Şimdilik Bağımsız Kürdistan’ın Zamanı Değil!..
Bağdat Federal Hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) arasındaki farklı politik görüşlerden dolayı son haftalarda Kürt-Arap gerginliği arttı. Petrol ve gaz kaynakları ve 2013 bütçesi konusundaki anlaşmazlıklar Irak’ta istikrarı sarstı ve ülkedeki güvenlik sorunlarını arttırdı. Türkiye, daha önce İran ve Şam ile ilişkilerini koparmış, Esad karşıtlarına destek olarak, Suriye’deki çatışmaların da bir parçası haline gelmiştir. Bu durum, bölgedeki güç dengelerini de alt üst etmektedir.
Irak, Suriye ve Türkiye Kürtleri bölgedeki bu değişim hareketlerinin dengesinde önemli aktörler haline gelmiştir.
Irak’taki, Anbar protestoları, Sünnilerin federal bir düzen isteğinin de yarattığı hengâme ve bölgedeki değişimler ülkenin bütünlüğünü ve istikrarını sarsıyor olsa da, bağımsız bir Kürdistan’ın ortaya çıkması hâlâ olası değil. Kürdistan’ın petrol ve gaz kaynakları ve bunların randımanlı bir şekilde yönetimi sayesinde son yıllarda Kürtlerin özerkliği güçlendi. Şu anda Kürdistan, petrol arama faaliyetlerinde dünyada en ön sırayı almış durumda.
Suriye Kürtlerine yardım eden ve yakında özerk bir Suriye Kürdistan’ının kurulmasında bir katkısı olacak olan Kürt Bölgesel Yönetimi jeostratejik açıdan Suriye çatışmasında önemli bir rol oynamaya devam ediyor. Suriye ‘deki değişim yüzünden Türkiye de, sayıları 14 milyonu aşan Kürt nüfusa karşı tutumunu değiştirmek zorunda kaldı. Başbakan Erdoğan’ın başkan ve daha etkili güç sahibi olma emellerini gerçekleştirmesi ve yürütülen iç politika Kürtlerin desteğine muhtaç.
Dolayısıyla Kürtlerin kazanacağı çok şey var. Fakat aynı zamanda, kaybedebilecekleri çok daha fazla olabilir.
Esas olarak, yeterli doğal kaynakları ve müttefikleri olmadığından, ne yakın gelecekte ne de ileride bağımsız bir Kürdistan olası değil.
İlk olarak, Kürdistan ekonomik olarak Kürt ekonomisine yılda 11 milyar dolar katkısı olan Arap diyarı Irak’a bağımlı durumda. O olmazsa Kürdistan’ın çökeceğinin bilinmesi bu katkının önemini gösteriyor. Kürdistan bu katkı olmadan yaşayabilecek olsaydı KBY’nin Bağdat ile aralarındaki anlaşmazlıklarda çok daha sert bir tutum sergilediğini görürdük. Arap Irak’ın katkısı olmazsa Kürdistan maaşları ödeyemez, ekonomisini geliştiremez, bölgenin yaşamı için çok önemli olan ekonomik büyümeyi devam ettiremez, yerel halkın artan ekonomi ve güvenlik istekleri, yönetimin politikasını baskı altına almaya başlar.
Kerkük ve benzeri tartışmalı bölgeler hesaba katılmazsa Irak Kürdistanı’nın ihraç edebileceği petrol bugünkü bütçesinin %17si olan rakama bile ulaşamayabilir.
Tabii ki soru şu; Kürdistan, örneğin Türkiye ve ABD gibi müttefiklerine güvenebilir mi? Ankara’daki değişimler umut verici olsa da Ankara’nın Kürtlerle dostane ilişkilerinin devam edeceğini beklemek aptallık olur. Tarih, defalarca ABD tarafından ihanete uğratılmış olan Kürtlerin güvenecekleri bir müttefik bulmakta pek şanslı olmadıklarını kanıtlıyor.Öte yandan Türkiye, şimdilik bir çıkar ortaklığına girebilir ama bu çok uzun vadeli bir ittifak olmayabilir. Ankara’nın son zamanlarda İsrail ile yakınlaşması ve Türkiye’nin eski müttefikleri Suriye ve İran’ın çıkarlarına karşıt davranışları gösteriyor ki Ankara müttefiklerini kendi jeostratejik çıkarlarına göre seçiyor ve değiştiriyor, yani KBY’ni de rahatlıkla harcayabilir. Çünkü Ankara, aynı anda Irak’ta milliyetçi Sünni politikacı Osama ve Atheel Nujayfi gibi Kürt karşıtlarını desteklemeye devam ediyor.
Türkiye Kürtlerin Irak’taki adımlarına destek veriyor ama bağımsız bir Kürdistan’a hazır değil.
Kürtlerin ayrılmalarını teşvik edebilecek Irak’ta bir Kürdistan oluşumuna sıcak bakmıyor. Türkiye -KBY ilişkileri gelişti ve KBY önemli bir enerji sağlayıcı... Bölgesel bir güç ve uluslararası toplumun önemli bir üyesi olarak Türkiye’nin yalnız Kürdistan enerji kaynaklarına bağımlığı olanaksız. Bağdat’la aralarındaki gerginliğe ve KBY ile gelişen ilişkilerine rağmen Türkiye henüz Kerkük’ün Kürdistan’a ilhakını desteklemedi.
KBY’nin zamanla bağımsız bir devlet kurabilmek için gerekli ekonomik ortamı ve alt yapıyı geliştireceği görüşünü savunlar olacaktır. Ayrıca KBY-Türkiye ilişkilerinin, Türkiye’nin Kürdistan petrol ve gazına bel bağlayacak derecede gelişeceği de iddia edilebilir. Ortadoğu’nun kestirilmesi güç gidişatı, önceleri düşman sayılanlarla yapılan ittifakların zamanla tehlikeye düşebileceğini gösteriyor. Bölgesel hareketler İran ve Bağdat’taki federal hükümet ve benzerleri gibi müttefikleri tarafından belirlenmeye devam edecek.
Ayrıca, Kerkük olmadan Kürdistan bağımsız olarak ortaya çıkmayacak; hem Kürdistan için gerekli olduğu için hem de Kürt nüfus Kerkük’ü istediği için. Arap Irak savaşmadan Kerkük’ü kaybetmeyi kabul etmeyecek ve bu konu olasılıkla İran tarafından desteklenecek. ABD ise Kürtlerin değil, Arap müttefiklerinin ve Arap dünyasının tarafında olmaya devam edecek. Kendi topraklarındaki mezhep huzursuzluklarından dolayı Arap dünyası da yeni bağımsız devletlerin kurulmasından korkmaktadır...
Kısacası, yakın veya uzak bir gelecekte çözülmesi beklenmeyen yukarıda sayılan sorunlar ortadan kalkmadıkça Kürdistan’ın Irak’ın bir parçası olarak kalması çok daha akılcıdır.. Irak’ın bir parçası olarak kalan ‘Kürt bölgesi’ , hem kendi hem de Arap Irak’ın doğal kaynaklarını kullanma şansına sahip olarak mal varlığını ve etkileme gücünü geliştirip büyüme imkanına sahip olur.
Stratejik olarak bu tutum, Kürdistan’ın hem kendi içinde hem de bölgede durumunu adım adım geliştirerek, gelecek 30 yıl içinde bölgesel bir güç olabilmesi için daha uygun bir seçenek haline gelir. Belki o zaman bağımsız bir Kürdistan mümkün olur...
Kaynak: http://www.aawsat.net/2013/04/article55298103
Dipçe: Ranj Alaadin, çatışma bölgeleri politikaları belirleyen bir düşünce kuruluşu olan Next Century Foundation çalışan bir araştırmacı.
Asharq Al-Awsat, Arap dünyasının tamamını kapsayan konularda dört kıtada, 14 şehirde günlük gazete yayımlayan, Londra merkezli bir kuruluş.
Asharq Al-Awsat, Arap dünyasının tamamını kapsayan konularda dört kıtada, 14 şehirde günlük gazete yayımlayan, Londra merkezli bir kuruluş.
Ranj Alaaldin, Asharq Al-Awsat, 8 Nisan 2013
Çeviri: Erkan GÜÇİZ