Kafanızı ‘sandık seçim oy’ uğultusundan kaldırın… Türkiye ‘ufkun ötesini görenlere’ ihtiyaç duyuyor… Vakit tamam.. Düğmeye basıldı… Küresel çete için 2011, Türkiye’de sonun başlangıcı!
Unutmayın, bu, onların planı! Burada soru şu: Bizim bir planımız var mı?
Yok ise olması için ne yapmalı?
*-*-*
Hiç kendimizi kandırmayalım.. AKP, CHP ve BDP net ve açık bir biçimde Türkiye’nin eyelet sistemine geçişi ve sonrası için mutabıktırlar. ABD tarafından dayatılan yeni Anayasa konusunda da anlaşamadıkları bir nokta yoktur. Başkanlık sistemi ve federasyon hedefinde ilerleyeceklerdir. Emir büyük yerden, Atlantik ötesindendir..
2011'de küresel çetenin Türkiye planı: Türkiye’nin bölünebilir olmasını sağlayacak bir Anayasa’yı hazırlatmak, federasyonu dayatmaktır…
Görülen o ki, meclise girecek partiler bu hedef çerçevesinde ‘çalıştırılacaktır’.
- *‘Yeni’ bir ‘federasyon’ Anayasası.
*Suriye’den patlayacak kaosun İran ve Türkiye’ye sıçratılması…
*Diyarbakır başkentli Kuzey Kürdistan belediyelerinin özerklik ilanı. Barzani Cumhuriyeti’yle bütünleşme çalışması..
*İç mukavemet halinde Amerikan ordusu arkada, BM barış gücü önde Türk ordusuyla savaşmaları…
*’Füzelerin hedefinde Türkiye. Üniter devlete son noktanın konulması!
*Fırat ve Dicle başta olmak üzere akarsuların kontrolünün, petrol, altın, gümüş, bor ve diğer madenlerin küresel şirketlerin denetimine geçmesi…
‘Ne yapacağız’ diye soranlara son bir kez daha söyleyelim: ‘sandık kafa’lılıktan vazgeçin. Ufkun ötesine bakın.
Hedef ülke Türkiye’nin hedef insanları… Demokratik seçim adı altında 60 yıldır aldatılıyorsunuz. Her gelen bir öncekinden beter. Her gelen ABD’ye yüz sürmeye, AB yetkililerine ‘beni koltuğa oturt’ dilenciliğine gider..
Her seçim sonrası işçiler çalışanlar haklarını kaybeder…
Her yeni dönemde küresel şirketler, koynumuza çöker..
Olan budur…
O halde, çalışan, emekçi geniş halk kesimleri, yani bıçağı boynunda hissedenler, kapatılan fabrikaların işçileri, yokolan tarım alanlarının köylüleri, dükkansız kalan esnaf, Amerikan misyonerlerince uykuya yatırılan öğrenci, ve tüm hakları gaspedilen ve acı hayatı tüm ağırlığıyla göğüsleyen çalışan ya da işsiz kadınlar!
BİRARAYA GELELİM… Seçimden de partilerden de bağımsız bir çağrı bu. Bir kurtuluş çağrısı…
Yedi düvele karşı, yüzümüze gülerek ekmeğimizi çalanlara ve ‘yalanlardan yalan beğen!’ diyenlere karşı, gözümüzün içine bakarak, Washington ve Brüksel’in kucağına koşanlara karşı her bir VATAN evladı BİRARAYA gelme yolları üzerinde durmalı!
*-*-*
Son 10 aydır yazıp çizdik. Her yanı hile desise ile örtülü seçim sürecinde bir ‘güçbirliği’ ile emperyal oyunların karşısında tüm milletin birleşmesini önerdik. Olamadı.
Güç Birliği DEĞİŞİK GÜÇLERİN bir araya gelmesi demekti. Türkçüler, Sosyalistler ve samimi Müslümanlar her seçim bölgesinden adaylarla bir şemsiye altında buluşabilir ve SİSTEM’in dayatmasına meydan okuyabilirdi. Adı üstünde: Güç-birliği!
Çalışmalara son anda başlandı .. Geç kalındı ve fazla yol alınamadı.
Değişik görüşlerden vatanseverler bir araya toplanamadı.
Güç birliği farklı MİLLİ GÜÇ’leri içerirse GÜÇ BİRLİĞİ dir. Görülen o ki, sadece sol’un bir kısmı bağımsız adaylarla bir adım attı. AKP’nin karşısına değişik GÜÇ’leri (sağ sol dindar kesim) bağrına toplayan vatansever blok çıkarılamadı.
Ama son anda da olsa atılan adımlar bize bir sonraki örgütlenme çalışmasında yol gösterecektir… Bu yol her şehirde, partiler üstü ŞURA/KONGRE’lerın toplanmasını ve vatansever unsurların tartışmasını gerektirir.
Bu yapı, milletvekili OLMAK ya da OLMAMAK anlayışının çok ötesinde bir anlayışla yürütülmek zorunda… Ve bu görev hala karşımızda.
*-*-*Atatürk’ün örgütlenme şemasına bakın:
‘Kendiliğinden oluşmuş’ HALK ŞURALARI, KONGRELER ve bunların bir araya gelmesi sonucu oluşacak HALK MECLİSİ!
Kitle örgütlenmesinin yolu buydu. Ve Mustafa Kemâl, bu yolu izledi! Halk şuraları içinde Türkçüler de dindar çevrelerin önde gelenleri de sosyalistler de vardı.
O’nun vefatından sonra bırakın kitle örgütlenmesini, 3 kişi bir araya gelse hapse tıkıldı!
1946’dan bugüne kadar Türkiye’yi yöneten tüm siyasi partiler ‘sistem’e sıkı sıkı bağlandı. Meclisde yeralan sağda ya da solda hiçbir partinin birbirinden farkı olmadı.. CHP ve MHP ile AP ya da DP , ANAP ya da AKP ayrıntıda farklılıklar barındırsa da, NATO, AB, ABD ittifakı konusunda hemfikirdiler. Bu da Türkiye’yi deli gömleğine sokan denklemdi.
60 yıl böyle geçti… Bu denklem Türkiye’yi dağılma ve bölünme noktasına getirdi.
O gider bu gelir… Sonuçta Anayasa değiştirilecektir. Bunu ana muhalefet ve iktidar açıkca dile getirmiştir.. BDP açıkca ‘isyan’ duyurusu yapmıştır. Apo ‘kanlı kalkışma’ lafları yaymıştır. İshak Alaton / TESEV- Açık toplum Vakfı açıkca Türkiye’nin bölünmesi çağrısı yapmaktadır. ABD derin devleti operasyon adamı Vamık Volkan federasyon alt yapısı ve etnik ayrışma için çalışmaktadır. ABD Büyükelçisi ‘kritik eşiği atladınız’ ‘Türkiye asla eskisi gibi olmayacak!’ buyurmaktadır..
Çeşitli parti mensupları küresel çetenin çeşitli kurumlarında bir araya gelmektedirler. Hiç ayrıları gayrıları yoktur. Tek dertleri iktidar koltuğudur…
Daha önce yazmıştım..
Atatürk’ün ‘Ne yapacağız?’ diye soranlara cevabı açıktır:
‘CELADET (YİĞİTLİK) GÖSTERİNİZ!’ demişti.
‘CELADET’ YİĞİTLİK, bu dönemde biraraya gelmek demektir… Ayrıntılarına siz karar veriniz….
Banu AVAR, 12 Nisan 2011
Elmek: banuavar@superonline.com