AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Oca 18, 2010 15:26

İsrail Senaryosu ve Biz Sazanlar

Tayyip Bey İsraillilere bağırıp çağırıyor ama her türlü ilişki pür kuvvet devam ediyor. Ne zaman Washington’a gelse koştura koştura Musevi lobisi ile görüşmeler ayarlanıyor.

Resim

Aslında hayranım bu AKP’lilere. O kadar güzel gündem yaratıyor ve değiştiriyorlar ki. Halkı gene sazan yerine koydular. Öylesine tehlikeli oyunlar oynuyorlar ki devletin güvenliği, geleceği, milletin refahı umurlarında bile değil. Şu son İsrail ile yaşanan krizden söz ediyorum. Sakın yanlış anlamayın, Tayyip Erdoğan’ın İsrail hükümetini politikaları nedeniyle eleştirmesine ben de katılıyorum. Ama bunu ben sade bir Türk vatandaşı olarak düşünüp söyleyebilirim. Hatta meydanlara çıkıp bu durumu protesto edebilirim. Ama bir ülkenin başbakanı bu kadar alenen hiçbir ülkeye saldıramaz, hakaret de edemez. ne kadar haklı olursa olsun.

Evet, İsrail, yaklaşık bir asır kadar önce Almanların kendi halkına yaptığı mezalimi, zavallı Filistin halkına yapmaktadır. Evet, bu insanlık dışıdır. Evet, o bölgede yaşanan hiçbir şeyde adalet ve insanlık aranmaz, aranamaz. Ama siz bir devlet adamıysanız, bunu karşı tarafa devlet adamı olarak mesaj olarak vermek zorundasınız. Sözlerinizle icraatlarınız birbirine uymalı. Devletlerin başında olanlar fevri olamaz. Devletlerin başında olanlar başka devlet adamlarına hakaret edemez. Filistinlilere sıkılan kurşunları, atılan bombaları imal eden İsrail savunma sanayiinden mal almazsınız. Onlarla ekonomik ilişkilerinizi kısarsınız. Diplomatik ilişkilerinizde başka yollara saparsınız.

Tayyip Bey İsraillilere bağırıp çağırıyor ama her türlü ilişki pür kuvvet devam ediyor. Ne zaman Washington’a gelse koştura koştura Musevi lobisi ile görüşmeler ayarlanıyor. Hatta son ziyaretinde Washington’da Musevi lobisi Erdoğan ile konuşmak istemeyince İsrail’de büyükelçilik yapmış olan deneyimli diplomat Namık Tan’ı onlara yollayabildi. Aklıma Namık Tan’ın Washington’a atanmasındaki etkenlerden birinin Musevi lobisi ile arayı düzeltmek olabileceği de gelmiyor değil hani. Demek ki bu gerginlik Tayyip Erdoğan ve AKP’nin Davos’da denediği ve tabana selam göreve devam senaryosunun bir başka sahnesi. Sanki İsrailliler de bu senaryodaki rollerini iyi ezberlemiş ve iyi oynuyor gibi son dakikada özür mektubu falan geliyor.

İşte bu noktada biz Türk halkı, acemi sazan gibi AKP’nin hazırladığı oltaya atladık. Başbakan da bu olayla oyalanan bizim boyalı basını görevini yaptığı için kutladı. Arkadaşlar, bunun bir senaryo olabileceği hiç mi aklınıza gelmiyor. Belki bu kadar tehlikeli gündem yaratmak olmaz diye geliyor aklınıza ama unutmayın, bunlar ampulcüler. Olay, AKP’nin yaptırdığı kamuoyu yoklamalarında oylarının yüzde 28’e indiğinin öğrenilmesi ardından sahneye konuyor. Bu senaryo tam da hükümetin çalışanlara ve emeklilere damlalıkla ücret artırıp, itfaiyeci hortumuyla akıttığı zamlar gündemdeyken ve IMF’den para istendiği bir devrede perdelerini açıyor. Kusura bakmayın ama sevgili okurlarım ben bu oyunun tribünlere, AKP’li seçmene oynandığına inanıyorum. Ve zerre kadar bir ciddiyeti olduğunu sanmıyorum.

Gelelim dış politikada önemli son gelişmelere. Düşünün, ABD’nin Rusya ile arasında gizli ve açık gerginlikler yaşanırken aniden Tayyip Bey, Putin ile ekonomi ağırlıklı görüşme yapıyor. Bu görüşmenin zamanlaması dikkatinizi çekmedi mi? Erdoğan, Washington ziyaretinde Obama yönetiminden istediklerini alamayınca, bu kez yüzünü Moskova’ya döndü. Ben Moskova’nın bu dönemi iyi değerlendireceğinden eminim.

Evet, sevgili okurlarım. Bence AKP bir kez daha Türk halkını sazan gibi İsrail olayına doladı. O arada bir dizi kazık yedik fark etmeden. Isınıyor musunuz? Pazarda fileniz doluyor mu? Çocuklarınız iş bulabiliyor mu? Yaşlılar, emekliler ilaçlarını alıp tedavilerini yaptırabiliyor mu? Siz ona bakın. Gerisi ampul salatası. Ampul yemezler.

Savaş SÜZAL
toplumsalhaber.com
En son Başkomutan tarafından Sal Tem 06, 2010 0:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 3 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: İsrail Senaryosu

İletigönderen Başkomutan » Sal Oca 19, 2010 17:23

Siyonizm ve İslâm'a hizmetten ödüllü Tayyip Bey İsrail'e niçin vuruyor?

Tayyip Erdoğan bir özelliği ile de tarihe geçti.

Dünya’da hem siyonizme hem de İslâm’a hizmetten dolayı uluslararası itibarı olan ödülleri alan tek isimdir.

Kısa adı AJC olan Dünya Yahudi Kongresi, hatırlayacaksınız bir süre önce Erdoğan’a cesaret madalyasını layık görmüştü.

Malum bu madalya çok çok özel kişilere, yararlılıkları göz önünde bulundurularak veriliyor.

AJC’nin temel misyonu ise, siyonizmi dünyaya hakim kılmaktır!

104 yıldan bugüne yani kurulalı beri sadece ve sadece bir istisna dışında bu ödülü hep Musevi kökenliler almış!

İstisna isim ise, ömrünün 6’da 5’inde ’Kahrolsun İsrail’diye vaveyla koparan Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Nasıl olur, neden olur sorgulamasına geçmeden önce ikinci fotoğrafı sunalım.

Suudi Arabistan’da her yıl Kral Faysal adıyla yine uluslararası değeri olan bir ödüllendirme yapılıyor!

Bu ödüllendirmelerin en önemli olanı İslâm’a hizmet ödülüdür.

Geçen yıl bu ödül Suudi Kralı’na verilmişti.

Keza aynı ödül için 90’lı yıllarda Boşnak lider merhum Alia İzzet Begoviç layık görülmüştü.

Bu ödülü almanın olmazsa olmazı, İslâm’a tarihsel katkı sunmaktır.

Ve bu ödül bu sene Tayyip Erdoğan’a veriliyor.

Doğrusu şaşırdım, zira bir ismin hem siyonizme hem de İslâm’a tarihsel katkıdan ötürü ödül alabilmesinin izahı zor! Nasıl oldu ise Tayyip Bey bunu başardı!

Bazılarınız Tayyip Bey Yahudileri uyuttu ve cesaret ödülünü kaptı diyebilir ama böyle bir şeyin olması milyonda bir bile mümkün değil zira Yahudilerle örgütü

MOSSAD uyutulacak türden bir yapı değil.

Sahi nasıl oldu da, bütün ömrü Morrison Süleyman sataşmalarıyla geçen Sayın Demirel’e bile verilmeyen böyle bir ödülü Tayyip Erdoğan’a verdiler?

Daha da ilginci dünyanın en önemli siyonist örgütünden cesaret madalyasını alan birine Suudiler nasıl oluyor da İslâm’a hizmet madalyasını veriyor, bu da anlaşılır değil!

Benim bu konudaki hükmüm şudur:

Hadiseleri yakından gözleyen herkes kabul ediyor ki Tayyip Erdoğan’ı politikada zirveye çıkaran yani Başbakanlık yolunu açan ABD’deki Yahudi lobisidir.

AKP’nin kuruluş günlerinde Abraham Foxman gibi global Yahudi baronlarıyla yaptığı gizli görüşmeler bunun net vesikalarıdır. Belli ki Erdoğan iktidar olma uğruna Yahudilerle omuz omuza olmuştur ve ilk dönemini bu dayanışma ile geçirmiştir. Aldığı cesaret ödülü de ilk döneminin bakiyesidir.

Erdoğan’ın ikinci dönemi ise birincisinden farklıdır. 2007 seçim sonuçları ile Yahudilere artık eskisi kadar ihtiyacı olmadığını düşünen Tayyip Bey biraz da Numan Kurtulmuş’un estirdiği rüzgarla makas değiştirerek Yahudilerin yörüngesinden çıkmak istemiş ve Gazze, Hamas deyip bilinç altında var olan eski ideolojisine yönelmiştir.

Ancak korkusu, Yahudilerin AKP’nin ilk dönemindeki somut katkılarını afişe etmesiydi.

Erdoğan böyle bir şeyin önüne geçmek için son bir yıldır güya İsrail karşıtı bir görüntüye girdi ve bu şekilde genel seçim öncesinde yapılacak muhtemel bir Yahudi teşhirinin önüne geçmeyi düşündü. Evet Tayyip Bey’in verdiği son fotoğraf yakın gelecekte somut verilerle afişe edilecek AKP-Yahudi ittifakı propagandasını ters yüz etmektir. Suudi’lerden İslâm’a hizmet ödülünü almak için yapılan kulisler de bu kapsamda değerlendirilmelidir!

Sabahattin ÖNKİBAR - 19 Ocak 2010
En son Başkomutan tarafından Pzt Tem 05, 2010 23:45 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı,İsrail Senaryosu,Van Münüt

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 09, 2010 16:47


Boynunda cesaret ödülü, Sırtında papaz cübbesi

Bu hal, hareket, bu kılık bu kıyafet…
Kime, hangi millete ait?

“İktidar olmak için gerekirse papaz cübbesi bile giyerim” deyip, cübbeyi giymişse ve dahi iktidar olmuşsa yapacağı ilk iş ne olacaktı, ellerini açıp “kahraman Amerikan askerlerinin sağ-salim evlerine dönmeleri için” dua etmek olacaktı.

Ve öyle de yaptı.

    Boynunda cesaret ödülü sırtında da papaz cübbesi olunca, ne haçlı dünyasının ne de Siyonist dünyasının hiçbir talebine karşı çıkamayacaktı. Hiçbir taleplerine de karşı çıkamadı...

Bu milletin, bu memleketin yüzde yüz zararına da olsa o dünyalardan gelen her talep “baş üstüne” diye karşılandı.

Peki ne oldu? Haçlı ve Siyonist dünyayı doyurabildiniz, tatmin edebildiniz mi? Artık yakanızdan düşüyoruz, bundan sonra dilediğiniz gibi hareket edin dediler mi? Keneler kan emmekten, sırtlanlar avını parçalamaktan ne zaman bıkmış usanmışlar ki?

Boynunda cesaret ödülü sırtında papaz cübbesi ve hacıların hocaların sevgilisi…

Bir yerlerde bir terslik var ama nerelerde?

Ya Yahudi lobisinden alınan cesaret ödülü ve kuşanılan papaz cübbesi anlamlarını değiştirdiler, bu güne kadar ifade ettiklerinden bambaşka bir anlam büründüler ya da bildiğimiz hacı-hoca kavramları ciddi bir anlam kaymasına uğradı.

Bir yerlerde bir terslik var ama nerelerde? Bu kılık bu kıyafet, bu hal ve bu hareket kime, hangi millete ait? Boynunda cesaret ödülü sırtın da papaz cübbesi taşıyan, bunca olanlara rağmen hala taşıyan bir ekipten, bir ekip başından hala hayır bekleyen hacı-hoca takımına şaşırmamak mümkün mü?

Boynunda cesaret ödülü, sırtında papaz cübbesi ile acaba hangi milletin, hangi medeniyetin kahramanı olunur? Hiç düşündünüz mü?

yenimesaj.com.tr
Aziz Karaca
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı,İsrail Senaryosu,Van Münüt

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 10, 2010 22:09

YAPILAN HER MÜSLÜMAN KATLİAMINDA AKP SUÇ ORTAĞIDIR


İsrail'in alçak saldırıları sonrası kendine bir konum belirlemeye ve Müslümanların duygularını sömürmeye çalışan AKP'nin oy için herşeyi yapan hallerini gören vicdan sahibi insanlar, Irak'ta öldürülen 1.5 milyon Müslüman için neden bir ses çıkarmadığını sıkça sormaya başladılar. Bir doğru adına diğer doğru terk edilmez ölçüsünde olaylara baktığımızda İsrail'in alçak saldırılarında ölen Müslümanlara sahip çıkıldığı gibi Irak'ta, Afganistan'da öldürülen Müslümanlara sahip çıkmakta bir insanlık vazifesi olmalıdır. AKP nedense bu insanlık vazifesini hiç yerine getirmemektedir. AKP'nin normalde İsrail'in öldürdüğü insanlara falanda sahip çıktığı yoktur. O sadece İsrail üzerinden Müslümanları istismar oyunu oynamaktadır. İsrail ile her türlü işbirliğine devam eden AKP, sadece istismar oyununa malzeme yaratmaya çalışmaktadır.

    İsrail'in saldırılarında yılda 100 insan ölüyor yada ölmüyor durumda iken ABD'nin işgal ettiği Irak'ta günlük 100 kişi ölüyor. Ama AKP'den çıt çıkmıyor. Çünkü ABD'nin kanlı projelerinde "Eşbaşkanlık" yapmakta ve Irak'taki Müslümanları Türkiye'nin İncirlik Üssünden kalkan ABD uçakları bombalamaktadır. Şimdi böyle bir insanlık dışı vazifeyi alan AKP'nin İsrail'e karşı Müslümanların temsilcisi gibi sözde posta koymaya kalkmalarına kim inanır? İnanan varsa olsa olsa geri zekâlıdır.

Yardımlar Irak'taki mazlumlara niye gitmiyor, Recep Tayyip Erdoğan Irak'taki mazlumlar için niçin ABD'ye posta koymuyor?

Koyamaz çünkü ABD'nin suçlarına ortaktır. Tarih önünde yargılanmalarını gerektiren işgallere her türlü desteği vermektedirler.

Gazze için yola çıkan gemideki insanların ölümü AKP için istismar malzemesi dışında hiçbir şey ifade etmemektedir. Fazla ölüm olsa AKP için herhalde çok iyi istismar alanı oluşturacaktı. Yardım gemisi yola çıkmadan haftalar önce gemide yer ayırtıp, son gün gemiye binmekten vazgeçen AKP'li milletvekillerinin bu kaçışlarının sebebi neydi acaba? Gemide bulunan ve gözaltına alınan Hakan Albayrak isimli AKP yandaşlığında çukurlara gömülmüş yazarda bu durumun hesabını sormak yerine hala AKP'ye binlerce teşekkür ederek, AKP yalakalığına devam ediyor. AKP ne yapmış da teşekkürü hak ediyor anlamak mümkün değil Vatandaşlarımızı hiçbir tedbir almadan ölüme doğru yollamak ve ölülerini Türkiye'ye geri getirtmek herhalde Hakan Albayrak için diplomatik bir başarıdır.

Hâlbuki İsrail'in alçak saldırısından kısa bir süre önce Hakan Albayrak, İsrail'in OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) üyeliğine Türkiye'nin oyu ile kabul edilmesine yönelik "OECD... İsrail... Utanç..." başlıklı bir yazı yazmış ve "İsrailliler, 'OECD üyeliği bizim için tarihi bir zaferdir, rüyamız nihayet gerçek oldu' diye bayram ediyorlar... Erdoğan'ın "One minute" tavrının OECD'de somutlaşmasını beklemiş olan İslam dünyası ise derin bir hayal kırıklığı yaşıyor... Utanç içindeyiz." Şeklinde o yazısını bitirmişti. İsrail ile her türlü işbirliğine devam eden AKP içinde geçtiğimiz gün de"Lafı hiç eğip bükmeden söyleyeyim: Mavi Marmara konusunda İsrail'e gösterdikleri tepkiler için hükümete ve cumhurbaşkanına minnettarım. Başımızı yere eğdirmediler." şeklinde cümleler kurdu. Perde arkasında İsrail ile her türlü işbirliğini sürdür ama toplumun gazını almak için kamuoyu önünde bağır-çağır bunun adı İsrail'e haddini bildirmek olsun

Allah bu AKP yandaşlarına biraz akıl, biraz da mantık versin Ya kurnazlık yaparak algılama körlüğü yaşıyorlar yada AKP iktidarına tutunmak için gerçekleri görmezlikten geliyorlar.

    İsrail'in yol arkadaşı, hedef ortağı AKP'yi olduğundan farklı göstererek Müslümanları sırtından hançerlemektir. AKP için İslam dininin hiçbir ölçüsü önemli değildir. Onlar için bu dünyanın nimetlerini elde etmek ve korumak mühimdir.

    Öyle bir ölçüleri olsa ABD'nin İslam dünyasına düzenlediği Haçlı Seferlerinde önden yol açan olmazlardı.


Ortadoğu Gzt.
Yıldıray Çiçek
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı,İsrail Senaryosu,Van Münüt

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 06, 2010 0:18


GİZLİ BULUŞMALARDA DÜŞEN MASKELER


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail Ticaret Bakanı Ben Eliezer'in Brüksel'deki gizli buluşmaları ve bunu İsrail basınının deşifre etmesi AKP iktidarının İsrail ile gerçek bir kavga değil,sadece kavga rolü yaptığını bir kez daha göstermiştir.

Davos'tan bu yana, iç politikada ne zaman bir sıkışma yaşasa İsrail ile sahte kavgalar yaparak gaz alan, kamuoyunun gündemini değiştiren AKP'nin, bu gizli buluşma ile kamuoyu önünde başka, gizli kapılar ardında başka olduğu ve sahte kahramanlıkla sadece Türkiye'yi ve bölgemizdeki Müslümanları kandırdığı net bir şekilde görülmüştür.


Dışişleri Bakanı olmadan önce de AKP'nin dış politikalarına yön verdiği söylenen,olduktan sonra nasıl bir basiretsiz zihniyet taşıdığı daha net anlaşılan Ahmet Davutoğlu'nun İsrail ile yaptığı bu gizli buluşma, AKP'nin de siyasi karakterinin güvenilmez bir noktada olduğunu izaha yetmiyorsa zaten başka ne gibi somut örnek lazımdır?

Türkiye'nin talebi ile ABD'nin organize ettiği bu gizli buluşma, AKP'nin ABD-İsrail çizgisi dışında hareket edemeyeceğinin ispatı olmuştur.

Davos hadisesinden bu yana resmen siyasi bir tiyatro çeviren AKP iktidarı, uluslar arası arenada Türkiye'nin itibarını bu tür basit oyunlarla yok etmektedir.Hangi ülke Türkiye ile olan ilişkilerine güvenir, yada hangi ülkeye menfaatlerimizi koruma noktasında konusunda söz geçirebiliriz?

ABD ve İsrail'in her türlü alçak saldırısı ve aşağılaması karşısında, Türkiye'yi korumaktan aciz, sürekli siyasi oyunlarla ayakta kalmaya çalışan AKP, en büyük zararı Türk milletinin geleceğine vurmaktadır.

AKP iktidarının üstlendiği küresel taşeronluktan dolayı, ABD ve İsrail'e Türkiye'yi kullandırmak ve onlara hizmet etmekten başka alternatifi yoktur.

AKP ara-sıra söylemleri ile ABD ve İsrail'i eleştiriyor gözükse de buradaki sinsi amacı taşıdığı İslamcı kimliğinin çakma olduğunun anlaşılmaması üzerinedir. Mücahit pozlarından yanına yaklaşılmayan ama küresel vahşetlere adeta müteahhitlik yapan AKP'nin bu oyunu oynaması da kendi açısından bakıldığında doğrudur.Bu gizli buluşmaya da bu çerçevede bakmak gerekmektedir.Kandırılan muhafazakar kesimler,hizmet edilen ve işbirliği halen sürdürülen ABD-İsrail olmaktadır.

ABD-İsrail ikilisinin hedeflediği projelerde aldığı görevlerle teslim alınmış AKP,onların elinde esirdir. Ancak yapılacak ilk seçimlerde iktidardan gönderilmeleri halinde hem kendileri,hem Türkiye kurtulacaktır.

Hedeflenen Büyük Ortadoğu Projesi İsrail'in merkez olduğu,Kudüs'ün başkent olduğu Büyük İsrail Projesi'dir.

Akıl ve mantık sahibi herkes bunu artık anlamıştır.Bu projede "Eşbaşkanlık" yapan birinin hükümetinde bakanlık yapan Ahmet Davutoğlu'nun Mavi Marmara saldırısı sonrası başlatılan nutuk yarışında 'Bir gün Mescid-i Aksa'da namaz kılacağız' sözlerini kullanması ve kapalı kapılar ardında İsrail ile orta yol bulma pazarlığı AKP'nin yeni bir tirajı-komik hali olmuştur.

Tezatlıklar üzerine siyaset anlayışı AKP'nin en çok başvurduğu yöntemdir.Hem Hıristiyan-Yahudi projelerine hizmet edeceksin,hem de samimi Müslümanlarının duygularını bu şekilde istismar edeceksin İsrail'e bağırıp-çağırıp kavga ediyor görüntüsü verilmesinden sonra,kapalı kapılar ardına gizlenerek yapılan pazarlıklar AKP'nin bugüne kadar yaptığı siyasi ikiyüzlülüklerin deşifresi olmasına en büyük katkı olmuştur.

İsrail'in hiçbir konuda taviz vermediği ve hiçbir çekincesinin olmadığını uygulamaları ile gördük AKP'nin de her konuda tavizleri göz önüne alındığında gizli kapılar ardında kimin ne duruş sergilediğini anlayabiliriz.Hele birde ABD bu buluşmayı organize ettiyse varın gerisini siz düşünün.

Davos ve Mavi Marmara olayı Türkiye'nin nasıl bir zihniyet tarafından yönetildiğini göstermiştir.AKP'nin mücahit maskesi bir kez daha düşmüştür. Türkiye'nin tekrar itibarını kazanması için bu zihniyetin Türkiye'nin başından gitmesi gerekmektedir.




Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.

Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-YAHUDİ ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Cmt Tem 10, 2010 0:08

Resim

ANKARA'DA SİYONİZM ANMASINA KİM İZİN VERDİ


AKP ile İsrail arasındaki sözde kriz, aslında tam da İsrail’in kurucusu David Ben Gurion’un Türkiye-İsrail ilişkilerini tarif ettiği şu cümle gibi: “Türkiye bize metres gibi davranıyor. Halbuki evlendik, evliliğimizi bir türlü açıklamıyor.”
Ben Gurion’un bu tespitinin üzerinden yarım yüzyıl geçti ama AKP döneminde İsrail’le ilişkiler tam da böylesi bir tanıma uygun gelişti. Kapalı kapılar ardında farklı, dışarıda farklı…
Gelin AKP’nin iktidara gelmesinden bu yana, İsrail’le gerçekte nasıl bir ilişki türü yürüttüğüne birlikte gözatalım…

ERDOĞAN’A YAHUDİ CESARET ÖDÜLÜ

1.. AKP 3 Kasım seçimleri öncesinde 16 Temmuz 2002’de ABD’de Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü JINSA’da temaslarda bulunarak iktidar vizesi desteği aradı ve aldı.

2.. Erdoğan Ocak 2004’teki ABD ziyareti sırasında Amerikan Yahudi Komitesi’nden “cesaret madalyası” aldı. Resmi ismi “Davut Boynuzu” olan bu madalya, dünyada ilk kez Yahudi olmayan bir isme, dahası bir Müslüman’a verildi!

AKP: FİLİSTİN TERÖR, İSRAİL ŞİDDET UYGULUYOR

3.. 30 Ağustos 2004 tarihinde AKP’li Ömer Çelik, Egemen Bağış ve Mevlüt Çavuşoğlu İsrail’le kapsamlı görüşmeler yapmak üzere 3 günlüğüne İsrail’e gitti. Havaalanında gazetecilerin sorularını yanıtlayan heyet, “ziyaretlerinin, ilişkileri daha da pekiştirmek için büyük önem taşıdığını” belirtti. Ömer Çelik, “ortada kriz var” gibi bir adım atılmak ve öyle bir durum yaratılmak istendiğini belirterek, “aslında ortada bir kriz olmadığını” vurguladı. Ömer Çelik ve Egemen Bağış’ın bu ziyaretten önce, ABD’ye gidip Yahudi kurumlarıyla özel temaslarda bulunduklarını da anımsatalım.

Yeri gelmişken, bir başka anımsatma daha yapalım. Ömer Çelik, İsrail’e bu ziyaretinin iki ay öncesinde TBMM’de yaptığı bir konuşmada, “Filistinlilerin yaptığını terör, İsrail’in yaptığını ise şiddet” olarak nitelendirmişti. Bugün koşullar gereği Irak’taki Müslümanları anımsayan Ömer Çelik’in, o tarihlerde “Irak’taki direniş örgütlerinin, katillerden oluştuğunu” söyleyecek kadar Amerikancı olduğunu da belirtelim.

İSRAİL AKP ELİYLE TÜRK TARIMINI ÇÖKERTTİ

4.. AKP hükümeti, İsrail ile 15 Temmuz 2004’de Ankara’da bir mutabakat zaptı imzalayarak, Serbest Ticaret Anlaşması kapsamında “temel ve işlenmiş tarım ürünleri ticaretindeki tavizlerin karşılıklı genişletilmesini müzakere etme konusunda” anlaştı. Böylece AKP, İsrail’e Türk tarımını çökertme olanağı sundu!

İNTERNET GÜVENLİĞİMİZ İSRAİL’E EMANET

5.. AKP’li Enerji Bakanı Hilmi Güler, İsrail Ulusal Altyapı Bakanı Binyamin Ben-Elizer ile boru anlaşması imzaladı. Türkiye’den İsrail’e uzanacak boru hattından petrol, doğalgaz, elektrik, su ve fiberoptik geçmesi planlandı.

6.. Fiberoptik demişken… İsrail’le sözde krizin zirve yaptığı 2010 Haziran’ında ortaya çıktı ki, pek çok devlet kurumunun internet güvenliğini de İsrail sağlıyor! Bu görevi yürüten İsrailli Check Point firmasının, 2006 yılında “stratejik ortağı” ABD’den benzeri bir iş almak istediğinde bizzat ABD Başkanı Bush tarafından veto edildiğini de anımsatalım!

AKP’NİN İSRAİL’LE 17 PROJESİ

7.. Şimdilerde çok tartışılan insansız uçak Heron anlaşmasını, Tayyip Erdoğan 1 Mayıs 2005 tarihli İsrail ziyareti sırasında imzaladı. Bu ziyarette 200 milyon dolarlık bu anlaşmayla yetinilmedi, M60 tanklarının modernizasyonu için yeni protokol yapıldı ve 17 ayrı askeri proje görüşmesi yapıldı!

Bu arada anımsatalım… Erdoğan, Davos’ta “one minute” dedikten sonra, AKP’li Savunma Bakanı Vecdi Gönül, 27 Ocak 2009’da açıklama yaparak İsrail’le ilişkiler konusunda bir sıkıntı olmayacağını ilan ediyordu. Gönül, “insansız İsrail uçağı Heron’lar konusunda bir sıkıntı olmayacağının ve ilk parti Heron’ların Nisan ayında Türkiye’ye geleceğinin” müjdesini veriyordu.

AKP İÇİN HAMAS BAŞKA, EL FETİH BAŞKA

8.. Erdoğan, Filistin dostluğu değil; El fetih karşıtlığı, Hamas dostluğu yaptı. İsrail’le sözde ilk kriz sırasında bakın Başbakan Erdoğan ne diyor: “İsrail’in en yetkili ağzı, Filistin lideri Mahmut Abbas’ın tutuklu Hamas milletvekillerinin serbest bırakılmasını istemediğini söyledi”.

ERDOĞAN: ARAFAT BARIŞIN ÖNÜNDE ENGEL

9.. Dahası Erdoğan, geçmişti açıkça İsrail’i savunup, Arafat’ı da suçlamıştı. ABD’de İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak, ABD Kongre üyesi Jane Harmon ve şarkiyatçı Prof. Bernard Lewis ile 13 Haziran 2004’te bir panele katılan Erdoğan şöyle söylemişti:

“Ben Barak'ın başlatmış olduğu barış sürecine katılıyorum. Ancak Sayın Barak'ın başlattığı süreç devam etmedi. Sayın Arafat büyük bir fırsatı tepmiştir. Eğer o zaman oturulan masadan kalkılmasaydı isabetli olurdu. Şu anki sıkıntı budur. Fakat biz yine de barıştan umutsuz değiliz. Barış süreci sıkıntılı bir süreçtir. Çile çekmeyi gerektirir ve bu mücadeleyi çile çekerek sürdürmeliyiz. 80 yaşına merdiven dayamış olan bir Arafat barışın önünde bir engel olamaz. Bu işi halklar arasında çözebiliriz”.

10.. Davos’ta sözde “one-minute” krizi yaşanırken, TBMM’de Türkiye-İsrail Dostluk Grubu üyesi 361, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu iyesi ise sadece 60 milletvekili bulunuyordu!

ERDOĞAN MUHALEFETİ YAHUDİ DÜŞMANLIĞI YAPMAKLA SUÇLADI

11.. Erdoğan, Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin 44 yıllığına İsrail’li şirkete verilmesine itiraz edenleri “Yahudi düşmanlığı” yapmakla suçladı.

ORTAK “YAHUDİ URFA PROJESİ”

12.. Urfa’daki “mayınlı arazilerin” İsrail’e peşkeş çekilmesinin tartışıldığı günlerde, 26 Mayıs 2009’da, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy “Yahudi Urfa Projesi” olarak bilinen “dinler buluşması” kapsamında Urfa’yı ziyaret etti. Levy “Urfa ile Harran bizim için çok önemli, her Yahudi için atalarımızın dedelerimizin geldiği bu topraklara gelmek çok önemli” dedi.

İsrail’in bölgeye ilgisi konusunda, bir başka önemli açıklama da 1 Aralık 2004 tarihinde, o dönemin İsrail Büyükelçisi Pinhas Avivi’den gelmişti. “İsrail’lilerin Güneydoğu’dan toprak alımlarını” yalanlayan Avivi şu ilginç cümleyi dile getirmişti: “Buradan arazi satın alınmadı, ancak bazı ortak projelere destek veriyorlar. Türkiye'yle tecrübelerini paylaşıyorlar”.

KONYA OVASI’NDA İSRAİL’E ARAZİ

13.. İsrail sadece Güneydoğu’dan değil, “Anadolu Kartalı Tatbikatı Krizi” ile daha sonra gündeme gelen Konya’dan da 2004 yılının sonunda 40 bin dönüm arazi aldı. AKP’nin “Tarımsal İşbirliği ve Kalkınma Projesi” ile önünü açtığı bu satış işlemi ile verilen topraklar, ABD ve İsrail’in eğitim için kullandığı hava üssünün hemen yanında bulunuyor.

AKP ile İsrail arasındaki bu alım-satım işleri oldukça ilginçti. Bakın Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sami Güçlü, Konya’daki bu satıştan birkaç ay önce Şanlıurfa Ceylanpınar’ı isteyen İsraillilere şu yanıtı verdiğini açıklıyordu: “Dedim ki, GAP’la ilgili düşünceleriniz, Türk kamuoyunda bir kısım kanaatlerin oluşmasına neden oluyor. Bu nedenle başlangıç faaliyetlerimizi İç Anadolu’ya kaydırarak, sulama teknolojisini Türk kamuoyuna sunalım. Bu sayede, kamuoyunda oluşan çekingen hava kırılabilir”.

AKP’DEN İSRAİL’E TOPRAK ALIMI İÇİN YASA KIYAĞI

14.. İsrail’in toprak alımlarına kolaylık getiren yasanın da, 19 Temmuz 2003 tarihinde, AKP tarafında yürürlüğe konulan 4916 sayılı yasa olduğunu belirtelim. AKP İsrail’in toprak alımlarını kolaylaştırmakla kalmıyor, karşı çıkanlara da tepki gösteriyordu. Örneğin AKP Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Atilla Maraş, İsraillilerin GAP bölgesinde toprak satın almasına itiraz edenleri, “Bizim insanımız da Avrupa ülkelerinde mülk alıyor. Ancak yabancılar bizden toprak satın aldıklarında kıyameti koparıyorlar. Bunu doğal karşılamak lazım. Global baktığımız zaman bunun bir sakıncası yok”.

İSRAİL’E SURİYE SALDIRISI İÇİN HAVA SAHASI İZNİ

15.. İsrail, 6 Eylül 2007 tarihinde Suriye’nin gizli nükleer reaktörünü vurduğunda Türkiye hava sahasını kullandı.
16.. İsrail Lübnan’a saldırdığında ama 28 gün sonra Hizbullah’a yenilip geri çekilmek zorunda kaldığında, bölgeye AKP emriyle Türk askeri gönderildi.

AKP MİLLETİN GAZINI ALIYORMUŞ

17.. Gelin hiç yorumsuz, 14 Haziran 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan Devrim Sevimay’ın AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’le yaptığı röportaja göz atalım şimdi de:
Hüseyin Çelik: “Türkiye’de antisemitizmin bir geçmişi var. Fakat bizimle birlikte antisemitizm falan yok. Aksine bakın Sayın Başbakan’ın bu çıkışları olmasa Türkiye’de antisemitizm daha çok artar”

Milliyet: “Yani bir anlamda şişede biriken gaz mı kaçırılmış oluyor bu sayede?”
Hüseyin Çelik: “Elbette, halk şöyle düşünüyor, ‘Verilmesi gereken tepkiyi benim devletim veriyor zaten’.”

Milliyet: “Ve sakinleşiyor, öyle mi?”
Hüseyin çelik: “Ve sakinleşiyor, çünkü ‘Benim adıma Tayyip Erdoğan konuşuyor’ diyor. One minute çıkışı bundan dolayı insanların uzun yıllar bastırılmış bazı haykırmalarının bir manada temsilciliğini yaptı. Sayın Başbakan Türk milletinin bu manada ve insanlık vicdanının sesi olmaya çalışıyor.



·ANKARA’DA SİYONİZM ANMASI!

18.. AKP’nin İsrail karşıtı olmadığı, dahası anti Siyonist olmadığı, başka uygulamalarından da anlaşılıyor. AKP, tarihte ilk kez Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, İsrail’e siyonizmin kurucu Theodor Herz’i anma izni verdi. 6 Aralık 2004 günü İsrail’in Ankara Büyükelçiliği, Ankara’da, Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda siyonizmi andı!

·SONUÇ

Davos’da “one minute” krizi, Anadolu Kartalı tatbikatı krizi, büyükelçiyi alçak koltukta oturtma krizi, Mavi Marmara gemisine saldırı krizi…

Tümünün, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulayabilmek için Türkiye’ye biçtiği model ortak statüsüyle doğrudan ilişkisi var. ABD, BOP’u uygulayabilmek için “Filistin Sorunu”nu kısmen çözüp, İran’ı Türkiye ile markaja alıp, alt-bölgesel düzenleri kurmaya çalışıyor…

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, “İsrail özür dilemezse, bari soruşturmayı kabul etsin” anlamına gelen sözleri aslında tüm gerçeği çırılçıplak ortaya koyuyor.

Davutoğlu İngiliz mevkidaşıyla birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında bakın ne diyor: “Ortada bir suç var. Bu vatandaşlar İsrail sularını ihlal etmedi. Hiçbir İsrail vatandaşını öldürmedi. Peki kim öldürdü bu vatandaşları? Eğer İsrail bu sorumluluğu üzerine alır ve özrü dilerse biz de önümüze bakar ve iki ülke ilişkilerini nasıl daha geliştirebiliriz buna bakarız. Eğer özür dilemezlerse o zaman uluslararası bir soruşturmayı kabul etsinler. Bu bizim ülkemizin onurudur”.

Mehmet Ali Güller
Odatv.com
9 Temmuz 2010
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-YAHUDİ ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Prş Ağu 12, 2010 19:12


Türk Medyası bu haberi görmedi

Bilmeyenler için önce meseleyi anlatalım.

11 Eylül’de New York’ta yıkılan ikiz kulelerin olduğu bölgeye içinde camii olan bir İslami merkez yapılmasına ABD’nin büyük Yahudi örgütü ADL (Anti-Defamation League-İftira ve Karalama ile Mücadele Birliği) karşı çıktı.

Bunun üzerine Newsweek Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Fareed Zakaria ADL’nin kendisine 5 yıl önce verdiği ödülü geri verdi. Zakaria kendisine verilen plaketin yanı sıra 10 bin dolarlık ödülü de iade etti. Üstelik derginin son sayısında yazdığı yazıyla tutumunu sürdürdü.

Bu protesto çoğu Amerikalı’nın alışık olmadığı bir durum. Çünkü Zakaria gibi Newsweek gibi dünyada itibarlı bir derginin başında bulunan, önemli haber kanalı CNN’de program yapan, Washington Post’ta köşe yazarı olan bir ismin Yahudi cemaatinin etkili olduğu Amerikan medyasında böylesine bir tepki vermesi şaşırtıcı. Çünkü Zakaria kaybedecek çok şeyi olan biri.

Nitekim Zakaria’nın doğru veya yanlış bu tavrı hemen herkes tarafından saygı gördü. ADL Başkanı Foxman da Zakaria’nın bu estetik protestosuna kibar bir cevap verdi.

Cemaatin gazetesi Zaman dışında hükümete yakın medyanın olayı görmemesi dikkat çekti. Zaman ise Zakaria’nın eylemini beklenmedik bir serinkanlılık ile ele aldı.

Yahudi örgütlerine karşı reaksiyoner duruşu ile bilinen bir kısım medya bu haberi neden atlamıştı? Olayı neden görmezden gelmişti?

Newsweek’i Türkçe’ye kazandıran ve bu sayede Zakaria’yı Türk okuyucusu ile buluşturan Habertürk için konunun hiç mi haber değeri yoktu?

Ancak eminiz ki konuyu haberleştirmeyenler birilerinin devamında bu satırları yazacağını tahmin ettiler…

ADL-ERDOĞAN İLİŞKİSİ

Zakaria’nın protesto ettiği Yahudi Örgütü ADL, 2005 yılında Erdoğan’a “üstün cesaret ödülü” verdi. Örgütün 104 yıllık tarihinde bu ödüle layık bulunan Müslüman kişi Başbakan Erdoğan idi.

İsrail ile yaşanan kriz sonrası Türkiye kamuoyunda yükselen “ödülü iade et” çağrılarına olumsuz yanıt vermişti.

CHP Milletvekili Ali İhsan Köktürk, Başbakan Erdoğan’a verdiği soru önergesinde şunları söylemişti: “İsrail devletinin 1948 yılında kurulmasına omuz veren ABD ve İngiliz devlet adamlarına bile bu ödül verilmemişti. Şimdi böyle bir madalyayı boynunuzda taşıyarak İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Türk yurttaşlarına karşı giriştiği saldırıyı kınamanız, saldırıya karşı girişimleriniz inandırıcı olmamaktadır."

Sadece bu kadar değil…


ADL VE GÜLEN

Fethullah Gülen, 1997 yılında ABD'de ADL Başkanı Abraham Foxman ile görüştü. Foxman, Gülen'den İslam’da hoşgörü konusu ile ilgili bir kitap yazmasını rica etti. Bu kitabı ADL, İngilizce’ye çevirerek dağıttı. Kısacası kitabın sponsoru oldu.

Cemaatin Gazetesi Zaman, 20 Kasım 1992 günü ADL için şunları yazıyordu:

“İngiliz Farmasonluğu’nun Yahudi kolu olan B nai Brith in etkisi altındaki ADL (Anti Defamation League) 1913 yılında kurulmuştur…

ADL adeta, Amerikan mafyasının halkla ilişkiler bürosu gibidir…

Kurdukları Denizaşırı Yatırımcılar Servisi adlı şirketle milletlerarası silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kirli parayı aklama gibi işleri yürütmektedir.

İşgal altındaki Filistin topraklarında ve Kudüs ün Hıristiyan ve Müslüman bölgesinde geniş arazilerin kanunsuz alım satımının ortaya çıkarıldığı emlak skandalı da yine işin içinde ADL’nin varlığını ortaya koyuyor…

ADL, Amerika içinde FBI kanallı muhtelif operasyonlarla ilişkisini sürdürdü. FBI ise kongre tarafından suçlandığı zaman suçu daima ADL’nin üzerine attı…

ADL’nin bilinen cinayetleri şunlardır: 15 Ağustos 1985’te Kafkasyalı Müslüman lider Tscherim Sobzocov, evinin önünde bombalı saldırı sonucu öldürüldü Musevi iken Hak din olan İslam a dönüş yapan Prof. İsmail Raci Faruki ve eşi 1985 in Ramazan’ında sabaha karşı evlerinde bıçaklanarak öldürüldüler Gandhi ve Palme suikastlarının arkasında da ADL’yi görmekteyiz…

ADL, tam mesai ile çalışan gizli istihbarat memurlarının bir kısmını Amerikan Hükümeti Adalet Bakanlığı’na bağlı Özel soruşturmalar Ofisi’nde (OSI), bir kısmını da İsrail otoriteleriyle Tel Aviv’de çalıştırmaktadır…

İsrail Devleti kurulduğundan beri ADL, İsrail Gizli Servisi MOSSAD ile hususi ilişkilerini daima sürdürmüş, İsrail mafyasıyla da yakın bağlantılar kurmuştur ADL Sharon grubu ihtilaflı bölgelerde satın aldıkları evlerde militan Yahudiler’i yetiştirdiler”



10 Mart 1998’de aynı Zaman Gazetesi Gülen’in kitap bastırmasını şöyle haberleştiriyordu:

“3 gündür Türkiye de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM Başkanı Çetin ve Dışişleri Bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü. 55 Yahudi örgütünü temsilen Türkiye’de bulunan 59 kişilik (AYÖBK) Amerikan Yahudi Örgütleri Başkanları Konferansı Heyeti, Fethullah Gülen’in Türkiye deki ve yurtdışındaki çabalarını önümüzdeki yüzyılın barış asrı olması açısından önemsediklerini ve sözkonusu projeye büyük ilgi duyduklarını belirttiler.

Görüşmede; Gülen in, ABD’nin en etkili Yahudi Lobisi olan ADL’nin (Anti Defamation League) teklifiyle hazırladığı hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap da gündeme geldi. Gülen, İngilizce olarak hazırlanan kitap üzerindeki çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu, bittiğinde insanların hizmetine sunacağını söyledi. Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak.”

İşte ADL ile Türkiye’deki dincilerin romantik ilişkisi böyle.

Sanırız gururlu ve nazik bir protesto haberi Türkiye’deki dincilerden hiç çıkmayacak.


haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-YAHUDİ ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığ

İletigönderen Başkomutan » Çrş Ara 29, 2010 20:36


Neval Kavcar yazdı "İkinci One Minute Yolda"

Birkaç gün önce Obama, bizim Başbakanı aradı. Onu da Beyaz Saray açıklamasından öğrendik efendim. Şöyle ki:

“Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı, Başbakan Erdoğan’a "Wikileaks’in kabul edilemez eylemi nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu" iletti.” (TRT- 11.12.2010)

Aramanın bir diğer nedeni, İsrail’e yangın uçağı gönderilmesine teşekkür. WikiLeaks belgeleri yayınlayalım neredeyse, iki hafta oldu. Demek ki, asıl uçak için teşekkür edecekti, araya diğerini de sıkıştırdı.

Obama niye üzüntülü peki? “WikiLeaks’ın kabul edilemez eyleminden.”

ABD Büyükelçilerinin Başbakan, diğer Bakanlar hakkında söylediklerinden, yolsuzluk iddialarının ortaya dökülmesinin vebalinin, malum site olduğunu söylüyor Obama.

Neresinden bakarsanız bakın, tutarsız. O iddiaların mesnedi nedir, niçin Büyükelçileriniz böyle yazdı diye, Başbakanımızın Obama’ya kafa tutmasını beklerdik. Obama’nın diplomasi diliyle söylediği şu sözlerin kıymeti var mı?

“Bilmenizi isterim ki, ABD-Türkiye ortaklığı dünyadaki en önemli ilişkilerden bir tanesidir.”
(Yenişafak – 12.12.2010)

İkili arasındaki konuşmada önemli ayrıntı ise şu. Obama, İsrail’e gönderilen yangın uçakları için teşekkür ediyor ve İsrail’le normalleşmeyi umduğunu söylüyor.

Başbakanım kendisine şu hatırlatmayı yapıyor efendim:

“Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için resmi özür ve tazminat talebinin karşılanması gerektiğini belirtti.”



“İsrail, seçimlerden önce AKP’ye tazminat ödeyecek ve özür dileyecek”

İşte o konuda Prof. Ümit Özdağ’ın söyledikleri:

“Erdoğan, bir Kürt eyaleti yaratmaya ya da en azından Türkiye’nin Kürtlerini ulusal bir azınlık olarak tanımaya hazır, fakat ülkesi değil. Kürt misyonunu tamamlamak için bir görev dönemine daha ihtiyacı var. Gelecek temmuzda kazanırsa, bu gerçek bir ihtimal haline gelebilir.”

(Ha’aretz Gazetesi - Eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel - 13 Eylül 2010)


“Özetle Tel Aviv’in Ankara’da Erdoğan’a bir süre daha ihtiyacı var görünmektedir. Tel Aviv, büyük bir ihtimal ile 12 Haziran 2010 seçimlerinden önce, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce olduğu gibi Türk ve Orta Doğu siyasetinde “One minute” etkisi yaratacak bir hamle ile “AKP’den” özür dileyecek ve tazminat ödeyecektir.”

Kaynak:

İsrail, seçimlerden önce AKP’ye tazminat ödeyecek ve özür dileyecek

Son günlerde İsrail’in Mavi Marmara saldırısında hayatını kaybedenler için tazminat ödemeyi kabul ettiği ve özür dilemenin yollarını aradığı haberi şaşırtıcı değildir. 12 Haziran 2011 seçimleri yaklaşırken İsrail’den AKP’ye daha önce olduğu gibi stratejik bir destek gelecektir. Bu düşüncemi neye dayandırdığımı kısaca izah etmek istiyorum. İsrail, ABD’nin Irak’ı işgaline destek olacağını açıklayan AKP’nin iktidara gelmesini büyük bir sevinçle karşılamıştı. AKP döneminde Türk-İsrail ilişkileri çok boyutlu olarak gelişti.

Ticaret hacmi sürekli arttı. 2005’de Hamas liderlerinin Ankara’ya davet edilmesine karşı Tel Aviv’in tavrı ve 2006’da Türkiye’nin İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a karşı düzenlediği operasyonu eleştirmesi ikili ilişkileri germedi. Öyle ki, Türkiye, İsrail ile Suriye arasında arabuluculuk yapmaya başladı.

Bütün bu politikaların getirisi Erdoğan’ın Amerikan Yahudi lobisi tarafından üstün hizmet ödülü ile ödüllendirilmesi oldu. Bu dönemde AKP ve Erdoğan, AB ve ABD’de parlayan yıldızdı. Batı basını Erdoğan’ı Türkiye’de tabuları yıkan siyasetçi olarak övüyordu.

Ancak Orta Doğu sokaklarında parlayan bir başka yıldız vardı. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad.

Ahmedinecad, ABD ile nükleer güç konusunda sürtüşerek ortaya çıkan petrol fiyatları patlamasından faydalanıyor ve elde ettiği geliri hem nükleer çalışmalarını hem de popülist ekonomi politikalarını finanse etmekte kullanıyordu.

ABD ile çatışarak Irak ve Lübnan’da gücünü artıran, 2006’da İsrail Ordusunu yenen Hizbullah’ın arkasındaki güç olmanın Orta Doğu’da verdiği saygınlığı kullanan Ahmedinecad’ın İran’ı İsrail için, Irak’tan sonra Orta Doğu’da durdurulması gereken öncelikli güç olmuştu.

Ocak 2007’de Ahmedinecad’ın, Yahudi soykırımını efsane olarak nitelendirmesinden sonra 36 Avrupa ülkesinde Yahudi cemaatlerinin örgütü olan “Avrupa Musevi Kongresi” Başkanı Pierre Besnainou, 18 Ocak 2007’de Başbakanlıkta Erdoğan ile görüşmüştü.

Erdoğan ile görüşmeden sonra Besnainou, görüşmeyi “çok ilginç bir görüşme” olarak nitelendirmişti. Besnainou, 15 Şubat 2007’de İsrail’de yayınlanan Haarettz gazetesinde yazdığı “Türk seçeneği” başlıklı makalesinde görüşmeyi şöyle anlatmıştı: “Ankara’ya kısa bir süre önce yaptığım ziyarette Başbakan Erdoğan’a, kendisinin Orta Doğu’da lider rolü oynayabileceğine yönelik inancımı ifade ettim.

Körfez monarşilerinden Orta ve Doğu Asya’ya, Hamaslı İslamcılardan ılımlı Filistinlilere kadar bütün Müslüman dünyasında saygı gören Türkiye, ABD ve İsrail ile de güçlü ve sadık bir ilişki yürütüyor. Böylece Türkiye bölgedeki bütün nüfuzlu katılımcılarla etkileşime girme meşruiyetini kazanmış oluyor. Bu konumu, zararlı bir nüfuza sahip İran’ın yerine, bölgesel liderlikte Türkiye’yi doğal bir tercih haline getiriyor”

Bu görüşmeden sonra 6-7 Eylül 2007 gecesi Hatay’ın Kırıkhan ve Hassa ilçeleri üzerinden ikili kollar halinde alçaktan uçan İsrail hava Kuvvetlerine ait 6 adet “F-151 Ra’am” Suriye’ye kuzeyden girmiş ve iddiaya göre El Kibar bölgesindeki Kuzey Kore ile ortak yapılan nükleer tesislere saldırmışlardır.

Muhtemelen gizli kalacak bu olayı, ertesi gün Hassa ve Oğuzeli ilçeleri sınırları içinde Türkiye-Suriye sınırına yakın bir tarlada üzerinde İbranice yazılar olan iki 600 galonluk harici yakıt tankı bulunması ortaya çıkarmıştır. Bu önemli gelişme ile ilgili olarak AKP Hükümetinin tek tepkisi dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “kabul edilemez” olduğu ve İsrail Büyükelçisinden bilgi isteneceği şeklinde olmuştu. Türkiye, İsrail’e örtülü bir operasyonda destek vermişti. 13 Kasım 2007’de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres TBMM’de konuşma yapmıştı.

23 Aralık 2008’de Ankara’da Başbakan Olmert ile Erdoğan arasında yapılan görüşmelerden sonra İsrail’in 27 Aralık 2008’den 19 Ocak 2009’a kadar sürecek olan Gazze’ye yönelik insanlık suçu içeren saldırısına Türkiye, Arap dünyasından daha ağır tepki vermişti. İlginç olan husus ise 24 Aralık 2008’de Jerusalem Post’ta yazan Herb Kinon, “(İsrailli) üst düzey yetkililer, Erdoğan’ın ülkede yükselen laik muhalefet karşısında meşruiyetini sağlamlaştırmak için yüksek profilli bir uluslararası diplomatik başarıya ihtiyaç duyduğunu söyledi” bilgisini aktarmasıdır.

Erdoğan’ın aradığı dış politika başarısı 30 Ocak 2009’da Davos’ta gelmiştir. Türk tarafının isteği ile düzenlenen görüşmede Ş. Peres’i eleştiren Erdoğan podyumdan inerken, hem 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesinde istediği başarıyı elde etmiş hem de Ahmedinecad’ın ismini tek hamle ile Orta Doğu sokaklarından silmiştir.

Yerel seçimlerden sonra AKP’nin ilk kapsamlı girişimi Mayıs-Haziran 2009’da Türkiye-Suriye sınırındaki iki KKTC büyüklüğünde bir mayınlı alanın temizlenmesinin İsrail firmalarına yap-işlet modeli ile 44 yıllığına verilmesi olmuştur.

AKP buna karşı çıkan muhalefeti ırkçılık yapmakla suçlamıştır. Ancak kontrollü bir gerilim süreci de yaşanmıştır. Türkiye’de İsrailli askerleri katil olarak gösteren bir dizi, televizyonda yayınlanmıştır. Tel Aviv ise Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Dışişleri Bakanlığında küçük düşürülmeye çalışılmış, ancak olayı eline yüzüne bulaştıran İsrail Türkiye’den özür dilemek zorunda kalmıştır. Ankara, Konya’da yapılacak Türk-Amerikan-İsrail ortak hava tatbikatından İsrail’i çıkarmıştır. İsrail ise Heron insansız hava araçlarının Türkiye’ye teslimini geciktirmiştir.

Türkiye, İran’ın nükleer güç haline gelmesi tartışmaları çerçevesinde İsrail’in nükleer silah sahibi olmasını sert bir şekilde eleştirmiştir. Bu kontrollü gerilim 29 Mart 2010’da gerçekleşen Mavi Marmara saldırısı ile sona ermiştir. Her iki taraf da olayların denetim dışını çıkmasını adeta ister şekilde davranmışlardır. Ancak İsrail zararlı çıkan taraf olmuş, AKP Hükümeti ise ciddi yaptırımlardan bahsetmekle beraber sonra bunları uykuya yatırmıştır. İsrail ise normal olarak vermesi gerektiği düşünülen intikam tepkilerini vermemiştir.

İsrail’de çıkan orman yangınına iki Türk uçağının yardıma yollanması sonrasında ikili ilişkiler hemen yoğunlaşmış ve Tel Aviv’den tazminat ve bir şekilde Türkiye’den özür dilemenin mümkün olduğuna dair açıklamalar gelmeye başlamıştır.

İsrail’in bu adımı şaşırtıcı değildir ve Orta Doğu’daki politik öncelikleri ile uyum içindedir. Tel Aviv açısından Orta Doğu’daki iki öncelik, sırası ile İran’ın nükleer güç politikasının durdurulması ve Kürt sorununun İsrail’in milli güvenliğini uzun vade güvence altına alacak şekilde çözülmesidir.

Erdoğan’ın Orta Doğu sokaklarında Ahmedinecad’ı silmesi, Tel Aviv’de İran’ın dışarıda yalnızlaştırılması olarak görülmektedir. İran’a yönelik bir askeri saldırıyı sürekli gündeminde tutan bir İsrail için bu çok önemlidir. Öte yandan onlarca yıldan bu yana K. Irak’ta bağımsız bir Kürt devletini destekleyen ve 1990’lı yıllardan itibaren Ankara’daki “dostlarına” , “Şimdi siz Kürtlere verebileceklerinizi verin, yarın onlar istediklerini alırlar” telkininde bulunan Tel Aviv, AKP’nin Kürt açılımını da kendi stratejik çıkarları ile uyum içinde görmektedir.

Eski İsrail Dışişleri Bakanlığı müsteşarı ve eski Ankara Büyükelçisi Alon Liel, Ha’aretz gazetesinde 13 Eylül 2010’da Tel Aviv’in AKP’nin Kürt politikasının nasıl okunduğunu şöyle ifade etmiştir: “Erdoğan, bir Kürt eyaleti yaratmaya ya da en azından Türkiye’nin Kürtlerini ulusal bir azınlık olarak tanımaya hazır, fakat ülkesi değil. Kürt misyonunu tamamlamak için bir görev dönemine daha ihtiyacı var. Gelecek temmuzda kazanırsa, bu gerçek bir ihtimal haline gelebilir.”

Özetle Tel Aviv’in Ankara’da Erdoğan’a bir süre daha ihtiyacı var görünmektedir. Tel Aviv, büyük bir ihtimal ile 12 Haziran 2010 seçimlerinden önce, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce olduğu gibi Türk ve Orta Doğu siyasetinde “One minute” etkisi yaratacak bir hamle ile “AKP’den” özür dileyecek ve tazminat ödeyecektir.

Ümit ÖZDAĞ
13 Aralık 2010 YENİÇAĞ


İkinci 'One Minute' yoldaymış diyebilir miyiz?

ÖCALAN VE PKK’NIN BİTİ NEDEN KANLANDI?

PKK sona erdirilsin iyi hoş da, bebek katili şu an itibari ile örgütünü yönetir ve Türkiye’ye tehdit savuran eski konumuna geldi. Gidişata bakılırsa bırakın PKK’nın yok edilmesini, bitleri kanlanmış olarak tehdit ediyorlar milleti. Moral kazandılar yeni baştan.

Ne diyor İmralı’daki cani:

“1 Mart'a kadar süre belirledik, AK Parti'nin tavrına göre en fazla hazirana kadar beklenebilir. Eğer sorun çözülmezse dağda bir günde yüzlerce teröristin ve askerin öleceği çatışmalar yaşanabilir. Bu savaşın önüne geçmek istiyorum. Çözüm gelişmezse her türlü savaş gelişir, büyük savaş yaşanır. Öncekilere benzemez. Barış ve çözüm gelişmezse çok büyük bir savaş, geçmişi geride bırakacak bir savaş bizi bekliyor. Bunları yol haritamda da belirttim.' (Habervitrini – 12 Aralık 2010)

2011’de Türkiye için iç savaş öngörülüyor, batılı raporlarda. Öcalan buna mı atıf yapıyor dersiniz?


haberiniz.com



Jerusalem Post “İsrail özür dilerse AKP’nin işine yarar!”


İsrail’de yayımlanan aşırı sağcı Jerusalem Post gazetesi yazarı Jonathan Schanzer*, İsrail’in seçimlerden önce Türkiye’den özür dilemesinin AKP’nin işine yarayacağını savunuyor.

Jonathan Schanzer “Eğer Netanyahu bunu sürdürmekte ısrar ediyorsa, Haziran 2011 seçimlerinin sonuna kadar beklemesi gerekir, o zaman AKP’nin bu özürden kazanacağı çok az şey kalacaktır” spotuyla yayımlanan “İsrail’den gelecek bir özür Türkiye’yle anlaşmazlığı yalnızca derinleştirir” başlıklı yazısında şunları ifade ediyor.

Türk gemisinin Gazze Şeridi’ne ulaşmasını engellemek için açık denizlerde düzenlenen askeri operasyondan yaklaşık yedi ay sonra, Başbakan Binyamin Netanyahu artık özür beyanında bulunabilir. Danışmanları onu destekliyor. Beyaz Saray da öyle. Fakat bu işin sonunu getirirse Netanyahu muhtemelen Türkiye’yle derinleşen diplomatik krizi kızıştırır.



İsrail ordu komandoları 31 Mayıs’ta Mavi Marmara’yı alıkoyduğunda, silah ustası yolcuları onlara gemiye biner binmez saldırmışlardı. Çatışmalar tamamı Türk, dokuz ölümle sonuçlandı. Türk hükümeti hemen bir özür talep etti.

İsrailliler, geminin çatışmaya bahane arayan şiddete eğilimli İslamcılarla dolu olduğunda ısrar etti. Geriye dönüp bakarsak, İsrailliler haklı çıkıyor. Videolar onların savlarını kanıtlıyor. Dahası, filonun Hamas ve el-Kaide’yle bağları olan bir grup tarafından desteklendiği ortaya çıktı.


Gelgelelim bugün, çeşitli Ortadoğu medya raporları İsraillilerin yakında olaydan dolayı Türkiye’den özür dileyebileceğini belirtiyor. Öldürülenlerin ailelerine yüz bin dolar tutarında tazminat bile ödeyebilirlerdi.

Beklendiği üzere, teklife eleştiriler var. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman anlaşmaya karşı çıkıyor. Savunma Bakanı Ehud Barak da hoşlanmıyor. Ne de üst düzey ordu yetkilileri.

Peki, tam olarak kim destekliyor bunu? Üst düzey bir İsrailli diplomata göre, Netanyahu ve danışmanları bazı iyi yerleştirilmiş tersine aktarımlara rağmen destekliyor. Başbakan, Türk ve İsrail halklarının nasıl cevap vereceği konusunda nabız yoklamak için medyada bu hikâyeyi yayıyor.

Bu ay Carmel yangını sırasında (çoğunluğu şaşırtarak, Türkiye iki itfaiye uçağı göndermişti), Türk halkından taşkın bir alakaya tanık olduktan sonra, Netanyahu ve beyin takımı, Türk hükümeti artık Hamas’ı savunsa da Türkiye halkının İsrail’in tarafında olduğuna inanıyor.

Söylentiye göre, bir özrün Türklerin kalplerini kazanabileceğini ve aynı zamanda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) İsrail karşıtı söylemlerini bir şekilde yumuşatmasını sağlayacağını düşünüyor.

Fakat bu Netanyahu’nun parlak fikri değil. Geçen hafta Cenevre’de Türk ve İsrailli yetkililer arasında tansiyonu düşürmek için tasarlanan toplantılar sırasında, özür ve tazminat talep eden Türklerdi.

Türkiye’nin salladığı havuç, 2011 yaz seçimlerinin getireceği normalleşmeye geri dönüştür. Üstüne üstlük Beyaz Saray da bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyor.


İslamcı Türkler hatalı olarak, Türkiye’nin İslamcılık bayrağı altında hâkim bir bölgesel güç olabileceği aldatmacasını güçlendirerek, Erdoğan’ın İsrail’i dize getirdiğine inanacaklar.

Netanyahu’nun hamlesi en iyi ifadeyle zayıf kaçtı. Fakat bunda ısrar ederse, yapacağı en iyi şey Haziran 2011 seçimlerinden sonrasına, AKP’nin özürden kazanacağı pek bir şey kalmayacağı noktaya kadar beklemek olur. En iyi senaryoyla, AKP politik olarak zayıflatılmış olur.

Fakat seçimlerden önce hareket ederse, Netanyahu İslamcı partiyi beslemiş olur ve bu olursa da, suçlayacağı kendisinden başka kimse olmaz.

* ABD Maliyesi’nde eski bir istihbarat analisti olan yazar, Demokrasileri Savunma Kuruluşu’ndaki araştırmada başkan yardımcısıdır.


Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu
antigazete

haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-YAHUDİ ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Şub 21, 2011 3:34


ABD perdeyi açtı, oyun başladı

Oynanan uluslararası oyunlar tüylerimi diken diken ediyor. Sizlere hep yazıyorum tesadüflere inanmam diye. Bu kadar yıllık gazeteciliğimde öğrendiğim önemli şey yapılan açıklamaların altında başka bir amaç olabileceği. Yabancı ülke yetkilileri ve ABD’li yetkililer ve özellikle de Dışişleri yetkilileri boş bulunarak açıklama yapmaz. Ya da pot kırıcı konuşamazlar. Ellerinde hangi konuda hangi cümle ve sözleri sarf edeceklerini gösteren “guidence” yani Türkçeye referans diye çevirebileceğimiz notlar vardır.

İşte bu nedenle ben iyi niyetle yapılmış gibi görünen her açıklamanın ardında bir maksat, amaç ve plan olduğuna inanırım. Yetkililere ne zaman ve nasıl bu açıklamaları yapacakları konusunda talimat verilmiştir. Bu konudaki tahmin ve kuşkularım hemen hemen her zaman gerçek çıktı.

Bu satırları yazma amacım, son günlerde başta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton olmak üzere Ankara’ya gönderilen yeni Büyükelçi Ricardione’nin basın ve Ergenekon soruşturması konusunda yaptıkları açıklamalar. Hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Crowley de konuya ilişkin “Türkiye’deki basın özgürlüğü konusunda kaygıları olduğu” açıklamasını yaptı.

    Peki, ABD Başkanı Obama’nın Erdoğan’a kabaran büyük muhabbetine ne demeli? Adam, Mısır krizi patladığından bu yana üçüncü defa Erdoğan’ı arayıp konuşmadı mı? Üstüne üstlük bir de bizim emekli genelkurmay başkanı Özkök de koroya katılarak vicdani itiraflar yapmaya başladı ve bugüne kadar karaladığı askeri için acı çektiğini falan söyledi. İşte bu noktadan sonra artık emin oldum, “hah bu işte bir tezgâh var” dedim.

    Bu dönemde dikkat çeken başka gelişmeler de var. Ne hikmetse Abdullah Gül’ün İran ziyareti sırasında patlak veren İran muhalefeti konusunda yaşananlar. Libya, Irak, Yemen ve bir dizi Müslüman ülke hep karışan. Şimdi diyecekler ki biz ne karışırız başka ülkelerin iç işlerine. O zaman Mısır’ın iç işleri konusunda verdiğiniz fetvalara ne diyelim.

Yanlış anlamayın şu anda ABD Erdoğan’ı kovalıyor veya çelme takıyor sanmayın. Kullanmak için ondan iyisini bulacak değil ya. Müslüman kadınların ırzına geçen Amerikalı askerlere o başarılar dilememiş miydi? Ya da Ampul takımının yetkilileri bu açıklamalara reaksiyon gösterip bizim iç işlerimize karışamazsınız da diyemezler. Tam tersine ABD hiçbir zaman bizim iç işlerimizden elini çekmedi ki. Bunu onlar da biliyor, ayrıca hadlerine mi düşmüş gerçek tepki göstermek.

Yemezler.

Peki, amaç ne olabilir?

Birkaç ihtimal var.


Bir kere bir iktidarın veya siyasi partinin Türk halkının sevmediği bilinen ABD yanlısı görünmek, yaklaşan seçimler bakımından riskli. Bu açıdan hem İslam dünyası hem de Türk halkı indinde sempati toplama çabası olabilir.

Bir başka olasılık, seçimler öncesi Türkiye’de gerginliği zirveye tırmandırıp aniden Silivri ve öteki yargılamaları seçim öncesi boşaltmak. Bana bu intibaı veren şeylerin başında da Ergenekon savcısı olduğunu söyleyen Erdoğan ve yandaşlarının birdenbire suçları ispat edilene kadar masumdurlar laflarını tekrarlamaları.

Veya şimdi aklımıza bile gelemeyen başka bir şeytanlık veya plan. Yani diyeceksiniz ki hiç mi ABD bu ülkenin gerçekten iyi olmasını, güçlü olmasını istemiyor. Neden istesin ki Türkiye’nin güçlü olmasını? Elinde mıncık mıncık oynatacağı bir ülke ve ulus varken onu kafaca ve uygarlık açısından gerilere itmek daha kolay idare etmesine neden olmaz mı?

Cahil bir ulus olacak ki her yöne çekebilsin, topraklarını, doğal zenginliklerini, madenlerini kullanabilsin. Bu konuda ampul takımından daha elverişli hangi parti var? Bilmiyorum ama dört yıldır insanlar toplanıp yargılanmadan hapsedilirken ve herkes dinlenirken sessiz kalan ABD, neden bu açıklamaların gerçekten Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelmesi için yapsın. Sizi bilmem ama ben yemedim.


Savaş SÜZAL
18.02.11





Seçimler yaklaşınca İsrail özür dileyebilir

Amerikan büyükelçisi Ricciardone, 'Balyoz gözaltılarını ve gazetecilerin göz altına alınmalarını anlayamıyoruz' deyince; hükümetten hemen tepki geldi. Hüseyin Çelik; 'Büyükelçiler bizim içişlerimize karışamazlar; bizim iç politikamızı dizayn edemezler' diye karşı çıktı.

Başbakan da 'Acemi büyükelçi' diye çıkıştı. Böylece yeni bir çocuğumuz oldu: Amerikan hükümeti; AKP iktidarını eleştiriyor... Hükümet de ABD elçisine fırça atıyor...

Böyle bir manzara 2007 yılının 28 Nisanında da yaşanmıştı.

O zamanki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt AKP'yi eleştiren bir geceyarısı bildirisi yayımlamıştı internette.

Ve hükümet de; 'Genelkurmay; Başbakan'a bağlıdır' biçiminde bir cevap vererek askeri susturan kahraman haline gelmişti...

Şimdi; yeni bir seçim öncesinde Amerika, AKP'ye karşı çıkıyor.

Hükümet de Amerikan tarafına fırça atıyor.

Al sana, 'ABD'yi bile dize getiren hükümet' propagandası...

Kimse, susturulan Oda TV'deki o filmi hatırlamaz...

Ne diyordu o videoda Ergenekon operasyonunu yürüten polis:

-Bizi Amerikalı istihbaratçılar eğitti.

Amerikan Elçisi; ABD aleyhine yayın yapan bir internet sitesinin basılmasını eleştiriyor.

Görüyor musunuz şu demokratlığı...


Güneş okurları biliyor.

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş söyledi:

'İsrail'e en büyük iyiliği AKP iktidarı yaptı.'

O röportajı internette bulup okuyun...

Ama; bu hükümet; en sıkı ilişkiler yürüttüğü İsrail'e fırça atıyormuş gibi bir görüntü veriyor.

'Van minüt' çıkışı da böyle bir oyundu.

Yahudi karşıtlarının oyunu, AKP'ye aktarmak içindi.

İsrail için bu çıkışların önemi yok.

Yeter ki Türkiye; İsrail'in dünya çapındaki çıkarlarına engel olmasın.

O yüzden genel seçimler öncesinde İsrail hükümeti AKP'ye bir jest yapacaktır.

Mavi Marmara gemisine yapılan baskın için İsrail; Türk hükümetinden özür dileyecektir.

Bundan büyük bomba olabilir mi?

O zaman Başbakan Erdoğan'ı tut tutabilirsen...

İsrail özrü; 27 Nisan e-muhtırasından daha büyük bir seçim yatırımı olur.

'Erdoğan, İsrail'e bile diz çöktürdü' diye yaman bir propaganda başlatılır.

Bu millet; işin aslını mı düşünecek?

'Yaşa, varol İsrail fatihi' diyerek oyunu AKP'ye verecektir...

Rıza ZELYUT
21.02.11
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Mar 09, 2011 0:17


SEÇİMLER GELDİ, AKP'NİN BOL HİKÂYELİ GÜNLERİ BAŞLADI

Recep Tayyip Erdoğan'ın elinde şu an güncel istismar malzemesi yok. Olmadığı için geriye dönüyor ve suyunu çıkardığı konular üzerinden polemik yaratmaya çalışıyor. Hafta sonu Samsun'luların düzenlediği "Büyük Samsun Buluşması'na" katılarak bir konuşma yaptı. Samsunluların o toplantısında bol bol İsrail'i konuştu.

AKP'ye malzeme verme konusunda gerçekten büyük bir kabiliyet sahibi olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "CHP iktidarda olsa İsrail'le ilişkilerin bozulmasına izin vermezdik." ifadelerini kendi konuşmasına yol haritası olarak alan Recep Tayyip Erdoğan "İlişkilerimizin bozulmasını isteyen karşımızda... Eğer İsrail ilişkilerimizin bozulmasını istiyorsa biz de 'hay hay' deriz. Olay bu kadar basit." şeklinde esip gürlemiş ve İsrail ile yapmış oldukları sahte kavgayı gerçek gibi göstermek için her türlü cümle cambazlığını sergilemiştir.

CHP İsrail'in saldırıları karşısında sustu mu, tepkisiz mi kaldı, onun savunmasını CHP'nin kendisi yapsın da, biz AKP'nin bir İsrail işbirlikçisi olduğunu biliyoruz. Bunu, aptal olmayan, Allah'ın verdiği aklı kullanmasını bilen herkes biliyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP'ye cevap verirken bumerang gibi kendisini vuracak şu açıklamaları yapmıştır: Tabii bunlar Gazze'deki kardeşleri İsrail tarafından bombardımana tabi tutulup öldürülürken de sustular. Çünkü bunlara yakışan oydu. Ama Müslüman Türk milletine yakışan o değildi. Çünkü biz tarih boyunca hep mazlumların yanında olduk. Tarih boyunca biz, Osmanlı, ta Hindistan'da bir kişi katlediliyor, öldürülüyor diye 'imdat' istendi, Osmanlı donanmasını yola çıkaracağını söyledi. Biz böyle bir ecdadın torunuyuz. Nasıl sessiz kalırdık? O zaman Gazze'de öldürülen kadınları, çocukları, masum sivilleri de sineye çekerdiniz. Nitekim çektiniz. Kudüs üzerinde dolaşan kara bulutlar hakkında da susardınız, nitekim sustunuz. Mavi Marmara olayında da korsanlık karşısında sustular. Uluslararası sularda senin bayrağının dalgalandığı, insani yardım götüren bir gemiye İsrail denizden, havadan saldırıyor, sende ses yok. Sen necisin ya, ne işe yarıyorsun, neyin siyasetini yapıyorsun?"

Söyleyen Recep Tayyip Erdoğan değil, bir başkası olsa "Adam ne kadar haklı konuşmuş" diyeceğiz. Ama bakıyorsunuz konuşan, İsrail'i Ortadoğu Bölgesi'nde koruma ve büyütme projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin Eşbaşkanlığını yapan Recep Tayyip Erdoğan'dan başka birisi değil…

Şimdi "mazlumlar, kadınlar, çocuklar, ecdat, Osmanlı, Müslüman Türk" üzerinden İsrail konulu edebiyat parçalayan Recep Tayyip Erdoğan, 1-2 milyon masum insanın öldürüldüğü Irak işgalini gerçekleştiren ABD askerlerine "ABD'nin Irak'ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerinin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en az zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız." diyen kişinin ta kendisi değil mi? 1-2 milyon masum ve mazlum Müslüman'ı öldüren bomba uçakları, Türkiye'nin İncirlik üssünden hükümetin onayı ile kalkıp bomba yağdırmadı mı?

İsrail'in kahpelikleri yüzünden Filistin'de 1-2 sene içinde toplam 50-100 Müslüman öldürülüyor ya da öldürülmüyorken sözde ortalığı ayağa kaldırıyorsunuz da, Irak'ta 1-2 milyon Müslüman öldürüldü, gıkınız çıkmadığı gibi alenen destek verdiniz, bu nasıl bir ikiyüzlülüktür? Evet masum ve mazlum her insanın canını önemlidir, korunmalıdır, katillere tepki göstermelidir. Ama bu kadar çelişki olabilir mi?

Davos'ta 29 Mart 2009 yerel seçimleri öncesi çok şahane bir tiyatro oynandı. Ama her şeye rağmen ne olur ne olmaz hesabı Davos'taki o oyundan bir saat sonra "Herhangi bir şekilde ne İsrail halkını ne Cumhurbaşkanı Perez'i ne de Musevi halkını hedef aldım." açıklamasını yapma gereğini hissedildi. Bu söze rağmen aptallar ordusu "Davos Fatihi" gibi bir sıfat üretebilmişlerdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu sıfata kendisini kaptırmış olmalı ki, hala İsrail'e karşı esip-gürlemeye devam ediyor. Nasıl olsa memlekette bu oyunları yutan geniş bir potansiyel var…

Davos'tan sonra askeri ve ekonomik tüm anlaşmalara tam hız devam edilmiş, İsrail'in vatandaşlarımıza yönelik gerçekleştirdiği Mavi Marmara saldırısından kısa bir süre önce Türkiye, İsrail'in Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeliğine yeşil ışık yakmış ve İsrail Türkiye'nin bu desteği sayesinde OECD üyeliğini resmen elde etmiştir. İsrail, AKP iktidarının bu jesti karşısında 9 vatandaşımızı öldürerek teşekkür(!) etmiştir.

İsrail ile her türlü açık ve gizli anlaşmaları devam ettiren, Yahudilerden aldığı "Yahudi Cesaret Ödülünü" tüm telkinlere rağmen hala iade etmeyen Recep Tayyip Erdoğan, toplanan Samsunlulara bol bol uykudan önce masalları gibi anlatımlarda bulunmuştur. Kaç kişi bu masallara inandı bilmiyorum, ama o toplantıda konuşmacıyı ateşli alkışlayanlar da vardı.


Davos'ta "Siz çocuk öldürmesini bilirsiniz." diye posta koydukları İsrail'in Cumhurbaşkanı Şimon Perez'i, Davos'taki tiyatrodan 2 sene önce Türkiye'ye davet eden, TBMM'nde ona konuşma yaptıran, onu ayakta alkışlayan ve Perez'in onuruna(!) düzenledikleri kokteylde karşılıklı kadeh tokuşturanlar bunlar değil miydi?

İsrail bu davetten hemen sonra mı Müslüman avına çıktı?
İsrail kurulduğu günden bu yana bu canavarlığını sürdürüyor. Şimon Perez'le Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül değil de, MHP Lideri Devlet Bahçeli ya da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kadeh tokuştursaydı, herhalde AKP'liler ve medyası söylenmedik söz bırakmazdı.

Ama hala İsrail ile ilgili hikâye anlatmaya devam ediyorlar. İsrail ile kol kola yürürken bile "Biz kavgalıyız." görüntüsü yaratarak toplumu kandırmaktan da utanmıyorlar.

Irak'ta 2 milyona yakın Müslüman öldürülürken bu vahşette ABD ile işbirliği yaptılar. Şimdi İsrail üzerinden kendilerini aklamaya ve iyi imaj oluşturmaya çalışıyorlar. Öte yandan da her türlü İsrail işbirliği sürüyor. AKP'nin tiyatrolarına biz aldanmıyoruz, çünkü Allah akıl vermiş, fikir vermiş, göz vermiş…

AKP'nin ABD-İsrail'e karşı ne tavır alması, ne de onlarla işbirliğinden vazgeçmesi mümkündür. Böyle bir durum AKP'nin kuruluş felsefesine aykırı olur. Ruhunu besleyenlere sırt dönerse, AKP kendini imha etmiş olur.

Recep Tayyip Erdoğan tribünlere oynamaya devam ediyor. Samsunlular da zaten Recep Tayyip Erdoğan'ı tribünlerden izledi. Seçimler geldi, bol hikâyeli günler başladı.


Yıldıray ÇİÇEK
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 10, 2011 0:59

Siyonistleri ‘dost’ edinip İsrail’e ‘düşman’ olmak!

Okyanus ötesinden gönderilen ‘memorandumlar’ ile belirlenen ilkeler çerçevesinde programını şekillendiren AKP, 3 Kasım 2002 seçimlerinde ezici bir çoğunlukla iktidara gelmişti.

Ancak, krizi tetikleyerek AKP’nin iktidara gelmesinde belirleyici unsur olan odaklar, verdikleri ‘geçici’ icazete rağmen, geçmişteki birtakım ‘İslamcı’ söylemleri yüzünden Tayyip Erdoğan’a bir türlü güvenemiyorlardı.

Bu güven sorununu aşmak için seçimlerin hemen ardından, Cüneyd Zapsu’nun öncülük ettiği bir TÜSİAD heyeti, ABD’ye çıkarma yaptı.

Heyet, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Dan Freid, CIA üst düzey yöneticisi Marc Grossman ve Karanlıklar Prensi olarak bilinen Richard Perle ile yemekte bir araya geldi. ABD yönetiminin üst düzey yöneticileri TÜSİAD üyelerine ve onların üzerinden AKP ileri gelenlerine şu mesajı gönderiyorlardı:

- “Umarız AKP, Refah Partisi’nin yapmış olduğu hataları tekrarlamaz.”

* * *
Aynı tarihlerde ABD’de bulunan Tayyip Erdoğan, 10 Aralık 2002’de dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile görüştükten sonra Monarch Oteli’nde Musevi örgütlerinin temsilcileriyle buluştu.

Erdoğan, görüşmede şöyle diyordu:

- “İslamcı olduğumuz yolundaki söylemler doğru değildir. Devlet işleri ile devletlerarası ilişkilerde ancak laiklik temeli üzerinden bir araya gelinebileceğine inanıyoruz. Şu andaki Türk-İsrail ilişkilerini yeterli bulmuyorum. Biz bu ilişkilerin çok daha ileri gitmesini istiyoruz. Bizim iktidarımız döneminde çok daha ileri gittiğini göreceksiniz.”

Ve ekliyordu:
- “Biz Yahudilerden çok şey öğrendik, beni İstanbul’daki dostlarınızdan sorabilirsiniz.”

Belli ki, İstanbul’daki dostlardan sordular:
- “Zat-ı muhteremi nasıl bilirsiniz?”

Cevap da muhtemelen şöyle oldu:
- “Çok iyi biliriz.”

* * *
Cenab-ı Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’in Maide süresinin 51’nci ayetinde şöyle buyuruyor:
- “Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır.”

İktidar koltuğuna oturabilmek için Allah’ın ayetlerini hiçe sayan Tayyip Erdoğan, kapalı kapılar arkasında verdiği taahhütlerden dolayı Amerika’daki Yahudi lobileri AJC ve ADL tarafından ‘cesaret’ ve ‘ebedi dost’ madalyaları ile ödüllendirildi.

Kendisine umut bağlayan kitleleri sürekli bir şekilde ‘narkoz’ vererek uyutan Erdoğan da, bugüne kadar ‘ABD/AB/İsrail’ ekseninde ortaya koyduğu icraatlar ile aldığı ödüllerin bedelini ‘fazlası’ ile ödedi. Peki, halen omuzlarında parıldamakta olan ‘siyon yaldızlı’ madalyalara rağmen, Erdoğan’dan İsrail’e karşı ‘ciddi’ bir hareket bekleyenler, Allah’ın ayetinin ‘ne anlama’ geldiğini bilmiyorlar mı?

* * *
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, devlet idaresine hâkim olmaya başlayan Yahudi kökenli ‘dönmelere’ karşı büyük mücadele veren Şair Mehmet Eşref, gün gelip de etrafında ‘mason’ olarak bilinen Musa Kazım Efendi isimli kişinin ‘Şeyhülislamlık’ makamına atanması üzerine, isyan ederek şu dörtlüğü kaleme alıyordu:

Avdetiler ile hükümetimiz
Benzedi devlet-i Yehuda’ya
Bab-ı fetvayı da çıfıtlık edip
Verdiler en nihaye Musa’ya

Dörtlüğün, günümüz Türkçesine çevirisi şöyle:

Benzedi Yahudi devletine
Fetva makamını da ele geçirip
Verdiler en nihayet Musa’ya
Dönmeler ile hükümetimiz

Aradan neredeyse tam bir asır geçti.
Peki değişen ne?..


İsrafil K. KUMBASAR, 10 Mart 2011, YENİÇAĞ
israfilkumbasar@yenicaggazetesi.com.tr
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Nis 26, 2011 18:20

Kağıttan Kahraman!

Koalisyon güçleri Irak’ı vururken, Türkiye İncirlik başta olmak üzere modern haçlı kuvvetlerinin önünü açtı. O kadar açtı ki, Müslümanları öldüren Amerikalı askerlerin sağ salim geriye dönmesi için Başbakanımız duacı oldu.

NATO Genel Sekreterliğinde, Rasmussen’in adı geçtiğinde yine Başbakanımız büyük çıkış yaparak “olmaz” demişti. İki gün sonra Rasmussen’in adaylığını Türkiye’nin de içinde olduğu NATO üyeleri kabul etti.

İsrail’in OECD üyeliği de Türkiye’nin kabulü ile gerçekleşti. Yaklaşık bir ay sonra da, Mavi Marmara baskını gerçekleşti. Oysa Türkiye, “hayır dese İsrail OECD’ye üye olamazdı.


Haçlı kuvvetleri Libya’ya saldırdı. NATO gitsin sözüne, Kasımpaşalı Başbakanımız “Ne işi var NATO’nun Libya’da” diyerek karşı çıktı. Şimdi NATO vuruyor, Türkiye’den üs bile verildi. Onların vurduğunu, hastanelerimizde biz tedavi ediyoruz.

Derken AB Parlamenterler meclisinde, Fransız hanım politikacıya “Türkiye’ye Fransız kalmışsınız” diyen, Başbakan yandaş medya tarafından nerdeyse İslâm Mücahidi ilan edildi. Erdoğan’ın muadili Sarkozy’dir. Dikkatinizi çekerim. Argo konuşarak, karşısındakini aşağılayacağına, söylediği sözlerinin arkasında durmalı. Kahramanlık çene yarıştırarak olunmuyor.

Hepsini toplarsak elde, Batının her daim yanında olan ve Müslümanlara saldıranlarla işbirliği halindeki Türkiye kalıyor. Yarı Haçlı gibi bir anlamda çıkıyor bundan. Değilse değil deyin.

Neval KAVCAR
25 Nisan 2011
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Eyl 07, 2011 0:13

İsrail tiyatrosu sunar!

Hükümetin son İsrail çıkışını yapmasından önce “daha hangi çıkışları yaptığını” biliyor musunuz?

Biliyorsunuzdur da bir de biz taşları yerli yerine koyalım:

Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Suriye’yi sert şekilde uyaran açıklaması geldi: “Suriye’deki olaylar sessiz kalınacak olaylar değildir. Suriye Ramazan ayında kanlı bir sürece girmiştir. Bunu kabul edemeyiz.”

Türkiye, “en üst düzey devlet adamının ağzından” Suriye’ye sert mesajlar gönderirken hemen bir kaç saat sonra dışişleri bakanlığı sürpriz bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Selçuk İnal “ABD tarafından NATO’ya tahsis edilen erken uyarı radarının Türkiye’de konuşlandırılmasının öngörüldüğünü” açıkladı. Türkiye, füze kalkanı projesini kayıtsız ve şartsız kabul ettiğini bütün dünyaya “bir kez daha” ilan etti.

“Bunu zaten biliyorduk, birden bire davul zurna ile bunu bütün dünyaya ilan etmenin âlemi ne” diye düşünmeye kalmadan bu defa hemen ertesi gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu açıkladı:“İsrail’le ilişkilerin ikinci kâtip seviyesine indirilmiştir! Askeri anlaşmalar askıya alınmıştır!”
Şimdi “ne oluyor yahu?” diye sormanın vakti değil mi?

Önce İsrail’in ve Amerika’nın düşmanı olan Suriye’ye sert mesaj, ardından İsrail’i korumak ve İran’ı yok etmek üzere kurulan füze kalkanı projesine onay, hemen ardından İran’ın, Suriye’nin ve İslam âleminin ortak düşmanı olan İsrail’e “savaş ilanı!”

Bir anda hem Suriye’ye hem İran’a hem de İsrail’e “açıkça kafa atıyorsunuz” ama aynı anda hem Suriye ile hem İran ile hem de İsrail ile “dost” olduğunuzu deklare ediyorsunuz!

Öyle ya Suriye’ye fırça atıp ardından onun en büyük düşmanı İsrail’e meydan okursanız bu hem İsrail’i sevindirir hem de Suriye’yi.

Füze kalkanını kabul etmede sadık görevli olduğunuzu yeniden deklare ederseniz bu tavırla da “füze kalkanı ile İran’ı daha rahat vuracak olan İsrail’e bayram yaptırmış olursunuz”.

Öte yandan “Ey İsrail benden özür dile! Yoksa görürsün gününü!” diye haykırarak İsrail düşmanı İran ve Suriye’yi haritadan silmek konusunda işlediğin ayıbı ortadan kaldırıp güya “koyu bir İsrail düşmanı kahraman” pozuna bürünürsün.

Bu tutum da elbette “kuru kuruya gürlemeyi sert tavır olarak gören” İslam dünyasından (başta İran olmak üzere!) büyük alkış alır.

Ama o alkışlayanlar görmezler ki “bu kafa tutmanın arkasında” İran’ın ve Suriye’nin haçlılara peşkeş çekilmesi var.

Ve İsrail’e özür dilemesi için gösterilen son tepkinin hiç bir önemi yoktur. Yazın bir kenara, bir ay sonra İsrail’le ilişkiler normale dönecek ama Suriye’nin başına patlayan bombalar ile Türkiye’de kurulacak füze kalkanı projesinin arazisinden yükselen dozer sesleri kulak tırmalayacaktır.

Bu tiyatroya inananlara yazık.

Müslümanı yok etme projesini kamufle etmek için bin türlü entrika ile iç ve dış kamuoyunun kafasını karıştırmak ancak böyle cin politikacıların işi olabilir.
Tabi işin ucunda cin çarpması da var!

Muharrem Bayraktar
06 Eylül 2011 yenimesaj.com


BM üzerinden İsrail Türkiye’yi tokatladı

Malumun ilanı gibi aslında Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanacak olan Mavi Marmara raporu öncesinde raporun ne şiş yansın ne de kebap misali hazırlanacağını tahmin etmiştim. Öyle ki artık bu raporun açıklanmasından sonra tahminlerimde yanılmadığımı anladım.

Aslında Türkiye olarak dış politika açısından çok kötü bir sınav veriyoruz. İçerde iktidar kanadından ne kadar üflerlerse üflesinler, Türkiye dış politikası çökmüştür.

Stratejik derinlik denen bir olguyu yerleştirmeye çalıştıkları Türk dış politikası maalesef artık kayda alınmıyor. Eğer Türkiye birilerinin dedikleri gibi büyük aktör olsaydı bugün yaşanan fecaat tablosunu seyretmiyor olacaktık.

ABD güdümlü Türk dış politikasının çöküş süreci Ermeni- Azeri anlaşmazlığı için İsviçre ‘de yapılan toplantı sonrasında zaten çökmüştü.

Öyle ki içerde büyük bir politik başarı gibi gösterilmeye çalışılan bu olay maalesef o günden bugüne hiç mesafe kaydetmemiş olarak olduğu yerde duruyor. Kaldı ki tarafları İsviçre’de bir araya getirerek Türkiye’nin hiçbir konuda itirazı olmadan yapılan anlaşma sonucunda koskocaman bir sıfır yaşadık. Ermenistan Cumhurbaşkanı bugün için kalkıp gençlere “ İlk hedefiniz Ağrı “ diyebiliyorsa ve kendi nesillerinin görevini Karabağ’ı alarak yaptıklarını ifade ediyorsa ortada bir anlaşmadan ziyade Türkiye’nin uluslararası alanda düştüğü ayakçılık durumu vardır.

Kaldı ki İran ile yapılan anlaşma sonrasında ABD tarafından sıkıştırılan Türkiye Cumhuriyeti cevap olarak bilahare Dışişleri Bakanının ağzından “İran ile yapılan anlaşmada tüm ABD istekleri karşılandı” diyerek acı bir itirafta bulunulmuştu.

Her tarafa hükmeden Sayın Başbakan’ın yanında Erzurum’da kış olimpiyatları açılış töreninde Yunan Başbakan’ı çok ağır ifadeler ile amiyane tabirle ülkemizi aşağıladı. Fakat Sayın Başbakan bu aşağılamaya karşı Türkiye’yi o kürsüde hırpalayanlara cevap bile veremedi.

Kulakları duymayan bir Cumhurbaşkanı olan İsrail Cumhurbaşkanına Davos’ta one minute denildiğinde hepimiz Sayın Başbakan’ı takdir etmiştik . Sonrasında fotoğrafın büyük kısmına bakınca manzara-i umumiye’nin hiç öyle olmadığı ve birilerinin bu tabloyu iç politika malzemesi olarak kullandığını gördük.

Barzani gibi bir kişiyi abi diye selamlayan Dışişleri Bakanı yine bizim ülkemizde dışişleri bakanlığı yapıyor. İran bile Barzani’yi teröre geniş alan tahsis etmekle suçladığı halde , terörist saldırıların ve şehitlerin arkası kesilmeyen ülkemizde hava harekatı yapıldı diyerek milletimiz uyutulmaya devam ediyor. Kaldı ki hava harekatları hususunda milletin güvensizliği ortada iken kara harekatı yapabilirken bugünlerde AKP iktidarı tarafından imza edilen Dubai anlaşması yüzünden maalesef sınır ötesi harekat yapamayan her gün güvenlik güçlerimizin can verdiği bir ülkede yaşıyoruz.

Terör her gün güvenlik güçlerimizi kastederken bakıyorsunuz ki terörist adı altında TSK mensupları terör örgütü üyeliği ile suçlanarak tutuklanıyor. İtibarsızlaştırılan Türk Silahlı Kuvvetleri değil. Herkes buna emin olsun . Manzara içerisinde 2002 yılından itibaren tek başına iktidar olan bir parti ile beraber dünya coğrafyasında itibarını kaybeden ve vatandaşları kendi ülkesi içerisinde katledilen, kaçırılan ülke Türkiye Cumhuriyeti itibarsızlaştırılıyor.

Hüseyin Hakkı KAHVECİ
07 Eylül 2011 Anayurt Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Eyl 07, 2011 0:17

Ne Kadar Kavga Varsa, İşbirliği o Kadar Çoktur

AKP hükümetinin Davos ve Mavi Marmara olaylarıyla birlikte İsrail'e karşı gerçekleştirdiği kontrollü gerginlik stratejisinin düğmesine yine bastığı şu günlerde, ABD'nin yapmış olduğu "Türkiye'de kurulacak erken uyarı sistemi (füze kalkanı) 2011 sonunda hizmete girecek" sözü uyuşmuş beyinlere çok büyük bir tokat olacak nitelikte ama AKP'nin siyasi tiyatroları karşısında hala uyanamayan büyük bir kitle vardır.

Bu füze kalkanı Müslüman bir ülke olan İran'a karşı kuruluyor. Niçin kurulduğunu herhalde akıl sahibi herkes idrak etmektedir. Bu füze kalkanı ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'ndeki hedefleri ve İsrail'i korumak için yerleştirilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ABD'nin BOP Eşbaşkanıdır, doğal olarak ABD ve İsrail ikilisinin milli menfaatlerini korumakla yükümlüdür.

O yüzden İsrail'e karşı sahte kabadayılıklar sadece Müslüman toplulukları etki altında tutmak için yapılmaktadır.

AKP iktidarı İsrail'in hayat damarı haline gelmiştir. İsrail ile yapılan sahte kavgalar yaşanan işbirliğini dünya kamuoyuna tersten okutma gayretidir.

Herkes Başbakan Erdoğan'ı Davos'ta İsrail'e posta koydu sanıyor ama bizzat Başbakanın kendisi "Herhangi bir şekilde ne İsrail halkını ne Cumhurbaşkanı Perez'i ne de Musevi halkını hedef aldım" açıklaması yapmıştı. Zaten Davos'ta gerçekten İsrail'e tavır gösterilmiş olsaydı yüzyılın en büyük komedisi olurdu. Çünkü Davos'ta tavır alınmış gibi gösterilen İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez'i o göstermelik olaydan bir yıl önce TBMM'nde ayakta karşılayan ve alkışlayan, düzenlenen kokteylde karşılıklı kadeh tokuşturan Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat kendisiydi.

Davos tiyatrosundan sonra İsrail ve AKP arasında işbirliği aynen devam etti. Kamuoyuna kavga eden ikiz kardeşler görüntüleri verseler de, AKP İsrail'in menfaatlerini ilgilendiren her konuda dümenini BOP'un yolundan asla sağa-sola çevirmedi. ABD-İsrail nereyi hedef gösterdi ise AKP o yolda ilerledi.

Pentagon'un "Türkiye'de kurulacak erken uyarı sistemi (füze kalkanı) 2011 sonunda hizmete girecek" açıklaması da bunun en büyük delilidir.

AKP ve İsrail kavga ediyor görüntüsünü verdiği günlerde, Türkiye İsrail'in Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeliğine yeşil ışık yakmış ve İsrail Türkiye'nin bu desteği sayesinde OECD üyeliğini resmen elde etmişti. Ekonomik ve askeri antlaşmalar aynen sürdü ve sürmeye devam ederken oynanan küresel tiyatrolar karşısında birçok Müslüman'ın aldatılmışlığı ve kandırılmışlığı İslam dünyasının sırtından sürekli hançerlenmesini sağlamaktadır.

AKP İsrail'le kavga ediyor görüntüsünü gün geçtikçe artıracaktır. Artan her kavga görüntüsü İsrail'e hizmetinde çoğaldığına işarettir.

Afganistan, Irak, Mısır, Libya, Tunus üzerinde ABD ve İsrail tarafından her manada kullanılan AKP iktidarı, şimdi Suriye ve İran üzerinde gerçekleşecek baskı, dayatma ve işgallerde kullanılmak üzere hazırlanmaktadır. Şuan için Suriye ve İran'la bir sorunu olmayan Türkiye'nin ABD tarafından "Türkiye'nin sabrı taşmak üzere" diyerek alana sürülmesi zaten önümüzdeki süreçte yaşanacakları göstermektedir.

İsrail'in bölgedeki karakolu haline getirilen Türkiye, savaş taşeronluğunda direkt hedefe konulacaktır. Türkiye ve İslam dünyası da "AKP Davos'ta İsrail'e posta koydu" diye kendini avutup uyumaya devam etsin…

Yıldıray Çiçek
06 Eylül 2011 Ortadoğu Gzt
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: AKP-Yahudi ittifakı - Büyük İsrail İçin İsrail Karşıtlığı!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Mar 05, 2012 20:28

İsrail’le ilişkileri düzeltmek için lobi şirketi kiralandı

AKP Hükümeti'nin son 10 yılda ABD'de kiraladığı Lobi şirketlerini araştırdığınızda ilginç bir tabloyla karşılaşıyorsunuz.

Başbakan Erdoğan'ın İsrail için içeride söyledikleriyle Washington'daki lobi faaliyetleri çelişiyor.

Türk Hükümeti, İsrail'le ilişkileri düzeltmek ve bu ilişkiyi ABD Yönetimi üzerinde kullanmak için son 2 yıldır " 30 Point Strategies,LLC" Lobi Şirketini kiraladı.

Şirket Türkiye'nin öteki lobi şirketi Fleishman Hillard bünyesinde çalışıyor.

ABD Adalet Bakanlığı, şirketin görevini Kongreye, "Yahudi kuruluş liderleriyle ilişki kurmak ve bunu ABD'yle ilişkilerin ilerlemesinde kullanmak" şeklinde bildirdi.

Raporda Yahudi kuruluş liderlerinin isimleri belirtilmiyor.

Türk Hükümeti, 2011 ve 2010'da 30 Point Strategies Şirketine 360 bin, Fleishman Hillard,Inc'e de 1 milyon 112 bin dolar ödedi.

ABD'de lobi için en fazla para harcayan ülkeler arasında olan Türkiye, 12 lobi şirketiyle çalışıyor. Sadece geçen yıl masraflar hariç toplam 3 milyon 600 bin dolar ödedi.

Öteki şirketler: Caspian Group,LLC (168 bin D), CMGRP,Inc (88binD), Dickstein Shapiro,LLP (526.500binD), Gephardt Group Govermen Affairs,LLC (1milyon318binD), M.Silver Associates,Inc (270binD), McFann,Maurice L.Jr(168bin), Mercer&Associates,Inc ve Public Strategies,Inc şirketlerine ödenen para ise belirtilmiyor.

Dışişleri Bakanlığı tarafından kiralanan Austin-Teksas merkezli Hill &Knowlton,. Dubai bağlantılı Public Strategies adlı şirkete ödenen ücret ve görev belirsizliği dikkat çekiyor.

Bu arada BDP Washington Temsilcisi Nazmi Gür'ün kendi adına kurduğu lobi şirketi de geçen yıl BDP'nin tanıtımı için 10 bin, 2010'da da 50 bin dolar harcadı.

AKP-YAHUDİ LOBİSİ

AKP Hükümeti 2004-2007 yıllarında 4 yıl "İsrael Consult,Inc" lobi şirketiyle çalıştı. Eski diplomat Lenny Ben David tarafından kurulan şirket aynı zamanda İsrail'in de lobisini yaptı.

İsrail'in ABD'deki hisse senetleri ve Silahlı Kuvvetler’in lobisinin yanı sıra İran, Suriye ve Hizbullah'la ilgili analizler yaptı. ABD Adalet Bakanlığı'nın raporlarında bu şirket için Türkiye'nin ödediği para ve faaliyetler belirtilmiyor.

AKP Hükümeti'nin 2008 yılında bu şirketle anlaşması sona erdi, "DiNovo Strategies" ve "Neusner Communications" adlı şirketle anlaşma imzalandı.

Bu şirketlerin görevi de Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve sinema, sanat ve kültürel alanlarda işbirliği olarak belirlendi. Ankara 2009 yılına Neusner şirketiyle devam etti.

One minute öncesi -one minute sonrası arasında bir fark var mı?

Yılmaz POLAT - 4 Mart 2012,
YURT
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Sonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x