TESEV’in Reagan-Bush partisinin örgütü IRI üstünden ABD merkez organı NED ile ilişkileri, 1995 yılında 79.000 dolarlık “proje” ile başlıyor. İlk yıllarda ağırlığı, Amerikalılarla Marmara ve Türkiye Belediyeler Birlikleri’yle yerel yönetimlerin “güçlendirilmesi”, “otonomlaşması” yani özerkleşmesine, siyasal partiler ve devlet reformuna veriyorlar.
IRI-TESEV-Belediye Birlikleri ortak projeleri için 1996’dan 1998’e dek NED’den alınan para 563.597 dolardır. Aynı dönemde TESEV’in yalnız başına AB’nin operasyonel ortaklığı olarak “Türkiye Devlet Reformu” için 600.000 Euro tutan bir çalışma yaptığı da eklenirse işin dış bağlantı ciddiyeti ortaya çıkar. 1
IRI, 2000-2006 arasında, KA-DER, ARI Derneği ve TESEV ile gençlik örgütlenmesi, konferanslar, yolsuzluk araştırmaları için NED’den aldığı 673.000 doları kullanıyor. TESEV, 2004’te ABD Ticaret Odası’nın uluslararası “demokrasi ihracı” kuruluşu CIPE’nin NED’den aldığı 100.485 dolarla elektrik reformu işine el atıyor ve aynı yıl NED’den bu kez aracısız 40.000 dolar alarak şeffaflık çalışmaları ve “NGO’lar ve gazeteciler için yasa üstüne eğitim toplantıları” düzenliyor. Bu iş için ayrıca AB’den 86.129 euro alıyorlar. 2
2006 yılında genel seçim kokusu alınmış olmalı ki, IRI hemen devreye giriyor ve Türkiye’de TESEV ve ARI Derneği ile ortaklaşa yürütülecek “Gençlik – siyaset, seçim kampanyaları eğitimi, IRI ayrıca stajyerlik, parlamento okulu, gençlik üstünde siyasi görüş araştırması, milletvekili adayları kampanya eğitimi” için NED’den 400.000 dolar aktarıyor. 3
QUANTUM’DAN MILYON DOLAR, AMERIKAN MARSHALL FONU’NDAN DESTEK
TESEV, Quantum bankerler şirketinin temsilcisi George Soros’u da ihmal etmiyor. Soros Türkiye’de en yoğun çalışmaları TESEV ile gerçekleştirdiklerini açıklıyor. Soros’un İstanbul’da kurdurduğu Açık Toplum Enstitüsü Derneği yönetiminde TESEV Başkanı Can Paker yer alıyor ve Soros’tan aktarılan paranın tutarı milyon doları geçiyordu. 4
TESEV’in ilişkileri yıllar içinde Amerikan yoğunluğunu aşıp Avrupa’ya yayıldı. GMF (German Marshall Fund of the United States) Türkiye şubesinin açılması ve Suat Kınıklıoğlu’nun temsilciliğe getirilmesiyle birlikte TESEV ile GMF ortak girişimleri de başladı. 2004’te İstanbul “NATO Zirvesi” öncesinde “Yeni Bir Yol Kavşağında Türkiye” konferansını düzenlendi. Konferansta Burak Akçapar, Mensur Akgün, Meliha Altunışık ve Ayşe Kadıoğlu, TESEV adına bir rapor sundular. 5
TESEV ve GMF ortak çalışmaları şöyle açıklanıyordu:
“Son olarak iki senedir TESEV'in Avrupa temaslarına destek vermekte olan GMF (German Marshall Fund of the United States) ofisini yapılan ziyarette Fransa'nın Mayıs 2007'de yapılacak seçimlerin yaklaşması sebebi ile iç politikada destek sağlamak için Türkiye'ye karşı söylemler oluşabileceğinin altı çizilmiştir. Girilmekte olan hassas dönemde Türkiye'de yaşanmakta olan gelişmeleri ve süreçleri anlatan yazıların Fransa basınında yer almasını sağlamak için GMF her türlü desteği vermeye hazır olduğunu belirtmiştir. Fransa'dan Türkiye'ye medya mensubu ziyaretleri organize ederek Türkiye'deki gelişmelerin anlaşılması konusunda işbirliği yapılacaktır.”
TESEV, Aralık 2007’de TSK’nın sınır ötesi operasyonuna başlayacağı günlerin hemen öncesinde ilişkilerini geliştirmek için Avrupa’ya gidiyor ve GMF Bürosu’na uğruyor. Daha sonra da Fransa’ya geçiyorlar ve Paris’te yarı-resmi kuruluşlardan IFRI (Institute Français des Relations Internationales) ile bir panel düzenliyorlar.
Anlaşılan odur ki aracılar, “İçimize mi kapanalım?” diyerek tıpkı Osmanlı yöneticileri gibi düşünüyorlar ve adına ‘konferans’ denilen karşılıklı toplantılarda içlerini döküyorlar. Yabancı katılımcılar kendi ülkelerinin ve kurumlarının çıkarlarına uygun bilimsel(!) konuşurken, Bizans İstanbul’undan gidenler, fırsat bu fırsat deyip, Türkiye’yi karalamak için ellerinden geleni yapıyorlar.
İşin daha kötüsü, toplantıya katılan T.C. Dışişleri görevlileri ya da Ankara’daki kurumlar bu karalamaları yanıtlamıyorlar. Aslında o görevliler o toplantılara katılmakla bir bakıma karalayıcıları onaylıyorlar. IFRI ile yapılan panel-toplantı bu tutuma iyi bir örnek oluşturuyordu.
7 Aralık 2007’de yapılan o panel-toplantıda Helsinki Yurttaşlık Derneği (Her yıl ABD’den 37.500 Dolar alır) kurucusu, Soros’un Açık Toplum Derneği danışmanı, dönekliği “fikir o…puluğu” olarak niteleyecek denli açık sözlü olan Burhan Belge’nin oğlu, bir zamanların antiemperyalizm kuramcısı Murat Belge ile Woodrow Wilson Center kursiyeri-bursiyeri Osman Cengiz Çandar’ın açıklamaları çarpıcıdır.
Eczacıbaşı-Tekfen-Ankara Üniversitesi Vakfı ortak kuruluşu olan TESEV’in Paris toplantısında Murat Belge ve Osman Cengiz Çandar’ın söyledikleri Türkiye’de yankılanmadı; ancak onlar görevlerini yapmanın huzuruyla İstanbul’a döndüler.
Huzurlu kişilerden Murat Belge de o toplantıda, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı daha çok dayatmalarda bulunması gerektiğini şu sözlerle diledi:
“Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyorum ancak benim için AB daha önemli. Türkiye'nin gerekli şartları yerine getirmemesi halinde AB'ye üye olmasını istemiyorum… Ayrıca soykırım zamanında doğmamış olmama ve bunun sorumluluğunu taşımama karşın, Türkiye'nin bugünkü inkârından dolayı kendimi sorumlu hissediyorum…”
“Bunlar bildik şeyler” demeden önce Murat Belge’nin kesin yargısını okuyalım:
“Bu şartlarda Türkiye'nin AB üyesi olmasını desteklemek, Türkiye'de hâkim faşizme katkıda bulunmak anlamı taşımaktadır."
Murat Belge, şeyhlerle, şıhlarla, azınlık milliyetçileriyle, Amerikan-AB-Suudi hazinesiyle ortaklaşa kurulmuş olan demokrasi cephesinin temel görevinin “anti-faşist” mücadele olduğunu ne de güzel açıklıyor.
Osman Cengiz Çandar’ı ayrıca tanıtmaya gerek yok. O işinin iyi bir ustası olduğundan daha da artistik konuşmuş:
“Türkiye uzun dönem Orta Doğu'ya ilgisiz kalmıştır. Son dönemde Türkiye, anormal olarak nitelenebilecek bu durumdan çıkıp, bölgesini adeta yeni baştan keşfetmekte; birçok sorunda önemli ve etkin bir kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Öte yandan, Türkiye'nin bölgedeki bu etkinliğinin ülkedeki İslami etkiyle ilgili olup olmadığı sorusu akla gelebilir. Bu sorunun cevabı evettir. Bir akademisyen gözüyle, PKK'nın adını her andığımda başına terörist sıfatını ekleme zorunluluğu duymuyorum. Aslında bu yanlıştır da.”
Kendisinin ‘akademisyen’ olduğunu vurgulayan Osman Cengiz Çandar, Paris’te kendini gösterdikçe göstermiş ve demiş ki:
“PKK'nın mücadele gücü zayıftır ve stratejik saldırılarla yetinmektedir, Türk Ordusu ise bu örgütle mücadelesinde merhametsizdir.”
TESEV’in alt müdürlerinden Mensur Akgün, tepe başkanlarından Can Paker, Ahmet İnsel, TÜSİAD temsilcisi Serap Atan da orada konuştular ya da konuşmaları yönlendirdiler; ancak T.C. Dışişleri’nin resmi görevlisi, Avrupa Birliği’ndeki Genel Sekreteri Oğuz Demiralp’in orada bulunma gerekçesi ve şu yaklaşımlara verdiği (ya da vermediği) yanıt her zaman merak konusu olacaktır.
Paris-Almanya dönüşünde TESEV müdürü televizyonlara çıkıp, ABD - Türkiye - AKP işbirliğini allayıp pulladı. ABD – AB - Soros - Alman parasıyla işleyen TESEV’in asıl patronları olan Eczacıbaşı ile Tekfen Holding sahiplerinin bu olan bitene bir diyecekleri de olmalı kuşkusuz.
Ancak şu halimize bir bakınız ki; yüzyıl önce yabancılar doğrudan önemli görevlere getirilirken, son yıllarda yabancıların yerine Türkçe adlı temsilcileri, Amerikan ve İngiliz vatandaşları ülke ekonomisini yöneten bakanlık koltuğuna oturuyor, Akev tercümanları milletvekili oluyor; eski Hava Kuvvetleri subayı, Marshall Fonu temsilcisi, TBMM Dış İlişkiler Komisyonu’nun sözcülüğüne getiriliyor.
Bu durumdan yüksünmeyip, “Hiç olmazsa bunlar Türk” diyenler de çıkabilir. Özgürlük ve onur duygusu ne de olsa bir tıynet sorunudur. 2007
Not: 1- TESEV (1-2-3) yazıları kaynağı: Mustafa Yıldırım, Savaşmadan yenilmek, UDY 2006.
2- TESEV-4 Yazısı Kaynağı Mustafa Yıldırım, THE GENERAL, UDY, 2011
3- TESEV’in NED, Amerikan Cumhuriyetçi Parti-IRI, Amerikan Demokrat Parti – NDI, Amerikan işadamları örgütü CIPE aracılığıyla Amerikan hazinesinden ve Amerikan-Avrupa kartellerinin ortak kasasından aldığı para ve görev listesi, ARI-IRI-NDI buluşmalarının ayrıntıları; Quantum bankerlerinden destek görenlerin listesi için bkz. Sivil Örümceğin Ağında ve Ortağın Çocukları son baskıları)
4- TESEV kurucularının, yüksek danışmanlarının tam listesi için bkz. Sivil Örümceğin Ağında 23. ve 24. Basım
1 Türk Belediyeler Birliği Derneği ile Alman Hristiyan Demokrat Parti örgütü Konrad Adenauer Stiftung arasında yapılan katkı sözleşmeleri tutarı, yalnızca 1997-2001 döneminde, 1.650.000 DEM’dir. Ergün Poyraz, AKP’nin Temel İçgüdüsü, Toplumsal Dönüşüm Y ., İst. 2004, s.283.
2 AB’nin para akıttığı tüm ilişkiler için bkz. Yılmaz Dikbaş, Avrupa Birliği-Tabuta Çakılan Son Çivi, Asya Şafak Y. ,İst., 2007.
3 Güncellenmiş listeler ve ayrıntılar için Bkz. Sivil Örümceğin Ağında, 22 Basım ve Ortağın Çocukları kitapları.
4 Can Paker, gazetelere Soros’tan 2 milyon Dolar aldıklarını açıkladı.
5 Dışişleri Bakanlığı elemanlarından Burak Akçapar, daha sonra Washington’da görevlendirildi.
Mustafa YILDIRIM / 2007
Not: Türklerin Türkçeyi öldürme girişimlerine karşı savaşınız! Yazarları, yayıncıları, televizyoncuları, öğretmenleri uyarınız! Konuyla ilgili yazılar için bakınız: “www.10dakika.tv”