Bu Millet Çok Çekti Milli Şeflerden…Avaz Türk / 5 Mayıs 2010Milli Şef İsmet İnönü hakkında başlayan “Hitler” tartışmaları ne yazık ki çok geç başlayan tartışmalardır. Bugüne kadar aklıselim sahibi Türkiye’yi yöneten siyasetçiler bu tartışmayı başka bir platformda tartışmaya açabilseydi, sanırım Türkiye’de birçok mesele bugünlere kalmadan halledilebilecek ve sahte Atatürkçülerin maskesi de çoktan düşmüş olacaktı.
En azından bu milletin genç kuşakları sahte Atatürk maskesi altında devletimizin nasıl bir masonik yapıya sahip olduğunu ve yönetildiğini, Atatürk’ün son derece milliyetçi bir lider olduğunu, Atatürk’ün İslam düşmanı değil Maturidi bir Müslüman olduğunu, Atatürk vefat edene kadar Harp Okullarından mezun olan subayların Kuran-ı Kerim üstüne yemin ederek mezun olduklarını ve bunun İsmet İnönü tarafından (Atatürk’ün ölümünden sonra) kaldırıldığını öğrenebileceklerdi.
Nesiller, Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarının AKP iktidarı ile değil 10 Kasım 1938’den 2 gün sonra duvarlardan indirilmeye başlandığını ve heykellerini “yobaz, irticacı Müslümanlar” değil de İnönü ve masonik devlet yapısının birer birer kırdığını öğreneceklerdi.
Tarih öğretmeni değilim. Bu konuda ahkâm kesmeden belgeleri konuşturacağım. Sanal âlemde uzun yazı okumanın ne kadar zor olduğunu da en iyi bilenlerdenim. Ama lütfen biraz dişinizi sıkın ve bu yazıyı mutlaka bitirin.
Peşinen söyleyeyim İsmet İnönü’ye hakaret etme gibi art niyetli bir düşüncem yok. Ben Vahdettin ne kadar sorgulanıyorsa (saygı dairesi içinde kalarak) İsmet İnönü ve tüm büyüklerimizin de günahları ve sevapları ile sorgulanmasına taraftarım. Ama her ne olursa olsun adı Türk büyüğü olarak geçmiş birinin karalanarak gömülmesini de hiç mi hiç istemem. Tek isteğim gerçekler olduğu gibi yansıtılsın ve kimi nereye koyacağına büyük Türk milleti karar versin.
Belgeler demiştim;
Yusuf Koç ve Ali Koç adlı kalender araştırmacı yazarların büyük bir titizlikle belgeleri tarayarak hazırladığı iki kitap var. Bu kitapları mutlaka evinizde bulundurmanızı tavsiye ederim: “Başbuğ Atatürk” ve “Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk”
Bu iki kitapta, en yakınlarının ve çok değerli tarihçilerin Atatürk ve İsmet İnönü hakkında aktardıklarını bulursunuz,bugüne kadar hiç haberiniz olmadığı bazı belgelerden de Atatürk-İnönü kavgalarına tanıklı edersiniz. Şimdi sabır kemerleriniz takın, kitaptan alıntılara başlıyorum…
Mason Localarının Kapatılması"13 Ekim 1935’de tüm mason locaları Atatürk’ün emri ile İçişleri Bakanlığı tarafından resmen kapatılmıştır... İsmet Paşa’nın Reisicumhurluğu sırasında Kanun-u mahsusla localar kapanmadı diye Masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar"
İbrahim Arvasi / Tarihi Hakikatlar, sf. 68. Falih Rıfkı Atay ile İsmet İnönü Arasında Geçen Konuşma “Varılan karar Mustafa Kemal’e itidali elden bırakmaması ve İngilizleri kuşkulandırmamaya çalışması için bir telgraf çekmek. İngilizleri kuşkulandırmamaktan maksat, Eskişehir gibi bazı merkezlerde bulunan İngiliz kıtalarına saldırmamaktı. Bu toplantı için İstihzarat-ı Sulhiye Komisyonu’nda çalışan İsmet Bey'i davet etmiştik. Kendisini daha eskiden tanırdım. Geç geldi ve salonun bitişiğindeki odada oturdu. Toplantı tartışmalarını kendisine anlattık: 'Peki ama Anadolu ne diyor?' dedi. Toplantıya gelenlerin unuttukları da bu idi. Bu sırada İsmet Bey Necmettin ile bana, 'Anadolu'da yeni bir kahraman yaratmaya çalışmayın' dediğini de hatırlatırım."
Falih Rıfkı Atay / Çankaya, s. 203. Atatürk'ün Cumhurbaşkanı Adayı“Atatürk bir aralık sözü devlet reisliğine getirerek şu mütalaada bulundu:
'Elbette söz ve seçim hakkı milletin ve onun temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinindir, yalnız ben bu meseledeki mütalaamı ifade edeceğim. Evvela, akla İsmet Paşa gelir. Evet o, memlekete pek çok hizmetler ifa etmiştir. Fakat nedense, umumun sempatisini kazanmadığı görünüyor. Bu yüzden durumu, pek de cazip olmasa gerek.
Bir de Mareşal Fevzi Çakmak var. O, memlekete hem büyük hizmetler etmiş, hem de herkesle iyi geçinmiş, salahiyet sahiplerinin mütalaarına daima kıymet vermiştir. Kimse ile kavgalı değildir. Bu itibarla bence, Devlet Başkanlığı için en münasip arkadaş odur. Gerçekten kendisi ordu işleri ile uğraşmaktan çok hoşlanır. Belki ordudan ayrılmak istemez. Ama Cumhurbaşkanlığını da, aynı zamanda Başkomutanlık mevkiinde olacağından, bu meşguliyetine devam imkanı, her zaman var olacak demektir. Öyleyse, yasal bir yol bulunup kendisi aday gösterilirse çok iyi olur sanırım.'"
İsmet Bozdağ / Atatürk’ün Avrasya Devleti, sf.144. İsmet İnönü'nün Kazım Karabekir'e Anadolu'da Milli Mücadelenin Başladığı Sıralarda Yazdığı Mektup“Kardeşim Kazımcığım, bundan evvel bir mektup yazmıştım, onu daha almamışsınızdır. Bununla vaziyet hakkında malumat vermek istiyorum. Şimdi İstanbul’da belli başlı iki cereyan vardır: Amerika, İngiliz taraftarlığı...
İngilizlerin emeli bu esnada memlekette, Amerikan heyetinin tahkikatını ve temayülatını iptal edebilecek cereyan ihzar ve ilan ettirmek. Bu suretle bir defa Amerika işini suya düşürdükten sonra yine bildiklerine yapmak diye tahmin olunuyor. Korkulur ki; bütün Asya’yı eline geçirmiş olan İngilizler, yegane kabiliyet-i harbiye ve ihtilaliyesi olan Türkiye’yi elinde bulundurarak tamamen çürütüp mahvetmek isteyecektir. Eğer Amerika’nın gelmesi suya düşerse, İngilizler için bugünkü taksim vaziyetini tasdik etmekten başka yapılacak şey yok gibidir ki, İngilizlere diğerleri bu hususta muavenet edecekler,muhalefet etmeyeceklerdir.
Eğer Anadolu’da halka Amerikalıları herkesi tercih ettikleri zemininde Amerika milletine müracaat edilse pek ziyade faydalı olacaktır deniyor ki, ben de tamamen bu kanaatteyim. Bütün memleketi parçalamadan, Amerika’nın murakabesine tevdi etmek yaşayabilmek için yegane ehven çare gibidir"
Falih Rıfkı Atay / Çankaya, sf. 193-194. İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak "Atatürk’ün ölümünden sonra Mareşal'in, İsmet İnönü’yü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklemesi nedeniyle farkında olmadan işlediği büyük hatadan yeterince bahsetmiştim. İnönü’nün benden sonra tufan olsun zihniyetine rağmen Celal Bayar, Mareşal’e kucak açarak onun bağımsız milletvekili olmasını sağlamıştır. Hayatının ebedi yolculuğunda İnönü, Mareşal’e son vefasızlığını da göstererek 12 Nisan 1950’deki cenaze töreninde devlet radyosundan yapılan müzikli yayına mani olmamıştı. Bu davranışı bir bakıma Milli Şef'in doğasında var olan bitmeyen kinin tezahürüdür. O Milli Şef ki, hep söylediğim gibi Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Atatürk ilkelerini birer birer tarumar ederken hiç rahatsızlık duymamıştı.
Süleyman Yeşilyurt / Atatürk-İnönü Kavgası, s. 204-205. (Burada yersizlikten dolayı, İnönü’nün Çakmak’ın Atatürk’ün hediyesi olan evini istimlak etme girişimlerine girmiyorum. AT)
Atatürk'ün Yıkılan Heykelleri “Cumhurbaşkanlığı görevinin ilk günlerinde, ailesiyle birlikte Meşrutiyet caddesindeki Alevok apartmanında oturan Bayar, henüz Çankaya’ya taşınmamıştı. Ancak bir şey dikkatini çekmekteydi. Çankaya Köşkü’nün bahçesinden kaldırılan Atatürk heykeli acaba nereye konulmuştu. Bu konu üzerine ısrarla eğilen Bayar, oradaki görevliden heykelin Köşk’ün mahzeninde olduğunu öğrenir. Görevlilerle birlikte mahzene inen Bayar, karşılaştığı manzara karşısında şaşırıp irkilmişti. Uzun yıllar burada beklediği anlaşılan Atatürk heykeli tozlanmanın ötesinde küflenmiş durumdaydı. İnönü’nün Milli Şefliği döneminde Köşk’ün mahzenine atılarak yıllarca kaderine terk edilen Atatürk heykeli bakıma alınıp temizlendikten sonra yeniden Çankaya bahçesine dikilmişti...
Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy ve damadı İhsan Gürsoy’dan alınan bilgilere dayanılarak yazılmıştır:
Atatürk heykelinin kaidesinde bulunan Bayar’a ait ‘Atatürk seni sevmek milli ibadettir’ sözlerinin plaketi 1960 ihtilalinde sökülmüştür. Nilüfer Gürsoy Hanımefendi'nin 1997 Kasımı'nda Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yaptığı yazılı müracaata rağmen bu plaketin yeniden takılmasına gerek duyulmamıştır."
Süleyman Yeşilyurt / Atatürk-İnönü Kavgası, sf. 209-215. Anayasa Değişikliği ve İnönü “Metin Toker’in açıklamaları: 1961 Anayasası var ya o, İsmet Paşa'nın anayasasıdır. Yani 28 Mayıs 1960’tan seçimlerin yapıldığı güne kadar, İsmet Paşa'nın ağırlığı bir takım yanlışları düzeltmiştir. 1961 Anayasası, Cumhuriyet Halk Partisi'nin, yani İsmet Paşa’nın anayasasıdır."
Bedri Baykam / 27 Mayıs İlk Aşkımızdı, sf. 288. Bizim dileğimiz artık bu tartışmaların bir son bulması ve yeni bir Tayyip Erdoğan belki de onun ardından Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli anayasası yapılmamasıdır.
Yapılması gereken kanunlarla ve yönetmeliklerle bile düzenlenebilecek şeylerin oralara bırakılarak Türk Milleti'nin bütününün ihtiyaçlarını karşılayacak geniş mutabakatlı kısa ve öz anayasadır.
Türk Milleti'ne doğru ve yanlışları ile hizmet etmiş tarihi şahsiyetlerin üzerinden kavga etmekle de bir yere varılamaz. Bırakın o konuda kararı Türk Milleti versin.
Ben burada daha fazla Atatürk-İnönü kavgalarına, İnönü’nün Türk milliyetçilerine ve Müslümanlara yaptığı ve yaptırdığı eziyetlere de girmeyeceğim. Onu da tarih mutlaka hakkıyla yargılayacaktır.
Ama bu tartışmayı Tayyip Erdoğan başlattığından, kuşkularım da yok değil. Erdoğan ve arkadaşları “Atatürk yaşasaydı Refahçı olurdu” gibi garip bir zihniyetten geliyorlar. Atatürk-İnönü kavgasıyla yeni bir sahte Atatürkçülük senaryosuna itilip bu sefer de Atatürk ile beraber Türkiye Cumhuriyeti kökten yok edilebilir.
Başbakan Tayyip Erdoğan eğer çok demokrat çok da Atatürkçüyse -nasılsa tek başına iktidarda- büyük önderin zamanında hazırlanan ve İsmet İnönü zamanında harap edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu aynen yeniden işlerliğe koysun! (Bakalım AB-D’li dostları müsaade eder mi?)
İnönü zamanında değiştirilen ders ve tarih kitaplarını her şeyin özüne sadık kalarak yeniden yazdırsın.
Anayasa değişikliğini halkoyuna götürüp demokratlık oynayan Erdoğan, yeni bir Milli Şef olmak istemiyorsa başkanlık sistemini de halka götürüp sorsun da görelim!
Ahmet Takan