‘Mustafa Kemal asılmalı!’
ÜLKEMİZDE yaşanan üzücü olaylar nedeniyle “Mütareke Basını” sık sık gündeme geliyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ kısa bir süre önce zehir zemberek sözleriyle Mütareke Basını’nı millete bir kez daha hatırlattı.
Başbuğ’un, günümüzdeki bir kısım basının, Mütareke Basını’ndan da beter olduğunu söylemesi ve “Bugün maalesef basının bir bölümü, İstiklal Savaşı’ndaki ‘Mütareke Basını’nı aratacak seviyede... Bu hainliği lanetliyorum!” demesi kulaklardan silinmedi.
Nedir bu Mütareke Basını? Kimdir hain olarak tarihe geçenler?
1918’de, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik olarak çıkmıştık. Mütareke (ateşkes anlaşması) imzalanmış ve yabancı güçler yurdun her yanını işgal etmişti.
İşgal altındaki İstanbul’da, basının bir bölümü işgalcilere ve büyük devletlere alkış tutuyor, onları yağlayıp ballıyordu.
Esareti kabul etmeyen Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Anadolu’da mücadele ederken, İstanbul basınının önemli bir bölümü Milli Mücadele’ye karşı çıkıyor, asker ve subaylarımıza hakaretler yağdırarak yabancıları destekliyor, yalan ve dolanla halkı zehirlemeye çalışıyordu.
Osmanlı Devleti’nde İçişleri Bakanlığı da yapmış olan gazeteci Ali Kemal, Mütareke Basını’nın en keskin kalemi idi. “Anadolu halkı, Mustafa Kemal denilen hayduda haddini bildirecektir” diye yazıyordu. (20 Nisan 1920, Peyamı Sabah Gazetesi)
Ali Kemal’den sonraki en sert isim olan Refi Cevat “Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler bizi kurtaracak. ‘Kuvayı Milliye’ adı altına sığınan bu haydutların kafasına neden bir yumruk indirilmiyor?” diyordu. (16 Mart 1920, Alemdar Gazetesi)
Diğer yazarlar da şöyle haince yazılar döktürüyorlardı:
“Mustafa Kemal isyancıdır, cezası idam olmalıdır!”
“Eşkıya başı Mustafa Kemal mutlaka asılmalıdır!”
“Çaresiz millet, bu yankesicilerin hilelerini hâlâ anlayamamıştır.”
“Gafletin bu derecesi görülmüş, işitilmiş şey değildir!”
“Milleti öldürerek, mahvederek, milletin hakkını savunacaksınız, öyle mi?”
“Ey yalancı ve anlı şanlı eşkıyalar! Rezil yağmacılar!”
“Hainler! Artık yetişir! Yakamızı bırakın! Cenabı Hakk’ın laneti üzerinizde olsun!”
Utanmadan böyle yazıyorlardı... Mütareke Basını işte budur!
Düşmanla işbirliği yapan ve Mütareke Basını adı verilen İstanbul basınının bir bölümü, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını “kâfir” ilan etmiş, Padişah Vahidettin “ölüm fermanı” yayınlamış, Şeyhülislam da “İdamları vaciptir” fetvası vermişti.
Aydın sayılan gazetecilerin birçoğu, niçin işgalcilerle işbirliği yapıyordu? Ülkesini sevmek ve savunmak yerine neden sömürgecileri seviyor ve savunuyorlardı?
Bu, aslında hainlikten çok, yılgınlık, yüreksizlik ve korkaklıktı...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, günümüzün basınından bir bölümünü Mütareke Basını’na benzetmekte haklı mıdır? Buna okurların karar vermesi gerekir.
Ülkemiz bize atalarımızın armağanıdır. Onların geçmişteki fedakârlıkları sayesinde bu topraklarda yaşıyoruz. Evlatlarımıza da bu ülkeyi vatan olarak bırakmak istiyorsak, özgürlüğümüzü ve bağımsızlığımızı gözbebeğimiz gibi korumalıyız.
16 Mayıs 2010
Rahmi TURAN