YA SURİYE SINIRINI İSRAİL’E VERSEYDİK?
Zaman zaman kızıyorlar ya.. Aslında her zaman kızıyorlar; böyle muhalefet olur mu diyorlar..
Türkiye’nin tek ve en önemli sorunu muhalefettir diye tutturuyorlar..
Haklılar mı?
Enteresandır; muhalefete yeteri kadar muhalif olmadığı için kızılmıyor da, iktidarın dümen suyuna girmediği için bozuk atılıyor!..
Girse ne olurdu?
Misal, bugün Suriye sınırında 550 kilometre uzunluğundaki, 350 metre enindeki arazi İsrail’in olurdu..
Muhalefet muhalifliğini yapmasa..
Muhalefet iktidarın istediği gibi davransa..
O topraklarda bugün İsrailliler cirit atıyordu.. Askerleri de gelmişti ajanları da..
Mayınlı arazilerin temizlenmesi meselesini hatırlayın.. O araziler 49 yıllığına İsrail firmasına kiralanacaktı.. Muhalefet böyle şey olur mu diye ayağa kalkınca, Başbakan ‘Yahudi düşmanı mısınız, ırkçılık yapmayın’ diye esip gürlemişti..
(Not: O gün Yahudi düşmanlığıyla suçlananlar bugün İsrail avukatı olmakla itham ediliyor.. Bu ayrı konu hiç girmeyelim.)
Düşünebiliyor musunuz..
Başbakan 550 kilometre uzunluğundaki araziyi 49 yıllığına İsrail’e kiralasaydı neler olurdu.. Al başına belayı..
Taksim’de toplananlar, belediye otobüslerine binip Suriye sınırına doğru yola çıkardı..
Delme harekâtı gemiyle değil katırla olurdu..
Binerdik katırlara, İsrail defol yazılı pankartları açardık, doğru mayınlı arazinin önüne.. Kendi sınırımız içinde olmasına rağmen araziye dalamazdık..
Hem kiraya verdiğimiz için..
Hem mayınlar patlar matlar diye..
49 yıl elde pankart beklerdik..
O günleri hatırlıyorum.. Muhalefet sırf muhalefet olsun diye ‘ikinci Gazze yaratmayın diye uyarmıştı’
Ya Başbakan’ı dinleseydik.. Ya arazileri verseydi.. Ya İsrail’i sınır komşumuz yapsaydık..
(O günlerde de Gazze abluka altındaydı)
İyi ki muhalefet var!..
Mehmet Tezkan
25.06.10
Milliyet
Gazzeciler içeride ne yapıyorlar?
Hani şu kardeşlik ve dayanışma gibi herkesin saygı duyduğu kavramları sömürerek Gazze'ye gazaya gidenler var ya... Bunların kim olduklarını acaba biliyor musunuz? IHH denilen örgütün ne olduğunu; Milli Görüş siyaseti ile sıkı bağını; Bosna için 1995'te toplanan yardım parasını siyasette nasıl kullandıklarını biliyorsunuz.
Bir de bunlara yardım edenler var. Örneğin Mazlumder gibi, yine o güzelim mazlumluk kavramını sömüren gerici bir örgüt de koşuşturuyor ortalıkta. Peki acaba; bunlar Türkiye'ye nasıl bakıyorlar?
Gazze'yi yücelten ama sınırda şehit olan askerlerimizi ırkçı fanatizmin bir parçası gibi sunan bu güruhu yakından tanımak için onların eylemlerine biraz göz atmak gerekiyor. O zaman, Gazzecilerin de türbancıların da cumhuriyetin değerlerine, kurumlarına, ulusal eğitime ne kadar düşman olduklarını anlarsınız. Bunun için Haksözhaber adlı sitelerinde verdikleri birkaç eylem haberine göz atmak yeterli olacaktır:
'Batman Özgür Eğitim-Sen bir basın açıklaması yaparak Milli Güvenlik derslerinin eğitim müfredatından çıkmasını istedi.
Mazlumder'in desteklediği eylemde şunlar söylendi:
'Bu ders milli eğitim dışı kurumlar tarafından dayatılıyor. Asker her konuya olduğu gibi eğitim kurumlarına da müdahale ediyor. Okullara kışla işlevi yüklemek istiyor. Militarizmin içselleştirildiği, asker millet mantığının dayatıldığı ve işlendiği yarı kışla işlevi görmektedir. Milli Güvenlik adı altında subaylar tarafından okutulan derste bu amaca hizmet ediyor.'
Aynı dönemde başka bir haber: Bu kez güzelim özgürlük kavramını sömüren aynı tipte başka bir örgüt var karşımızda:
'Özgür-Der İzmir Şubesi okulların tatil edilmesiyle birlikte militarist dayatmanın özellikle de Milli Güvenlik Bilgisi derslerinin ve And içme törenlerinin kaldırılmasına yönelik taleplerini dile getirdikleri bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. 'Irkçı, şoven yönlendirmeye hayır', 'Militarist müfredata hayır', 'Milli Güvenlik Dersi: Teftiş, Fişleme, Şartlandırma' yazılı dövizlerin taşındığı eyleme Mazlumder İzmir şubesi de destek verdi.'
Aynı dönemde, aynı örgütten başka bir haber:
'Özgür-Der Çorum Şb. ve İlke-Der, Kışla tipi eğitim sisteminin terk edilmesini, Milli Güvenlik Dersleri kaldırılmasını ve ideolojik eğitim törenlerinin son verilmesi için Çorum Merkez PTT önünde bir basın açıklaması ile talep ettiler.
Özgür-Der Çorum Şb.Bşk. Bülent Gökgöz tarafından okunan basın açıklamasında 'Eğitimde ayrımcılığın, dayatmacılığın, inkarın ve ötekileştirmenin bütün çeşitlerine karşıyız. Darbe dönemlerinden kalma eğitim programlarına, emir-itaat kültürünü besleyen ritüellere ve resmi ideolojiyle dolu derslere artık son verilmesini istiyoruz. Tek tip ve yasakçı kılık-kıyafet yönetmelikleri, hem öğrenciler hem de öğretmenler için derhal kaldırılmalıdır' dedi.'
Aynı içerikli eylemin başka bir yerden patlayan haberi:
'Özgür-Der Antalya Temsilciliği, 'Andımız've 'Milli Güvenlik Derslerinin kaldırılması' talebiyle eylem yaptı. Basın açıklamasında and içme törenlerinin bitirilmesi gerektiği şu ifadelerle belirtildi: 'İlköğretime adım atar atmaz açıkça ırkçı, ayrımcı ve askeri formatta düzenlenmiş ulusal and içme törenlerine zorlanan çocuklarımızın muhatap olduğu zulmün sürdürülmesine daha ne kadar müsaade edilecektir?'
- Yukarıdaki haberlerde; türbancı kesimin hangi düşüncelerle hareket ettiklerini gösteren basit ama ilginç ifadeler yer alıyor. Görüldüğü gibi bunların hiçbir milli değere saygıları yok.
Bütün dertleri; cumhuriyeti ayakta tutan kavramları ortadan kaldırmak.
Ve bu taleplerin tümü Kürtçü/Kürdistancı kadrolar tarafından da dile getiriliyor. Yani Kürtçülerle gericiler tarihsel işbirliklerini sürdürüyorlar.
İşte Gazzecilerin içerideki halleri budur.
Demekki amaç türban falan değil; rejimle mücadeledir. Gazze hurucu da içeride bu amaçla prestij kazanmak ve yandaş elde etmeye yönelik aldatmacı girişimdir. Bu nedenle; türban eylemlerine doğal bir inanç özgürlüğü eylemi gözüyle bakamıyorum.
ŞEHİTLERİ SUÇLU ÇIKARTACAKLAR:
Geldiğimiz noktaya bakar mısınız? Yobazlarla Kürtçüler aynı ağızdan; şehitlere sahip çıkan kesimlere saldırıyorlar. Ellerinden gelse, şehitleri sanık sandalyesine oturtacaklar; kendi teröristlerini ise kutsayacaklar.Şehitlikleri, acılı ana-babalara kapatan; cenazelerde acısını dile getirenlere kızan siyasetçinin durumuna Allah kimseyi düşürmesin. Biliyorum ki o şehitler; kabirlerinden ellerini uzatıp bir gün onların yakasına yapışacaklardır.
Rıza ZELYUT
25.06.10
Güneş