Dış İlişkiler Uzmanı İlan Ediyor: "Bağımsızlaşan Kürdistan" / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Dış İlişkiler Uzmanı İlan Ediyor: "Bağımsızlaşan Kürdistan" / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen Erkan Güçiz » Prş Eki 31, 2013 5:00

Steven Cook
28 Ekim 2013


Irak parçalanacak; zaten şu anda parçalanmakta fakat bir Ortadoğu ülkesinin dağılmasından sorumlu tutulurum korkusuyla hiç kimse bunu itiraf etmek istemiyor.

Irak’ın Kürt bölgesinde Irak’a ait bir şey yok. Erbil’in yeni havaalanına indiğinizde Irak’a hoş geldiniz diye bir tabela yok. Havaalanı girişinde bir yerlerde eminim bir Irak bayrağı vardır ama ben fark etmedim. Sahiden Irak’ta olduğumun tek alameti, bir Kürt polis memurunun pasaportuma bastığı damgada, küçücük harflerle “Irak Cumhuriyeti-Kürdistan Bölgesi” yazısı idi. Kürtlerin bir dışişleri bakanlığı (aslında iki, hatta üç, o da başka bir konu ya), bir ordusu, içişleri bakanlığı, istihbarat servisleri, bir parlamentosu, başbakanı, yatırım idaresi ve bir bayrakları var. 30 yaşının altında kimse Arapça konuşmuyor, (İngilizce ikinci dil olarak tercih ediliyor) ne yaşta olursa olsun karşılaştığım kişilerden hiç biri kendini Iraklı olarak görmüyor. Neden görsünler ki? Süleymaniye’den birini Basra’dan birine bağlayan ortak düşünce ne? Yok öyle bir şey.

Son on yıldır Irak’ta olanlara bir parça önem veren yahut ta son yirmi yıldır “Çöl Fırtınası Operasyonu” ardından İngiliz-Amerikan ortaklığı ile kurulan uçuşa yasak bölge altında Kürtlerin sessizce bağımsızlık kurumlarını ve yapılarını inşa ettiklerini görenler için şaşıracak fazla bir şey olmamalı. “Irak’ın parçalanmasından Kürtler sorumlu olmayacak” gibi nutuklar ve “bağımsızlık rüyası” ile güya anayasayla bütün olan bir Irak’ın arasındaki farkların inandırıcı olmayan açıklamalar dışında, Kürtlerin, ortamın bağımsızlıkları için olgunlaştığına inandıklarını görüyorsunuz. Çok büyük petrol ve doğal gaz rezervleri, hatırı sayılır ölçüde Türkiye, Körfez Ülkeleri, Lübnan, Mısır, ABD, Avrupa ve Rusya’dan gelen yabancı sermaye yatırımları var. Enerji sektöründe yatırım çok fakat tamamı orada değil. Örneğin, ufak, büyük, 1000’den fazla Türk şirketi var Kürdistan bölgesinde iş yapan. Kürtler, Ülker bisküvileri yiyor, öldürücü yaz sıcaklarında Arçelik klimalarla serinliyor; ben de Koç ailesinin Erbil’deki uç kalesi, Divan Oteli’nde kaldım. Erbil derseniz, biraz kasvetli fakat kuşkusuz hızla büyüyor. Erbil semalarında en çok görülen kuş türü, “inşaat vinci”.

Kürdistan’ın ekonomide güzel günlerinin yanında Bağdat’ın yaygın beceriksizliği ve ülkeyi parçalama tehdidi yaratan mezhepsel vahşet var. Pazar günü (27 Ekim), Bağdat’ın Şiilerin çoğunlukta olan bölgesinde on bomba patladı, en azından kırkbir kişi öldü. 2006 yılındaki kadar değil fakat ona yakın; ayda neredeyse 1000 bin kişi ölüyor. Kürdistan bölgesinde ise son on yılda, sonuncusu, 2007’den beri ilk defa 29 Eylül’de olmak üzere üç bomba olayı oldu. Üstüne, Kürtler ve federal hükümet –Erbil’de yetkililer, “merkezi hükümet” sözünden rahatsız oluyorlar– seçim kanunu, hidrokarbon kanunu ve Kürtlerin yüzde 17 olması gereken fakat her zaman daha az olan bütçe payları konularında devamlı olarak anlaşmazlık içinde. Bana söylediklerine göre, Erbil ve Bağdat’takiler, birleşik, federal Irak rüyasını devam ettirmek için sarf edilen siyasi ve ekonomik emeğe deyip değmediğini sorguluyorlar.

Her ne kadar her şey yolunda görünse de son amaçlarına varmadan önce Kürtlerin önünde ciddi zorluklar var. İlki Kerkük. Anlaşmazlık konusu olan şehrin civarındaki zengin petrol bölgesi merkezi hükümetin kontrolü altında fakat Kerkük’ün geleceği Kürtler için önemli bir milliyetçilik meselesi. 1957, 1977 ve 1997’de nüfus sayımları yapılmış. 1957 sayımının en güvenilir olduğu konusunda fikir birliği var ancak şu anda şehrin nüfus dağılımının ne olduğunu doğru olarak bilen yok. 1980 ve 1990’larda, Saddam Hüseyin’in Araplaştırma politikası yüzünden Arap nüfus arttı; Kerkük’ün kültürel olarak Kürt değil, Türkmen olduğunu iddia eden büyük bir Türkmen nüfus ta orada. Kürtler dışındaki nüfus sayıca çok az bile olsa, Kerkük Bağdat’ın elinde. Güç kullanmadan hiçbir şekilde Kürtler orayı alamazlar; cesaretiyle efsaneleşmiş Peşmergeler olsa bile böyle bir şeye kalkışmaları pek olası değil. Kürtlerden biri bana, “başka yerlerde bol petrol ve gazımız varsa aslında Kerkük lâzım değil bize” dedi. Bu görüşünün pek çok kimse tarafından paylaşılmadığını da ilave etti.

İkincisi, Kürtlerin kendi içlerinde siyasi zorlukları var. 1990’lardaki iç savaşın yaralarını sarmalarına rağmen Kürdistan bölgesini kontrol altında tutan iki parti, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) birbirlerine ihtiyatla bakıyorlar. KYB Süleymaniye’yi kontrol etmekteydi ancak KYB’den ayrılanların kurduğu Ghorran (Değişim demek) adlı parti son seçimlerde KYB’den daha fazla oy aldı. KDP, Erbil ve Dohuk ve Türkiye sınırına yakın valiliklerin çoğunda mutlak hâkim. KDP ve KYB bir koalisyonla yönetiyorlar fakat partiler arası ve hatta aynı partinin bakanları arasında işbirliği bazen çok zor olabiliyor. Dışarıya yansıyan başka tatsız farklılıklar da var. Örneğin, Erbil’deki güvenlik güçlerinin üniforması Süleymaniye’dekilerden farklı. Bu bir sorun olmayabilir ancak hükümet dışında görüştüğüm Kürtler bana bu grupların farklı rakip güç merkezlerine sadık olduklarının üstünde durdular.

Son olarak, her ne kadar Kürtler Irak’ı parçalayacak bir şey yapmayacaklarında ısrarlı iseler de başkalarının, özellikle ABD’nin, bölgeye, Kürt bağımsızlığının kaçınılmaz olduğu fikrini güçlendirecek bir yaklaşımla gelmelerini bekliyorlar. Ancak politik sebeplerden dolayı Washington, “tek Irak” politikasından sapmaya karşı koyacak. Bu, tabii ki gerçeklerle uyumsuz bir politika yaratır ama böyle şeyler şimdiye kadar Washington’u hiç yolundan çevirdi mi ki? En güzel örneğim, Amerika’nın Ankara ile Erbil arasındaki ilişkileri iyileştirme çabası. Çok zaman önce değildi, gözlemciler Türklerin, Kürt bağımsızlığını sonlandırmak için Irak’ı işgal etmesinden korkuyorlardı. Böyle bir hareketi önlemek için ABD, Ankara’ya Kürdistan bölgesine yaklaşımını değiştirmesi için teşvik etti ve 2008’den beri Türkler, (yukarıda anlatıldığı gibi) Kürtlerle yakın ekonomik ilişkiler kurdular. Büyük bir Amerikan diplomasi başarısı, yalnız göründüğüne göre biraz gereğinden fazla bir başarı. Washington şimdi Türklerden, Bağdat’ın kontrolünde olan Kerkük-Ceyhan boru hattını kullanmadan, Kürt petrolünü doğrudan Türkiye’ye gönderecek bir anlaşmadan çekilmelerini istiyor. Neden? Bu Türk-Kürt anlaşması Kürtlerin Bağdat’tan bağımsız olarak hareket edebileceklerini gösteriyor.

Kürt bağımsızlığının önündeki ilk iki zorluktan farklı olarak Washington’un tutumu bir karmaşa, engelleme olasılığı olan bir şey değil. Kerkük’ü ve içteki rekabetleri de hesaba katarsak, herkesin bir gün uyandıklarında, karşılarında Kürdistan adlı bir ülke bulmaları olası. Kürtler bağımsızlık ilan etmek zorunda değiller, sokaklarda oynamayacaklar, havai fişeklere veya bir kuruluş gününe gerek kalmayacak ama eminim birisi belli bir günü seçecek ki gelecekte Kürt büyükelçilikleri milli günlerini kutlamaya misafirleri davet edebilsin. Kürt devleti hayata geçecek. Bu şimdi oluyor bile.




http://blogs.cfr.org/cook/2013/10/28/kurdistan-just-being-independent/
Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk

Erkan Güçiz

Facebook - TC ERKAN GÜÇİZ
Kullanıcı küçük betizi
Erkan Güçiz
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 421
Kayıt: Çrş Eyl 29, 2010 5:18

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x