SAHİPSİZ TÜRK SUBAYI
· Org. Eşref Bitlis’in şehit edilmesiyle başlar bu süreç.
· Düşmanın vurduğu Türk askerini, silah arkadaşı omzuna alır değil mi? Hayır, o şerefli asker vurulmuş alnından tertemiz hapishanede yatmaktadır.
· NATO bağlantıları, Türk Ordusu’ndaki komutan sorumluluğunu, hakikat duygusunu, yurtseverliği, mertliği, dayanışmayı çürütmektedir.
· İtfaiyecinin örgütü vardır. Temizlik işçisinin, tekel işçisinin örgütü vardır.
· Türk subayını zulme ve hakarete karşı koruyan bir örgütü yoktur.
· Kendi ülkesinde yabancı devlet operasyonuna boyun eğmeyecek, tertibi bozguna uğratacak, Türk subayının onurunu koruyacak örgütten söz ediyoruz.
EŞREF BİTLİS’LE BAŞLAYAN SÜREÇ
Uğur Mumcu’nun şehit edilmesinden 24 gün sonra, Org. Eşref Bitlis’in 17 Şubat 1993’te şehit edilmesiyle başlar bu süreç.
ABD emperyalizmi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Jandarma Genel Komutanı’nı Ankara semalarında katletmiştir ve komutanlar, silah arkadaşlarına sahip çıkamamışlardır.
Org. Eşref Bitlis, o kadar sahipsizdir ki, adı sözümona MİT’in yaptığı Ergenekon şemasındaki 69 ismin içinde çıkmıştır. Böylece, Jandarma Genel Komutanımızın ABD emperyalizmi tarafından idam edilmesinin gerekçesi de ilan edilmiştir.
GENELKURMAY BAŞKANI TÜRK SUBAYINI BİLMİYOR MU?
Bugün durum 17 yıl öncesine göre çok daha vahimdir.
Türk Ordusu’nun kahramanları intihar ediyor; madalyalarını yerlere atıp çiğniyorlar.
Gazetelerdeki, televizyonlardaki manzaralara bakınız: Türk Ordusu’nun teğmenleri, uyuşturucu kullanıyormuş; seks partileri yapıyormuş, komutanlarına suikastlar düzenliyorlarmış! TSK komutanları, camileri bombalama planları yapıyor, müzeleri ziyaret edecek ilkokul çocuklarını kitle halinde öldürmek için tuzaklar hazırlıyor, kendi uçaklarını düşürme fesatları tertipliyor ve çayırlara çimenlere bombalar gömüyorlarmış. Bu iddianameleri yazanlara savcı, bu haberleri yapanlara da gazeteci deniyormuş.
O onurlu teğmenlerin, o namuslu komutanların bunları yapmadığını, Genelkurmay Başkanı bilmiyor mu?
Bilmiyor mu, Yarbay Mustafa Dönmez, o Zir Vadilerine o mühimmatı gömmedi?
Bilmiyor mu, ABD güdümlü Fethullahçı Gladyo özel seçilmiş hedefleri tertiplerle hapislere atıyor?
Türk subayını tanıyan herkes biliyor da, o bilmez olur mu?
Ancak Türk Ordusu’nun savaş yeteneğini çürüten bu tertibe, “tertiptir” diyecek, bu yalanlara “yalandır” diyecek, teğmeninin generalinin onurunu çiğnetmeyecek bir komutan özlenmektedir.
Millet, akılları ayaklandıran, vicdanları isyan ettiren bir durumla karşı karşıyadır. Sorumlular eziktir; asıl yürekleri yakan da budur.
Türk subayı, sahipsiz kalmıştır. Acıdır; bu gerçeği kabul etmemiz gerekir.
BIRAKIN BU NATO YALANLARINI
Bu “hayasız akın”a boyun eğebilmek için, hukuk devletine yalancı tanıklık yapılmaktadır. “Yargı çözer” yalanlarına sığınılmaktadır.
Bırakın bu NATO yalanlarını, bu Amerikan akademilerinde öğretilen ikiyüzlülükleri!
Hukuk devleti olsa, bu kanunsuzluklar, bu tertipler yaşanır mı?
Yargı çözse, o yiğitler elleri arkadan kelepçelere vurulup zindanlara tıkılır mı?
Hiç abartmadan belirtiyoruz, kırk yılda karara bağlanamayacak uydurma yargılamalar kurgulanmıştır.
Bu tertipleri, yargı çözmeyecek ama halk devrimi çözecektir.
NEREDE VURULAN SİLAH ARKADAŞINI OMUZUNDA TAŞIYAN KOMUTAN?
Mesele, Türk vatanseverlerinin çektikleri değildir. Onlar, Namık Kemallerden Mustafa Kemallere, Nâzım Hikmetlerden Deniz Gezmiş ve Muammer Aksoylara kadar iki yüzyıldır bu zulümle boğuşuyorlar; daha da boğuşacaklardır. Silivri ve Hasdal kalelerinde yatanlara bakın, hepsi Uğur Mumcular ve Eşref Bitlislerdir.
Mesele, Türk subayının sahipsiz kalmasıdır. Silivri duruşmalarına bakın, en sahipsiz, en savunmasız olanlar subaylardır. Gazetelere televizyonlara bakın, en çok vurulanlar, en çok kırılanlar, en çok çiğnenenler; hep subaylardır ve Türk Ordusu’na sahip çıkanlardır.
Düşmanın vurduğu Türk askerini, silah arkadaşı omzuna alır taşır değil mi?
Hayır, o şerefli askeri komutanı yerde bırakmıştır; vurulmuş alnından, tertemiz hapishanede yatmaktadır.
Anladık, NATO bağlantıları, Türk Ordusu’ndaki yurtseverliği, komutan sorumluluğunu, silah arkadaşlığını, mertliği, dayanışmayı çürütmektedir. Gerçektir bunlar! Yaşanmaktadır! NATO süreci sonunda Türk subayı sahipsiz kalmıştır.
TÜRK SUBAYI ÖRGÜTSÜZ KALMIŞTIR
İtfaiyecinin örgütü vardır. Temizlik işçisinin örgütü vardır.
Madencinin, tekel işçisinin örgütü vardır.
Eczacının, doktorun, bakkalın ve avukatın örgütü vardır.
Türk subayını zulme ve hakarete karşı koruyan bir örgüt yoktur.
Denecektir ki, işte var ya, ifadeye çağırılan komutanları adliye binasına mutfak kapısından sokan bir örgüt var; perdeleme mangası var; ifadeye götürülen Türk subayının yüzünü beyaz kağıtla örtme timleri var…
Bizim söylediğimiz örgüt o örgüt değildir. Biz, “asimetrik harekâta” teslimiyet örgütünden söz etmiyoruz. Kendi ülkesinde yabancı devlet operasyonuna boyun eğmeyecek, tertibi bozguna uğratacak, Türk subayının onurunu koruyacak örgütten söz ediyoruz. Şu anda böyle bir örgüt yoktur. Veya o örgüt vardır; ama ABD tehdidi karşısında yeraltına inmiştir.
Kaynak: AYDINLIK DERGİSİ, 21 ŞUBAT 2010, SAYI 1175