Sorumlu gazetecilik / E. Fuat TEKÇE

Sorumlu gazetecilik / E. Fuat TEKÇE

İletigönderen Türk-Kan » Sal Ağu 24, 2010 9:46

Sorumlu gazetecilik

Görüntülü ve yazılı medyanın ülkede isim yapmış bazı mensupları galiba birilerine, bir yerlere yaranmak için âdeta yarışıyorlar…

Birkaç gün önce biri, köşesinde sordu:
“Bölünmek mi, eklenmek mi?” Yazısının özeti şu:

    “ Misak-ı Milli sınırları içinde kalacak federatif bir çözüm Irak’taki Kürt’ler ile Türkmen’ler için akrabalarının yaşadıkları Türkiye’yi çekim merkezi haline getirebilir. Bu açıdan bakıldığında federasyon "berbat" bir senaryo değildir. Önemli nokta “tek ve ortak” silahlı kuvvetlere sahip olmaktır!”

Dokunsanız kopacak kadar gergin gündemin nicedir saat başı değiştiği, daha doğrusu referandum ortamında ihtiyaca göre değiştirildiği ülkede, maşallah!, bir bu noksandı: “Bölünmek mi, eklenmek mi?”

Daha geçenlerde ne oldum delisi olmuş bir adam kalkmış gönderde yan yana Türk ve Kürt bayraklarından, “bir ve tek millî devlet” olan Türkiye Cumhuriyet’inde özerk bölgelerden bahsediyordu. Küstahlık ve şımarıklığın son perdesi! “Amerika ve Almanya eyalet sistemine dayalı devletler”’miş. “Bu devletler bölünmüş mü?” diye bir de cahil cahil soruyor.

Birinde okudum, öbüründe kırkdört yıl yaşadım. Oralarda yeminli bölücü ve ayrılıkçılar olsa, örnek gösterilen “federal devlet”’in birliği için derhal gereği yerine getirilir! Mesela hapishanedeyken -bugünkü moda deyimle- “etkisiz hale getirilen” Bader-Meinhof Kızılordu Fraksiyonu gibi!

Anımsanacaktır, bu şımarıktan bir süre önce bir başkası da “Kürd’ün can güvenliği yoksa Başbakan’ın da can güvenliği yoktur!” diyebilmişti.
Şu siyah inci de onların: “Erdoğan sürekli olarak, 'Söz ola kese başı' diyor. Eğer sen de bu halka verdiğin sözü tutmazsan bu halk da senin kafanı keser”.

Başbakanı seversin, sevmezsin. O kişinin işi, başka bir mesele. Ama kim olursa olsun, Türkiye’de bir Başbakan “ifâde ve söz hürriyeti var, eleştiriyorum” diye açıkça canıyla tehdit edilebiliyorsa, tehdit edenler ülkede gemi artık çoktan azıya almışlar, düzen yalpalıyor demektir.

Örnek mi? Ayrı ayrı askerî ve siyâsî elebaşlarının çağrısı üzerine PKK referandum sürecinde sözüm ona silâh bıraktı. Gayet tabii ki „evet“ oyu uğrunda! Ama Güneydoğu Anadolu’daki yerleşim yerlerinde PKK’nın sivil yandaşları sokaklarda molotoflu eylemlerine, kırsalda de PKK hücreleri ateşe devam ediyorlar. Bu ne iki yüzlülüktür?! Yoksa elebaşları ellerinden kontrolu kaçırdılar da yoldaşlar başlarına buyruk mu oldular?

Bu durumda üstad kalmış „bölünmek mi, eklenmek mi?“ diye soruyor. Kim ve ne, kime, nereye eklenecek? O belli değil! Çarıklı erkân-ı harp kurnazlığıyla okuyucunun anlayış ve yorumuna bırakılmış.

Dünyanın günümüzdeki karmaşık durumu düşünüldüğünde hayalötesi bu eklenmeyi gerçekleştirebilecek, sonra da o gerçekleştirdiğini yönetebilecek bir Türk politikacısı yakın, orta ve uzun vâdede görünüyor mu, var mı? Var ise sekiz yılda ülke niye seksenyedi yılda yaşanmadığı kadar cadı kazanına döndü? Ve o cadı kazanı kimin işine yarıyor? Her hâlde Türkiye Cumhuriyeti’nin değil! O Türkiye ki TÜİK’in verdiği rakkamlara göre ondört milyondan fazla insan fakirlik sınırının altında ve altıyüz küsur bin insan da açlık sınırında var olmaya çalışıyor. Köşelerinde tuzu kuru olanlar: Siz ne diyorsunuz Allah aşkına?!!

Madem ki „federasnyon berbat bir senaryo değildir“, o hâlde majestelerinin İngilteresi yıkılması için çok uğraştığı Osmanlı İmparatorluğu’nun sükûtundan sonra eskiden tümü bir Osmanlı vilayeti olan ve bugün Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Kuveyt denilen toprakları ırk, mezhep ve millet aidiyeti ile kan bağı gözetmeksizin hatta ve hatta cetvelle niye bölüp de parçaladı dersiniz? Spor olsun diye mi? Yoksa oralarda ta o zamandan beri çekişilen ve ileride de çekişilecek olan, Batı’nın canı ve kanı petrol bulunduğundan mı? Sözde demokrasi simgesi ABD yüzbin Irak’lı sivil ve beşbin Amerikan askerinin hayatı pahasına boşuna mı işgâl etti de böldü Irak’ı? Kuzey Irak’ta özerk Kürt bölgesi seyirlik olsun diye mi kuruldu? Gazeteci üstadın değindiği, petrol zengini bölgenin“eklenme”’sini bırakır da yedirirler mi bize?

Rivâyet olunur ki Barbaros Hayrettin Paşa Kanuni Sultan Süleyman’a:

“Padişahım, küffar yeni bir dünya bulmuş, yağma edermiş. Ferman buyurun, hemen birkaç gemi donatalım da biz de gidelim” diye zemin yokladığında, o gerçekten de Muhteşem Süleyman “Paşa, iyi dersin de hele biz elimizdekini bir tutalım da” der. Bırakın “federasyon berbat bir senaryo değildir” bilgiçliğini de gelin hep beraber Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkalım. Bir ikincisi yok çünkü!

Batıda orta çağdan kalma bir deyiş vardır:

“Magribli1 borcunu edâ etti, artık gidebilir!”

Günü gelip iş bittiğinde yüz üstü bırakılanlar tarihte çok olmuştur! Nitekim, 1945’te Iran’ın yarısını işgâl eden Rusya İran Azerileri ile İran Kürtlerine önce bağımsızlık sözü vermiş ama İngiliz’ler İran’la anlaşınca Rus’lar da sekiz ayda bölgeyi bütün sorunlarıyla kaderine terk etmiş, ABD ise zerre kadar vicdan azabı duymadan Kürtleri iki kez yüzüstü bırakmıştır. Milletlerarası politikada iş nihâyet köprüyü geçinceye kadardır.

Eğer “federasyon”, köşe yazarımızın düşündüğü gibi berbat bir senaryo değilse, Senatosu Lozan Barış Antlaşması’nı bugüne kadar teyid etmeyerek Anadolu’da birer Kürt ve Ermeni devletini şart görmüş ABD eli kanlı Öcalan’ı acaba bize niye teslim etti? Rahmetli Ecevit de bunu safçasına sormuştu. Herhâlde Türkiye Cumhuriyeti’ne duyduğu saygı ve Türk’lere beslediği sevgiden dolayı değil! Ama emperyalist “Amerika’nın Yeni Yüzyılı Projesi”’ndeki demirbaş alt dosyalardan ”Genişletilmiş Afrika ve Büyük Orta Doğu Projesi”’nin yolunu kesen Türkiye’yi -ABD’nin çıkarları gereği- içeriden, İmralı’dan daha da karıştırmak için! Nihayet her devlet kendi çıkarını gözetir. Sayın Mümtaz Soysal da bunu yaptığı için Dışişleri Bakanlığı makamından istifâ etmek zorunda bırakılmıştı.

C.H.P. Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, A.K.P. Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğan’a son günlerde birkaç kez “BOP eş başkanlığı”’nı sordu. Yaşını başını almış ak saçlı, kara kaşlı, pala bıyığı da bembeyaz bir gazetecimiz de yakın zaman önceki bir yazısında “‘BOP nedir?’ diye sorsanız” hafifsemesiyle başlayarak, “Kılıçdaroğlu’nun doğru cevap verebileceğini hiç sanmam. Bilen kişi, zaten böyle kaba demagoji yapmaz.” hükmüne vardı ve ekledi: “Tayyip Erdoğan, BOP’un eş başkanı filan değildir. BOP diye bir örgüt, bir mekanizma yok ki, başkanı ya da eşbaşkanı olsun."

Pes doğrusu! Çünkü rümuzlaştırılmış Türkçe adıyla “B.O.P.” denilen bir ABD projesi vardır ve muhafazakar “Weekly Standart” dergisinin sahibi ve baş yazarı, ayrıca de Fox News’un yorumcusu olan aşırı sağcı “neo-com = yeni muhafazakar”lardan William Kristal ve ekibi tarafından müteveffa Başkan Ronald W. Reagan döneminde (1981-1989) hazırlanmış, ABD için önerilen ekonomik ve politik stratejinin son derece ayrıntılı bir raporudur. Projenin tam adı “Project for Greater Middle East Initiative or Partnership for Progress and a Common Future with the Region of the Broader Middle East and North Africa”’dır. Türkçe’ye “Büyük Orta Doğu Girişimi Projesi ya da Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesinde Gelişim ve Ortak Gelecek Projesi” olarak çevrilebilir. Eski Başkanlardan William J. Clinton (1993-2001) projeye pek itibar etmeyince seçimleri kazanması için petrol ve silâh sanayilerinin kampanyasına önemli bağışta bulundukları “evangelist”2 Başkan George W. Bush’a sunulmuştur. Haziran 2004’deki G-8’lerin Washington toplantısında Bush tarafından gündeme getirilip masaya konulan “The Greater Middle East Projesi = Büyük Ortadoğu Projesi” salt ABD’nin çıkarlarını gözeten bencil bir plândır. G-8’ler topluluğunu Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Kanada, İngiltere ve Rusya oluşturduklarına göre bu planı duymayan bir sağır sultan kalmıştır, bir de sağır sultanı oynayanlar.

„The New American Century = Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi“‘nin önemli alt dosyalarından olan söz konusu “Büyük Orta Doğu Projesi”’nin hedefi Batıda Fas'ın Atlantik kıyılarından, doğuda Pakistan'ın kuzeyindeki Karakurum yaylalarına, Kuzeyde Türkiye'nin Karadeniz kıyılarından Güneyde Aden ve Yemen'e kadar uzanan bölgede, halkı Müslüman 22 ülkeye -Irak’ta yaşandığı gibi(!)- demokrasi(?) ihrac etmek ve bu ülke pazarlarını ABD’ye açmaktır. Ayrıntısına girmeye burada yer ve gerek yok! Ama bu devâsa sofranın kıyısından köşesinden yatıştırma payı olarak AB’ye de birşeyler düşecektir. Örneğin, tam üyelik yerine eti senin kemiği benim türünden ömür boyu sömürmek için Türkiye’ye ısrarla teklif edilen imtiyazlı AB ortaklığı gibi. “Aman efendim, nasıl olur? AB’ye üyeliğimiz konusunda Amerika bizi desteklemiyor mu?” diyenlerler var. Palavra! Hem de ne palavra! Amerikan senatosu önce Lozan’ı teyid etsin!...

“…Tayyip Erdoğan, BOP’un eş başkanı filan değildir. BOP diye bir örgüt, bir mekanizma yok ki, başkanı ya da eşbaşkanı olsun." diyen gazetecimiz emekli ABD yarbayı Ralph Peters’in3 bu projeyle ilgi olarak 2006 yılında “Armed Forces Journal = Silâhlı Kuvvetler Dergisi”’nde yayınlanmış, ayyuka çıkan haritasını da mı görmemiştir, Allah aşkına?

Bakınız Başbakan Sayın Erdoğan da çeşitli zamanlarda ne demiş:

- Şu anda Büyük Orta Doğu Projesi var ya, bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir.” (16 Şubat 2004)

- Geniş Büyük Orta Doğu Projesinde demokratik ortak olarak bir görev üstlendik. Şu anda Orta Doğu coğrafyası üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de, bunun açık, net örnekleridir.” (8 Haziran 2005)

- Türkiye’nin Orta Doğu’da bir görevi var. Biz BOP’un eşbaşkanlarından biriyiz. Bu görevi yapıyoruz. (4 Mart 2006)

Aşağıdaki söylem de Sayın Erdoğan’ındır:

- Büyük Orta Doğu Projesinin amacı bellidir. O amaçlar içerisinde Türkiye’nin üstlendiği görev de bellidir. BOP, barış, huzur, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ileri demokrasi ve ekonomik kalkınma, kadın hakları ve eğitim özgürlüğünü daha yukarılara taşımak amacıyla atılmış bir adımdır. Burada Türkiye’ye de bir görev verildi ve biz bu görevi üstlendik.” (13. 01. 2009, TBMM AKP Grup toplantısı konuşmasından).

Hâl böyle iken ak ile karayı birbirine karıştıran 1976’dan bu yana yıllanmış gazeteci buyuruyorlar ki: “Tayyip Erdoğan, Türkiye adına, İspanya Başbakanı Zapatero ile birlikte bir BM projesi olan ‘Medeniyetler İttifakı’nın eşbaşkanı’dır, bunun ise BOP hiçbir ilişkisi yoktur.” Sayın Erdoğan’ın söyledikleri ortadayken böylesine cesarete de pes doğrusu!

Bir de, milli geçinen TV kanallarından birinde daha birkaç gün önce yayımlanmış, Başbakan ile bir mülâkat var ki görüntülü ve yazılı medyada bırakın teori ve pratiği bilenleri bir yana, maalesef saf yerine konulan seyirci yurtdaşlar nezdinde de gerçekten derin üzüntüye yol açtı. Fikir ve kanaat önderliği bu kadar da mı reytinge ve şöhret hırsına kurbanı edilir? Üstüne üstlük eleştirenlere de mülâkatı yapan gazetecinin “köpek” yakıştırması yapabilecek kadar ileri gidip densizleşebilmesi pahasına… Matbuat, basın, medya derken bakın kimlere kaldık, nerelere geldik – yazık ki ne yazık!

Şükür ki ki ancak belâgat fukarası yeni yetmişlerin sarfedeceği sözlerdir bunlar. Boşuna dememişler “balık baştan kokar” diye….

Bir toplum, eğitim ve öğreniminin düzeyi ile doğru orantılı olarak sadece hakkettiği hükûmeti değil ve fakat kanaat önderlerinden olan hakkettiği gazeteciyi de çıkartır…


1 Kuzey Afrika’daki siyahi Berberî
2 İyi ile kötü arasinda geçecek büyük savaştan (Armageddon) sonra, Mesih gelecek ve sonra da kiyamet kopacaktir. Armageddon savaşı ne kadar çabuk baslatılırsa Mesihin gelişinin de o kadar çabuk olacağına inanırlar. Evangelist’lere göre iyi olan kendileri(!) ve kötü olan da Evangelistlerin düşman belledikleri bütün bir İslam dünyasidır. Bu görüş (B.O.P)’ta da yer alır.
3 Blood borders: How a better Middle East would look". June 2006. http://www.armedforcesjournal.com/2006/06/1833899/. – Kan Sınırları: Daha iyi bir Orta Doğu’nun görünümü.


E. Fuat TEKÇE - Güncel Meydan
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: E. Fuat TEKÇE

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x