PKK’yı destekleyen ABD ile dost olmak ihanettir! TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, PKK saldırıları üzerine “Genelkurmay tatmin edici bir açıklama yapmalı” buyurdular! Aslında açıklama yapması gereken, kendisinin de içinden çıktığı AKP hükümeti.
Neden mi?
PKK bir terör örgütü ve bizim stratejik ortağı olmakla övündüğümüz ABD’nin PKK ile “mükemmel!” ilişkileri var.
İşte bu konuda bir demet örnek:
1. PKK’nın lider kadrosundan Zübeyir Aydar, Yunanistan’da yayınlanan Elefterotipia gazetesine verdiği beyanat:
“ABD bizim uzaktan gelen koruyucumuzdur. Bölgede bulunmasını, oynadığı rolü genelde olumlu buluyoruz. ABD askeri bu bölgeden kesinlikle çekilemez. Eğer buradan giderlerse o zaman Kürdistan’daki katliamlar tahmin edilemez boyutlara ulaşır.
Bizim hedefimiz yerel parlamentosu ve özerk yönetimi olan Katalonya modelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde son zamanlarda demokratik değişimler meydana gelmiştir. Bunlar AB’nin desteği ve diretmesi ile atılan adımlardır. Kürtçe televizyonlar ve radyoların açılması olumlu ancak yetersiz. Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesini istiyoruz, bu yoldan çıkarsa daha militarist olur ve işte bu durumda bölgede daha çok kan dökülür.”
2.Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan ABD’nin Irak’taki Komuta Merkezi CENTCOM’un başında bulunan Oramiral William Fallon da Türkiye’ye şu tavsiyede bulunuyor:
“Ancak sanırım burada kilit mesele, Türklerin PKK konusuyla yüzleşmesi için bir yol bulunması, Türklerin PKK’yı sadece askeri yoldan tasfiye etmesi değil. PKK kesinlikle Türkiye’de birçok soruna ve can kaybına yol açtı. Ama bunun durması için gerçek çözüm, bu grupla bir çeşit uzlaşıya varılması.”
3. Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan ABD’nin Irak’taki Komuta Merkezi CENTCOM’un başında bulunan Oramiral William Fallon da Türkiye’ye şu tavsiyede bulunuyor:
“Ancak sanırım burada kilit mesele, Türklerin PKK konusuyla yüzleşmesi için bir yol bulunması, Türklerin PKK’yı sadece askeri yoldan tasfiye etmesi değil. PKK kesinlikle Türkiye’de birçok soruna ve can kaybına yol açtı. Ama bunun durması için gerçek çözüm, bu grupla bir çeşit uzlaşıya varılması.”
4. Bununla birlikte, ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey uzmanlarından Prof. Dr Michael Gunter’in 1998’de Şam’da, CIA ajanı Graham Fuller’in 19 Ocak 1999’da Roma’da Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmeler, ABD-PKK ilişkisinin sorgulanmasında ileriki bölümlerde masaya yatıracağımız temel taşlar arasında yer alacaktır.
5. Fransız Le Monde Gazetesi, 3 Ekim 2005 tarihli nüshasında şu habere yer verir: “ABD gizli servisi CIA, PKK’nın lider kadrosundan Nizamettin Taş ile üç kez görüştü”.
6. Aynı doğrultuda diğer bir haber:
“21 Ocak 2002 tarihinde PKK Başkanlık Konseyi’nden ABD Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı gönderildi. Bu yazı ABD ile PKK arasındaki görüşmenin ayrıntılarını ortaya koyuyordu. PKK ile ABD arasındaki buluşma bir Ortadoğu ülkesinde gerçekleştiriliyor. Amerika tarafında Pentagon, CIA görevlileri ve o ülkenin ABD elçisi, PKK tarafında ise Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu bulunuyor”.
Bu bağlamda, Abdullah Öcalan’la birlikte bir dönem örgütün komuta kademesinde yer alan, ağabeyinin tutuklanmasıyla birlikte 1999’dan 2003’e kadar örgütün liderliğini yürüten Osman Öcalan’ın açıklamalarına da yer vermemiz gerekir. İHA Irak Temsilcisi Sadık Kahraman’a mülakat veren Osman Öcalan şunları söylüyor:
“Örgütün başında olduğum dönemlerde Irak’a yönelik askerî müdahaleden kısa bir süre sonra, ABD makamları ile Dışişleri Bakanlığı nezdinde yazışmalarda bulunduk. PKK adına yazılan mektupların çoğunu ben yazdım. Mektuplarımızın hepsi kabul gördü. Mektupları buradaki özel temsilcilere de gönderdik. Ağırlıklı olarak buradaki temsilcilerle yazıştık. Bazen Dışişleri makamlarına da mektuplar gönderdik. Mektuplarımız ABD tarafından alınmış, cevap verilmiştir.
Ancak zaman zaman temaslar da olmuştur. Bu temaslarda görüşmeler hep olumlu geçmiştir. Bazı görüşmeler ise dolaylı yollardan da olsa ABD’li generallerle yapılmıştır.” PKK liderinin “görüşmelerimiz hep olumlu geçti” diye önemle vurguladığı ABD’li yetkililerle buluşmalar ve gizli görüşmeler, PKK’nın kuruluş sürecinden itibaren sıklıkla gerçekleşen görüşmelerdir.
7.Newyork Times Gazetesi muhabiri Sabrina Tavernise Kandil Dağı izlenimlerini şöyle yazıyor:
“PKK’lılar burada bir konuk gibi rahatlar. Onlara asla dokunulmuyor.
PKK’nın dokunulmazlığının kökleri, dört yıl önce ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan karmaşık ilişkiler ve ihtiraslar ağında bulunuyor.
Daha uzun yazmaya gerek yok.
ABD, PKK’yı destekliyor, moral veriyor, diplomatik görüşmeler yapıyor, Kandil Dağı’nda misafir olarak ağırlıyor, yukarıda yer vermedim; silah ve para yardımı yapıyor, muhatap kabul ediyor.
Sorun şu:
Biz de ne utanmaz politikacılar var ki “Türkiye’yi yıkmaya çalışan bir örgütü destekleyen ABD’ye bunun hesabını sormak yerine “müttefik olma” ile övünürler sonra da PKK’dan şikâyet ederler.
Sayın Mehmet Ali Şahin “genelkurmay’dan” tatmin edici bir açıklama beklemek yerine, yukarıda anlattığım ABD-PKK ilişkisi konusunda ve Türkiye’nin Pentagon kapılarına koşup “bizi kullanmaya devam edin” diye yalvarmalarına tatmin edici bir açıklama yapsın hele!
Muharrem Bayraktar
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002776&tarih=2010-06-24
‘Mesut abi’nin kazığıMesut Barzani’ye...
Bu aşiret reisini başımıza salan Turgut Özal’dır. Çankaya’da ağırlayıp, cebine Türkiye Cumhuriyeti pasaportu koyan O’dur.
Turgut Özal’ın yolunda gidenler, Barzani’yi başlarına “poşu” ettiler, “her-dem mütebessim” Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Mesut abi”sini ne güzel de karşılamıştı, hatırlarsınız. Neyse ki Türk bayrağının yanına “Mesut abi”nin bayrağını çekememişti, bu da kim bilir hangi “monşer”in uyarısıyla...
Ankara’da “devletin zirvesi” de “Mesut abi”den şikâyetçi.
Mesut Barzani söz vermiş ama sözünü tutmuyormuş, sınırları kontrol etmediği için PKK’lılar geçiyormuş...
Siz “Mesut abi”nin sınırları tutacağına, PKK’nın geçişini engelleyeceğine hâlâ inanıyor musunuz?
Ya Ankara’nın baskısına kulak vereceğine...
Hem, Davutoğlu’nun “Mesut abi”sine kızmak niye?
Kürt, Kürde niye ihanet etsin?
Türklerin hatırı için mi?
Bir de böyle düşünsenize...
Hasan Pulur
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.milliyet.com.tr/brezilya-nin-calimi-mesut-abi-nin-kazigi/hasan-pulur/yasam/yazardetay/25.06.2010/1255114/default.htm
Erdoğan, “açılım”a takılmış kırık plak gibiBaşbakan R. T. Erdoğan’ın TBMM Grup toplantısını devlet ve milletimiz namına esefle izledim. Erdoğan, sadece konuşuyor. Konuşmasından anlaşılıyor ki, Başbakan, terör örgütünün saldırılarına çözüm bulmak ve terör örgütünü alt etmek için kafa yormak yerine, muhalefeti ve şehit ailelerinin feryadını ekranlara getiren medya organlarını alt etmek, böylece kendini temize çıkarmak için seferber olmuş vaziyette. AKP kurmaylarının ise kafaları karışık, her bakandan farklı sesler çıkıyor.
Bu AKP anlayışı, asla teröre çözüm bulamaz; Türk milleti daha çok şehit verir.
Erdoğan’ın konuşmasının satır aralarında geziniyorum... Bağrı yanık şehit aileleri ve milletimizin feryadı, vız gelmiş tırıs gitmiş;
Erdoğan, “açılım”a takılmış kırık plak gibi, “açılım da, açılım” demeyi sürdürüyor grubunda!Türk milletinin feryadına kulak asmayan Erdoğan’a TÜSİAD şok yaşatmış! TÜSİAD’ın “Devlet, vatandaşının yaşama hakkını korumak için gerekli tedbiri almakla sorumludur. Bu sorumluluğunu yerine getiremiyorsa, bunun hesabını vermekle de yükümlüdür” şeklindeki son çıkışı, Erdoğan’ı ürkütmüş olmalı ki, ilk doğal refleksini o tarafa veriyor. “Bazı çevreler terörle yeni tanışmış” diyen Erdoğan, bu çevrelerin ilk kez böyle bir olayla tanışmış gibi tepki verdiklerini kaydediyor telaşla!
Dahası vahim olanı Erdoğan, 11 vatan evladının şehit düştüğü yerleri turlayarak “terör”e çare üretebileceğini zannediyor. Sözü öyle getiriyor, öyle konuşuyor. Gezdiği mevzileri, askerle tokalaşmalarını, mevzide yere çökmüş görüntülerini yandaş medya ekranlarında sabah–akşam döndürtüyor. “Dışardan göründüğü gibi değil… Şöyle muhalefet partilerinin liderleri de oraya gidip görsünler de ondan sonra değerlendirmelerini yapsınlar. Hataları ona göre masaya yatıralım” diye çıkışıyor. 11 şehit verdiğimiz mevzideki pozlardan bile pirim çıkartmaya çalışıyor.
Bu dağ pozlarını gölgeleyen şehit ailelerinin feryadının ekranlardan yankılanmasını ise hazmedemiyor. Bir köpürüyor ki sormayın: “Medyanın böyle bir milli meselede kalkıp evin içine girerek, canı, içi yanık annelerin tavırlarını her taraftan çekerek bunları sürekli göstermesi, oradaki ayılıp bayılmalarla ilgili bu görüntülere yayınlaması kime hizmet eder? Ülkeye mi terör örgütüne mi? Kusura bakmasınlar, burada medya ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek terör örgütüne ciddi manada yandaşlık yapmaktadır. Bu kadar ağır konuşuyorum” diyor!
Erdoğan, terör bağlamında kendi iktidarının zaafiyetini, açılım–saçılım furyalarıyla donattığı günah galerisini, MHP’nin koalisyon ortağı iken attığı yanlış adımlarla örtmeye çalışıyor. “Size terörist başını teslim edenler, sizden taahhüt aldılar, yazılı belge aldılar, söz verdiniz. O zaman idam vardı. Niçin sümen altı ettiniz, niçin gereğini yerine getirmediniz? Çünkü birilerine söz verdiniz, o sözün gereğini yerine getirdiniz. Siz o sözü çiğneyemediniz” diyor. Bunu söylerken de
kendi sirkatin söylüyor. Çünkü dün MHP’ye “terörist başının idam kararını sümenaltı ettirenler”, bugün AKP’nin BOP ortakları, AB yandaşları… Erdoğan’ın üç gün önceki ifadesiyle yine “terörün taşeronları”!AKP ve Erdoğan, “tencere dibin kara, seninki benden kara” yaklaşımıyla terörü halledeceğini düşünüyor, millet de inanıyorsa; bu olsa olsa abesle iştigaldir. Bu yönetim anlayışıyla, yüce milletimiz daha çok canlar feda etmeye mahkumdur.
Hem AKP hükümetinin sözcüsü Cemil Çiçek, Erdoğan’ın “PKK taşeronları” diye nitelediği devletleri, Zirve sonrası yaptığı basın toplantısında, “AB ülkeleri” olarak ima etmedi mi? “Bu AB işi ne masaya yatırıp adamakıllı düşünmemizin zamanı geldi!” demedi mi?
“Ocağına ateş düşen sadece 11 şehidin ailesi değil… Kandırılmış çocukların aileleri de acı çekiyor. 30 yıl bunu söylemedik, peki ne oldu? Onların da TC kimliği var!” diyerek açılım eksenli AB konçertosu çalıyor…
Erdoğan da, grubunda kırık plak gibi “açılım”a takılmış, illa açılım, illa açılım diyor. AKP’nin “içi kof açılım” paketi vatan evlatlarına kefen olmuş; bu gerçeği görmüyor, görmezlikten geliyor. Her gün 10–15 vatan evladını açılım paketine sarıyor, toprağa veriyoruz!
Bu kafası karışık, ilkesiz ve “terör taşeronu AB–ABD” eksenli siyaset mi, 70 milyonluk milletimizin derdine derman olacak, anaları ağlatmayacak, terörü sona erdirecek! Asla…
Şehit evlatlarımızı toprağa verirken yaşadığımız acının mukabili bir iradeyle, bu ilkesiz siyaseti sandığa gömmeden Türkiye’nin başı beladan kurtulamaz… Diyelim ki, AKP’yi gömdük! Onun yerine bir başka AB’ci, Amerikancı ve IMF’ciyi getirdik; yine sonuç değişmez.
M. Emin Koç
- İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002777&tarih=2010-06-24