İsrail’e karşı uygulanacak ‘yaptırım’ paketine bakın!
Ankara’da devlet yok. Türkiye’nin idaresi, Allah’a emanet. İsrail’in, Gazze’ye insani yardım götüren Türk gemisine baskın düzenleyip, ‘tamamı Türk vatandaşı’ 9 kişiyi katletmesinin üzerinden neredeyse üç hafta geçti.
Alçakça saldırının ardından, İsrail’e anladığı lisan ile cevap vermek yerine BM Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağıran hükümet şu talepleri iletti:
- - “Uluslararası bir soruşturma açılmalı.”
- “Gemiler derhal serbest bırakılmalı.”
- “İsrail’e acil sert bir uyarı yapılmalı.”
- “Ölü ve yaralılara tazminat ödenmeli.”
- “Gazze’deki ablukaya son verilmeli.”
Peki bu taleplerin karşılığı ne oldu? Tam bir havagazı.
BM, bırakın İsrail’e herhangi bir ‘ciddi’yaptırım kararı almayı, alçakça saldırıyı açık bir dille ‘kınamaya’ bile lüzum görmedi. ‘İcazet’ makamları olan ABD, olayı ise ölenlere ‘başsağlığı’ dilemekle geçiştirdi. ‘Gösterecekleri tavrı’çok önemsedikleri AB’den ciddi anlamda bir tek tepki yok. ‘Bölge liderliği’ oyunu oynayan iktidar, ilk ‘ciddi’ sınavda sınıfta kaldı.
Türk devletinin itibarı ‘beş paralık’ edildi. Ama anlaşılıyor ki iktidar, edebiyle çekip gitmek yerine, ortaya çıkan ‘gerginliği’, referandum öncesinde ‘istismar malzemesi’ olarak kullanmaya devam edecek. Yandaş medya, ‘keriz uyutma’ taktiklerini büyük bir utanmazlıkla yerine getiriyor.
Neymiş efendim, İsrail’in yaptığını ‘karşılıksız bırakmamakta’ kararlı olan hükümet, ‘uygulanabilecek yaptırımları’ içeren kapsamlı bir ‘yol haritası’ hazırlamış. Yol haritasının ne olduğu, ‘satır aralarında’ geçiştirilen şu cümlelerden anlaşılıyor:
- “Ticari, askeri ve diplomatik alandaki tedbirler uygulamaya sokulmadan önce İsrail’e bir ‘çıkış kapısı’sunulması öngörülüyor. İki ülke arasındaki işbirliği anlaşmalarının ‘feshedilmesi’yerine ‘askıya alınması’, ‘kısmen uygulanması’gibi seçeneklerin devreye sokulması üzerinde duruluyor.”
Eğer bir yaptırım uygulamak istiyorsanız, çıkar aslanlar gibi uygularsınız, milleti ahmak yerine koyan bu tür ‘dolambaçlı yollara’ girmeye ne gerek var? Ama, maksat ‘bağcıyı dövmek’ değil, ‘üzümü yemeye’ devam etmek olunca, bu sorunun cevabının herhangi bir anlamı kalmıyor.
- ‘BOP Eşbaşkanlığı’ görevini sürdüren... Yahudi lobilerinden almış olduğu ‘Cesaret’ ve ‘Ebedi Dostluk’ ödüllerini omuzlarında şerefle taşımaya devam eden... Cumhuriyet tarihinde İsrail ile en fazla ‘ikili anlaşmaya’ imza atan bir hükümetin başı olma lekesini üzerinde barındıran...
‘Suriye sınırındaki mayınlı arazileri’ İsrail merkezli firmalara ‘49 yıllığına’ kiralamak için sabahlara kadar Meclis’i açık tutan... ‘Ülkenin önemli limanlarını’ Yahudi sermaye sahiplerine devretmek için otel odalarında sabahlara kadar pazarlıklar yapan...
“Neler oluyor diye?” karşısına çıkanlara, “Türkiye’de sermaye ırkçılığı yapanlar var. Küresel sermaye Türkiye’ye yatırıma geliyor. Bakıyorsunuz birileri çıkıyor, ‘Yahudi sermayesi’olmaz. Paranın dini, milleti, ırkı olur mu?” diye azarlayan...
Sahnede “One Minute” numaraları çekip, perde arkasında “magarina’ oynayan birinden İsrail’e karşı ‘ciddi’ bir karşılık vermesi beklenebilir mi? Ya özelleştirmeler sayesinde Türkiye’nin can damarlarını ele geçirenler, bir gecede ‘ekonomiyi’ patlatmaya kalkışırlarsa ne olacak?
YENİÇAĞ
18 Haziran 2010
İsrafil K.KUMBASAR