15 Temmuz’daki direnme hakkı!
Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın olağanüstü hal rejimini, muhalefeti sindirmek ve kendi arzuladığı başkanlık sistemini “Yeni Anayasa” ile garanti altına almak için kullandığına dair eleştiriler bir süredir yoğunlaştı. Hatta Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası tanınma belgesi olan Lozan’ı tartışmaya açmasının da bu amaca dönük olduğu söylenebilir.
İçerideki bu eleştiriler dış basında farklı bir yankı buldu. İngiltere’nin etkin gazetesi Financial Times’ın 5 Ekim 2016 tarihli sayısında çıkan yorumda operasyonlara değinilerek şöyle denildi:
“Daha da tehlikeli olan ise Erdoğan’ın darbe girişimini tüm muhaliflerini yakalamak için bir bahane olarak kullandığına dair kanıtlar. Bu durum sadece darbe girişiminden sonra ortaya çıkan ulusal birliği sağlama şansını çarçur etmiyor; aynı zamanda Türk toplumunun dokusunu bozuyor ve Emniyet de dahil olmak üzere kurumların temelini çürütüyor.”
Financial Times’ın, Türk toplumunun dokusunu bozan asıl unsurun, ABD/İngiltere güdümündeki FETÖ benzeri siyasi yapılar olduğunu yazması beklenemezdi. FETÖ’nün tasfiyesi, gerçekte dokuların kısmen tedavi edilmesidir. Tabii, FETÖ yerine benzer dokular yerleştirilmezse..
* * *
Financal Times’ta bu yorumun çıktığı gün, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesi üyeliklerine seçilen iki üyenin ant içme töreninde konuşurken “Hiç kimse veya hiçbir kurum şu ya da bu metinden, seküler ya da dini kökenli herhangi bir ideolojiden darbelere gerekçe çıkaramaz. Türkiye’de demokratik anayasal rejimin asıl koruyucusu milletin kendisidir” dedi.
İyi de Cumhurbaşkanı tarafından seçilen yeni üyeler, korumaya ant içtikleri anayasaya karşı! Başkanın kendisi de karşı ki “Hiçbir anayasa, demokratik anayasal düzeni ortadan kaldırmaya kasteden eylemler karşısında kayıtsız kalamaz. Olağanüstü hal, hukuksuzluk hali değildir. Anayasa’da, olağanüstü durumlarda temel hak ve hürriyetlere yönelik müdahalenin şartları ve sınırları açıkça belirlenmiştir” diye konuşarak, konuyu, “Yeni Anayasa”ya bağladı!
Arslan, “15 Temmuz’da bir kez daha hortlayan darbeci zihniyete milletçe verilecek en güzel cevap, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapmaktır” dedi.
Halbuki “Yeni Anayasa”, milletin talebi değil ABD, AB ve AKP'nin dayatmasıdır!
* * *
Biz gerektiği zaman, Anayasa’da milletin direnme hakkı olduğunu gündeme getiriyorduk. Millet 15 Temmuz’da işte bu hakkı kullanmıştır. Fakat olağanüstü hal rejimini kullanıp, muhalefeti yok ederek anayasal düzeni değiştirme girişimi de bir darbedir. Bu itibarla milletin buna da direnme hakkı vardır.
Anayasa’nın Başlangıç ilkelerinde, “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milleti’ne ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı” diye bir ifade var!
Alman Anayasası da “Bu anayasa düzenini ortadan kaldırmak isteyen herkese karşı, başka bir çözümün bulunmaması halinde bütün Almanlar direniş hakkına sahiptir” der.
* * *
Yasama, yürütme ve yargı görevini yapan kurumlar, rejimi değiştirmek isteyen bir grubun eline geçer de hep birlikte hukuk düzeni dışına çıkarlarsa ne olacak?
Türkiye’nin üniter-ulus devlet yapısını değiştirmeye yönelik bütün girişimlere karşı Türklerin direnme hakkı vardır. Bu hak ve görev, “Başlangıç” ilkelerinin son cümlesinde “Bu Anayasa’nın temel ilkeleri, Türk Milleti tarafından demokrasiye âşık Türk evlâtlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunmuştur!” diye belirtilmiştir.
Arslan BULUT, 6 Ekim 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr