Nobel'i hakettiniz
Milliyet yazarı Hasan Cemal ve Radikal yazarı Cengiz Çandar, Berlin’de katıldıkları bir konferansta, adeta Türkiye’ye yaylım ateşi açtılar.
“Dersim” konferansında konuşan ikiliden Hasan Cemal “Türk ordusu dersimlileri mağaralara doldurup gaz verdi” derken, Cengiz Çandar da “Dersim olayına henüz soykırım demeyin, ürkütmeyin” "uyarısı" yaptı.
PKK’nın yayın organı Fırat Haber Ajansı’nın haberine göre, Almanya’nın başkenti Berlin’de devam eden “Dersim” konferansında konuşan gazeteci Cengiz Çandar ve Hasan Cemal, çözüm için Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmek zorunda olduğunu ve bunun için de hakikatler komisyonunun kurulması gerektiğini vurgusunda bulundular.
Cengiz Çandar, konuşmasına Ermeni meselesiyle başladı. Çandar, Hrant Dink’in yakın arkadaşı olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: ‘’Hrant Dink, katledildi. O katledildikten sonra 1915 yılında yapılanın daha büyük katliam olduğunu anladık. Hrant öldürüldükten sonra yüz binlerce kişi cenaze törenine katıldı. Ona sahip çıktı. Herkesimden insanlar vardı orada. İşte Dersim’i de, bu fon üzerinde konuşmamız lazım.”
Dersim konusunu Türkiye’nin gündemine Onur Öymen’in o cümlesiyle girdiğini belirten Çandar, ‘’İyi ki de girmiştir. Ne maksatla olursa olsun, seçim maksadıyla da olsa başbakan Recep T. Erdoğan bas basa bağırdı:’ 50 bin insan katledildi.’ Eğer bugün bir başbakan bunu söylüyorsa yeni bir sayfanın açıldığını gösteriyor. Böylece Dersim dosyası Türkiye’nin gündemine girdi” dedi.
Tunceli’de dikilen eşkıya Seyid Rıza’nın heykeli hakkında da görüşlerini açıklayan Çandar, “Bu önemli ve gelinen aşamayı ve gelişmeyi gösteriyor” dedi. CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da yüklenen Çandar, “Kürt olmasına rağmen bir tek Kürt sözcüğünü sarf etmemiştir. Ama bundan sonra önemli bununla yüzleşmek lazım. Türkiye bundan sonra Dersim gerçeğiyle yüzleşmelidir. Günahlarıyla yüzleşmeli. Yoksa Türkiye demokrasisi konusunda yol alamaz” diye konuştu.
“HAKİKATLAR KOMİSYONU KURULMALI”
Cengiz Çandar, soykırım mı, katliamı tartışmaları değerlendirerek, şunları söyledi:
"Türkiye daha Ermeni soykırımı daha kabul etmemişken, Dersim’i nasıl kabul edebilir. Bence bunu kaldıramaz. Onun için kavramları daha olgunca kullanmak lazım. Türkiye ile Kürtler birlikte yaşayacaklarsa, daha çözümcü politikalar yapmak lazım. İspanya unuttu. Güney Afrika tersini yaptı ve yüzleşmeyi seçti. Hakikatler komisyonunu kurdu. Türkiye’de de bu sorunlar unutulmaz. Onun için yüzlemek zorunda. Onun için hakikatler kurulmalı. Ben Türkiye’de anadili savunan en ateşli savunucularından biriyim. Bunun gerektiğini inanıyorum. Ben anadili kendi anadilimin şerefini ve namusunu geri almak için savunuyorum. Yoksa başka bir şey için değil. Benim ana dilim dünyada edebiyat ödülünü almış bir dil. Evrenselleşmiş. Neden bu anadilin bir başka bir dilin üzerinde baskıcı bir dil olarak algılanmasın. Bence Türkiye her şeyden önce Dersim ismin iade etmesi lazım.”
"DERSİMLİLER MAĞARALARA DOLDURULUP GAZ VERİLDİ"
Gazeteci Hasan Cemal ise Türk ordusunun Dersimlileri mağaralar koyup ve gaz verdiği yalanını söylemekte beis görmedi. Cemal şunları söyledi:
"Biz ne yapıp yapıp, demokrasiyi ve barışı tartışmamız gerekiyor. Ancak o zaman yüzleşebiliriz. Ama acıların esiri olmadan barışı gerçekleştirebiliriz acıların esiri olanlar barışı gerçekleştiremeyiz. Buda kopuşları ve sorunları daha da derinleştirir. Dün akşam Muzaffer bey ile (Muzaffer Ayata) konuşurken, şunu söyledi:’ Yaşadığımız acılar barış için bir şans getirir.’ Bence bu çok olgunca bir davranış. Her iki tarafta bunu böyle algılanırsa barışı gerçekleştirebiliriz. Barış ortamında herkes kendi kültürüyle yaşayabilmeli. Bu da günümüzde Kürt sorununu Türkiye’de silahla bağını koparmalıyız. İlk önce dağdan silah silahların susmasın sağlamalıyız. ‘Ne mayın, ne de operasyon?’ ben bunu sloganlaştırdım.
Dağdan silah sesleri sustuğunda daha güvenli bir ortamda tartışabiliriz. O zaman Kürtler kendi haklarını kazanırlar. Bunlar demokrasi ve barış ortamını yayar. O zaman Dersim konusuyla da yüzleşilir. Devlet o zaman Dersim mağdurlarından da özür dilemesi gündeme gelir. Kaybolmuş hakları gündeme gelir.
İstersen, katliam, soykırım veya ne denilecekse denilsin. Ama bana göre soykırım sözcüğü yanlış anlaşılabilir. Çünkü daha işin başındayız soykırım denilirse bazı şeylerin önüne geçilebilir. Bu milliyetçilerin ve statükocuların değirmenine su taşır. Ermeni konusunda da örnekleri var. Ders alınması gerekiyor. Onun için daha sağlam politika izlenmelidir.”
gazete5 / 24 Kasım 2010
haberiniz.com
Başbakan’ın tarih bilinci / Dersim isyanını çarpıtıyor
Mahkeme Kürtçe savunmayı kabul etti
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK davasında sanıkların Kürtçe savunma talebini reddederken, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi kabul etti
PKK'nın sözde üst düzey sorumlularından Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde hükümlü bulunan Şemdin Sakık'a bomba düzenekli gemi maketi gönderen PKK itirafçısı Fedli Temizyüz'ün Kürtçe savunma talebi Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK davasında sanıkların Kürtçe savunma talebini reddederken, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Şemdin Sakık'a yönelik suikast girişiminde bulunan PKK itirafçısı Fedli Temizyüz'ün Kürtçe savunma talebi kabul edildi. Şemdin Sakık'la aynı cezaevinde kalan sanık Fedli Temizyüz duruşmaya katıldı.
Duruşmada iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sundu. İddia makamı, sanık Fedli Temizyüz'ün, Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde bulunan Şemdin Sakık'ın örgüte ihanet ettiğini öne sürüp, çok iyi korunan bir şahsın örgüt tarafından nasıl öldürülebileceğini ispatlamak için eylemi düzenlediği kaydedildi. Temizyüz'ün, PKK içinde bomba eğitimi aldığı ve maket geminin kendisi tarafından hazırlandığı kaydedilen mütalaada, sanığın örgüt adına hareket ettiği belirtildi. İddia makamı Temizyüz'ün TCK'nın 302/1 maddesini düzenleyen, "Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak" ve Devletin birliğini bozmak" suçlarından ğırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesini talep etti.
Sanık avukatı Osman Çelik iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak için süre talebinde bulunurken, sanık Temizyüz, mahkemeye 55 sayfadan oluşan Kürtçe savunmasını sundu. Yazılı savunma dışında sözlü savunma yapmayacağını beyan eden Temizyüz, duruşmalara katılmak istemediğini ve muaf tutulmasını istedi. Temizyüz'ün savunması mahkeme heyeti tarafından tutanaklara "55 sayfalık el yazısı ile Kürtçe savunma olarak yazılmış savunmalarını dosyaya konuldu" şeklinde geçirildi.
Taleplerin ardından duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, sanık müdafiinin esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için bir sonraki celseye kadar süre verilmesine, Temizyüz'ün Kürtçe savunmasını Türkçe'ye çevirmesi için bilirkişi atanmasına ve sanığın duruşmalardan vareste tutulmasına karar vererek 9 Aralık 2010'a ertelendi. (HABERTÜRK)
- İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/mahkeme-kurtce-savunmayi-kabul-etti/342703/1/Gundem
Yugoslavya'yı Hırvatça parçaladı!..Türkiye o yola girdi...