"Teslim olmayalım!" demişti; "Onları durdurabiliriz!"
6 Kasım 1918'de bir telgraf yollamıştı "geciktiren asılır" damgasını taşıyan. İstanbul'dan emrediliyordu: İngilizler, İskenderun'a asker çıkaracaklar, Halep'e dek onlara muhafızlık edilsin.
O ise telgrafında, karakterinin böyle işlere uygun olmadığını, Toros geçidini askerlerinin tutmakta olduğunu, düşmana karşı ateş emri verdiğini, bildirmişti. Aynı telgraf, "Canınız çok istiyorsa, İngiliz'in muhafızlığını siz yapın!" anlamına gelen son sözle bitiyordu.
Baktılar ki, olmuyor; O'nu bu yanıtından dolayı görevden almaya yürekleri yetmeyince, Yıldırım Orduları'nı iptal ettiler.
Kısa süre sonra, Çanakkale'de 5000 asker, mevzilerinden ağlayarak ayrıldı. Subayların aileleri, çocukları da ağlıyordu, Gelibolu limanından vapurla ayrılırlarken. Sonra imza karşılığında Çanakkale Boğazı ve ordunun cephane depoları işgalcilere teslim edildi.
İşler böyle olduysa, "Çanakkale geçilmedi!" diyebilinir mi?
Geçildi işte, İstanbul Hükümeti'nin Bahriye Nazırı Rauf Bey'in imzasıyla yürürlüğe giren Mondros anlaşmasıyla ve bırakınız top mermisini, tek kurşun atılmadan, Batılı koca gemiler geçip Çanakkale'yi, Sarayburnu açıklarında Padişahın karşısına demirlediler!
Mustafa Kemâl ise, 10 Kasım 1918'de, yurdu hem bu işbirlikçilerden hem de işgalcilerden kurtarmak üzere trenle yola çıktı. Daha yola çıkmadan hemen önce, Antep-Maraş hattında işgalciye karşı savaşacaklara silah verilmesi için önlemlerini de almıştı.
Sonrasını biliyorsunuz. "20 yılda 120 yıl yaşadı" denecek denli yoğun çalışmayla geçen ve tastamam 20 yıl süren savaşım ve 10 Kasım 1938'de ayrılış.
Başka devletlerin kumandasında yaşamamak için savaşılan 20 yıl!
"Himayeye hayır!" denilen 20 yıl!
Mazlum uluslara önder olunan 20 yıl!
***
Ya şimdi?
- "Gelsin Amerikalı bizi kurtarsın!"
- "Ermeni-Rum geri dönecekse dönsün" diye Avrupa'ya söz vermeler!
- "Amerika Irak'a mı girecek, varsın girsin ama bize de para versin!"
- "Önüne gelen yere kilise açılsın!"
- "Avrupa öyle istiyor, her ırkın kendi kültürünü yaşatacağı özerkliği olsun!"
- "Amerikan-Avrupa vakıfları cirit atsın!"
- "Amerika'da 'lobici' denilen aracılara, iş bitiricilere muhtaç olunsun! Devletin en üstündekiler onlardan medet umsunlar!"
- "Ermeni soykırım yasası çıkmasın diye Yahudi örgütlerine sarılınsın! Onlardan medet umulduğundan, İsrail'in Ortadoğu'da yayılmasına ses edilmesin!"
- "Amerikalı örgütten ve Avrupalı vakıftan hem dolar, hem Euro ve hem de ahlak dersi alınsın!"
- "Stratejik ortaklık denilip, yurt toprağına yabancı asker çıkarılsın! Yabancı jetleri oradan kalkıp, komşu ülkeleri vursun!"
- "Yetmezmiş gibi, Karadeniz de liman, Güneydoğu Anadolu'da başkaca üsler verilsin! Verilsin de, karşılığında borç silinsin!"
- "Türkiye Cumhuriyeti'nin yetkililere yaban ellere gidip, 'Aman etmeyin, bizi de içinize alın, biz de sizinle birlikte sömürelim şu petrol-gaz ülkelerini, birlikte dalalım Ortadoğu'ya ve Asya'ya!' diye yalvar yakar olsunlar!"
***
Sonra mı?
"Atam huzurundayız, ilkelerine, inkılaplarına, devrimlerine sahip çıkıyoruz!"
Maşallah! Maşallah!
Aslında o size kabrime gelip, gelip sızlanın ve bin bir yalan söyleyin mi, diyordu?
Yoksa, "Adalet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar!" mı diyordu?
Mustafa YILDIRIM - 18 Aralık 2002