Suriye İzlenimleri (1)
Dünyanın gözünün üzerinde olduğu, son aylarda birden bire karışan/karıştırılan Suriye’de 3 gün geçirdik. Doğrusu bizim açımızdan da oldukça ilginç ve önemli tecrübelerle döndük.
Suriye’de neler olup bittiği ile ilgili herkesin derin bir meraka kapıldığı günlerde Suriye-Türkiye Dostluk Komitesi Koordinatörü Prof. Dr. Metin Yuva aradı. Suriye’deki olayları daha yakından incelemek için bir gezi programı tertip ettiklerini, benim de davetli olduğumu söyledi. Daveti severek kabul ettim. Mehmet Yuva, 17 yıldan beri Suriye’de yaşayan ve Şam Damaskus Üniversitesi öğretim üyesi olan çok değerli bir bilim adamı aynı zamanda.
Gezi programına Rusya, Çin, İran, Venezüella, Ürdün, Lübnan, Hindistan başta olmak üzere birçok ülkeden gazeteciler, diplomatlar, akademisyenler iştirak etti.
Türkiye’den de 30 civarında gazeteci, siyasetçi katıldı.
Suriye ile ilgili şaşkınlığım daha uçağa binerken başladı. Bütün işlemleri yaptırıp tam uçağa binmek üzere biletlerimizi uzattığımızda uçuş görevlisinin bütün yolculara tek tek şu soruyu sorduğunu gördük:
“Son bir yıl içinde İsrail’e giriş yaptınızsa lütfen söyleyin.”
Nedenini merak ettiniz değil mi? Söyleyelim: Suriye yönetimi “İsrail’e giriş yapmış olan yolcuların” Suriye’ye ayak basmasına izin vermiyormuş. Eğer böyle yolcular kazara uçağa binmişse Şam’a iner inmez gerisin geriye geri gönderiliyor.
Suriye, halen İsrail ile resmen savaş halinde. Zaten ülkede sivil, memur pek çok kişi askeri üniforma ile dolaşıyor ve bu savaş halini yansıtıyor. Düşmanın ülkesine ayak basanların bile topraklarına girmesine izin vermeyen kararlı bir “wan münit! - one minute” olayıydı bu.
Uçaktan inince VIP salonunda karşılaştığımız Kanada Büyükelçiliği’nde görevli bir ateşe, “bu kadar kalabalık bir heyetin Suriye’ye gelmemizi şaşkınlıkla karşıladığını, Kanada vatandaşlarının Suriye’ye gelmemelerini” istediklerini söyledi.
“Biz sizin gibi yıkmak için değil yapmak için geliyoruz” diyince hayli şaşırdı.
Ertesi sabah Hama’ya hareket ettik.
Hama, olayların en yoğun yaşandığı yerlerden biri. Çetelerin saldırısına hazırlıksız yakalanmış. Bir araya geldiğimiz Hama Valisi Enver Senai, “Bu bir halk hareketi değil, terör hareketi” dedi ve ekledi: “Ortada halk yok, silah var. Şehrin merkezine barikatlar kurdular, her tarafa saldırdılar, yakıp yıktılar.”
Saldırıların boyutunu bizzat müşahede etme imkânı bulduk.
Hama meydanına yakın merkezi bir cadde üzerinde bulunan bir orduevine gittik. Orduevine dört taraftan saldırmışlar. Molotof kokteyli atıp her tarafı yakıp yıkmışlar. Bütün eşyalar yanmış, camlar kırılmış, binada ağır hasar var.Daha ilerde Adliye binasında benzer bir durum var. Üç katlı bina kullanılamayacak hale gelmiş. Bütün katlara, odalara girip ne var ne yok yakmışlar. Binadan halen kesif bir is kokusu yayılıyor.
Asıl vahim manzara ise baskına uğrayan bir polis karakolundaydı.
Üç katlı polis merkezine sabah 7 civarında dört koldan saldırmışlar. Önce roketatarlar sonra hafif silahlarla. Saatler süren çatışma sonucu bina savaştan çıkmış gibiydi. Kalın sütunlar dahi yerle bir edilmişti. Araçlar çatır çatır yakılmış. Karakolda öldürülen 17 polis kamyonlara doldurulup Asi Nehri’ne atılmış.
Gerçekten vahim bir tabloydu.
Basılan karakolun etrafındaki çocuklarla konuştum. Gözleri acı ve korku içindeydi. “Zorbalar bizi mahvetti. Kurşunlar evlerimize isabet etti. Günlerce evimize girmedik, başka mahallelerdeki akrabalarımızda kaldık” diye ağlayarak anlattılar.
Hama, 3 gün isyancıların kontrolünde kaldı. 3. günden sonra Suriye ordusu tanklarla şehre girdi ve kontrolü ele geçirdi.
Şehirde askeri hareketlilik devam ediyor.
ABD ve Batı işte bu “isyancı grupları destekliyor!”
Hama, Lazkiye, Humus başta olmak üzere Suriye’nin dört tarafına dağılan isyancıların arkasında Batının silah desteği ve güçlü bir medya gücü var. Bilhassa El Cezire ve CNN habire isyan hareketini alkışlayan, isyancıların haklı olduğunu anlatan yayınlar yapıyor.
10-15 kişi sokağa çıkıp Esad rejimi aleyhine gösteri yapınca bu basit olay “Suriye’de on binlerce kişi sokağa dökülüp Esad’ı protesto etti” diye haber veriliyor. İsyancıların döktüğü kanın, öldürdüğü insanları hiç önemi yok.
Burada müthiş bir “yalan haber savaşı” var.
Biz Hama’da iken Valilik binası önüne protesto gösterileri oldu. Bir grup, Esad aleyhine slogan atarken, diğer bir grup onlara tepki gösterdi, karşı sloganlar attı. Gözümüzün önünde cereyan eden ve bizim de kamera ile kayıt altına aldığımız bu “ basit olay” bir saat sonra bazı yabancı ajanslarda “Hama’da on binlerce kişi isyan hareketine katıldı” diye verildi Ortada 40-50 kişi ancak vardı oysa.
Daha ilginci ise biz Hama’dan ayrıldıktan sonra oldu. El Cezire, içinde Türklerin de olduğu heyetin saldırıya uğradığını duyurdu. Saldırıya uğramıştık ve bizim haberimiz yoktu!
Bilhassa El Cezire ve CNN bölgeden geçtiği bütün haberlerde isyancıların ne kadar haklı ve güçlü olduğunu, devlet güçlerinin ne kadar vahşi olduğunu anlatan haber örgüsü içinde haber geçiyor. Genel şablon bu.
Askeri birliklerin masum gösterilere müdahalesindeki sertliği, sivillere ateş açılmasını tasvip etmek mümkün değil elbette. Suriye güvenlik güçleri olaylara müdahaledeki yetersizliğin ve tecrübesizliğin acı faturasını da ödüyor. Batı basını ise bire bin katıp yazıyor.
Tabi şehirlere giren tankların bütün kamu binaları yakılıp yıkılmış, günlerce isyancıların elinde kalmış ve “çetelerin eline geçmiş” şehirleri geri almak için girdiğini de hatırlatmak gerek.
Ortada bir savaş var ve bu savaşı başlatan taraf Batı.
Silahları veren, isyancıları destekleyen, ellerindeki medya gücü ile alkış tutan, müthiş bir yalan haber bombardımanı uygulayan Batı.Maalesef Birleşmiş Milletler de buna alet olmuş durumda. BM heyeti Suriye ile ilgili son raporunu yazmak üzere Hama’daydı. Yetkililer onlara şehrin her yerini gezip görebilecekleri garantisini verdi. Ama onlar Hama’ya gelip “bir kaç dakika kaldıktan sonra “hiç bir yere girmemize izin verilmedi” diye rapor tutup ayrıldılar.
Hâlbuki ne böyle bir baskı ne de engelleme var. Zaten dünyanın gözü üzerlerindeyken Suriye’nin BM heyetine bunu yapması imkânsız. Çünkü aynı günlerde bize Hama’da idik. Yani Suriye yönetimi ne yapacağının şaşkınlığını yaşıyor.
Bütün bu olanlar en çok Suriye ile savaş halinde olan İsrail’i sevindiriyor.
Çünkü bir düşmanı daha tasfiye edilmek isteniyor.
Türkiye ise Suriye’deki isyancıları destekler bir görüntü vererek “Türkiye’deki isyan hareketlerini başka ülkelerin desteklemesinin” önünü açıyor.
Muharrem Bayraktar
26.08.11 yenimesaj.com
Suriye İzlenimleri (2)
Suriye’ye yaptığımızı kritik gezi sonrası izlenimlerimizi aktarmaya devam edelim:
1. Suriye güvenlik güçleri saldırılara hazırlıksız yakalanmış. Dara, Hama, Cisr El Şuur gibi pek çok kasaba ve şehrin bir günde isyancıların eline geçmiş olması ve yüksek zayiatlar bunu gösteriyor. Bu saldırılar bir anda meydana gelen değil aylarca planı yapılan saldırılar. Nasıl haber alınamamış hayret.
2. Yabancı medyanın olayları saptırma ve tamamen taraflı aktarma faaliyeti had safhada. Olmayan olayı oldu gösteren, olan olayı görmezden gelen çok yönlü bir kara haber bombardımanı var. Batı basını isyancıların ileri karakolu gibi çalıyor. Halep’ten bizi ziyarete gelen Mahmut adlı bir Türkmenle otel lobisinde konuşurken, El Cezire’de Halep’in en büyük meydanında portesto gösterilerinin başladığına dair bir haber yayınlanıyordu. Mahmut, “Orası bizim evin hemen karşısı” diyerek telefona sarıldı, eşini aradı. Eşi ile yaptığı konuşmda anladık ki o gün Halep’in hiç bir yerinde ne gösteri, ne olay olmuş!
3. Beşşar Esad’ın reform paketi halkta heyecan uyandırdı. Ama halk “polisin ve askerin” sertlik yanlısı tutumlarının da reforma tabi tutulmasını, reformun sadece siyasi düzlemde kalmamasını istiyor.
4. Hama’da büyük olayları ve saldırıları başlatan isyancıların kullandığı ağır silahların nereden ve nasıl geldiği, nasıl dağıtıldığı, bu grupların nasıl organize olduğu bütün dünya kamuoyuna anlatılmalı.
5. Suriyeli muhaliflerin en güçlüsü İhvan-ı Müslimin. Yani Müslüman Kardeşler Örgütü. İhvan-ı Müslimin “Suriye’ye şeriat” getirecek ama Suriye’de zaten şu anda pek çok alanda şeri hukuk hakim! ABD ve İsrail ile olan sıkı fıkı durumları rahatsız edici. Temmuz ayının ilk haftasında Fransalı Yahudi Bernard Henri-Levy’nin girişimiyle düzenlenen “Katliam Durmalı! Esad Gitmeli Konferansı”na 200’e yakın Suriyeli muhalif katılmıştı. Katılanların arasında İhvan-ı Müslimin lideri Milhem Derubi de vardı!
6. Suriye’den dünyaya yansıyan görüntülerde en rahatsız edici şey ‘askerlerin sivillere ateş açması.’ Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Miktad, “Suriye askerlerinin sivillere ateş açmadığını, teröristlerin asker kıyafeti giyerek ateş açtıklarını” anlattı. Kuşkusuz böyle olaylar da olmuştur ama sivile ateş açan askerlerin tutuklandığı yönünde bir açıklama çok daha inandırıcı ve tatmin edici olurdu.
7. Şam’da hayat inanılmaz derecede sıcak ve canlı. Geceleri her yer cıvıl cıvıl. İnsanlar akın akın alışverişe koşuyor, caddeler, sokaklar insan seline dönüyor. Batı medyası Suriye’nin en sakin şehri olan Şam’dan bile “isyan!” haberleri vermesini beceriyor.
8. Gezi boyunca her şeyin mükemmel olması için yoğun gayret serfeden Prof. Dr. Mehmet Yuva’ya en kalbi şukranlarımızı sunuyorum.
9. Son söz: Suriyede rejim baskıcı da olsa, Baas Partisinden kurtulmak da gerekiyorsa bunlar ayrıntıdır. Hepsi düzeltilir. Mesele parçalanmak üzere olan Suriye’de “yerli ve küresel” çetelere karşı çıkmak. Yoksa Libya’da başlayan iç savaşı burada da uygulamaya koymaları içten bile değil.
Muharrem Bayraktar
27.08.11 yenimesaj.com
Yaygın Medya Sus Pus Ama Suriye’yi Bir Türk Heyeti Ziyaret Etti! / Banu AVAR