1 MAYIS ve ÖTESİ

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

1 MAYIS ve ÖTESİ

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Çrş May 01, 2024 14:59

1 MAYIS ve ÖTESİ
Kimi okurum, ülkede binbir sıkıntı, onbinlerce dert ve yüzbinlerce ‘soytarılık’ varken, kâh ‘Marx’ta Para’ kâh ‘Marx’ta Ulus’ ya da ‘Soyutlama/somutlama’ gibi, pek az kişinin ilgisini çekecek yazılar yazdığımı sanıyor olabilir.
Her ne kadar, yazılarımda, güncele ilişkin kimi ‘ip uçları’ veriyorsam da, kimilerinin gözünden kaçıyor olabilir.
Bugün de 1 Mayıs ve sözde ‘İşçi Bayramı’.
Oysa 1 Mayıs’ın belki de en ‘Ulusal Bayram’ olduğunu ve çoğumuzun ‘İşçi’ ya da ‘emekçi’ derken, aslında ‘Ulus Kavramı’nı kavrayamadıklarını ve ‘asıl bölücülüğün’ bu aymazlıktan kaynakladığını anlatmaya çalışıyorum.
Bu konuyu yazı dizilerimde ayrıntılandırmak ve daha anlaşılır kılmayı sürdüreceğim.
Ancak bugün, 1 Mayıs dolayısıyla, Yılmaz Özdil’in dünkü videosunda anlattığı bir anekdotla analım istedim.
Şükrü Kaya’dan Ali Yerlikaya’ya…
Cumhuriyet ilan edilmişti. Osmanlı’dan devralınan polis teşkilatı son derece zayıftı. Mustafa Kemal eğitimli, çağdaş bir polis teşkilatı kurmak istiyordu.
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, ekonomik nedenlerle böyle bir teşkilatın öncelikler arasına alınmasına karşı çıkıyordu.
O günlerde polis olabilmek için, okur-yazar olmak, askerliğini yapmak ve fiziksel engeli bulunmamak yeterli ölçüt olarak görülüyor ve Ankara’da İtfaiye Meydanı’ndaki kahvehaneler polis adaylarının toplanma alanı olarak biliniyordu. İçişleri Bakanlığı yeni kadro gereksinmesi için, bu kahvehanelerdeki gençler arasından, deyim yerinde ise, göz kararıyla seçiliyordu.
Bir gün Mustafa Kemal, yaverini İtfaiye Meyda’nından bir polis adayı getirmesini istedi. Yaver İtfaiye Meydanı’ndan Harputlu Fikri (o günlerde Harput bugünkü Elazığ ilimizin genel adıydı) adında genç bir delikanlı getirdi.
İçişleri Bakanı Şükrü kaya’nın da bulunduğu toplantıda, Mustafa Kemal bu Harputlu yağız delikanlıya tüfek verin dedi. Tüfek verildi ve Mustafa Kemal Harputlu Fikri’ye tüfeği ‘doldur ve havaya ateş et !’ dedi. Fikri tüfeği doldurup çekinmeden tavana ateş etti. Mustafa Kemal, tamam, sen çıkabilirsin dedi.
Bu kez, yakın korumalarından Ragıp’ı çağırın dedi. Ragıp odaya girdi ve ona da şu tüfeği doldur ve tavana ateş et dedi. Ragıp o her zamanki saygılı tavrıyla, ‘emriniz başım üstüne ama gerekçesini öğrenebilir miyim ?’ diye sordu.
Mustafa Kemal gülümseyerek, tamam çıkabilirsin dedi. Ve sonra Şükrü Kaya’ya dönerek, ‘Harputlu Fikri’ye seni vurmasını istesem vurur muydu ?’ diye sordu. Şükrü Kaya vururdu dedi. Ya Ragıp’a aynı emri versem diye sormasına gerek kalmadan, o Kaya gibi Şükrü’nün kafasına, polis teşkilatının modernize olması, polisin liyakat ve hukuk çerçevesinde yetiştirilmesi için bir ‘polis enstitüsü’ kurulmasının gerekten öte zorunlu olduğu gerçeği kazınmış oldu.
Ve bugün Ali Yerlikaya adlı ‘İçişleri Bakanı’nın polise verdiği emre bakalım.
Denilebilir ki, Bu Ali ‘Yersiz’Kaya, sözde kaymakamlık/valilik yapmış ve İçişleri Bakanı olduktan sonra da bir kısım ‘olumlu operasyon’lara imza atmış biridir.
Ne var ki, bu ‘yersiz’ ve ‘densiz’ Kaya’nın aslında yüzyıl önce yaşamış ‘Harputlu Fikri’den zerre farklı olmadığı ve ‘liyakat ve hukuk’ konusunda sınıfta kaldığı bugün apaçık bir biçimde ortaya çıkmıştır.
Emrindeki her dereceden polis müdürleri ve hilal bıyıklı polisleri de ‘Özgür Suriye Ordusu’nun çapulcu askerlerinden farklı olmadıklarını göstermişlerdir.
Efendim ‘Polis teşkilatımız’ diye, hemen itiraz etmenize gerek yok.
Kuşkusuz, bir kalıntı olarak vardırlar ve hangi oranda olduklarını benim bilmeme olanak yok.
Ancak, ‘çoğunluk’ta olduklarını kolaylıkla ileri sürebilirim.
Bunların en kıdemlilerinin yine Harputlu Mehmet Ağar’dan buyana polise yerleştirilmiş olduklarını ve büyük çoğunluğunun da ‘Milliyetçi Cephe’den buyana sözde ‘milliyetçi’ gençlerden oluşturulduğunu bilmeyen yok.
Son dönemlerde ise, ‘liyakat’ yani ‘mülakat’la belirlenip, bilgi ve deneyimlerinin, Hz Ömer’in kaç devesi ile Dr Recep’in kaç torunu olduğunu bilmek kadar olduğunu anımsatarak geçelim.
Konumuz 1 Mayıs ise, bu bayramın salt ‘İşçi Bayramı’ değil ama genel olarak ‘kol emeği’ ve ‘kafa’ emeği’ harcayanları da içerecek biçimde tüm ‘Ulus’u kapsadığını belirtelim.
1 Mayıs’lara tüm ulusça yürekten katılmıyor olanlar ise henüz ‘Ulus bilinci’ne kavuşmamış olanlardır.
İşte ‘Milliyetçilik’ bu ‘ulusal bilincin’ yerleşmemesi için kullanılan bir ‘ideolojik aygıt’tan başkası değildir.
Öyle ki, Türkiye’de bu son tümceyi kavrayabilecek ‘okur-yazar’, ‘aydın’, ‘akademisiyen’ ve hatta ‘entelektüelimsi’ bulmak zordur.
İşte ben daha çok onlar için yazıyorum.
Ve ‘yerli/yersiz’ ama zihinleri ‘kayalaştırılmış’ bu tüm ‘Ulus düşmanları’na karşın, nice 1 Mayıs’lar kutlanacaktır diyorum.
Bayramamımız kutlu olsun!
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1626
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x