Nato kafa nato mermer1952...
NATO’ya girdik, Coniler İzmir’e girdi. Kavaklıdere Köyü’nde dağı oydular, dağın içine (dışardan göremezsin) nükleer saldırıya dayanıklı savaş karargâhı döşediler. Tesadüfe bakın ki, ABD Büyükelçiliği de Ankara Kavaklıdere’ydi. Hep Kavaklıdere’den döşediler yani.
1961...
İzmir’e Amerikalı yağdı, bu sefer Çiğli’de inşaat başladı. Betondan iskele tarzı dalga motorlar dikmeye başladılar. E kabak gibi ortada tabii, ahali merak etti. “Bu ne?” dediler. “Salça fabrikası kurucaz, domates kurutucaz” cevabı aldılar. Ahali sevindi. İskeleler bitti, 18’er metre boyunda boru gibi bi şeyler yerleştirdiler. Ahali gene merak etti. “Bu ne?” dediler. “Minare” cevabı aldılar. Evet, “minare” dediler ahaliye... Ahali gene sevindi. Sonra baktılar ki, minarelerden ezan mezan okunmuyor, tel örgüyle çevrili, kapısında kurt köpekli Amerikan askerleri nöbet tutuyor. “E hani minareydi?” dediler. “Bunlar İbrahim” cevabını aldılar.
IRBM yazıyordu kenarında, intermediate range ballistic missile kelimelerinin başharfleri, orta menzilli balistik füze... Jüpiter füzesiydi. Sovyetler’i vurmak için... Üstüne, Türk bayrağı monte ettiler, IRBM’yi İbrahim’in kısaltılmış hali diye kakaladılar.
Ahali gene sevindi.
1962...
Ahaliye “minare” dedikleri sırada, asker-sivil iki bin TC vatandaşını ABD’ye götürdüler, eğittiler. NASA’nın Cape Canaveral uzay üssünde,
tamamen Türklerin komutasında bir Jüpiter’in deneme atışı başarıyla gerçekleştirildi. Baktılar ki, bizimkiler güzel fırlatıyor, “aferin” dediler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emrine verdiler. Ama küçücük bi şart vardı, füzenin anahtarı Amerikalı subayda duracaktı. Minareyi döşeyen, kılıfına da uydurmuştu.
1962...
ABD Senato heyeti İzmir’e geldi, yalaka basınımız “ticari yardım için geldiler, zengin olucaz” diye yazdı. Ahali sevindi. Halbuki, füzeleri denetlemeye gelmişlerdi. Raporlar incelendi, ki, skandal ortaya çıktı. Bizim ahalinin trafik levhası, çöp bidonu, elektrik direğindeki fincan gibi hedeflere zırt pırt ateş etme alışkanlığı olduğunu bilmiyorlardı. Hıyarın biri, Hiroşima’ya atılanın 100 katı tahrip gücüne sahip füzelerden birine mermi sıkmıştı iyi mi... Motora isabet etmiş, güç bataryası patlamış, kontrol paneli devre dışı kalmıştı. Tel örgülerin çapını genişlettiler, Amerikalı askerleri geri çekip, Türk askerlerini nöbete diktiler. Bizim ahali baktı ki, minare füzeleri Mehmetçik koruyor, gene sevindi.
1963...
Küba krizi bitti. “İzmir’e diktiğimiz İbrahim’leri söküp götürdük” dediler. Ahali sevindi.
1974...
Kıbrıs’a çıktık. İzmir Çiğli’ye “minare füze” diken ABD, utanmadan ambargo uyguladı. Kolumuzu büküyorlardı. Kaddafi yetişti. Benzin, uçak lastiği, mühimmat verdi. Ahali sevindi.
1977...
Gergin günlerdi. Birleşmiş Milletler “İşgalcisiniz, Kıbrıs’tan derhal çıkın” deyince, Dışişleri Bakanlığımızın Kıbrıs özel sorumlusu Onur Öymen, Kanada’da katıldığı toplantıda, “Bizi zorlamayın, gerekirse duvarın öte tarafına geçeriz” dedi. Yani? “Canımızı sıkmayın, Kıbrıs’ı komple alırız” demek istedi. O hafta... Kıbrıs’a çıkan Ecevit, İzmir’e geldi. O zamanlar sivil uçaklara hizmet veren Çiğli Havaalanı’na indi. Bir Türk polis memuru, Ecevit’e ateş etti. Mermi, Ecevit’i ıskaladı, Robert Kolej’den beri kankası olan Mehmet İsvan’ın bacağına saplandı. Yara hafifti. Komaya girdi. Çünkü, mermi, o güne kadar Türkiye’de kullanılmayan, içinde kimyasal barındıran görülmemiş bir mermiydi. Doktorlar çaresizdi. Tabanca Amerikan malıydı. Türk Emniyeti’ne üç adet hibe edildiği açıklandı. Özel Harp Dairesi’ne kayıtlı olduğu iddia edildi. Amerikan tabanca firması, pek mahcup oldu, Mehmet İsvan’ı İsviçre’ye götürdü, tedavi masraflarını üstlendi, iyileştirdi. Ahali sevindi. Ateş eden polis serbest bırakıldı. Menemen savcısı soruşturma açtı ama tıkandı, üstü örtüldü. Ahali unuttu.
1987...
İzmir’e yeni havalimanı yapıldı, Türkiye’yi ABD’nin kucağına oturtan rahmetli Adnan Menderes’in adı verildi, böylece, Çiğli Havaalanı sivil uçuşlara kapatıldı, komple askeri oldu.
2004...
NATO’ya girdiğimiz andan itibaren, Amerikan savaş uçakları Çiğli’ye konuşlanmıştı zaten... Ama AKP iktidar olunca, NATO’nun Napoli’deki hava unsurları karargâhı İzmir’e taşındı.
2006...
ABD’nin 16’ncı filosu, Almanya’nın Ramstein Üssü’nden tası tarağı topladı, İzmir’e yerleşti.
2010...
Kasım ayında “Füzeyle kalkan, zararla oturur” başlıklı yazı yazdım... “İzmir’deki Amerikan konsolosluğu kapatıldı ama, son iki senedir İzmir’e ha bire Amerikalı subay taşınıyor. Öyle hale geldi ki, Şirinyer’deki NATO lojmanlarına sığmıyorlar artık, 2 bin 200 dolar kira yardımı alıyorlar, Bornova’da Urla’da villa kiralıyorlar. Sizce niye?” diye sordum. “Goygoycu manşetlerle uyutuluyor Türk halkı, İzmir üzerinden bi iş çeviriyorlar” diye ilave ettim.
2010...
Hep sevinen ahali, bu yazıma çok kızdı. “Şerefsizsin sen, haysiyetsizsin” dediler. “Sanki Amerika’nın emrindeymişiz gibi yalanlar yazıyorsun, hükümetimize iftira atıyorsun” dediler. İsrail ajanı, Rum dönmesi olduğumu, annemin Ermeni, babamın Kürt, benim ters manyel veren gizli Amerikancı olduğumu öne sürdüler. Ağabeyim sitem etti, bana bi şey yok mu?
2011...
“NATO’nun Libya’da ne işi var?” dediler. Savaş gemisi gönderdiler. Henüz söylemediler ama, F16 da gönderiyorlar. Üstüne, NATO’nun Libya’yı vurma karargâhı yaptılar İzmir’i.
“Minare füze” dikilen İzmir Çiğli’den, Amerikan ambargosu uygulandığında yardımımıza koşan Kaddafi’yi, İzmir Çiğli’den vuracak minareci arkadaşlar...
“Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız” diye bi şiir hatırlıyorum sanki.
Hülasa...
Libya’yı vuruş “haçlı seferi” olduğuna göre, haçlı seferinin karargâhı, bu arkadaşların “gavur” dediği İzmir olmayacaktı da, neresi olacaktı birader?
Yarın öbür gün, “Biz vurmadık, gavur İzmirliler vurdu” diye yemin etse, başı ağrımaz yani.
Yılmaz ÖZDİL30 Mart 2011
Karikatür - Ercan Akyol
Haçlı seferinin İslamcı kapı kullarıLibya’ya yönelik vahşi işgal ve gayr-ı meşru operasyon, bizzat işgalciler tarafından “Haçlı seferi” olarak nitelendiriliyor.
Türkiye, bu işgale hami yapılıyor, Haçlı’ya uşak yapılıyor.
Başbakan R. T. Erdoğan ise telaşa kapılıyor. “Haçlı seferi” olarak nitelemek münasebetsizliktir, diye çıkışıyor operasyon ortaklarına…
Türk milletinin ayıkarak “Sizin Haçlı saflarında ne işiniz var?!” diyerek hükümetten hesap sormasından, AKP’yi sandığa gömmesinden ürküyor.
Vicdanının sesi değil…
Sandık fobisi!
Neden, “vicdan sesi değil” diyorum?!
Tezkere, daha TBMM gündemine gelmeden, savaş gemileri ve denizaltılar çoktan yola çıkmış, Çanakkale’yi geçmişler bile!
Libya’nın işgali ekseninde en büyük deniz gücünü Türkiye gönderiyor.
5 savaş gemisi, 1 denizaltı…
Diğer Haçlı Avrupa’sının NATO üyeleri bile Libya üzerine bu kadar güç göndermiyor.
Tezkeresi, gemiler yola çıktıktan sonra arkadan ulaştırılıyor.
Bu sadece politik bir rota sapması değil…
Kalp dönmesidir!
“Sizden her kim onları (Hıristiyanları ve Yahudileri) dost edinirse; o da onlardandır” (Maide Suresi, 51) ilahî beyanın mucizevî tezahürüdür.
Hüküm nettir: “O da onlardandır.”
Zerre kadar iman ve iz’anı olan insan, sadece bu ikazla bile ayıkır! Ayıkmak için, Yüce Allah’ın başka nasıl buyurması gerekiyor?!
AKP’nin “Haçlı işgüzarlığı”nı Irak’ın işgalinde de görmüştük.
Hatırlayın, TBMM’nin “tezkereyi red”dine rağmen Amerikan savaş uçaklarına Türk hava sahasından onbinlerce sorti imkanı verildi.
Bir zamanlar “İslam gelecek, vahşet bitecek” diye mangalda köz, meydanda toz bırakmayanlar, bugün, geldikleri noktada “Müslümanların üzerine bomba yağdıran Haçlılarla aynı safta” omuz omuza duruyorlar.
Bu ne nasipsizliktir!
Başbakan, korkunç zikzaklar içinde… Bir dediği, bir dediğini tutmuyor.
Almanya Hannover’de Şubat ayının son günü “NATO’nun Libya’da ne işi var? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez” diyen Erdoğan, bugün NATO’nun Libya operasyonunda vazife üstlenmesi gerektiğini söylüyor.
Erdoğan, Libya’nın Amerika’nın BOP’u kapsamında işgal edilmesine güya NATO kılıfı uydurmaya çalışıyor.
Yine BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, tam bu noktada Haçlı oyununu şöyle bozuyor: NATO konsepti, sadece NATO üyesi devletlere yapılacak tecavüzlere karşı bir savunma konseptidir. Libya hangi NATO üyesine tecavüz etmiştir?! O halde bu operasyon, gayr-ı meşru bir işgaldir. AKP hükümeti, Haçlı’nın emir erliği pozisyonuna NATO’yu bahane gösteremez!
NATO’nun Libya’ya yönelik böyle bir müdahale ve işgal hakkı yok! NATO’nun Libya bağlamındaki vaziyeti gayr-ı meşru!
Masum insanların üzerine bomba yağdırmak, değil NATO’nun, hiç kimsenin hakkı değildir, olamaz.
Bugün NATO’nun gayr-ı meşru vaziyetini ve işgalini meşru göstermeye kalkışanlar, yarın aynı NATO’nun bir bahaneyle Türkiye’ye karşı benzer bir gayr-ı meşru pozisyon almayacağını kim garanti edebilir?! Aklımızı başımıza devşirelim…
Bu arada hem Beyazsaray yönetimi, hem de ABD’nin Ankara Büyükelçisi, 1 aydan beri Türk hükümeti ile Libya’ya yönelik operasyonda aynı görüşü ve ortak adımları paylaştıklarını açıklıyor.
Vaziyet bu iken; Erdoğan’ın, Libya’da silah doğrultan taraf olmayacağız, türünden çıkışları, milletin gazını almaya dönük manevralar olarak kalıyor.
Kısaca Türkiye, son süreçte de “işgalcilerin hamisi” yapılmıştır. Haçlı dünyasının Libya’yı işgalinde uşaklık vaziyeti almıştır.
AKP kurmayları, Libya işgalini, NATO kılıfına sokarak meşru yapamazlar. Türkiye, böyle bir gayr-ı meşru operasyonda Haçlı safında vaziyet alamaz. Türk milleti, bu gerçekleri olduğu gibi görerek AKP karşısında sandıkta vaziyetini alacak, AKP’nin tam gaz destek verdiği Haçlıların bombardımanları Müslümanları toprağa gömdüğü gibi, AKP’yi sandığa gömecektir. Şayet, milletimiz gömemezse tarih kara sayfalara gömecektir.
M. Emin Koç26 Mart 2011
Haçlının oyuncaklarıDışişleri Bakanı seviniyor: “Bizim dediğimiz oldu.”
Neymiş “bizim dediğimiz.”
Libya’yı “NATO güçleri bombalayacakmış!
Daha;Harekât tek merkezden olacakmış!
Daha;Harekât merkezi İzmir olacakmış.
Bununla övünüyorlar yani!
“Minareler süngümüz” diye yola çıkan mütedeyyin zevatın büyük ve derin Haçlı senaryolarında nasıl oyuncak olduğunu, nasıl önce Irak’ta sonra Afganistan’da ve daha sonra Libya’da minare bombalayan gâvurlarla el ele dolaştıklarını hep birlikte gördük.
Muhtemelen günde 5 vakit namaz kılan bu zevatın, günde 5 vakit namaz kılan Libya’lı Müslümanlara bomba yağdıranlarla aynı safta olmasında garipsenecek bir şey yok. Daha önce de Irak’ta ve Afganistan’da aynı rol verilmişti kendilerine ve görevlerini harfiyen yerine getirmişlerdi.
Ben bu ülkenin Müslüman halkına inanın acıyorum.
Üzülüyorum.
Libya’ya bomba yağdıran ittifakın has evladı olan iktidara “senin bu yaptığın dine imana uyar mı” diye hesap sormak yerine, yazılmamış bir kitaptan dolayı yayınevlerinin basılması, yazarların tutuklanmasını sağlayan siyasi iradenin “başarısı ile avunuyorlar!”
Libya’nın bölünmesine yol açacak operasyona var güçleri ile karşı çıkmak yerine bu operasyona destek veren hükümeti alkışlamakla meşguller.
Bütün uyuyanlara, uyutulanlara, gaflet uykusuna yatanlara, Haçlı işbirlikçilerine son sözümüz şudur:
“Allah’ın hesabı çok süratlidir.” (Bakara 202)
Muharrem Bayraktar28.03.2011