1283... İÇİMİZDE Mİ?

Tartışma Alanı

1283... İÇİMİZDE Mİ?

İletigönderen Başkomutan » Sal Tem 12, 2011 18:08

1283... İÇİMİZDE Mİ?

Mustafa Kemal yaşasaydı ne olurdu, hiç düşündünüz mü?

M. Kemal, ulusçuluğun ana hedefine ulaşmayı; her alanda ulusal bağımsızlığın sağlanması olarak tarif etmiştir.
O’nun deyimiyle “Tam Bağımsızlık” dan anlaşılması gereken tanım budur. M. Kemal Tam Bağımsızlığı bir karakter, bir yaşam sorunu olarak görmektir.

Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Bence bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın var olması ve yaşaması, mutlak o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla geçerlidir.” demektedir.

M. Kemal’in içimizde yaşadığını söylemek M. Kemal ideolojisini yönetimde geçerli kılmak için onun düşüncelerini ve ancak pratiğe geçirmekle mümkün olabilir. Şu soruyu kendimize sormakla başlayalım.

Bir an! M. Kemal yaşasaydı diye düşünelim;

Ülkesinin içine komşu ülkeleri taciz ve takip etmek için AB veya ABD gibi bölgesel güç olmayan emperyal ülkelerin saldırı askeri üslerini ülkeye kabul eder miydi?

Danışman gibi her ne ad ve sıfatla olursa olsun yabancı ajan kişileri ülkemizin devlet kurumlarının içine sokar mıydı?

“Çekiç Güç” de görevli bir İngiliz askeri, ülkemizin içinde bir kaymakamı tokatlayabilir miydi?


M. Kemal’in bu konuda su gibi duru ve sade ifadesi vardır. “Ben; yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir ulusun evladı olarak kalmalıyım. Bu nedenle ulusal bağımsızlık bende bir hayat sorunudur.” Diyordu.

M. Kemal; bağımsızlığa o kadar düşkündür ki, ülkesini işgal etmiş emperyalist devletlerin ülkeden çıkarılmasında dayanışma göstermiş, Sovyet Rusya’nın peşine takılmamıştır. Onun uydusu olmamıştır. M. Kemal her koşulda tam bağımsızlıkçıdır. M. Kemal düşüncesi yaşamımıza geçirilmiş olsa; ülkede tek bir yabancı asker, tek bir eğitim danışmanı kalamaz. Bu kişiler istedikleri yerde, istedikleri kişilerle görüşüp vatandaşlar arasına fitne sokamazlardı. Muhtemelen; Kahramanmaraş ve Madımak olayları ile faili meçhul cinayetler ülkemizde yaşanmaz, kardeşler arasına soğukluk giremezdi…


M. Kemal; Kurtuluş Savaşı başlangıcında, 1919 yılının aralık ayında Ankaralı vatandaşlara hitabında şöyle demiştir.

Bireyler düşünür olmadıkça, kitleler istenilen yönlere herkes tarafından çekilebilir.” Kişinin eğitimi ve bilinçlenmesini önemsemiştir.

23 Mart 1925’te Konya’da vatandaşlara seslenirken; “Ulusu yüzyıllardır aymazlık içinde bırakan değişik nedenler arasında esas noktayı tek bir sözcükle diyebilirim ki, bütün yoksulluklarımızın mutlak nedeni düşünüş biçimimizdir… Çağdaş uygarlık düzeyine erişebilmemiz için öncelikle insanımızı yetiştirmek, eğitmek, düşünce biçimini çağdaşlaştırmak gerekmektedir.”

M. Kemal yaşasaydı, onun düşüncesinin bir yansıması olarak, 10 milyon civarında öğrencisi olan ülkemizin yurt ve inşaatları bitirilmiş olur, TOKİ gibi ucuz konut projelerinde ilk öncelik parasız yurt ve okul inşaatlarında olurdu. Cemaat ve yabancı ajanların gençlerimizi devşirme alanları da daraltılmış olurdu.

M. Kemal Tarsus’ta, 18 Mart 1923 yılında; “Gençler cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizlersiniz. Siz almakta olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık yetilerinin, vatan sevgisinin, düşünce özgürlüğünün kıymetli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni kuşak, gelecek sizlersiniz.”demiştir.

M. Kemal Bursa Nutku’nu, 1933 yılında, Bursa’da Türkçe ezan okunmasına tepki olarak başlayan ayaklanma girişimi üzerine söylemiştir. (Türk Devrim Tarihi/Ş. Turan)

M. Kemal düşünceleri yaşasaydı; ülkenin Cumhurbaşkanı (A. Necdet SEZER) Genelkurmay Başkanı(Y. BÜYÜKANIT) “bölücülük ve irtica” hakkında yapmış oldukları açıklama sonrasında ABD Ankara Büyükelçisi bu konuşmalar “kakafoni” diyebilir miydi?

M. Kemal düşüncesi yaşasaydı; 1993 yılındaki Rus desteğiyle Ermeniler Karabağ, Şusa, Telbeceri, Kubatlı’yı işgal edebilirler miydi? Hocalı Katliamı yapılabilir miydi? Vahşete en büyük yardımı nüfusunun 1/3’ü aynı mezhepten nüfusu olan komşu İran yapabilir miydi?

Türk ülkeleriyle aramıza tampon bölge koyanlar M. Kemal’in yıllarca önce bu tehlikeden kurtulmak için parasını ödeyerek Nahcıvan ile bağlantı yolunun bilmeleri, Avrupa ve Atlantik ötesi ülkeler ile değil komşu bölge ülkeleriyle askeri anlaşmalar yaptığını, yabancı varlığını hiçbir şekilde ülkeye ve yakınına sokmayacağını da bilmektedirler.

M. Kemal’i anlamak; kendisinin söylediği gibi “Yüzünü görmek demek” değildir. Onun düşüncelerini ve hislerini anlamaktır… Tehlike karşısında gözümüzü kapatmak aldanmaktan başka bir şey ifade etmeyecektir. Atatürk’ün 29 Ekim 1938 günü Ulus Gazetesi’nde yayınlanan ve Başbakan Celal Bayar tarafından okunan Ordu’suna Seslenişte “Türk vatanının ve Türklük Camiasının şan ve şerefini dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifesini her an yapmaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inanç ve itimadımız vardır.” Şeklindeki sözleri çok değil 55 sene sonra boşa mı çıkmalıydı? 2 milyon memleketinden sürülmüş kardeşlerimize insanlık namına bile Elçibey’in dediği gibi “4 yardım helikopteri” de mi gönderilemezdi? M. Kemal düşüncesi yaşasaydı; sınırımızdan kuş uçuşu 60 km. ötede “Telafer” de Türk kıyımı olabilir miydi?

Şimdi başa dönelim ve bir kez daha Türk Genci olarak kendimize soralım…

Atam izindeyiz veya yoklama sırasında “1283” apolet numarası okunurken hep bir ağızdan “İÇİMİZDE” diye bağırırken samimi miyiz?

Onun emanetlerini, ilke ve devrimlerini yaşatabiliyor muyuz?

Göğsümüzü gere gere onun gibi “Ben; yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir ulusun evladı olarak kalmalıyım. Bu nedenle Ulusal Bağımsızlık bende bir hayat sorunudur.” Veya “ Özgürlük ve Bağımsızlık benim karakterimdir. Bence bir ulusta, şerefin, onurun, namusun ve insanlığın var olması ve yaşaması, mutlak o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla geçerlidir.” diyebiliyor muyuz?

Fikri gelişim doğum gibidir. Sancılıdır acı verir. Beyinleri ve ruhu sarsar. Kitleler ve aydınlar çok işe yaramadıklarını bilseler bile alışmış oldukları şeylerden kolay kolay ayrılmak istemezler. Oysa değişim ve gelişim eskiden kopma değil eskinin gelişerek, ana özelliklerini koruyarak geleceğe doğru varlığını taşımasıdır. Gelişim olmaz ise ölüm ve çürüme başlayacaktır.

Tam Bağımsızlık kendi halkı dışında hiçbir ülkeye dayanmamaktadır. Zira, M. Kemal’e göre; “Millet sevgisi kadar büyük bir ödül yoktur.”

Yarbay Mustafa Dönmez
Hasdal Esiri

askerhaber.com 12 Temmuz 2011


Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x