"Biz kimleriz"?Geldik, olayların bam teline, “Zurnanın zırt” dediği yere. PKK, Güneydoğu’da, kent sokaklarında gittikçe azarken, bazıları bu eşkıyanın nasıl “tedip ve tenkil” edileceklerini düşünmek yerine, bölücülere hangi ödünler verilirse, lütfedip eşkıyalıktan vazgeçebileceklerini tartışmaktan öte, öneriyorlar...
Af -genel af- Eşkıya başlarına ve APO’ya da af, gittikçe daha fazla dile getiriliyor... “Taraflar” arasında bırakışma; TSK operasyonlarını keserse, PKK’nın da, eş zamanda eylemlerinden vaz geçeceği, “Kürt sorununun” barışçı yöntemlerle çözülebileceği de iddia ediliyor...
Anayasal kurnazlık... Daha önde gelen dâhiyane öneri; -kurnazlık- Anayasa’daki “Türklük” kavramı yerine, “Türkiye Vatandaşlığı-Türkiyelilik” kavramının kabul edilmesi...
TESEV-Soros Soros bağlantılı olduğu bilinen, Can Paker’in TESEV’i ( Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etkileri Vakfı), Kürt sorununun ’kalıcı’ve ’demokratik yol’la çözümü için 17 hukukçunun katkısıyla hazırlandığı söylenen raporunda, 17 kanun ve Anayasa’da bazı temel değişiklikler yapılmasını önerdi...
Deniyor ki: “Anayasada ve Toplumsal hayatın farklı alanlarını düzenleyen çok sayıda yasada Türk etnik kimliğine referans ve vurgu içeren hükümler, Türkiye toplumunun çoğulcu yapısıyla bağdaşmamakta, Türk etnik kimliğine mensup olmayan Kürt ve diğer vatandaşları dışlamaktadır... Bu vurgu metin boyunca sıkça tekrarlanan ’Türk vatanı ve milleti, yüce Türk devleti, Türk milleti, Türk dili, Türk kültürü, Türk tarihi’ gibi ifadelerle kendisini göstermektedir.
Bu nedenle hazırlanacak yeni anayasada herhangi bir etnik kimliğe bu ve benzeri göndermeler yapılmamalıdır. Gerek Anayasa’nın birçok maddesinde gerekse çeşitli yasalardaki ’Türk milleti’ ifadesi ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları’ifadesiyle değiştirilmelidir”. Gördünüz mü “dâhiyane” çözümü; daha doğrusu Türk milletinin çözülmesini!
Ve aynı günlerde Güneydoğu’dan, Diyarbakır’dan, vb.. canlı yayınlarda “analar ağlamasın” , duygu sömürüleri eşliğinde, aynı talepler yansıtılıyor... PKK, eş zamanda azdıkça azıyor. Devlete, “Bizim istediklerimiz kabul edilmezse” diye meydan okurcasına... Kamuoyunda da bezginlikten gelen bir teslimiyet havası oluşturmak için!
TESEV’in önerisi, aslında Başbakanın bu konudaki zihniyetine ve daha önce söylediklerine ters düşmüyor... Recep Bey daha önce; “Türkiye Türklerindir demek yanlıştır” demiş, Türklüğün, “alt kimliklerden” sadece biri olduğunu ileri sürmüştü ve “Anayasal vatandaşlık” , “Türkiyelilik” deyimini tercih etmişti. “Açılımın” ruhunda da bu vardı. Pakete “evet” denirse olacaklar budur. Anayasanın “değiştirilemez” maddeleri değiştirilecek...
“Teklif bile edilemezdi”, ama şimdi açıkça dayatılmakta! Bu Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyetin başka bir devlet olması, hatta “Büyük Kürdistan’a” kapıların açılmasının yoludur!Bunların, şu sırada pervasızca öne sürülmesi, ağızlardaki “baklanın” çıkarılması, bir bakıma iyi oldu. Eğer halkımız bu vesileyle de TC’nin, ciddi bir tehlike karşısında olduğunu anlamaz ve “evet” derse, ben milletimin “bi idrak”, yani algılaması olmadığına hükmederim! Aklı başında hiç bir millet, kendi ayaklarını kesemez! Cumhuriyetin kuruluşunda, “etnisite”, tek “etnik” kimlik anlamında olmadığını anlamaları için, 1921 ve 1924 Anayasaları hazırlanırkenki tartışma ve gerekçeleri okumalarını tavsiye ederim.
Mustafa Kemal, engin vizyonuyla, “Ne mutlu Türküm diyene” demekle, ırkçılık yapmamış, aksine bu vatanda yaşayan bütün etnik toplulukların, “Türk ırkından” olmasalar da kendilerine “Türküm” demekle gönüllü aidiyet ifade edeceklerini anlatmak istemiştir... Bu sadece Kürtler için değil, Türkiye’de yaşayan diğer etnik kökenliler için de varittir ve “bölücülük” çirkin yüzünü, PKK terörüyle gösterene kadar işlevini yapmış vatandaşların çoğu, kökenlerini inkar etmeden, “Türklük” kazanı içinde hep birlikte kaynaşmışlardı.
Neden “TÜRK” ? Bu topraklarda yaşayanların çoğu ve Osmanlı Devletini kuranlar, Orta Asya’dan gelen Oğuz Türkleri idi. Osmanlılar kendilerine “Türk” dememiş olsalar, hatta Türk olmaktan adeta utanmış olsalar da Avrupalılar, asırlar boyu, onlara “Turc” - “Turk” demişler, haritalarına TURQUIE-TURKEY diye yazmışlardı. Nesebimizi şimdi neden inkâr edelim! İşte Atatürk milletimize, bu “Türklük” şuurunu telkin etti... Türklerin sadece, “Haymana Ovasında” kalmadığını gösterdi!
Cumhuriyet kurulurken adına ne denecekti? “Anadolu Birleşik Devletleri” mi?
Ben canlı bir örneğim: Ana tarafımdan Özbek ve Gürcü Acara; Baba tarafımdan, Abaza ve Rodoslu “ecdadı fatihandan” ... Ben de köküme kadar Türküm, Türk milliyetçisiyim. Şimdi bana ve benim gibi milyonlarca Türk’e, Anayasa zoruyla, “Ben Türkiyeliyim” mi, dedirteceksiniz? Atatürk’ün diyeceği gibi; “haydi oradan Soros maskaraları” !
AMENTÜ: Ambalaja “Hayır”. AKP iktidarı yıkılmalı. T.C. yaşamalı!
YENİÇAĞ / 21 Temmuz 2010 / Altemur KILIÇ
TESEV ve BDP KoalisyonuTESEV ve BDP Koalisyonu - Clamenceau Belgesi- Sırça Köşkte Oturanlar... Etnik siyaset, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesi ve esasları üzerindeki tartışmalar giderek "tırmandırılmaktadır". Yedi Düvel emperyalizmine karşı Mustafa Kemal Paşa, Atatürk'ün başlattığı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali sonucu kurulmuş olan Cumhuriyet sanki tahrip kalıpları ile karşı karşıyadırlar. TESEV'cilere soru: Atatürk ve Cumhuriyet olmasaydı siz olabilir miydiniz? O-la-maz-dı-nız.
1- CLAMENCEAU MEKTUBU GİBİ...Emperyalizmin, 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Anlaşmasını zamanın Saray ve Saray'ın Hükümeti'ne imzalattırmasının ardından, Anadolu'da emperyalizme karşı Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali sürerken, galip devletler Paris'te bir Sulh Konferansı toplattırmışlar, o konferansa İstanbul Hükümeti adına zamanın Sadrazamı Damat Ferit katılmıştı. Konferansın adı "sulh konferansı" idi ama, masada Anadolu'nun parçalanması haritası vardı.2- BELGE: 19 HAZİRAN 1919...O konferansta 19 Haziran 1919 günü tarihini taşıyan bir belge vardır. Belge zamanın gelip decletleri temsilcilerinden Clamenceau tarafından Sadrazam Damat Ferit'e verilmiştir. Bu belge taleplerle dolu idi. Bir bölümünde şöyle denilmiştir:
"...Türkiye İmparatorluğu dahilindeki gayrimütecanis topluluklar vardır. Bunların idaresini tayin etmek gibi bir hak galip devletlere verilmiştir..." "Gayrımütecanisten" kasıt etnisite anlamını da taşımıştır.3- ŞİMDİKİ ZAMAN...Cumhuriyet, ulus ve milli devlet, üniter devlet yapısı esasını getirmiştir. Saray köleliğinden "milletleşme"ye geçilmiştir. Ama şimdiki zamana bakınız: Etnisite siyaseti, etnik tahrikçilik, ulus ve milli devlet yapısını tahrib edecek siyasetler, teklifler ortalığa saçılıp durmaktadır. Güneydoğu Anadolu Coğrafi Bölgemiz için "özerklik" talebi TBMM'ye kadar getirilirken, Cumhuriyet ve esaslarını reddi miras etmek teşebbüsünde bulunan kuruluşlar ortaya "çıkarılmaktadır". Sanki Mondros zamanlarının bir başka hali yaşanmaktadır.4- TESEV'E BAKIN SİZ...TESEV adlı kuruluş da bir anayasa raporu hazırlamıştır. Anayasa'dan, Türk Vatanı, Türk Milleti, Türk Devleti, Türk dili, Türk tarihi gibi ifadeler çıkarılmalıymış. Hatta Atatürk'ün adı bile geçmemeliymiş. Harf Kanunu bile eleştirilmektedir. Sormazlar mı siz kimsiniz diye. Şu talepere bakınız, emperyalizme karşı savaşılmış ve emperyalizm yenilmiştir. Cumhuriyet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur. Şimdi buna karşı çıkacak, etnik siyaset baş tacı edilecektir.5- SIRÇA KÖŞK İKAMETİ...Sırça köşklerde oturup böylesine tarihi yanılgılar hatalarla böylesine açıklamalar yapmak sanki yeni bir "modasallık"tır. Eh neresinden bakarsanız bakınız,
BDP kendisine bir ortak bulmuştur. O da TESEV'dir. TÜSİAD'ın bir zaman öncesi yayımladığı ve siyasetleri malum kişilere hazırlattığı anayasa taslağı da aynı talepleri kapsamıştı. Sırça köşklerde oturup siyasete böyle dahil olanlar milletin halinden haberdar mıdırlar acaba?
6- MİLLETİN HALİ SORULSA...Sırça köşklerde oturanlara milletin hali pürmelali sorulsa acaba haberleri var mıdır? Garip emeklinin bir aylık maaşını klüplerde bahşiş diye bırakmak imkanına sahip olanlar, milyonların işsizliğinden haberdar mıdırlar? Kapanan fabrikalar insanların işsizliği, acaba dertleri midir? Varlıklar içinde çocuklarını öteki devletlerin üniversitelerinde milyarlar dökerek okutabilenler acaba yoksul işçi, memur çocuklarının parasızlıktan okuyamadıklarını biliyorlar mı? Milli Eğitim Eski Bakanı Çelik'in bakanlık döneminde "Devlet okullarının" ipi çekilmiştir. Vahim hatalar yapılmıştır. Özel okullar abad edilmiştir. Oysa Cumhuriyet eğitimde fırsat eşitliği getirmişti. Şimdi o yoktur.
7- VİCDANIMIN İSYANI...Vicdanım, vicdanlar nasıl isyan etmesinler. Cumhuriyet'in kuruluşu öncesinde cephelerde şehit düşmüşler, Vatan sevdası ile emperyalizme karşı savaşmış şehit düşmüşler, önlerinde saygı ile eğilinmesi gereken kabirlerinde acaba şimdi ruhları ile bu hallere nasıl bakmaktadırlar? Mutlaka ve mutlaka "Biz size böyle bir Vatan mı bıraktık" demektedirler. Yaz akşamı vapurlar gece yarısı Çanakkale Boğazı'ndan geçerlerken o muhteşem Çanakakle'ye bakınız. Ve şimdiki zamandaki talepelere, siyasetlere bakınız.
8- ERZURUM KONGRESİ...
Mustafa Kemal Paşa Atatürk Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali'ni başlatırken Erzurum Kongrsi'ni toplamıştı. Orada alınan karar şudur: Vatan ve millet bir bütündür. Bölünmez." Şair Nazım Kuvvayı Milliye kıtasında böyle der: "...İstanbul'da birçok hanımlar, beyler, paşalar Türk halkından kesmişlerdi umudu / Manda ve himaye dediler..." Türkiye üzerine konuşanlar önce tarihi iyi bileceklerdir. Emperyalist siyasetlerin ne olduğunu iyi öğrenecek ondan sonra konuşacaklardır.
9- DEMOKRASİ VE HALLER...Demokratik rejim ciddi bir meseledir. Rejimi istismar ederek bir yerlere varmak istemek rejim yozlaşmasını getirir.
Rejim yozlaşması "otoriter rejim" ya da "diktatorya" ortaya çıkarır. "...Canım demokrasi var istediğimi söylerim. Dilersem Sevr haritası da çizerim" denilemez. Demokrasi var, "Özerklik de isterim" denildi mi onun adı başka birşey olur. Şimdiki hallere bakınız. Artık "demokratik rejim" şemsiyesi altında "reddi mirasçılık" sanki "moda olmuştur" ama, çarpık bir modadır.10- KAOTİK ZAMANA GEÇİŞ...Memur perişan, işçi perişan, emekli perişan, milyonlar işsiz, binlerce genç işsiz. Köylü, esnaf perişan hallerde akşamları evlerine dönmekte olan işsizler "bu akşam da açız çocuklarım" derlerken nelerle uğraşılmaktadır? Bu tam bir kaotik zamana geçiştir. Ve bu kaotik zaman nasıl son bulacaktır? Sorunun cevabı sizlerdedir. Benimse vicdanım isyanlardadır. Sırça köşklerden bakmak, şıklıklar içinde hayat sürmekte olanlar işsiz bir babanın akşam evde "...Bu gece de açız çocuklarım..." dediklerini bir düşünseler ya. Yoook ama kendilerine durmadan vazife çıkarmışlar başka işlerle meşguldürler. Millet nerde onlar nerdedir?
Taylan SORGUNOrtadoğu Gzt.