"Türkler özür diledi" izlenimi yaratılmaya çalışılıyor
'İçerden' kurulan tuzak
Cavid VELİEV
TUSAM Kafkasya ve Yakındoğu Masası
cveliev@tusam.net
Türkiye Ermenistanla ilişkileri geliştirmek adına güven yaratıcı ve ılımlı mesajlar vermeye çalışırken karşı tarafın saldırılarına maruz kalmaktadır. Türkiyenin bu yaklaşımı Ermenistanda ve Ermeni diasporasında Türkiyeyi tavize zorluyoruz düşüncesinin hakim olmasına neden olmaktadır. Ermenistanla yakınlaşmak adına Türkiye bir adım daha atmayı planlarken Ermenistan Türkiyeye baskılarını artırmaktadır. Bir taraftan Türkiye ile normal ilişkiler kurmadan Türkiyeye baskı yapmaya çalışan Ermenistan diğer taraftan Türkiyedeki bağlantıları aracılığıyla içten baskı yapmaya çalışan Ermeni diasporası Türk yetkililerin bu iyi niyetinden kendi lehlerinde faydalanmaya çalışmaktadırlar.
ERMENİSTAN BASKI YAPIYOR
Kasım 2008de Türkiyeyi ziyaret eden Ermenistan Dışişleri Bakanı Eduard Nalbandyanın İstanbuldaki Ermeni kilisesinde basına kapalı yaptığı toplantı ve Türkiyedeki Ermeni kiliselerinin durumuyla ilgili görüşlerini açıklaması baskıların başladığını göstermektedir. Bu bölgede çevre ülkelerindeki azınlıkları dış politika aracı haline getiren iki ülke var. Biri İran diğeri ise Ermenistandır. Çevre ülkelerdeki azınlıkların Ermenistan dış politikası açısından önemli bir baskı aracı olduğunu dikkate aldığımız zaman önümüzdeki süreçte Ermenistanın Türkiyedeki Ermeni azınlıkla daha iyi ilişkiler geliştireceği ve bunu dış politika aracı olarak kullanacağı tahmin edilmektedir. Zaten Ermenistanda yeni kurulan diaspora bakanlığının ana amaçlarından biri de budur. Mevcut aşamada Türkiyedeki Ermeni cemaati üzerinden önkoşulsuz sınırların açılması çalışmaları yürütülmektedir. Fakat sınırların açılmasından sonra daha farklı teklifler gündeme gelebilir.
Ermenistan çevre ülkelerdeki (Türkiye, Azerbaycan, İran ve Gürcistan) Ermeni eserlerinin korunmasına karşı hassas davranırken aynı hassasiyeti Ermenistandaki Türk eserlerine karşı göstermemektedir. Başkenti Erivanda Türkler tarafından yapılan beş camiden dördünü yıkan ve sonuncunun ise restorasyonunu İrana veren bir ülkenin dışişleri bakanının tarih eserlerinin korunması adına iddiada bulunması ikiyüzlülük olsa gerek. Ayrıca işgal ettikleri Azerbaycan topraklarında Türklerin izini silmek için bütün tarihi eserleri yakıp yıkan camileri ahıra çeviren, yer isimlerini değiştiren Ermenistan, BM gözlemcilerinin bu tarihi eserleri tespit etmek için bölgeyi ziyaretine izin vermemektedir. Maalesef hiçbir Türk yetkili Ermenistana karşı ne tarihi eserler ne Ermenistanda yaşayan Türk azınlık konusundan bahsetmemektedir. Ermenistandaki Türk eserlerinin korunması için Türkiye ve Azerbaycan arasındaki işbirliği Ermenistanı tavize zorlayabilir.
HAZIMSIZ AYDINLAR
Bir grup öğretim görevlisi ve gazeteci 15 Aralıktan itibaren Ermenilerden özür diliyoruz kampanyası başlattı. Kampanya için bir de bildiri hazırlayan bu grup, Ermenilerin 1915de yaşadığı trajedi ve yıllardır bu trajedinin Türkiyede yanlış okutulduğu veya üstü kapatıldığı iddiasıyla Ermenilerden özür diliyorlar. Her şeyden önce bu gruptan bazılarının sık sık yurt dışından Ermeni diasporası temsilcilerini Türkiyedeki konferanslara davet etmeleri bunların Ermeni diasporası ile yakın ilişkisini ortaya koymaktadır. Düzenledikleri konferanslara zıt görüşten olanları davet etmemeleri ve hatta karşıt görüştekilerin sorularına yanıt vermemeleri bu öğretim görevlilerinin objektifliğini ortaya koymaktadır. Hatta derslerinde bile kendi görüşlerini paylaşmayan öğrencilerin konuşmasına izin vermedikleri bilinen gerçeklerdir. Demokrat ve özgürlükçü düşüncelerin tartışmasız savunucuları olan öğretim görevlilerinin zıt görüşlere karşı tahammülsüzlüğü Ermenistan konusundaki düşüncelerinden dolayı bazı öğrencilere ders vermeme alışkanlığına neden olmaktadır. Kendi görüşlerinden olmayanları ötekileştiren bu aydınlar kendilerini seçkin, aydın ve objektif akademisyen olarak lanse ederken, karşıt görüşleri muhafazakar, geri kafalı, barış ve kardeşlik düşmanı gibi bütün olumsuz tanımlamalarla lekelemek istemektedirler.
Bir etnik azınlıklar toplantısında bile Ermenistanda diğer etnik azınlıklara karşı yapılan baskı ve işlenen şiddetten bahsedilmesine izin vermeyen, Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda kendinin aydınlığına inan insanları yönlendirmeye çalışan birisinin bu açılımından adalet beklemek mümkün değildir. Özürcülerin ikiyüzlü düşüncelerine bizzat toplantılarda şahit olunmuştur. Anadoluda, Karabağda Ermeniler ne yaparlarsa yapsınlar haklılar, tezi o özürcülerin kimliği hakkında şüpheler uyandırmaktadır. Ermenlerden özür dileyen bu grup her nedense Ermenilerin Anadolu ve Kafkasyada yaptıklarını, ASALAnın Türk diplomatları katletmelerini görmezden gelmektedirler. Ayrıca bu konuda dikkat çekici başka bir örnek ise 1915 olayları ve Ermenistanla ilişkiler konusunda aynı düşünceye sahip birbirlerini tanıyan veya tanımayan şahısların genel olarak aynı söylemleri kullanmasıdır. Bu da bu söylemlerin belli çevreler tarafından servis edildiği şüphesini uyandırmaktadır.
İkinci olarak bu kampanyanın başlatılması zamanlama itibariyle de dikkat çekicidir. Kampanyanın zamanlaması açısından bazı tahminler şöyledir:
- ■ Her şeyden önce bu grup Türkiyede belli bir potansiyele ulaştıklarına inanarak kampanyada daha çok destek kazanabilecekleri düşüncesiyle kampanyaya başlayabilirler.
■ Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasından rahatsız olan Ermeni diasporası bu şahıslar üzerinden bunu engellemek için Türkiyede Ermenistan karşıtlığını körüklemek isteyebilir.
■ Son dönemlerde Türkiye-Ermenistan yakınlaşmasıyla 1915 olayları ile ilgili Ermeni tezlerinin gerilere düşeceğinden korkan bu grup ve arkasındakiler bu kampanya ile meselenin gündemden düşmesini önlemek isteyebilir.
■ Abdullah Gülün Ermenistan ziyareti sonrası oluşan ortamda psikolojik üstünlük yakaladıkları düşüncesiyle bu fırsatı değerlendirmek isteyebilirler.
İDEOLOJİK YAKLAŞIM
İmza kampanyası için hazırlanan bildiri başından kampanyanın objektifliğine gölge düşüren birkaç önemli husustan biridir. 1915 olayları ile ilgili ciddi tartışmalar olmasına ve sadece Ermenilerin değil Türklerin de trajedi yaşadığına dair ciddi deliller olmasına rağmen bu şahıslar karşıt görüşe yer vermediği gibi ileriye dönük böyle bir imkan da yaratmamışlar. Ayrıca bildirinin kendisi de çok karışık ve olaylarla ilgili çok da belirgin olmayan ifadeler içermektedir.
Bir yıllık uzun bir süreye yayılmış olması ve kampanyanın sanal ortamda başlatılması sonucun objektifliğine yönelik şüphe uyandırmaktadır. Sanal ortama açıldığı zaman bu kampanyaya sadece Türk vatandaşları değil diaspora Ermenileri ve Ermenistan da katılabilecektir. Bir özürcünün, Bu metnin bir grup aydın, akademisyen ve sanatçıyla sınırla kalmasını istemiyoruz. Bu nedenle de internet üzerinden 1 yıl süreyle imzaya açık tutacağız, ifadesi iddialarının tersine bu meselenin kendi görüşleriymiş gibi olmayacağını göstermektedir. Ermeni diasporası ve Ermenistanın desteği ile çıkan bu sonuç ise Türkiye adına çıkan sonuç olacaktır. Başlık Özür Diliyoruz olduğu için sonuçta da Türkler soykırım için özür diliyor şeklinde algılanacaktır. Daha sonraki yıllarda ise Türk milleti Ermenilerden özür diledi, Türkler soykırımı kabul ettiler, Türkler soykırım için özür dilediler, Türkiye de 1915de soykırım yapıldığını kabul etti gibi başlıklar, makaleler, dipnotlarla karşılaşmak mümkün olacaktır. Bu durumda ise ne kadar insanın bu teze karşı olduğu veya bu kararın objektif ve bilimsel bir karar değil ideolojik siyasi bir sonuç olduğu belli çevreleri ilgilendirmeyecektir. Kısacası bu kampanya gerçek sonucu yansıtmaktan öte Türkiyeye karşı yürütülen psikolojik savaşın bir parçasıdır.
Kampanyayı başlatan bu grup 1915 olaylarını gündeme taşımak için uzun zamandır çaba içindedir, makalelerinde, konferanslarında hatta milletvekili seçim çalışmalarında bile bu meseleyi gündeme getirmektedirler. Bu mesele gündeme getirilmediği için özür diliyoruz tezinden hareket ettiğimiz zaman bu konuda en son özür dileyecek insanların bu özürcüler olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla bu aydınların bu adımlarının altında kendilerinin belirttiği gibi bireysel özür dilemek olduğu şüphe uyandırmaktadır. Ayrıca bu grup 1915 olaylarından dolayı kendi adlarına defalarca özür dilediler. Dolayısıyla bu konuda eğer gerçekten özür dilenecek bir durum varsa bu grup bu görevini daha önceleri yerine getirmiş ve şu andaki amaçları bu kararı Türk milleti adına çıkarmaktır.
1915 olayları tartışmalı olduğu kadar Türk toplumunun bu konuda ne kadar hassas olduğu ve zaman zaman gençlerin bu konuda hazırlanan tuzaklara düştüğü de bilinmektedir. Bu gibi olaylar gençlerin kullanılmasına da zemin hazırlamaktadır. Dolayısıyla Türkiyenin her konuda hassas olduğu dönemde bu tür bir kampanya başlatmak çeşitli provokasyonlara neden olabilir. Daha kampanya başlamadan Ermeni basını karalama kampanyasına başladı. İstanbulda yayınlanan Ermeni gazetesi Agosun Ermeni bölümünün editörü Bagrat Estukyanın Erivanda gerçekleştirdiği basın toplantısında kampanyayı başlatanların milliyetçilerden tehdit aldığını ifade etmesi buram buram provokasyon kokan kampanyanın bir parçasıdır. Bu tür yaklaşımların Türkiyede de artacağı gözlemlenecektir ki, bu da kampanyanın objektifliğini eleştirenleri diskalifiye etmeye yönelik bir davranıştır.
Diğer taraftan bu grup bu adımı burada bitirmeyecek ve ardından Türkiye Ermenilere tazminat ödemeliye kadar götürecektir. Kampanyayı başlatan özürcülerden biri 2007 seçimlerindeki vaatlerinden bunu açık açık ifade etmektedir. Özürcünün kendi sitesinde yer verdiği Laiklik, Kürtler, Ermeniler başlıklı metininde konuyla ilgili şu ifadelere yer veriyor:Lozan gereği hiçbir hukuksal sorumluluğumuz yok ama, sembolik bir jest olarak, bu vatandaşlarımızın o tarihte arkada bıraktıkları ve yağmalanmış emval-i metrukenin o tarihteki maddi karşılığı, tapu belgeleriyle 1 yıl içinde başvuracak ve başka alacakları kalmadığını beyan edecek yasal mirasçılarına ödenecektir.
Cavid VELİEV - TUSAM Kafkasya ve Yakındoğu Masası, 22 Aralık 2008
Cumhuriyet / Strateji