HASAN BÜLENT KAHRAMAN'IN CIA AJANI DOSTLARI KİM?
Yazar, pencereden karın yağışını izliyordu. Tıpkı doğduğu kent Kars’daki gibi iri, yavaş ama bereketle yağıyordu kar.
Kardan yollar kapandığında okula gidemediği çocukluk günlerinin sevinçli coşkusuna kapıldı bir an.
“Aptallaşma Hasan Bülent!" dedi, içinden. Saçsız başı soğuğu duyumsadı sanki. “Kars nire, Princeton nire? Sen şimdi tezek kokularından kalkmışsın, Dünya imparatorluğunun en şirin eyaletinde üçüncü büyük üniversitesinin en önemli adamının evindesin!”
Evin kadını, dudaklarında yapmacık bir gülümseyiş, elindeki fincanda müthiş bir kahve kokusuyla mutfağın kapısında belirdi.
Yazar, çok önemli bir iş yapıyormuş gibi sehpanın üzerindeki bilgisayarın tuşlarına dokundu. Sabah Gazetesi’nde 5.12.2007 tarihinde “Amerika’ya Kar Yağıyor” başlığıyla yayınlanacak olan yazısının ilk tümcelerini yazdı:
“Şimdi bu satırları yazdığım bin yıllık dostum Robert Finn’in evinin yer katındaki güzel odasından bakınca karşımdaki bahçeyi tepeden tırnağa örtmüş karı görüyorum!”
Hasan Bülent, 13.7.2003 tarihinde Radikal gazetesindeki köşesinde de Robert Finn’in konukseverliğini anlatmış, hatta Tomris Uyar’la ilk onun evinde tanıştığını yazmıştı!
(Boşuna aramayın, bu yazılar internetten çoktan silinmiş!)
*
Peki kimdir bu Robert Finn?
Değerli araştırmacı yazar Mustafa Yıldırım’ın –bazı yazarlarımızın ilişkilerine, dolaysıyla edebiyatımızın haline de ışık tutan– son kitabı Ortağın Çocukları’nda yazılanlara göre, CIA’nın çok önemli adamlarından biri!
Sıkı durun! Armağan’ın belgelerine göre “Dostumuz!” Finn, CIA’nın verdiği “Tehlike derecesi yüksek yerlerdeki çalışmaları” karşılığında 1988’de “CIA Kahramanlık Ödülü”, 1992’de “İstisnai İstihbarat Toplayıcı Ödülü” almış bir casus!
Hele HUMINT diye bir ödülü daha var ki tek başına Robert Finn’in CIA için ne kadar önemli bir kişi olduğunun kanıtıdır. CIA bu ödülü her yıl istihbarata en çok katkısı olan bir kişiye veriyormuş!
*
Robert Patrick John Finn, görünürde bir edebiyat profesörü.
Saint John Üniversitesi’ni bitirmiş.
1967’de Türkiye’ye gelen “Barış gönüllüleri!”nden.
Tokat’ın Turhal Lisesi’nde bir yıl İngilizce öğretmenliği yaptığında 22 yaşındaydı.
Ertesi yıl CIA’ya yüksek düzeyde istihbaratçı eleman yetiştiren Princeton Üniversitesi, Yakındoğu Çalışmaları Bölümü’ne (NES) geçti.
1742’de kurulan Princeton Üniversitesi’nde CIA’nın Mkultura programında yer aldı. Amerikan etkisindeki ülkelerde 30 üniversitede yanıltıcı, masum bilimsel çalışmalar altında çalıştılar. Proje hem edebiyat incelemeleri yapıyor, antropoloji çalışıyor, hem sorgu-işkence tekniklerini deniyor/geliştiriyordu!
“Dostumuz!” yalnızca edebiyatçı bir yumuşakça değil “Kemikkıran/taşakburan!” bir istihbaratçıydı!
*
Hasan Bülent Kahraman’ın içindeki Amerikan sevgisini dile getiren türkü dizesi tadındaki “Amerika’ya Kar Yağıyor!” başlıklı yazısını yazarken yudumladığı kahveyi getiren kadın ise daha zehir bir istihbaratçıydı!
Robert Finn’in İstanbul’da Türkiyat Enstitüsü’nde Türk edebiyatını “inceleyip!” döndüğü 1978 yılında Helena Kane de Princeton’a girmişti. Finn, Dışişleri İstihbarat ve Araştırma Bürosu’na girdiği yıl Helena Kane ile evlendi.
Çifit 1978 sonuna doğru İstanbul’a gönderildi. Robert Finn, İstanbul’a “Konsolos Yardımcısı!” olarak, Helena Kane Finn de Boğaziçi Üniversitesi’ne okutman olarak girdi. Daha sonra ABD Büyükelçiliği'nin “Kültür İşleri Sorumlusu!” oldu!
Helena Kane Finn, CIA içinde, kültürel faaliyetlerin istihbarat ve dönüşüm için önemine inanan “Ortodoks CIA’cı”lığıyla tanınıyor!
Bir de teknoloji kullanarak gizli dinlemelerin sağladığı bilgiye karşı birebir ilişkilerle toplanmış bilginin tadına inanmasıyla!
Karşılaştırmalı edebiyat ise uzmanlık alanı! (Ben de tüm üniversitelerimizde “çok kültürlülük” adına pıtrak gibi biten bu bölümden oldum olası huylanmış, bir türlü sevememiştim!)
(Burada, CIA’nın kültürel alana ilgi duyması ve edebiyat dünyasını kullanmaktaki ustalaşmasının öyküsünün anlatıldığı, F. Stonor Saunders’in CIA belgeleriyle yazdığı Ülker İnce’nin mükemmel Türkçesiyle yayınlanmış, “Parayı Verdi Düdüğü Çaldı” adlı kitabı anımsatmakta yarar var!)
*
Finn çiftinin kadim dostları arasında ise Tomris Uyar, Nazlı Eray, Adalet Ağaoğlu, Orhan Pamuk var!
*
Finn’lerin maceralarının devamı daha heyecanlı. Dileyen Mustafa Yıldırım’ın “Ortağın Çocukları - Anglo-Amerikan Sivil paşalar Darbesi” adlı değerli kitabı polisiye niyetine de okuyabilir.
Biz “Kahraman”ımıza dönelim!
*
Attila İlhan, ölmeden birkaç yıl önce, “Attilâ İlhan'a Edebiyat Dünyasından Mektuplar” adıyla, sanki bir zamanlar yanında olup, ondan yararlanıp sonra ihanet edenlerden sağlığında intikam almak istercesine yayınladığı mektuplarda, Hasan Bülent “Kahraman” şunları yazmıştı:
''Ankara yokluğunuzla bir kez daha üşüyeceği bir kışa hazırlanıyor. (02.12.1981)''
''Gelip yüzünüzü göremiyeceğim. Zaman zaman telefon edip sesinizi duymama sanırım -tabii rahatsız ettiğimin bilincindeyim- izin verirseniz... Eşinize sonsuz saygılarımı sunarım, sizin ellerinizden öperim, aziz ve büyük ağabeyim. (tarihsiz)''
*
Yalnızca bu mektuplarıyla bile türünün dışında ilgiyi hak eden Hasan Bülent Kahraman’ın “Bin yıllık dost!”u Robert Finn ile Helena Kane Finn’e mektup yazıp yazmadığını ya da neler konuştuğunu merak etmemek elde değil!
*
Bu adamları tanımamız gerekiyor!
Türk edebiyatının niçin kütleştiğini, niçin kendi kuyruğunu kovalar halde aptallaştığını anlamamız için bu şart!
*
Ekşi Sözlük’te Kahraman’ın daha 1. maddesinde hepsini gönülden sevdiğim ve hep inandığım zeki gençlerimiz: “insanın temelde okunmak isteği ile yazdığı düşünülürse ve hasan bülent kahramanı okumaya da neredeyse kimsenin sabredemediği göz önünde bulundurulursa…” diye yazmış!
*
“Kahraman”ımızın, Cumhuriyet’in inşasıyla adı birlikte anılan Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık dergisinin neredeyse başyazarı olduğunu –acı ama– anımsatmamızda yarar var!
Ahmet Yıldız
21.10.2010
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.odatv.com/n.php?n=hasan-bulent-kahramanin-cia-ajani-dostlari-kim-2110101200