Tutuklu sanık: "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

Genel & Güncel Konular

Tutuklu sanık: "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

İletigönderen teşkilat » Prş Eki 01, 2009 23:51

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na
(CMK 250. madde ile görevli)

Esas No :2009/85
Talepte Bulunan Sanık :Ali ÖZOĞLU
L. Konusu :Savunmaya ilişkin delillerin toplanması talebinden ibarettir.
Açıklamalar :Yukarıda esas numarası yazılı davada 1 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunmaktayım.

Hakkımda tutuklanmamı gerektirecek bir delil bulunmadığını düşünüyorum, dolayısıyla artık haksız ve uzun sürelerle bu davada insanların neden tutuklu bırakıldıklarının da sorgulanması gereken bir aşamaya gelinmiştir. Bu nedenle bu hukuka aykırılığın delillerinin de araştırılması zorunludur. Zira gören bir göz düşünen bir akıl için bu davanın ABD’nin Fetullah GÜLEN Cemaati ile O’nun basın, polis ve yargı içindeki müritlerini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin asli koruyucusu olan TSK’yı hedef alan örtülü bir operasyon olduğu aydınlığa kavuşmuştur. Elbette hakimler de geri zekalı değildir. Bu nedenle yabancı gazetecilerin dahi anladığı ve titiz araştırmalar yaparak “böyle bir örgüt yoktur” diye rapor düzenlediği bir davada hala ve ısrarla yargılanan insanların tutukluluk hallerine son vermediklerinin nedenlerinin araştırılması ve ortaya çıkartılması gerekmektedir. Keza bu operasyonun kuklası olan Fetullah GÜLEN’in, “gerekirse hakim ve savcı kiralayın” sözleri hatırlandığında bu kadar hukuksuzluğun sebebinin yargılamanın süresi olan hakim ve savcılar, acaba cemaat tarafından kiralandılar mı diye insanı düşündürtmektedir.

Bir söyleme göre 25 milyar dolar, diğer bir söyleme göre 40 milyar dolar serveti bulunduğu iddia edilen cemaatin hakim ve savcı kiralama hedefinin bu davada gerçekleşip gerçekleşmediğinin ciddi bir suretle araştırılması zorunludur.

Öte yandan 2 yıldır devam eden soruşturma ve kovuşturmalar sonucu gelinen aşamada esasen böyle bir örgütün olmadığı ortaya çıkmıştır. Mevcut iktidarı; irticanın, yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin, çürümenin, ekonomik çöküntünün, fuhuşun artmasının ve ranta dayalı devlet soygununun kaynağı olarak görmek ve bunun alternatifi olarak TSK’nın ülkeyi yönetmesini öngörmek, düşünmek ve konuşmak suç değildir. Hoşunuza gitmeyebilir, çağdaş olmayabilir ancak bu bir düşüncedir ve suç değildir. Dolayısıyla örtülü operasyonun senaryosu gereği burada toparlanan insanların tek ortak yönü ABD politikaları karşıtı olması ve AKP’den hoşlanmamasıdır.

Sizin “soruşturma” adını verdiğiniz bu örtülü operasyon CIA tarafından kukla haline getirilmiş Gülen Cemaatine bağlı bir polis grubu tarafından fiilen yürütülmektedir. Bütün kararlar ve uygulamalar polis tarafından alınmakta ve uygulanmaktadır. Savcılar, sadece polis tarafından getirilen kişilere ve yine polis tarafından hazırlanan sorular yönelterek sorguları yapıyor gibi görünmektedir.

Bilindiği üzere Türkiye’de polisler İçişleri Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı da Başbakana bağlıdır. Dolayısıyla Başbakanın, “ben bu davanın savcısıyım” ifadesi aslında bir gerçeği ifade etmektedir. Aynı şekilde hakimler ve savcılar hakkında soruşturma açılmasına karar verecek olan Adalet Bakanı da Başbakana bağlıdır. Bu da yargılamayı yapan mahkemelerin üzerinde, gerektiğinde kafa uçurmak üzere Demokles’in kılıcı gibi sallandığı anlamına gelir. Böyle bir devlette adaletin tecelli etmesi mümkün değildir. Böyle kanunsuzlukların hesabı o polislerden, savcılardan, hakimlerden, Adalet Bakanından ve Başbakandan ancak iktidar değiştiğinde sorulabilir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu hesapta mutlaka sorulacaktır.

Yürütülen soruşturmalarda polisin dijital ortamda konusu suç teşkil eden veriler oluşturup, aramalarda hedef seçilen kişilerin evlerine ve iş yerlerine bırakılarak tutuklanmaları sağlandığı, keza hedef seçilen kişilere bırakılan bir kısım belgelerin “ÜRETİLMİŞ BELGELER” olduğu da hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıştır.

Öte yandan, Zir Vadisi’nde ve Gölbaşı’nda bulunan Lav silahları, el bombaları, plastik patlayıcılar İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla Özel Harekat Daire Başkanlığı tarafından illerdeki Şube Müdürlüklerinden toparlanıp, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’na teslim edilen silah ve mühimmatlardır. Fetullahçı olmayan dönemin Özel Harekat Daire Başkanı Behcet OKTAY, bu durumu fark ettiği ve karşı çıktığı için öldürülmüştür. Bu husus doğrudan davayla ilgilidir, bunun araştırılmaması açıkça iddia ve itham ediyorum ki mahkemenin de bu işin içinde olduğu yönünde kuvvetli şüphe uyandırır. Bu nedenle Behcet OKTAY’ın öldürülmesi olayının, Emniyetten bağımsız uzmanlar tarafından yetkili bir savcının denetiminde yeniden araştırılması gerekmektedir.

Sonuç olarak; Huzurdaki dava; ABD’nin angaje ettiği ve kukla olarak kullandığı Fetullah GÜLEN Cemaatinin illegal olarak emniyet ve yargıya sızdırdığı müritleri aracılığı ile yürüttüğü, esasen Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesi ve rejim değişikliğini hedefleyen örtülü operasyonun bir parçasıdır. Bu şekilde TSK ve Cumhuriyet Rejimini güçlü olarak destekleyen unsurlar, destabilize edilerek örtülü operasyonun hedefine ulaşması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla ABD, bu davanın ve sürecin tamamen içindedir.

Dava bir bütün olduğundan savunma delillerinin de yukarıda izah edilen olguları ortaya çıkartacak şekilde toplanması gerekmektedir.

Bu bağlamda aşağıdaki delillerin toplanmasını talep ediyorum;

1. Huzurdaki dava kapsamında yargılanan sanıklara bir bütün olarak, örgüt kurarak eylemlerde bulundukları iddia edilmekte ve geçmişte yaşanan bir çok olayın faili olarak bu hayali örgüt gösterilmektedir. Bunlardan biride Gazi Mahallesi olaylarıdır. Her ne kadar iddianame kapsamında soyut olarak Gazi Olayları’ndan bu hayali örgütün sorumlu olduğu iddia edilmişse de bu iddia sadece komedi parodilerine kaynak olacak bir iddiadır. Zira Gazi olaylarının kim tarafından nasıl başlatıldığı hususuyla olayların arkasında hangi gücün bulunduğu konusu İçişleri Bakanlığı’nın 15 Mart 1995 tarihinde Bakanlar Kurulu’na sunmuş olduğu gizli raporda hiçbir kuşkuya yer bırakılmayacak şekilde açıklanmıştır. Şöyle ki;

ABD tarafından o dönemde Irak’ın lideri olan Saddam HÜSEYİN’e karşı “BOP” kod adlı bir operasyon planlanmış, bu operasyona ABD tarafından 100 milyon Dolar harcanmış ise de General Vefik SAMARRAY’i tarafından yapılması planlanan bu operasyonun Irak yönetimi tarafından öğrenilmesi üzerine operasyon mecburen iptal edilmiştir. 4 Mart 1995 tarihinde Mesut BARZANİ, Silopi’de Türk askeri yetkililerle görüşmüş, neticede Mart 1995’de ABD’nin karşı çıkmasına rağmen ÇELİK HAREKATI ve BOP kod adlı operasyonun fiyaskoyla sonuçlanması nedeni ile ÇEKİÇ GÜÇ operasyonu sona erdirilmek zorunda kalınmış ABD, yüzlerce CIA ajanı ve 7.500 Peşmerge ile bölgeden kaçmak zorunda kalmıştır.

BOP Operasyonunun Türkler tarafından Irak Yönetimine sızdırıldığından şüphelenen ABD, ÇEKİÇ GÜÇ HAREKATI’nın da Türkiye’nin engellemeleri sonucu başarısızlığa uğraması nedeni ile Türk ordusunu durdurmak için “GAZİ MAHALLESİ PROVAKOSYONU”nu sahneye koymuş ve “sen benim nüfuz alanıma girersen ben de senin içini karıştırırım” mesajı vermiştir.

Bugün aslında ERGENEKON OPERASYONU ile yapılan da aynı amacın farklı bir şekilde geçekleştirilmesidir.

Dolayısıyla savcılığın 15 Mart 1995 tarihli İçişleri Bakanlığı raporundan haberdar olmadığı düşünülemeyeceğine göre Gazi olayları provakasyonunu ne maksatla bu dosyaya dahil etmeye çalıştıkları çok açıktır.

Türkiye Cumhuriyeti Savcılığı, CIA operasyonlarını temizleme makamı değildir. Bu nedenle savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve 15 Mart 1995 tarihli, İçişleri Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulu’na sunulan GİZLİ RAPOR’un dosyaya getirilmesini talep ediyorum.

2. Bu bir gizli servis operasyonudur. Cemaatlerde bununla ilişkilidir. Bundan dolayı ABD elçiliklerinde görevli olanların Türkiye’de kullandıkları telefon kayıt dökümleri,isim listesi ve kullandıkları telefonların geriye dönük iletişim döküm kayıtları,

3. MİT’e müzekkere yazılarak CIA’nın Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerinin bulunup bulunmadığı gösteriyorsa bu şirketlerin isim listesi ve şirketlerin yöneticilerinin telefon kayıtları,

4. İstanbul ve Ankara Ticaret Odaları’na müzekkere yazılarak CIA’nın şirketlerinden olduğu iddia edilen İNTERGRAF adlı şirketin Türkiye temsilcisinin kim olduğu bu kişinin kullandığı bütün telefonlarının tespit edilerek telefon kayıtlarının geriye dönük olarak çıkartılması ve bu kişiye geçici olarak yurt dışına çıkış yasağı konulmasına,

5. Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na müzekkere yazılarak 2001 yılında Elazığ’da yargılanan bir öğretmenin camide unuttuğu çantasının içinde bulunan ve bütün Türkiye’deki yargı dahil Gülen Cemaati’nin; emniyet, ordu,,yargı ve sair kurumlardaki yapılanmasını gösteren 8 ya da 11 adet CD’nin istenilmesine,

6. MİT’e müzekkere yazılarak Gülen Cemaatinin müritlerinin ABD Gizli servisi CIA’ye angaje edilip edilmediğinin ve cemaatin müritlerinin yabancı ülkelerde ABD hesabına ajan olarak kullanılıp kullanılmadığının sorulmasına, aynı sorunun adli yardımlaşma çerçevesinde Rusya ve Özbekistan’a sorulmasına,

7. Genelkurmay Başkanlığı’na müzekkere yazılarak son iki yıl içerisinde Gülen Cemaatinin yargı, emniyet ve diğer kurumlar içerisinde yapılanmasını gösteren mutemet kişilerin isimlerinin bulunduğu bir CD elde edilip edilmediği, elde edilmişse bu CD de savcı M. Ali PEKGÜZEL’in adının bulunup bulunmadığının sorulmasına

8. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na müzekkere yazılarak Gülen cemaatinin yabancı bir gizli servise angaje edilip edilmediğinin sorulmasına

9. Genelkurmay Başkanlığı’na müzekkere yazılarak ruhsal bir rahatsızlık nedeni ile askerliğini yapamadığına dair iddianın bulunması karşısında adı geçen kişinin bu raporunun savcılık ve devlet memurluğu yapıp yapamayacağının belirlenmesi açısından askerlik dosyası ve sağlık raporlarının istenmesine

10. Adalet Bakanlığı’na müzekkere yazılarak Zekeriya ÖZ’ün bu güne kadar psikiyatrik hastalıklardan rapor alıp almadığı ve aldıysa kullandığı ilaçların dökümünün istenmesine

11. Zir Vadisi’nde ve Gölbaşı’nda bulunan silahların Özel Harekât tarafından Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’na teslim edilen silahlar olduğu ortaya çıkması nedeni ile bu duruma tepki gösteren ve Fetullahçı olmadığı anlaşılan Daire başkanı Behcet OKTAY’ın bu gerçeğin açıklanmasının engellenmesi maksadıyla öldürüldüğü iddialarına nazaran intihar denilerek kapatılan bu olayın emniyet dışında bağımsız bir kurul tarafından araştırılmasına, mezar fek’i yapılarak derhal yeniden otopsi yapılmasına, o geceye ait kendisinin ve o gün birlikte olduğu kişilerin telefon dökümlerinin geriye dönük olarak istenmesine karar verilmesini mahkemenizden talep ediyorum.

12. Eski Adalet Bakanı M.Ali ŞAHİN’in oğlu Bekir ŞAHİN’in, Uluslararası Danışmanlık şirketindeki ortağı ABD eski askeri İstihbarat görevlisi Larry adlı kişinin geriye dönük bütün telefon kayıtlarının getirtilmesine,

13. Mehmet EYMÜR ve eşi Janset EYMÜR’ün adına kayıtlı telefon ve elektronik posta kayıtlarının getirtilmesine,

14. Son 5 yıl içerisinde ABD’den gelip Erzurum’a uçan Amerikalıların isim listesinin THY’dan istenmesini ve bu ABD’lilerin kaçının ya da hangisinin Cuma namazı kılmak için Ulu Cami’ye gittiğinin MİT’den sorulmasına,

15. Huzurdaki davanın gelinen aşamasında bir örgüt bulunmadığı orta zekalı bir insanın dahi algılayabileceği açıklıkta ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kadar çok insanın neden uzun süredir tutuklu bulunduğu, bunun hukuk dışı nedenlerinin var olup olmadığının tespiti için;

a-)Beşiktaş Adliyesi’ndeki hakim ve savcıların malvarlığı ve banka hesaplarının araştırılması,

b-)En az 3 yıllık süreyle geriye dönük olarak kendilerinin,zabıt katiplerinin ve koruma polislerinin telefon kayıtlarının araştırılması,

c-)ABD Büyükelçiliğinde görevli kişilerle Beşiktaş Adliyesi’ndeki Hakim ve savcıların herhangi bir irtibatının bulunup bulunmadığının araştırılması,

d-)Virginya’da CIA merkezinde görevliyken operasyondan hemen önce ilginç bir şekilde Türkiye’ye gelen Mehmet EYMÜR ile Beşiktaş Adliyesi’ndeki hakim ve savcıların kişisel bağlantılarının bulunup bulunmadığının araştırılması,

e-)Beşiktaş Adliyesi’nde görevli hakim ve savcıların ABD tarafından angaje edilmiş ve bu operasyonda kukla olarak kullanılan Gülen Cemaati tarafından kurulan dernek ve vakıflara üyeliklerinin bulunup bulunmadığının araştırılmasına,

f-)Savcı Zekeriya ÖZ, M.Ali PEKGÜZEL, Hakim İdris ASAN, Sedat Sami HAŞILOĞLU, Ömer DİKEN’in Gülen cemaatinden olup olmadığının araştırılmasına,

16 .Daha öncede izah ettiğim üzere bu operasyon, ABD’nin yürüttüğü örtülü bir operasyondur. ABD’nin bu operasyon için CIA’nın Türkiye’deki istasyon şefi olan Cemis Jeffre’ye 400 milyon dolar gönderdiği ve bu paranın bir kısmının örtülü operasyonun psikolojik harp desteğinin sağlanması için medyaya aktarıldığı yönünde iddialar bulunmaktadır.

Bu iddiaların aydınlığa kavuşması için; Cengiz ÇANDAR, Fehmi KORU, Yasemin ÇONGAR, Ahmet ALTAN, Hasan Cüneyt ZAPSU, Can PAKER, Ali BAYRAMOĞLU, Hasan Kaya CEMAL, Soner ÇAĞAPTAY, Eser KARAKAŞ, Kaan SOYAK, Amberin ZAMAN, Prof Dr. Namık D. VOLKAN, Ekrem DUMANLI, Mümtaz Er TÜRKÖNE, Mehmet ALTAN, Ergun BABAHAN, Emre AKÖZ, Tamer KORKMAZ, Umur TALU, Şamil TAYYAR, Cüneyt ÜLSEVER, Hadi ULUENGİN, Ahmet ÇALIK, Nazlı ILICAK adlı kişiler ile Zaman Gazetesi, Bugün Gazetesi, Anadoluda Vakit Gazetesi,Yeni Şafak adlı gazetelerin sahibi olan şirketlerin, CIA istasyon şefi Cemis Jeffre’nin Türkiye’ye atandığı ve göreve başladığı günden bu güne kadarki tüm bankalar ile borsadaki hesap hareketlerinin araştırılmasını mahkemenizden talep ediyorum.

24.09.2009
Tutuklu Sanık
D.Ali ÖZOĞLU
Toplumsal Haber
01 Ekim 2009

http://www.toplumsalhaber.com/haberoku.php?id=146187


Malta Sürgününde
Kara listeler...

Peki kimdi bu kara listedekiler?


İçlerinde eski sadrazam, meclis başkanı,şeyhülislam,genelkurmay başkanıda vardı.Tanınmış profesörler,mebuslar,valiler,ordu komutanları,yazarlar,düşünürler, siyasetçiler,idareciler,gazeteciler kara listedeydi...

145 kişiyi bulmuştu sayıları.Bu kara listede öncelik cephedeki komutanlara verilmişti.Çünkü işgal başlamıştı.Ve teslim olmakta gecikenler vardı.Açıkcası işgalci güçler Anadolu'da başlayan direnişin işgalin kesinleşmesiyle güç kazanmasından korkuyorlardı.

Çünkü önderlik yapacağından ve milleti uyandıracağından kuşkulanan herkes evlerinden tek tek alınmıştı!..Öyle bir dönemdeki siyasi entrikalar,yabancı işgaller ve yerli ihanetler kanıksanmıştı.İngilizler yeni bir dönemi başlatmak istiyor SEVR dönemine ülkeyi ve toplumu hazırlamak istiyordu.

Ülkenin seçkin kadrosu memleketteki değişim sürecinden uzak tutulmuş gelişmeleri uzaktan seyretmek zorunda bırakılmıştı.

SUSTURULMALARI GEREKİYORDU.BAHANE HAZIRDI.YARGILANACAKLARDI!..

Delil,bilgi,belge,suçlama henüz yoktu.Bulunana dek bekletileceklerdi.Zaten amaç DEĞİŞİM SÜRECİNDE ortalıkta olmamalarıydı!

Mondros mütarekesine dayanan İngilizler İstanbul'a ayak basınca Türkiye'de amansız bir insan avı başlatmıştı!..

Suçları halkı askerlik için toplamak,miting düzenlemek,barış dedikleri işgale karşı direnmekti.
Listenin başındaki kişi şöyle diyordu...

Asıl ehemmiyete sahip olan ve asıl memleketi temelinden yıkan ve halkını esir eden, dahili cephelerin düşmesidir. İşte bu hakikate bizden ziyade vakıf olan düşmanlarımız ki, başta en alçak düşman olan İngiliz asıl bu cepheyi yıkmak için iki üç seneden beri ve asırlardan beri mesai sarf etmektedir. Malûmu âliniz, bizim eski Osmanlı tabirimizce ‘Kale içinden yıkılır’; işte düşmanlarımız, bizi içimizden yıkmaya çalışıyorlar. "

Listenin başında tutuklanamayan Mustafa Kemal vardı...
Kullanıcı küçük betizi
teşkilat
Üye
Üye
 
İletiler: 121
Kayıt: Çrş May 06, 2009 19:48

Re: Tutuklu sanık "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

İletigönderen sessiz sedasız » Cum Eki 02, 2009 1:05

ileriki dönem için umut ettiğim CHP-MHP koalisyonuna o kadar iş düşüyor ki...

-ergenekon davasına bulaşmış tüm polislerin, savcıların, adalet bakanının, içişleri bakanının başbakanın ve yandaş medya mensubu satılık kalemlerin yargılanmasını sağlamak

-halen ses çıkmayan deniz feneri davasında karartılan delillere rağmen sonuca ulaşılmasını ve yimpaş vb kuruluşlarında bu bakımdan didik didik incelenmesini ve bunlarla birlikte bunlara arka çıkan bakanların ve başbakanın yargılanmasını sağlamak

-akp iktidarı zamanında tüm görev almış bakanların, milletvekillerinin, başbakanın ve yakınlarının mal varlıklarının, kurulan şirketlerinin vergi durumlarının, usulsuz kazanılan ihalelerin, incelenmesini ve görevi kötüye kullanarak çıkar sağlamak-devleti dolandırmak benzeri suçlamalarla suç duyurusunda bulunarak yargılanmasını sağlamak

-cumhurbaşkanının kayıp trilyon davasından yargılanmasını sağlamak vs vs...

gerekirse sırf akp zihniyetini yargılanması ve olabildiğince ağır cezalar verilebilmesi için yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor...
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

İki yaşanmış olay ve son durumun özeti...

İletigönderen Başkomutan » Sal Eki 13, 2009 13:40

İki yaşanmış olay ve son durumun özeti...

BULUNUR!

Kurtuluş savaşı henüz başlıyordu. Ordu yoktu ve her taraftan vatanın bağrına giren düşmanlara karşı ancak gönüllü çetelerle savaş yapılıyordu. Mebuslar arasında bile, dövüşü göze alan, fakat ümitsizlikten kurtulamayanlar vardı.

Bir gün Büyük Millet Meclisi'nde vatanın kurtulması için neler yapılması lazım geldiği hakkında heyecanlı konuşmalar oluyordu. Mebuslardan biri, sözlerini büyük vatan şairi Namık Kemal'in şu beyiti ile bitirdi: "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini."

En büyük ve korkunç düşmanın ümitsizlik olduğunu pek iyi bilen Atatürk bu beyitin iki kelimesini değiştirerek, fakat veznini de bozmaksızın sert ve sarsılmayan bir sesle şu cevabı verdi:

"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"

ÖLMEYİ TERCİH EDERİZ

General Pershing'in Kurmay Başkanı olan General Harbord Sivas'ta Mustafa Kemal'le görüşürken
der ki:

"Türk tarihini okudum. Milletiniz büyük komutanlar yetiştirmiş, büyük ordular hazırlamıştır. Bunları yapan bir millet elbette bir medeniyet sahibi olmalıdır. Takdir ederim. Ama bugünkü duruma bakalım. Başta Almanya müttefikinizle dört yıl harbettiniz, yenildiniz, dördünüz bir arada yapamadığınız şeyi, bu durumda tek başınıza yapmayı nasıl düşünebiliyorsunuz? Fertlerin intihar ettikleri vakit görülür. Bir milletin intihar ettiğini mi göreceğiz?"

Mustafa Kemal General'e "Teşekkür ederim" dedi. "Tarihimizi okumuş, bizi öğrenmişsiniz. Fakat, şunu bilmenizi isterdim ki biz emperyalist pençesine düşen bir kuş gibi yavaş yavaş aşağılık bir ölüme mahkum olmaktansa babalarımızın oğulları olarak vuruşa vuruşa ölmeyi tercih ediyoruz."

General ve arkadaşları sezsizce ayağa kalktılar.

"Biz de olsak böyle yapardık!" dediler.

F.Rıfkı Atay, Çankaya



Avrasya televizyonu
Strateji programı Malta Sürgünleri bölümünden...

Peki kimdi bu kara listedekiler?
İçlerinde eski sadrazam, meclis başkanı, şeyhülislam,genelkurmay Başkanı'da vardı.Tanınmış profesörler, mebuslar,valiler, ordu komutanları, yazarlar,düşünürler, siyasetçiler,idareciler, gazeteciler kara listedeydi.145 kişiyi bulmuştu sayıları. Bu kara listede öncelik cephedeki komutanlara verilmişti.Çünkü işgal başlamıştı.Ve teslim olmakta gecikenler vardı. Açıkcası işgalci güçler Anadolu'da başlayan direnişin işgalin kesinleşmesiyle güç kazanmasından korkuyorlardı.
Nitekim bu mahkumlar direniş hareketini korkutmak, sindirmek amacıyla tutulan tutsaklardı. Şimşir tutuklananları "arzulanmayan kişiler" olarak tanımlıyor.Çünkü önderlik yapacağından ve milleti uyandıracağından kuşkulanan herkes evlerinden tek tek alınmıştı!..
Öyle bir dönemdeki siyasi entrikalar, yabancı işgaller ve yerli ihanetler kanıksanmıştı. İngilizler yeni bir dönemi başlatmak istiyor SEVR dönemine ülkeyi ve toplumu hazırlamak istiyordu.
Padişahından sadrazamına, nazırından zabtiyesine kadar bir işbirlikçi kadro işgalci düşmanla elele vermişti.Tutuklananların suçlanmasında, yakalanmasında İngilize yardım etmişlerdi. Yabancı sömürgeciyle, yerli hain işgale direnenlere karşı çağdışı bir savaş yürütmüşlerdi.
Ülkenin seçkin kadrosu memleketteki değişim sürecinden uzak tutulmuş gelişmeleri uzaktan seyretmek zorunda bırakılmıştı.
Susturulmaları gerekiyordu .Bahane hazırdı.Yargılanacaklardı!
Delil, bilgi, belge, suçlama henüz yoktu. Bulunana dek bekletileceklerdi.Zaten amaç DEĞİŞİM SÜRECİNDE ortalıkta olmamalarıydı!
Mondros mütarekesine dayanan İngilizler İstanbul'a ayak basınca Türkiye'de amansız bir insan avı başlatmıştı!
İngiliz polisi, Padişahın hafiyeleri ve Ermeniler işbirliği içindeydi. Birçok kişi sorgusuz sualsiz yakalandı ve çoğu Bekirağa bölüğü denilen cezaevine tıkıldı.
Suçları halkı askerlik için toplamak, miting düzenlemek, barış dedikleri işgale karşı direnmekti. Listenin başında Mustafa Kemal vardı.Tutuklananlar için Kemalistler dendi...
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tutuklu sanık: "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

İletigönderen Başkomutan » Sal Eki 13, 2009 13:58

Yazılar başka bir yere mi taşınıyor?ilgınc
Kitap tanıtımlarında Ali Özoğlu'nun ASALA-PKK kitabı yok sanırım.
Son bi şey teşkilat paylaşm içn teşekür
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tutuklu sanık: "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

İletigönderen Türk-Kan » Sal Eki 13, 2009 14:00

Başkomutan yazdı:Yazılar başka bir yere mi taşınıyor?ilgınc

Evet, bölüm kurallarina, forum kurallarina uymayan mesajlar tasinir ve/veya düzenlenir.

Başkomutan yazdı:Kitap tanıtımlarında Ali Özoğlu'nun ASALA-PKK kitabı yok sanırım.

Yoksa eklemek gerek. Burada iki alinti var:

:arrow: abdullah-gul-un-9-aralik-1992-tarihli-konusmasinin-tam-metni-t18224.html

:arrow: tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-t18169.html#p105259
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Tutuklu sanık: "Mahkemenizden talep ediyorum!.."

İletigönderen Başkomutan » Cmt Eki 24, 2009 1:35

İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na
(CMK. 250’inci Madde ile Görevli)

Esas No: 2009/85-191
Beyanda ve Talepte Bulunan Sanık: Ali ÖZOĞLU
L. Konusu: Savunmaya ilişkin delillerin toplanması talebinden ibarettir.
Açıklamalar: Yukarıda esas numarası yazılı olan ve yabancı bir gazeteci tarafından dahi “ERGENEKON ÖRGÜTÜ bir fantezi. Ancak böyle bir örgüt olmadığının anlaşılabilmesi için insanların aylarca ya da yıllarca hapis yatması gerekmiyor” denilerek dalga geçildiği bir davada, olmayan hayali bir örgütün ara yöneticisi olarak yargılanıyorum. Bu hayali örgüt suçlaması nedeni ile 16 aydır SİLİVRİ TOPLAMA KAMPINDA ZORUNLU İKAMETE TABİ TUTULUYORUM.

Daha önce de mahkemenize verdiğim dilekçelerde, bunun bir dava ya da soruşturma değil, örtülü operasyon olduğunu ABD’nin, Fetullah Gülen Cemaati’nin ve AKP’nin işin içinde olduğunu izah etmiş idim. Buna rağmen benim savunmama ilişkin delillerin toplanması biri hariç red edildi. Basında çıkan hakim savcı ve polislerin birlikte çekilmiş fotoğraflarını gördükten sonra taleplerimin neden red edildiğini anlamış isem de eski red edilen taleplerimi yineliyorum.

Savunmaya ilişkin delillerin toplanmamasını şöyle resmedebiliriz; İddia makamı her türlü hukuk dışı yöntemle delil toplayıp, elinde sopa ile bizi dövmeye kalkıştığı bir halde, tarafsız olması gereken yargıcın, kendimizi savunmaya imkan vermeyi bir tarafa bırakın, savcının işini kolaylaştırmak için elimizi kolumuzu tutmasına benzer bu durum. Bugüne kadar olan da yaşanan da aynen budur. Buna umumiyetler YARGILAMA denmez. Ne ad verileceğine hukukçular karar versin. Ancak bu yöntemin ORTAÇAĞ’DA ENGİZİSYON MAHKEMELERİNDE var olduğunu OKUMUŞTUM. Şimdi bunu 21’inci yüzyılda kendi ülkemde yaşıyorum. Bu ilkel yargılama da, 21’inci yüzyıldan ortaçağa yolculuk yapıyor gibiyiz.

Yüzde 44 oyla demokratik bir seçimle iktidara gelen daha sonra da demokrasiyi ortadan kaldıran NAZİLER, nasıl 40 yıl sonra bile hesap verdiyse, bugün ülkemizde de NAZİ YÖNTEMLERİNE MERAKLI olduğu anlaşılan yöneticilerinde bulaştığı bu soruşturma süreci sonunda, bahse konu NAZİ OLMA MERAKLILARININ DA hesap verecekleri kuşkusuzdur.

İddia makamının yazdığını iddia ettiği ancak okumadığı anlaşılan İDDİANAMEDE burada bulunan kişilerin bir terör örgütü olduğu iddia edilmektedir. Allahtan ki, şu genç teğmenlerde tutuklanarak örgüte dahil edilmiştir ki böylece örgütün yaş ortalaması düşmüştür. Yoksa karşınızda yaş ortalaması 50 ile dünyanın en yaşlı bireylere sahip ayakta zor duran komik bir terör örgütü olacaktı. Öyle bir örgüt ki, çoğu hastalıkla boğuşan, birbirini hiç tanımayan, tanıyanlarında birbirinden haz etmediği komedi dünyası gibi bir örgüt. Ancak terör örgütü üyesi olduğu iddia edilen kişilerin tek ortak noktası ABD ve AKP politikalarının karşıtı olmasıdır.

General FRANCO, İSPANYA’da verdiği bir mülakatta “Ben ülkemi 3 F (futbol, fiesta, festival) formülü ile yönetiyorum” demişti. Partilileri tarafından son padişah olduğu iddia edilen Potomyalı RTE, de herhalde ileride Ben ülkemi 3 E (ERGENEKON, ERGENEKON, ERGENEKON) ile yönettim, böylece, herkesi korkutup sindirdim. Herkes suni bir gündem olarak yarattığım bu davayı konuşurken, ekonominin nasıl çöktüğünü, yoksulluktan, çaresizlikten intiharların ve açlıktan ölümlerin başladığı ülkemde, İETT şoförü iken krampon alacak param olmadığı halde, 2 milyar dolarlık kişisel servet ile nasıl dünyanın en zengin 10’uncu Başbakanı olduğumu, Deniz Feneri paralarının nasıl iç edildiğini, AKBİL’den her ay 2 trilyon açıktan para götürerek nasıl yeni kurulan partimi finanse ettiğimi, JAPONYA’da hükümet bunalımına ve bir bakanın istifasına yol açan, MARMARARAY İHALESİ için TÜRK BAŞBAKANINA 50 milyon dolar rüşvet verdik sözünün hangi Türk Başbakan için söylendiğini, anlayamadı. Böylece 3 E formülü ile halkımı uyuttum” diyecektir.

Yani bu dava, hem ABD’nin TSK ve TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin ulusal birliğini hedef alan bir örtülü operasyonu hem AKP’nin fırsattan istifade diyerek muhaliflerini açılan ERGENEKON çukuruna doldurduğu, hem de CIA’nın oyuncağı olan GÜLEN CEMAATİ’nin göz koyduğu ancak bugüne kadar alamadığı hastane ve üniversitelere çökmesi için oynanan bir oyundur.

İlkokul mezunu bir seyyar vaiz olan FETULLAH ile 30 yıldır illegal olarak resmi kurumlara sızdırdığı müritleri ise bu operasyonda sadece birer piyondurlar. Cemaat açıkça bu örtülü operasyonun sağladığı ortamdan istifade ederek, operasyon kapsamında sanal olarak hakkında suç isnat edilen bazı kişilerin ekonomik varlıklarına, bir organize çete gibi çökmek istemektedir.

Neticede iddia makamı bu kadar kişiye terör örgütü demekte ve yüzlerce klasör delili, - bu iddianın kanıtı olarak sunmaktadır. Bu yargılamada, gelinen aşamada, orta zekalı bir insanın fark edebileceği şekilde bir terör örgütünün olmadığı ortaya çıkmıştır. ABD’nin FETULLAHÇILARIN ve AKP’yi kullanarak yaptığı bir örtülü operasyon vardır, savunmasına ilişkin BİR KLASÖR bile tutmayacak kanıtların toplanması engellenmektedir.
Oldu olacak hiç yargılama yapmadan kapının dışına dar ağaçlarını kurun ve bizi asın. Ancak şunu da bilin ki bu yargılama, TÜRK adalet tarihine en büyük kara leke olarak geçecektir.

Hiç kimsenin özel hayatı bizi zerre kadar ilgilendirmez. Bu kişi, ister ABD’li ister FETULLAHÇI isterse AKP’li olsun. Bu davanın bir özelliği de insanların özel hayatlarına bilinçli olarak ve özellikle saldırılmasıdır. Kendimle ilgili konuşmuyorum, ancak genel tabloya bakıldığında, iddia ve dava ile hiçbir ilgisi bulunmayan özel nitelikli telefon görüşmeleri güya Anayasal koruma altındaki özel hayatı ihlal edecek şekilde dosyaya konulmuştur. Bu şekilde, büyük sorumsuzlukla ve suç işlenerek, soruşturma yapılmıştır. Bir gazeteci, televizyonlara çıkıp sorumsuzlukla ve suç işlenerek, soruşturma yapılmıştır. Bir gazeteci, televizyonlara çıkıp, “BİRİSİ NAMUSUMUZA UZANDIĞINDA EL ATTIĞINDA YARGIYA GİDERİZ. YARGI NAMUSUMUZA EL UZATTIĞINDA KİME GİDECEĞİZ. BANA BUNUN CEVABINI VERİN” diye feryat etmiştir. Yani asıl suçlular heyetinizin sağ tarafında oturan savcılar ile burada bulunmayan diğer savcılar ve başsavcı vekili TURAN ÇOLAKKADI’dır. Bu nedenle, sonuç ve istem kısmında birincil savcı Başbakan ile bazı bakanların, bazı savcıların ve bu soruşturmayı yürüten bir polis müdürünün özel hayatları ile ilgili olarak bazı taleplerde bulunacağım. Bakalım özel hayata uzanıldığında nasıl bir rahatsızlık hissedecekler? Burada tutuklu bulunan ve özel hayatlarına haksız olarak el uzatılmış çoğu masum insanın neler hissettiğin anlasınlar diye bunu yapacağım. Dolayısı ile bu taleplerimin mahkemece yadırganmamasını ve bir başka şekilde değerlendirilmemesini rica ediyorum.

Öte yandan, burada yapılan bir işin bir yargılama olmadığını aklı başında olan herkesin kavradığı kanaatindeyim. AKP ve ABD karşıtı çoğu masum kişiler, bir kısım kriminal kişilerle karıştırılarak suçlu gibi gösterilmiş, NAZİ YÖNTEMLERİ KULLANILARAK TUTUKLATTIRILMIŞLARDIR.

Geçin hafta ortaya çıkan fotoğraflar bu gerçeğin somut bir resmidir. Adalet; İDDİA, SAVUNMA VE YARGI’dan oluşan üçlü bir sac ayağına dayanır. Dolayısı ile, adalet mekanizması içerisinde hakimler, savcılar ve avukatlar, HUKUKÇU BİRER MESLEKTAŞLARDIR. Ancak yargı kültürü içerisinde, örneğin, UYUŞTURUCU DAVALARINA MÜDAFİİ olarak bakan avukatların, davanın görüldüğü adliyenin bütün hakim ve savcılarını yemeğe çıkarması, meslektaş olmalarına rağmen son derece yadırgatıcı ve şüphe doğurucu olur. Dolayısı ile hiç kimse, TÜRKİYE’nin de kabul ettiği BANGALOR ETİK kurallarına açıkça aykırı olan bu durumu savunamaz. Kimse kusura bakmasın bizde zaten böyle bir savunmayı yiyecek kadar saf değiliz.

Daha önce de bahsettiğim gibi dünyanın en eli kanlı GİZLİ SERVİSİ OLAN CIA’nın FETULLAH GÜLEN’i ve illegal olarak resmi kurumlara sızdırdığı müritlerini kullandığında hiçbir şüphe bulunmamaktadır.

Bu operasyonu FİİLEN yürüten polislerin cemaatten olduğu artık deşifre olmuş bir durumdadır. Keza, iddia odur ki SAVCI ZEKERİYA ÖZ’ün bir akrabası tarafından ÖZ hakkında “Bu adam, CUMHURİYET DÜŞMANIYDI. Öğrenci iken, yazları GÜLEN cemaati için çalışırdı. Kurban bayramlarında, KURBAN derisi toplar cemaate verirdi. CUMHURİYET DÜŞMANI OLAN ZEKERİYA’nın nasıl Cumhuriyet Savcısı olduğuna çok şaşırdım. Hala da hayretler içerisindeyim.” Şeklinde beyanlarda bulunduğu, basına yansımış bir bilgidir.

Her ne kadar SAVCI ÖZ, bu akrabası hakkında dava açmış ise de hayatın olağan akışı içerisinde, ortada böyle bir durum yok iken, bir kişinin akrabasının çıkıp bu türden iddialarda bulunması beklenmez. Dolayısı ile az önce de ifade ettiğim gibi, hayatın olan akışı içerisinde bu beyanların doğru olduğu kabul edilir.

Bu durum eğer doğru ise, CUMHURİYET DÜŞMANI OLAN bir kişinin, CUMHURİYET SAVCISI olması mümkün değil iken, cemaat tarafından CUMHURİYET SAVCISI yapıldığı ortaya çıkar. Bu şekilde daha kaç tane savcı ve hakimin cemaat tarafından yargı sistemine sokulduğunu bilmiyoruz.

Huzurdaki üyelerden Hasan Hüseyin ÖZESE VE SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU hakkında da, değişik iddialar bulunmaktadır. Önceki yargılamada AYDIN YÜKSEK adılı sanık tarafından, “Hakim Sedam Sami HAŞILOĞLU, celse arasında beni odasına çağırdı. Diğer bazı sanıklar hakkında iddialarda ve itiraflarda bulunmamı talep etti” şeklinde beyanda bulunmuştur. Bilindiği üzere, yargılamanın amacı, MADDİ GERÇEĞİ TÜM BOYUTLARI İLE ORTAYA ÇIKARTMAKTIR. Yargılama da açıklık ve vicahilik esastır. Yargılama da duruşma salonunda yapılır, celse arasında kimsenin görmediği odalarda yapılmaz. En azından usul yasası böyledir. Bir ağır ceza mahkemesi üyesi, çok sanıklı bir davada, herhangi bir sanığı, duruşmanın yapıldığı salonun dışında sorguya çekemez, olmayan bir örgütü itiraf et diye zorlamalara girişemez. Usul yasasına uymayan böyle bir uygulama yapmaya hakimin ne takdir yetkisi vardır ne de böyle bir hal yargı yetkisi dahilindedir. Bu asla “YARGIÇ TAVRI” değildir ve olamaz da. Dolayısı ile bu iddia da bulunduğu celse de alel acele tahliye edilen sanık AYDIN YÜKSEK’in bahse konu iddiasının KAMERA KAYITLARININ incelenerek araştırılmasını, iddianın doğru olduğunun ispat edilmesi halinde, yargıç değil, MİLİTAN gibi davrandığı anlaşılan, Sedat SAMİ HAŞILOĞLU’nun herhangi bir örgütün ya da cemaatin militanı olup olmadığının tespit edilerek, yargılama da TÜRK MİLLETİ ADINA mı, yoksa kendisini görevlendiren cemaat adına mı hareket ettiğinin ortaya çıkartılması gerektiği düşüncesindeyim. 16 aydır haksız olarak tutuklu bulunan bir yurttaş olarak, bunu talep etmeye hakkım olduğunu düşünüyorum.

Yukarıda etraflı açıkladığım nedenlerle, terör örgütü üyesi olmadığım, bunun ABD’nin AKP ve FETULLAHÇILARI kullanarak kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için yaptığı bir örtülü operasyon olduğu, AKP’nin ve FETULLAHÇILARIN da örtülü operasyonunun yarattığı ortamdan nemalanmaya çalıştığının kanıtlanması için aşağıdaki delillerin toplanmasını istiyorum.

1. 2002-2009 yılları arasında ABD’ye eğitime gönderilen, emniyet görevlilerinin isimleri ve halen bulunduğu görevlerin TC İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’ndan sorulmasına,
2. “ÜMRANİYE/ERGENEKON SORUŞTURMASI” nın başladığı HAZİRAN 2007’den günümüze kadar olan süreçte, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne kayıt yaptırarak, ya da yaptırmadan giriş çıkış yapan ABD’lilerin İSİM LİSTESİNİN ve bu yabancıların GÖREVLERİNİN, İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İSTENİLMESİNE, Bu şahısların hangi nedenle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne geldiklerinin sorulmasına ve varsa toplantı tutanaklarının istenilmesine,

3. “ÜMRANİYE/ERGENEKON SORUŞTURMASI” kapsamında yapılan bütün gözaltına alma uygulamalarının yapıldığı dönemlere ilişkin olarak, tüm şüphelilerin gözaltına alınma ve emniyette gözaltında kalınan tarihlere ait, İEM.lüğü TEM ve KOM şube müdürlüğünün giriş ve çıkış bölgesini gösteren KAMERA KAYITLARININ getirtilmesine,

4. 10. OCAK 2009 gecesi saat 22.30 01.30 sularında TEM şubeden çıkan yabancıların kim olduğu ve neden o saatte TEM şubede bulunduğunun araştırılmasına,
5. FİİLEN ERGENEKON SORUŞTURMASINI YÜRÜTEN VE FETULLAHÇI oldukları iddia edilen, polis müdürleri, ALİ FUAT YILMAZER ile MUTLU EKİZOĞLU adıl şahısların, yine CIA’de bir dönem öğretmenlik yapan CIA ajanı olan MEHMET EYMÜR adlı şahısla, hedef seçilen şüphelilerin gözaltına alınma sürecinden önce, her defasında gizlice, EYMÜR’ün işyeri olarak kullandığı PRİNCESS otelde toplantı yapıp yapmadıklarının belirlenmesi için PİRİNCESS OTELİN KAMERA KAYITLARINA EL KONULMASINI,

6. MİT İSTANMBUL BÖLGE BAŞKANLIĞI’NA MÜZEKKERE YAZILARAK, FİİLEN ERGENEKON SORUŞTURMASINI YÜRÜTEN VE FETULLAHÇI oldukları iddia edilen, polis müdürleri, ALİ FUAT YILMAZER ile MUTLU EKİZOĞLU adlı şahısların, yine CIA’de bir dönemlik öğretmenlik yapan yani CIA ajanı olan MEHMET EYMÜR adlı şahısla, hedef seçilen şüphelilerin gözaltına alınma sürecinden önce, her defasında gizlice, EYMÜR’ün işyeri olarak kullandığı PRİNCESS otelde yaptıkları toplantılara ilişkin olarak MİT görevlileri TARAFINDAN yapılan GİZLİ KAMERA KAYITLARININ İSTENİLMESİNE,

7. Başbakan tarafından CUMHURBAŞKANI olmasına karar verilen ve Cumhurbaşkanı yapılan AKP’li Sayın ABDULLAH GÜL’ün Dışişleri Bakanı iken, GÜLEN CEMAATİNE ait okulların TÜRK CUMHURİYETLERİNDE açılmasına kolaylık sağlanması amacıyla, bu ülkelerdeki muhataplarına RESMİ YAZI gönderip göndermediği hususunun TC DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI’ndan sorulmasına, varsa yazının onaylı bir suretinin istenilmesine,

8. Başbakan tarafından CUMHURBAŞKANI olmasına karar verilen ve Cumhurbaşkanı yapılan AKP’li Sayın ABDULLAH GÜL’ün, GÜLEN CEAATİNE ait okulların TÜRK CUMHURİYETLERİNDE açılmasında kolaylık sağlanması amacıyla, bu ülkelerdeki muhataplarına RESMİ YAZI göndermesi sonrasında açılan GÜLEN CEMAATİ okullarında, sözleşmeli olarak çalışan ABD’li ve TÜRK öğretmenlerin CIA adına casusluk yaptıklarının belirlenmesi üzerine sınır dışı edilip edilmediğinin, ADLİ YARDIM çerçevesinde, RUSYA VE ÖZBEKİSTAN’a sorulmasına,

9. AKP’li Sayın ABDULLAH GÜL’ün FETULLAH GÜLEN davasının YARGITAY’da TEMYİZ İNCELEMESİNİN yapıldığı ceza dairesinde akrabası olduğu ciheti ile Yargıtay’da ki süreçte dosyanın GÜLEN LEHİNE NETİCELENDİRİLMESİNE yardımcı olması maksadıyla Prof. Rıza AYHAN’ı köşke çağırıp görüşüp görüşmediğinin bu görüşme sonrasında gerekli girişimlerde bulunması sonrasında RIZA AYHAN’IN Rektör yapılıp yapılmadığının araştırılmasını,

10. Başbakan tarafından CUMHURBAŞKANI olmasına karar verilen ve Cumhurbaşkanı yapılan AKP’li Sayın ABDULLAH GÜL hakkında, TBMM’de hazineyi dolandırmaktan FEZLEKE bulunup bulunmadığının sorulmasına, varsa FEZLEKE’nin getirtilmesine,
11. Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başbakan olmadan önce dizinin dibinde çökerek konuştuğu, GÜLBETTİN HİKMETYAR adlı uyuşturucu kaçakçısının, hangi terör örgütleri ile bağlantılı olduğunun MİT VE GENELKURMAY İSTİHBARAT BAŞKANLIĞI’na sorulmasına,

12. Japonya’da bir bakan tarafından MARMARAY ihalesi için “TÜRK BAŞBAKANINA 50 MİLYON DOLAR RÜŞVET VERDİK” beyanı üzerine hükümet krizi yaşanmış ve o dönem bir bakan istifa etmek zorunda kalmıştır. Ancak bu konuya ilişkin yapılmış olan soruşturma dosyasının istenilmesine, iddia da geçen TÜRK BAŞBAKANININ kim olduğunun JAPONYA MAKAMLARINDAN SORULMASINA,

13. Almanya, İtalya ve İsviçre makamlarına adli yardımlaşma kapsamında başvurularak 2002 yılından bu yana TC hükümetlerinde, BAKANLIK yapmış olan şahıslar ile birinci derecede akrabalarının gizli ve açık hesap dökümlerinin istenilmesine,

14. SİEMENS şirketi hakkında bir soruşturma ve yargılama neticesinde, SİEMENS’in yüksek bürokratlara rüşvet vererek ihaleler aldığı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, ilgili şirkete bir milyar euronun üzerinde ceza kesilmiştir. AB ülkelerinin tamamında, SİEMENS tarafından rüşvet verilen siyasetçi ve bürokratlar ortaya çıkmış ve isimleri açıklanmıştır. Ancak Türkiye’de ki bürokrat ve siyasetçilerin isimleri açıklanmamıştır. Bu kapsamda, SİEMENS şirketinin TÜRK TELEKOM’dan özelleştirilmeden önce aldığı yaklaşık 150 milyon dolarlık CALL CENTRE (çağrı merkezi) ihale merkezinden önce TÜRK TELEKOM YÖNETİM KURULU ÜYELERİNE 3 MİLYON DOLAR RÜŞVET VERİLİP VERİLMEDİĞİNİN araştırılmasına, bu hususun ALMANYA’DAN ADLİ YARDIM KAPSAMINDA SORULMASINA, VARSA BELGELERİNİN İSTENİLMESİNE

15. Potamyalı RT ERDOĞAN hakkında SAHTEKARLIK, DOLANDIRICILIK, İHALEYE FESAT KARIŞTIRMAK, TERÖRİST BAŞINA “SAYIN” diyerek yüceltip, ŞEHİTLERİMEZE “KELLE” diyerek aşağılamasından dolayı TBMM’de fezlekeler bulunup bulunmadığının sorulmasına, varsa tüm fezlekelerin getirtilmesine,
16. Partilerin açtığı afişlerde Son Osmanlı Sultanı olarak tanımlanan Potomyalı RT ERDOĞAN’ın

a. Arabasının kapalı kaldığı ve kriz geçirdiği bir anda, araba camlarının kırılarak kurtarıldığı günden bir önceki geceyi nerede geçirdiğinin araştırılmasını,

b. 2000 yılından bu yana kullandığı tüm telefonlarının döküm kayıtlarının getirilmesini,

c. Milli Eğitim Bakanı NİMET ÇUBUKÇU’nun 2000 yılından bu yana kullandığı tüm telefonlarının döküm kayıtlarının nerelerden sinyal verdiğini de kapsayacak şekilde gtirilmesini,

d. Savcı ZEKERİYA ÖZ’ün ve kalem memuresi KEZBAN İPEK’in 2000 yılından bu yana kullandığı tüm telefonlarının döküm kayıtları ile mail kayıtlarının getirilmesini,

e. MUTLU EKİZOĞLU adlı Emniyet Müdürü’nün Ankara’da görevli olduğu dönemtde kullandığı tüm cep telefonlarının ve mail kayıtlarının getirtilmesine,

17. a. Bundan yaklaşık 10 yıl önce İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA hitaben, “AKBİL’de usulsüzlük yapıyorlar. Bu şekilde açıktan her ay 2 trilyon örtülü olarak kazanıyorlar. Bu parayı, ileride kurmayı düşündükleri partinin finansmanında kullanacaklar. Hedefleri bu para ile iktidara gelip DİNE DAYALI bir devlet kurmak” ŞEKLİNDE BİR İHBAR MEKTUBU GÖNDERİLİP GÖNDERİLMEDİĞİNİN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA sorulmasına,

b. AKBİL dava dosyasının hangi mahkemede olduğunun tespit edilerek istenilmesine,

18. Mevcut davanın hukuki bir süreç olmadığının, siyasi etkinin bulunduğunun ispat edilmesi bakımından da bazı kanıtların araştırılması gerekmektedir. Şöyle ki bilindiği üzere, bu soruşturmada tutuklanan kişilerin serbest bırakılması hele ki soruşturması devam ederken hemen hemen mümkün değildir. Ancak şüpheli, AKP’li milletvekili İHSAN ARSLAN adlı şahısa yazdığı mektup sonrasında serbest bırakılmıştır. Mektubun orijinal el yazısını havi bir taslağı bendedir. Ekte fotokopisini sunuyorum. Bu el yazısı şüpheliye aittir. Bu nedenle, şüpheli ABDÜRRAHİM DOĞRU’nun soruşturma sürecinde oğlu başbakanın danışmanı olan AKP milletvekili İHSAN ARSLAN’a yazdığı mektup sonrasında nasıl bir ilişkiler ağı ile tahliye edildiğinin araştırılmasını,

19. Mevcut soruşturmanın bir örtülü operasyon olduğunun FETULLAH GÜLEN ve müritlerinin kullanıldığını daha önce ifade etmiştim. Ancak cemaatin yaratılmış olan korku kültünden istifade ederek maddi menfaatleri elde etmeye çalıştığı yönünde iddialar bulunmaktadır. Bu kapsamda, tutuklanması sonrasında MEHMET HABERAL ve BEDRETTİN DALAN’a ait ÜNİVERSİTE, TELEVİZYON ve HASTANELERİN FETULLAHÇILAR tarafından ucuza kapatılarak satın alınmaya çalışılmadığının araştırılmasına,

20. MİT Müsteşarlığına ve Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na müzekkere yazılarak üye hakimler HASAN HÜSEYİN ÖZESE ve SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU’nun GÜLEN CEMAATİ müritlerinden olup olmadığının sorulmasına,

21. ÜMRANİYE/ERGENEKON SORUŞTURMASI/DAVASI adı altında yürütülen faaliyetin, sözüm ona müttefik bir ülke olmasına rağmen, ABD gizli servis tarafından GÜLEN CEMAATİNİN resim kurumlar içerisinde bulunan müritleri ile basındaki bir kısım kişilerin misyoner-ajan olarak kullanılmak sureti ile yürütülen bir örtülü operasyon olup olmadığının MİT ve GENELKURMAY BAŞKANLIĞI’na sorulmasına,

Karar verilmesini mahkemenizden talep ederim. 12. 10. 2009

Ali ÖZOĞLU
TUTUKLU ŞÜPHELİ

22 Ekim 2009
toplumsal haber


Ali Özoğlu'nu ziyaret edenlerdenim...
İlk yazıyı ekleyen arkadaşa teşekkürler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x