19 Mayıs Düşmanlarına
Neymiş efendim, kutlama törenleri soğuk bir zamana denk geliyormuş, öğrencilerin derslere ilgisi azalıyormuş, kimi öğrenci velilerinin okulla ilişkileri bozuluyormuş da onun için 19 Mayıs törenlerini kaldırmışlarmış. Sen çocuk mu kandırıyorsun, biz sizin ne olduğunuzu bilmiyor muyuz? Sizin iktidara post serdiğiniz günden beri neler yaptığınızı bilmiyor muyuz? Bütün yaptığınız Atatürk Cumhuriyeti’nin temellerine –Atatürkçü kesimlerin örgütsüzlüğünden, dağınıklığından yararlanarak- sinsi sinsi, dinamitler yerleştirip patlatmak değil mi? Bu son yaptığınız da onlardan biri değil midir? Sizin taktiğiniz istakoz haşlama yöntemi değil midir? Milletin marifetlerinizi yuttuğunu mu sanıyorsunuz?
Sizin asıl hedefiniz sırtınızı Çirkin Batı’ya dayayarak Atatürk Cumhuriyeti’ni, Türk Milleti’nin devletini böyle parça parça kemirip sonunda nihai bir darbe vurarak yıkmak değil mi? Ancak Çirkin Batı sizi boşuna desteklemiyor, paylarını alıyorlar. Batı artık bir küresel şirketler ekonomisi haline gelmiştir. Bu şirketler dünyada kitle gücüne dayalı devletler, yani ulus-devletler istemiyor. İnsanların bir araya gelip tek güç olması korkulu rüyaları onların. İnsanların birey olarak kalmasını, zavallı, savunmasız tüketim robotlarına dönüşmesini istiyorlar. Siz işte Çirkin Batı’ya bu hizmeti götürüyorsunuz. Siz tarih kitaplarınızı değiştirdiğiniz, okul üniformalarını çıkarttırdığınız, Cumhuriyet bayramını yaptırmadığınız zaman, bugün de 19 Mayıs bayramını yasakladığınız zaman, asıl o küresel haydutlara hizmet ettiniz, onlara olan biatınızı bir kez daha ifade ettiniz.
Tarihte sizin gibiler çoktur, saltanat dönemlerinde yapacaklarını yaptılar ama, sonunda silinip gittiler. Sizler onlardansınız, kısa vadede başarılı olabilir, nefsinizi tatmin edebilirsiniz. Bu saldırganlığınızla ne yazık ki millete çok büyük zararlar da verebilirsiniz. Ancak uzun dönemde adınızla, yaptıklarınızla reddedilmeye ve unutulmaya mahkûmsunuz. Çünkü yaptıklarınız tarihin genel eğilimine, bilimsel gerçeklere, ahlaka, insanlığın yüksek değerlerine aykırıdır.
Tam bu satırları yazıyordum ki o yüce sesi duydum, irkildim ve sustum.
Şimdi o konuşuyor.
* * *
“Bir zaman gelir, beni, Atatürk’ü unutmak, unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi, öğreti’mi inkâr edenler, beni çekiştirenler, karalayanlar çıkar. Hattâ bunu yapanlar benim yakın bildiklerim, inandıklarım da olabilir. Fakat benim ektiğim tohumlar o kadar özlüdür, o kadar kuvvetlidir ki, fikirlerim, öğreti’m Çin’den döner, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir; feyizli neticeleri kalpleri doldurur!”
Onlar Hayalperesttir
“Dünyanın bugünkü genel koşulları karşısında, yüzyılların zihinlerde ve karakterlerde biriktirdiği gerçekler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Tarihin anlattığı budur, bilimin öğrettiği, aklın, mantığın kabul ettiği budur. Dünyada gerçekçi olmayan bir şey yaptığınız zaman hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir. Ülkemizi belli bir yöne mi sevk ediyorsunuz, bir şey yaptığınızı, yalnızca gerçeklere dayandığınızı gösterebilmelisiniz.”
Onlar Emperyalist Batı Gibidir, Halk Düşmanıdır
“Batı ikidir: Güzel Batı, Çirkin Batı… Çirkin Batı’nın kendine özgü zihniyeti benden sonra yeniden sokuldu ülkemize. O “herkes kendi için” der, “altta kalan ezilsin” der. Biz aksine, “herkes herkes için” deriz. Kimsenin altta kalmasına izin vermeyiz. Bilimin gösterdiğidir bu, Ahlak İlkemin temelidir bu! Güçlü, sağlıklı, mutlu bir toplum mu olmak istiyorsunuz? “Herkes kendi için” demeyin sakın, “herkes herkes için” deyin. Soylu öğreti budur, millî ve insanî olan budur.
İnsan çalışır, bir iş koyar ortaya; fakat yaptığı iş ancak toplum sayesinde faydalı ve değerli olur, mükemmelleşir. Ancak toplum sayesindedir ki, kendisiyle diğer çalışanlar arasında devamlı bir mübadele, bir alışveriş kurulur. Doğruyu, iyi ve güzeli asıl kendinizden bekleyin, birbirinize dönün. Teşvik edin birbirinizi, aranızdaki iş ilişkilerini artırın. Sizi ancak bu ortaklık geliştirir, daha iyiye, daha gelişmiş bir topluma götürür.”
Onlar Ulusal Bağımsızlığa, Millî Egemenliğe Karşıdır; Hizmet Ettikleri Çirkin Batı da Öyledir
“Türk Milleti yepyeni bir inançla, kesin bir azimle kurdu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni. Devletimizin dayandığı esaslar “Tam Bağımsızlık”tır, “Kayıtsız Şartsız Millî Egemenlik”tir. Gözün gibi esirgeyeceksin her iki esası da: Dışarıya karşı Tam Bağımsızlığı, içerde Kayıtsız Şartsız Millî Egemenliği koruyacaksın. Millî egemenlik bir bütündür, tek bir zerresi bile feda edilemez. Ancak millî egemenliğin de düşmanları olduğunu unutma! Bu düşmanlık milletimizin her şeyine, bütün varlığına kast etmekten başka bir şey değildir. Benim amacım Türkiye Cumhuriyeti’nde millet egemenliğini sağlamlaştırmaktı, millet egemenliğini ebedileştirmekti. Ey Atatürk’ün mirasçısı! Senin hedefin de bu olacaktır, bu hedef için yaşayacak, çalışacak, bu hedef için mücadele edeceksin.”
Onlar Türk Milletinin Düşmanları İle İşbirliği Yapar
“Bağımsızlığımızın düşmanı olan, bizi ekonomimizi geliştirme gayretinden, böylece kalkınma hedefimize erişmekten alıkoyan iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlar, dış bedhahlardır. Bunlar ülkemizi sömürge yapmak isteyenlerdir, bunun için de uyanmamızı, kalkınmamızı istemeyenlerdir.
Ancak bizim için dış düşmanlardan daha zararlı, daha öldürücü birileri daha vardır ki onlar da iç bedhahlardır, aramızdaki hainlerdir. Bunlar “biz büyük bir devletin yardımı olmaksızın varlığımızı koruyamayız” der, dış düşmanlara yanaşır, onlara hizmet ederler. Ulusal bağımsızlığımızın en büyük düşmanı, asıl bunlardır. Çünkü onların işbirliği olmasa, dış düşmanlar zerre kadar zarar veremez bağımsızlığımıza”.
Onlar Türk Milletinin Devletini Yıkmaya, Türk Milletini Çökertmeye Çalışır
“Bir kutsal ülkünün tecellisidir Cumhuriyet. Devrimler vardır, Devrim kanunları vardır temelinde. O Türk’ün yüksek siyasi kurumu, Türk milletinin tabiat ve karakterine en uygun idaredir! Cumhuriyet’te hükümet millet, millet hükümettir. Milletle hükümet arasında ayrılık yoktur. Hükümet ve onun üyeleri kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını bilir; milletin, yalnız milletin efendi olduğunu da!”
Onlar İslam Dinini Kişisel Çıkarlarının ve Siyasetin Aracı Olarak Kullanan Din Bezirgânlarıdır
“Biz dine saygılıyız. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsak, dinimize de öyle inanırız. Dindar olmalıdır Milletimiz, bütün sadeliği ile daha dindar olmalıdır Ancak Devletimiz laiktir. Resmî dini yoktur Türkiye Cumhuriyeti’nin. Bizim siyasî hayatta daima arayacağımız temel budur, Laik Cumhuriyet’tir!... Ödün vermeyiz bu niteliğinden Devletimizin. Laiklik din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır önce. Dolayısıyla devletimiz din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ayrı tutar, siyasetten ayrı tutar. Çağdaş ilerlemede milletimizin başlıca başarı etkeni sayar bu ayrımı. Laiklik aynı zamanda vicdan özgürlüğüdür, bütün yurttaşların din özgürlüğüdür, ibadet özgürlüğüdür. Her reşit dinini seçmekte serbesttir Türkiye Cumhuriyeti’nde. Herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinî fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nde belirli bir dinin merasimi de serbesttir, ibadet özgürlüğü koruma altındadır. Ancak ibadetler de güvenliğe ve genel âdâba aykırı olamaz, siyasi gösteri şeklinde yapılamaz.
Şu siyaset dediğimiz şey… Karışıktır, anlaşılması zor, değişken ve kaypaktır; her türlü çıkar ve tutkuların gerçekleşme alanıdır. Bu sebepledir ki kutsal ve uhrevî olan inançlarımızı, vicdanlarımızı siyasetten, siyasetin bütün unsurlarından kesinlikle kurtarmalıyız. Milletin dünya ve ahiret mutluğunun emrettiği bir zorunluluktur bu.
‘Dinî fikir ve inançları’ kendine bayrak yapanlardan iyi niyet bekleme. O bayrağı tanıyoruz çünkü: O bayrak yüzyıllardan beri cahil ve bağnazları, “hurafe-sever”leri kandırarak özel maksatlar peşinde giden kimselerin bayrağıdır. En başta gelen talihsizliklerimizdendir, sakın unutma, sakın unutturma: Yüzyıllardan beri Türk milleti sonu gelmez felaketlere hep o bayrak gösterilerek sevk olunmuştur, içinden çıkmak için büyük fedakârlıklar gerektiren pis bataklıklara da!... Çok yüksektir Türkiye din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan. Bu gibi oyuncular başka taraflarda sahne aramalıdır kendilerine.”
Onlar Türk ve Türklük Düşmanıdır
“Benim hayatta tek bir övünç kaynağım oldu, tek bir servetim oldu, o da Türklüğümdür. Milletimin sinesini en büyük korunma yerim, şefaat kaynağı olarak gördüm.
Bir Türk Milletini tanımalıdır; tarihini, ruhunu, sanatını, geleneklerini gözlemlemeli; doğru, salim, sağlam bir bakışla görmelidir. Bir cevherdir Türk milleti, her gün yeniden ve dikkatle araştırılmaya değer bir cevher... Başı yüksekte olan, alnı özgürlük ve uygarlık güneşiyle parlayan Türk milletinin, onun değer ve önemini görmek istemeyenlere, yakın bir gelecekte gerçeği yadsınmaz şekilde itiraf ettireceğinden hiç kuşkum olmadı benim.
Sevgili Milletim! Benden sonra da, ihanetler gördün. İç ve dış bedhahlar boş durmadılar, engellediler ilerleyişini. Ancak senin cevherin sönmez; gölgelense de yine parlayacaktır, yeniden yükseleceksin göklerde.
Yeter ki yurtseverler, benim yolumda olanlar dâvâyı bırakmasın, uyansınlar, bilinçli ve azimli olsunlar.”
Prof. Dr. Cihan DURA, 14 Ocak 2012