırılmakta, gelecekte bir dış destekli federasyona giden yol açılmaya çalışılmaktadır. Batılı merkezlerin hepsi bu doğrultuda çalışırken, Yugoslavya'dan sonra dünyanın merkezinde kurulmuş olan Türk devleti de tasfiye edilmek istenmektedir. Son yıllarda reform adı altında gündeme getirilen bütün yasal düzenlemelerinin devletin merkezi gücünü ortadan kaldırdığı, parçalı bir yapıyı ortaya çıkarabilmek üzere merkezin yetkilerinin sürekli olarak yerel yönetimlere devredildiği artık iyice görülmektedir.

Tablo kesin hatları ile belli olduğuna göre, Türk devletinin geleceğine bir büyük ulusal kurtuluş savaşı vermiş olan Türk milleti karar verecektir. Türk milleti ulusal ve üniter cumhuriyet devleti tasfiye edilirken, bu gidişe bir dur diyecek, ulusal egemenliğine sahip çıkarak yeni yüzyılda da bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin çatısı altında yaşamını sürdürecektir. Artık devleti ve cumhuriyeti ortadan kaldırmakta olan bu reform görünümlü deforme sürecine Türk Milleti acilen "dur" demelidir.

Not: Bu yazı bir kamu hukuku profesörünün kamuoyuna uyarısıdır.

Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
En son Başkomutan tarafından Cum Haz 25, 2010 21:42 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen Başkomutan » Sal May 04, 2010 23:58

Atatürk fotoğraflarını indirme hazırlığı!...

AKP’yi kurdukları 2001’de Gül, “Birinci önceliğimiz ekonomi olacak. Ekonomiyi düzeltmeden istediğiniz kadar insan hakları türküsü söyleyin, vatandaş aldırmıyor” diyordu. Erdoğan’ın çizdiği tablo ise çok daha vahimdi, ama bir o kadar da iddialıydı:


“Yolsuzluğu yok edip, yoksulluğu kaldıracağız!.. İnsanımız aç, insanlarımız açıkta, insanlar işsiz ve ümitsiz… Beyler, Arjantin’de olanlar Türkiye’de olmadı, olmaz diye kendinizi kandırmayın. Eğer Türkiye Arjantin olmuyorsa, bunun sebebi, büyük bir devlet geleneğine sahip olmamız, aile kurumuna çok önem vermemiz ve geleneksel dayanışma mekanizmalarını hala ayakta tutabilmemizdendir…

Bir düşünün, elindeki naylon torbaya bir sünger parçası koymuş bir çocuk, bir değil, yaşları 5-15 arasında yüzlerce çocuk kendilerini ayakkabı boyacısı sayarak, yine kendilerince para alabileceklerine inandıkları herkesin ayaklarının dibine çöküyorlar… Tek tek dolaştığımız sayıları 44’e ulaşan bütün illerimizde, en kuzeyinden en güneyine, en doğusundan en batısına, bütün Türkiye’de aynı ya da benzer yoksulluk ve sefalet fotoğrafları gördük. Gördüğümüz bu manzaralardan sonra, benim milletime ve tarihe bir sözüm var.

O söz şudur; Siyasetimizin ve iktidar mücadelemizin ana tahrik gücü, asıl hedefi, Adıyaman’da yoksulluğun ve sefaletin fotoğrafını veren çocuklarımızı, mutluluğun filminde oynatıncaya kadar çalışmaya devam etmek olacaktır.”


Batı’da “telefon konturu”, Siirt’te “gofret, çubuk kraker” karşılığında pazarlanan, taciz edilen kızlarımızı, PKK’nın 1 lira karşılığında taş attırdığı çocukları, Türk hacıların Kabe’deki tavaf sırasında bile TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ı orada görünce, çocukları için iş istemesini saymazsak… Her şey güllük gülistanlık olmalı ve millet yollara dökülüp, gördükleri her AKP’liye, “Ne olur yeni Anayasaaa” diyor ki Başbakan Erdoğan, “anayasa”yla yatıp, kalkıyor. Fıstıki yeşilimiz eksikmiş gibi, buna bir de İnönü’yle savaş eklendi.


Erdoğan-İnönü savaşını herkes kendi meşrebine göre değerlendirdi. Bence bunun iki sebebi var. Birincisi, “Lozan” sancısı!.. Yazarlarla toplantısında Anayasa’yı, “Kürt sorununu çözmenin önündeki engelleri kaldırmak için değiştirdiğini” itiraf etmedi mi?


İkincisi; Sanki İnönü üzerinden yeni “açılımlara” hazırlanıyoruz!..


Hatırlayın, birkaç ay önce Baykal ülkede yaşananları “Malta sürgünlerine” benzetince, Erdoğan’dan “Dersim sürgünleri” misillemesi geldi. “Malta sürgünlerini anımsatanlar, önce dönsünler 1938’e baksınlar. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanı olduğu günlere, Tunceli sürgünlerine baksınlar” dedi. Güya Atatürk’ü suçlamadı, ama mesajı alanlar aldı!..


Erdoğan’ın bugün partisinin grup toplantısında söyledikleri dikkatinizi çekti mi? Aynen şöyle konuştu:


“1938’de Gazi Mustafa Kemal vefat ediyor, hemen ardından Türk lirasındaki Atatürk resimleri çıkarılıyor. Kim tarafından? Posta pullarından Atatürk resmi çıkarılıyor. Kim tarafından? Devlet dairelerinden Atatürk posterleri indiriliyor.


Kim tarafından? Ey CHP sen bunları çok iyi bilirsin. Daha söyleyeyim mi? Neler var neler...”


Peki AKP ve içerdeki destekçilerinin, “Atatürkçülüğün Anayasa’dan çıkartılmasını” istediğini,

AB’nin, “Kemalist gelenek AB üyeliği için uygun değil” bildiriminde bulunduğunu,


Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eski Eşbaşkan Yardımcısı İngiliz Andrew Duff’ın, “Devlet binalarındaki Atatürk fotoğraflarını artık indirmemiz ve eyalet sistemine geçmemizi” tavsiye ettiğini, 22 Temmuz seçimlerinden hemen önce de “Seçimlerden sonra, klasik Kemalizm’e karşı nihai ve tarihi bir meydan okumaya tanık olacağız” dediğini,


ABD etkili çevrelerinin 2003’ten beri, her yerde Atatürk resminin bulunmasını eleştirip, “Türkiye Kemalizm’i bırakıp, kendine yeni bir yön çizmeli” görüşünü savunduğunu hatırlatsam, sizlerin aklına da benim aklıma gelen gelmez mi?!..



“İnönü bile devlet dairelerinden Atatürk’ün posterlerini indirmiş. Üstelik vefat eder etmez. Bugün indirilse ne olur ki…” diye düşünmez misiniz?!


Ülkemiz ve milletimizin karşı karşıya olduğu tehdidin boyutunu bir de şu notla özetleyeyim:


Tarih 14 Ocak 1909… İstanbul’daki İngiliz Büyükelçi, Londra’ya şu mesajı gönderir:


“Türkler Anayasa yaparak, Avrupa’nın karışmasından kurtulacaklarını sandılar. Türk olmayanların kurtarılması bizim görevimizdir. Örnek olarak Arnavutluk’u verebilirim. Yakında savaşa girip, özgürlüklerini alacaklardır…”


Müyesser YILDIZ - avazturk.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen Başkomutan » Prş May 13, 2010 21:57


Vay ki vay!..

Genelkurmay Başkanımız; yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst komutanı, [yine] yani tüm kurmay subaylarımızın başkanı şöyle diyor:

- Basının bir bölümü “mütareke basını”nı aratacak düzeyde…

Yani, Türkiye Cumhuriyetini [gerekirse silah kullanarak] korumak ve kollamakla görevli askeri gücün en üst komutanı, “basının bir bölümünün, işgal atındaki İstanbul’da medyanın içine yuvalanan bu ihanet şebekesinden bin beter yayın yaptığını,” söylüyor

Peki Mütareke Basını”nın ipleri o tarihlerde kimin elindeydi?..

Bu “görevli” kişilerin ceplerini kim dolduruyordu?

- İşgal kuvvetleri…

Peki, genelkurmay başkanımızın sözünü ettiği “bir kısım basın”ın ipleri kimin elinde?..

- Hükümetin!..

Eeee?..

Var mı ekleyecek bir söz ya da cümleniz?..

Bizim var:

Evet, Mütareke Basını”nı emperyalist güçler yönetiyordu.

Ama o gün, düşmana karşı varını yoğunu ortaya koymuş olan bir halk vardı…

O günlerin Ankara’sı, bu halkın karargâhı biçiminde yapılanmıştı.

O gün o karargahın bir Başkumandanı vardı!..

O halkın bir lideri vardı,

Ve o liderin de bir bağımsızlık aşkı!..

Bağımsızlık mücadelemizi zafere götüren iki öğe, bu aşk ile, o aşkın etrafında kenetlenmiş olan gönüllü halk ordusunun varlığıdır…

Ve tabii ki, bu muazzam gücü organize etme yeteneğine sahip olan bir kurmay heyetin işlerin başında ve duruma egemen olmasıdır…

İşte savaş böyle kazanıldı… Bu koşullarda ezici ve kesin bir zafer elde edildi…

Laik Türkiye Cumhuriyeti böyle kuruldu.

Devrimler, bu bilinç ve rüzgârın itici gücü ile yapıldı.

İçinde bulunduğumuz süreçte Atatürk Devrimleri’ne karşı sürdürülen saldırı hamleler ile “laiklik karşıtı eylemlerin odağında” oluşturulan örgütlenmelerin ve Cumhuriyet’i temelinden yıkma girişimlerinin ve moda deyimi ile “a simetrik psikolojik savaş” saldırılarının temelindeki neden, Atatürk Türkiye’sinde var olan bu öğe, güç, bilinç ve kararlılığın bugünün yönetici kadrosunda mevcut olmaması ve bu nedenle de, gönüllü halk desteğinin kazanılamaması, inandırıcı ve güven verici bir mücadele ortamının yaratılamaması olgularıdır…

Evet, sanıyoruz bu uzun cümle içinde yer alan unsurların herbiri, bugün içine itildiğimiz karanlık dehlizin nedenlerini oluşturmaktadır…

Eğer kararlı bir mücadele azim, cesaret ve yeteneğine sahip değilseniz, toplumsal muhalefeti laf üreterek yöneteceğiniz ham hayali içinde deviniyorsanız ve Cumhuriyet’i koruyup kollama görev ve sorumluluğunuzu hayata geçirme konusunda tereddüt, sakınca, gerekçe, şüphe ve benzeri “politika”ları kendinize siper etmiş, gününüzü gün, ikbalinizi sağlam tutma yöntemlerinin peşinden seğirtiyorsanız, yandı gülüm keten helvam…

Vay bu memleketin haline… Vay bu halkın geleceğine ve onu bekleyen kadere…

Vay ki, vay Türkiye Cumhuriyeti’nin istikbaline…

Vay ki, vay!..

Vay…

Ve vay!

12.05.10
Faruk HAKSAL
hakimiyetimilliye.org
En son Başkomutan tarafından Cum Haz 25, 2010 21:43 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 25, 2010 2:22


Türkiye bir dram yaşıyor


Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yanmış, yıkılmış bir ülke, yoksulluktan perişan olmuş bir halkla yola çıkılmıştı.

Üst üste gelen, tümüne yakını yenilgi ve toprak kaybıyla sonuçlanan savaşlardan sonra kazanılan zafer acıları biraz olsun azaltmıştı ama ortadan kaldırmamıştı.

Başta Avrupa olmak üzere hiç kimse Türkiye’nin ayakları üzerinde dikilip yürüyebileceğini ummuyordu.

Halkının yaratıcı gücüne inanan Mustafa Kemal, bu inancını halkıyla paylaşınca bir mucize gerçekleşti.

Onuncu yıl marşı bu mucizenin yarattığı coşkuyla yazılıp bestelenmiştir.

Bugün bakıyorum, bir sürü gereksiz adam yetmişli, seksenli yaşlarıyla ortalıkta dolaşıyorlar.

Çoğu bir dönem ülkenin kaderini elinde tuttu ve onunla sadece oynadılar.

Mustafa Kemal’in 57 yaşında ölmesi talihsizliğimizdir.

1938 yılının Kasım ayından sonra Türkiye durmuştur.


Kimse bugünkü durumumuza bakarak aldanmasın.

Bir yandan yaraları sarıp, öte yandan kalkınırken aynı zamanda Osmanlı’nın borcunu ödeyebilen Türkiye, 2010 yılında girdiği iç ve dış borç batağında çırpınmakta bağımsızlığını kaybetme noktasında kaygılar yaşamaktadır.

Net olarak adını koymak gerekirse :

ACINACAK DURUMDAYIZ...

1920 ve 1930’ların inancı ve hızıyla yola devam etseydik şimdi en gelişmiş 8 ülkenin ilk sırasında olurduk.

Yıkılışı 250 yıl sürmüş imparatorluğun temelleri üzerinde yükselen Türkiye, 250 yıl önce var olmayan bir devletin boyunduruğu altına girmiş durumda.

Bunun acısını yüreğinin tam içinde duyamayan Türk falan değildir.

Mustafa Kemal’in en önemli özelliği, sorunların varlığını görmesi, onların üzerine gitmesi ve hızla çözüm üretmesiydi.

Daha sonra gelenler ise sorunları yok saydılar ve halktan sakladılar.

Resmi görüş totemi yaratıp onun arkasına sığındılar, baskı ve kandırmalarla toplumu oyaladılar.

Sorunlar dağlar gibi yığıldı.

Şimdi kendi beceriksizliklerinin yarattığı acemi iktidarın başına diyorlar ki :

- Sorunları neden çözemedin, neden başaramadın?

Bunları diyenler kimler?

Yıllardır sorunlardan oluşan dağın üzerine yeni sorunlar koymayı sürdürerek günlerini kurtaranlar.

Bu iktidarı, bu başbakanı, bu sistemi yaratanlar..

Dünyanın en zengin topraklarından bir parçanın üzerinde oturup kişi başına düşen komik milli gelirle sefilleri oynamak utanç verici bir zıtlıktır.

AB’nin bize yalvarması gerekirken, biz onlara diller döküyor, ödünler veriyor, gülücükler sunuyoruz.

SEVR’i düzenleyenlerin ve LOZAN’da karşımızda oturanların aralarına sıkışmaya çalışıyoruz.


Öte yandan da ülkeyi açmaza sokanlar biriken sorunları yok sayma ve halkın isteklerini saptırma peşindeler.

Türkiye’nin son 60 yıllık siyasi tarihi adam gibi yazılıp ortaya konulmadıkça, halk rüzgara kapılmış yapraklar gibi oradan oraya savrulacak ve “ bunu da bir deneyelim” çarpık mantığıyla bakalım kaç kez daha siyasi kökü bulunmayan partilere umut diye sarıldıktan sonra hüsran içinde kıvranacaktır.

ANAP Türk halkının başına gelen bir felaketti.

AK Parti onları aratıyor.

Türkiye’nin ülkeyi iyi yönetecek ve “devr-i sabık” yaratacak bir iktidara ihtiyacı var.

Geçmişten hesap sorulmadan gelecek kurulamaz.


Orhan SELEN 25 Haziran 2010 Cuma
Anayurt
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Kuvayi Milliyeci » Cum Haz 25, 2010 13:49

İlk yazı bizim Ankara Hukuk Fakültesinden Kamu Hukuku derslerimize giren Anıl Çeçen'e ait. Anıl Çeçen hiç değişmedi, hep dürüst, hep Kuvayi Milliyeci, hep Mustafa Kemalci. Ellerinden öperim hocam. Mesajın kulağımıza küpedir. Bu mesajı gençlere iletmek de bizim görevimizdir.

Uyanın artık gençler uyanın, bu miskin toprağını atın üzerinizden. Siz gençsiniz. taşı sıksanız suyunu çıkarırsınız. İnanın Türkiye'nin başına çöreklenenler 5000-10000 ahlaksız adamdan başka bir şey değil. Bunların boğazına çökmek bizim görevimiz. Okuyun, kendinizi bilinçlendirin, etrafınızı bilinçlendirin. Neden örgütlenmiyorsunuz? Neden toparlanmıyorsunuz. Küçük ayrımların zamanı değil artık. Toplumcu olan herkes bir safta toplanmalı, halkı için çalışan herkes bir safta toplanmalı. Toplanın, toparlanın ve demir yumruğunuzu masaya indirin. Hadi zamanıdır. Siz Mustafa Kemal'in askerlerisiniz, yedi düvel duramadı karşınızda, 3-5 yağlı kompradora dar edin şu dünyayı.

Bunu yapacak güç damarlarınızdaki asil kanda mevcut.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
Kuvayi Milliyeci
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 200
Kayıt: Pzt Haz 21, 2010 2:20

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 29, 2010 2:07

Türkiye bir liderden yoksun olarak 70 yıl geçirmiştir


Devenin başı


Gazeteci bir çölde karşılaştığı Bedevi’ye sorar. - Sana göre lider kimdir ?

- Bir tanım yapmak yerine sana bir hikaye anlatayım, der Bedevi.

Gazeteci de anlatmasını ister.

- Benim gibi bir Bedevi devesinin üzerinde yakıcı güneş altında çölde yol almaktadır.

Birden ufuk kararır, gök yüzünde ender görülen kuşlar kararmanın aksi yönünde hızla kanat çırparak uzaklaşırlar.Deneyimli Bedevi kum fırtınası geldiğini anlar ve hemen devesini çökerterek üzerinden iner. Heybesinden aldığı bir kazığı kumlara çakar ve devesini sıkıca bağlar. Sonra katlanmış çadırını heybesinden çıkararak çabuklukla kurarak içine girer.

Çadırın son iplerini bağladığı sırada fırtına patlar. Fırtına çadırı yerinden koparacakmış gibi şiddetlidir. Kum sağanağının çarptığı kumlar boynuna saplanan deve canı çok acıdığından dile gelir .

“ Efendi canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin ?”

dışarıda olmanın zorluğunu iyi bilen Bedevi devenin bu isteğini kabul eder.

- Tamam başını çadıra sokabilirsin, diyerek çadırın kapısındaki düğümleri gevşetir.

Fırtına giderek azmaktadır. Deve sahibine tekrar yalvarır.

“Efendi derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu anda çok acıyor.İzin ver boynumu da çadıra sokayım”

Bedevi biraz ikirciklenir ama bu isteği de kabul eder.

Fırtına azalacağına daha şiddetlenmiştir.Deve bu kez ilk ikisinden daha acıklı yalvarır.

“Efendi ne olur hörgücümü de çadıra sokmama izin ver”

Bedevi bu isteği de kabul eder ama hörgücün içeri girmesiyle küçücük çadırda kımıldayacak yer kalmamıştır.

Bu duruma Bedeviden önce deve tepki gösterir.

“Efendi bu çadır ikimize dar geliyor, sen dışarı çıkıp başının çaresine baksan iyi olacak.”

Bedevi gazetecinin gözlerinin içine bakarak konuşur.

-Lider kimdir ? diye sormuştunuz ; bu hikayeye dayanarak yanıt vereyim:

“ Lider ; devenin başını bile çadıra sokmasına izin vermeyen kişidir”

Atatürk’ten sonra gelen İnönü, Menderes, Demirel, Erbakan, Özal, Ecevit, Bahçeli,Yılmaz, Erdoğan devenin çadıra girmesine izin vermekle kalmayıp birde destek verdiler.

Türkiye ;10 Kasım 1938’den bugüne varlık nedeni olan cumhuriyeti gerçek anlamda savunan bir liderden yoksun olarak 70 yıl geçirmiştir.

Bu süre içinde iktidar olan tüm sözde liderler, kendi siyasi pazarlamalarını Türk devrimine vurmak üzere kurmuşlardır.

Önce eğitim ve öğretim sistemiyle oynanarak beyinleri boşaltılmış kuşaklar yetiştirilmiş, sonra da bu boşalan yerler cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı ile doldurulmuştur.

29 Ekim 1923 ‘de başlatılan Türk Devrimi daha tam olarak olgunlaşıp yerleşemeden, liderinin bu dünyadan ayrılmasıyla 72 yıldır yediği karşı devrim darbeleriyle tasfiyenin son aşamasına getirilmiştir.

Cumhuriyetin kendi ideolojisine uygun uygar, çağdaş, zinde ve kararlı kuşakların yetişmeleri de aradaki askeri darbelerle tümüyle ortadan kaldırılmıştır.

İçte cumhuriyet düşmanları, dışta Türkiye’yi paylaşmak yada uydulaştırmak için pusuya yatanlar geleceğimizi “felaket tünelinde” aramamızı başarıyla sağlamışlarıdır.


Başını yalvar yakar, rica minnet çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı göndermek istemektedir.

Görmek için göz, duymak için kulak, anlamak için beyin gerekir.

Deveyi tanımayan kişi kendisini kum fırtınasının ortasında bulur.

Not: Bu yazı 2008 yılında yayınlandı. 2010’da Erdoğan “Kürt açılımı” ile deveyi çadıra davet etti.Şimdi deve çadırın kendine ait olduğunu iddia ediyor.

O çadır ne devenindir ne de Erdoğan’ın.

Çadırın gerçek sahibi Türk ulusudur.

Yanlış anlayan varsa, uyarmak istedim.



Orhan SELEN 29 Haziran 2010 Salı
Anayurt









Değişimin kodları


Farkında mısınız bilmiyorum, ama son yıllarda toplum olarak büyük bir değişim yaşıyoruz.

Bu değişiklikte önümüze konulan seçeneğin adı da AB süreci…

AB yetkilileri ülkemizle ilgili hedefleri yani katılımla ilgili gerçekleştirmemiz gerekenleri “Katılım Ortaklığı Belgesi “olarak

Bu süreçle ilgili verdikleri ev ödevine…

“Ulusal program”

Ve bu hedeflenen sürenin sonunda yapılanları değerlendirmeye ise “İlerleme raporu” adı verilerek ülkemiz tam anlamıyla denetim altına alınmaya çalışılmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Tüsiad Başkanı: ”Türkiye’de partiler üstü bir AB politikası olmalı “demedi mi?

Hatta…

Ana muhalefet partisinin yeni genel başkanı AB üyesi ülkelerin elçileriyle yaptığı toplantıda “Esas AB’ci partinin kendileri olduğunu” söylemedi mi, işte böyle herkes AB’ci olunca da bu süreci değerlendirmek daha bir önem kazanmaktadır.

Zaten biraz dikkat ettiğinizde de görüleceği gibi ne sermaye temsilcilerinin, ne de siyasi partilerimizin hedefleri arasında ne yazık ki…

Milli sanayi…

Milli bankacılık…

Milli tarım…

Milli hayvancılık…

Milli bir enerji politikası gibi kavramlar bulunmamaktadır.

Aslında gerek Ulusal program adı altında ülkemize dayatılanlara, gerekse ilerleme raporunda yazılanlara bakıldığında da görülecektir ki…

Adamlar zaten amaçlarını hiç bir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde açık açık söylemektedirler.

Diyorlar ki:

Bankalarınızı satın…

Enerjiden elinizi çekin…

Haberleşmenizi bırakın…

Emeklilik yasını yükseltin…

Elbette önümüze koydukları hedefler sadece ekonomik değil devletin yapısını da hedef alıyorlar ve diyorlar ki

“Ulus devletlerin modası geçti.”

“Kemalist devletçi kafayla bir şey yapamazsınız.”

Sonrasında zaten bu günkü süreci aydınlatacak konuları da asla unutmuyorlar

Ne diyorlar:

“Asker siyaset yapmasın, ülkenin güvenliğiyle ilgili falan görüş belirtmesin.” o sadece küresel ülkenin taşeronu olarak nereye gitmesi isteniyorsa oraya gitsin.

Başka…

“Merkezi yönetimin yetkileri sınırlansın…”

“Yerel yönetimlere geniş yetkiler verilsin…”

Verilsin ki işin ucu demokratik özerkliğe, dahası federasyona kadar uzanabilsin.

“Dini azınlıkların her türlü ihtiyacı karşılansın.”

“Türkçe dışındaki dillerin öğrenilmesi teşvik edilsin.”

Bu da yetmiyor…

“Kültürel çeşitlilik artırılsın…” Yani yeni azınlıklar oluşturulsun…

Tüm bunlar olurken de insan haliyle merak ediyor…

Kendileri ulus devletlerini alabildiklerince korurlarken, milli kimliklerini korumak için gereken tüm önlemleri alırlarken…

Hatta ülkelerinde yaşayan herkesi tek dile mahkûm ederlerken, bize dayatılan bu uygulamaların amacı sizce ne olabilir?

Sahi; bileniniz var mı?


Nusret KEBAPÇI / 03 Temmuz 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 08, 2010 23:35


Adım adım...

Son günlerde yaşananları anlayabilmek için bir süredir küresel bir laboratuar haline getirilen ülkemizde gerçekleştirilen uygulamalara

Ya da deneylere bir göz atmakta yarar bulunmaktadır.

Aslında her şey, ülkenin yapısını tanımlarken kullanılan 36 etnik kimlik vurgusuyla başladı.

Çünkü kullanılan bu kavram…

Bu güne kadar ülkede yasayan tüm etnik kimlikleri ifade eden bir millet olmaktan vazgeçmeyi içeriyordu.

Zaten sonrasında bu millet kavramı ülkemizi yönetenlerce hiçbir şekilde dile getirilmedi.

Vurgulamalar hep etnik kimlik boyutuna yapıldı.

Türklük ise bu arada bir üst kimlik, yani millet olmaktan çıkarılıp ülkede bulunan onlarca kimlikten biri boyutuna indirildi.

Ve buradan da anlaşıldı ki…

Türkiye’de artık yeni bir süreç başlıyor ve bu süreç kesinlikle ve kesinlikle üniter yapıyı ve…

Ulus devlet modelini içermiyordu.

Sonrasında zaten ülkenin yapısı gündeme getirilirken yapılan vurgulardan da anlaşıldı ki…

Artık ülkede Türk milleti değil…

Sadece otuz altı ayrı kimlik bulunuyordu.

Millet bitmişti.

Ve ortaya çeşitli kimliklerin koalisyonu benzeri bir yapı konuluyordu.

Elbette hal böyle olunca eskiden üst kimliğimiz olan Türk Milleti kavramına vurgu yapan ne varsa…

Hepsi…

Evet, hepsi üzerine bir yok etme operasyonu yapıldı.

Ders kitaplarından özellikle mili bilinci uyandıracak kavramlar özellikle temizlendi.

Şehitlik…

Gazilik…

Vatan gibi kavramlar ortadan kaldırıldı.

Bunun sadece bu kadarla duracağını düşünmek safdillik olurdu ve kaldı ki durmadı da…

Büyük Atatürk’ün söylediği ve millet tanımını en güzel ifade eden “Ne mutlu Türk’üm diyene.” Sözü uzun bir süre gündemlerden düşürülmedi.

Hatta…

Dağlardan temizlenmesi bile sıkça tartışılır hale getirildi.

Ardından AB uyum yasalarıyla belirlenmiş yerel dillerde televizyon açma konusu gündeme getirildi ki…

Artık ülkede yaşadığı farz edilen otuz altı kimliğin hepsine uygun yayın yapılacağı sözde demokrasi adına gündeme taşınır oldu.

Tabi bu arada bu yaşanan süreçte, ülkemizin hiç bir yetkilisi de kendisinin Türk olduğunu söylemediği gibi…

Türk Milleti kavramını da asla ağzına almadı.

Türk milleti kavramına vurgu yapan her şey gibi okullarda okutulan “Öğrenci Andı” da bu arada bu tartışmadan nasibini aldı.

Sadece “Öğrenci Andı’da” değil.

“Atatürk’de…”

“Tek parti dönemi de…”

Atatürk devrimleri nedeniyle “travma geçirenlerce” hep tartışma konusu yapıldı.

Adına sonradan açılım adı verilen ve adım adım milli kimliğin yok edilmesi hedeflenen süreçte…

Bu işe başından beri karşı çıkan ülkenin asker ve sivil aydınları ise cezaevlerine dolduruldu.

İşte bu süreç hepimizin önünde yasandı…

Ve bu günkü duruma bir anda gelinmedi.

Nasıl gelindi demiştik yazının başında…

İşte böyle!...

Adım adım…


Nusret KEBAPÇI / 09 Temmuz 2010 / Anayurt Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen Başkomutan » Cum Oca 21, 2011 1:22


Cumhuriyet öncesi...

Farkında mısınız son yıllarda ülkemizde yaşanan olaylar Cumhuriyet öncesi yaşadıklarımıza ne kadar benziyor.

O günleri sıcağı, sıcağına yasayan insanları belki bu gün bulup konuşturmak çok mümkün değil ama…

Ya yazdıkları.

Evet, o yazılanları okuduğumuzda bu gün yaşananların o günlere, özellikle de 1918 yani Mondros ateşkes antlaşmasının imzalandığı tarihten sonraki günlere çok benzediğini…

Ne yazık ki üzülerek görmekteyiz.

O günlerden belki tek fark…

Sadece silahlı işgalin yaşanmaması, yoksa geri kalan koşullar birebir olmasa bile genelde benzemektedir.

Bu gün olup bitene bir bakın…

Ülkemizde neredeyse hiç sanayi kalmamış…

Yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın neredeyse tamamı yabancıların eline geçmiş…

Ülkenin en önemli kuruluşlarından Petkim…

Hatta

Ülke haberleşmesi bile yabancıların elinde…

Ve bu arada bankacılığın ve sigortacılığın da yabancı ellere gittiğini asla unutmuyoruz.

Eğitim ve sağlık tamamen çökme noktasına getirilerek milli niteliklerinden de tamamen uzaklaştırılmış.

Elbette yapılanlar bu kadarla sınırlı değil…

Dahası da var.

O zamanki gibi yine Türk kimliği hedef tahtasına konulmuş ve milli kimlik neredeyse yok sayılarak her yerden hatta…

Dağlardan taşlardan bile silinmeye çalışılırken…

Bir bakıyorsunuz ki Ulus kimliğinin yerini cumhuriyet öncesi alt kimlikler almaya başlamış bile.

Artık ülkede yaşayanlar her hakka eşit olarak sahip yurttaşlar olarak nitelenmiyor.

O dönemde yasaklanmış ve ülkenin Cumhuriyet öncesi parçalanmış yapısını temsil eden ne kadar etnik ve dinsel örgüt varsa hemen hepsi…

Tüm tarikatlar…

Cemaatler…

Şeyhler…

Dervişler…

Yani kısacası Milet olmadan önceki tüm ortaçağ kalıntısı kurum ve kuruluşlar bu gün uluorta siyaset sahnesinin tam ortasında yer almaktadırlar.

Artık cumhuriyet…

Atatürk ilkeleri…

Yurttaşlık…

Millet…

Laiklik gibi kavramlar zaman, zaman bazı resmi törenlerde gündeme getirilse de…

Aslına bakarsanız içeriği çoktan tarihe karıştırılmıştır.

Yani kısacası bir zamanlar ortaçağ kalıntısı kurum ve kuruluşlarla dolu çok parçalanmış bir yapıdan tek millete geçtik ve cumhuriyeti kurduk.

Ve kurulduktan neredeyse 90 yıl sonra yani bu gün de tekrar tek milletten çok parçalı, feodal, ortaçağ kalıntısı kurumlar dönemine doğru hızla gidiyoruz.

Sizce neden?

Bunun sonunda Cumhuriyet kalır mı?


Nusret KEBAPÇI
21 Ocak 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen ugursurmeli » Cum Oca 21, 2011 2:16

 : Sizce neden?

Bunun sonunda Cumhuriyet kalır mı?


Kurtuluş savaşı sonrası devrimler hayata geçirilirken Atatürk ne kadar yalnız olduğunu gördü...
İsmet İnönü devrimleri yavaşlatan, etkisini azaltan işlere imza attı.
Adnan Menderes döneminde daha da arsızlaştı cumhuriyet karşıtlığı.
AKP hükümeti döneminde ise altın çağını yaşıyor bağnazlık ve vatan düşmanlığı!!!
75 kuşağından sonraki kuşaklar, "Ne olacak vatan?" diye sormaya gerek görmüyor. Hangi dizi hangi kanalda? Kimin maçı kiminle ne zaman???

Esasında Atatürk'ün tarih kitapları müfredattan kaldırılınca başladı çöküş...

İple çekiyorum silahlı mücadelenin başlamasını!!!
Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
ugursurmeli
Üye
Üye
 
İletiler: 80
Kayıt: Cum Eki 22, 2010 16:30
Konum: Bursa

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen GEZGİN » Cum Oca 21, 2011 11:24

Herşey güzel anlatılıyor aydın diyeceğimiz insanlar şurda şunu yapıyorlar , falan ülkeyle şu anlaşmalar yapıldı , filanca şunu yaptı diye yazıyor.Çok güzelde anlatıyorlar bilgi veriyorlar . Hepsine minnetarız.

Bir kişide çıkıp arkadaş bunlara karşı şunu yapmalıyız demiyor. Sadece yazmaklamı ulkeyı kurtaracaksınız ya da kurtaracağız. Okuma oranının cok düşük oldğu ülkemizde yazarak birşey olduğu pek görülmemiş. Çünkü okuyan yok . Aydınlığı beklemek 12 Haziran da seçimleri beklemek mi yoksa ? Yokmudur bunun daha somut adımları ?
Kullanıcı küçük betizi
GEZGİN
Üye
Üye
 
İletiler: 114
Kayıt: Çrş Kas 10, 2010 23:17

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen Ram » Cum Oca 21, 2011 13:12

GEZGİN yazdı:Herşey güzel anlatılıyor aydın diyeceğimiz insanlar şurda şunu yapıyorlar , falan ülkeyle şu anlaşmalar yapıldı , filanca şunu yaptı diye yazıyor.Çok güzelde anlatıyorlar bilgi veriyorlar . Hepsine minnetarız.

Bir kişide çıkıp arkadaş bunlara karşı şunu yapmalıyız demiyor. Sadece yazmaklamı ulkeyı kurtaracaksınız ya da kurtaracağız. Okuma oranının cok düşük oldğu ülkemizde yazarak birşey olduğu pek görülmemiş. Çünkü okuyan yok . Aydınlığı beklemek 12 Haziran da seçimleri beklemek mi yoksa ? Yokmudur bunun daha somut adımları ?


Vardır bunun daha somut adımları.

Genel bir ulusal örgütümüz var mı¿? Yoksa eğer çözüm budur, bunu kurmaktır. Herhalde silâhlı savaşım olduğunda silâha sarılmak Türk Ulusu için en zor olanı değildir. Ancak silâhlı savaşım için de, silâhsız savaşım için de genel bir ulusal örgüt koşuldur. Genel bir ulusal örgüt kurulana dek yapılacak olan da açıktır: Daha çok bilgi edinmek ve yanda yörede ve hatta genel ağda aynı veya benzer düşüncedeki kimselerle bir araya gelmek, birlikte düşünmek, çözüm aramak, çözüm önerileri üretmek ve bunları tartışmaktır.

Buna alt yapı [TDK; BTS, 2. (Bireyin edindiği bilgi ve deneyim)] denir. Birey olarak yapılabilecek budur. Bundan sonra yapılacaklar da -herhangi bir meslekten- aydın görülenlerin sorumluluğuna bağlıdır. Aydın görülenler üstyapıyı hazırlamaz ise, tıpkı çerisiz ve çaresiz partililerin onların peşinden gittiği gibi, onlar da gözü kara başkalarının peşinden gitmek zorunda kalacaklardır.

Güncel Meydan, genel ağ alanında, işte bu alt ve üst yapıların oluşması için çalışmaktadır. Başka noktalara gelinmesin diye uğraşmaktadır.

Herkes önce kendi üzerine düşeni hakkıyla yapsın. Hiçbir şey yapamıyorsa onurlu ile onursuzu ayırt edip onursuz her kimse sırt çevirecek.

Çözüm arayan önce gidecek aynaya bakacak. Göreceği ya bir ateş ya bir hiçtir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen GEZGİN » Cum Oca 21, 2011 13:31

Ram yazdı:
GEZGİN yazdı:Herşey güzel anlatılıyor aydın diyeceğimiz insanlar şurda şunu yapıyorlar , falan ülkeyle şu anlaşmalar yapıldı , filanca şunu yaptı diye yazıyor.Çok güzelde anlatıyorlar bilgi veriyorlar . Hepsine minnetarız.

Bir kişide çıkıp arkadaş bunlara karşı şunu yapmalıyız demiyor. Sadece yazmaklamı ulkeyı kurtaracaksınız ya da kurtaracağız. Okuma oranının cok düşük oldğu ülkemizde yazarak birşey olduğu pek görülmemiş. Çünkü okuyan yok . Aydınlığı beklemek 12 Haziran da seçimleri beklemek mi yoksa ? Yokmudur bunun daha somut adımları ?


Vardır bunun daha somut adımları.

Genel bir ulusal örgütümüz var mı¿? Yoksa eğer çözüm budur, bunu kurmaktır. Herhalde silâhlı savaşım olduğunda silâha sarılmak Türk Ulusu için en zor olanı değildir. Ancak silâhlı savaşım için de, silâhsız savaşım için de genel bir ulusal örgüt koşuldur. Genel bir ulusal örgüt kurulana dek yapılacak olan da açıktır: Daha çok bilgi edinmek ve yanda yörede ve hatta genel ağda aynı veya benzer düşüncedeki kimselerle bir araya gelmek, birlikte düşünmek, çözüm aramak, çözüm önerileri üretmek ve bunları tartışmaktır.

Buna alt yapı [TDK; BTS, 2. (Bireyin edindiği bilgi ve deneyim)] denir. Birey olarak yapılabilecek budur. Bundan sonra yapılacaklar da -herhangi bir meslekten- aydın görülenlerin sorumluluğuna bağlıdır. Aydın görülenler üstyapıyı hazırlamaz ise, tıpkı çerisiz ve çaresiz partililerin onların peşinden gittiği gibi, onlar da gözü kara başkalarının peşinden gitmek zorunda kalacaklardır.

Güncel Meydan, genel ağ alanında, işte bu alt ve üst yapıların oluşması için çalışmaktadır. Başka noktalara gelinmesin diye uğraşmaktadır.

Herkes önce kendi üzerine düşeni hakkıyla yapsın. Hiçbir şey yapamıyorsa onurlu ile onursuzu ayırt edip onursuz her kimse sırt çevirecek.

Çözüm arayan önce gidecek aynaya bakacak. Göreceği ya bir ateş ya bir hiçtir.


İşte sorun bana göre burda başlıyor . Yıl 1915 sonrası dönem değil .Şartlar çok değişti ve artık istilalar silahla yada kitlesel savaşlarla gerçekleşmiyor. Herkezin bende dahil gerektiğinde silahlı savaşım düşüncesine nasıl koşulsuz bağlı olduğuna geri durmayacağına inancım tam .

Ancak artık savaşlar silahla gerçekleşmiyor ve yine belirtiyorum biz okuyarak altyapı yapabiliriz ama internet kullanımının oldukça düşük olduğu , genel kullanımında facebbok ve msn den ibaret olan milletimizin uyanması için atılması gereken somut adımlar olmadığından bahsediyorum .Tehlikenin farkında olanlar kitap okuyanlar , araştıranlar yani genel olarak eğitim düzeyi yüksek insanlar .

Anlatmak istediğim somut hareketler milletin içine girip yapılacak icraatlardır . Misal kurulacak halk evleri gibi halkı bilinçlendirmek amacı olan milleti sağcı - solcu , ocu - bucu diye bolmeyen tek amacın vatan olan ve vatan çıkarları yonunde semınerler toplantılar duzenleyen olusumlardır .Belkı bunun için erken olabilir diyebilirsiniz ama vakit gittikçe daralıyor ve üzülerek belirteyim ( umarım yanlış çıkar ) şahsi düşüncem belkide silahlı mücadelenin 3-4 yıl içinde başlayacağıdır. Çünkü bizi buna zorlyorlar ve gözlemlerim göre toplumda bir dolmuşluk söz konusu ve Deli Türklerin ne zamaan patlayacağı belli olmuyor .
Kullanıcı küçük betizi
GEZGİN
Üye
Üye
 
İletiler: 114
Kayıt: Çrş Kas 10, 2010 23:17

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor...

İletigönderen İrfan Tuna » Prş Şub 17, 2011 17:13

Ram yazdı:
GEZGİN yazdı:Herşey güzel anlatılıyor aydın diyeceğimiz insanlar şurda şunu yapıyorlar , falan ülkeyle şu anlaşmalar yapıldı , filanca şunu yaptı diye yazıyor.Çok güzelde anlatıyorlar bilgi veriyorlar . Hepsine minnetarız.

Bir kişide çıkıp arkadaş bunlara karşı şunu yapmalıyız demiyor. Sadece yazmaklamı ulkeyı kurtaracaksınız ya da kurtaracağız. Okuma oranının cok düşük oldğu ülkemizde yazarak birşey olduğu pek görülmemiş. Çünkü okuyan yok . Aydınlığı beklemek 12 Haziran da seçimleri beklemek mi yoksa ? Yokmudur bunun daha somut adımları ?


Vardır bunun daha somut adımları.

Genel bir ulusal örgütümüz var mı¿? Yoksa eğer çözüm budur, bunu kurmaktır. Herhalde silâhlı savaşım olduğunda silâha sarılmak Türk Ulusu için en zor olanı değildir. Ancak silâhlı savaşım için de, silâhsız savaşım için de genel bir ulusal örgüt koşuldur. Genel bir ulusal örgüt kurulana dek yapılacak olan da açıktır: Daha çok bilgi edinmek ve yanda yörede ve hatta genel ağda aynı veya benzer düşüncedeki kimselerle bir araya gelmek, birlikte düşünmek, çözüm aramak, çözüm önerileri üretmek ve bunları tartışmaktır.

Buna alt yapı [TDK; BTS, 2. (Bireyin edindiği bilgi ve deneyim)] denir. Birey olarak yapılabilecek budur. Bundan sonra yapılacaklar da -herhangi bir meslekten- aydın görülenlerin sorumluluğuna bağlıdır. Aydın görülenler üstyapıyı hazırlamaz ise, tıpkı çerisiz ve çaresiz partililerin onların peşinden gittiği gibi, onlar da gözü kara başkalarının peşinden gitmek zorunda kalacaklardır.

Güncel Meydan, genel ağ alanında, işte bu alt ve üst yapıların oluşması için çalışmaktadır. Başka noktalara gelinmesin diye uğraşmaktadır.

Herkes önce kendi üzerine düşeni hakkıyla yapsın. Hiçbir şey yapamıyorsa onurlu ile onursuzu ayırt edip onursuz her kimse sırt çevirecek.

Çözüm arayan önce gidecek aynaya bakacak. Göreceği ya bir ateş ya bir hiçtir.


Sevgili Ram,

Yazdıklarına aynen katılıyorum. Onların sivil örümcek ağları varsa, bizim de milli ağımız olacak hiç kuşkusuz... Ve bu güzel vatanı ne emperyalistlere, ne de onların uşaklarına asla terketmeyeceğiz...
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Cum Mar 11, 2011 4:31


Bu bir savaştır

Ülkemizde yaşananlara hala boş gözlerle bakıp eğer haklılarsa kazanırlar falan gibi laflar edenlere çok açıkça söylüyorum…

Böyle bir şey yok.

Olamaz da.

Bu gün ülkemizde yaşananları tek kelimeyle adlandırmak gerekseydi sanıyorum bu koşullara uygun sadece bir tane kelime bulunabilirdi.

O da savaş.

Bu yargılamaların sonucunda adaletin gerçekleşebileceğine inanmak demek…

Aslında ABD ilk olarak Irak’ta kitlesel imha silahları olduğunu iddia ettiği zaman gelip arasınlar demekle neredeyse eşdeğer konumdadır.

Bunu şunun için söylüyorum geçtiğimiz günlerde Guardian gazetesine açıklama yapan bir Iraklı Kimya mühendisi diyor ki : “Irak’ta Kitlesel imha silahları bulunduğunu ben söyledim.”

“Benim sözüm üzerine ABD Irak’ı işgal etti.”

Elbette bu bilgi doğru mudur?

Yanlış mıdır?

Bu gün için çok fazla bir önemi yok.

Ama bilinen bir gerçek var, o da ABD’nin Irak’ı işgal ettiği ve bu güne kadar iki milyon insanın öldürülüp en az bir o kadarının da yaralanıp sakat kaldığı ve tecavüze uğradığı.

Mühendisin açıklaması bu kadarla sınırlı değil devamı da var. Diyor ki : “Ben ve oğullarım Irak’a bir parça da olsa demokrasi gelmesinden onur duyuyoruz.”

Aslında tam da üstüne basmış

Onursuzluktan onur duymak…

Neyse ki bu özellik sadece bizdeki bazı yazarlara özgü değilmiş.

Bunların benzerlerinden dışarıda da varmış…

Yani demem o ki…

Irak’a nasıl bir demokrasi geldiğini bugün hepimiz biliyoruz.

Kendi kaynakları üzerinde kontrol hakkını yitirmiş…

Petrolunu çok uluslu şirketlere teslim etmiş…

Kendi içinde de etnik ve dinsel çatışmalara girip, üçe bölünerek tamamen emperyalizmin denetimine girmiş bir ülke…

İşte son dört yıldır ülkemizde yaşananlar önemli ölçüde bu konuyla benzerlik göstermektedir.

Hem zaten başta da belirttiğim gibi, bu bir savaştır ve bu günkü savaş aslına bakarsanız…

Ülkemizi tamamen küresel sermayenin bir parçası yapmak isteyenlerle…

Buna karşılık ulus devletini, üniter yapısını korumak isteyenler arasındadır.

Zaten biraz dikkatle baktığınızda olay daha net görünecektir

Ulus devlet ve üniter yapı savunucularını Ergenekon ve benzeri yaftalarla suçlayanların

Açık söylüyorum

Ulus çıkarlarını göz önünde bulunadurmak gibi hiçbir düşünceleri yoktur.

Onlar tamamen beslendikleri efendi emperyalizmin ülkedeki çıkarlarını en iyi şekilde savunmakta ve bekçilik yapmaktadırlar.

Aslında bu tür olayları ekonomik ve siyasi gelişmeleri dikkate almadan yorumlamak hiçbir zaman doğru sonuca götürmez onun için olayları dikkatle izlemek gerekmektedir.

Onun için söylüyorum bu günkü olaylar adı her ne olursa olsun, üniter yapı ve ulus devlet yanlılarının tasfiye edilmesidir.

Onlar ortadan kaldırılmalıdır ki seçimlerin akabinde kusursuz bir anayasa hazırlanabilsin

Zaten bundan sonra da geriye tek bir şey kalıyor.

Federasyon

O da tamamlanırsa…


Nusret KEBAPÇI
18 Şubat 2011





Süreç devam ediyor

Bir süredir çok fazla ortada konuşulmayan hani şu açılım sürüyor mu? Sürmüyor mu? tartışmalarından çok ses çıkmıyor ama…

Hem zaten açılımın da bir parçası olduğu ülkenin federasyonlara ayrılmasını öngören süreç, bir ileri iki geri yürüyüşüyle alıştıra alıştıra da olsa devam etmektedir.

İlk amaç ülkedeki çeşitli etnik kimliklerin ortaya çıkarılmasıydı ki televizyonlar, radyolar ve çeşitli yasalarla etnik kimliklerin önü yeteri kadar açıldı.

Bu arada ulus devlet ve üniter yapı taraftarları kanıtlanması çok uzun yıllar alabilecek suçlamaklarla karsı karşıya bırakıldı.

Yani ülke bir anlamda federatif yapı özlemcileri için dikensiz gül bahçesine çevrildi.

Ve tüm bu süreç milli kimliği, ulusal değerleri, Atatürk’ü hedef alarak gerçekleştirildi.

Bunun bir başka yolu var mı diye aklınıza herhangi bir soru da gelirse ki ben söyleyim…

Başka bir yolu yok.

Ülkenin etnik kimlik temelinde federasyonlara ayrılabilmesi için onu bir arada tutan bir başka anlamda da, toplumsal harç görevi gören yapıyı sarsmak durumundasınız…

Bunu gerçekleştirmeden parçalara ayılmanın imkân ve ihtimali yoktur.

İşte bunlar da milli kimlik, yani Türk milleti kimliği…

Onun sembolleri ve…

Atatürk’tür…

Toplumda bunları çeşitli tartışma konuları sonucunda değersizleştirmeden yani yıpratmadan başarıya ulaşabilme şansları da yoktur.

Bunun için bugüne kadar çeşitli adımlar atıldı.

Bunların ilki iki tane Birleşmiş Milletler sözleşmesinden oluşur ki federasyonun alt yapısını oluşturmaktadır.

Ardından ABD ile imzalanan ve iki sayfa dokuz maddeden oluşan anlaşma ki bu güne kadar yalanlanamadı, içinde bulunduğumuz durumun yol haritasıdır.

Bu anlaşmada atılacak tüm adımlar, yapılacak tüm çalışmalar adım adım yer almıştır.

Şimdi de sıra, bazı partilerimizin üzerinde çok yoğun olarak çalıştığı “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”na kadar gelmiştir.

Bu özerklik şartı 11 ana madde ve 7 uygulama maddesiyle toplam 18 maddeden oluşmaktadır.

Türkiye bu anlaşmayı 1988 yılında bazı çekinceler koyarak imzalıyor. Anlaşmanın Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmesinin tarihi de 1991

Son günlerde bazı partilerimizin yaptığı hazırlıkla beraber bu anlaşmanın daha önce çekinceler yüzünden uygulamayan bazı maddelerinin de uygulanması isteniyor.

Yani kısacası özerklik asıl şimdi daha yakıcı olarak gündeme getiriliyor.

Aslında sadece çekinceli, maddelere bile birazcık göz atmak, işin boyutunu, varacağı yeri göstermek açısından son derece önemlidir…

Bu anlaşmaya göre “Yerel yönetimler kendi iç örgütlenmelerini gerçekleştirebilecekler” Apo’nun özel milis gücü isteği şimdi anlaşılabildi mi?

“Yerel yönetimler yabancı ülkelerdeki yerel yönetimlerle işbirliği yapabilecekler, onlardan çeşitli mali yardım da alabilecekler.”

Şimdi burada sorun şu:

Yapılan düzenlemelerin neredeyse tamamı yerel yönetimlerin, merkezi devletle bağını ekonomik bağlılık da dahil olmak üzere azaltmayı amaçlamaktadır…

Böyle olunca da o yerel yönetim Ankara’dan daha çok Brüksel’den destek alacaktır ki işin aslı bu…

Bu durumdaki bir devlete ulus devlet denilebilir mi?

Denilemezse bu istenilenin gerçek adı nedir?

Nusret KEBAPÇI
05 Mart 2011






Operasyon

Aslına bakarsanız yapılanlar yeni şeyler değil. Ülkemizde bu operasyon neredeyse üç yılı aşkın bir zamandır yürütülmektedir.

Amaç tamamen bellidir…

BOP doğrultusunda Türkiye’yi sözüm ona demokratik özerklik söylemi altında federasyonlara ayırmaktır.

Bu operasyonda kullanılan argümanlara bakın…

Ya da bu konudaki başrol oyuncularını biraz yakından izleyin göreceğiniz manzara üç aşağı beş yukarı şu olacaktır…

Bir yanda ılımlı İslam adı altındaki ABD’ciler.

Diğer yanda ise AB ve ABD’den maddi ve manevi destek alan sözüm ona liberaller…

Tabi bunların ortak buluşma noktası da ulus devlet…

Her iki kesimde ulus devlet düşmanlığında buluşmaktadır.

Çünkü dini kimliklerin önünü açmak ve ülkenin bir din devletiyle yönetilmesini sağlamak için ulus kimliğinin ve ulus devletin onu koruyan her türlü organının ortadan kaldırılması gerekmektedir.

Diğerleri için de aslına bakarsanız aynı şeyleri söylemek pekâlâ mümkün…

Etnik kimliklere ayrılmış bir federe devletin de yolu yine ulus kimliğini tahrip etmekten onun sembol ve değerlerini ortadan kaldırmaktan geçmektedir.

Çünkü ulus devlet olduğu sürece hedeflerine ulaşabilmelerinin hiçbir yolu bulunmamaktadır.

Bu nedenle ulus devlet, onun sembolleri, koruyucuları ta işin basından hedefin önüne konulmuştur…

Ulus devlet yıpratılmalı…

Artık bu yapıyla birlikte yaşama olanağı kalmadığı konusunda toplum ikna edilmeli ki yeni yeni seçenekler ortaya çıkarılabilsin.

İşte o seçeneğin adı iki partili sistem…

Daha açıkçası federe devletlerden oluşan birleşik bir devlet…

Bir zamanlar bazılarının diline pelesenk ettikleri “Büyük Anadolu Devleti” ancak böyle kurulabilecektir.

Hem bu durumda adında Türk ‘de olmayınca bazılarına göre daha da birleştirici olabilir kim bilir?

Hem yıllardır onun için söylemiyorlar mıydı?

Siz “Ne Mutlu Türk’üm diyene.” Derseniz, bazıları da “Ne Mutlu Kürt’üm, Çerkez’im, Abhaz’ım, Gürcü’yüm.” Der…

İşte Türk adı olmayan bir ülke ismi sanıyorum özelikle bu iki kesimi ziyadesiyle mutlu edecektir.

Hani ardı arkası kesilmeyen darbe söylemleri var ya tüm bunların arkasında da…

Türk ordusunun sivil otoritenin emri altına sokulması yani…

Ordunun cumhuriyeti koruma ve kollama göreviyle ilgilenmemesi…

Ulus devlet ve üniter yapının savunuculuğundan vazgeçmesi….

Bu tür konularda herhangi bir açıklama yapamaması

Kısacası tamamen sivil otoritenin emri altına girmesi amaçlanmaktadır.

Hem zaten neredeyse tüm AB belgelerine göz attığınızda göreceğiniz uyarılar hep birbirinin aynıdır

“Ordu iç politikaya karışmasın…”

“Ordu üniter yapı, ulus devlet konularında açıklama yapmasın tamamen sivil otoritenin emrine girerek kendisinden ne isteniyorsa onu yerine getirsin…”

İşte bu süreç ne yazık ki bir anda kendiliğinden olamıyor. Yani bir anda sen sivilin emrindesin, o ne isterse onu yapacaksın denilince olamıyor…

Onun üstlendiği görevleri suç unsuru haline getireceksiniz…

Yapılan hazırlıkları darbeyle özdeşleştireceksiniz…

Ülkesine sahip çıkarak AB ve ABD’ye karsı olanları da suç işlemiş duruma getireceksiniz ki adım adım sivil otoritenin emrine girilsin…

Yani süreç bu…

Bilmem anlatabildim mi?


Nusret KEBAPÇI
11 Mart 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Cum May 20, 2011 1:00

Hesap sorma günü geliyor

Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olarak kuruldu.

Osmanlı uzun yıllar savaşmış, çağa ayak uyduramadığı için de savaşlar yenilgi ve toprak kaybıyla sonuçlanmıştı..

Cumhuriyet kurulurken sermaye birikimi, teknik alt yapı, ulusal zenginlik yoktu.

Mustafa Kemal'in dehası, insanımızın inancı ve çabası ile bir yandan çağdaş devlet oluşurken, öte yandan Osmanlı'nın borçları ödeniyordu.

"Milli Devlet" milletle elele, omuz omuza yoğun bir çalışmayla kısa zamanda dünyada saygı duyulan bir güç haline geldi.


Atatürk öldü, saatler durdu. Zaman tersine işlemeye başladı. Her geçen gün cumhuriyetten bir şeyler koparılmaya başlanıldı.

İnönü'lü tek parti çentik attı.

Menderesli-Bayarlı Demokrat Parti yaraladı.

Demirel'li Adalet Partisi parçaladı.

Özal'lı Anavatan Partisi dağıtmaya başladı.

Darbeler de dolgu macunu oldular.

Fakat hiçbiri Adalet ve Kalkınma Partisi kadar tahribat yapamadı.

AK Parti, milli devletin "milli" kısmını yerle bir etti.

Sıra devlete geldi.

Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, laikler, sosyete solcuları havanda su dövüyorlar.

Bu güne kadar olanlar karşısında kayıkçı kavgasının bir adım ötesine geçemediler.


Türkiye'de Türk'e ait pek bir şey kalmadı.

Unutanlar için yazalım:

Türk Telekom Araplarda, Telsim İngiliz'lerde,Başak Sigorta Fransız'larda, Ada Bank Küveytlide, İETT Garajı Dubaili'de, Avea Lübnanlı'da, Petkim Kazaklara satıldı arkasından Ermeni çıktı, İzmir Limanı Honkonglu'da, Kuşadası Limanı İsrail'lide, Denizbank Belçika'lıda, Oyakbank Hollanda'lıda, TEB Fransız'larda, Mng Bank Lübnan'lıda, Alternatif Bank Yunanlı'da, Dış Bank Hollandalı'da, Yapı Kredi Bankasının yarısı İtalyan'da, Türkcell'in yarısı İngiliz Rus Ortaklığı, Garanti Bankasının yarısı Amerikalı'da, İzocam Fransız'da,

TGRT FOX Amerikalı'da, Döktaş Fransız'da Demirdöküm Alman'da..

Hepsi bu kadar mı ? Keşke bu kadar olsa..

Silahlı Kuvvetler NATO denetiminde.

Askerlerimiz artık düzine hesabı ile öldürülüyor, sınırı aşamıyoruz.

Ekonomimiz İMF ve dünya bankasının buyruğunda.

Asgari ücret ile en düşük memur maaşına İMF karar veriyor.

Bayrağımızın üzerinde ABD ve AB bayraklarının gölgesiyle ne kadar bağımsız bir ülkeyiz?

100 yılda bir gelen dahilerden biri bize rastlamıştı.

Yoktan bir devlet kurdu, teslim etti ve gitti.

Bugün bu devlet yağma ediliyor.

Tarih yapılan bu yağmanın hesabını soracaktır.

Fakat gelin biz bu hesabı tarihe bırakmayalım, çok geç olabilir.

Eğer adamsak, Çanakkale'de canlarını veren 85 bin gencimize, Kurtuluş Savaşı Şehitlerimize layık torunlar olmak istiyorsak bu hesabı biz soralım.

İş tarihe kalırsa hesap soracak kimse kalmaz.

Daha kötüsü "biz" kalmayız.

Milletin elinde “seçmek” gibi çok büyük bir güç bulunuyor.

Seçmek veya seçmemek..

Yeni bir hesap sorma günü geliyor.

Bu fırsat kaçırılmasın….

Orhan SELEN
20 Mayıs 2011 Anayurt





Resim
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x