İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Çrş Mar 30, 2011 1:40


Nato kafa nato mermer

1952...

NATO’ya girdik, Coniler İzmir’e girdi. Kavaklıdere Köyü’nde dağı oydular, dağın içine (dışardan göremezsin) nükleer saldırıya dayanıklı savaş karargâhı döşediler. Tesadüfe bakın ki, ABD Büyükelçiliği de Ankara Kavaklıdere’ydi. Hep Kavaklıdere’den döşediler yani.

1961...

İzmir’e Amerikalı yağdı, bu sefer Çiğli’de inşaat başladı. Betondan iskele tarzı dalga motorlar dikmeye başladılar. E kabak gibi ortada tabii, ahali merak etti. “Bu ne?” dediler. “Salça fabrikası kurucaz, domates kurutucaz” cevabı aldılar. Ahali sevindi. İskeleler bitti, 18’er metre boyunda boru gibi bi şeyler yerleştirdiler. Ahali gene merak etti. “Bu ne?” dediler. “Minare” cevabı aldılar. Evet, “minare” dediler ahaliye... Ahali gene sevindi. Sonra baktılar ki, minarelerden ezan mezan okunmuyor, tel örgüyle çevrili, kapısında kurt köpekli Amerikan askerleri nöbet tutuyor. “E hani minareydi?” dediler. “Bunlar İbrahim” cevabını aldılar.

IRBM yazıyordu kenarında, intermediate range ballistic missile kelimelerinin başharfleri, orta menzilli balistik füze... Jüpiter füzesiydi. Sovyetler’i vurmak için... Üstüne, Türk bayrağı monte ettiler, IRBM’yi İbrahim’in kısaltılmış hali diye kakaladılar.
Ahali gene sevindi.

1962...

Ahaliye “minare” dedikleri sırada, asker-sivil iki bin TC vatandaşını ABD’ye götürdüler, eğittiler. NASA’nın Cape Canaveral uzay üssünde,
tamamen Türklerin komutasında bir Jüpiter’in deneme atışı başarıyla gerçekleştirildi. Baktılar ki, bizimkiler güzel fırlatıyor, “aferin” dediler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin emrine verdiler. Ama küçücük bi şart vardı, füzenin anahtarı Amerikalı subayda duracaktı. Minareyi döşeyen, kılıfına da uydurmuştu.

1962...

ABD Senato heyeti İzmir’e geldi, yalaka basınımız “ticari yardım için geldiler, zengin olucaz” diye yazdı. Ahali sevindi. Halbuki, füzeleri denetlemeye gelmişlerdi. Raporlar incelendi, ki, skandal ortaya çıktı. Bizim ahalinin trafik levhası, çöp bidonu, elektrik direğindeki fincan gibi hedeflere zırt pırt ateş etme alışkanlığı olduğunu bilmiyorlardı. Hıyarın biri, Hiroşima’ya atılanın 100 katı tahrip gücüne sahip füzelerden birine mermi sıkmıştı iyi mi... Motora isabet etmiş, güç bataryası patlamış, kontrol paneli devre dışı kalmıştı. Tel örgülerin çapını genişlettiler, Amerikalı askerleri geri çekip, Türk askerlerini nöbete diktiler. Bizim ahali baktı ki, minare füzeleri Mehmetçik koruyor, gene sevindi.

1963...

Küba krizi bitti. “İzmir’e diktiğimiz İbrahim’leri söküp götürdük” dediler. Ahali sevindi.

1974...

Kıbrıs’a çıktık. İzmir Çiğli’ye “minare füze” diken ABD, utanmadan ambargo uyguladı. Kolumuzu büküyorlardı. Kaddafi yetişti. Benzin, uçak lastiği, mühimmat verdi. Ahali sevindi.

1977...

Gergin günlerdi. Birleşmiş Milletler “İşgalcisiniz, Kıbrıs’tan derhal çıkın” deyince, Dışişleri Bakanlığımızın Kıbrıs özel sorumlusu Onur Öymen, Kanada’da katıldığı toplantıda, “Bizi zorlamayın, gerekirse duvarın öte tarafına geçeriz” dedi. Yani? “Canımızı sıkmayın, Kıbrıs’ı komple alırız” demek istedi. O hafta... Kıbrıs’a çıkan Ecevit, İzmir’e geldi. O zamanlar sivil uçaklara hizmet veren Çiğli Havaalanı’na indi. Bir Türk polis memuru, Ecevit’e ateş etti. Mermi, Ecevit’i ıskaladı, Robert Kolej’den beri kankası olan Mehmet İsvan’ın bacağına saplandı. Yara hafifti. Komaya girdi. Çünkü, mermi, o güne kadar Türkiye’de kullanılmayan, içinde kimyasal barındıran görülmemiş bir mermiydi. Doktorlar çaresizdi. Tabanca Amerikan malıydı. Türk Emniyeti’ne üç adet hibe edildiği açıklandı. Özel Harp Dairesi’ne kayıtlı olduğu iddia edildi. Amerikan tabanca firması, pek mahcup oldu, Mehmet İsvan’ı İsviçre’ye götürdü, tedavi masraflarını üstlendi, iyileştirdi. Ahali sevindi. Ateş eden polis serbest bırakıldı. Menemen savcısı soruşturma açtı ama tıkandı, üstü örtüldü. Ahali unuttu.

1987...

İzmir’e yeni havalimanı yapıldı, Türkiye’yi ABD’nin kucağına oturtan rahmetli Adnan Menderes’in adı verildi, böylece, Çiğli Havaalanı sivil uçuşlara kapatıldı, komple askeri oldu.

2004...

NATO’ya girdiğimiz andan itibaren, Amerikan savaş uçakları Çiğli’ye konuşlanmıştı zaten... Ama AKP iktidar olunca, NATO’nun Napoli’deki hava unsurları karargâhı İzmir’e taşındı.

2006...

ABD’nin 16’ncı filosu, Almanya’nın Ramstein Üssü’nden tası tarağı topladı, İzmir’e yerleşti.


2010...

Kasım ayında “Füzeyle kalkan, zararla oturur” başlıklı yazı yazdım... “İzmir’deki Amerikan konsolosluğu kapatıldı ama, son iki senedir İzmir’e ha bire Amerikalı subay taşınıyor. Öyle hale geldi ki, Şirinyer’deki NATO lojmanlarına sığmıyorlar artık, 2 bin 200 dolar kira yardımı alıyorlar, Bornova’da Urla’da villa kiralıyorlar. Sizce niye?” diye sordum. “Goygoycu manşetlerle uyutuluyor Türk halkı, İzmir üzerinden bi iş çeviriyorlar” diye ilave ettim.

2010...

Hep sevinen ahali, bu yazıma çok kızdı. “Şerefsizsin sen, haysiyetsizsin” dediler. “Sanki Amerika’nın emrindeymişiz gibi yalanlar yazıyorsun, hükümetimize iftira atıyorsun” dediler. İsrail ajanı, Rum dönmesi olduğumu, annemin Ermeni, babamın Kürt, benim ters manyel veren gizli Amerikancı olduğumu öne sürdüler. Ağabeyim sitem etti, bana bi şey yok mu?


2011...

“NATO’nun Libya’da ne işi var?” dediler. Savaş gemisi gönderdiler. Henüz söylemediler ama, F16 da gönderiyorlar. Üstüne, NATO’nun Libya’yı vurma karargâhı yaptılar İzmir’i.

“Minare füze” dikilen İzmir Çiğli’den, Amerikan ambargosu uygulandığında yardımımıza koşan Kaddafi’yi, İzmir Çiğli’den vuracak minareci arkadaşlar...

“Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız” diye bi şiir hatırlıyorum sanki.

Hülasa...

Libya’yı vuruş “haçlı seferi” olduğuna göre, haçlı seferinin karargâhı, bu arkadaşların “gavur” dediği İzmir olmayacaktı da, neresi olacaktı birader?
Yarın öbür gün, “Biz vurmadık, gavur İzmirliler vurdu” diye yemin etse, başı ağrımaz yani.


Yılmaz ÖZDİL
30 Mart 2011
Karikatür - Ercan Akyol


Haçlı seferinin İslamcı kapı kulları

Libya’ya yönelik vahşi işgal ve gayr-ı meşru operasyon, bizzat işgalciler tarafından “Haçlı seferi” olarak nitelendiriliyor.

Türkiye, bu işgale hami yapılıyor, Haçlı’ya uşak yapılıyor.

Başbakan R. T. Erdoğan ise telaşa kapılıyor. “Haçlı seferi” olarak nitelemek münasebetsizliktir, diye çıkışıyor operasyon ortaklarına…

Türk milletinin ayıkarak “Sizin Haçlı saflarında ne işiniz var?!” diyerek hükümetten hesap sormasından, AKP’yi sandığa gömmesinden ürküyor.

Vicdanının sesi değil…

Sandık fobisi!

Neden, “vicdan sesi değil” diyorum?!

Tezkere, daha TBMM gündemine gelmeden, savaş gemileri ve denizaltılar çoktan yola çıkmış, Çanakkale’yi geçmişler bile!

Libya’nın işgali ekseninde en büyük deniz gücünü Türkiye gönderiyor.

5 savaş gemisi, 1 denizaltı…

Diğer Haçlı Avrupa’sının NATO üyeleri bile Libya üzerine bu kadar güç göndermiyor.

Tezkeresi, gemiler yola çıktıktan sonra arkadan ulaştırılıyor.

Bu sadece politik bir rota sapması değil…

Kalp dönmesidir!

“Sizden her kim onları (Hıristiyanları ve Yahudileri) dost edinirse; o da onlardandır” (Maide Suresi, 51) ilahî beyanın mucizevî tezahürüdür.
Hüküm nettir: “O da onlardandır.”

Zerre kadar iman ve iz’anı olan insan, sadece bu ikazla bile ayıkır! Ayıkmak için, Yüce Allah’ın başka nasıl buyurması gerekiyor?!
AKP’nin “Haçlı işgüzarlığı”nı Irak’ın işgalinde de görmüştük.

Hatırlayın, TBMM’nin “tezkereyi red”dine rağmen Amerikan savaş uçaklarına Türk hava sahasından onbinlerce sorti imkanı verildi.

Bir zamanlar “İslam gelecek, vahşet bitecek” diye mangalda köz, meydanda toz bırakmayanlar, bugün, geldikleri noktada “Müslümanların üzerine bomba yağdıran Haçlılarla aynı safta” omuz omuza duruyorlar.

Bu ne nasipsizliktir!

Başbakan, korkunç zikzaklar içinde… Bir dediği, bir dediğini tutmuyor.

Almanya Hannover’de Şubat ayının son günü “NATO’nun Libya’da ne işi var? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez” diyen Erdoğan, bugün NATO’nun Libya operasyonunda vazife üstlenmesi gerektiğini söylüyor.
Erdoğan, Libya’nın Amerika’nın BOP’u kapsamında işgal edilmesine güya NATO kılıfı uydurmaya çalışıyor.

Yine BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, tam bu noktada Haçlı oyununu şöyle bozuyor: NATO konsepti, sadece NATO üyesi devletlere yapılacak tecavüzlere karşı bir savunma konseptidir. Libya hangi NATO üyesine tecavüz etmiştir?! O halde bu operasyon, gayr-ı meşru bir işgaldir. AKP hükümeti, Haçlı’nın emir erliği pozisyonuna NATO’yu bahane gösteremez!

NATO’nun Libya’ya yönelik böyle bir müdahale ve işgal hakkı yok! NATO’nun Libya bağlamındaki vaziyeti gayr-ı meşru!
Masum insanların üzerine bomba yağdırmak, değil NATO’nun, hiç kimsenin hakkı değildir, olamaz.

Bugün NATO’nun gayr-ı meşru vaziyetini ve işgalini meşru göstermeye kalkışanlar, yarın aynı NATO’nun bir bahaneyle Türkiye’ye karşı benzer bir gayr-ı meşru pozisyon almayacağını kim garanti edebilir?! Aklımızı başımıza devşirelim…

Bu arada hem Beyazsaray yönetimi, hem de ABD’nin Ankara Büyükelçisi, 1 aydan beri Türk hükümeti ile Libya’ya yönelik operasyonda aynı görüşü ve ortak adımları paylaştıklarını açıklıyor.

Vaziyet bu iken; Erdoğan’ın, Libya’da silah doğrultan taraf olmayacağız, türünden çıkışları, milletin gazını almaya dönük manevralar olarak kalıyor.
Kısaca Türkiye, son süreçte de “işgalcilerin hamisi” yapılmıştır. Haçlı dünyasının Libya’yı işgalinde uşaklık vaziyeti almıştır.

AKP kurmayları, Libya işgalini, NATO kılıfına sokarak meşru yapamazlar. Türkiye, böyle bir gayr-ı meşru operasyonda Haçlı safında vaziyet alamaz. Türk milleti, bu gerçekleri olduğu gibi görerek AKP karşısında sandıkta vaziyetini alacak, AKP’nin tam gaz destek verdiği Haçlıların bombardımanları Müslümanları toprağa gömdüğü gibi, AKP’yi sandığa gömecektir. Şayet, milletimiz gömemezse tarih kara sayfalara gömecektir.

M. Emin Koç
26 Mart 2011


Haçlının oyuncakları

Dışişleri Bakanı seviniyor: “Bizim dediğimiz oldu.”

Neymiş “bizim dediğimiz.”

Libya’yı “NATO güçleri bombalayacakmış!

Daha;Harekât tek merkezden olacakmış!

Daha;Harekât merkezi İzmir olacakmış.

Bununla övünüyorlar yani!

“Minareler süngümüz” diye yola çıkan mütedeyyin zevatın büyük ve derin Haçlı senaryolarında nasıl oyuncak olduğunu, nasıl önce Irak’ta sonra Afganistan’da ve daha sonra Libya’da minare bombalayan gâvurlarla el ele dolaştıklarını hep birlikte gördük.

Muhtemelen günde 5 vakit namaz kılan bu zevatın, günde 5 vakit namaz kılan Libya’lı Müslümanlara bomba yağdıranlarla aynı safta olmasında garipsenecek bir şey yok. Daha önce de Irak’ta ve Afganistan’da aynı rol verilmişti kendilerine ve görevlerini harfiyen yerine getirmişlerdi.

Ben bu ülkenin Müslüman halkına inanın acıyorum.

Üzülüyorum.

Libya’ya bomba yağdıran ittifakın has evladı olan iktidara “senin bu yaptığın dine imana uyar mı” diye hesap sormak yerine, yazılmamış bir kitaptan dolayı yayınevlerinin basılması, yazarların tutuklanmasını sağlayan siyasi iradenin “başarısı ile avunuyorlar!”

Libya’nın bölünmesine yol açacak operasyona var güçleri ile karşı çıkmak yerine bu operasyona destek veren hükümeti alkışlamakla meşguller.

Bütün uyuyanlara, uyutulanlara, gaflet uykusuna yatanlara, Haçlı işbirlikçilerine son sözümüz şudur:

“Allah’ın hesabı çok süratlidir.” (Bakara 202)

Muharrem Bayraktar
28.03.2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Nato kafa nato mermer... İslamcı kapı kulları

İletigönderen Başkomutan » Cum Nis 08, 2011 3:30


Sömürgeci İşgalleri

Sömürme saldırılarının kılıfına uydurulmuş bir bahanesini her zaman yaratırlar. Kurt kuzuyu yemek için, "İçtiğim suyu kirlettin!" demiş. Oysa kendisi, suyun başından içiyormuş. Kuzu ise, çok daha aşağılarda kurdun kirlettiği suyu, korkarak bir kez yalamış. Sömürgeciler de, petrolüne ve diğer doğal kaynaklarına el koymak istedikleri ülkenin başına bir diktatör geçiriyorlar. Olabildiğince zulüm yapıp çalarak zenginleşmesini sağlayıp; kendileri de pay alıyorlar. Sonra onu devirmek için isyanlar çıkartıp işgale girişerek, ülkeyi kan gölüne çeviriyorlar.

"O kadar uluslar arası örgüt var; sömürgecilerin kötü oyunlarına izin vermez" gibi bir düşünce, saflık olur. Çünkü uluslar arası kurumların hepsi, sömürgecilerin emrindedir. Dünyaya yararlı olmak için değil; güçlü ve soyguncu zalimlerin istek ve tuzaklarına alet olmak için, onlar tarafından icat edilmiştir o kurumlar!

SAVAŞLAR VE İSYANLAR ÇIKARILMASA, SİLAHLARI NASIL SATACAKLAR

Durmaksızın daha öldürücü, insanları toptan yok edebilecek korkunç silahlar icat edilip büyük miktarlarda üretiliyor. Bunları satacaklar ki, daha korkunçlarını ve pahalılarını yapmak için; dövizler yığılsın kasalarına! Durmadan geliştirip ürettikleri, insanları toptan imha eden silahların denenmesi gerek. Savaşlar ve isyanlar çıkartıyorlar ki, bunları deneyip görebilsinler ve herkese gösterip reklam yapabilsinler ve bolca satılsın!

Sömürmek ve işgal etmek istedikleri ülkelerin insanları topluca ölsün; hem de onların servetleri tüm dünyayı satın alacak kadar çoğalsın. Apartman büyüklüğündeki kasalarına dövizler yığılsın!

Dünya savaşsız kalırsa, maşaları olan diktatörün birini iyice şımartıyorlar. Zavallı kukla, kendisini dünyaya hükmetmeye yetkili olağanüstü lider sanıyor! O kuklaya havalar pompalayıp, hem kendi halkına ve hem de bölgedeki diğer toplumlara saldırıp kıyımlar yapmasına olanak veriyorlar. Şımartılmış oyuncaklarını, yok etmek istedikleri toplum ve devletlere saldırtıyorlar. Çökertmek; sonra da servetlerine el koymak istedikleri ülkeleri, o kuklaya tahrip ettiriyorlar.

Durum öyle vahim bir hal alıyor ki; bölge ve kuklanın hükmettiği ülkenin halkı patlıyor. Ölümü göze alarak ondan kurtulmaya çalışanlar çıkıyor. Zulüm ve saldırılar arttıkça, kötülüğe uğrayanlar patlama noktasına geliyor. İç ve dış çatışmalar yüzünden bölge anarşiye sürük0leniyor; güçsüz düşüyor. O zaman diktatörleştirdikleri kuklayı durdurmak ve yakalamak bahanesiyle işgale gelip; güçsüz düşmüş ülkesini ve çevresindekileri yakıp yıkıyorlar.

Yağmalayıp kaynaklara el koyuyorlar. Tüm müzeleri soyduktan, petrol ve doğal kaynakların ruhsatlarını kendi şirketlerinin üstüne tapuladıktan sonra; mahvedilmiş bölgedeki devletlerin başlarına yeni kuklalar yerleştirip; yeni tuzaklar planlamayı sürdürüyorlar. Soygunlarını da, "Bölgeye barış getirdik!" yalanıyla örterek, keyif çatıyorlar. Zenginlikleri trilyonlarca kat artmış olarak purolarını tüttürüp; başka bölgelerde yeni tuzaklar kurmanın planlarını yapıyorlar.

*İran bir zaman İngiliz işgalindeydi; Şah onların adamıydı. Humeyni'yi onlar koruyup sivrilttiler. Yüz binlerce İranlıyı ona katlettirdiler. Sonra onun kurduğu düzeni yıkmak için, Saddam'ı saldırttılar İran'a. Her iki ülke uzun savaşlarla zayıf düşünce, Saddam'ı imha etmeye geldiler. Irak'ı soydular; milyonlarca zavallı insanı öldürdüler. Şimdi İran için daha usturuplu planlar kurmanın peşindeler.

*Afganistan'da bugün yok etmek istedikleri Taliban'ı, onlar kurdu. Sonra Taliban'ı yok etmek için, ülkeyi işgal ettiler. Afyon ve uyuşturucu üretimi onların eliyle çoğaldı. Milyonla Müslüman öldü; silahlarının satışı ve tüketilmesi yüzlerce kez arttı böylece.

*Kaddafi'yi onlar şımartıp yoldan çıkardı. Avrupa başkentlerinin göbeğine dev çöl çadırları kurdurdular. Uçaklarla develer götürüp, turistik meydanlarda salındırdı. Kendisini Tanrı'nın dünya liderliğine atadığı seçilmiş sandı saf Müslüman. Şimdi onu yok etmek için ülkesini yakıp yıkıyorlar. Değerli petrollere el koyup, kendilerine tapulayacaklar. Sonra bölgeyi soymak için orayı üs yapacaklar. Düzenleri ve tuzakları sürüp gidecek!

Yazık ki, bizi de oyunlarına alet etmeyi başardılar sonunda!

Nazif KURUCU
Ortadoğu Gzt.





Ha zulmetmişsin, Ha destek olmuşsun,
Ha sessiz kalmışsın



Malumunuz günlerdir Libya’ya başlatılan Haçlı seferini milli ve manevi duruşu olan herkes kınadı, yazdı, çizdi. Türkiye’nin Haçlı safında olamayacağı haykırıldı. Haçlı safında yer alan hükümetin, muhalefetin ve bunlara destek olan ve olma kararındaki halkın bu işin maddi ve manevi bedelini ödeyemeyeceğini anlattı aydınlarımız.

Hatta Rıza Zelyut Bey bir ölçü ortaya koydu ki, bu ölçü milli ve manevi değerleri önemseyen her insanın ölçüsü olmalıdır kanımca.
“Ben Rıza Zelyut, birçoklarına göre ben eksik bir Müslüman’ım, alevi inancına tabi bir vatandaşım, bazıları benim inancımı beğenmez. O Allah’la benim aramda olan bir şey, kimin daha iyi bir Müslüman olduğunu Allah bilir.

Ben bugüne kadar CHP’yi oylarıyla destekleyen bir vatandaştım. Son Libya tezkeresinde AKP ile aynı oyu paylaşıp Haçlının safında yer aldığı, Müslüman din kardeşlerimin bombalanmasında saldırı ve işgalinde aynı safı paylaştığı için bu günden itibaren CHP’ye oy atmayacağımı ilan ediyorum. Çünkü buna benim imanım müsaade etmez. Şimdi kendini daha iyi Müslüman zanneden AKP seçmenine sesleniyorum.

Sizin imanınız Haçlının safında yer alan bu zihniyeti hala desteklemeye müsaade edecek mi?" İlginçtir Libya konusunda bu kadar yazılıp, çizilmesine hatta itikadi kurallar ortaya konulmasına rağmen hükümetten çıt yok. Muhalefetten “biz şundan ötürü evet dedik” diye bir açıklama yok. Sadece “Haçlı” kelimesine takmışlar ve bu tabiri münasebetsiz bulmuşlar.

Neden hükümet bu olayda direk fail ve taraf oldukları halde ne bir yorum, ne bir cevap vermiyorlar? Bu kadar yazılıp–çiziliyor. İthamlar, yakıştırmalar yapılıyor. Kimse oralı değil. Bu suskunluğun sebebi ne ola ki?

Tabi bir çok sebep bulunabilir bu suskunluğa ama bence iki sebepten bu suskunluk. Biri dünyevi diğeri uhrevi. Dünyevi olarak gündem Haçlıların safında Müslümanları bombalamak olursa Başbakanlık’ta, Hükümet’te, Meclis’te hayal olur. En iyisi üstünü örtmek, gündem kaydırmak, unutturmak. Bu millete neleri unutturup yutturmadılar ki…

İşin uhrevi boyutu ise camileri kışla sayan Sayın Erdoğan’ın, o camilerde okunan Kur’an’ı Kerim’in hükmünü çok iyi biliyor olması. Ama bunu itiraf edememesi. Neydi o hüküm; “…Kim onları dost edinirse onlardandır
(Maide 51)

Ha birde bazen “biz koruyup, kollama görevi yapıyoruz. Başka bir şeye karışmıyoruz” diyorlar. Onların cevabını da M. Emin Koç hocam Kur’an’dan ve Resulullah’ın (sav) ağzından veriyor.

(Muhammedim) kalplerinde (nifak/küfür) hastalık bulunanların, “Başımıza küresel bir felaketin gelmesinden korkuyoruz” diyerek onların (gayr–ı Müslimler’in) arasında koşuşturup durduklarını görürsün… Onların bütün yapıp–ettikleri boşa çıkmıştır; böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır
(Maide Suresi, 52, 53).

Müslümanların vatanlarına ve namuslarına tecavüz edenlere yardımcı olanlar, bu “kalp marazı” sebebiyle, Haçlı gibi vaziyet alıyorlar,Haçlı safında yer alıyorlar.

Bir Müslüman, en büyük yanlışı yapsa bile, diğer bir Müslüman, bir gayr–ı Müslim’i yanına alarak Müslüman’ın canına, malına, vatanına, tecavüz edemez. Müslüman’ın üstünde gayr–ı Müslim’in velayeti yoktur… Ölçü bu, hak bu, hakikat budur!

Dolayısıyla hiçbir Müslüman, gayr–ı Müslimlerle ittifak ederek ve Haçlı safında yer alarak Libya’daki Müslümanların üzerine bomba yağdıramaz, vatanlarının işgal edilmesine yardım edemez.

İşgalin ve operasyonların fiilen işin içinde değiliz, bahanesi de geçerli olamaz. Müslümanın öldürülmesine “yarım kelime katkı”sı olanın, Allah’ın rahmetinden tüm nasibi kesilir. Resulullah(sav) böyle buyurur:

Bir Müslüman’ın öldürülmesine yarım kelime katkısı olan kimse, mahşer günü ilahî huzura, alnına “Bu adamın Allah’ın rahmetinden nasibi yoktur” diye yazılı olduğu halde getirilir” (İbn Mace, Sünen, Diyat, 1). İşin birde malum hükümete göre renk alan medya boyutu var. Hatırlarsanız Körfez harekatında ABD’yi haklı göstermek için günlerce petrole bulanmış bir ördeği milletin önüne koymuştular.

Şimdi aynı zihniyet Haçlı haklı, isyanı mazur göstermek için benzer taktiği kullanıyor. Hatta isyancılardan hep aynı kişiyi namaz kılarken gösteriyor. Öyle ki adam namazda kameranın içine düşecek. Bizde yuttuk zaten.

Oradan 25 bin Türk geldi. İş adamlarının 26 milyar dolarlık yatırımları açıklandı. Kimse gidip bu insanlara; Kaddafi zaten zalim biri miydi? Yoksa ani bir kararla mı zalimleşti? Siz böyle bir zalimin ülkesine hangi cesaretle gittiniz? Bu kadar milyar dolarları böyle zalim birinin ülkesine hangi cesaretle yatırdınız? vs. diye kimse sormadı.

Hatta orada sosyal hayat nasıl? Anneler açlıktan sütleri olmadığı için çocuklarını emziremeyip bir şekilde ölümlerine sebep oluyorlar mı? Evine ekmek götüremediği için babalar kendilerini asıyorlar mı? Hastane kuyruklarında fenalaşan, ölen insanlar var mı? soru çok. Ama kimse sormadı. Gerçi oradan gelen vatandaşlarımızın ilk sözü “ortalık yatışınca geri döneceğiz”. Ne demek bu? Yani hiçbir şey Avrupa’nın ve AKP’nin anlattığı gibi değil demek.
Sonuç ortada. Onun için gelin bu Haçlı zulmüne ortak olmayalım. Onlara ortak olanlara destek olmayalım. Yoksa ha zulmetmişsin ha zulme ortak olmuş, destek vermişsin, ha sessiz kalmışsın ne fark eder?


Akın AYDIN
04.04.2011



Karikatürler - Ercan Akyol
HAÇLI Seferleri Kardeşlikse Müslümanlar Niye Ölüyor?
"Müslüman Haçlı" seferi!.. / Mustafa ASLAN
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Çrş May 11, 2011 20:48

Haçlı seferine bilerek katıldık

Başbakan Erdoğan Libya liderini uyardı ve “Artık bitti, çek git” dedi. Kaddafi’nin şimdilik buna kulak astığı yok ama, Başbakan’ın artık çok alıştığı “one minute”lerden etkilenen ve Erdoğan’ı “kahraman” gibi gören kamuoyunun pek çok gerçekten haberi yok.

Erdoğan Libya’ya karşı bir NATO operasyonundan söz edildiğinde “Bu ne saçmalık ya, NATO’nun orada ne işi var?” demişti.

Oysa Başbakan operasyon için plan yapıldığını biliyordu ve Türkiye de resmen bu planın içindeydi.

Bundan 4 ay önce NATO Libya’daki olası bir kargaşaya karşı Libya halkını Kaddafi’nin zalimliğinden koruma adı altında ama aslında petrol bölgelerini kontrol altına almak için bir plan geliştirdi.

“Southern Mistral 2011” adı verilen plana göre Kaddafi gitmemek için direnirse Fransa savaş uçaklarının önderliğinde Libya’ya karşı bir operasyon başlatılacaktı. Buna daha sonra İngiltere ve Amerikan güçleri de katılacak ve operasyona NATO damgası vurulacaktı.

“Müslüman bir ülke” olmasından dolayı Türkiye’ye ise “denizden abluka” görevi öngörülmüştü. Ancak Türkiye aynı zamanda operasyonun merkez üssü görevini de yürütecekti.

Başbakan atıp tuttu ama, önce Birleşmiş Milletler kararı ile operasyon başladı, ardından “Southern Mistral 2011” planı gereği devreye NATO girerek tüm sorumluluğu üzerine aldı.

Türkiye’nin bu operasyona “katılmama” gibi bir lüksü yoktu ve nitekim daha operasyon başlar başlamaz önceden emir almış olan Türk donanması bölgeye doğru harekete geçti. 6 gemiden oluşan Türk filosu şu anda Libya açıklarında abluka görevini sürdürüyor.

İşin Türk halkından gizlenmeyen, ama üzerinde pek durulmayan bir yönü de, Batılı güçlerin operasyonu bir “haçlı seferi” olarak nitelemesi.


Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı bu tanımlama da pek etkilemedi ve Erdoğan “haçlı seferi” konusunda aynen şunları söyledi;

“Bugün haçlı seferlerinin bir başka boyutunu da görmek, haçlı seferlerini artık farklı şekilde değerlendirmek durumundayız. Haçlı seferleri iki kültürün iki medeniyetin iki dinin karşı karşıya gelmesinden ziyade birbirini tanıması, birbirini anlaması ve birbirinden etkilenmesi sonucunu da doğurmuştur. Bugün batı medeniyetinin temellerinde de doğu medeniyetinin temellerinde de bu karşılaşmanın etkisini kimse inkâr edemez. Haçlı seferleri tarihi sadece savaşla çatışmalar tarihi değil aynı zamanda bir kültürel etkileşim, yakınlaşma, birbirini doğrudan tanıma tarihidir.”

Ve işin çok ilginç tesadüflerinden biri, Libya’ya karşı sürdürülen operasyondaki ABD savaş gemisinin adı Andrea Doria. Barbaros Hayrettin’in Preveze’de yendiği amiral.

Adamlar hiçbir şeyi unutmuyor. Bize ise figüranlık yapmak düşüyor.

Can ATAKLI
10.05.2011



Haçlı Zulmüne Direnen Libya Halkına Selam

Emperyalist devletler Libya’da soykırım yapıyorlar. Libya'nın direnişi Türkiye’nin direnişidir. Türkiye için biçilen faturaya bir bakın. Alevi Sunni kavgasını körüklediler ve başarılı olamadılar. Kürt Türk düşmanlığını senaryosunu uyguladılar. Başarılı olamadılar. Mevcut AKP’yi hükümet yaparak önce Irak’ı işgal ederek Türk subaylarının başına çuval geçirdiler. 2007 yılında tertiplere başladılar.

Bush Erdoğan görüşerek anlaşmaya vardılar. 35 CIA yetkili Ankara’ya yerleşti. Ergenekon operasyonu diye ülkenin aydınlarını tutuklayarak ceza evinde hapis ettiler. 4 senedir hala suç yok! Suçlama var. Peşinden ordumuza operasyon yaptılar ve vatansever subaylarımızı tutuklayarak ordumuzun etkisini kırmaya devam ediyorlar. Tunus, Mısır’da satılmış aydınlarla halkın bir küçük bölümünü harekata geçirerek Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’i yıktılar.Mübarek bir numaralı Amerikanın adamı olmasına karşılık.

Tayyip Erdoğan’ın dostu olmasına karşılık bizim başbakan hemen değişti. 80 bin kişi Mısır’da ayaklanıyor. % 85 oyla iktidar olan Mübarek’e ordu komutanı ülkeyi terk et diyor, çekip gidiyor. AKP veya her hangi iktidar olur ise şayet senaryo söyle; Finans piyasamız ve her şeyimiz bu ülkelere bağlı olduğundan 12 haziran seçiminden sonra ekonomik kriz yaratılarak bir bölüm halk Soros destekli basın ve sivil toplum örgütleri ile ayaklandırılarak mevcut hükümet yıkılmak istenecek ancak rol icabı direneceğinden ülkemizi bölmek için savaş uçakları harekata geçecekler.

Niçin ordumuza ve aydınlarımıza operasyon yapılıyor hala anlamıyor musunuz? Ülkesini savunamayan ordu aydınları suçsuz yere hapiste. Bakın bakın suçsuz yere atılan subaylarımızın çoğu denizci olması size bir şey hatırlatsın saldırı denizden olacağı için ön hedef deniz kuvvetleri seçilmiştir.

Abdi IŞIK
22 Mart 2011

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Pzr May 15, 2011 22:03

Batının demokrasi cinayetleri

Libya’da Büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde bir taraftan dış tahrikli isyanlar devam ederken, bir taraftan da İzmir’den kalkan NATO uçakları Libya halkının üzerine tonlarca bomba yağdırıyor.

Öyle bir basın ve medya sansürü uygulanıyor ki, burada yapılan sivil katliamın ne boyutlarda olduğunu bilmek zor.

Zaman zaman Libya şehirlerinin harabe olmuş binalarını ekranlarda görüyoruz ama katliamın gerçek boyutu dünya kamuoyundan gizleniyor.

Hatırlarsanız, Irak’ta 5 binlerle ifade edilen ölü sayısından bahsediliyordu ama sonra ortaya çıktı ki gerçek sayı milyonlarca…

Batılı ülkeler Libya’ya insanı yardımdan bahsedip duruyorlar. İnsani yardımdan neyi anladıklarını geçtiğimiz günlerde gördük. Libya’yı deniz yoluyla terk etmeye çalışanların botları alabora olduğunda NATO gemileri en ufak bir yardım eli uzatmadı. İşte Batının insani yardımdan ne anladığı…

Zaten hep öyle değil midir? ABD’nin, AB ülkelerinin kelimelere yükseldikleri anlamlar hep faklı değil midir?

Örneğin ABD, Irak’a demokrasi getireceğini söylüyordu. Bize göre demokrasi halkın bağımsız bir şekilde kendi kendini yönetmesiydi, ama Irak’ta bu zuhur etmedi.

Irak’a demokrasi İncirlik’ten kalkan ABD uçaklarının yağdırdığı bombalar olarak zuhur etti. Irak’ı işgal eden ABD askerleri önlerine gelen sivili kadın, erkek demeden katlettiler.

ABD için demokrasinin ve insan haklarının ne olduğunu Ebu Garip cezaevindeki görüntülerde gördük. ABD’nin Irak’a getirdiği demokrasi, katliam, tecavüz, işkence, kan ve gözyaşı olarak gündeme geldi.


Bugün ise Libya’ya yapılan insani yardım, yine benzer bir şekilde, Libya halkını katletme, üzerine bomba yağdırma, evlerini, okullarını, hastanelerini yerle bir etme olarak zuhur ediyor. Libya’da insani yardım, Libya’ya isyan eden, bölmek isteyenlere yapılıyor.

Türk milleti bu gerçekleri görmelidir.

Yarın bir gün Libya’nın başına gelenler BOP haritasında parçalanmış gösterilen Türkiye’nin de başına gelmeyecek mi?


ABD ve AB bölücü PKK terörüne silah ve mühimmat desteği sağladığında bizler rahatsız olmuyor muyuz? Peki, neden NATO’nun Libya’yı bölmek isteyen isyancılara yaptığı yardımları “insani yardım” olarak kabul ediyoruz ve her şeyden önemlisi neden biz de bu isyancıların ve katliamcıların yanındayız.

Bir diğer önemli husus ise, Afganistan Usame bin Ladin bahane edilerek vuruldu ve işgal edildi. Ama Ladin ABD’nin adamıydı ve hedef asla Ladin değildi.

Irak’ta da benzer durum Saddam için geçerliydi.

Fakat Libya’da durum farklı işliyor. Libya’yı bir ve beraber tutan, bölünmesine engel olan irade kabul etsek de etmesek de Kaddafi’dir. Batının hedefi Kaddafi’yi uzaklaştırmak ya da yok etmektir. Hedeflerine ulaşabilirlerse Libya’yı bölmek çok rahat olacaktır.

İşte bu nokta önemli, Kaddafi’yi görevden uzaklaştırmak için NATO Libya halkının üzerine bomba yağdırıyor. Aynen İsrail’in Gazze’de yaptığı gibi. Hedefleri, Hamas yönetimini istifaya zorlamak, köşeye sıkıştırmak için Gazze’ye giden yardımları engellemek ve Gazze’nin üzerine bombalar yağdırmak…

Batı, zulümde sınır tanımamaktadır. BOP kapsamındaki yaşanan vahşetten en fazla zarar görecek olan ülke de bu vahşete son verecek olan ülke de Türkiye’dir.

Türk milleti bu gerçekleri acilen görmeli, milli duruşu olan siyasileri acilen iş başına getirmelidir.

Murat ÇABAS
15.05.11 yenimesaj.com.tr



NATO Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil için orada!..

Resim
Başbakan Tayyip Erdoğan, NATO’yu uyardı: Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil için oraya girin.


NATO MÜLTECİLERİ ÖLÜME TERK ETTİ

Guardian gazetesi, NATO’ya bağlı askeri birimlerin, onlarca Afrikalı mülteciyi Akdeniz sularında ölüme terk ettiğini ortaya çıkardı. Geçtiğimiz ay Libya’dan ayrılan bir tekne, Akdeniz sularında 16 gün sürüklendi. 72 kişiden 61'i açlık ve susuzluktan öldü.

72 mülteciyi taşıyan tekne, geçtiğimiz ay Libya’dan ayrıldıktan sonra yardım çağrısı yapmak zorunda kaldı. Tekne, İtalyan Sahil Güvenlik ekiplerine, bir askeri helikoptere ve bir NATO savaş gemisine yardım sinyalleri gönderdi. Ancak hiçbir kurtarma girişiminde bulunulmadı.

Akdeniz sularında 16 gün sürüklenen teknedeki 72 kişiden 61'i açlık ve susuzluktan öldü.

Bir gelişme de Libya'da yaşandı. Nakit para ve silah sıkıntısı çeken isyancılar, yenibir yol buldu. Abu Dabi'de gerçekleşen buluşmada, isyancıların bir Katar Bankası aracılığıyla 100 milyon dolarlık petrol sattığı açıklandı.

Doha'da petrol ve gaz satışı için ofis açtıklarını açıklayan bir isyancı, "Satış konusunda Katar yardım ediyor ve yeni pazar hedefimiz Güney Avrupa" dedi.

Bir açıklama da, NATO Genel Sekreteri Rasmussen'den geldi. Libya lideri Kaddafi'nin süresinin dolduğunu savunan Rasmussen, Libya'daki sorunun askeri değil siyasi çözüm gerektirdiğini söyledi.

ulusalkanal.com.tr




Boğulan 600 Libyalı’yı kurtarmak isteyen TSK’ya
Başbakan Erdoğan dur demiş!


Bu cinayet Türk medyasında yer bulmadı! Neden mi bahsediyorum? Birkaç gün önce Libya’da açlık ve savaştan kaçmak isteyen 600 Müslüman Akdeniz’de fırtınaya tutulup imdat istedi, lâkin Haçlı Armadası oralı bile olmadı.

Evet AKP seçimden olumsuz etkilenmesin diye medyamızın pas geçtiği bu olayda 600 Libyalı Mümin boğularak can verdi.

Diyeceksiniz ki işte haçlı budur!

Libyalılar Müslüman değil de Hıristiyan ya da Musevi olsalardı bunlar olmazdı!

Bu tespit doğru, lâkin o Haçlı Armadasında Müslüman bir ülkenin savaş gemileri de var!

Adını mı merak ettiniz?

Elbetteki Türkiye!

Hatırlayın Başbakanımız Obama isteyince daha Meclis’ten tezkere çıkmadan savaş gemilerimize Libya’ya gitmek için hareket et emrini verdirmişti.

Ve heyhat o gemiler de Akdeniz’deki o cinayete müdahil olmadı, yani can kurtarma operasyonu yapmadı.

İki gündür Ankara’da bu konuyu araştırıyorum.

Dinlediklerim şunlar:

Türk savaş gemileri Libyalı Müslümanların imdatlarını işitince önce NATO ile temasa geçer ve görev verilirse kurtarma çalışmalarını yapabileceğini bildirir.

İzmir’deki NATO Karargâh Merkezi hayır, ilgilenmeyin talimatını verir.

Savaş gemilerimize komuta eden irade bunun üzerine gayrı resmi olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığımızı arayarak durumdan haberdar eder ve yaşanan dramı aktarır.

Konu Deniz Kuvvetlerinden Genelkurmay’a, oradan da acil kodla insani durum diye Dışişleri ve Başbakanlığa iletilir.
Bu makamlardan Genelkurmay’a cevap aynen şöyledir:

- “Komuta NATO’dadır, onun emirlerine uyulması ülkemizin menfaatinedir.”

Zerre abartmıyorum, benim öğrendiklerime göre tablo aynen budur!

Aslına bakarsanız tersi zaten mümkün değil!

Öyle, çünkü Tayyip Erdoğan iradesini orta koyduktan yani emir verdikten sonra kim tersine hareket edebilir?

Düşünün; var olan açık bir cinayete Başbakan müdahil olun, önleyin emrini verecek, bizim asker hayır diyecek, olacak şey midir?

Kazara böyle bir şey olsa, Erdoğan kıyametleri koparıp ortalığı yıkmaz mı?

Tam da seçim arefesinde meydanlarda bu konuyu istismar edip hem boğulan Müslüman kardeşler hem de asker karşıtlığı edebiyatı ile oy devşirmeye kalkmaz mı?

Eğer tablo tam tersi ise; belli ki askerimize dur diyen Erdoğan’dır!

Evet zerre aklı, muhakemesi, ahlakı ve vicdanı olan herkes, savaş gemilerimizin Libya’daki cinayeti seyretmelerini böyle yorumlar.

Sakın bu savaş gemileri NATO’nun emrindedir gibi beylik laflar etmeyin, ortadaki hadise insanî durumdur, ayrıca bu Tayyip Erdoğan değil midir Gazze’ye yardım götürme olayında uluslar arası kuralları çiğneyen?.. İsteseydi can kurtarma adına burada da çiğnerdi!..

Peki Erdoğan niye mi böyle davrandı?

ABD’den korktu da ondan!

Belli ki CIA’da Tayyip Bey’i dibe vurduracak doküman ya da kasetler var ve seçim öncesi bunlar servis edilmesin diye ABD’yi karşısına alamadı, yoksa bildiğimiz Erdoğan bu konuyu seçim malzemesi yapardı.

Tam bu konuda muhalefete soralım neden bu rezilliği görmez ve hesabını sormazsın?.. Neden bunu meydanlarda dillendirmezsin?..

Bir söz de o sözde mukaddesatçı güruha!

Bu alçaklığa bile susuyor tepki vermiyorsanız, demek ki sizin dininiz AKP olmuş!

Sabahattin ÖNKİBAR
13 Mayıs 2011


Vampirin Maskesi: Cici Demokrasi hem de "Batı tipi..."




Sözde halk isyanları ABD’nin planı

ABD Başkanı Obama 19 Mayıs’ta beklenen konuşmasını yaptı.

Konuşmanın genelinde bildik ifadeler olmasına rağmen, satır araları oldukça önemliydi, çünkü asıl mesajlar satır aralarında gizleniyordu.

ABD Başkanı, ABD’nin geleceğinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya kader, ekonomi, güvenlik ve tarihsel anlamda bağlı olduğunu söyledi.

Esasen bu ifade Prof. Dr. Haydar Baş’ın “AB kendine vatan arıyor ve vatan olarak Ortadoğu coğrafyasını seçti” ifadesinin Obama’nın ifadeleriyle ispatı niteliğindeydi.

Diğer bir ifadeyle ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında İslam ülkelerinde yaptığı açık ve gizli işgallerin hepsini kendisi için hatta kendisini kuranlar için yapıyor.

ABD Başkanı Obama ABD’nin hedefinin İsrail’in güvenliğinin sağlanması olduğunu belirtti ve “İsrail’e bağlılığımız sarsılmaz” dedi.

Zaten ABD Başkanı’nın bu coğrafyaya “kader” ve “tarihsel” bağlılığından bahsederken kastettiği de ABD değil, İsrail’dir. Neden mi?

Çünkü ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyası ile son zamanlar hariç tarihte fiili hiçbir bağlantısı olmamıştır. Ama ABD’nin temelinde İsrail kökenlilerin olduğunu düşündüğümüzde Obama’nın neyi kastettiğini anlamak zor değildir.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın ifadesiyle, “Büyük Ortadoğu Projesi’nin mimarı İsrail, taşeronu ABD’dir.” Obama’nın yaptığı açıklamalar işte bu gerçeğin itirafıdır.
Bu temel tespitleri yaptıktan sonra konuşmanın ayrıntılarına geçelim.

ABD Başkanı Obama, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da reformlar ve demokrasiye doğru geçişi desteklemenin ABD’nin birinci önceliği olduğunu vurguladı.
Bu cümle Mısır, Tunus, Libya, Suriye, Yemen gibi ülkelerde birbiri ardınca çıkan sözde halk isyanlarının arkasında kimlerin olduğunu göstermektedir.
Buralardaki hedefi ABD Başkanı’nın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yaptığı şu çağrıda rahatlıkla görebiliriz. Obama, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın demokratik geçişe öncülük etmesi ya da iktidardan ayrılması gerektiğini söyledi.

“Demokratik geçiş”ten kasıtları da bölgenin İsrail’in taleplerine göre dizayn edilmesidir.

Bu noktada Suriye’nin, hedeflenen dört parçaya bölünmesidir. Şimdi Obama’nın Esad’a gerçekte ne söylemek istediğini şöyle ifade edelim:
“Ey Esad, ülkenin dört parçaya bölünmesini sağla, İsrail’e ne istiyorsa ver, aynen Türk siyasilerin yaptığı gibi ABD’den, AB’den ve İsrail’den gelen talimatları önce hazmet sonra da milletine hazmettir. Eğer bunları yapmazsan seni Saddam gibi, ya da Kaddafi gibi yaparız”.
İşte Obama’nın asıl söylemek istediği bu…

ABD’nin “halk isyanları” kisvesi altında rejim ve sınır değiştirme stratejisine neden geçtiğini Obama’nın şu sözleri ortaya koyuyor.

Obama, Irak savaşının kendilerine bir rejimi zor kullanarak değiştirmeye çalışmanın nasıl zor ve pahalıya mal olduğunu gösterdiğini anımsattı.

Yani ABD, Afganistan’ı ve Irak’ı direkt işgal ederek çok ağır bir bedel ödedi, ayrıca imajı da büyük bir ölçüde yıprandı.

Yeni stratejiye göre ise sözde halklar yardım istiyor, ABD de yardıma koşuyor. Böylece ABD önce iç karışıklıklarla hedefindeki ülkelerin yönetimlerini zayıflatıyor, ardından da sanki yardım çağrılarına cevap veriyormuş gibi bir imaj çizerek, yapacağı katliam ve işgali makyajlıyor.

Türk milleti kendisini de tehdit eden bu gelişmeleri dikkatle takip etmeli ve yanlış kararlar vermemelidir.

Murat ÇABAS
23.05.11 yenimesaj.com.tr
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Pzt Haz 13, 2011 1:33

NATO, İslam ülkelerini yok etmek için mi kuruldu?

Libya’ya yönelik hava operasyonlarının komuta merkezi olan İzmir’deki NATO üssünün, şimdi de Kara Unsur Komutanlığı’na çevrilmesi kararı alındı.

İzmir’deki NATO üssünün Libya’ya yönelik hava operasyonlarının komuta merkezi olmasının ardından, bu kez de kara üssüne çevrilmesine karar verildi. AKP iktidarının onayladığı kararların ardından İzmir böylece NATO’nun bölgedeki en önemli merkezi haline geldi. İzmir’deki NATO üssünün akıbeti şimdiye dek yoğun biçimde tartışılıyordu. Karar, tartışmalara da son noktayı koydu. Hava Unsur Komutanlığı görevi yapan İzmir, bundan böyle Kara Unsur Komutanlığı olarak devam edecek.

Böylece haçlı amblemi taşıyan NATO İslam ülkelerini işgal etmek için yine üs olarak müslüman ülke olan Türkiye’yi seçmiş durumda.Yani bundan önce koalisyon güçleri adı altında Irak’ın bombalanmasına ve yok edilmesine müsaade eden Türkiye , bundan sonrasında Suriye ve İran’ın bombalanmasına ses çıkartamayacak.

Çünkü ; NATO operasyonlarının kara ve hava merkezi artık İZMİR oldu .

Çaktırmadan hedef İran ve Suriye mi?

Halen İspanya’da olan Kara Unsur Komutanlığı’nın batıdan doğuya kaydırılması NATO’nun görev aldığı yeni bölgeler dikkate alındığında daha anlamlı hale geliyor. Libya’da isyancı işbirlikçilerin yanında yer alarak haftalardır hava operasyonları düzenleyen NATO’nun yeni hedefinin, dış güçlerin kışkırtması sonucu karışan ve kanlı çatışmaların yaşandığı Suriye ile yine karıştırılmaya çalışılan İran olup olmadığı sorusu gündeme getiriliyor.

NATO’nun üstlendiği Libya’ya yönelik hava operasyonlarında saldırı helikopterleri de kullanılmaya başlandı. İttifak, böylece sivil kayıpların azalacağını iddia ederken, kara unsur komutanlığını da İzmir’e kaydırdı.Kısaca NATO’nun kara ve hava operasyonlarının komuta merkezinin İzmir olmasının altında yatan ne olabilir ? Hedef karışıklık yaşayan Suriye mi ? İncirlik hava üssü aynı zamanda bir NATO üssü olması sebebi ile, önümüzde ki süreç gösteriyor ki ; İçi karıştırılarak ileri demokrasi damgası vurulan Suriye ; tıpkı yüz yıl önce Osmanlı topraklarının uğradığı haçlı tecavüzüne yüz yıl sonra yeniden uğrayacak.

Yüz yıl önce ; Arap milleti içerisinde kendisine yardakçılık yapanları bulan ittifak devletleri ; Bugünlerde NATO güçleri adını almış. Peki aynı NATO komuta merkezi İzmir olduğu takdirde benzer operasyonu Türkiye’ye karşı yapar mı ? Yapar. Çünkü anlaşmalar ve sözleşmeler kağıt üzerindedir. Sadece kırtasiyedir. Buruşturup çöpe attığınız zaman hiçbir hükmü kalmaz.

Meclis kapanmadan önce Libya müdahalesi kararı alan hükümetin tezkeresine ,CHP ve MHP evet diyerek İslam dünyasına ve Türkiye’ye en büyük kötülüğü yaptılar. Bütün mesele parlamento sıralarında tekrar oturmaksa;AKP,MHP,CHP’nin birbirlerinden tek farkı meydanlarda yaptıkları hakaretlerden öte değil.

Bugün CHP ve AKP aynı ağız birliği etmişçesine Yeni Anayasa sakızı çiğniyorlar. İlginç olan ise BDP’de yeni Anayasa sakızı çiğniyor. Yani bu üç parti ağız birliği etmişçesine meydanlarda yeni anayasadan bahsettiler. Beş yüz elli milletvekili yıllardır Anayasaya göre seçiliyor.Kim rahatsız oluyor da yeni Anayasa diyorlar ? Yazık Yugoslavya örneğini hiç okumamışlar. Tarihten ders almamışlar. Yazık çok yazık…

Hüseyin Hakkı KAHVECİ
13 Haziran 2011 / Anayurt

BOP kimleri ihya eder? Google ve Twitter ile Yasemin Devrimi

BOP kimleri ihya eder? Google ve Twitter ile Yasemin Devrimi

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) son günlerde halk devrimi adını aldı. Aslında bu devrim dedikleri hatice; sms, facebook ve twitter üzerinden harekete geçirilen insan yığınlarının mevcut durumlarından daha iyi olmayacak bir tablo için çabalamasından başka bir şey değil.

Yasemin devriminden önce portakal devrimleri vardı. 2000 yılından itibaren Dünya ekonomisine egemen ülkeler daha fazla pazar elde edebilmek için ABD dışişleri ve Rice patentli bir operasyon başlattılar.

Yani teknolojisi yüksek ülkelerin pazar paylarını artırarak satmak istedikleri ürünleri daha fazla insana ulaştırma operasyonu veya büyük coğrafi topraklara ve zengin yer altı madenlerine sahip Ortadoğu ve Orta Asya coğrafyasına mensup halklara farklı yollar ile hegemonya kurmaktan öte değildir.

Tesadüf bu ki bahsedilen coğrafya aynı zamanda bir Müslüman coğrafyasıdır. Son yüz yıldır İngiltere, Amerika ve Rusya tarafından yok edilmeye çalışılan coğrafyadır.

Bu coğrafyada batı dünyası her zaman piyon bulur. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması sırasında bulduğu uşakları şimdi farklı zeminlerde ve ileri teknoloji sayesinde daha kısa sürede bulmaya devam ediyor.

Ortadoğu ve Asya halkları zenginliklerinin ve kültürlerinin farkına ne zaman ve nasıl varırlar bilinmez fakat Ukrayna, Kırgızistan, Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn, İran ve diğerleri aslında yeni dizayn edilecek bir dünyanın işaret fişekleri.

Peki model ne? Kesinlikle bir İran veya başka bir model ortada yok. Yani herkesin anlayacağı, insanlar binmişler bir alamete ancak nereye gittiklerinin farkında değiller.

Irak kapı komşumuz. Irak’ın bugün parçalı bulutlu tablosundan Irakta yaşayan halk memnun mu? Hayır değil. Kim memnun olabilir ki? Ülkedeki spikerler, grup, cemaat, dil sayarken ve bombalama haberlerini okurken bile zorlanıyor. Hiç kimse ileri demokrasi veya özgürlük adı altında bir ülkenin bu kadar yok olmasına göz yumamazdı. Fakat bugün muhalif lider adı altında ekranlara yansıtılan adı Muhammed olan Baradey denilen zat bu hususta neo conlara yeterli raporu verdi. Son günlerde gerçi bu sefer tatlı iklim gündemi yaşanıyor. Televizyonlar kendileri boş, dünyadan bihaber, adları Libya uzmanı, Ortadoğu uzmanı denilen bir sürü aydıncıklarla doldu taştı. Hiç birisi şu ana kadar tahminleri ile halkı tatmin edemedi. Sorduğunuz zaman her konuda müneccim olan bu aydıncıklar halen tv kanallarını işgale devam ediyorlar fakat unuttukları bir şey var, bu bir devrim değil. Bu bir bölünme ve bölüşme provası. Bu aydıncıklar hemen bukelemun gibi değişiyor. Ve her konuda uzman oluveriyorlar.

Mısır merkezli MÜSLÜMAN KARDEŞLER örgütü bahsedildiği kadar etkili bir örgüt değil. Mısır nüfusu içerisinde % 15’lik bir etkinliği var. Zaten sorun burada. Muhalefet elitleri protesto yapmayı bile bilmiyorlar. Mübarek yönetimi protestocuların gazını alana kadar bu koroyu meydanda tuttu. Hatta protestocuların Tahrir meydanına girebilmesi için arama noktalarını geçmesi gerekiyordu. Yani polis ve asker kontrolünden geçtikten sonra meydanda toplanabiliyorlar. O zaman kim kimi deviriyor ki. Nitekim Mübarek devrilmedi. Gitti. Devrilmek Çavuşesku örneğindeki gibi olur. Ordu Mısır’ı bilinmez bir tarihe kadar yönetecek. Tıpkı bugün Libya da çatışan ordu gibi Mısır’da da bu olaylar devlet geleneği sebebi ile bu kadar sessiz oluyor.Bu arada Tunus lideri arkasına bakmadan kaçarken tecrübesizliğinin kurbanı oldu.

Bu olaylar şunu gösteriyor. Bugün Irak eskisinden daha güvenli ve müreffeh bir ülke değil. Farklı bir açı ise Sünni Irak’ın yerini artık Şii Irak almış durumda. Yani İran adına büyük bir dış politika başarısı. Lübnan’da artık yönetim İran yanlısı Nasrallah grubunun elinde. Suriye ve İran arasında askeri stratejik işbirliği anlaşması son yıllarda yapıldı. Kısa ve öz İran artık İsrail’e komşu olmuş durumda. Bahreyn aynı şekilde Sünni ve şialar arasında ki mezhepsel iç savaşın eşiğinde. Kim kazançlı çıkacak ?

Hüseyin Hakkı KAHVECİ 21 Mart 2011
http://www.anayurtgazetesi.com/default. ... r&id=11942



Haçlı Tezkere Kabul Edildi!..NATO ablukası! Üsse gerek yok, Türkiye var!
Savaş işi gibi iş yoktur Ülkenizde bir ABD üssü varsa, yaşadınız demektir
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 28, 2011 14:15


Yeni Haçlı Seferleri Kapıda...

Bugün konuşacağımız konu tarihteki “Haçlı Seferleri” değildir... Çok yeni yöntemler kullanılarak kapımıza kadar gelmiş Yeni Haçlı saldırısından konuşacağız bu yazımızda...

Haçlılar bin yıl önce “Kudüs’e” kadar geldiler; aradan bin yıl geçti, yine geliyorlar... Bu kez kılıç-kalkan-miğfer-zırh giyimli şövalyelerle değil, nükleer başlıklı füzelerle, insansız hava araçlarıyla, elektronik istihbaratla, uzaydan görüntüleriyle...

Yeni Haçlı Seferine 2001 de başlandı; ilk hedef ülke Afganistan idi... Hiçbir zaman bulamayacakları birilerini aramak bahanesiyle Afganistan’ı işgal etmeye başladılar... İşgal için “İkiz Kuleler” bahane olarak sunulmuştu...

Pentagonun üçüncü katına uçak saldırısı olmuştu güya...

Hâlbuki pentagonun tamamı zaten üç kattı... Eğer üçüncü kata uçak vurmuş olsaydı çevresindeki ağaçlarında zarar görmesi gerekirdi... Tek ağaç bile zarar görmemiş... Nasıl saldırı bu? Ha...!!! Yakınında bir şey patlamış; patlayan şeyin de enkazı anında yok edilmiş; uçaksa neden enkazı yok ediliyor? Neyse geçelim...

Duruma Irak’la devam ettiler...

Sebep, Saddam’ın nükler bombaları var diye...

İşgal edildi, bulundu mu böyle bir şey?!

Irak beklediklerinden çok farklı sonuç verdi...

Vietnam’da olduğu gibi bataklığa saplandılar, trilyon dolar kaybettiler Irak’ta... Bunun karşılığını petrol kuyularına el koyarak neyi ne için alacaklarını gösterdiler...

**

Küresel emperyalizm doymuyordu; yeni işgaller gerekiyordu sömürmek için...

İşgal olmadan sömürü devam edemezdi...

Şimdilerde Afrika’nın kuzeyinde yeni bir plan uygulanıyordu...

“Afrika Baharı” adıyla anılan operasyonun hedefinde sınırları değiştirilecek belli ülkeler vardı...

Bunun için de oralardaki “baskıcı rejim” bahane edilerek halk kışkırtılacak, baskı altındaki gruplar ayartılacaktı...

Bu işlem kolaylıkla başarıldı... Sorosçu uşaklar tarafından.

Hedefte sadece bu Kuzey Afrika ülkeleri yoktu, sıraya konulmuştu; nihai hedef Orta Doğu idi, bu bölgenin yeniden düzenlenmesine karar verilmişti...

Küresel emperyalizmin patronları bir harita çizdiler masa başında; paylaşılıp sömürülecek ülkelere karar verdiler...

Tunus, Yemen, Bahreyn, Mısır derken Libya...

Libya’nın dışındakiler hemen “teslim” bayrağını çektiler... Küresel baronlar ne istiyordu, ne yapılmasını istiyorlarsa yaptılar buralardaki diktatörler...

Şimdilerde o ülkelerin yeraltı kaynakları büyük şirketler arasında paylaşılmakta...

Libya direnmeye çalışıyor emperyal baronlara...

**

Sıra kimde?

Sıra şimdi Suriye’de mi?

Ardında İran ve Türkiye mi var?

Türkiye’yi en son hedef olarak belirledikleri belli, şimdilik Türkiye’yi amaçları için “kullanmak” en uygun rol modeli verdikleri belli oluyor...

Türkiye’deki siyasi irade aracıyla bu rolün yapılması için tüm destekler var...

Allah var; Türkiye de görevini (!) iyi yapıyor...

Nasıl mı?

Düne kadar Türkiye ile “dost” olan, “kanka” olan Libya ve onun lideri Muammer Kaddafi’nin çocuklarını ve torunlarını öldüren bomlar, Türkiye’den sevk ve idare ediliyor...

Ne mi yapılıyor?

Emperyalistlere “paranda” olunuyor...

Önce; “NATO’nun ne işi var Libya’da” diyecek başbakan...

Ardından NATO karargâhının İzmir’de kurulmasına izin veriliyor... Bu nasıl iş?...

Türkiye, Kuzey Afrika kıyılarında SG ve TOMA Füzelerine destek için savaş gemilerini yollamış...

Füzeler Libya’ya çevrilmiş durumda...

Türkiye, bu füzelerin hedefine ulaşması için gayret gösteriyor... Bu nasıl iş?...

Libya kıyılarında ABD ve AB korumacılığını yapıyor...

İzmir, NATO bombalama merkezi haline getiriliyor...

Bu nasıl iş?...

**

Düne kadar “kardeş ve dost” olan Beşar Esat şimdilerde “tu kaka” oluverdi birden... Hemen çekilmesi için telkinler yapılmakta ve elçiler gönderilmekte...

Aynı şeyler Mısır’da Hüsnü Mübarek için de yapılmıştı...

Şimdilerde Arap ülkelerinde şu kanaat yaygın; “Türkiye’den dost olmaz, ABD’nin güdümünde hareket ediyor...” diye basında yayınlar yapılmakta... Bu nasıl iş?...

**

Yeni Haçlı Seferleri

Bush Afganistan’a girerken “Haçlı seferindeyiz” demişti, yıl 2001...

Sadece 2 yıl sonra, 19 Mart 2003 de;

Irak, “...halkını kurtarmak” bahanesiyle işgal edildi...

8 yıl sonra, aynı gün 19 Mart 2011 de Obama aynı sözü söyledi “Haçlı seferindeyiz” diye...

Güya Libya halkını savunmak bahanesiyle küresel baronlar Paris’te Elize Sarayında toplandılar, toplantının adı da: “Libya Halkıyla Dayanışma Toplantısı” idi...

Böyle açıklama yapıldı...

Sonuç bildirisinde; “Libya’daki sivil halkı korumak için tüm önlemler alınacaktır.”

Peki, neden Libya Halkı bu kadar önemli?

Neden Gazzedeki, Filistin’deki ölen çocuklar önemli değil bu küresel sömürücüler için?

Güldürmeyin beyler, bayanlar beni, “sivil halk” öyle mi?!

Gazze’de, Irak’ta binlerce çocuk ölürken nerdeydiniz?

Onlar sivil halk değil miydi?!

İsrail Gazze’ye misket bombalarını atarken kavrulan insanlar sivil değil miydi?

Yoksa bilmediğimiz “uzaylı” askerlerden oluşmuş Gazze’nin ordusu mu var?

**

İşgale kılıf hazırlamak...

İşgal edilecek ülkeye saldırmak için önce bazı ön şartlar oluşturulur. Saldırıya kılıf hazırlamak için bahane bulunur ya da yaratılır... Vurmak için bir ülkeyi, uydurulmuş bir terim var; “uluslar arası meşruiyet”...

Ne demektir bu?

Emperyalistlerin isteklerine ve menfaatlerine uygun olan ne varsa o demektir...

Bizleri soyup soğana çeviren Küresel Çeteciliktir...

Herkes adına karar veren ve tepede olan, sayıları az etkileri fazla bir azınlıktan bahis ediliyor...

**

Kimlerdir bunlar?

“Uluslar arası camia” diye söylenen şey...

Ne yapar bunlar?

Bu uluslar arası camia dedikleri bakınız neleri yapıyormuş;

* Sömürmek istedikleri ülkeleri önce parçalara ayırırlar...

* Ülkelerin kaynaklarını bölüşürler...

* Sömürürler...

* Karşı geleni terbiye için Yeni Haçlı Seferleri düzenlerler...

* Kendilerine itaat edecek bir yönetim kadrosunu hazırlarlar...

* Sonuçta yerüstü ve altı zenginliklerini sömürmeye başlarlar.

İşte bu “uluslararası camianın” verdiği karar sonucu oluşan durumdur...

**

Ölen ölür...

Korunacağı söylenen sivil “halktan ölen ölür, kalan ekonomik kaynaklar bizimdir” yeter emperyal baronlara, onları paylaşırlar...

Bunun adı da “uluslararası meşruiyettir...”

Meşruiyetin anlamı, emperyalizmin çıkarları neyi emrediyorsa onu yapmak demektir...

Petroller, yeraltı cevher ocakları, akarsular, boğaz suyolları, hava sahaları, deniz kıta sahanlıkları kontrol altında tutulur, gelirleri uluslar arası patronların kasasına yönlendirilir...

**

BM Kararları...

BM ve NATO kararları, küresel sömürücü bu patronların çıkarları doğrultusunda kararlar alır ve uygularlar...

İşte bunun adı da “uluslar arası camianın kararı” olur...

Bir ülkede, bir grup tehdit altındaymış gibi alt yapı hazırlanır, medya aracılığıyla birileri hedefe konulur, sürekli yayınlarla insanlar inandırılır, beyin yıkaması yapılır...

Tehdit altında olduğu belirlenen grubun “haklarını korumak” için devreye emperyal baronlar girer.

Küresel baronlarla ilişkileri vardır bu tehdit alan grupların... Önce oraya iyi niyet elçileri gönderilir, ardından ambargo söylemleri başlar, yaptırımlar...

Sonra karar verilir bombalanır, tahrip edilir...

Önce tahrip ederler sonra da “imar” için oraya gidip sömürürler...

Sonuç...

Küresel emperyalizmin Afrika’daki değişik ülkeler için harcadığı miktar 3,5 trilyon civarında...

Bahane olarak “El Kaide” gösterilerek Afganistan işgal edildi... İkiz kuleler bahane edilerek Afganistan’da çok kalınacağı kesin... Yetkilisinden tapu gibi itiraf var; “Afganistan’da hiçbir zaman bulamayacağımız birilerini aramaya gideceğiz” diyen Pentagon yetkilileri...

Saddam’ın olmayan nükleer bombaları bahane gösterilerek Irak işgal edildi ve bölündü...

Yalanlarla, medya yayınlarıyla halkın beyni yıkandı...

Sürekli aynı yerler tehdit edilebilir...

Şimdi sıra Suriye’de; eğer karışıklık dinmezse mezhep çatışması olur ve tüm sınır komşuları da karışır...

Başta Türkiye, Lübnan, İran ve İsrail etkilenir...

Haçlı seferleri gelir kapımıza dayanır...

İşte size hayatın gerçeklerinden birkaç kesit...

Bunlar komplo teorileri değil olanın tespitidir...


Prof. Dr. Ramazan DEMİR
28 Haziran 2011 / haberiniz.com



BÜYÜK ORTADOĞU MU? YENİ BİZANS MI?
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cmt Eyl 03, 2011 21:39

Resim

Libya’da neler oluyor?


Çok eskiden bir kısım yabancıların çokça kullandığı bir söz vardı. Diyorlardı ki: “Bir ülkeyi ele geçirmek istiyorsanız, ilk olarak o ülkenin
medyasını ele geçirmek gerekir.”


Belki o söylendiği sıralarda çok fazla dikkat çekmeyen sözün aradan geçen yıllar ve yaşanan olaylar sonucunda nasıl bir önem kazandığı sanıyorum anlaşılmıştır.

Bunu sadece ülkemizde yaşanan olaylarla ilgili olarak söylemiyorum, dünyada meydana gelen olaylarda da aynı söz geçerliliğini korumaktadır.

Medyayı ele geçirmek çok önemlidir. Onu ele geçirdiğiniz zaman sadece medyayı ele geçirmiş olmazsınız…

Aynı zamanda insanların beynini de ele geçirmiş olursunuz.

Böyle olunca da bu gücü elinde bulunduranlar topluma karayı ak, yanlışı doğru olarak gösterebilirler ki, bu konu işte asıl bu nedenle son derece önemlidir…

Bunu sadece ülke içinde yaşananlar açısından değerlendirmemek gerekir, uluslar arası olaylarda da aynı koşullar söz konusu olmaktadır.


Hem zaten, Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başlayan 1.Körfez savaşı sırasında ekranlarda sıkça gösterilen petrole bulanmış bir karabatak görüntüsü, dünya kamuoyunu ikna etmeye yetmemiş miydi?

Onun için bugün yaşanan Libya ve Suriye konusunda da benzer şeyler yaşanmakta…

Gerek ülke içinde, gerekse ülke dışında ABD yanlısı medya olayları çarpıtmak amacıyla var gücüyle çabalamaktadır.

Önce Libya’ya bir bakalım, hatta daha da ötesi, Libyalı isyancıların kullandığı bayrakla başlayalım isterseniz…

Kullandıkları bayrak nasıl bir bayrak?

Önce bu soruyu yanıtlayarak başlayalım isterseniz. Öncelikle söylemeliyim ki bu bayrak Libya’nın geçmişten bugüne kullandığı geçerliliği olan bir bayrak değil…

Bunu şunun içi söylüyorum kullandığınız semboller ki bu herkes için geçerlidir. Sizin hedeflerinizi göstermektedir.


Libya 1951 yılında BM kararıyla bağımsızlığına kavuşan ilk ülke. İşte o görüşmelerde ülkesini BM’de temsil eden Şeyh İdris sonradan ülkenin kralı oluyor.

İşte bu Şeyhin yönetiminde olarak Libya, 1969 yılına kadar topraklarında Amerikan üssü de bulunan monarşik bir devletti…

Ve o dönemde kaynakları sınırsız bir şekilde ABD’nin emrindeydi…

1969 yılında ordunun genç subaylarından Muammer Ebu Minyar Al-Kaddafi bir grup subayla birlikte darbe yaparak Şeyh İdris’i deviriyor ve monarşi sona erdiriliyor.

Sonrasında ilk iş olarak petrol millileştiriliyor.

Çölün ortasında çok güzel bir tarım alanı yaratılıyor.

Üniversiteler kuruyor.

Sanayi geliştiriliyor.


Ama tüm bunlar emperyalizmin saldırısını engellemiyor. ABD 1986 yılında Almanya’da bir Diskonun bombalanması olayını düzenlediği gerekçesiyle Libya’ya hava saldırısı düzenliyor.

Ardından da ve yine Lokerbie faciasını bahane eden Amerika’nın baskısıyla uluslararası ambargo uygulanarak ülkenin kalkınmasına da darbe vuruluyor…

Son olaylarda da bakıyorsunuz göstericilerin ellerinde en gelişmiş silahlar, sadece silah da değil, uydu telefonları, hatta çok ciddi miktarda
parasal yardım da alıyorlar.



Tüm bunları bir yana, ABD’nin İngiltere ve Fransa’nın petrol tekelleri ülkeyi aralarında neredeyse bölüşmeye başlamış bile…

Hani sembol falan dedik de az daha unutuyorduk, işte bu isyancıların kullandığı bayrak da 1969 yılı öncesi ABD kuklası Şeyh İdris’in bayrağı…

Bilmem tüm bu bilgiler, isyancıları ve onu destekleyenlerin kimliğini açıklamaya yeter mi?


Nusret KEBAPÇI
03 Eylül 2011


ABD de BM'de YENİ Libya bayrağını görmek istiyor
Kaddafi sonrası dönem ABD’de dizayn edilecek
LİBYA İÇİN "PAYLAŞIM MASASI" KURULUYOR
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Pzr Eyl 25, 2011 15:44

ABD ve İsrail’in Truva atı olmak

Türkiye’nin bölgedeki vaziyetini görebiliyorsunuz, değil mi?

AKP hükümeti, maalesef attığı adımlarla, Truva atına dönüşmüş halde… Türkiye’yi de Truva atına dönüştürmüş vaziyette!

Amerika ve İsrail’in, BOP’un, Bush’ların, Obama’nın Truva atı!

Türkiye’yi eşek edip biniyorlar, at edip sürüyorlar.

Hükümetin politik duruşunun yerli bir ekseni yok, milli bir omurgası yok, âlî bir ilkesi yok!

AKP’nin BOP eksenli icraatlarına, İslam perspektifinden baktığımızda, dinde-imanda yeri yok… Milli menfaatler açısından, medeniyet ve devlet geleneğimizden baktığımızda, onda da yeri yok!

Bir zamanların bu İslamcı takımına, bugün, arkadaşlar ne yapıyorsunuz diyen, bir İslamcı da yok!

Durun beyler, şöyle bir düşünün diyen yok!

Hepsi Haçlı eksenli adımları, Papa Urbanius edasıyla kışkışlamaya devam ediyor.

Haçlı’ya bu derece körü körüne teslimiyet ve emir kulu olmak, Ortaçağ kölelerinde dahi rastlanmazdı!
Objektif düşünelim…

Suriye ile alıp veremediğimiz bir şey var mı? Yok.

Kapı komşumuzla şu kadar zamandan beri aramızda “vize” dahi yok…

R. T. Erdoğan, henüz 5-6 ay öncesine kadar B. Esad ile abi-kardeş gibiydiler. Ailecek görüşüyor, buluşuyorlardı.

Ne değişti ki, Esat tu kaka oldu, Suriye ile komşuluk bitti, kapı komşumuz bir anda “düşman devlet” oldu, “hedef ülke” oldu.

Suriye, bize, gözünüzün üstünde kaşınız var mı dedi. Hayır… Erdoğan ile Esad’ın bir tek yedikleri ayrı gidiyordu.

Prof. Dr. Haydar Baş beyden gayrı, bir akl-ı selim sahibi de çıkıp, ne yapıyorsunuz, bu gidişat yanlış, ne oluyor, bu ne vaziyet, diye sormuyor. Bir tek o, bütün yüreğiyle hohlayarak bölgemizde alevlendirilmek istenen bu ateşi söndürmeye çalışıyor.

Suriye ile alıp veremediğimiz bir şey yok!


Olan tek şey: Amerika’nın BOP eksenli “taarruz talimatı”!

Suyun başındaki kurt, kuzuyu yemeye kararlı… Suyun aşağısında bulunan kuzuya, nehri bulandırıyorsun, diyor.
Olay bu kadar net…

Ankara’dakiler de, kurtlar sofrasında adeta garsonluk yapıyorlar!

Hiç kimse, bu iş, “Amerikan maşası olmak değil”, “Haçlı’nın Truva atı olmak değil”, diyemez… Suriye’ye taarruz etmenin makul hiç bir izahı yok çünkü.
İran ile olan münasebet ve hukukumuz da aynı…

İran kapı komşumuz… Prof. Dr. Baş’ın deyimiyle, yüzyıllardan beri aramızda tek bir mantar tabancası dahi patlamamış.

BOP tezgahında misyon üstlenen AKP hükümeti, Obama’dan aldığı BOP’lu akılla, Türkiye’yi İran’la da karşı karşıya getiriyor. Aynı İran ile Amerikan sermayesi, Ürdün’deki paravan şirketler üzerinden milyarlarca dolarlık ticaret yapmaya devam ediyor.

Şu hale bakın… AKP hükümeti, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda Amerika’nın ve Batı’nın ambargolarına rağmen Türkiye’ye her türlü desteği sağlayan Libya’yı İzmir’den kaldırdığı NATO savaş uçaklarıyla ateşe verdiği yemiyormuş gibi, benzer pozisyonu İran için alıyor... Amerika ve İsrail ile elele vererek!
BOP’un cilvesine ve AKP’nin vahim vaziyetine bakın ki, 1974’te İran, Türkiye’ye yardım sözü verdi. Dönemin Libya Devlet Başkanı Kaddafi, ihtiyaç duyulan tüm askerî mühimmatların kullanılabileceğini bildirdi.

Amerika’nın aklıyla Türkiye, şimdilerde bunları avlamaya çıkıyor, işgalcilerin tezgahında emir erliği yapıyor.

Malatya ve bazı stratejik illerin bağrına, Amerika’nın Füze kalkanları yerleştiriliyor.

Amerika’nın dümen suyuna girmeyen İslam ülkelerine karşı… Kimi korumak üzere? İsrail’i…

Türkiye, birkaç sene “one minute” cambazlığıyla milletimizin gözünün boyandığı, Erdoğan’ın ikide bir kendilerine karşı güya efelendiği, ABD’nin Süleymaniye’de yaptığı gibi Mavi Marmara baskınıyla başımıza çuval geçirirken hala Erdoğan’ın kendilerine karşı efelenme sahnelerini sürdürdüğü İsrail’e koruma kalkanı kuruyor.

İsrail, Türkiye’nin bağrına yerleştirilecek olan bu Füze Kalkanı sisteminden, ABD ile aynı andan ülke ve bölgemize dair istihbarat alacak.
İmzalanan protokol böyle!

Kim ne derse desin; böylesi bir projeyle, AKP hükümeti, Türkiye’yi İslam ülkelerine karşı “İsrail’in Truva atı” yapmaktadır!

Hükümet erkanının, meseleyi bir de bu perspektiften görmesi ve “Suriye’ye dair BOP planları”nı yeni baştan ele alması şarttır.

Amerika ve İsrail’in BOP eksenli bu adımları, Yahudilerin Diyarbakır’ımızı da içine alan meşhur “Arz-ı Mev’ud” inançları ekseninde Evangelist-Yahudi konsorsiyumunun hazırlıklarını sürdürdükleri “Armagedon savaşları”nın altyapısını oluşturmaktadır.

İslam literatüründe ve Hz. Peygamberin ahir zamana dair haberlerinde bu savaşlar, Müslümanlara karşı Deccal ordularının sürdüreceği taarruzlar olarak nitelendirilir. Zerre kadar iman ve iz’anı olan hiçbir Müslüman, herhalde Deccalların safında yer almak ve onların Truva atı olmak istemez, değil mi?!
Türk milleti, düne kadar hiçbir zaman Haçlının safında yer almamıştır, bugün de Deccalların safında yeri olamaz.

AKP hükümeti, BOP ekseninde Suriye ve İran’a karşı şekillendirilen bu yanlış gidişattan dönmelidir. Aksi bölgede kan gövdeyi götürür. Bu İslam kanı, “ne pahasına olursa olsun hak üzere ve hakkın yanında olanlar dışında” herkesi boğar. Böylesi işgal ve vahşi taarruzlara yarım kelime katkısı olanların da, ne dünyada, ne de ahirette yatacak yerleri olmaz.

Benden söylemesi… Herkes, demokratik haklarını kullanmakta hürdür; dileyen dilediği safta yer alabilir!

M. Emin Koç
25 Eylül 2011 yenimesaj.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları,Sömürgeci İşgaller,Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cum Şub 17, 2012 13:04

Bağdat Vurulurken, Kanal 7 ‘Fil Sûresi’ Okuyun Diyordu


Suriye’de katledilenlerin hali ne olacak demiş biri. Soran, medya ağı ya da tarikatler yolu ile kontrol altında tutulan, psikolojik saldırı ile sağlıklı düşünmeyi bırakmış bir beni adem.

BM’in Dünyayı yaşanabilir değil de, işgal etmeye zemin oluşturan mekanizma olduğunu bilmiyor. Libya’da paylaşımda anlaşmışlardı, yanlarına vitrin olsun diye “Müslümanlığı kimselere bırakmayan” liderleri alarak “yetmez ama sadece işgal edeceğiz” mesajı verdiler. Yine Müslümanlığı kimselere bırakmayan tarikat, cemaat ve cümle Müslümanlar, “başörtüsü mücahidleri”nin kılı kıpırdamadı. Hadi inançtan vazgeçtim. Ey İnsanlık, öldünüz mü?

Üfürükten bir terör meselesi çıkardılar, kendi İkiz Kulelerini kendileri yıktılar, ardından Müslüman coğrafyayı işgale geldiler. Herkes biliyor. İşgalcilere sebep lâzımdı, Müslüman denilen ülkelerin cemaatleri o durumda bakın ne yaptı?

“Müslüman isyan etmez, yasalara uyar. Baş kaldırmaz” fetvası verdi. Yani cemaati Müslümin! Karıştırma sırası Türkiye’ye geldiğinde “Olası Kozmopolit Anayasa’ya bakıp ayaklananlara, insan hakları diye cavır askerini topraklarımıza salanlara sakın ola ses çıkarmayın.” Hem dinen caiz değil, hem yasalara aykırı. Hem de BM’de muhtemelen veto edilmemiştir. Yani; yedi düvelin o işte rızası vardır.

***

Bakara Sûresi, 2. Ayetini Hatırlayan var mı?

Suriye’de ne oluyor? Kısaca olup biten şu. Başbakanımızın hayırlı bir iş gibi “BOP eşbaşkanıyım” dediği, Ortadoğu’yu sömürme projesi, kan döküyor. Paravanı ‘demokrasi’. Bağdat vurulurken, Kanal 7 “Fil Sûresini” okumaya davet ediyordu.

Töbe estağfurullah, Müslüman bir devlet adamı olarak semalarını Koalisyon güçlerine açar, Irak’ın işgali için NATO çerçevesi, BM kararı der kahraman ABD’li askerlerin sağsalim geri dönmesi için duacı” olursan, dahası halkı kendi zevkinde sefasında olursa “nerde kaldı Müslümanlığınız?” demezler mi? Sadece Fil Sûresi yetiyorsa eğer, ABD’nin köhne silâhlarına niye milyarlarca dolar döküyoruz?

Bizim Müslüman kadro ve ekibi sadece Filistin için, gözyaşı döker. Irak’ta Nur’un cezaevindeki tecavüzleri anlattığı mektubu, Libya’da binlerce Müslümanın füzelerle can vermesi, yarın Suriye’de benzeri işlerin olacağı umurlarında bile değil.

Niye sürekli iktidara yükleniyorsun derseniz, kime yükleneceğim?
Adı üzerinde iktidar.

İktidara ‘dur” demeyenler, bilin ki dökülen her kanda vebaliniz var. Haberleşmenin, bilgi edinmenin en hızlı çağındasınız. Suriye’de katliam yok. Dolarları alan paragözler, yine batının silahlarıyla, orduya ve masum halka saldırıyor. Olup biten bu.

Böyle olduğu halde, utanmadan ‘Suriye’de katliam var” diyor medyanız. Yetmiyor, Suriye Büyükelçiliğini basıyorsunuz. Hadi kuldan utanmıyorsunuz anladım, demek Allah’tan da korkmuyorsunuz. Hem siyaseten, hem de Allah katında çok kötü sınav veriyorsunuz.

“Fil Sûresine” bel bağlayan kardeşler, Kuran-ı kerimde birde şöyle bir sûre var. Uyulursa eğer, Fil Sûresine gerek kalmıyor. “Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez” (Bakara Suresi, 2. Ayet- Elmalılı Hamdi)

Kısaca; ‘Müslüman İslâm düşmanları ile kolkola girerse, hatim etse, zikir çekse, kâr etmez’ diyorum.

NEVAL KAVCAR - 17 Şubat 2012,
haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Pzr Mar 11, 2012 14:00

Batının değişmeyen oyunu

Libya “demokrasi getiriliyor” gerekçesi ile işgal edildikten sonra şimdi de bölünmeye başladı.Aşiret liderleri ve milis komutanlar Libya’da özerklik ilan ettiler. Gerekçe olarak hükümetin yıllarca kendilerini ihmal ettiği gösterildi.Devletin en büyük petrol şirketinin bulunduğu Sirenayka denilen bu bölge Libya petrollerinin çoğunu barındıran topraklara sahiptir.Libya halkı, özerklik ilanının “parçalanma” anlamına geldiğinin farkındadır. Çünkü meydanlarda bu ilana tepki sesleri yükseliyor.Bir yıl öncesine kadar refah, huzur ve birlik içinde yaşayan Libyalılar Batının oyununa geldiklerini geç de olsa anlamaya başladılar.Aslında yapılanlar ilk defa uygulanan bir proje değil. “Böl - parçala - yut” oyununun sayısız örnekleri mevcut.

Malzemeler ise hep aynıdır. Etnik çeşitliliğin bir kavga unsuru olarak kullanılması veya Şii -Sünni karşıtlığının gündem edilmesi ülkelerde iç karışıklığın çıkarılmasına yeterli olmaktadır.Hatırlanacaktır, Yugoslavya parçalanmış ve 7 küçük devlet bağımsızlık ilan etmişti.2001 senesinde ilk askeri müdahalenin gerçekleştirildiği Afganistan, dünyada etnik çeşitliliğin en fazla görüldüğü ülkelerden biridir. Özbekler ve Tacikler ile Peştunlar arasında çıkabilecek bir sorun veya ülkedeki Şiiler etnik çatışmaların bahanesidir.Şu anda halen işgal altında sayılabilecek Afganistan’da dönem dönem bunlar arasında olaylar çıkarılmakta, ülkede birliğin temin edilmesine engel olunmaktadır.

2003 müdahalesinden sonra Irak’ın da üç bölgeye ayrıldığı görülmektedir. Şiilerin bulunduğu bir bölge, kuzeyde Kürtlere ayrılan coğrafya ve ortada Sünnilerin yer aldığı kısım.Ve Irak bugünlerde ABD oyunu Şii - Sünni meselesi ile uğraşıyor.Libya’da işgalin üzerinden çok geçmeden petrol rezervlerinin olduğu bölümde bir ayrılık hareketi başlamıştır.Bu durum yabancı petrol şirketlerini de sevindirmektedir.

BOP’un ana gayesinin zengin rezervlere ulaşmak olduğunu her zaman hatırlatıyoruz. Libya örneği de bunu desteklemektedir.Libya petrolleri şu anda geçici yönetimin elindedir. İtalya ve Fransa, şirketleri aracılığı ile petrolün başındadır.Petrol meselesi devlet idaresinden çıkarıldığı halde bununla da yetinilmemiş ve petrol bölgesi ülkeden de ayrılmıştır.Bu belki de petrollerin kontrolünü elinde tutan İtalya ve Fransa’ya karşı bir ABD oyunu olarak da değerlendirilebilir.Özerklik ilanı veya federasyon benzeri bir yolla içte birliğin sona erdirilmesi ya da etnik ayrımcılık oyununa gelerek halkın isyan etmesi hep batının işine gelmektedir.Burada Türkiye’nin de yeni anayasa ile benzer uygulamaları düşündüğüne dikkat çekmek gerekir.

Parçalanmanın önünü açabilecek, yerel yönetimlere geniş yetkilerin verileceği düzenlemeler devlet ve millet bütünlüğü açısından son derece tehlikelidir.Önümüzde acı örnekleri olan ülkelerin uygulamaları ortadadır.Devlet - Millet bütünlüğünü zedeleyebilecek icraatlardan kaçınmak, genç Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekası ve uzun süreli devamı için şarttır.

Prof. Dr. Haydar Baş - 9 Mart 2012,
Yeni Mesaj
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cmt Mar 17, 2012 18:58

Suriye’nin dostlarına bakın! Hepsi ABD ve İsrail dostu

Suriye’nin dostları, toplantı yapıyorlar.“Böyle dostları olan düşmanı neylesin”, ya da eğer bunlar dost ise düşman kim veya kimler? Allah aşkına bunların dosta benzer bir durumları var mı, dost yüzü görebiliyor musunuz? Hikâyeye göre kedi Hacca gitmek istemiş, gitmeden fareleri tek tek ziyaret edip helallik almak ister. Plan bu ya; farenin kapısına gidip, tepesine dikilmiş “Fare kardeş çık dışarı.” Fare sorar “Ne istiyorsun kedi kardeş? ” Kedi cevap verir “Hacca gidiyorum, çık seni kucaklayıp, helallik almak istiyorum.” Fare biraz düşünür “Helal olsun git, ama çıkmam dışarı” deyince kedi yeni bir tezgâh kurar, yine gelir.“Fare kardeş! Çık dışarı.”Fare cevap verir “yine ne oldu” der. Kedi “dışarı çık Hacdan geldim sana hediye getirdim.”Fare, dışarı çıkmadan başını hafifçe çıkarıp kediye bir bakar ve der ki “Valla kedi kardeş senden hiç hacı yüzü göremiyorum.”

Şimdi Suriye dostlarına bakıyorum, hiç dost yüzü göremiyorum hele Sayın Davutoğlu sanki Bayan Clinton’un ikiz kardeşi.Sözleri bir, özleri bir ve gözleri birdir. Ortadoğu sorunlarına aynı gözle bakıyor, aynı sözü söylüyor ve aynı idealleri paylaşıyorlar.Suriye’nin sözde dostları ülkeler Arap Birliği üyeleri ve Türkiye. Bu ülkeler Irak’ta ve Afganistan’da milyonlar öldürüldüğünde hiç birinin gıkı çıkmadı, bugün Suriye sevgileri depreşmiş!İsrail daha yeni Gazze’yi bombaladı, çıt yok.Türkiye kınadı ama buna kınama denirse tabi, ifade şöyle “İsrail’in Gazze’ye orantısız güç kullanmasını kınıyoruz” dikkat buyurun lütfen; İsrail’i Türkiye kınamış olmuyor, orantısız güç kullanmayı kınıyor.

AKP İsrail’i kınayabilir mi?

Mümkün müdür? Ancak koruyup, büyütebilir bunlara verilen görev bu çünkü.Öyle olmasaydı füze kalkanını Kürecik’e kurarlar mıydı? BOP’un eşbaşkanı olurlar mıydı?Bunların sözlerine değil, eylemlerine bakmak gerekir.Bu sözde Suriye dostlarının, aldıkları kararların hiç birinde, şu an Suriye’yi kan gölüne çeviren teröristleri kınamak yoktur. Ama teröristlerce şehirleri ele geçirilmiş, emniyet güçleri katledilmiş yerleri, devlet olarak kurtarmaya gelen Esad yönetimine zulüm yaptığı söyleniyor. Yani silahlı bu gruplara müdahale nasıl olacak çiçeklerle mi?

Sahte ve yalan haberlerle dünyaya katliam diye duyurdukları şeyleri, teröristlere mal etmeyip Esad yönetimine mal eden bu sözde dostlar, bununla yetinmiyor, teröristlere silah ve para yardımında bulunuyor. Türkiye bu işin başını çekiyor, komşu bir ülkenin sözde dostu olarak bu yönetiminin yıkılmasını istiyor.Esad yönetimi gittiği an, ikinci Kuzey Irak kurulmuş olacak, her halde bunun bir an önce olması isteniyor, bunun başka bir açıklaması olamaz.

Birinci Körfez harbinde Irak Kürtlerini Özal, bugünkü konumlarına getirmiştir. Suriye Kürtlerini ise AKP özerk yapıya kavuşturmak istiyor, peki bunu kim istiyor? Büyük İsrail’i kurmak isteyenler, o zaman bu ülkelere Suriye’nin dostları yerine İsrail’in dostları demek daha doğru değil midir?

Yusuf Karaca - 16 Mart 2012,
Yeni Mesaj
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Sal Mar 20, 2012 22:20

HAÇLI ORDULARINA YOL AÇAN MÜSLÜMANLAR!

AKP iktidarının aklında varsa-yoksa Suriye'nin ABD ve İsrail ikilisinin istediği düzene getirilmesi düşüncesi yatmaktadır. Aylardır bu konuda çok büyük bir çaba veriyorlar. Türkiye'nin iç gündemini bir taraftan çeşitli konularla oyalıyorlar, diğer taraftan Suriye üzerindeki politikalarda inandırıcı olmak için psikolojik propaganda ortamı hazırlıyorlar.

AKP'nin yandaş medyası hep bir ağızdan Suriye'ye demokrasi istiyor, Esad'ın diktatör olduğunu haykırıyorlar. Savaş tamtamları çalıyorlar. "Asalım, keselim, parçalayalım" naraları atıyorlar. Hâlbuki aynı medya organları geçtiğimiz yıllarda da Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ailece nasıl büyük bir dostluk yaşadıklarını ballandıra ballandıra anlatıyorlardı. Gazetelerdeki manşetleri, fotoğrafları görenler Erdoğan ve Esad ailesinin akraba olduklarını sanıyordu. Beşar Esad sabah kahvaltısında Türkiye'de ise, Recep Tayyip Erdoğan aynı günün akşamı ailece Suriye'de oluyordu.

Bir sene öncesine kadar Suriye'nin nasıl demokrasi ve özgürlüklerle yönetildiğini, Türkiye-Suriye arasındaki dostluğun Beşar Esad sayesinde oluşturulduğunu tüm dünyaya ilan edenler, ABD-İsrail düğmeye basar basmaz anında değiştiler, anında Beşar Esad'ın üzerine çullanmaya başladılar.

Suriye'de olaylar ne zaman başladı? Arap Baharı adı verilen kanlı hamlelerin sırasıyla Tunus, Mısır, Libya'da vuku bulmasıyla başladı. Rejimlerin ABD eliyle değiştirilmesi Suriye'de de hayata geçirilmek istenmektedir. AKP iktidarı da bu rejim değişikliklerine taşeronluk yaptığı için Suriye'de de "ben yokum" diyemiyor. Çünkü bütün ipleri ABD'nin elindedir. Dün yaşadıkları dostluk pozlarını bir anda yırtıp atıyor ve ABD-İsrail ne talimat veriyorsa onları yerine getiriyorlar.Haçlı Seferleri düzenliyor gibi Müslüman ülkelere saldırılar düzenleyen ABD emretse, Suriye'ye ilk bizim sözde İslamcılar saldırıya geçecek…

Öyle şevkle coştular ki sormayın… ABD milyonlarca Müslümanı öldürdüğünde sokağa çıkıp tek bir slogan atmayanlar, şimdi Suriye'de yaşananlar için feryat ediyorlar. Evet, Suriye'de masum insanlara zulüm ediliyorsa herkesin yüreği yansın, tepkisini göstersin ama buradaki amaç sadece ABD ve İsrail'in menfaatlerine zemin hazırlamaktadır.

ABD Müslüman öldürünce alkış tut, Suriye'de yine ABD fitnesiyle kardeş kavgası çıkarılınca öfke kus…

Türkiye'deki sözde İslamcıların ilginç görüntüsü bu şekildedir.


ABD Irak'a özgürlük getirecek diye destek verende bunlardı… Bu sözde İslamcıların Irak'ta milyonlarca masum Müslümanın öldürülmesi karşısında bir tepki verdiklerine şahit olan var mı? Yok olamaz. Çünkü AKP'nin başındaki Recep Tayyip Erdoğan ABD askerlerine "ABD'nin Irak'ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en az zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız." mektupları yazmışken, bu sözde İslamcıların tepki göstermesi mümkün mü?

Bunların Müslümanlığı ABD'nin menfaatlerini korumakla yükümlü kılınmış herhalde… Sadece Allah'a secde eden Müslümanların hakkını, hukukunu korumaz mı? Ama bunlar ABD-İsrail'e eğilmekten başka şanları yoktur.


Haçlı Ordusu kanlı demokrasi, özgürlük dağıtıyor, bizim sözde İslamcılarda ayaklarına paspas oluyor… Ve bunlar Türkiye'de "En iyi Müslümanlar" sıfatı verilerek sürekli ödüllendiriliyor… Gerçekleri görecek bu samimi Müslümanlar neredeler? Haçlı Ordularının taşeronları Türkiye'yi de kurban verdiğini zaman mı uyanacaklar?

Tarihteki Haçlı Seferlerini övenler, günümüzdeki Haçlı Ordularının projelerinde "Eşbaşkanlık" yapanlar %50 oy ile tek başına iktidar değil mi?
Bu garabeti çözdüğümüz gün Müslümanların kurtuluşu gerçekleşecektir.


Yıldıray ÇİÇEK - 20 Mart 2012,
Ortadoğu
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cmt Mar 24, 2012 14:08

NATO’nun Afganistan’da işi ne?

Tam biz Suriye’ye girelim mi, girmeyelim mi?

Bu bizim iç işimiz mi tartışması sürerken Afganistan’dan 12 askerimizin şehit oluşunun haberi geldi…

İşte o zaman herkes biraz şapkasını önüne koyup düşünmeye başladı

Tabi ardından da sormaya…

Bizim Afganistan’da ne işimiz var demeye…

Her ne kadar biz NATO üyesiyiz oraya gitmek bizim görevimiz falan denilse de bu tür yanıtlar hiç kimseyi ikna etmedi…

Kaldı ki örneğin cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda Afganistan bizim çok iyi dostluk ilişkileri kurduğumuz bir ülkeydi…

Üstelik çok uzun yıllardır Afganistan’la ilişkimizi bozacak herhangi bir sorun da yaşanmadı…

Ama bizim için böyle olan ne yazık ki herkes için öyle olmuyor…

Özellikle Ortadoğu’da çok stratejik bir konumda bulunan, ayrıca dünya haşhaş üretiminin en yüksek olduğu…

Aynı zamanda zengin bakır yataklarının da bulunduğu ülke ister istemez birilerinin ağzını sulandırıyordu…

Sonuçta 11 Eylül saldırısının faili olarak görülen ki doğruluğu hiçbir zaman kanıtlanamadı…

Bunları söylerken çok kısa olarak bir şeyi hatırlatmakta yarar bulunuyor.

El Kaide, Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal ettiği yıllarda ABD tarafından gerek para, gerekse silah ve mühimmatla desteklenen bir örgüt…

Neyse devam edelim ABD, El Kaide liderini ülkeden istedi…

O zaman ki Afganistan yönetimi de böyle bir şeyi kabul etmeyince 2001 Ekiminde İngiltere ve ABD tarafından bu ülkeye karşı hava saldırısı başlatıldı…

Hemen ardından da kuzey ittifakı denilen değişik etnik gruplardan oluşan ve ABD ve İngiltere’nin desteklediği güçler ülkede etkin olmaya başladı…

Bir süre sonra yani 2002 Ocak ayında da NATO bünyesinde kurulan İSAF askerleri ülkeye girdi…

Daha sonra NATO 2006 Temmuzunda ülkenin güneyini…

Ekim ayında da tamamında yönetimi eline alıyor…

Ülke NATO yönetimine geçtikten sonra Afganistan’da özellikle bir alanda müthiş bir üretim artısı oluyor…

Bazı kitaplara da giren araştırma sonuçlarına göre ülke NATO yönetimi altına girdikten sonra haşhaş üretiminde rekor kırılıyor…

Sizce neden olabilir bir düşünün…

Bu arada özellikle aradan biraz da zaman geçtiğinden hani olabilir ya unutulmuş da olabilir…

ABD Afganistan’a neden müdahale etmişti…

Diyeceksiniz ki El Kaide…

Usame Bin Ladin falan…

Peki, nerede bu Usame Bin Ladin?

Denize düştü?

Yani sözün kısası sonuçta ABD emperyalizmi kendi yazdığı senaryoyla bölgenin merkezine konuşlanarak tüm bölgeyi denetimi altına almaya çalışıyor

Tüm tezgâh bu…

Bu arada unutmadan…

Biz Afganistan’da doğrudan savaşta olmadığımız halde bu kadar şehit verdik…

Eğer bazılarının çok heveslendiği gibi ya Suriye iç işimiz olsaydı?

Nusret KEBAPÇI - 24 Mart 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cmt Mar 24, 2012 14:13

Müslüman katili ile Müslüman aynı safta

Salya sümük efendi dedi ki, “herkes Yahudi ve Hıristiyanlara karşı bakışını değiştirsin, Kelime-i Tevhid’in ikinci kısmını kabul etmeyenlere rahmet nazarıyla bakmalıyız” tiner çekmiş sapık gibi gözlerini karşısındakine değil de, tavana dikerek konuşan bu herif ve avanesi ve dahi kanalları, koro halinde isyancıların yanında, Müslümanlara hücum ediyorlar.

Kelime-i Tevhid’in ikinci kısmını kabul etmeyenlere Kuran kâfir diyor. Bu efendi ise “Kuran’ı dinlemeyin, bunlara rahmet nazarıyla ve şefkatle bakın diyor. Kâfirlere karşı hoşgörülü ve alçak gönüllü, Müslüman’a karşı ise sert ve saldırgan olanlara ne denir?

Şii veya Sünni her iki dünyanın insanlarına Müslüman denir. Her iki mezhebe tabii olan Müslümanlar Allah’a, Resulüne ve Kuran’a inanırlar. Kısaca tevhide inanırlar, teslisi reddederler. Yahudi ve Hıristiyanlar ise teslise inanırlar, ancak onların dini onlara, bizim dinimiz ise bizedir. Biz onların taptıklarına tapıcı değiliz, onlar da bizim inandıklarımıza inanmak ve tapmak zorunda değillerdir.



ABD 11 Eylül saldırılarını bahane göstererek, Haçlı savaşı başlattığını ilan etmiş, Irak ve Afganistan’ı işgal ederek milyonlarca Müslüman’ı katletmiştir. Afganistan ve Irak işgalleri pahalıya mal olduğu için, aynı sonuçları isyanlar çıkarıp bunları destekleyerek elde etme yolunu seçen ABD, “Arap Baharı” adını verdikleri isyan hareketleriyle Müslümanlar’ı katletmeye devam ediyor.

Türkiye ve İran, Ortadoğu’nun iki büyük devi dövüştürülmek isteniyor. Olaylar böyle devam ederse bu kaçınılmaz görünüyor. Bu iki devletin çarpıştırılması ABD ve İsrail’in en büyük hedefidir.

Hükümet ve cemaat kanallarının hepsinde, hemen her gün düşünce kuruluşları diye tanıtılan bir takım dernek sorumlusu ve sözde stratejistler İran ve Suriye aleyhinde konuşmalar yapıyorlar, hepsi zır cahiller. Yalan haberler üzerine senaryo üreten bu kişiler Soros’tan beslendikleri her hallerinden belli.

Bu insanlar, Müslüman katilleri ile aynı saftalar, utanmadan Obama’nın Müslümanlar’ı Esat zulmünden kurtarmak istediğini anlatıyorlar. Esat halkına bu güne kadar zulmetmedi de şimdi neden zulmetsin? Zulmettiğini kabul edelim bu Obama’ya mı kalmış bunu aklınız mantığınız alıyor mu?
Müslüman, Müslüman katilleriyle aynı safta olamaz.

Saddam zalim dediler kandınız.

Kaddafi zalim dediler kandınız.

Şimdi Esat zalim diyerek sizleri yine kandırmalarına müsaade etmeyin.

ABD ve işbirlikçilerinden daha zalim kimse olamaz. Bunlar diktatör ve zalim de olsa ne Bush ne de Obama bunların tırnağı dahi olamaz, “kol kırılır yen içinde kalır” haçlıları hiç ilgilendirmez. Esat, Şii diyenler, Obama’nın Sünni olduğunu mu söylemek istiyorlar?

ABD’nin yanında ve onlar adına Suriye’ye müdahale etmenin çıkarlarımıza uygun olduğunu iddia edenler, Amerikancılığı Sünnilik sananlar en hafif deyimle hainliktir. Bunlara sormak lazım, sizler mi Hıristiyan oldunuz, Amerikan yönetimi mi Müslüman oldu?

Yusuf Karaca - 24 Mart 2012
Yeni Mesaj


:arrow: Eli kanlı Özgür Suriye oluşumu ve PKK terörü
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İslamcı kapı kulları, Sömürgeci İşgaller, Sessiz Kalanlar...

İletigönderen Başkomutan » Cum Nis 06, 2012 4:04

HERŞEYİ ANLATAN FOTOĞRAF !

Bazen bir fotoğraf karesi sayfalarca yazıdan daha çok şey anlatır.Bu fotoğraf karesi de birçok şey anlatıyor. Yüzeysel görünen Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmedinejat'ın dost gibi el ele tutuşması ama her ikisinin düşüncesi o anda başka bir alemde…

Recep Tayyip Erdoğan bir taraftan samimi görünmeye çalışarak "Obama'nın mesajlarını tam iletebildim mi acaba?" diye düşünüyor. Ahmedinejat ise daha da düşünceli ve derinlere dalmış bir şekilde "Bu adam kimin elini tutsa, kiminle kucaklaşsa, kime mesaj vermeye gelse, kiminle dost gibi görünmeye çalışsa o kişilerin başına muhakkak bir felaket geliyor" diye çok kaygılı, tedirgin bir bakış ortaya koymuş…

Recep Tayyip Erdoğan Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Tunus, Suriye üzerinde ABD tarafından verilen her görevde BOP Eşbaşkanlığını eksiksiz yerine getirmenin ve yeni kurban Ahmedinejat'a musallat olmanın mutluluğunu yüzüne yansıtmış ama Ahmedinejat bakışlarıyla kendi akıbetinin ne olacağını düşündüğünü çok net göstermiş…

Ahmedinejat'ın kafası çok karışık.Türkiye'yi yönetenlere bir taraftan tavır almaya çalışırken diğer taraftan da onları ABD-İsrail ile hareket etmemesi adına uyararak ilişkiyi sıcak tutmaya çalışıyor.İran ,Suriye'yi de kurban vermemek için mesajlar veriyor,taktikler geliştirmeye çalışıyor. Suriye bir nevi İran'ın kalesi durumundadır. Orası aşıldıktan sonra doğal olarak yoğunlaşılacak hedef olarak kendisini görüyor.

Ahmedinejat'ın, Başbakan Erdoğan'ın Tahran'a geldiği ve görüşmenin yapılacağı ilk gün hastalığını bahane ederek görüşmemesi bir tavır olarak algılandı. İran'lı yetkililerin sık sık emperyalizm karşısında dikkatli olunması yönündeki uyarıları da aradaki soğukluğun bir işaretedir. Çünkü uyardıkları kişi hem komşu ülkenin Başbakanı hem de aynı zamanda ABD'nin BOP Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…

Son aylarda İran'lı yetkililerin defalarca Türkiye'yi ABD-İsrail hizmetçisi olmakla itham edip, tehdit etmesi zaten durumun hangi noktada olduğunu göstermektedir.

AKP'nin ABD-İsrail güdümündeki politikaları, Ortadoğu Bölgesi'ndeki tüm ülkeler üzerinde tesirini göstermektedir.

Recep Tayyip Erdoğan , bölgede hangi devlet başkanına "Dostum, kardeşim" diye sarıldıysa ABD'nin talimatlarıyla birlikte onlara anında sırtını dönmüş, onların devrilmesi, öldürülmesi için elinden gelen tüm gayreti sergilemiştir.

İran konusunda da tutumu bu şekildedir. Malatya'ya yerleşen "Füze Kalkanı" ve kurulan askeri üs, İran'a karşı yapılan hazırlığın ve ABD-İsrail taşeronluğunun net fotoğrafıdır.İran bu durumun farkında olarak, Türkiye'yi tehdit etme cüretinde bulunmaktadır.

Suriye üzerindeki tezgahlar, planlar, baskılar her geçen saniye artış göstermektedir.Türkiye'yi yönetenler ise Suriye konusunda herkesten çok koşturmaktadır. Suriye ele geçirildikten sonra İran'a sıra gelecektir.

AKP iktidarı ,İran ve Suriye üzerinde ortaya koyduğu çalışmaları, Türkiye'nin kendi iç meselelerinde bile yapmamaktadır.

Türkiye büyük bir felakete doğru sürükleniyor. Ama hala bu ülke "Dünya Lideri" masalarıyla uyutulmaya devam ediyor.Bu masal, dünyayı başımıza yıkacak ama tiyatrocu iktidar uyutmaya hala devam ediyor.

Yıldıray ÇİÇEK - 4 Nisan 2012,
Ortadoğu Karikatür / Musa Kart

:arrow: Obama'nın Kuryesi
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x