HÜRMÜZ
Bugün size Türk mizahının önemli isimlerinden Sadık Şendil tarafından yazılmış eserden senaryolaştırılan Yedi Kocalı Hürmüz müzikalini anlatmayı düşünmüyorum.
Bu yazımda eserde olduğu gibi erkeklerin ilgi odağı olan Hürmüz’den değil ama emperyalizmin ilgi odağı olan ve İran’ın kendini savunma refleksleri içinde çok önemli yer tutan Hürmüz Boğazı'ndan bahsetmek istiyorum.
Türkçe söylenişi Hürmüz olan kelimenin aslı Farsçadır. Etimolojik olarak kökeninin ormuz ( hurma ) veya hormoz ( İranlıların eski dini olan Zerdüşt inanışında Hayır Tanrısı ) olduğu konusunda iki farklı görüş vardır. Hangisinin daha doğru olduğu tartışmalarını dil bilimcilere bırakalım, biz Hürmüz Boğaz’ının tam olarak nerede olduğunu? Niçin önemli olduğunu? Buraya yönelik gerginliğin nedenini irdelemeye çalışalım.
Hürmüz Boğazı; Birleşik Arap Emirlikleri ( BAE ), Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve İran’ın çevrelediği Basra Körfezini, Umman Körfezine dolayısıyla Hint Okyanusuna ve dünyaya bağlar. Boğazın bir tarafında ( kuzey ) İran diğer tarafında ( güney ) ise Umman bulunmaktadır. Bu boğazın önemini anlayabilmek için bazı verilere göz atalım.
Basra Körfezinin çevresi ve Ortadoğu en kötümser değerlendirmelere göre bile dünya ham petrol rezervinin yüzde 60’ına sahiptir. Tüm dünyada deniz yolu ile yapılan ham petrol taşımacılığının yüzde 40’ı Hürmüz‘den geçmektedir. Hürmüz’den geçerek dünya pazarlarına giden ham petrol, tüm dünya miktarının ( boru hatları dahil ) beşte biridir.
Hürmüz Boğazı’ndan ham petrol geçişi günlük olarak 16 milyon varil olup bu miktar Türk Boğazlarından ( İstanbul ve Çanakkale ) geçenin 5,5 katı, Süveyş’ten geçenin 8 katıdır. Asya pazarlarına ve ağırlıkla Hindistan, Güney Kore, Çin ve Japonya’ya giden ham petrolün yüzde 85’i buradan geçmektedir.
Sadece bu rakamlara bakarak bile şöyle değerlendirmeler yapmak pek yanlış olmaz. Ortadoğu bölgesi kendi haline bırakılamaz. Kaynakları başta petrol ve doğal gaz olmak üzere sömürülmeli, kazançları istenilen pazarlara yönlendirilmeli, bunun kolayca yapılabilmesi için işbirlikçi yönetimler işbaşına getirilmeli, direnen liderler ve rejimler ise her türlü yola başvurularak değiştirilmelidir.
Petrolün kesintisiz olarak kabul edilebilir bir fiyattan piyasalara intikalinin halihazırda dünyanın bu enerji kaynağına bağlılığı göz önüne alındığında hayati öneme haiz olduğu bilinmektedir. Bu nedenle Hürmüz geçişli petrol trafiğinin durması veya sekteye uğraması durumunda halen 100 Dolar civarında olan ham petrol fiyatlarının 200 hatta 250 Dolar seviyesine tırmanacağı konunun uzmanları tarafından ifade edilmektedir.
ABD ve İsrail tarafından İran’da rejim değişikliği arzu edildiği herkesin malumudur. İran’ın nükleer silah yapmaya çalıştığı bunun bahanesidir. Artık gelinen aşama, yetkili ağızlardan da söylendiği gibi "İran’a karşı askeri müdahale masada" dır. Fakat böyle bir müdahalenin meşruiyeti yoktur. Bu nedenle İran köşeye sıkıştırılmakta ve hata yapmasına çalışılmaktadır.
ABD Başkanı 2011 yılının son günü İran’a karşı çok ağır bir ekonomik yaptırım kararını imzaladı. Buna göre "İran Merkez Bankası ile iş yapan yabancı finans kurumları cezalandırılacak." Yapılmaya çalışılan İran ekonomisinin en önemli mali kaynağı olan petrol gelirlerini azaltmak bu yolla ülke ekonomisini felce uğratarak halkın rejime karşı hoşnutsuzluğunu artırmak ve isyana teşvik etmektir. Belki de daha önemlisi İran’ı kışkırtarak hamle yapmasını sağlamak ve bu yolla "askeri müdahale" karşı hamlesi için gerekçe yaratmaktır. Nasıl mı?
ABD başkanının bu yaptırım kararına İran "Bu bir savaş ilanıdır" diyor. Devrim Muhafızları komutan yardımcısı General Hüseyin Selami "Bizim hayati çıkarlarımızı tehdit ederseniz, biz de sizin yaşamsal çıkarlarınıza darbe vurmak için her türlü tedbiri alırız" diyor. Esasında yapılmak istenen özetle şudur. İran’ı kışkırtarak, Hürmüz’ü kapattıracak hamleyi yaptırmaktır.
O zaman petrol fiyatları kontrolsüz olarak yükselir, dünya kamuoyu İran aleyhine pozisyon alır, buradan gelecek petrole bağımlı olan Çin ve Avrupa’ya darbe vurulur, Çin’in Suriye ve İran’a desteğinin ve vetosunun önü kesilir.
Rusya mı? Vetoyu kaldırır, desteklemese de Libya’da olduğu gibi sadece yaygara ile yetinirse Putin karşıtı gösteriler ve seçim hilesi iddiaları bitirilir.
Sevgili okurlar emperyal satranç böyle oynanır. Bunun gibi daha bir sürü hileli planlar hazırlanır, bazen kaybedilir de, ama oyunların hiçbirisinde etik, ahlaki, duygusal ve insancıl değerlere yer verilmez. Keşke yanılıyor olsak!
İyi seneler dilerim.
Türker ERTÜRK, 3 Ocak 2012
Tatbikatın mesajı
Yabancı gözlemcilerin katılımına, yerli ve yabancı basının yakından izlemesine müsaade edilen askeri tatbikatların esas amacı mesaj vermektir. Bu mesajın iki yönü vardır. Birincisi iç kamuoyuna yöneliktir; ‘’ Silahlı Kuvvetleriniz her durum ve şart altında ülkenizin güvenliği ile hak ve çıkarlarını koruyabilecek imkan ve kabiliyettedir.’’ İkincisi ise dış dünyaya ve özellikle hedef ülke ( çıkarlarını tehdit eden ) veya ülkeleredir; ’’ Eğer ülkemin hak ve menfaatlerini yok sayarsan bunu sana pahalıya mal eder, canını yakarım. ‘’ Bu mesajlarla elde edilmek istenen amaç içeriye güven vermek, dışarıda ise caydırıcılık sağlamaktır.
Basından takip etmişinizdir, İran 24 Aralık 2011’de başlayan yeni yılın ilk günleri de devam eden 10 gün süreli Veleyat-90 adında bir askeri tatbikat icra etti. 2 Ocak 2012’de tamamlanan tatbikata ağırlıkla İran Deniz Kuvvetleri ve Devrim muhafızları katıldı. Tatbikat Basra Körfezinde, Hürmüz boğazı ve yaklaşma sularında, Umman Körfezinde ve Kızıldeniz’in güney girişinde bulunan Aden Körfezinde yapılmıştır. Bu alanın büyüklüğünü gözünüzde daha iyi canlandırabilmeniz için şöyle bir kıyas yapmak mümkündür. Tatbikat alanının bir uçtan diğer uca mesafesi Hopa-İskenderun hattından çok daha uzundur.
Tatbikata su üstü gemileri, denizaltılar, savaş uçakları, sahilde konuşlandırılan mobil füze bataryaları ve özel birlikler katıldı. Denizde savaş oyunları oynandı, top, torpido ve güdümlü mermiler ile envantere yeni giren ve geliştirilen füzelerin atışları yapıldı. İran’ın icra ettiği bu tatbikatı ABD’nin Bahreyn’de konuşlu 5.Filo unsurları yakından izlediler.
Biliyorsunuz, epeyce bir süredir ABD ‘’ nükleer silah geliştirmeye çalıştığı ‘’ iddiası ve bahanesi ile İran’a karşı örtülü, zaman zaman da açık bir savaş sürdürmektedir. İran’daki bazı bilim adamlarına yönelik suikastlar, nükleer tesis olduğu savı ile bazı alt yapı tesislerine sabotajlar, muhalifleri kışkırtmak için verilen her türlü destek, yoğun espiyonaj ( casusluk ) faaliyetleri, ülkenin hava sahasında istihbarat elde etme amaçlı İHA ( insansız hava aracı ) uçuşları ve uzun süredir sürdürülen ekonomik ve siyasi yaptırımlar bu düşmanca tavırlardan sadece bazılarıdır. ABD Başkanının 2011’in en son günü İran Merkez Bankasına yönelik aldığı bir kararla yeni yılda ‘’ İran’ın petrol ihracatının engelleneceği ve İran’a yönelik baskıların arttırılacağı ‘’ ipuçlarını vermiştir. İran ise ‘’ Bunun savaş ilanı olduğunu ‘’ en yetkili ağızlardan açıklamıştır.
Görülen o ki ABD Başkanı, İsrail’in ve yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle Musevi Lobisinin kuyruğuna daha fazla girmiş ve ABD’nin Ortadoğu’daki uzun vadeli menfaatlerini yok sayan sadece İsrail’in aklıselim süzgecinden geçmemiş kısa vadeli çıkarlarına odaklanan yaklaşım içindedir.
İran bu tatbikatta ülkesini nasıl savunacağını, savunma gücünü ve köşeye sıkıştırıldığında Hürmüz Boğazını nasıl kapayabileceğini göstermiştir. Gerçekten de imkanları incelendiğinde, deniz yolu ile yapılan ham petrol taşımacılığının yüzde 40’ının geçtiği bu su yolunun İran tarafından kapatılması ve trafiğin engellenmesi mümkün görünmektedir.
İran Hürmüz’den geçen deniz trafiğini, burasını mayınlayarak, mayınlayacağım tehdidini yaparak, boğazda gemi batırmak suretiyle özellikle büyük tonajlı tankerlerin geçişlerini fiziki olarak engelleyerek, denizaltıları ile geçiş yapan tankerlere torpido atışları yaparak, gayri nizami harp unsurları bindirilmiş yüksek süratli botlarla geçiş yapan tankerlere saldırarak ve karadan füze taarruzları yaparak engelleyebilir.
Geçen cumartesi günü tatbikat sırasında İran Deniz Kuvvetleri ‘’ füze atışı yapacağım boğazı kapadım ‘’ dedi, 5 saat boyunca ne bir ticaret gemisi ne de bir harp gemisi geçebildi. Daha sonra ‘’ füze atışını ileri bir tarihe erteledim ’’ dedi. Görüyorsunuz tehdidi bile yetti. Örneğin İran ‘’ önümüzdeki günlerde Hürmüz’ün mayınlayabilirim ‘’ desin, sigorta ve navlun fiyatları hemen yukarı fırlar, sadece bunun için ham petrol 50 dolar oynar.
İşte İran Velayet-90 tatbikatını bu ortamda yapmıştır. Tatbikat sırasında yaptığı eğitimlerle, başarılı füze atışları ve komutanlarının yaptığı açıklamalar ile İran dünya kamuoyuna şu mesajı vermek istemektedir. ‘’ İsrail ve ABD’ye dur deyin, bunlara destek vermeyin, bunlar bölgeyi ve dünyayı ateşe atıyor. Şakam yok, Hürmüz Boğazını kapatırım. Boğaz kontrolüm altındadır, bunu yapmaya muktedirim. Bu boğazı ya hep beraber kullanırız ya da hiçbirimiz. ‘’
Sevgili okurlar gerçekten İran’a müdahale bölgemizin ve ülkemizin çıkarına değildir. Ayrıca dünyanın bazı saygın siyaset bilim insanları ‘’ bu savaşın küreselleşme tehlikesi var ‘’ diyor. 2010 yılında yaklaşık 17 milyon ton ham petrol ithalatı yapmışız ve bize maliyeti 10 milyar dolar. Şu anda ham petrol fiyatı 103 dolar, müdahale veya Hürmüz’den yapılan ham petrol trafiğinin kesilmesi durumunda, uzmanlar ‘’ fiyatın 250 dolara kadar yükseleceği ‘’ tahmini yapıyor. Bu arada petrol ithalatımızın en büyük bölümünün sırasıyla İran, Irak ve Rusya’dan olduğunu biliyor musunuz? ABD’yi anladık ta bizimkilere ne oluyor?
Bence bunlar ya hesap bilmiyorlar, ya da dayak yememişler.
Saygılar sunarım.
Türker ERTÜRK, 6 Ocak 2012