Vampirin Maskesi: Cici Demokrasi hem de "Batı tipi..."

Vampirin Maskesi: Cici Demokrasi hem de "Batı tipi..."

İletigönderen Başkomutan » Cmt May 01, 2010 2:43

[img]http://celiskiler.files.wordpress.com/2008/10/irak-ve-demokrasi.jpg[/img]



Vampirin Maskesi: Cici Demokrasi

Emperyalizmin oyunu bitmez…

1990’larda yüzüne taktığı cici küreselleşme maskesi onun gerçekte bir vampir olduğunu uzun süre gizleyemedi. Küreselleşmenin dünya insanlarına eşitlik, özgürlük, mutluluk ve gönenç getireceği propogandası kısa sürede iflas etti.

Yeni dünya düzeni propogandası tam tutmayınca ortaya yeni bir oyun konuldu.

Oyunun adı “Büyük Orta Doğu ve Kuzey Afrika projesi” yani kısa adıyla BOP’tur.

Buna göre kadim tarih dönemlerinde ve bugün dünyanın merkezi olmuş coğrafya kontrol altına alınacaktı. Orta Doğuda çok büyük bir alanda yapılacak siyasal ve ekonomik bir operasyonla işbirlikçi yönetimler iş başına getirilecek, sınırlar yeniden düzenlenecek, anlaşmazlıklar örtbas edilecek, “Batı yanlısı” ülkeler sevindirilecek, “Batı karşıtı” rejimler tam bir kuşatma ile yalnız bırakılacaktır. Sonuç olarak dünyanın enerji kaynakları ve stratejik merkezleri emperyalist sömürünün altında daha çok inleyeceklerdir.

Peki ama; buna hiçbir bölge ülkesi bilerek razı olmaz, diyebilirsiniz.

Dünyanın iliklerini sömürenler aptal değil. Çok usturuplu, çok uzun erimli planlar yapıyorlar.

Üstelik böyle büyük bir operasyonun Türkiyesiz olmayacağını da çok iyi biliyorlar.

Bölge İslam coğrafyasıdır. Türkiye bölgedeki dinsel, tarihi ve kültürel mirasın en büyük sahibidir. Büyük bir ülkedir. Dünyanın sayılı askeri güçlerinden biridir. Öyleyse Türkiye bu işe mecbur edilmelidir. Türkiye ile tutucu, despotik İslam ülkeleri arasındaki soğukluk giderilmeli ve Türkiye bölge ülkelerinin liderliğine oturtulmalıdır.

İstenen amaca ancak Türkiye ile ulaşılabilir...



Bu amaç uğruna yıllardır demokrasi, liberalizm, AB üyeliği, ekonomik kalkınma, sivilleşme vb maskeleriyle bütün yollar denenmektedir.

Türkiye bunun için istikrasızlaştırıldı. Ekonomik ve siyasal açıdan tam bağımlı hale getirildi. İslamcı-işbirlikçi akımlar desteklendi. ABD danışıklı bir dövüşle Türkiye’yi AB sürecinde destekler gibi yaptı. İçerde siyasi ve ekonomik yolsuzluklar artırıldı. Mafya örgütlenmesi desteklendi. FG hareketi yaratıldı. Büyütüldü ve beslendi. Türkiye Cumhuriyetinin ulus devlet yapısı ve kurucu iradesi kiralık elemanların hedef tahtası yapıldı.

Sonunda AKP iktidarı iş başına getirildi. Kimse yanılmasın. Ne FG ne de AKP Türk halkının bilinçli bir seçeneği değildir. Türkiye’ye emperyalist bir dayatmadır.

Ama ABD Irak işgalinde gördü ki; her şey bu kadar basit değildir. Öyleyse direnen cumhuriyet kurumlarını dize getirmek gerekir.

2003 yılından beri Cumhuriyetimizin temel kurumlarını karalama, halkın gözünden düşürme, yıpratma ve etkisiz duruma getirmek için uğraşılıyor. ABD, elindeki AKP maşasıyla (amaçları örtüşüyor) sosyal, laik, hukuk devletimizi ılımlı İslam rejimine dönüştürmek için çabalıyor…

Eğer başarırlarsa Türkiye’de hukuktan, adaletten, sosyal devletten, özgürlükten, laiklikten, demokrasiden eser kalmayacaktır…

O zaman tasfiye edilmiş, emir kulu haline getirilmiş Türkiye’nin büyük askeri ve stratejik gücü gönüllü olarak emperyalizmin tetikçiliğini yapacaktır.

Emperyalizm ise tek kurşun bile atmadan dünyayı sömürmeye ve hükmetmeye devam edecektir.



İşte bu bağlamda Türkiye’nin dışarıdan ve içeriden kuşatılması sürmektedir.

Yüzlerine demokrasi maskesi takmış haydutlar etrafımızda dönüp durmakta, her fırsatta üzerimize zehirli oklarını fırlatmaktadırlar.

Kamu gücünü de arkalarına alan tarikat ve cemaat yapılanmaları yıllardan beri yaptıkları “tebliğ” çalışmalarının artık “tehdit” aşamasına geldiğini açıkça ilan etmektedirler…

Bütün bunlar “demokrasi çok cicidir. Her işe yarar. Zengin olacaksın, mutlu olacaksın” diyerek dayatılmaktadır. Faşizmi bile “cicidir, şekerdir, demokrasidir” diye yutturma becerisine şapka mı çıkarmak gerekir? Yoksa üzerine ölü toprağı serpilmiş bir halk haline dönüşmekte olduğumuza oturup ağlamak mı gerekir?

Siz karar verin…

Demokrasi maskesi ardında bir güzel sopalanan medya teslim alınmıştır. Yemlenmiş, olmazsa tehdit edilmiş, olmazsa satın alınmış, el konulmuş, iflas ettirilmiştir.

Medya, yıllardır haber hakkımızı vermek yerine, gerçeklerden kaçarak iktidarın ve dış güçlerin övgüsünü yapmaktadır.

Demokrasi maskesiyle bağımsız yargı siyasi iktidarın görevli memurları durumuna düşürülmeye çalışılmaktadır.

Demokrasi maskesiyle Cumhuriyet ordusu hükümetin emir eri yapılmak istenmektedir.

Demokrasi maskesiyle etnik yapı kurcalanmakta, dinsel, mezhepsel ayrımcılık sonuna kadar kışkırtılmaktadır.

Ne kadar gerçek demokrasiyi, çağdaşlığı, uygarlığı, cumhuriyet kazanımlarını savunan kişi ve kurum varsa hedeftedir. Pervasızca, ahlaksızca, insafsızca, insanlık dışı yalan ve iftira kampanyaları sürmektedir. Son günlerde bu alçaklığa bir yenisi daha eklenmiş, maskeliler.com adında bir site hazırlanarak ADD, Türk Anneler Derneği, Türk kadınları Birliği, İşçi Partisi, Kuvayı Milliye Derneği gibi kurumlardaki yüzlerce kişinin ya dedesinin, ya da eşinin büyük anne ve dedelerinin Rum, Ermeni ya da Yahudi olduğu propogandası yapılmaktadır.

Projenin elemanları Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü bozmak, insanları birbirine düşürmek, cumhuriyetimizin temel ilkelerini özveriyle savunan bu yüz akı kurumları karalamak için - belki belli devlet kuruluşlarından da yardım alarak- şeytanın bile aklına gelmeyecek yöntemlere başvurmakta; uydurma isnatlarda, ahlaksızlıkta ve vicdansızlıkta hiçbir sınır tanımadıklarını adeta ilan etmektedirler.

Bu yaptıklarıyla da niyetlerinin ne kadar kötü olduğu apaçık ortada değil midir?..

Ama hep sütre gerisindedirler. Ve yüzlerinde de arsızca sırıtan bir demokrasi maskesi vardır.

Maskenin arkasındaki korkunç vampiri tanıyorsunuz…



Öte yandan Arap ülkelerinde Tayyip Erdoğana madalyalar takılmaktadır. İsrail’e karşı her çıkışı onu daha büyük bir kahraman haline getirmektedir. Buna ne ABD’den ne de İsrail’den önemli bir itiraz yoktur.

Oysa çok daha korkunç olan Afganistan ve Irak katliamlarında Tayyip Erdoğanın kılı kıpırdamıyor!.. Hani vicdan, hani ahlak, hani insanlık ?..

Üstelik de ABD askerlerinin Irakta başarılı olmaları için dua ettiğini bile söyleyebiliyor!..

Her şey açıkça sırıtmıyor mu?..

İsrail’e ara sıra yüklenir gibi yapmak, Haması savunmak mazlum koruyuculuğu maskesi takmaya yetiyor.

Herkes yutuyor… Yutmayanlar korkuyor, susuyor…

Özel yetkili hukuksuzluk görevlileri kimi isterse toplayıp içeri atarak susturabiliyor. Yıllarca suçunu bile söylemeden cezaevine tıkıp, peşin infaz yapabiliyor…

Bu durum anlatmaya çalıştığımız büyük stratejinin içinde maskeli bir taktiktir.

Cici bir demokrasi maskesi arkasında acımasız bir faşizm uygulanmaktadır.

Maskenin ardındaki vampiri tanıyorsunuz:

EMPERYALİZM…

Altan ARISOY





Batı tipi demokrasi


Her nedense yaklaşık üç yüzyıldır ülkemizin bazı aydınları, demokrasiyi batıdan beklemektedirler.

Onun için her fırsatta batı demokrasilerinden örnekler verirler.

Bu tür aydınlar geçmişte…

Yani Tanzimat döneminde varlıklarını sürdürdükleri gibi, bu gün de ve üstelik her zamankinden daha fazla varlıklarını korumaktadırlar.

Aslında korumaktadırlar da yanlış.

Günden güne çeşitli teşviklerle…

Fonlarla ve projelerle sayıları alabildiğine çoğaltılmaktadır da denilse yeridir.

Bu gün aslında az olan ülkesinin ulusal çıkarlarını savunan aydınlarıdır.

Hani batı demokrasisi falan deniliyor ya, bunun ne menem bir şey olduğunu birazcık öğrenebilmek için etrafa bir göz atmak yeterli.

Öyle uzun boylu araştırmalara girmeye falan da gerek yok.

Birazcık ipucu vereyim.

Hani her fırsatta soluğu güneydoğudaki bazı illerimizde alan batının gözlemcileri…

Hatta elçiler var ya.

İşte onlar…

Tekel direnişinde yoktular.

Tekel direnişinde olmadıkları gibi…

Tariş’te de yoktular.

Aslında bu batı gözlemcilerinin olmadığını kanıtlamak için, işsizliğe karşı verilen mücadeleleri tek tek saymaya gerek yok.

Hem zaten bu güne kadar hiçbir işçi direnişinde batının o “muteber “temsilcileri görülmemiştir.

Ha belki, bizim batı yanlısı işçi sendika konfederasyonlarının misafiri olarak 1 Mayıs’a gelirlerse o ayrı…

Ama bu tür hiçbir eylemde sözde batı demokrasisinin temsilcileri bulunmamışlardır.

Aslında bulunabilirler mi?

Bence çok mümkün değil.

İşçileri işsiz bırakmaya yol açan hani, o günlerce tartıştığımız 4/c konusu kimin eseri?

Kim bu işyerlerinin satılmasını dayatıyor?

Hatta daha verimli çalışabilmesi için fazla işçinin atılmasının sebebi kim?

İşte bu soruya verilebilecek yanıt bu gün durduğunuz yeri belirleyecektir.

Bakmayın siz muhalefet yaptıklarını öne sürüp yapılanlara sessizce göz yumarak toplumu yanıltanlara.

Siz bu güne kadar hiçbirinin ağzından özelleştirilen işyerlerini tekrar geri alacağız.

Özelleştirmeleri durduracağız sözünü duydunuz mu?

Aslında duymanız da çok mümkün görülmemektedir.

Hemen hepsi de AB’nin reform olarak dayattığı ve ulusal programda belirtilen özelleşmeleri en iyi kendilerini yapacağını iddia etmektedirler.

Peki, o halde…

Bugün ülkemize işsizliği dayatan güç neresi?

Kim kamu işyerlerinin satılmasını dayatıyor.

AB değil mi?

Aslında, hem AB’ci aynı zamanda milliyetçi, Atatürkçü olunamaz.

Böyle olunamadığı gibi hem AB’den hem de işçiden yana da olunamaz.

O halde tercih yapmak zorundasınız

Ya bağımsızlıktan, milliyetçilikten Atatürk’ten yana olacaksınız.

Ya da…

Karar sizin?



NUSRET KEBAPÇI
Anayurt
01.05.10


Resim
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Vampirin Maskesi: Cici Demokrasi hem de "Batı tipi..."

İletigönderen Başkomutan » Prş Eyl 23, 2010 18:09

DEMOKRASİ SİLAHLARI

Demokrasi terimi, siyaset biliminin en talihsiz terimlerinden biridir. Tarihi boyunca bin kere anlam değiştirmiştir. Her önüne gelen her fırsatta demokrasiyi işine geldiği gibi tanımlamıştır. Birçok siyasetçinin yaptığı hataların, birçok yerde uygulanan yanlış siyasi politikaların neredeyse tamamının masum gösterilme gayretlerinde hep demokrasi kullanılmış, istismar edilmiştir. Hatta öyledir ki demokrasi hakkında yapılan yorumlara şöyle bir baksak bazen bu zavallı terimin sihirli olduğu yanılgısına bile düşebiliriz.

Antik Yunan'dan bugüne her başı sıkışanın başvurduğu demokrasi terimi, ülkemizde "demokrasilerde çare tükenmez" klişesine de yol açmış ve bu yüzden de başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir.

Günümüze ulaşan anlamıyla demokrasinin, AKP demokrasisi, Erdoğan demokrasisi, ABD demokrasisi, AB demokrasisi, BOP demokrasisi gibi alt grupları vardır. Bugün ABD demokrasisi üzerinde duracağız.

Amerika Birleşik Devletleri, nam-ı diğer "süper güç" (!) demokrasi teriminin talihsizliğinin baş sorumlusudur. Ortadoğu'da kalıcı barış sloganıyla yola çıkarak kan ve gözyaşını demokrasi adına kalıcı hale getirmiştir. Zavallı Irak halkı demokrasinin ne olduğunu çok acı bir şekilde anlamıştır.

Soğuk savaşın bitiminden yani Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu yana, Ortadoğu'daki güç dengelerini "kendi yöntemleriyle" sağlayan ABD, Sovyetler Birliği'nin kalıntılarıyla güçlü olabilme ihtimali olan Rusya'ya karşı önce Çin'i desteklemiş, arkasından Çin biraz fazla güçlenince Çin'e karşı da Hindistan'ı desteklemiştir. Bunu yaparken de Pakistan'ın içişlerini yerle bir etmiş ve bu ülkenin Hindistan'a rakip olabilme ihtimalini sıfıra düşürmüştür. Çin güçlendikçe Hindistan'a daha fazla destek olmakta ve Hindistan'ın nükleer silahlanmasına da ses çıkarmamaktadır.

Nükleer silahtan bahsetmişken. Hepimizin çok iyi hatırladığı gibi, ABD'nin Irak'a girme sebebi Irak'ta nükleer silahların bulunduğu iddiasıydı. Ayrıca Irak'a demokrasi getirmek göreviydi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin, Irak'ta nükleer silahlar bulunduğuna dair ellerinde bir delilin bulunmadığını belirten beyanlarına rağmen ABD demokrasi uğruna (!) Irak'ı yerle bir etmekte hiç duraksamamış ve binlerce sivilin ölümüne sebep olmuştur. Sonuçta ne Irak'ta nükleer silah bulunabilmiş, ne de demokrasi getirilmiştir.

Şimdi, Amerika'nın, Irak'tan çekilme kararının üstünden kısa bir süre geçti. Irak'a "demokrasi" getirmek için binlerce sivilin ölümünden ve acı çekmesinden sorumlu olan bu "süper güç!" Irak'ı darmadağın ettikten sonra başkan Obama'nın Amerikalı askerlere duyduğu derin gururla bölgeden ayrılma kararı aldı. Irak'ta "bulunamayan" nükleer silahlarla, kurulamayan demokrasi ile ilgili de kimseden ses çıkmadı. Hiçbir Amerikalı yetkili bu konuyu açmadı. Ölenler öldükleriyle kaldı ve bir ülke darmadağın oldu. Iraklı kardeşimiz de bu nasıl demokrasi, nasıl barış, şaştı kaldı.

Irak'tan çekilme kararını bir basın toplantısıyla haber veren başkan Obama, Afganistan'dan da çıkılacağını, Ortadoğu'da kalıcı barışın kendileri için çok önemli olduğunu dile getirdi.

Afganistan'dan da bir yıl sonra ayrılacaklarını beyan eden Amerikalıların Ortadoğu'dan elini eteğini çekeceğini düşünmek fazla iyi niyetli bir yaklaşım olur ki zaten Amerika da bu yönde düşünülmesini engelleyecek girişimlerde bulundu bile.

Şimdi ABD Ortadoğu'ya yeni "demokratik" silahlar satıyor. Kendi savunma ekonomilerini güçlendirirken, Ortadoğu'ya kaos, korku, kan ve gözyaşı satıyorlar.

Suudi Arabistan, Amerika'dan 30 milyon dolarlık bir tutarla yeni savaş oyuncakları satın aldı. Sırada Birleşik Arap Emirlikleri var. Toplam silah satış maliyeti 67 milyon doları geçecek. Belki de bu silahlanma yarışına yeni Arap ülkeleri de katılacak. Yeter ki Amerika'nın savunma mekanizması iyi çalışsın, savaş ekonomisi krize girmesin! Petrol paraları gerisin geriye ABD'ye dönsün! Gerisi mühim değil. İşte Amerika'nın Ortadoğu'ya "demokrasi" satışı.

Bu arada Ortadoğu'daki bu silahlanma yarışında geride kalmak istemeyen Suriye de tabii olarak kendi imkânlarıyla silah satın almaya çalışıyor. Ama Suriye'nin bu "kendi imkânlarının" içinde Amerika yok. Çünkü Suriye İsrail için ciddi bir tehdit

Peki, Suriye'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin silah alımı karşısında hiç de emaresi olmayacak silah alımına Amerika'nın tepkisi nedir?

Bunu Amerikan Savunma Bakanı'ndan duyuyoruz:

"ABD ve İsrail, Suriye'nin silahlanmasından endişe duyuyor. Suriye'nin silah alımı bölgedeki dengeyi bozuyor"

Denge mi? Hangi denge? Ne dengesi? Herhalde kendine göre sözde "demokrasi" dengesi!


F. BANU DOĞAN
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x