Türkçüler, Solcular Ve Gerçek Müslümanlar Operasyon Odağında!
Söyleşiye gideceğim bir kentten gelen mektupta şu satırlar var:
‘MHP ilçe yöneticisi, geleceğinizi duyduğunda, "-Banu Avar solcu ama olsun çok sağlam milliyetçi, mutlaka katılırız " dedi. CHP Gençlik kollarındakiler "-Banu Avar sağcı ama olsun,seve seve katılırız" dediler.. Ulusalcılıkla Milliyetçilik artık bir oldu.
Kimi sizi Türk Milliyetçisi, hatta ülkücü sanıyor, kimi ise solcu ulusalcı...’
Garip değil mi? Emperyalizm önce bizi aç açıkta bırakıyor. Sonra Şucu ve bucular olarak bizi birbirimize karşı kışkırtacak düzenekleri kuruyor.. Elebaşıları çeşitli mevzilere yerleştiriyor.. Hatta bazı ahvalde, elebaşılar kendileri bile hangi örgütte ne amaçla kullanıldıklarını bilmiyor… Senaryoya göre sahneye oyun konuyor… ABD/NATO’nun füze kalkanı projesiyle Türkiye topraklarına ‘yumuşak iniş’ planlanırken, Türkiye’ye ‘Türban’ konuşturuluyor. Bu arada bir Kürdistan devletinin gelecek kadroları Türkiye’de hazırlanıyor. Kafkas Seddi yeniden tarih sahnesine çıkıyor. Türkiye komşuları ile çatışmaya sürükleniyor. ..
Çünkü batı batıyor! Bu nedenle dünyanın enerji küpü Avrasya ile işleri var sırtlanların! Avrasya’nın kilidi ise Türkiye!
Batı işini şansa bırakamaz… İktidarı da muhalefeti de sağcısını da solcusunu da dindarını da ‘ayara’ sokmak zorunda. Aynı zamanda her birini hem kendi içinde hem birbirine karşı, keman teli gibi gergin tutmalı. Getirip tüm silahlarını hedef ülkeye yığmalı. Bunu yaparken ‘barış’ adı altında iç savaş hazırlıklarını tamamlamalı…!
***
Bu giriş neden derseniz?
Okulların, üniversitelerin açılmasıyla birlikte benim söyleşi tarihlerimde belirlenmeye başladı. Ağırlıklı olarak Üniversitelere zaman zaman da Liselere konuk oluyorum. Bunun dışında yüz yıl önce Balkan faciası ortasında kurulmuş olan ve Cumhuriyetin ilk demokratik toplum kuruluşu sıfatı taşıyan, Türk Ocakları’nın davetlerine ve Atatürkçü Düşünce Derneklerinin Anadolu davetlerine icabet etmeye gayret ediyorum.
Üzerimdeki ambargo nedeniyle, internet dışında profesyonel olarak mesleğimi yapamıyorum ve bana açılan bir iki ekran dışında (Ulusal Kanal, Meltem TV, Kanal B, ART, BengüTürk) hiçbir televizyon kanalına konuk olamıyorum.
Söyleşi, imza günlerini açıkladığımda nette yeralan yorumlara gelince… Yazının nedeni onlar!
‘Sağ’dan ‘Ne işi var İşçi partisi yayın organında!’ nidaları yükselirken, ‘Sol’dan ‘Ne işi var Türk Ocaklarında!, Dinci kanallarda!’ sesleri geliyor…
Bana Türk Ocakları İstanbul başkanı Cezmi Bayram’ın, ABD görevlisi Vamık Volkan operatörlüğünde, ‘BDP ile sarmaş dolaş Ekopolitik toplantılarına katıldığı’ hatırlatılıyor.
Doğru! 99 yıllık ve yurt çapında 76 şubeli bu köklü kuruluşun TABANINDA yeralan samimi unsurlar bir OYUNUN içine çekilmeye çalışılıyor. Görünen bu.
Türk Ocakları’nın içinde yuvalanan birileri, ABD operatörü Vamık Volkan önderliğindeki ‘toplumsal barış’ fırıldağının içinde yeralıyorlar. PKK ile elele federasyon konuşuyorlar.
Benzer bir operasyon, hedef seçilen 500 şubeli Atatürkçü Düşünce Derneği için de geçerli. Yine ABD operatörü Vamık Volkan’ın ‘çalışmaları’ doğrultusunda ADD’yi hedef seçen birileri, ADD web sayfasında ‘toplumsal barış’ projesinin reklamını yapıyor.
Atatürkçü Düşünce Derneği sitesinin başköşesinde ‘açılıma destek’ veren, mektuplar yayınlanıyor. ‘BARIŞ için YARIŞ ‘ gibi Amerika kokulu sloganlarla, toplumun hangi ‘proje’ kapsamında ‘yönlendirileceği’ Rotary ve Propeller Club bağlantılı zevat tarafından açıklanıyor. Nerede Atatürkçü Düşünce Derneği resmi sitesinin başköşesinde!
Mütedeyyin (dini bütün, samimi) müslümanları hedef alan örümcek ağları da benzer yöntemlerle çalışıyor. Bu alanda teşkilatlanma, uzun zamandır, ‘toplumsal barış’ benzeri, ‘medeniyetler ittifakı’ , ‘dinlerarası diyalog’ sloganı çerçevesinde örgütleniyor…
‘Dini önder’ Fethullah Gülen, ‘ABD’nin egemenliğinin zayıflamasından kaygı duyulması gerektiği’nden başlıyor, Papa’ya mektubunda, ‘diyalog hizmetini icra yolunda en mütevazi yardımlarını sunarak’ devam ediyor.* Vatikan ve Yahudi lobileriyle samimi ilişkiler yürütüyor.
Pensilvanya’dan Türkiye’ye ağlar atıyor.
***
Meclisdeki muhalif partilerin içinde boygösteren ve söylemleri iktidarla tıpatıp aynı olan başdanışmanlara, siyasi kimliklere de bu bağlamda bir bakın.
Hemen hemen her partide karmaşık ilişkileri yönetenler var. Global İlişkiler Forumu adı altında Amerikan derin devletince kurulan ‘Akil adam/kadın’ örgütlenmesinde her soy ve boydan partili işadamı, sanatçı ve gazeteci yan yana, omuz omuza!
Acaba CHP’li Sencer Ayata, Faik Öztrak, Hurşit Güneş, MHP’li Vedat Bilgin, ve Mithat Melen birbirlerinden farklı mı düşünüyor? Ve bu isimler AKP’li meslekdaşlarıyla acaba hangi konularda ayrılıyor? Acaba değişik partilerden değişik isimler, Graham Fuller’lı, Alan Makovski’li, Henri Barkey’li, Vamık Volkan’lı Kemal Derviş’li ABD operatörler timiyle nasıl bir diyalog içindeler? Araştırmaya değer!
Sistem, yani emperyalizm, 1950’lerden beri, hedef ülkelerde, her cenaha elini sokuyor, ekonomiden kültüre, savunmadan eğitime tüm ulusal kaleleri düşürmek için uğraşıyor.
Her ülkede, her kurumda yuvalanacak bir ‘devşirmeler’ tümenini sabırla eğitiyor. Onları kraldan çok kralcı yapıyor ve sadık bendeleri olarak geldikleri ülkeye geri yolluyor. Ülkeyi yönetenlerin başına kendinden olanları getiriyor. Onların başına da Washington merkezli vakıflardan ‘danışmanlar’ koyuyor. Basın yayını tümüyle devşirmelerin denetimine veriyor.
Bu kadrolar, ‘Türkçü’, ‘Solcu’, ve ‘dini’ oluşumlar içinde yeralmışlardır.
Gel de Attilâ ağabey’i (İlhan) anma! Diyor ki:
‘Batı yani emperyalizm, üçüncü ülkelere bulaştı mı hemen oracıkta, kendi ‘İslamcılığını’, kendi ‘Türkçülüğünü’, kendi ‘komünistliğini’ örgütler…...Küreselleşme işte budur.
Bu hesaplar tutmaz…
Çünkü emperyalizm, uzun zamandır hedef ülkeleri içten fethetmenin önemini kavramıştır.
Ama 100 yıl önce olduğu gibi, hesaplayamadığı iç dinamikler vardır. Bilimsel bir gerçektir ki, basınç ne kadar fazlaysa, madde o kadar hızlı farklılaşır. Giderek azgınlaşan emperyalizmin bu saldırısı, saldırıya maruz kalan milletleri kaçınılmaz bir biçimde, birliğe, bütünlüğe, ve ‘ortak direnişe’ götürür.
Attilâ İlhan, Müdafaa-i Hukuk tablosunu buna en iyi örnek olarak göstermişti. Şöyle diyordu, Bir Millet Uyanıyor kitabının ‘takdim’ kısmında:
‘1920’li yılların Gazi ve şehit Ankarası’nda, Mustafa Kemal Paşa, bir yanına Ziya Gökalp Bey’i almıştı, bir yanına Yusuf Akçura’yı. Mehmet Akif bey hiç uzağında değildi, İstiklal Marşı ona rica edilmişti. (Ankara müftüsü) Börekçizade Rıfat Efendi ile de eylem birliği yapıyorlar, dahası, ittihatçıları etkisiz kılıp, TKP’yi örgütleyen Mustafa Suphi Bey, Ankara’dan mülaki olmayı rica ediyor ve ricası kabul ediliyor. O da formasyonu itibariyle, Ethem Nejad ve Şevket Süreyya gibi ‘Türk Ocağı aydını’dır.’
Bu cumhuriyet kurulurken her düşünceden vatanseverler bir araya gelmişlerdir. Bu milletin bekasının sırrı da budur.. O nedenle Batı, ‘ayrıştırma, parçalama, bölme ve savaştırma’ yöntemini uygulamaya sokmak için çabalamaktadır.
İşte bu nedenle bizler, bu vatana sevdalı olanlar, Anadolu’da Türk Ocağı’nın saygıdeğer üyeleriyle buluşmaktan da gurur duyarlar. ADD’nin samimi ve fedakar üyeleriyle de kucaklaşırlar. Meltem televizyonuna da çıkarlar, konuşurlar, Ulusal Kanal’ın çilekeş gazetecileri ile de sohbete katılırlar.
Beni ve diğer arkadaşları izleyen, okuyan, söyleşilere katılanlar arasında hatırı sayılır oranda başörtülü hanım, Saadet Partisi tabanından gelen vatandaşlar da var. BBP’ye oy vermiş, Ülkü Ocakları çıkışlı gençler de var. Sol örgütlerde çalışan üniversiteliler, liseliler de.
***
Yırtınsınlar bakalım, binlerce yıldır, ne operasyonlar yapıldı bu topraklarda, binlerce isyan çıkarıldı…. Ne Lawrencelar iş tuttu bu coğrafyada, Kubilay’ın sarayından bu yana ne hainler fırladı tarih arenasına…
Biraz geç de olsa, genetik hafızası, belki de tüm milletlerden güçlü olan bu millet, her seferinde felaketleri defetti.. Yine öyle olacak!
Bu ekonomik, psikolojik, harp oyunlarınız, tüm ekranlardan fırlayan kuklalarınız işe yaramayacak. Füze kalkanlarınız da sizi ve devşirdiklerinizi koruyamayacak. Bu millet sağcısıyla solcusuyla mütedeyyin müslümanıyla elele kalp kalbedir.
Ve komşularıyla omuz omuza geçen yüzyıldaki gibi üzerine gelen belayı defedecektir.
(22 Ekim Cuma gecesi, Kayseri Türk Ocakları davetinde buluşmak dileğiyle...)
* Yumni Sezen: Dinlerarası Diyalog İhaneti
Banu AVAR, 19 Ekim 2010
http://www.banuavar.com.tr/?pg=articles&id=71
Elmek: banuavar@superonline.com