gönderen borabey » Pzt Ağu 18, 2008 11:38
Siyonist ABD'li Graham Fuller-PENTAGON ERGENEKON HATTI -Bayram YÖNEM
--------------------------------------------------------------------------------Siyonist ABD'li Graham Fuller-PENTAGON ERGENEKON HATTI -Bayram YÖNEM
--------------------------------------------------------------------------------
Siyonist ABD'li Graham Fuller:
"Sizden bana bir iyilik yapmanızı istiyorum." "Bir süre için CIA görevlisi olarak Türkiye'de çalıştığımı ve 14 yıl örgütün Türkiye ve Ortadoğu sorumlusu olduğumu unutun ve yazdıklarımı öyle okuyun..." diyordu.
Aktüel Dergisi'ne, çıkacak kitabı "Yeni Türkiye Cumhuriyeti"ni anlatırken söylüyor bu sözleri...
Fuller, CIA'in 14 yıl Türkiye ve Ortadoğu masası şefliğini yaptı ...
60'lı yıllarda Türkiye'de bizzat CIA görevlisi olarak bulundu...
Kızının adını Ankara koyacak kadar, Türkiye'ye yakın ve ilgilidir...
Şimdi "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" kitabında şöyle diyor; "Türkiye'nin laik bir devlet olarak kalacağı neredeyse kesin olsa bile, Türkiye içinde laikliğin anlamı evriliyor... AKP, İslam ile arasında herhangi bir formel bağ kurmaktan uzak durmasına ve Laisizmi demokrasinin bir önşartı olarak kabul etmesine rağmen, ılımlı İslamcı bir partidir...
Daha da önemlisi, dini değerlerin siyasal yaşamla bütünleştirilmesinin ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışan İslamcı bir parti olarak görüyorum AKP'yi..."
AKP'yi destekliyor çünkü "Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam ülkeleri için yeni bir örnek olacağı inancında..."
Fuller'i herhangi bir CIA'ci olarak görürseniz çok hata edersiniz...
O, "Soğuk Savaş döneminde Sovyet komünizmine karşı radikal ve siyasal İslam'ı harekete geçiren Yeşil Hat projesinin mimarlarından ve hararetli savunucularındandı.."
Dört yıl önce Vatan Gazetesi için röportaj yapan Devrim Sevimay'la aralarında şu konuşma geçmişti:
Yeşil Kuşak ilk kimin fikriydi ABD'nin değil mi?..
· Radikal İslam'ı, siyasal İslam'ı ilk olarak biz icat etmedik... Bütün dünya radikal İslam'ı Sovyetlere karşı kullanmak istedi... Sovyetlerin güneye doğru yayılmasını önlemek içindi... Fikir herhalde bizimdi...
Türkiye'de bu fikrin en ateşli savunucusu olarak siz biliniyorsunuz?..
· Benim için şeref sayılabilir... Ama kabul etmiyorum... Suudi Arabistan'ın da büyük katkısı vardı... Herhalde babası ben değilim... Ama kim bilir babası kimdir?..
Peki Türkiye'yi niye kattınız bu kuşağın içine?.. Tam da Türkiye'de laik bir reform oturtulmaya çalışırken?..
· Çünkü Türkiye'de çok kuvvetli bir sol vardı... Aynı zamanda İran'da da... Komünizm hareketi iki ülkede de çok kuvvetliydi, 50'lerde, 60'larda, 70'lerde... İslam zayıf, sol güçlüydü..." cevabını veriyordu. Zamanında Türkiye'de solu yıkmak için, bölgedeki radikal ve siyasal İslam'ın egemen olduğu devletlerle Türkiye ve İran'ı alarak "Yeşil Kuşak"ı oluşturan isimlerden biri olan Graham Fuller..."[1]
İşte bu Siyonist Graham Fuller'in teşkilatının yetiştirmesi Tucay Güney, Devletten ve MİT'ten güçlü müydü?
Kendi itiraf ve ifadesiyle:
· Göçmen bir aileden, sabataist (Yahudi asıllı) oluyormuş...
· Jitem'den PKK'ya, Ergenekondan Pentagon'a her şeyi biliyormuş...
· ABD vizesiyle, CIA adına çalışıyormuş...
· İsmailağa Tarikatına sızıyormuş...
· Sonra Fetullahçılara katılıp yükseliyormuş...
· Samanyolu TV'de programlar yapıyor, Çiller ve Ecevit'i bile konuk ediyormuş...
· Emekli General Veli Küçük'le 100 sefer (V.K. 15 sefer) görüştüğünü söylüyormuş...
· Sık sık Kuzey Irak'a gidip Talabani ve Barzani'yle buluşuyormuş...
· Bekaa'ya gidip A. Öcalan'la görüşüyor. Doğu Perinçek fotoğraflarını getirip MİT'e veriyormuş...
· Büyük Birlik Partisinin kurulması için Fetullah Gülen'den aldığı parayı getirip, bizzat Muhsin Yazıcıoğlu'na verdiğini söylüyormuş...
· Sahte kimlik ve diploma düzenlemekten, rüşvet aracılığı yürütmeye, köy meralarını zaptedip resmi kurumlara satılmış göstermeye, İslam öncesi Türklerin Şamanlık dinini benimsetmekten erkeklerle birlikteliğe ve burada ağza alınmayacak her türlü mel'anetlere bulaşıyor ve bunları bir bir sorgusunda anlatıyormuş...
· Ve şuanda Kanada Toronto'da bir Sinagok'ta Haham yardımcılığı yapıyormuş!?
Şimdi soralım:
Ülkemiz, bölgemiz ve dünya çapında bu denli etkili ve tehlikeli görevleri: 1972 Çorum-Kargı ilçesi doğumlu bir çocuk kotarırken.
Bizim MİT'imiz, Emniyetimiz, Askeri İstihbarat yetkililerimizi ne yapıyordu?
Veya şöyle mi soralım: Türkiye'yi kimler yönetip yönlendiriyordu? Ve işte buna demokrasi deniliyordu!..
Gladyo'nun gayesi Genelkurmay'ı karıştırmak mı?
Ergenekon Belgelerinde, örgütün "ağzından" şöyle deniyor: "Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden, çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar, merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidirler. Emirleri doğrudan Ergenekon komutanından almalıdırlar... Gereğinde 'naylon terör grupları' oluşturularak, terör dünyasına yön verilmelidir."
2006 yılından bu yana, Fethullahçı medya ve AKP yanlısı basın organları "Ergenekon" kelimesini, sürekli olarak haber ve yorumlarında kullanıyorlar. Bu haber ve yorumların içerisinde de sık sık "Ergenekon Belgeleri"nden söz ediyorlar. Savcı Zekeriya Öz, soruşturmanın başlangıcında, soruşturma dosyasındaki bütün belgeleri, "gizli" hale getiren bir karar aldırdığı için, bu belgelerin içeriğinde neler bulunduğu tam olarak ortaya çıkmadı. Fethullahçı ve AKP'ci medya, bundan yararlanarak, bu belgelerin içeriğini, istediği gibi çarpıtarak, yayınlarına devam edebiliyorlar. Fethullahçı medya ve AKP yanlısı basın organlarında yinelenen "Ergenekon" ve "Ergenekon belgeleri" hakkında verilen bilgiler, şaşılacak derecede aynı. Çünkü, operasyonun medya ayağı, "Ergenekon Belgeleri"ni sürekli "kesip-biçerek" Fetullahçı Gladyo'nun hazırladığı senaryonun aşamalarına uygun olarak kullanıyor.
Oysa "Ergenekon" denilen, örgüte ait olduğunu iddia edilen belgelerde öyle bölümler var ki, tertibi ve tertibin hedefini açıkça ortaya koyuyor. Ancak, Fethullahçı ve AKP'ci medya bu bölümleri şimdilik "sır gibi" saklıyor. İddianın en önemli belgesi denilen belgelerde, Fethullahçı-AKP medyasının, "şimdilik" gizli tuttuğu bölümler, kurum olarak TSK'yı zan altında bırakacak iddiaları içeriyor. Fethullahçıların, CIA denetiminde, 2000 yılında ürettiği Ergenekon Belgelerine, örgütün "ağzından" yapılıyor görüntüsü ile yerleştirilen iddialar özetle şöyle:
"Ergenekon örgütü, Silahlı Kuvvetler bünyesinde gizli faaliyet yürütüyor.
Kendi kontrolümüzde mafya grubu kuracağız.
Örgütümüzü sistemle kavgalı kişilerden oluşturacağız.
Örgüt yapımızda, Masonik Bilderberg organizasyonundan, Nazilerden, İngiliz istihbaratından ilham aldık"!?...
Gizlenen Bölümler Tertipçileri Ele Veriyor
Siz, Türkiye'de "Kemalist darbe" ile iktidarı ele almayı amaçlayan bir gizli örgüt kuracaksınız ve belgelerinize şöyle yazacaksınız:
"21.yüzyıl Türkiye'sinde, Ergenekon'un kontrolündeki Lobi, Kemalizm'i savunmazsa, 'Kemalizm'in; yalnızca silahlı kuvvetler mensuplarının savunması ve dayatmaları ile ayakta tutmaya çalıştığı bir rejim ve "izm" olarak gösterilmesinin önüne geçilemeyecektir.
"Türk toplumu, gerçekte siyasi liderlerin çıkarları adına hareketlerinden kaynaklanan hatalardan ötürü, Kemalizm'i sorumlu tutarak yargılamaya yönelmiştir. Türk halkı, toplumsal geri kalmışlık, mutsuzluk ve umutsuzluğun kaynağı olarak Kemalizm'i sorumlu tutar hale gelmiştir.
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon'un kontrolünde Lobi'nin yapacağı çok yönlü faaliyetlere gereksinim kesindir."
"Lobinin tüm çalışma ve faaliyetlerinde gizlilik prensiplerine riayet edilecektir."
"Ergenekon'un denetiminde faaliyet gösterecek olan Lobi adı verilen gizli-örgütsel yapı, fundamentalist, bölücü, yıkıcı unsurların tasfiye edilmesi işlevini görecektir.
"Lobi, sendikaların tepkisel ve kitlesel eylemlerini endirekt metotlarla yönlendirecektir.
"Lobi, mafya gruplarını tümüyle gözden geçirmeli, mevcut grupların karşısında yeni ve güçlü bir grup meydana getirmelidir."
"Lobi'nin merkezinde göreve atanan beş sivil yönetici, gizlilik prensiplerine sadık kalarak, organizasyonu yönetecektir.
"Lobi örgütlenmesinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle, sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir."
Gizlenen bölümlerde tekrarlanan ifadeler:
Ergenekon gizli bir örgüttür ve Silahlı Kuvvetler bünyesinde faaliyet göstermektedir.
Halk, bu güne kadar çektiği sıkıntılar nedeniyle Kemalizm'i suçlu görmektedir. Ergenekon Örgütü de Kemalizm'i savunduğu için gizli örgüt kurmak mecburiyetindedir.
Ergenekon gizli örgütü, kitlesel ve tepkisel eylemleri yönlendirecektir.
Ergenekon gizli örgütü, yeni ve güçlü bir mafya grubu kurarak, mafyanın bütününü kontrol edecektir.
Ergenekon gizli örgütü, sistemle kavgalı, aradığını bulamamış kişiler de dahil, her tür elemandan yararlanma yoluna gidecektir.
Ergenekon gizli örgütü, Masonik Bilderberg organizasyonundan, Alman Nazi Örgütlenmesinden, İngiliz istihbaratının örtülü örgütlenme modellerinden, Doğu kaynaklı bazı istihbarat ve siyasal örgütlenmelerden ilham alınarak oluşturulmuş bir harekettir....
CIA Türkçe'si ile Fethullahçılık Cehaleti Karışınca
"Lobi, kısa süre içerisinde belirleyeceği alanlarda arka-arkaya şirketler kurup yönetecek; giderek artan finanse ("Finanse" kelimesi, Fethullahçı yazarın kavramı yanlış kullanma örneği olsa gerek) kaynakları'na sahip olarak; bu yatırımlar sonucunda holdingler oluşturularak, uluslar arası ticari faaliyet girişimlerine geçilebilecektir. (Cümlenin yazılışı, Türkçe bakımından o kadar "bozuk" ki, düzeltmek mümkün değil. Tam da CIA Türkçesi. EO)
"Fundamentalist faaliyetler doğrultusunda kurulan çeşitli vakıfların yurt içi ve yurt dışında halktan para toplayarak güçlenmesinin önüne geçilebilmesi için de aynı kulvarda kurulacak naylon bir vakıfla önlenebilmesi mümkün kılınacaktır.
"Emir ve tensiplerinize sunulan bu çalışmamıza masonik Bilderberg örgütü, Alman Nazi örgütlenişi, İngiliz İstihbaratının örtülü örgütlenme modelleri ve bazı Avrupa ülkelerinin sivil toplum örgütlenişleri ile Doğu kaynaklı bazı istihbarat ve siyasal örgütlenmeleri kaynaklık etmiş ise de yapılandırılmasının planlaması ile hiçbir benzerliği olmamasına özen gösterilmiştir.
"Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon'un Lobi adını verdiğimiz örgütsel organizasyonun faaliyetlerine önümüzdeki zaman dilimi içinde çok daha fazla gereksinimi olacağı görüşünde haddimizin sınırlarını zorlayan ısrarcılıktaki ifade ve işaretlerimizin amacı, konunun öneminden kaynaklanmaktadır."
Bu alıntıların "Türkçe"sine bakıldığında bile, "CIA Türkçe'si" sırıtıyor.
Ergenekon Belgesi, Tuncay Güney'den önce Fehmi Koru'nun elindeydi!
"Ergenekon Belgeleri"nin ilk defa Tuncay Güney'in yakalanması ile ortaya çıktığı, her yerde yazılıp-çiziliyor. Ancak, Taha Kıvanç, "nam-ı diğer" Fehmi Koru, "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" denilen belgeye, Tuncay Güney'den önce sahip olmuş. Bu Fethullahçı ve AKP işbirlikçisi basın organlarına soruyoruz:
Bu durum, kendi haber-yazısı ile de belgeli. Nasıl mı? Taha Kıvanç "takma adıyla" 30 Nisan 2001 tarihli haber-yazısından okuyalım: "Sadece bir öneri" sanıp fazla önemsemediğim bir proje, galiba, hayata geçirilmiş... Çünkü elimden geçen o belgede, yeniden kurulması talep edilen 'gizli birim' için düşünülen görevlerin başında, 'Bilgisayar korsanları kullanılarak hassas bilgi toplanması' geliyor... Raporun ilgili satırlarını okuyalım: "21. yüzyılda, güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarı, uluslararası finansal organizasyonları engellemek olacaktır. (..) Ergenekon, kaçınılmaz bir biçimde çağın ve koşulların gereği olarak ekonomi alanında çok etkin faaliyetler uygulamaya koymak ve para akışını kontrol altına almak zorunluluğu ile karşı karşıyadır."
Bu satırları aldığım rapor 24 sayfa. "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" başlığını taşıyor. Üzerine, "İstanbul / 29 Ekim 1999" tarihi düşülmüş. Raporu yazanın adı sonunda yer alıyor. Raporun müellifi, "Bu çalışmanın amacı, Ergenekon'un reorganizasyonuna katkıda bulunabilmektedir' cümlesiyle açıklamakta..."
Şimdi hafızalarımızı tazeleyelim:
Tuncay Güney, 2 Mart 2001 günü gözaltına alındı. Fehmi Koru ise, haber-yazısını, Yeni Şafak'ta yayımlanmasından bir gün önce, 29 Nisan günü yazmış olmalı. Ne var ki, yine bu yazıda belirtildiği gibi; 29 Nisan 2001'den önce, bu belge Fehmi Koru'nun elindeymiş. Dahası, Fehmi Koru, bu belgeyi okumuş ama "unutmak üzere" iken, Cüneyt Ülsever'in 25 Nisan 2001 günlü Hürriyet'teki yazısı ile anımsamış. Eğer Fehmi Koru, "ebleh" değilse, bu gün "fırtınalar yaratan" böyle bir belgeyi okuyup, bir kenara atmış olamaz. Fehmi Koru'nun, "aklına takılan" satırları, belge-raporun 22. sayfasında bulduk. Oysa, 22. sayfaya gelene kadar, bu belgede neler var neler...
Fehmi Koru'nun elindeki belge, yıllardır Fethullah-AKP medyasının elinde. Mesela, Sabah Gazetesi Temsilciliğinden, 13 Ocak 2007 tarihinde, 03122...... nolu faks'a gönderilen "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi"nin bir nüshası Aydınlık'ın eline geçti.
"Naylon terör örgütü kurup, teröre yön vereceğiz"
Belgenin ikinci sayfasındaki şu cümle, nedense Fehmi Koru tarafından, "atlanmış" oluyor. Okuyalım: TSK bünyesinde faaliyet göstermekte olan Ergenekon'un yeni bir yapılanmaya yönelme zorunluluğu vardır. Bu çalışmada, TSK bünyesi içinde faaliyet gösteren Ergenekon'un sorunlarının belirlenmesi ile yetinilmeyip, yepyeni bir yapılanma örneği önerilmektedir".
Aynı sayfada şu cümle de bulunuyor: "21. yüzyılda yepyeni bir yapılanma ile değerli TSK mensuplarının yanı sıra sivillerden de sonuna değin yararlanılması gereği ve zorunluluğuna yer verilmiştir. Ergenekon içinde yer alan değerli TSK mensupları ile Kemalizm'e ve ülkesine bağlı her meslekten sivillerin organizasyonu ile ortaya çıkacak olan yeni yapılanma gerçekte geç kalınmış bir girişim olarak görülmelidir. Belge-rapor'un dördüncü sayfasında şu cümle göze çarpıyor: "Ergenekon, faaliyetlerini yeni ve gelişmiş yöntemlerle sürdürmek zorunda olduğu gibi, kaçınılmaz olarak faaliyet alanlarını da geliştirmek zorunluluğu ile karşı-karşıyadır."
Yedinci sayfada, yine dikkat çekici bir cümle: "Ergenekon, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değerli personeli dışında entelektüel ve her meslekten seçkinlerin de içinde yer alacağı 'sivil' personelden yararlanmakla; karşılaştığı en önemli sorunların üstesinden gelmekte güçlük çekmeyecektir."
Dokuzuncu sayfadaki cümle, tam anlamı ile müthiş: "21. yüzyılda en önemli sorunlardan birisi de 'terör' olacaktır... Bu nedenle terör grupları mutlaka kontrol altında tutulmalı, gereğinde 'naylon terör grupları' oluşturularak, terör dünyasına yön verilmelidir."
"Yakalananları öldüreceğiz"!
Belge-rapor'da, "Kontrol Dairesi" başlığı altında şunlar yazıyor:
"Operasyonlarda yer alması zorunlu olan bu dairede yer alan ajanların ilk görevi; operasyon alanı içinde bulunmak, operasyon esnasında temizleme ve ortadan kaldırma gibi işlemlerde doğabilecek sorunları çözümlemektir. İkinci bir görevleri, karşı istihbarat örgütlerine geçen, yakalanan veya operasyon amacına aykırı hareket eden herhangi bir ajanı öldürmektir. Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden, çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar, merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidirler. Emirleri doğrudan Ergenekon komutanından almalıdırlar."
Ciddiye almak zor...
Hukukçu olmak şart değil!
BOP Eşbaşkanı veya danışmanları yapılmamışsanız,
Ya da Buş'tan özel bir emir almamışsanız,
Fethullahçılar kadar "gözünüz kararmamışsa",
Yahut AKP İktidarı gibi, ABD ve AB ile gizli hizmet sözleşmeleri imzalamamışsanız; kısacası, "aklı başında" bir kişi iseniz; Ergenekon belgelerini ciddiye almanız zor. Çünkü "Ergenekon Belgeleri" 1999 yılında 4422 sayılı "Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri" yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, CIA tarafından görevlendirilen, "sersem-sepelek" adamların, Fethullahçıları kurtarmak için hazırladığı belgelerden ibaret. Bu belgelere dayanarak ortaya atılan iddiaları davaya dönüştürmek zor. Nitekim Savcılık bir yıla yaklaşan sürede, halen iddianamesini yazamadı.[2]
PKK'lı itirafçı:
Şemdinli PKK'nın Komplosuydu!
PKK'nın Kandil Dağı'ndaki kamplarından kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan U.T, Şemdinli'de eski PKK hükümlüsü Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'nin bombalanması olayının PKK'nın bir komplosu olduğunu itiraf etti. Saldırının PKK tarafından yapıldığını söyleyen "Pir Kemal İlgaz" kod adlı PKK itirafçısı, şunları anlattı:
"Gare Kampı sorumlusu 'Sadun' Mersin'deki yangının talimatını verdi. Ayrıca iki kamp sorumlusu kendi aralarında konuşurken, Şemdinli olaylarını örgütün özel kuvvetler biriminin yaptığını anlatıyordu ve 'Bak Mersin olayı çok iyi oldu. Ama Şemdinli'yi yapanlar az kalsın yüzlerine bulaştıracaktı. Neredeyse komplo deşifre olacaktı' diyorlardı. Bahsettikleri olay uzun süre basının gündeminde kalan istihbaratçıların tutuklandığı olaydı. Ayrıca Şırnak Beşağaç köyünde 12 köylünün öldürülmesi olayında grup sorumlumuz Perver gülerek 'bizimkilerin işidir' diyordu".
1 kişinin öldüğü, 5 kişinin de yaralandığı tertip sonucu, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş uzun süre tutuklu kalmıştı.
Şemdinli davası Türkiye'yi sarsan bir hukuk skandalına dönüşmüş, konuyla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Ferhat Sarıkaya, hazırladığı iddianamede söz konusu olayın devlet içindeki bazı güçlerle bağlantılı olarak yapıldığını ileri sürmüş ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı da bu çeteyle ilişkili olarak göstermişti. Ferhat Sarıkaya, daha sonra soruşturmadaki yanlı tutumu nedeniyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'nca meslekten men edilmişti.
__________________
Siyonist ABD'li Graham Fuller:
"Sizden bana bir iyilik yapmanızı istiyorum." "Bir süre için CIA görevlisi olarak Türkiye'de çalıştığımı ve 14 yıl örgütün Türkiye ve Ortadoğu sorumlusu olduğumu unutun ve yazdıklarımı öyle okuyun..." diyordu.
Aktüel Dergisi'ne, çıkacak kitabı "Yeni Türkiye Cumhuriyeti"ni anlatırken söylüyor bu sözleri...
Fuller, CIA'in 14 yıl Türkiye ve Ortadoğu masası şefliğini yaptı ...
60'lı yıllarda Türkiye'de bizzat CIA görevlisi olarak bulundu...
Kızının adını Ankara koyacak kadar, Türkiye'ye yakın ve ilgilidir...
Şimdi "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" kitabında şöyle diyor; "Türkiye'nin laik bir devlet olarak kalacağı neredeyse kesin olsa bile, Türkiye içinde laikliğin anlamı evriliyor... AKP, İslam ile arasında herhangi bir formel bağ kurmaktan uzak durmasına ve Laisizmi demokrasinin bir önşartı olarak kabul etmesine rağmen, ılımlı İslamcı bir partidir...
Daha da önemlisi, dini değerlerin siyasal yaşamla bütünleştirilmesinin ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışan İslamcı bir parti olarak görüyorum AKP'yi..."
AKP'yi destekliyor çünkü "Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin İslam ülkeleri için yeni bir örnek olacağı inancında..."
Fuller'i herhangi bir CIA'ci olarak görürseniz çok hata edersiniz...
O, "Soğuk Savaş döneminde Sovyet komünizmine karşı radikal ve siyasal İslam'ı harekete geçiren Yeşil Hat projesinin mimarlarından ve hararetli savunucularındandı.."
Dört yıl önce Vatan Gazetesi için röportaj yapan Devrim Sevimay'la aralarında şu konuşma geçmişti:
Yeşil Kuşak ilk kimin fikriydi ABD'nin değil mi?..
· Radikal İslam'ı, siyasal İslam'ı ilk olarak biz icat etmedik... Bütün dünya radikal İslam'ı Sovyetlere karşı kullanmak istedi... Sovyetlerin güneye doğru yayılmasını önlemek içindi... Fikir herhalde bizimdi...
Türkiye'de bu fikrin en ateşli savunucusu olarak siz biliniyorsunuz?..
· Benim için şeref sayılabilir... Ama kabul etmiyorum... Suudi Arabistan'ın da büyük katkısı vardı... Herhalde babası ben değilim... Ama kim bilir babası kimdir?..
Peki Türkiye'yi niye kattınız bu kuşağın içine?.. Tam da Türkiye'de laik bir reform oturtulmaya çalışırken?..
· Çünkü Türkiye'de çok kuvvetli bir sol vardı... Aynı zamanda İran'da da... Komünizm hareketi iki ülkede de çok kuvvetliydi, 50'lerde, 60'larda, 70'lerde... İslam zayıf, sol güçlüydü..." cevabını veriyordu. Zamanında Türkiye'de solu yıkmak için, bölgedeki radikal ve siyasal İslam'ın egemen olduğu devletlerle Türkiye ve İran'ı alarak "Yeşil Kuşak"ı oluşturan isimlerden biri olan Graham Fuller..."[1]
İşte bu Siyonist Graham Fuller'in teşkilatının yetiştirmesi Tucay Güney, Devletten ve MİT'ten güçlü müydü?
Kendi itiraf ve ifadesiyle:
· Göçmen bir aileden, sabataist (Yahudi asıllı) oluyormuş...
· Jitem'den PKK'ya, Ergenekondan Pentagon'a her şeyi biliyormuş...
· ABD vizesiyle, CIA adına çalışıyormuş...
· İsmailağa Tarikatına sızıyormuş...
· Sonra Fetullahçılara katılıp yükseliyormuş...
· Samanyolu TV'de programlar yapıyor, Çiller ve Ecevit'i bile konuk ediyormuş...
· Emekli General Veli Küçük'le 100 sefer (V.K. 15 sefer) görüştüğünü söylüyormuş...
· Sık sık Kuzey Irak'a gidip Talabani ve Barzani'yle buluşuyormuş...
· Bekaa'ya gidip A. Öcalan'la görüşüyor. Doğu Perinçek fotoğraflarını getirip MİT'e veriyormuş...
· Büyük Birlik Partisinin kurulması için Fetullah Gülen'den aldığı parayı getirip, bizzat Muhsin Yazıcıoğlu'na verdiğini söylüyormuş...
· Sahte kimlik ve diploma düzenlemekten, rüşvet aracılığı yürütmeye, köy meralarını zaptedip resmi kurumlara satılmış göstermeye, İslam öncesi Türklerin Şamanlık dinini benimsetmekten erkeklerle birlikteliğe ve burada ağza alınmayacak her türlü mel'anetlere bulaşıyor ve bunları bir bir sorgusunda anlatıyormuş...
· Ve şuanda Kanada Toronto'da bir Sinagok'ta Haham yardımcılığı yapıyormuş!?
Şimdi soralım:
Ülkemiz, bölgemiz ve dünya çapında bu denli etkili ve tehlikeli görevleri: 1972 Çorum-Kargı ilçesi doğumlu bir çocuk kotarırken.
Bizim MİT'imiz, Emniyetimiz, Askeri İstihbarat yetkililerimizi ne yapıyordu?
Veya şöyle mi soralım: Türkiye'yi kimler yönetip yönlendiriyordu? Ve işte buna demokrasi deniliyordu!..
Gladyo'nun gayesi Genelkurmay'ı karıştırmak mı?
Ergenekon Belgelerinde, örgütün "ağzından" şöyle deniyor: "Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden, çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar, merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidirler. Emirleri doğrudan Ergenekon komutanından almalıdırlar... Gereğinde 'naylon terör grupları' oluşturularak, terör dünyasına yön verilmelidir."
2006 yılından bu yana, Fethullahçı medya ve AKP yanlısı basın organları "Ergenekon" kelimesini, sürekli olarak haber ve yorumlarında kullanıyorlar. Bu haber ve yorumların içerisinde de sık sık "Ergenekon Belgeleri"nden söz ediyorlar. Savcı Zekeriya Öz, soruşturmanın başlangıcında, soruşturma dosyasındaki bütün belgeleri, "gizli" hale getiren bir karar aldırdığı için, bu belgelerin içeriğinde neler bulunduğu tam olarak ortaya çıkmadı. Fethullahçı ve AKP'ci medya, bundan yararlanarak, bu belgelerin içeriğini, istediği gibi çarpıtarak, yayınlarına devam edebiliyorlar. Fethullahçı medya ve AKP yanlısı basın organlarında yinelenen "Ergenekon" ve "Ergenekon belgeleri" hakkında verilen bilgiler, şaşılacak derecede aynı. Çünkü, operasyonun medya ayağı, "Ergenekon Belgeleri"ni sürekli "kesip-biçerek" Fetullahçı Gladyo'nun hazırladığı senaryonun aşamalarına uygun olarak kullanıyor.
Oysa "Ergenekon" denilen, örgüte ait olduğunu iddia edilen belgelerde öyle bölümler var ki, tertibi ve tertibin hedefini açıkça ortaya koyuyor. Ancak, Fethullahçı ve AKP'ci medya bu bölümleri şimdilik "sır gibi" saklıyor. İddianın en önemli belgesi denilen belgelerde, Fethullahçı-AKP medyasının, "şimdilik" gizli tuttuğu bölümler, kurum olarak TSK'yı zan altında bırakacak iddiaları içeriyor. Fethullahçıların, CIA denetiminde, 2000 yılında ürettiği Ergenekon Belgelerine, örgütün "ağzından" yapılıyor görüntüsü ile yerleştirilen iddialar özetle şöyle:
"Ergenekon örgütü, Silahlı Kuvvetler bünyesinde gizli faaliyet yürütüyor.
Kendi kontrolümüzde mafya grubu kuracağız.
Örgütümüzü sistemle kavgalı kişilerden oluşturacağız.
Örgüt yapımızda, Masonik Bilderberg organizasyonundan, Nazilerden, İngiliz istihbaratından ilham aldık"!?...
Gizlenen Bölümler Tertipçileri Ele Veriyor
Siz, Türkiye'de "Kemalist darbe" ile iktidarı ele almayı amaçlayan bir gizli örgüt kuracaksınız ve belgelerinize şöyle yazacaksınız:
"21.yüzyıl Türkiye'sinde, Ergenekon'un kontrolündeki Lobi, Kemalizm'i savunmazsa, 'Kemalizm'in; yalnızca silahlı kuvvetler mensuplarının savunması ve dayatmaları ile ayakta tutmaya çalıştığı bir rejim ve "izm" olarak gösterilmesinin önüne geçilemeyecektir.
"Türk toplumu, gerçekte siyasi liderlerin çıkarları adına hareketlerinden kaynaklanan hatalardan ötürü, Kemalizm'i sorumlu tutarak yargılamaya yönelmiştir. Türk halkı, toplumsal geri kalmışlık, mutsuzluk ve umutsuzluğun kaynağı olarak Kemalizm'i sorumlu tutar hale gelmiştir.
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon'un kontrolünde Lobi'nin yapacağı çok yönlü faaliyetlere gereksinim kesindir."
"Lobinin tüm çalışma ve faaliyetlerinde gizlilik prensiplerine riayet edilecektir."
"Ergenekon'un denetiminde faaliyet gösterecek olan Lobi adı verilen gizli-örgütsel yapı, fundamentalist, bölücü, yıkıcı unsurların tasfiye edilmesi işlevini görecektir.
"Lobi, sendikaların tepkisel ve kitlesel eylemlerini endirekt metotlarla yönlendirecektir.
"Lobi, mafya gruplarını tümüyle gözden geçirmeli, mevcut grupların karşısında yeni ve güçlü bir grup meydana getirmelidir."
"Lobi'nin merkezinde göreve atanan beş sivil yönetici, gizlilik prensiplerine sadık kalarak, organizasyonu yönetecektir.
"Lobi örgütlenmesinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle, sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir."
Gizlenen bölümlerde tekrarlanan ifadeler:
Ergenekon gizli bir örgüttür ve Silahlı Kuvvetler bünyesinde faaliyet göstermektedir.
Halk, bu güne kadar çektiği sıkıntılar nedeniyle Kemalizm'i suçlu görmektedir. Ergenekon Örgütü de Kemalizm'i savunduğu için gizli örgüt kurmak mecburiyetindedir.
Ergenekon gizli örgütü, kitlesel ve tepkisel eylemleri yönlendirecektir.
Ergenekon gizli örgütü, yeni ve güçlü bir mafya grubu kurarak, mafyanın bütününü kontrol edecektir.
Ergenekon gizli örgütü, sistemle kavgalı, aradığını bulamamış kişiler de dahil, her tür elemandan yararlanma yoluna gidecektir.
Ergenekon gizli örgütü, Masonik Bilderberg organizasyonundan, Alman Nazi Örgütlenmesinden, İngiliz istihbaratının örtülü örgütlenme modellerinden, Doğu kaynaklı bazı istihbarat ve siyasal örgütlenmelerden ilham alınarak oluşturulmuş bir harekettir....
CIA Türkçe'si ile Fethullahçılık Cehaleti Karışınca
"Lobi, kısa süre içerisinde belirleyeceği alanlarda arka-arkaya şirketler kurup yönetecek; giderek artan finanse ("Finanse" kelimesi, Fethullahçı yazarın kavramı yanlış kullanma örneği olsa gerek) kaynakları'na sahip olarak; bu yatırımlar sonucunda holdingler oluşturularak, uluslar arası ticari faaliyet girişimlerine geçilebilecektir. (Cümlenin yazılışı, Türkçe bakımından o kadar "bozuk" ki, düzeltmek mümkün değil. Tam da CIA Türkçesi. EO)
"Fundamentalist faaliyetler doğrultusunda kurulan çeşitli vakıfların yurt içi ve yurt dışında halktan para toplayarak güçlenmesinin önüne geçilebilmesi için de aynı kulvarda kurulacak naylon bir vakıfla önlenebilmesi mümkün kılınacaktır.
"Emir ve tensiplerinize sunulan bu çalışmamıza masonik Bilderberg örgütü, Alman Nazi örgütlenişi, İngiliz İstihbaratının örtülü örgütlenme modelleri ve bazı Avrupa ülkelerinin sivil toplum örgütlenişleri ile Doğu kaynaklı bazı istihbarat ve siyasal örgütlenmeleri kaynaklık etmiş ise de yapılandırılmasının planlaması ile hiçbir benzerliği olmamasına özen gösterilmiştir.
"Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren Ergenekon'un Lobi adını verdiğimiz örgütsel organizasyonun faaliyetlerine önümüzdeki zaman dilimi içinde çok daha fazla gereksinimi olacağı görüşünde haddimizin sınırlarını zorlayan ısrarcılıktaki ifade ve işaretlerimizin amacı, konunun öneminden kaynaklanmaktadır."
Bu alıntıların "Türkçe"sine bakıldığında bile, "CIA Türkçe'si" sırıtıyor.
Ergenekon Belgesi, Tuncay Güney'den önce Fehmi Koru'nun elindeydi!
"Ergenekon Belgeleri"nin ilk defa Tuncay Güney'in yakalanması ile ortaya çıktığı, her yerde yazılıp-çiziliyor. Ancak, Taha Kıvanç, "nam-ı diğer" Fehmi Koru, "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" denilen belgeye, Tuncay Güney'den önce sahip olmuş. Bu Fethullahçı ve AKP işbirlikçisi basın organlarına soruyoruz:
Bu durum, kendi haber-yazısı ile de belgeli. Nasıl mı? Taha Kıvanç "takma adıyla" 30 Nisan 2001 tarihli haber-yazısından okuyalım: "Sadece bir öneri" sanıp fazla önemsemediğim bir proje, galiba, hayata geçirilmiş... Çünkü elimden geçen o belgede, yeniden kurulması talep edilen 'gizli birim' için düşünülen görevlerin başında, 'Bilgisayar korsanları kullanılarak hassas bilgi toplanması' geliyor... Raporun ilgili satırlarını okuyalım: "21. yüzyılda, güçlü bir istihbarat örgütünün anahtarı, uluslararası finansal organizasyonları engellemek olacaktır. (..) Ergenekon, kaçınılmaz bir biçimde çağın ve koşulların gereği olarak ekonomi alanında çok etkin faaliyetler uygulamaya koymak ve para akışını kontrol altına almak zorunluluğu ile karşı karşıyadır."
Bu satırları aldığım rapor 24 sayfa. "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi" başlığını taşıyor. Üzerine, "İstanbul / 29 Ekim 1999" tarihi düşülmüş. Raporu yazanın adı sonunda yer alıyor. Raporun müellifi, "Bu çalışmanın amacı, Ergenekon'un reorganizasyonuna katkıda bulunabilmektedir' cümlesiyle açıklamakta..."
Şimdi hafızalarımızı tazeleyelim:
Tuncay Güney, 2 Mart 2001 günü gözaltına alındı. Fehmi Koru ise, haber-yazısını, Yeni Şafak'ta yayımlanmasından bir gün önce, 29 Nisan günü yazmış olmalı. Ne var ki, yine bu yazıda belirtildiği gibi; 29 Nisan 2001'den önce, bu belge Fehmi Koru'nun elindeymiş. Dahası, Fehmi Koru, bu belgeyi okumuş ama "unutmak üzere" iken, Cüneyt Ülsever'in 25 Nisan 2001 günlü Hürriyet'teki yazısı ile anımsamış. Eğer Fehmi Koru, "ebleh" değilse, bu gün "fırtınalar yaratan" böyle bir belgeyi okuyup, bir kenara atmış olamaz. Fehmi Koru'nun, "aklına takılan" satırları, belge-raporun 22. sayfasında bulduk. Oysa, 22. sayfaya gelene kadar, bu belgede neler var neler...
Fehmi Koru'nun elindeki belge, yıllardır Fethullah-AKP medyasının elinde. Mesela, Sabah Gazetesi Temsilciliğinden, 13 Ocak 2007 tarihinde, 03122...... nolu faks'a gönderilen "Ergenekon: Analiz-Yeniden yapılanma, yönetim ve geliştirme projesi"nin bir nüshası Aydınlık'ın eline geçti.
"Naylon terör örgütü kurup, teröre yön vereceğiz"
Belgenin ikinci sayfasındaki şu cümle, nedense Fehmi Koru tarafından, "atlanmış" oluyor. Okuyalım: TSK bünyesinde faaliyet göstermekte olan Ergenekon'un yeni bir yapılanmaya yönelme zorunluluğu vardır. Bu çalışmada, TSK bünyesi içinde faaliyet gösteren Ergenekon'un sorunlarının belirlenmesi ile yetinilmeyip, yepyeni bir yapılanma örneği önerilmektedir".
Aynı sayfada şu cümle de bulunuyor: "21. yüzyılda yepyeni bir yapılanma ile değerli TSK mensuplarının yanı sıra sivillerden de sonuna değin yararlanılması gereği ve zorunluluğuna yer verilmiştir. Ergenekon içinde yer alan değerli TSK mensupları ile Kemalizm'e ve ülkesine bağlı her meslekten sivillerin organizasyonu ile ortaya çıkacak olan yeni yapılanma gerçekte geç kalınmış bir girişim olarak görülmelidir. Belge-rapor'un dördüncü sayfasında şu cümle göze çarpıyor: "Ergenekon, faaliyetlerini yeni ve gelişmiş yöntemlerle sürdürmek zorunda olduğu gibi, kaçınılmaz olarak faaliyet alanlarını da geliştirmek zorunluluğu ile karşı-karşıyadır."
Yedinci sayfada, yine dikkat çekici bir cümle: "Ergenekon, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değerli personeli dışında entelektüel ve her meslekten seçkinlerin de içinde yer alacağı 'sivil' personelden yararlanmakla; karşılaştığı en önemli sorunların üstesinden gelmekte güçlük çekmeyecektir."
Dokuzuncu sayfadaki cümle, tam anlamı ile müthiş: "21. yüzyılda en önemli sorunlardan birisi de 'terör' olacaktır... Bu nedenle terör grupları mutlaka kontrol altında tutulmalı, gereğinde 'naylon terör grupları' oluşturularak, terör dünyasına yön verilmelidir."
"Yakalananları öldüreceğiz"!
Belge-rapor'da, "Kontrol Dairesi" başlığı altında şunlar yazıyor:
"Operasyonlarda yer alması zorunlu olan bu dairede yer alan ajanların ilk görevi; operasyon alanı içinde bulunmak, operasyon esnasında temizleme ve ortadan kaldırma gibi işlemlerde doğabilecek sorunları çözümlemektir. İkinci bir görevleri, karşı istihbarat örgütlerine geçen, yakalanan veya operasyon amacına aykırı hareket eden herhangi bir ajanı öldürmektir. Kontrol Dairesinde görevlendirilecek ajanlar, mutlaka Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden ve özel operasyon ünitelerinden, çok dürüst, güvenilir kişilerden seçilmelidir. Bu ajanlar, merhametsiz olmalı ve bağımsız görev yapabilmelidirler. Emirleri doğrudan Ergenekon komutanından almalıdırlar."
Ciddiye almak zor...
Hukukçu olmak şart değil!
BOP Eşbaşkanı veya danışmanları yapılmamışsanız,
Ya da Buş'tan özel bir emir almamışsanız,
Fethullahçılar kadar "gözünüz kararmamışsa",
Yahut AKP İktidarı gibi, ABD ve AB ile gizli hizmet sözleşmeleri imzalamamışsanız; kısacası, "aklı başında" bir kişi iseniz; Ergenekon belgelerini ciddiye almanız zor. Çünkü "Ergenekon Belgeleri" 1999 yılında 4422 sayılı "Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri" yasanın yürürlüğe girmesinden sonra, CIA tarafından görevlendirilen, "sersem-sepelek" adamların, Fethullahçıları kurtarmak için hazırladığı belgelerden ibaret. Bu belgelere dayanarak ortaya atılan iddiaları davaya dönüştürmek zor. Nitekim Savcılık bir yıla yaklaşan sürede, halen iddianamesini yazamadı.[2]
PKK'lı itirafçı:
Şemdinli PKK'nın Komplosuydu!
PKK'nın Kandil Dağı'ndaki kamplarından kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan U.T, Şemdinli'de eski PKK hükümlüsü Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'nin bombalanması olayının PKK'nın bir komplosu olduğunu itiraf etti. Saldırının PKK tarafından yapıldığını söyleyen "Pir Kemal İlgaz" kod adlı PKK itirafçısı, şunları anlattı:
"Gare Kampı sorumlusu 'Sadun' Mersin'deki yangının talimatını verdi. Ayrıca iki kamp sorumlusu kendi aralarında konuşurken, Şemdinli olaylarını örgütün özel kuvvetler biriminin yaptığını anlatıyordu ve 'Bak Mersin olayı çok iyi oldu. Ama Şemdinli'yi yapanlar az kalsın yüzlerine bulaştıracaktı. Neredeyse komplo deşifre olacaktı' diyorlardı. Bahsettikleri olay uzun süre basının gündeminde kalan istihbaratçıların tutuklandığı olaydı. Ayrıca Şırnak Beşağaç köyünde 12 köylünün öldürülmesi olayında grup sorumlumuz Perver gülerek 'bizimkilerin işidir' diyordu".
1 kişinin öldüğü, 5 kişinin de yaralandığı tertip sonucu, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş uzun süre tutuklu kalmıştı.
Şemdinli davası Türkiye'yi sarsan bir hukuk skandalına dönüşmüş, konuyla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Ferhat Sarıkaya, hazırladığı iddianamede söz konusu olayın devlet içindeki bazı güçlerle bağlantılı olarak yapıldığını ileri sürmüş ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı da bu çeteyle ilişkili olarak göstermişti. Ferhat Sarıkaya, daha sonra soruşturmadaki yanlı tutumu nedeniyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu'nca meslekten men edilmişti.
__________________