"Derya Erogul" Takma Adıyla yazdı:
Böyle buyurmuş şakirt. Suç! saydığı ögeleri belirtmemekle birlikte bunları duyuracağını yineledikten sonra bir "zamanın meczubu" sitesinden kopyaladığı alıntıyı (kim bilir, belki de kendisi yazmıştır) aktarıyor:
Neymiş? Ulusalcı ve dinsiz bir "komite" varmış. Hâlâ ulus devlet olan -sözdeşi, tek uluslu olan- Türkiye Cumhuriyeti'nde iki halk yaşarmış. Bu ulusalcı ve dinsiz "komite" o tek ulus olmayan, ancak iki kardeş olan halkı birbirine düşürürmüş. Bu yetmezmiş gibi, Kürdistan Teali Cemiyeti kurucu üyelerinden Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri ve şakaları bu "komite"nin önünde engelmiş; ulusalcı ve dinsiz olan "komite", Türk gençliğini, Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri'den soğutuyormuş. Sonra Keloğlan ile Örümcek Adam dövüşmeye başlamış, araya giren Nasreddin Hoca iki yumrukla Miki Fare'yi yere sermiş.
Neyse ki, diğer şakacı şakirtler de boş durmamış, şu şakaları göndermiş:
"Yiğit" Takma Adıyla yazdı:
"eren bağ" Takma Adıyla yazdı:
Dadanan şakirtler, üye oldukları türlü haklama siteleri aracılığı ve yardımıyla saldırabilir veya doğrudan üye olup kinini kusabilir. Yasalar hakkında atıp tutan yeni yeni şakirtler de baskın yapabilir. Bu durumda, onlara, -onlarca haklı sayılabilecek- başka bir neden yaratmak, şakirtliklerinin bedelini ödemek boynumuzun borcudur.
- İlgisiz Çıkma (Not): "Yaratmak" sözcüğüne takılıp "yaratmak Allah'a mahsustur" diyebilecek kadar ahmak ve göz dönmüş şakirtler, "Tanrı" sözcüğü de Türkçe'dir; "Tanrı olmak Allah'a mahsustur" diye gereksiz bir tümce kurabilecek misiniz? Oysa "Tanrı" sözcüğünü kullananlar için de "dinsiz" diyenleriniz gözleri yaşartıyordu.
Sultan Mehmet Reşat'ın üç hafta süren Kosova gezisine "Erzurum Heyeti" içine girerek İstanbul'dan katılan "Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri", 7-8 Haziran 1911'de Sultan Mehmet Reşat'ın onuruna düzenlenen gece eğlencesine katılır. Ömer Naci'nin arkadaşı Nazım Ören, "Erzurum Heyeti" ile aynı içki masasındadır. Nazım Ören o gece tanıdığı Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri'ni şöyle anlatıyor:
- "O, Erzurum Heyeti'ne İstanbul'dan katılmıştı. Benden başka arkadaşların hiçbirisi kendisinden hoşlanmıyor, temas etmek istemiyordu, onlar bu adama düpedüz bir şarlatan diye bakıyorlardı. Hele Erzurum Müftüsü İsmail Efendi Hoca çok kızıyor, ' kendisine evliya süsü veren bu adam, cehenneme atılacak bir odun kütüğüdür! ' diyordu. Benim fikrimce bu zavallı adam, bir akıl hastası idi. Bize yapışmak, bizden ayrılmak istemiyordu. Ona acıyordum. Nihayet dayanamadım, yalvardım, yakardım, bizim gruba yamanmasını temin ettim."
Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri'nin Görünümü ve Giyimi
- "Otuz beş yaşında görünür kırk beşlik bir adamdı. Başında beyaz uzun bir küllahı vardır. Külahın alt kısmına (inen) siyah ipek postunun kısa saçakları yüzüne sarkıyordu. Siird veya Van el tezgahlarında, o bölgeye mahsus bir cins keçi kılından dokunan alacalı bulacalı kumaşlardan bir elbisesi vardı. Her paçasına iki bacak girebilecek genişlikte olan, fakat kırmızı uçkurluğu açıkta bulunan bir şalvar giyinmiş, kol ağızları yırtmaçlı, göğsü açık, kırmızı işleğinin üstüne yine hareli ve renkli şalvarının kumaşından kolsuz bir cepken geçirmişti. Ayaklarında çizmeler vardı. Şalvar parçalarının uçları, çizmelerinin üstüne dökülmüştü. Bıyıkları kısa, gözleri parlak, boyu, külahlı olduğu zaman çok uzun, külahsız bulunduğu zaman orta idi. Beyaz tenli, yakışıklı, heybetli bir gençti. Elinden altun satavatlı, Çerkes yapması kamçısını, belinden fildişi saplı hançerini hiç düşürmezdi. Daima Kürtçe konuşmak isterdi. Türkçe de konuşabilirdi. Arapçayı bilir gibi görünürdü. Türkçe okuyup yazdığını hiç görmedim. Üstünlü esreli sarı yapraklı Arapça risaleler okuduğunu gördüm."
Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri'nin Aldatıcı Davranışları
- "Arkadaşlar kendisiyle çarşı pazarda gezmek istemezlerdi. Çünkü onu görenler, hele çocuklar, tiyatrodan fırlayıp kaçmış birinin arkasına takılır gibi etrafını çevirmek isterlerdi. Gerçi İstanbul'da Kürd elbisesi vardı. Fakat gösterişlisi, böyle mübalağalısı yoktu; o ise kalabalıktan çok hoşlanırdı. Hatta yanına yaklaşanlara, büyük küçük, kendisini Bediüzzaman Molla Said-i Kürdi diye taktim ederdi. Muhatabının en küçük alakasını kaçırmaz, hemen pek az medrese gördüğünü, adeta ümmi olduğu halde zamanın en büyük alimleri ile akaidde, fıkıhda, hadisde, kelam ve mantıkta imtihana girebileceğini ve dünya yuvarlak olup müstekar olan (sabit duran) güneşin etrafında döndüğünü ve bu kainat hadisesini ayetle, hadisle isbat eylemek gibi yepyeni ve adeta Allah vergisi bir keşifte bulunduğunu uzun uzadıya anlatır, asıl tuhafı bir takım zavallıları aldatmağa, onların hayranlığını çekmeğe de muvaffak olurdu. Zamanında gelmemişti yahut yerinde doğmamıştı. Bu hali ile ancak Afrika çöllerinde Mehdilik taslayabilirdi."
Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri Ömer Naci'yi Öldürecekmiş
- "O da benim gibi yetim büyüdüğünü söylerdi. Dalgın ve hülyalı idi. Bazı budalaca ve çocukça hareketlerine güler geçerdim. Nihayet bu işde de çok aldandığımı anladım. Selanik'te kaldığımız müddetçe bir ilkokul dershanesinde hazırlanan karyolalarda yatıp kalkardık. Bir gün sabah vakti beni uyandırdı: ' Veda için geldim ' dedi. ' Bugün ya kendi kendimi öldürecek yahut senin kendin kadar sevdiğin bir arkadaşına -Ömer Naci'yi kastederek- kıyacağım ' dedi. ' Bunları yapamazsam buradan def' olup gideceğim. '
Şimdiye kadar bir çocuk kadar saf sandığım adamın gözlerinin ateşli karanlıklarına bakarak titredim. Sebebini sordum. Eğilerek, ' Techil edildim (cahil yerine koyuldum). Daha doğrusu tahkir edildim, tahkir ' diye(rek) kapıyı çarpıp çıktı gitti. Uyuyamadım. Sokağa çıktım. Bulunması ihtimali olan yerlere baktım, bulamadım. Ömer Naci'nin evine gittim. Meseleyi olduğu gibi anlattım. Ömer Naci güldü: ' O ne hinoğlu hin o!.. Ne ip kaçkınıdır o!.. Burada göz altında olduğunu anlar anlamaz zehirlerini kim bilir hangi yerlere saçmak üzere ilk trenle sıvışıp gitmiştir. Sana söyledikleri ise blöften ibaret, merak etme! ' dedi.
Nazım Ören, Kürdi veya Nursi hep O..., Dünya, 27 Aralık 1952, sayı 297, s.2, 6'dan aktaran Dr. Fethi Tevetoğlu, Ömer Naci, Milli Eğitim Basımevi, İst. 1973, s. 143-149
Meczup Yaratmak, sayfa 59-62, Mustafa YILDIRIM

Daha sonra ABD'ye yandaşlık, Vatikan'a dostluk yapacak olan ve Kürdistan Teali Cemiyeti kurucu üyelerinden olan Üstad Bediüzzaman Meşhur Molla Said-i Kürdi İbn-i Mirze Cerede-i Seyyare Evliya Mehdi Efendi Hazretleri'ni kötülemek, aşağılamak, ciddiye almamak kimin haddine! Hem böyle bir şey olursa, şakirtler ulusalcı ve dinsiz "komite"ye ve onların soğuttuklarına hemen haddini bildirir.
Yalnız bir şey var; bu sefer hızlı ve çabuk olun. Bu yurt bir daha kurtulursa, kökten dinciliğinizin ve kökten kinciliğinizin palazlandığı, yıllarca saklandığınız karanlık yuvalarınıza geri dönemeyeceksiniz! Çünkü o yuvalar, kökten ilaçlanacaktır -ki üreme olmasın.
