Mayıs ayı tehlikeli bir aydır
Terör bir kez daha bizi 12’den vurdu. İki gün önce Amerikalıların Ankara’da saldırı olacağı uyarısı bile bizimkilerden daha ciddi. Ölenler, gene sen, ben ve senin, benim çocuklarımız. Seni yönetenler sana bomba koyanlara sınır açan ve bunu savunan kişiler. Sen dizi izlemeye devam et, Acun’un yarışmasına bak. Ölenleri, haberlerde izle, kim daha etkili konuştu ona bak. Gerçeği öğrenip ne olacak. Amerika 3 bin kişinin öldüğü 11 Eylül saldırısına sansür uygulamamış, her şeyi canlı yayınlamışken, sen durumu sansürle. Adam yol yapıyor diye öğün, çalıyor ama çalışıyor diye savun. Sonra da kalk, bak bana ne yapıyorlar diye sağa sola saldır.
Kardeşim bak, sana kimse bir şey yapmıyor. Tüm başına gelenler, senin tercihin. Sen, ‘yetmez ama evet’ diye oy kullan, şimdi pişmanım de. Bunlar daha iyi günler. Sınırlar kevgire dönmüş, hava sahası elek, kara sularında yabancı donanmalar devriye. Onlar seçip seni yönettiriyor. Ve sen kendini bağımsız devlet sayıyorsun, gülerler adama. Türk siyaset tarihinde, tehlikeli dönemler, mevsimler var. Bunlardan biri ilkbahar, öteki sonbahar. Mayıs ayı, bugüne göre görüldü ki Türk siyasi tarihinin, en garip ve en tehlikeli dönemi. Ne hikmetse bu döneme, bahar, işçi ve çiçek bayramı gibi romantik adlar takılsa da, bu ay siyasetçilere iyi gelmiyor.
* * *
Mustafa Kemal, Samsun’a bu ay içinde kanı kaynadığı için değil, ülke satıldığı için çıktı ve bağımsızlık hareketi başlattı. Herkes değil ama biz Türkler de ona saygı için, bugünü, Gençlik ve Spor bayramı ilan edip, kutladık. Onu bile çok görüp, adını kimliğini değiştirmeye kalktılar.
Mayıs ayı bu yüzden siyasileri hep tedirgin eder. Çünkü bu ay içinde, Türkiye, ilk askeri darbeyi 27 Mayıs 1960’ta yaşadı ve sonraki yıllar bir süre bayram olarak kutlandı. Benim gençliğimde de (ki bundan yarım asır kadar önce) Harp Okulu öğrencisi olarak yaşadığım, 21 Mayıs olayları da bu ay içinde meydana geldi. Mayıs ayının bir başka askeri önemi, bir çağı açıp ötekini kapatan İstanbul’un fethi. İşte bu nedenle bir bölüm siyasi, Türkiye’nin kurtuluşu yerine, İstanbul’un fethini kutlar. Özetle Mayıs ayı siyasiler açısından tehlikeli ve istikrarsız bir aydır.
Şimdi diyeceksiniz nereden çıktı bu tarih dersleri ve Mayıs muhabbeti. Açık. Artık basın özgürlüğü olmayan, kalanların da korkudan kendi kendisini sansürlediği bir sistemde, dünya olaylarını, yalnızca araba ve telefon modelleri, hangi futbolcunun transferi gibi önemli başlıklar altında sanıyorsunuz. Türkiye adı geçen öteki konular, sizleri ilgilendirmiyor. Başımıza düşecek taşlar üç yıl önceden belliyken, yana çekilip korunmak yerine, kafamız yarıldığında bunu bana kim attı diye kızıyoruz.
Demem o ki son üç yıldır giderek yoğunlaşan bir kampanya var. Az sayıda gazete, bunlara yer verdi. Daha önce bunlara yer veren amiral gemisi de kadroyu tazeleyip halk yolundan, hak yoluna yöneldi. Mesela hiç düşündünüz mü ABD’nin Ankara’da görev yapmış iki emekli büyükelçisi Erdoğan’a neden istifa et dedi. Hem de bunlardan biri, bugünkü iktidarı kurup görevlendiren, öteki iktidara taşıyan grubun adamı. Şimdi aklınızdan, elin diplomatından bize ne, ne haddine düşmüş bize yol göstermek diye geçebilir. Yerden göğe kadar haklısınız ama bu ülkenin başına bu belayı 13 sene önce sardıkları zaman sevinenlerin şimdi oturup düşünmesi lazım.
* * *
Hatırlarsanız daha önce, Amerika, bir ülkenin başına getirdiklerini gene Amerika götürür diye yazmıştım. Biliyorum sizler pek ciddiye almamıştınız. Ancak Washington, bu yıl Türkiye’deki diplomat kadrosunu baştan aşağı yenileyip sayılarını artırırken işin içinde bir şey olduğunu düşünmemek akılcı değil. Ama ne yazık ki gerçek sizleri ilgilendirmiyor. Hele bizim gibi, kendi kaderine vurdum duymaz bir ülkede yaşıyorsanız.
Savaş SÜZAL, 15 Mart 2016
savas.suzal@gmail.coma