İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Haz 04, 2009 23:04

İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

11 Kasım 1938 yılında Milli Şef İsmet İnönü ile başlatılan karşı devrim süreci AKP ile tamamlanıyor. Türk Halkı ise “aydın ihaneti” ile yıllardır kandırılıyor.

İlk sömürge anlaşmalarını İsmet İnönü yaptı.

İsmet İnönü anti-emperyalist bilince sahip değildi. 1919 yılında Atatürk’e yazdığı mektupta “bütün memleketi parçalamadan ülkeyi bir ABD denetimine bırakmak, yaşayabilmek için tek çare gibidir…(!)” diyordu.

Atatürk’ün vefatından sadece 6 ay sonra “bağımsız dış politika” anlayışından vazgeçilerek, İngiltere ve Fransa ile iki ayrı deklarasyon imzalandı.

Dışişlerine getirilen Şükrü Saraçoğlu İngiltere Büyükelçisine “Türkiye’nin bütün nüfuzunu batı ülkelerinin hizmetine verdiğini” söylemişti..!

Antlaşma yapılan İngiltere 1930 yılına kadar süren bütün Kürt ayaklanmalarını kışkırtıyordu.

Bağımsız dış politikadan vazgeçerek üçlü ittifak imzalayan Türkiye; Almanya, Rusya ve Balkan devletlerinden tepki aldı. Rusya ve Türkiye birbirine öncelikli tehdit oluşturan 2 ülke oldu. Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi ve komşularımız ile iyi ilişkiler sürdürme dış politikası terk edildi.

Hani şimdi diyorlar ya: “Komşularımız ile hep sorunluyuz” diye… Sorunlu olmanın temelleri o yıllarda atıldı.

Atatürk’ün ölmesinden önce projeleri hazırlanan Demir Çelik, Genel Makina ve Elektrolit Bakır gibi yatırımlar programdan çıkarıldı.

ABD ile gizli "sanayileşmeme" antlaşmaları yapıldı. (Banu Avar)
İMF, Dünya Bankası ile antlaşmalar yapıldı.(1947)
1945’de BM’e katılındı. 1947’de Truman Doktrini kabul edildi. 1948’de Marshall yardım planı kabul edildi.

Milli Şef döneminde ABD ile bir dizi ikili antlaşmalar imzalandı. Bu antlaşmaların içinde "sömürge devletlerin bile imzalamayacağı" antlaşmalar vardı. Bu antlaşmalar Türkiye’yi ağır sorumluluklar altına soktu.

Bu maddelerden birinde: ” T.C. Hükümeti sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ne sağlayacaktı.” Bu antlaşmanın sınırı da belirsizdi…

Tam bir ihanet antlaşması olan Eğitim Antlaşması 27-Aralık 1949 yılında imzalandı. İmzalanan antlaşmaya göre Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu kurulacak, parasını Türk Devleti verecekti. Komisyon üyeleri dördü ABD, dördü Türk olmak üzere 8 kişiden teşekkül edecek, oylar eşit olduğu takdirde kararı komisyon başkanı verecekti. Komisyon başkanı kim dersiniz? ABD’nin diplomatik misyon şefi..!!

Eğitimin dinselleştirilmesi de “yeni dünya düzeni” politikalarına uygun olarak Milli Şef dönemidir. Din dedi isek, ABD’leştirilmiş bir dini eğitimden bahsediyoruz.

2 Bakanlık bütçesine sahip bir Diyanete rağmen bu ülkede insanlar “dinini neden öğrenemedi, neden hurafeleri din sanıyor”un cevabını belki de buralarda aramak lazım.

Bebek-köpek davasından yargılanan Menderes ise NATO’ya girmek uğruna yer altı kaynaklarımızı 50 yıl çıkarmama antlaşması yapmıştır.

CHP vekili olan Menderes’in yolu CHP ile toprak reformu nedeni ile ayrılır. DP ve CHP aslında farklı iki parti değildir. Biri ABD’deki Demokratların, diğeri Cumhuriyetçilerin Türkiye uzantısıdır.

Bebek-köpek kavgası yapanlar, idam sehpaları kuranlar bu gizli antlaşmaları asla deşifre etmediler. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…

İlk devşirilen “aydın kesim” halkına ihanet ederek bu gerçekleri sakladı. Mason kadrolar bütün milli bünyeyi kanser hücreleri gibi sardı.

ABD’de alınan bir karara göre ele geçirilmek istenilen ülkelerin ilk önce üniversite ve basını ele geçirilecekti. Banu Avar “gezdiğim 80 ülkenin hepsinde bu yapılmıştı” diyor.

İşte bu yüzden ülkemizde çeviri ile doçent-profesör oldular. Bilimsel çalışmalar hep engellendi.

Ve son olarak “din” üzerinden proje tamamlanıyor. Halk aslında İsmet Paşa’da bir su kaçağı olduğunu bir şekilde anladı. DP, ANAP ve AKP gibi sağ tandanslı partilerde “din” hassasiyeti nedeni ile tuzağa düştü.

Dinini doğru dürüst bilmediği için bunların yaptıklarının dindarlık değil dine ihanet olduğunu anlayamadı.

İsmet İnönü’nün yaptığı gizli antlaşmaları saklayarak halkına ihanet eden sözde aydınlardan sonra, AKP’nin gizli antlaşmalarını saklayarak hem Türk Halkına, hem İslama ihanet eden yeni mahalleli güruh, “muhafazakar” kılıfı ile halkı kandırıyor.

AKP Milli Şef’in tarlasında yetişme iklimi bulmuş bir başbelasıdır.

Din ve demokrasi yalanı ile ülkeyi peşkeş çekenler Türk Halkı’na “maraba” olmayı layık görüyor.

AKP Suriye sınırını AKP’nin mecburiyetleri nedeni ile İsrail Firmalarına peşkeş çekmeye kalkarken Başbakan:” “Burada İzak çalışmayacak, Hasan, Ahmet, Mehmet çalışacak!” diyor. Yani kendi halkını İsrail Firmalarına maraba yapmakla övünüyor.

Tıpkı "yeşil kart sayısı" ile övündüğü gibi. Yani, halkın fakirliği ile övündüğü gibi...

Kurulacak Yahudi Kürdistan’ına bir koridor açılırken İsrail’in Arz-ı Mev’ud hayaline giden yolların taşları döşenecek.
O zaman mayın niye temizleniyor ki? Siz o bölgeyi bir İsrail Firmasına vererek zaten asıl mayını döşemiş oluyorsunuz.

Milli bir hükümet ne yapar? Toprağı olmayan, yıllardır “AĞA”ya maraba yapılan insanlara bu toprakları paylaştırır. Belli ki AKP’nin mecburiyetleri buna engel. Verilen sözler var. O nedenle Başbakan saçmalıyor.

Azınlıkları göndererek faşizan bir durum sergilemişiz…(!) Bu konuda bile tarihi gerçekleri saptırıyor. Sanki 2. Orhan Pamuk…

Sayın Başbakan;

Bu toprakların çocukları hep mazlumun yanında oldu. Gürcü’yüm diyen sizin aileniz Türkiye’ye niye gelmişti? Faşizan duygulara sahip olduğumuz için mi?

Neden başka ülke değil de Türkiye? Atalarınıza bir soruverin isterseniz.


Zahide UÇAR, İnternetajans
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen devimsel » Pzr Eyl 13, 2009 0:00

Teşekkürler zafercem.Tek kurtuluş yolu milli hükümet.
Yalnız,aydın geçinen,3-5 kişi bir araya gelip parti kuran (Mümtaz Soysal ve partisi,Sadettin Tantan ve partisi,Yaşar Nuri Öztürk ve partisi,Osman Pamukoğlu ve partisi,Tuncay Özkan ve partisi,...) insanların da bu aymazlıkdan kurtulmaları gerekiyor.Şimdiye kadar ki bir şekilde (ister tek başına olsun ister koalisyonla) iktidar olan partileri gördük hepsi Amerikancı.Eğer bu küçük partilerin yöneticileri akıllarını başlarına almazlarsa bir sonraki seçimde tablo pek değişmeyecektir.
Genel seçim öncesinde yukarıda saydığım parti ve yöneticilerinin yurtseverlik bilinciyle 40 yıllık devrimci birikimi olan İşçi Partisi ve yöneticileri ile görüşüp ortak bir birlik sağlamaları gerekiyor.Tam bağımsızlık bilinciyle,antiemperyalist duruşla,Atatürk ilkeleri ve devrimleri temelinde bu birlik yaratılmalıdır.
O partide mi birleşelim bu partide mi birleşelim saçmalığını da bir kenara bırakıp gerekirse ULUSAL BİRLİK Partisi'ni kurup,bu çatı altında birleşip halkı kucaklamaları gerekiyor.
Ağalar! Tehlikenin farkında mısınız?
En son devimsel tarafından Pzr Eyl 13, 2009 3:47 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
"Tam bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasal, maliye, ekonomi, adalet, askerlik,
kültür... gibi her alanda bağımsızlık ve tam özgürlük demektir.
Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin
gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir."

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
devimsel
Üye
Üye
 
İletiler: 291
Kayıt: Çrş Nis 08, 2009 0:07

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen alamancı » Pzr Eyl 13, 2009 1:00

evet, bir Atatürk degildi ama Inönüye de haksizlik edilmesin. Inönüyle Menderesin siyasi mücadelesini hatirlayin. O dönemlerde karsi devrimi baslatanlar Menderes ve onu destekleyen muhafazakarlar, köy agalari ve dincilerdi. aslinda karsi devrimi baslatan bugünkü siyasi islamci kafanin aynisiydi. Inönü Atatürk ölçeginde bir devrimci degildi tabi ki ama gerici de degildi müsadenizle. fakat Atatürkün belki engel olabilecegi bazi seylere Inönünün gücü ve iradesi yetmedi. Halk da Inönüyü Atatürk kadar sevmedi bu da her konuda Inönünün isini zorlastirdi. Atatürkten gelen çok daha radikal ve aykiri seyleri benimseyen halk daha hafifleri Inönüden gelince ceberrut diye isyan ediyordu. Ikinci dünya savasi bati dogu bloklari falan da unutulmasin. Bu ülke Inönüye de çok sey borçludur. Inönü Atatürkün Kurtulus Savasinda silah arkadasidir sonradan da katilmis olsa. CHPnin basinda Inönü yerine baskasi olsa daha mi iyi olacakti sanki?
Kullanıcı küçük betizi
alamancı
Üye
Üye
 
İletiler: 241
Kayıt: Pzt Mar 02, 2009 13:45

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen dervishizir » Pzr Eyl 13, 2009 3:13

inönünün oğluda hayindi terör örgütünün bir numaralı savunucusu ve de şimdiki kürtçe üniversitelerin kurulmasındaki bir numaralı yatakçı. daha ne olsun inönüyü neden sevecekki bu memleket insanı. memlekete hürriyet yerine yabancı peşkeşçiliğini getiren adamlar.
Kullanıcı küçük betizi
dervishizir
Üye
Üye
 
İletiler: 144
Kayıt: Sal Ağu 19, 2008 1:40

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen mustafa_ » Prş Kas 05, 2009 18:03

Yakın tarihimiz açısından çok küçük bir özet olmuş.

Devimsel;
''.....40 yıllık devrimci birikimi...''
40 yıl biriktirince ne oldu, ya da kaç yıl biriktirince ne olacak, ya da biriken ne?
Ya da 86. yılını dolduran devrim yetmedimi de 46 (86-40) yıl sonra tekrar birşeyler biriktirilmeye başlandı? Vallahi bilmediğimden soruyorum kötü niyetim yok.

Alamancı;
''Atatürk'ün 'belki' engel olabileceği bazı şeylere İnönü engel olamadı'' demişsiniz.
Bağımsızlık demek kötü amaçlı icraatlara engel olmak demek değildir sadece, iyi amaçlı icraatlar yaratmaktır. Burda değişen/değiştirilmek istenen Türk'ün asil karakteri olan bağımsızlık ruhudur. ''Atatürk’ün vefatından sadece 6 ay sonra “bağımsız dış politika” anlayışından vazgeçilerek, İngiltere ve Fransa ile iki ayrı deklarasyon imzalandı.'' Bu ne buna benzer yukardaki icraatların yalan olduğunu ispatlasın birisi, biz de 'İnönü iyi adammış' diyelim.
Kullanıcı küçük betizi
mustafa_
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Pzr Ağu 02, 2009 21:51

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen agarta » Pzr Oca 10, 2010 4:54

öncelikle paylaşım için teşekkür ederim,bu açık yazıya rağmen ,gördüm ki,hala anlaşılamayan noktalar var.şöyle ki;menderes ve inönünün savunucuları olacak şüphesiz,ancak burda yakalanması gereken nokta ''her iki tarafın da milletin bağımsız bekası doğrultusunda atılacak adımlardan ne kadar uzaklaştığıdır."HER İKİ TARAFIN DA...
TEKRAR TEŞEKKÜRLER KUTADGU BİLİG...
Kullanıcı küçük betizi
agarta
Üye
Üye
 
İletiler: 5
Kayıt: Cmt Ara 19, 2009 17:15

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen Urunguj » Pzr Oca 10, 2010 5:09

dervishizir yazdı:inönünün oğluda hayindi terör örgütünün bir numaralı savunucusu ve de şimdiki kürtçe üniversitelerin kurulmasındaki bir numaralı yatakçı. daha ne olsun inönüyü neden sevecekki bu memleket insanı. memlekete hürriyet yerine yabancı peşkeşçiliğini getiren adamlar.


Sen iyi niyetli biri değilsin ! Daha doğrusu zır cahilsin!
Kullanıcı küçük betizi
Urunguj
Üye
Üye
 
İletiler: 222
Kayıt: Cmt Ara 05, 2009 0:44

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen Deli Haydar » Pzr Oca 10, 2010 15:23

www.youtube.com Video from : www.youtube.com


Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur.

Demokrat Parti'nin kuruluş sürecini başlatan "dörtlü takrir"i, açık bilgi paylaşım sitesi wikipedia'nın: "Demokrasi isteği olan önergenin anafikri, bütün dünya hürriyet ve demokrasiye geçerken, Türkiye'nin de tek parti cuntasından kurtulması, serbest seçimler, basın hürriyeti idi. CHP bu dört kişiye karşı çıkarak, Menderes, Köprülü ile Koraltan'ı partiden ihraç etmiş Celâl Bayar ise istifa etmiştir." biçiminde vermesi elbette boşuna değildir.

"Demokrasi memleket aşkıdır" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün devletinde ne zaman ki demokrasi, yabancı ağızlarla söyletilir olmuş, memleket aşkı da yazıktır ki ölmüştür.

Yukarıdaki yazıda belirtildiği gibi son perdesini izlediğimiz karşı devrim süreci, toprak reformuna karşı olduğu için parti kuran toprak ağası, hilafet ve nefs düşkünü, küçük Amerika'cı Adnan Menderes dönemi ile değil, bugün Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün naciz vücudunun koynunda yatan İsmet İnönü zamanında başlamıştır.

Ancak ekilen tohumların ne denli özlü ve kuvvetli olduğunu zaman bir kez daha kanıtlamış, aklı ve vicdanı hürleştirecek düşünceler, Hint'ten, Mısır'dan dönüp verimli sonuçları kalpleri çoktan doldurmuştur. Öyle ki bu verimli sonuçlar devleti zamanın sonuna kadar ayakta tutacak ve gezegendeki gerçek barış dönemini başlatacaktır.

Ey bizi yükseltmiş Bilge Kağan, sözünü iyi işittik! Hür ve bağımsız kılınan ülkemize karşı gördük ki, yine hata ettik. İyilik ve konuseverliğimizin saflığıyla yine içimize devletimize, varlığımıza düşman olanları soktuk.

Ancak biliriz ki üstteki mavi gök çökmedikçe, alttaki yer denizi delinmedikçe, ilimizi töremizi bozmaya kimsenin gücü yetemez. Göğü çökertecek, yeri delecek gücün adını dilinden düşürmeyen Türk'ün adı da, sanı da yeryüzü varoldukça elbet yok olmayacak!

Biz bugün de dün olduğu gibi, ulus için, dava için yola çıkmaya, göreve atılmaya hazırız. Gece uyumadan, gündüz oturmadan... Dinlenmemek üzere... Ölesiye bitesiye...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen kanaryam12 » Cum Oca 29, 2010 20:24

İsmet Paşaya yapılan haksız ithamları eshefle kınıyorum.İsmet Paşalı milli şef dönemleri yakın tarihimizim milli devlet temellerinin oturtulmaya çalışıldığı dönemlerdir.Ben cumhuriyetimizi iki döneme ayırıyorum.Birincisi Atatürk ile birlikte devrimler dönemi.İkincisi İsmet Paşamız ile devrimlerin yerleştirilmesi dönemleridir.Bu noktada milli şef dönemlerinin ufak tefek aksamaları olabilir.Ama şu kesinlikle bilinmelidir ki o zor dönemler en az zararla çıkılmıştır.Milli Şefimiz İsmet Paşaya yapılan bu iftiraları yapaılan bir ağır saygısızlık olarak değerlendiriyorum.
Geceleri gülmek yasaksa bize, yasaksa bize gülmek şehirlerce; geceleri de değiştiririz, şehirleri de !!!

Ernesto Che GUEVARA
Kullanıcı küçük betizi
kanaryam12
Üye
Üye
 
İletiler: 11
Kayıt: Cum Oca 29, 2010 0:36

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen MansurSah » Cum Oca 29, 2010 20:51

kanaryam12 yazdı:İsmet Paşaya yapılan haksız ithamları eshefle kınıyorum.İsmet Paşalı milli şef dönemleri yakın tarihimizim milli devlet temellerinin oturtulmaya çalışıldığı dönemlerdir.Ben cumhuriyetimizi iki döneme ayırıyorum.Birincisi Atatürk ile birlikte devrimler dönemi.İkincisi İsmet Paşamız ile devrimlerin yerleştirilmesi dönemleridir.Bu noktada milli şef dönemlerinin ufak tefek aksamaları olabilir.Ama şu kesinlikle bilinmelidir ki o zor dönemler en az zararla çıkılmıştır.Milli Şefimiz İsmet Paşaya yapılan bu iftiraları yapaılan bir ağır saygısızlık olarak değerlendiriyorum.


Zahide Uçar, meseleyi, madde madde açıklamış. Uzunca bir yazı yazmış. Anlatmaya çalışmış. Buna, "haksız itham / kınıyorum" diye karşı çıkmanızın, en azından benim üzerimde hiçbir etkisi yoktur.

Keşke Zahide Hanım bu konuda kısmen/tamamiyle yanılıyor olsa. Ve bunu, mesela sizin burada, kensidinin tarih-kaynak içeren tezlerini çürüten karşıt tezlerinizden öğrensek de, rahatlasak. Zira İsmet Paşa'ya dair en ufak bir olumsuz yargı bile beni derinden yaralar ama, gerçek böyleyse.. Gerçeği, "haksız ithamları kınıyorum" diyerek bastırmak, mümkün değildir.

İsmet Paşa'dan bağımsız olarak, "haksız ithamları kınama" söylemini, herhangi bir insanın herhangi bir durumu için de kullanmak mümkün. Yani mesela Fethullah Gülen hakkında hangi ispatı getirirsem getireyim, karşımda, "kendisi hakkındaki haksız ithamları kınıyorum" söylemiyle mi karşılacağım? Yok daha neler.

Ayrıca bence en tehlikelisi ve en cemaatçi, Abdülhamitçi-TürkİslamSentezci yaklaşım da, "en az zararla kurtulma" yaklaşımıdır.

Madem bu başlık, baştan beri İsmet Paşa üzerine kurulmuş, öyleyse onun bence en önemli sözlerinden birini hatırlamakta fayda var, mealen (tam sözü hatırlayan lütfen eklesin) : "Bu Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal falan çıkmayaydı, ben gidip Anadolu'da bir çiftlik alıp orda yaşayacaktım."
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen İL-BARS » Cmt Oca 30, 2010 3:09

Mansurşah,

Bahsettiğin konuşma Kazım Karabekir Paşa'nın Hatıralarında ve İstiklal Harbimiz adı eserinde geçiyor.

Kâzım Karabekir; İstiklâl Harbimiz, Sf. 38:

"İstiklâl Harbi’ni başlatmak, kurtuluşun ancak silahlı bir mücadeleden geçtiğini ilk olarak ortaya atan bendim. Bu savaşın daha sonra Mustafa Kemal Paşa tarafından da benimsenecek siyasî ve askerî esas planlarını ben hazırladım. Bu planlardan ilk önce 29 Ekim 1918’de İstanbul Zeyrek’teki ağabeyimin Süleymaniye Camiini gören evinin bahçesinde, konuyu İsmet Bey’e (İnönü) açtım ve onunla tartıştık. İsmet Bey dinledi ve, sonra bu mücadelenin gereksiz olacağına hükmederek bana;

Kâzım Bey kardeşim, bitti, her şey bitti. Anadolu’daki birkaç köylü ile olacak şey değildir bu iş. Her ikimiz de emekli olalım. Adana’dan toprak alalım ve ziraatle uğraşalım. Sen Kâzım Ağa ol, ben de İsmet Ağa" cevabını verdi."
Kullanıcı küçük betizi
İL-BARS
Üye
Üye
 
İletiler: 135
Kayıt: Cum Eki 09, 2009 11:21

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen kanaryam12 » Cmt Oca 30, 2010 22:01

Madem İsmet Paşa dönemi ile ilgili bu şekilde anektodlar istiyorsunuz belirteyim.Bunlar İsmet Paşaya yukarıda yapılan karalamalara cevap olsun diye değil bizzat gerçeklerdir.Her söylediğim tarih sahnesinde yer almış birer gerçektir..

-Milli Şef Başbakanlığı döneminde dünya ekonomik krizini devletçilik politikasıyla göğüslemeye çalışmıştı. Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT’ler) aracılığıyla sanayiyi geliştirmek istemiş ve bu yönde önemli adımlar atmıştı.

-İnönü'nün en büyük başarısı Türkiye'yi İkinci Dünya Savaşı'nın dışında tutması oldu. Onun bu politikası çeşitli dengeleri aynı anda kurabilmek ve ülkenin durumunu birkaç yönden güvence altına alabilmek biçiminde gelişti.

-Türkiye İkinci Dünya Savaşı'na girmemiş ama savaştan olumsuz yönde etkilenmişti. Savaş boyunca büyük bir ordu silah altında tutulmuş fiyatlar hızla yükselmiş temel gıda maddelerinin çoğu karneye bağlanmış birçok madde bulunamaz hale gelmiş veya karaborsaya düşmüştü.Aslında buna bakarsanız bu çok normaldir.Çünkü o dönemde dünyanın her yerinde ekmek karneyle dağıtılıyordu. Öyle ki tütüne zam gelince İsmet Paşa, kendisi, sigarayı bıraktı.Savaş dolayısı ile kıtlık yaşanması normaldir.Buna en güzel açıklayacı olay İsmet Paşa ile küçük bir kız arasında geçen şu diyoloğu örnek göstermek isterim.Birgün küçük bir kız der ki ‘’Paşam bizi aç bıraktınız! Ve o çocuğunun gözlerine bakarak, "Evet, aç bıraktım ama babasız bırakmadım." der paşa.

-İsmet Paşa insanlık tarihi boyunca bütün güç elindeyken bunu kendi isteğiyle başkasına devreden, kendi isteğiyle muhalefete geçen ve demokrasiyi getiren tek liderdir. İstese kendisini diktatör ilan edebilir, halkı sömürür, lüks içinde yaşar, kendisine (Bugün ki Kuzey Kore lideri gibi) büyük bir harem kurabilir ve sonra iktidarı çocuklarına bırakabilirdi. Ama yapmadı. O vatanını gerçekten seviyordu.

-Bırakın kendisini diktatör ilan edip lüks içinde yaşamayı, tek bir kuruş çalmadı. Çocuklarını olabilecek en kaliteli bir şekilde yetiştirdi ve onlar da mütevazi bir hayat sürdüler ve asla kendi şereflerini gölgeye düşürecek bir şey yapmadılar.

-Kendisiyle çatışan Kazım Karabekir’i önce İstiklal Mahkemesinde yargılanmaktan kurtaran ve sonra meclis başkanı yapan, yine kendisine karşı olan bir sürü ismi daha sonradan itibarlı kılmaya çalışan insancıl bir siyaset adamıdır?

-Kendisi yanında sürekli Kuran taşıyacak, her bayramda Pembe Köşkte Kuran okutacak kadar dindar olduğu halde Demokrat Parti zamanı Paşam seçim konuşmalarında biraz dinden bahsedin diye öğütleyen ve sonra bunu yapmayınca kendisine Oy kaybedeceğiz diye sitem eden partililere ''Allahaısmarladık'' dedim ya diyebilecek kadar laik bir siyasetçidir..

-İsmet Paşa Lozan Konferansı sırasında var gücüyle yeni kurulan ülkenin çıkarlarını sonuna kadar savundu ve o bir elçiydi. TBMM’nin elçisi. Yani kafasına göre hiçbir şeye imza atamazdı. Bir şeye imza atmadan önce mutlaka TBMM onayı gerekiyordu. Bütün milletvekillerini oraya getiremeyeceğimize göre Atatürk barışı kazanma görevini, geçmişte savaşı kazanma görevini verdiği adama, en çok güvendiği adama, yani İsmet Paşa’ya emanet etti.

Savaştan yeni çıkmış, fakir ve zayıf bir ülkenin temsilcisi olarak karşısında dünyanın en büyük imparatorluğu, Britanya’yı bulan İsmet Paşa yorulmak bilmeden savaştı. Ve tam 8 ay süren konferans boyunca onlarca sene yaşlandı. İnönü ne dese İngilizler kabul etmiyor ve çok ağır şartlar sunuyorlardı. Öyle ki Amerikan delegasyonunun lideri Joseph Grew İsmet Paşa hakkında bunları yazmıştı:

İsmet Paşa’ya ecel terleri döktürüyorlardı. Gözlerinin altında derin halkalar belirmiş, saçları dimdik olmuş, tüm gücü tükenmişti. Bütün saldırılara rağmen ayakta durmaya ve karşı koymaya devam ediyordu. Ama geldiği güne göre 10 yıl yaşlanmış görünüyordu.

Sonunda taraflar anlaşamadı ve İngiliz heyeti geri döndü. Ne var ki 1923 Nisan ayında tekrar toplanıldı. 3 ay süren bir sinir savaşı sonucunda Lozan Antlaşması imzalandı. İmzadan hemen önce İnönü, Atatürk’e bir mesaj yollamıştı. Ondan yardım istiyordu ve ne düşündüğünü soruyordu. Atatürk’ün cevabı:

İsmet Paşa Hazretlerine, 18 Temmuz tarihli telgrafnamenizi aldım. Hiç kimsede tereddüt yoktur. Eriştiğiniz başarıyı en bol ve samimi hissiyatımızla tebrik etmek için usulen kanunen imza olunduğunun bildirilmesini bekliyoruz kardeşim. Mustafa Kemal Atatürk, 19 Temmuz 1923

Küçük bir not: Lozan’ın ilk günü İsmet Paşa salona girdiği sırada gördü ki her ülkenin heyet başkanı için büyük bir koltuk ama Türkiye heyeti için küçük bir koltuk ayrılmıştı.Koltuk bulamadık bahanesini duyar duymaz salondan çıktı. Ve koltuk birkaç dakika içinde bulundu.

-Ekonomik alandaki tüm olumsuzluklarına karşın devletin kontrolündeki döviz rezervlerinde olağanüstü bir artış gerçekleşmiştir. Türkiye silah sanayiinde kullanılan kromu savaşan ülkelere satarak önemli ölçüde döviz elde etmeyi başarmıştır.

- Savaş yıllarında bir yandan ekonomik sıkıntılar aşılmaya ve savaşa girmemeye çalışılırken, diğer yandan da Atatürk döneminde başlatılan ve büyük mesafeler kat edilen eğitim ve kültür alanındaki çalışmalar devam etmiştir. İnönü döneminin en önemli eğitim kurumu Köy Enstitüleridir.Kısal kesime öğretmen yetiştirmek amacıyla 1940 yılında açılan Köy enstitüleri, Türkiye'nin dünya eğitim tarihina kazandırdığı en özgün modellerden biri olarak döneme damgasını vurmuştur. Köy Enstitüleri 1954 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılmasına karşın, yetiştirilen öğrenciler uzun yıllar aydın beyinler olarak toplumu etkilemişlerdir.

- İnönü döneminin eğtim ve kültür alanındaki diğer gelişmeleri ise halkevleri ve halk odalarının geliştirilmesi ve sayılarının arttırılması, klasik müzik eğitimine önem verilmesi, tiyatronun yaygınlaştırılması, yeni kitaplık ve kütüphanelerin açılması ve doğu ve batı klasiklerinin Türkçe'ye kazandırılmasıdır.

- Milli Mücadele’nin ölüm kalım günlerinde en büyük askerî görevleri, daha sonra da yüce devlet görevlerini İsmet Paşa’ya vermiştir.Cephe Komutanı sıfatıyla İnönü Muharebeleri’ni kazandı ve Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından unutulmaz ve askerî edebiyat açısından şaheser bir mesajla tebrik ve takdir edildi. Bu muharebelerin kazanılması, Türk milletinin varlığını savunmada ne kadar azimli olduğunu kanıtladı. “Milletin makûs talihini”de bu muharebelerle yendi.

- İnönü’nün yaşamında, tarihimizin önemli bir olay ve deneyimi de, tek parti ve otoriter hükümet sisteminden, bizzat O’nun önderliği ile ayrılınmış ve demokrasiye geçilmiş olunmasıdır.

- -Atatürk’ün İsmet paşa ile ilgili sözleri

-Kafkas cephesinde geçirdikleri 1 yılın sonunda Atatürk:

‘’Ciddi, faal, gayet fatin (akıllı) ve yüksek fikirli. Doğru ve tereddütsüz karar sahibi. Pek mükemmel bir ahlaka sahip. Orduda ve memlekette kendisinden büyük hizmetler beklerim.’’


-Milli Mücadele başladığı zaman İsmet Paşa’yı çağıran yine Atatürk’ün kendisiydi. Meclis kurulduğu sırada onca general arasından, 36 yaşında ve albay olan İsmet Paşa Genelkurmay Başkanı seçildi. Yani Atatürk, İsmet Paşayı kurtarıcı orduyu kurmakla görevlendirmişti. Ülke kurtarıldıktan hemen sonra ise Lozan Antlaşmasında Türkiye’yi temsil etmek gibi inanılmaz zor bir görev için Atatürk’ün gönderdiği adam yine İnönüydü. Ve Lozandan sonra, Atatürkün başbakanlık için en çok güvendiği adam İsmet Paşa olacaktı. Öyle ki 1923’den 1938 yılına kadar, 15 ay hariç, tam 14 sene boyunca başbakan kaldı.

- Evet; son yıllarda Atatürk ve İnönü arasında anlaşmazlıklar çıktı. Çünkü İnönü katı bir devletçilik anlayışını savunuyor, Atatürk’se daha liberal bir ekonomik anlayışla ekonominin düzeltilebileceğine inanıyordu. Tartışmalardan sonra İnönü başbakanlıktan ayrıldı ve yerine Celal Bayar geçti. Derken bir gün Atatürk ve İnönü bir trende karşılaştı. İnönü ufak bir kağıda şunu yazdı:Bana dargın mısın?. Atatürk kağıdı aldı ve kağıda aynen şunu ekledi:Sana dargın olabilir miyim?

- Bütün bunların yanında, Atatürk Çankaya’da dil devrimi konuşulurken bir kağıda şunları yazmıştı:Müşküllerinizin halinde daima Başvekil İsmet Paşaya müracaat edeceksiniz, başka kimseye değil. Çünkü her büyük işin ehli ve faili olduğu gibi, bu işin de yüksek amili İsmet Paşa’dır

- Mecliste ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra sayım yapıldığında tüm oyların Atatürk’e verildiği görüldü. Bir tanesi hariç. O bir tek oy İsmet İnönü’ye verilmişti ve o oyu veren milletvekilinin adı Mustafa Kemal’di.

- İsmet, büyük adamsın; hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış; ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylesem, inanır mısın?

Bu duygularımı sofrada değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimle yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni? Buna cevap istemem. Gözlerinden öperim. 6 Ağustos 1933
Geceleri gülmek yasaksa bize, yasaksa bize gülmek şehirlerce; geceleri de değiştiririz, şehirleri de !!!

Ernesto Che GUEVARA
Kullanıcı küçük betizi
kanaryam12
Üye
Üye
 
İletiler: 11
Kayıt: Cum Oca 29, 2010 0:36

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen Deli Haydar » Cmt Oca 30, 2010 22:04

Gazi Kemal Atatürk yazdı:Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerimi inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli sonuçları kalpleri doldurur.
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen sair » Pzr Oca 31, 2010 1:56

Bendeniz ZahideUcar 'in yazisini tek bir noktada acmak ihtiyaci hissettim. O da sudurki yazinin son kisminda belirtilen Tayyip sahsiyetinin Gurculugunden bahsedilmesidir ..bence Gurculukten ote (ki o noktada emin degilim gercekten gurcumu) eklemek istedigim nokta , Arastirmaci yazar ergun poyraz'in yazmis oldugu Musanin Cocuklari Tayyip ve Emine isimli kitabin dikkate alinarak kendisinin intikam duygulari tasiyan Yahudilik kokeninin on plana alinmasi geregidir .Zira ben bu kitabin dogrulugu desteleyecek "the Dönme "isimli Abd de Stanford Univ.tarafindan bastirilan yazari Prof.dr Marc David Baer olan basim yili 2009 ve onsoz kisminda da Musanin cocuklari olarakTayyibin ornek gosterilmek uzere Ergun Poyraz'in kitabininda ismin in yer aldigi kisaca Abd nin en onemli univ.i tarafindan da adete tayyibin yahudiliginin kabul edildigi bir belge niteligi tasiyacak eser
http://www.sup.org/book.cgi?id=17426 bu lik calismassa Googden the donme yazarak bu kitabin tanitimina ulasabilirsiniz ceviri tusuna basarakta kitabin icerigini ingilizce bilmeyen arkadaslar turkce okuyabilir saygilarimla
Kullanıcı küçük betizi
sair
Üye
Üye
 
İletiler: 104
Kayıt: Cum Kas 27, 2009 20:49

Re: İnönü İle Başladı, RTE İle Son Perde (Mi?)

İletigönderen Deli Haydar » Prş May 06, 2010 0:01


Bu Millet Çok Çekti Milli Şeflerden…
Avaz Türk / 5 Mayıs 2010


Milli Şef İsmet İnönü hakkında başlayan “Hitler” tartışmaları ne yazık ki çok geç başlayan tartışmalardır. Bugüne kadar aklıselim sahibi Türkiye’yi yöneten siyasetçiler bu tartışmayı başka bir platformda tartışmaya açabilseydi, sanırım Türkiye’de birçok mesele bugünlere kalmadan halledilebilecek ve sahte Atatürkçülerin maskesi de çoktan düşmüş olacaktı.

En azından bu milletin genç kuşakları sahte Atatürk maskesi altında devletimizin nasıl bir masonik yapıya sahip olduğunu ve yönetildiğini, Atatürk’ün son derece milliyetçi bir lider olduğunu, Atatürk’ün İslam düşmanı değil Maturidi bir Müslüman olduğunu, Atatürk vefat edene kadar Harp Okullarından mezun olan subayların Kuran-ı Kerim üstüne yemin ederek mezun olduklarını ve bunun İsmet İnönü tarafından (Atatürk’ün ölümünden sonra) kaldırıldığını öğrenebileceklerdi.

Nesiller, Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarının AKP iktidarı ile değil 10 Kasım 1938’den 2 gün sonra duvarlardan indirilmeye başlandığını ve heykellerini “yobaz, irticacı Müslümanlar” değil de İnönü ve masonik devlet yapısının birer birer kırdığını öğreneceklerdi.

Tarih öğretmeni değilim. Bu konuda ahkâm kesmeden belgeleri konuşturacağım. Sanal âlemde uzun yazı okumanın ne kadar zor olduğunu da en iyi bilenlerdenim. Ama lütfen biraz dişinizi sıkın ve bu yazıyı mutlaka bitirin.

Peşinen söyleyeyim İsmet İnönü’ye hakaret etme gibi art niyetli bir düşüncem yok. Ben Vahdettin ne kadar sorgulanıyorsa (saygı dairesi içinde kalarak) İsmet İnönü ve tüm büyüklerimizin de günahları ve sevapları ile sorgulanmasına taraftarım. Ama her ne olursa olsun adı Türk büyüğü olarak geçmiş birinin karalanarak gömülmesini de hiç mi hiç istemem. Tek isteğim gerçekler olduğu gibi yansıtılsın ve kimi nereye koyacağına büyük Türk milleti karar versin.

Belgeler demiştim;

Yusuf Koç ve Ali Koç adlı kalender araştırmacı yazarların büyük bir titizlikle belgeleri tarayarak hazırladığı iki kitap var. Bu kitapları mutlaka evinizde bulundurmanızı tavsiye ederim: “Başbuğ Atatürk” ve “Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk”

Bu iki kitapta, en yakınlarının ve çok değerli tarihçilerin Atatürk ve İsmet İnönü hakkında aktardıklarını bulursunuz,bugüne kadar hiç haberiniz olmadığı bazı belgelerden de Atatürk-İnönü kavgalarına tanıklı edersiniz. Şimdi sabır kemerleriniz takın, kitaptan alıntılara başlıyorum…

Mason Localarının Kapatılması

"13 Ekim 1935’de tüm mason locaları Atatürk’ün emri ile İçişleri Bakanlığı tarafından resmen kapatılmıştır... İsmet Paşa’nın Reisicumhurluğu sırasında Kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar" İbrahim Arvasi / Tarihi Hakikatlar, sf. 68.

Falih Rıfkı Atay ile İsmet İnönü Arasında Geçen Konuşma

“Varılan karar Mustafa Kemal’e itidali elden bırakmaması ve İngilizleri kuşkulandırmamaya çalışması için bir telgraf çekmek. İngilizleri kuşkulandırmamaktan maksat, Eskişehir gibi bazı merkezlerde bulunan İngiliz kıtalarına saldırmamaktı. Bu toplantı için İstihzarat-ı Sulhiye Komisyonu’nda çalışan İsmet Bey'i davet etmiştik. Kendisini daha eskiden tanırdım. Geç geldi ve salonun bitişiğindeki odada oturdu. Toplantı tartışmalarını kendisine anlattık: 'Peki ama Anadolu ne diyor?' dedi. Toplantıya gelenlerin unuttukları da bu idi. Bu sırada İsmet Bey Necmettin ile bana, 'Anadolu'da yeni bir kahraman yaratmaya çalışmayın' dediğini de hatırlatırım." Falih Rıfkı Atay / Çankaya, s. 203.

Atatürk'ün Cumhurbaşkanı Adayı

“Atatürk bir aralık sözü devlet reisliğine getirerek şu mütalaada bulundu:

'Elbette söz ve seçim hakkı milletin ve onun temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, yalnız ben bu meseledeki mütalaamı ifade edeceğim. Evvela, akla İsmet Paşa gelir. Evet o, memlekete pek çok hizmetler ifa etmiştir. Fakat nedense, umumun sempatisini kazanmadığı görünüyor. Bu yüzden durumu, pek de cazip olmasa gerek.

Bir de Mareşal Fevzi Çakmak var. O, memlekete hem büyük hizmetler etmiş, hem de herkesle iyi geçinmiş, salahiyet sahiplerinin mütalaarına daima kıymet vermiştir. Kimse ile kavgalı değildir. Bu itibarla bence, Devlet Başkanlığı için en münasip arkadaş odur. Gerçekten kendisi ordu işleri ile uğraşmaktan çok hoşlanır. Belki ordudan ayrılmak istemez. Ama Cumhurbaşkanlığını da, aynı zamanda Başkomutanlık mevkiinde olacağından, bu meşguliyetine devam imkanı, her zaman var olacak demektir. Öyleyse, yasal bir yol bulunup kendisi aday gösterilirse çok iyi olur sanırım.'" İsmet Bozdağ / Atatürk’ün Avrasya Devleti, sf.144.

İsmet İnönü'nün Kazım Karabekir'e Anadolu'da Milli Mücadelenin Başladığı Sıralarda Yazdığı Mektup

“Kardeşim Kazımcığım, bundan evvel bir mektup yazmıştım, onu daha almamışsınızdır. Bununla vaziyet hakkında malumat vermek istiyorum. Şimdi İstanbul’da belli başlı iki cereyan vardır: Amerika, İngiliz taraftarlığı...

İngilizlerin emeli bu esnada memlekette, Amerikan heyetinin tahkikatını ve temayülatını iptal edebilecek cereyan ihzar ve ilan ettirmek. Bu suretle bir defa Amerika işini suya düşürdükten sonra yine bildiklerine yapmak diye tahmin olunuyor. Korkulur ki; bütün Asya’yı eline geçirmiş olan İngilizler, yegane kabiliyet-i harbiye ve ihtilaliyesi olan Türkiye’yi elinde bulundurarak tamamen çürütüp mahvetmek isteyecektir. Eğer Amerika’nın gelmesi suya düşerse, İngilizler için bugünkü taksim vaziyetini tasdik etmekten başka yapılacak şey yok gibidir ki, İngilizlere diğerleri bu hususta muavenet edecekler,muhalefet etmeyeceklerdir.

Eğer Anadolu’da halka Amerikalıları herkesi tercih ettikleri zemininde Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydalı olacaktır deniyor ki, ben de tamamen bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalamadan, Amerika’nın murakabesine tevdi etmek yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir" Falih Rıfkı Atay / Çankaya, sf. 193-194.

İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak

"Atatürk’ün ölümünden sonra Mareşal'in, İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklemesi nedeniyle farkında olmadan işlediği büyük hatadan yeterince bahsetmiştim. İnönü’nün benden sonra tufan olsun zihniyetine rağmen Celal Bayar, Mareşal’e kucak açarak onun bağımsız milletvekili olmasını sağlamıştır. Hayatının ebedi yolculuğunda İnönü, Mareşal’e son vefasızlığını da göstererek 12 Nisan 1950’deki cenaze töreninde devlet radyosundan yapılan müzikli yayına mani olmamıştı. Bu davranışı bir bakıma Milli Şef'in doğasında var olan bitmeyen kinin tezahürüdür. O Milli Şef ki, hep söylediğim gibi Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Atatürk ilkelerini birer birer tarumar ederken hiç rahatsızlık duymamıştı. Süleyman Yeşilyurt / Atatürk-İnönü Kavgası, s. 204-205.

(Burada yersizlikten dolayı, İnönü’nün Çakmak’ın Atatürk’ün hediyesi olan evini istimlak etme girişimlerine girmiyorum. AT)

Atatürk'ün Yıkılan Heykelleri

“Cumhurbaşkanlığı görevinin ilk günlerinde, ailesiyle birlikte Meşrutiyet caddesindeki Alevok apartmanında oturan Bayar, henüz Çankaya’ya taşınmamıştı. Ancak bir şey dikkatini çekmekteydi. Çankaya Köşkü’nün bahçesinden kaldırılan Atatürk heykeli acaba nereye konulmuştu. Bu konu üzerine ısrarla eğilen Bayar, oradaki görevliden heykelin Köşk’ün mahzeninde olduğunu öğrenir. Görevlilerle birlikte mahzene inen Bayar, karşılaştığı manzara karşısında şaşırıp irkilmişti. Uzun yıllar burada beklediği anlaşılan Atatürk heykeli tozlanmanın ötesinde küflenmiş durumdaydı. İnönü’nün Milli Şefliği döneminde Köşk’ün mahzenine atılarak yıllarca kaderine terk edilen Atatürk heykeli bakıma alınıp temizlendikten sonra yeniden Çankaya bahçesine dikilmişti...

Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy ve damadı İhsan Gürsoy’dan alınan bilgilere dayanılarak yazılmıştır:
Atatürk heykelinin kaidesinde bulunan Bayar’a ait ‘Atatürk seni sevmek milli ibadettir’ sözlerinin plaketi 1960 ihtilalinde sökülmüştür. Nilüfer Gürsoy Hanımefendi'nin 1997 Kasımı'nda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yaptığı yazılı müracaata rağmen bu plaketin yeniden takılmasına gerek duyulmamıştır." Süleyman Yeşilyurt / Atatürk-İnönü Kavgası, sf. 209-215.

Anayasa Değişikliği ve İnönü

“Metin Toker’in açıklamaları: 1961 Anayasası var ya o, İsmet Paşa'nın anayasasıdır. Yani 28 Mayıs 1960’tan seçimlerin yapıldığı güne kadar, İsmet Paşa'nın ağırlığı bir takım yanlışları düzeltmiştir. 1961 Anayasası, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, yani İsmet Paşa’nın anayasasıdır." Bedri Baykam / 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, sf. 288.

Bizim dileğimiz artık bu tartışmaların bir son bulması ve yeni bir Tayyip Erdoğan belki de onun ardından Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli anayasası yapılmamasıdır.

Yapılması gereken kanunlarla ve yönetmeliklerle bile düzenlenebilecek şeylerin oralara bırakılarak Türk Milleti'nin bütününün ihtiyaçlarını karşılayacak geniş mutabakatlı kısa ve öz anayasadır.

Türk Milleti'ne doğru ve yanlışları ile hizmet etmiş tarihi şahsiyetlerin üzerinden kavga etmekle de bir yere varılamaz. Bırakın o konuda kararı Türk Milleti versin.

Ben burada daha fazla Atatürk-İnönü kavgalarına, İnönü’nün Türk milliyetçilerine ve Müslümanlara yaptığı ve yaptırdığı eziyetlere de girmeyeceğim. Onu da tarih mutlaka hakkıyla yargılayacaktır.

Ama bu tartışmayı Tayyip Erdoğan başlattığından, kuşkularım da yok değil. Erdoğan ve arkadaşları “Atatürk yaşasaydı Refahçı olurdu” gibi garip bir zihniyetten geliyorlar. Atatürk-İnönü kavgasıyla yeni bir sahte Atatürkçülük senaryosuna itilip bu sefer de Atatürk ile beraber Türkiye Cumhuriyeti kökten yok edilebilir.

Başbakan Tayyip Erdoğan eğer çok demokrat çok da Atatürkçüyse -nasılsa tek başına iktidarda- büyük önderin zamanında hazırlanan ve İsmet İnönü zamanında harap edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu aynen yeniden işlerliğe koysun! (Bakalım AB-D’li dostları müsaade eder mi?)

İnönü zamanında değiştirilen ders ve tarih kitaplarını her şeyin özüne sadık kalarak yeniden yazdırsın.

Anayasa değişikliğini halkoyuna götürüp demokratlık oynayan Erdoğan, yeni bir Milli Şef olmak istemiyorsa başkanlık sistemini de halka götürüp sorsun da görelim!


Ahmet Takan
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Sonraki

Şu dizine dön: Zahide UÇAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x