Öcalan'a Zana Formüllü Af
- AKP iktidarının Leyla Zana ve arkadaşlarını da aynı yöntemle hapisten çıkardığını biliyoruz.
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bilinen, çocukların yargılanmasına ilişkin tasarının içine, “Öcalan’a af yolunu açan” bir düzenlemenin saklandığını iddia ediyor.
Okay’ın iddiasına şaşmayız. Zira o bir hukukçu, dahası AKP iktidarının Leyla Zana ve arkadaşlarını da aynı yöntemle hapisten çıkardığını biliyoruz.
AKP iktidarının “Kürt açılımı”nın ilk adımda “hazmettirmeyi” planladığı 9 maddelik paket için “dağ fare doğurdu” denilmesine bakmayın. O dağ fil doğuracak, hem de; Dağda silahlı, ovada çocuklu-kadınlı “savaş”tan karakol ve cezaevlerimizin müstemleke komiserlerince denetlenmesine, camilerin dahi etnik ayrışmaya maruz bırakılmasından milli egemenliğin parçalanmasına ve dahi teröristbaşının affına, ne filler?!..
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bilinen, çocukların yargılanmasına ilişkin tasarının içine, “Öcalan’a af yolunu açan” bir düzenlemenin saklandığını iddia ediyor. Tasarının, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda değişiklik öngören bir maddesi, “yeniden yargılama”nın önünü açacakmış.
AİHM’in daha önce aldığı, “Öcalan adil yargılanmadı” kararına istinaden, yargılamanın dosya üzerinde yapıldığı ve o işin bittiği söylenebilir. Adamalarda dava çok, mesela “ağırlaştırılmış müebbet”in, “müebbet”e çevrilmesini istiyorlar.
Okay’ın iddiasına şaşmayız. Zira o bir hukukçu, dahası AKP iktidarının Leyla Zana ve arkadaşlarını da aynı yöntemle hapisten çıkardığını biliyoruz.
Neydi o formül;
DSP-MHP-ANAP koalisyonu “yeniden yargılamayı” kabul ederken, iki ilke koymuştu. Birincisi; yeniden yargılama 1 yıl sonra Ağustos 2003’te yürürlüğe girecek, ikincisi; sadece yürürlükten sonra AİHM’e açılacak davalar için geçerli olacaktı.
Ancak Gül başbakanlığındaki AKP Hükümeti’nin el attığı ilk iş bu oldu ve yürürlük tarihini öne çekip, AİHM’de devam eden davaları da yeniden yargılama kapsamına aldı. Sözüm ona bitmiş davalar kapsam dışında tutularak, teröristbaşının yeniden yargılanmasının önüne geçildi. Eh, o günlerde öncelikli mesele, AB’nin “olmazsa olmaz”ı, Zana ve arkadaşlarını kurtarmaktı. Zana’ların hapisten çıkmasından sonra, dönemin TBMM Başkanı Arınç ve Başbakan Vekili Gül tarafından nasıl ağırlandığını hatırlıyor musunuz?
“Hazmettirme” süreci işte böyle başladı. 2 yıl sonra ise tam da AİHM’in Öcalan’la ilgili kararı arifesinde, Erdoğan-Gül ikilisi yaptıkları o düzenlemenin Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine aykırı olduğunu fark edip, “yeniden yargılama”nın herkese teşmil edilmesi gerektiğini söylemeye başladılar. Ancak milletin tepkisinden çekindikleri için harekete geçemedilerse de, Anayasa’nın 90. maddesini değiştirip, uluslararası sözleşmeleri iç hukukumuzun üzerine çıkardılar. Bu, Öcalan’ın “özgürleştirilmesi”nin önündeki önemli bir Anayasal engelin kaldırılmasıydı.
Sonra neler oldu?
- AB’nin, 6 Ekim 2004 tarihli İlerleme Raporunda, AİHM’in Mayıs 2005’te, Öcalan hakkında yeniden yargılama kararı vereceği yazıldı. Yani Erdoğan-Gül ikilisi, AB’nin 17 Aralık zirvesinde Türkiye ile ilgili aldığı, “tam üyelik” yolunu kapatan kararlarını kabul ederken, Öcalan’ın “yeniden yargılanmasının” isteneceğini biliyordu.
- Erdoğan, AİHM kararı açıklanmadan bir iki ay önce Vatan Gazetesi’ne verdiği demeçte, kendilerine henüz resmi bir bilgi gelmediğini söylerken, “Partisinin MYK’sı ve Bakanlar Kurulu’nun yeniden yargılamaya sıcak bakmamasına rağmen kendilerinin eğilim yokladığını” itiraf etti. Hatta bu konuda medyadan “gümbür gümbür destek” istedi.
- Gül de Mayıs 2005’te AİHM kararı açıklandığını, “AİHM’in kararlarına uymak mecburiyetindeyiz. Bu dosyayı kucağımızda bulduk. Köşeye sıkışacak olan hükümet değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olur. Herkes aklını başına alsın” dedi.
“Öcalan’ı kurtarma” çabaları, yeniden yargılamasının dosya üzerinden yapılmasının ardından da hız kesmedi.
Mesela ABD, “PKK’yla mücadele” için “topluma kazandırma yasasının” çıkartılmasını şart koştuğunda, Gül başta bazı AKP’liler, “Teröristbaşı, Hizbullah ve Sivas sanıklarının” da tasarı kapsamına alınmasını istedi. Dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, “Tepkileri de dikkate alarak, doğrudan eyleme sevk eden lider kadronun kapsam dışında tutulduğunu” resmen açıkladı.
Mesela Aralık 2004’te Ceza İnfaz Kanunu çıkarılırken, yine Gül ve bazı AKP’liler, “şartlı tahliye” maddesinin, başta teröristbaşı, herkese ve tüm suçlarda uygulanmasını istedi. Ama yapılamadı.
Mesela Türk Ceza Kanunu değişikliğinde, teröristbaşının hüküm giydiği 125. maddeye, “elverişlilik” gibi bir unsur sokuldu. Yani “ülkeyi bölme” suçu “elverişli fiiller işlenmesine” bağlandı. Yasa yürürlüğe girdikten sonra fark edilen bu ifade, teröristbaşının pekala “yeniden yargılanması”nı gündeme getirecek bir değişiklikti. Tartışmalar üzerine madde aceleyle eski haline döndürüldü.
Son teşebbüs ise Terörle Mücadele Yasası’nın 6. maddesi üzerinden, lider kadrosunun da “etnik pişmanlıktan yararlanması” adı altında yapılmak istenmesi oldu. Ancak CHP Lideri Baykal işin peşini bırakmayınca, kim tarafından konulduğu meçhul o hüküm tasarıdan çıkartıldı.
O zamanlar DTP’li Sırrı Sakık’ın, “Bu maddeyi devletin bir kesimi koydu, ama herhalde güçleri yetmedi” demesi, bir de şimdilerde hem iktidarın, hem MİT emeklisi Cevat Öneş’in, “Kürt açılımı bir devlet projesi” iddiası yan yana getirilince, devletin hangi “kesimlerinin” Öcalan’ın kurtulması için canla-başla çalıştığı iyice netleşiyor, değil mi?..Son günlerde ABD ve İngiltere Büyükelçilerinin, “Öcalan’ın muhatap alınması ve affı Türkiye’nin bileceği bir iş” şeklindeki demeçlerini de unutmayalım!..
Arınç’ın Bilinçaltı da Kustu
Bu iktidarın kafasında ve gönlündeki yegane çözüm, hem tüm PKK’lıların, hem teröristbaşının affıdır.
Arefe günü şehit aileleri çocuklarının kabri başında gözyaşı dökerken, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın gazetecilere verdiği bayramlık demecinde ağzından dökülenler, “şecaat arzederken” bilinçaltındaki bu “çözüm”ün kusulmasından başka bir şey değildir.
Kendince CHP Lideri Baykal’ın, “Teröristler dağdan insin, teslim olsun, bu iş bitsin” demesiyle alay ederken, bakın neler söylüyor:
“Karikatür gibi bir şey...O zaman söyleyin, bizi dinlemiyorlar. Sizi belki dinlerler. Yani, Sayın Baykal grup toplantısında bir mesaj göndersin, ‘Ey teröristler, ertesi gün dağdan inin, silahlarınızı teslim edin, yargıya gidin, içerde 30 sene yatın ve terör meselesi böylece bitmiş olsun...’ Buna gülmenin ötesinde kaç kişinin cevap vereceğini düşünüyorsunuz? Bu dağlardaki kargaları bile güldürür.”
Arınç’ın gönlü, teröristlerin 30 sene içerde yatmasına razı olmadığına göre, Öcalan’ın ömür boyu yatmasını kaldırabilir mi?
Mahmur: Kara Treni Boyayıp, Hızlı Tren Yapacaklar
Öcalan’a “Zana formülü”…Ya dağdakilere?..Galiba onlara da “Mahmur formülü” bulundu. Nereden mi çıkarıyorum?..Açılımın her adımına ilişkin haberleri doğru çıkan iktidara yakın Bugün Gazetesi, 4 Kasım‘da şöyle bir haber yayınladı:
“K. Irak yönetimi ile MİT arasında yapılan temasların ardından Kandil’deki PKK’lılar Mahmur’a yerleştirildi. MİT yetkilileri tarafından isimleri Ankara’ya bildirilen PKK’lılar, 10 gün içinde kafileler halinde sınırdan giriş yapacak. Gelenler, ‘Dağdan inen PKK’lılar’ olarak değil, ‘Mahmur’daki Türk vatandaşları’ olarak giriş yapacak.”
Baktık, bugün de Yeni Şafak, “Dağdan inenlere Mahmur formülü” diyerek, “Mahmur kampında yaşayanların tahliyesinin ardından kampın yeni sakinleri konusunda da değerlendirmeler yapılmaya başlandığını, bu kapsamda dağdan inecek PKK’lıların kampa yerleştirilmesinin de olası senaryolardan biri olarak ele alındığını” duyuruyor.
CHP’li Okay’ın iddiasına dönersek; Demek ki Cengiz Çandar familyasıyla, Barzani familyasının, “Öcalan 5 yıl içinde serbest kalacak”, Leyla Zana’nın, “Öcalan 2010’da aramızda olacak” ve dahi Mümtaz’er Türköne’nin, “Öcalan’ı paşa yapıp, Bodrum’a gönderelim” demeleri boşa değilmiş. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, bir bildikleri var herhal!..
Meyyal UYGUR
25.06.2010
internetajans.com
OLUR MU?..
Apo'yu idamdan kim kurtardı?